UÇURTMAYI VURMASINLAR (1989)
Yönetmen: Tunç Başaran Senaryo: Feride Çiçekoğlu (Çiçekoğlu'nun aynı adlı kitabından) Görüntü Yönetmeni: Erdal Kahraman Müzik: Özkan Turgay Yapım: Magnum Film/Tunç Başaran, Jale Başaran Yönetmen Yardımcısı: Cemal Şan, Yardımcı Yönetmen: Jale Başaran, Kamera Asistanı: Ahmet Selvidal, Sanat Danışmanı: Feride Çiçekoğlu, Genel Sanat Yönetmeni: Jale Başaran, Seslendirme Yönetmeni: Erhan Yazıcıoğlu, Yapım Yönetmeni: Ahmet Altunterim, Senkron: Müslim Ertuhi, Negatif Montaj: Cem Gürbüzer, Kurgu: Tunç Başaran, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, İhsan Küçüktepe, İsa Yücel, Işık Şefi: Remzi Biçer, Işık yardımcıları: Şevki Gezer, Deniz Özenç, Set Ekibi: Sonay Kanat, Kemal Kunda Turgut Karasu, Fotoğraflar: Sinan Koçaslan, Renk Uzmanı: Adnan Şahin, Laboratuar: Yıldırım Kumral, Hikmet Laçin, Polat Aktaş, Ahmet Keskin, (Acar film stüdyosunda hazırlanmıştır).
Oyuncular: Nur Sürer, Ozan
Bilen, Füsun Demirel, Güzin Özyağcılar, Rozet Hubeş, Yasemin Alkaya, Meral
Çetinkaya, Hale Akınlı, Ayben Erman, Özlem Savaş, Güzin Özipek, Ayla Aslancan,
Emel Çeviren, Tanju Tuncer, Sabiş kara, Sevim Metin, Gülizar Tunç, Selma
Tarcan, Özlem Üztüner, Sevgi Sakarya, Barış Celiloğlu, Gönül Demirkol, Sevim
Çalışgir (Gardiyan), Ömer Çolakoğlu (jandarma), Nurettin Şen (baba), Niyazi
Altın (kısa boylu adam),
KONU: Beş yaşındaki bir çocuğun gözüyle kadınlar
hapishanesinin ve sevginin öyküsüdür filmde anlatılan. Küçük Barış'ın (Ozan
Bilen) bu dört duvar arasında geçmektedir yaşamı. Aslında annesidir tutuklanıp
cezaevine giren Barış henüz bir anlam veremediği bu garip dünyanın içinde,
hapishane avlusunda gökyüzünde özgürce uçuşan uçurtmaları izlemektedir. Yurt
içinde ve dışında çeşitli ödüller alan film, bugüne kadar yapılanlar içinde
çocuk dünyasını en iyi ve dürüstçe çizebiliyor.
ÖDÜLLER:
Eczacıbaşı Vakfı Yılın En İyi Türk Filmi
Ödülü (1989)
(Jüri Üyeleri: Ömer Kavur (başkan),
İbrahim Altnsay, Can Gürzap, Gülsüm Karamustafa, Yalçın Tura
26. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun
Metraj Film Yarışması (2 – 8 Ekim 1989)
► "En iyi film"
► Nur Sürer "en iyi kadın
oyuncu",
► Feride Çiçekoğlu "en iyi
senaryo"
►Erdal Kahraman "en iyi görüntü
yönetmeni" Y Ozan Bilen "Jüri özel ödülü
► Avni Tolunay Halk Ödülü”
Jüri Üyeleri: Hürrem
Erman, Türker Atakan, Sabahattin Atmaca, Yavuz Bülent Bakiler, Rafet Bintez,
Atilla Dorsay, İzzet Günay, Nuri Çetin, Doç. Dr. Faruk Kalkan, Yavuz Turgul,
Kadri Yurdatap.
Valencia 10. Akdeniz Film Festiva1i'nde (1989)
►
"en iyi 2. film" Gümüş Palmiye ile "Don Kişot” ödülüı
İsviçre'de Ragazzı Bellinzona Film
Festivali'nde (1990)
►
"en iyi film".
İran'da “Golden Butterfly” büyük ödülü.
Sinema yazarlarının mevsimin en iyi yerli
filmleri soruşturmasında
►"3.
film"
4. Ankara
Film Festivali nedeniyle festival komitesi'nin düzenlediği "bütün
zamanların en iyi Türk filmi soruşturması"nda "10 film arasına"
girdi.
9. Lyon Çocuk Filmleri Şenliği'nde (1991
Fransa) büyük ödülü
&
"Uçurtmayı Vurmasınlar", son
yıllarda kullandığımız anlamda bir "kadın filmi" değil. Ama farklı ve
belki daha ilgine biçimde bir "kadınlar filmi" bu. Yazar Feride
Çiçekoğlu da bir süre 'düşünce suçundan" içerde kalmış. Filmin/öykünün baş
kişisi İnci, Feride Çiçekoğlu’nun kendisi mi? Biraz öyle, biraz değil belki,
ama ne önemi var bunun? Önemli olan, "Uçurtmayı Vurmasınlar'ın oldukça
"yaşanmışlık" kokan ve bir tür "iyimser gerçekçilik" diye
adlandırılabilecek olan tonunun, Türk sineması içinde oldukça özgün, yeni bir
ton, farklı bir yaklaşım olduğu. Dahası, konusunun dramatik zenginliklerine bu
film kadar dikkatle, özenle, deyiş yerindeyse utangaçlıkla yaklaşan bir filmin
yapılabilmesi, herhalde "dünün Yeşilçam"ı içinde tam bir hayal
olurdu. Uçurtmayı Vurmasınlar bizlere bir kadınlar tutukevini anlatıyor.
Çeşitli nedenlerden içeriye düşmüş bir avuç kadın. Ve birinin küçük oğlu, 45
yaşlarındaki küçük Barış. Tüm kadınlar için küçük Barış, belki sahip
olamadıkları birçok şeyi temsil ettiği için gerçek bir sevgi, umut, mutluluk
kaynağıdır, ama onunla en iyi iletişim kuran İnci'dir. İnci'nin çıkışı
yaklaştıkça, giderek gelip çatınca Barış’ın dünyası da kararır. Hele mahkumlara
birçok şeyi, bu arada gökyüzündeki uçurtmaları da yasaklayan, uçurtmayı
"vurma emri" veren bir yönetim iş başındaysa! Ama uçurtmalar yerinde
duramayan kuşlar gibidir. En zalim avcıların bile onları vurması kolay
değildir.
Öykünün amaçladığı, Amerikan sinemasına
özgü biçimde bir çarpıcı Öyküler/portreler geçidi sunmak, Dramatize edilmiş,
abartılmış kadın öyküleri vermek değil. Tam tersine, bu kadınların kim olduklarını,
geçmişlerini, niye oraya düştüklerini bilmiyoruz bile. Film, bu kapalı mekânda
bir araya gelmiş kadınların birlikte olma serüveniyle ilgileniyor yalnızca.
Yardımlaşmanın, iletişimin, dostluğun önemini vurguluyor. Onlarsız hiçbir şeyin
var olmayacağını, onlarla ise en uzak yollara dek gidilebileceğini savunuyor.
Bu açıdan film "tutukevi gerçekçiliği" denebilecek şeye bilinçle
sırtını dönmüş; umutlu, İyimser, ışıklı bir bildiri sunmayı seçmiş. Bunu
yaparken de odak noktası olarak küçük Barış'ı almış. Barış, içerde çocukluğunu
yaşamakla yaşayamamak ikilemi arasında gidip gelirken, hiç bilmediği kimi
sözcüklerin de anlamlarım öğreniyor; İftira komünist, sünnet ve yaşamın ta
kendisi. Film, aslında içerdeki günlerini anımsayan artık dışarıdaki İnci'nin
belleğinden süzülerek anlatılmış. Ama olayları, dünyayı, yaşamı kavrayış biçimi
sanki küçük Barış'ın gözlerinden verilmiş gibi. Öylesine saf, temiz, berrak! Bu
açıdan film, paylaşılması kolay olmayan, ama hoş olan bir iyimserliği aşılıyor,
en kötü kofullarda bile hayatı yaşanası kılan bir umudu iletiyor. Film, bu
açılardan oyuncularından büyük destek alıyor. Çok başarılı bir kadronun içinden
özellikle Nur Sürer’e, Füsun Demirel’e, genç oyuncu Rozet Habeş’e özel bir
bravo... Ve daha da Özel bir bravoyu küçük Ozan Bİlen'e armağan edelim. Küçük
Ozan bu filmi tam 4 yaşındayken çevirdi. Böylece küçük Ozan olağanüstü
"büyük" oyunuyla, dünya sinemasında 4 yaşında film çeviren ve
başarılı olan çok az sayıdaki cocuk oyunculara, Jackie Coogan, Shirley Temple, Margaret
O'Brien'lere katılıyor. "Uçurtmayı Vurmasınlar", kuşkusuz kusursuz
bir film değil. Filmin içerdiği iyimserliğin kaçınılmaz biçimde getirdiği bir
tür Hanaiflik" duygusunu hep benimsemek kolay değil Bu naif yaklaşım,
özellikle alabildiğine uzatılmış, altı çizilmiş finalde doruğuna çıkıyor ve
filmi bizce biraz zedeliyor. Filmin oldukça "repetif (tekrara dayanan) fon
müziği de, yine özellikle bu final bölümünde biraz sabırlarla oynuyor.
Ama bu küçük kusurları, filmin ne pahasına
olursa olsun bildirisinin özünü, yani iyimserliği ve umudu seyircisine aşılama,
iletme çabasına yoralım ve hoş görelim. "Uçurtmayı Vurmasınlar",
sinemamız için oldukça yeni, taze bir film, hayale ve onun içerdiği dramlara
çok farklı bir yaklaşım. (“Atilla Dorsay “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder