Powered By Blogger

28 Nisan 2015 Salı

ŞEHVET KURBANI (1940)



Yönetmen Ertuğrul Muhsin
Senaryo Nazım Hikmet Ran, [1]
Operatör Cezmi Ar
Müzik Muhittin Sadak
Yapım İpek Film / İpekçi Kardeşler 

Yönetmen Yardımcısı: Necdet Mahfi Ayral, Prodüktör Amiri: Sadık Tarlan, Ses Mühendisi: Osman İpekçi, Ses Sistemi: Tobis-Klang Film, Kurgu: Muhsin Ertuğrul, Jenerik: Süavi Tedü, Dekorları Yapan: Rıza Yücesünbül, Montaj: Y. Filmer

Oyuncular: Muhsin Ertuğrul (Ahmet Barksever), Cahide Sonku (bar kadını); Necla Sertel (eşi), Nuri Işılay (oğlu), Süavi Tedü (oğlunun büyümüş hali), Gülseren Sadak (kızı), Nevin Akkaya (kızının büyümüş hali), Sait Köknar (bar sahibi), Ferdi Tay- fur (ortağı), Kadri Ögelman (serseri), Emin Beliğ Belli (banka müdürü), Hadi Hün ve Neşet Berküren (banka mernurlan), Hak- kı Necip Ağrıman (kapıcı), Muhip Arcıman (veremli piyanist), Necdet Mahfi Ayral ve Müfit Kiper (mezarcılar) , Figürasyon: Kadri Ögelman, Cahit Saffet Irgat, Kani Kıpçak, Mehdi Yeşildeniz, Faik Coşkun, Ferih Ege-men, Reşit Baran, Mümtaz Ener, Necmi Oy ve Kenan Çakar (Butafor Kenan)

Çekim yeri: İstanbul (Stüdyo, Haydarpaşa Garı, Maltepe, Mecidiyeköy, Eminönü) 

İlk gösterim: 6 Haziran 1940, İpek Sineması, İstanbul

Konu: Dış Tecim Bankası'nın vezneda rı Ahmet Barksever, işinde düzenli, aile hayatında düzenli, prensip sahibi bir adamdır. Karısı ve biri erkek, biri kız iki çocuğuyla mutlu bir hayat sürmektedir. Akşamları kızının dersleriyle uğraşır; yemekten sonra oğlunun çaldığı kemanı dinler . Bir gün kendisine Adana'da tahsil edilecek bir para için görev verilir. Bu amaçla bindiği tren hareket ettikten sonra, bir ara istasyondan binen bir kadın da onun kompartımanına girer. Yolculuk hali aralarında konuşmalar olur.

Kadın, bu kapalı erkeği açmak için bir yandan orasını burasını açarak imalı hareketlerde bulunur;  bir yandan da Adana'ya hangi amaçla gittiğini öğrenir. Bu bir bar kadınıdır. Ertesi gün Adana'ya vardığında bar sahibiyle ortağına bu rastlantıdan söz eder ve veznedarın Adana'da tanınmış bir firmadan topluca bir para alacağını da sözlerine ekler.

Bu üç kişi aralarında bir plan kurarak, veznedarı bara düşürmenin bir yolunu bulurlar. Bu plan gereğince kadın, veznedar parayı tahsil ettikten sonra, sanki rastlantıymış gibi yanına yaklaşır ve kendisini ağabeyinin gazinosuna buyur eder. Bar sahibinin ortağını da orada 'ağabeyim' diye tanıtır.

Birlikte yiyip içip eğlendikten sonra gece geç vakit bardan çıkıp demiryolu boyunca yürürlerken, birden önlerine bir serseri çıkarak, veznedarı, başına vurduğu bir sopayla bayıltır. Bu arada bar sahi-bi de ortaya çıkarak çantayı ve kadını alır; oradan uzaklaşır.

Bir süre daha orada kalıp veznedarın iyi durumdaki ceketini de alan serseri, o sırada kendine gelen adamla boğuşmak zorunda kalır. Veznedar bu boğuşma sırasında, onu, gelen trenin altına fırlatır. Sonra da kurtarmak istercesine makinistlere bağırırsa da sesini duyuramaz. Serseriyi tren ezmiş ve tanınmayacak bir hale getirmiştir. Veznedar bu durumda, çantasını da çaldırmış olduğu için evine dönemez. Öldürdüğü serserinin hüviyetine bürünerek, bar sahiplerine sığınır. Serserinin üzerinden çıkan veznedarın kimlik cüzdanına bakarak, onun öldüğüne hükmederler. Ahmet Barksever bundan sonra, yeni hüviyeti içinde sığındığı barda sigara satmakla vakit geçirir ve günün birinde de bütün gerçeği öğrenir. Ama artık iş işten geçmiştir. Bir gün tuzağına düşürdüğü yeni bir kurbanına diller döken kadını duyunca, dayanamaz, "Yalan, bana da öyle söylemişti," demekten kendini alamaz.

Kendisini oradan uzaklaştırıp döverler; sonra da barla ilişkisini keserler. Ahmet Barksever serseri hayatını daha on, on beş yıl sürdürdükten sonra, bir gün İstanbul'a gelir. Önce kendi mezarını ziyaret eder; sonra da ünlü bir viyolonist olan oğlunun konserine gider. Onun her akşam çaldığı ve bir zamanlar zevkle dinlediği parçayı son defa oğlundan dinler. Konser çıkışında, oğlu, kapıda bekleyen babasını tanıyamaz. Dilenci sanarak sadaka verir. Ahmet Barksever geceleyin, kendi evinin etrafında dolanırken, sofrada olan oğlu köpek sesleri duyarak bahçeye çıkar ve yaşlı . adamı orada görür. Aç ve üşümüş olduğunu düşünerek, kendi sıcak yuvalarına, sofralarına çağırır. Yaşlı adam son kez evini ziyaret eder; onu kimse tanıyamaz. 

Yemekten sonra oğlunun çalacağı kemanı dinlemek istemez; sokağa çıkar, karlar içinde ilerlerken yere düşer. Bu onun son düşüşüdür, (Alim Şerif Onaran “Muhsin Ertğrul’un Sineması”)


[1] Mümtaz Osman takma adıyla, Victor Fleming'in (1889-1949) 1927 yılında yönettiği "The Way of All Flash" (İhtiras Kurbanları) isimli filmden uyarlama. Bu filmin senaryosu, Perley Poore Sheehan’ın (1875-1943) hikâyesinden Lajos Biro’ya (1880-1948) ait. Filmde rol alan oyuncularında bazıları şunlardır: Emil Jannings (1884-1950), Belle Bennett (1891-1932), Phyllis Haver (1889-1960) ve Donald Keith (1903-1969) Kyn: www.imdb.com)



AKASYA PALAS (1940)



Yönetmen Muhsin Ertuğrul
Senaryo Necdet Mahfi Ayral [1]
Görüntü Yönetmeni Cezmi Ar
Yapım İpek Film /İpekçi Kardeşler

Ses Mühendisi: Osman İpekçi, Ses Sistemi: Tobis-Klang Film, Kurgu Muhsin Ertuğrul,

Oyuncular: Hazım Körmükçü (Kamil ve Cafer), Necdet Mahfi Ayral (Karni), Sait Köknar (Zeynel), Vasfi Rıza Zobu (Sezai), Cahide Sonku (Pakize), Perihan Yanal (Mevhibe), Elefterya (Eleni), Refik Kemal Arduman (Dr. Bedri), Karakaş (Onnik), Nelly (Surpik), Kadri Ögelman (akıl hastası)

Çekim yeri: İstanbul, Ayaspaşa ve Boğaziçi 

İlk gösterim: 1 Kasım 1940, İstanbul'da İpek ve Saray sinemalarında; İzmir' de Elhamra Sineması'nda

Konu: Ayazpaşa'da bir köşkte oturan Kamil ve Kami iki kardeştir. Kamil'e aitken Kami'nin kullandığı bir eşyanın Akasya Palas Oteli'nden eve gönderilip Kamil'in eşine verilmesi dolayısıyla Pakize, kocasının çapkınlığından şüphelenerek arkadaşı Mevhibe'nin yardımıyla onun kendi ağzından yazdığı bir mektupla kocasına Boğaziçi'nde Akasya Palas Oteli'nde randevu verir. Bu mektubu Kamil arkadaşı Sezai'ye ve Doktor Bedri'ye okur ve Zeynel'e gösterir. Sezai mektubun kendisine ait olması gerektiğini ve yanlışlıkla Kamil'e gönderilmiş bulunduğunu düşünür, Zeynel ise karısı Mevhibe'nin yazısını tanır.

Sezai, Kamil, Karnı ve Zeynel, her biri ayrı ayrı amaçlarla Akasya Palas'a gelirler. Yine Pakize, evin hizmetçisi Eleni ve Mev hibe de bu maksatlara hizmet etmek, etrafı gözlemek ya da birbirlerine yardım etmek gayesiyle aynı otelde bulunurlar. Otelin Ermeni sahipleri Surpik'le Onnik'in Cafer adlı içkici ve tembel bir uşakları vardır. Cafer tıpkı tıpkısına Kamil'e benzer. Çeşitli olaylarla kişilerin karışmasından ortaya çıkan kargaşalığı bu benzerlik büsbütün arttırır.

Otelde ve patronun bir iş için gönderdiği köşkte Cafer'in görülmesi ve Kamil'in yerine konması, otel sahipleriyle densiz Se zai'yi, kıskanç Zeynel'i, savruk Kami'yi, şaşkın Cafer'i ve mütecessis Pakize ile Mevhibe'yi, kendileri için unutulmayacak bir ders oluşturacak, fakat sonunda hepsini de temize çıkaran olaylarla karşılaştırır. Olayların çözüm noktası, Kamil'le benzeri Cafer'in karşı karşıya gelmeleridir.

Eleştiri: Filme konu oluşturan oyun, 1925-1926 ve 1933-1934 tiyatro mevsimlerinde Şehir Tiyatrosu'nda oynanmıştır. Şehir Tiyatrosu oyuncularının sahnede elde ettikleri büyük bir rahatlıkla fakat tiyatro kalıpları içinde geliştirilmiş, Ertuğrul'un Kız Kulesi'nde Bir Facia'dan sonra ikinci kez denediği, bir filmde aynı oyuncunun iki kişiyi bir den canlandırması yöntemi bakımından Hazım'ın Kamil/Cafer çifte rolünü halkın sempatisini kazanmış büyük bir oyuncu olarak ve sanki yaşayarak yürütmesi dışında, Cahide ve Perihan'ın fizik güzelliklerinden ve oyunlarından da bir şeyler kazanmış olan film, halk tarafından tutulmuştu.
Vasfi Rıza'nın, Refik Kemal'in ve Necdet Mahfi'nin de bir tiyatro tutumunun geliştirilmesi bakımından filme katkıları olmuştur. (Alim Şertif Onaran “Muhsin Ertuğrul’un Sineması”)


[1] Mahmut Yesari’nin Georges Feydeau’dan uyarladığı “La puce L’oreill” "1+1=1" isimli oyunundan. teknik noksanlarına rağmen hiç de fena olmadığını memnuniyetle söyleyebiliriz. (Yıldız Mecmuası 1 İlkkanun 1940 Sayı 50) 



TOSUN PAŞA (1939)



Yönetmen Muhsin Ertuğrul
Senaryo Nazım Hikmet (jean de Letraz'ın Le Bichon adlı oyunundan Servet Moray'ın uyarladığı Tosun'dan)
Operatör Cezmi Ar
Müzik Muhlis Sebahattin Ezgi  
Yapım İpek Film / İpekçi Kardeşler 

Yönetmen yardımcısı: Necdet Mahfi Ayral, Sadık Tarlan, Ses Mühendisi: Osman İpekçi, Ses mühendisi: Osman İpekçi , Ses sistemi: Tobis Klang Film, Kurgu: Muhsin 'Ertuğrul

Oyuncular: Hazım Körmükçü (Demir), Vasfi Rıza Zobu (Tekin), Mahmut Moralı (Ziya), Feriha Tevfik Negüz (Leyla), Halide Pişkin (Şahende), Necla Sertel (Nazerıde), Süavi Tedü (Yavuz), Şevkiye May (Masume)

İlk gösterim: II Kasım 1939, İpek ve Saray sinemaları, İstanbul

Konu: Evi işyerinin yanında olan bisiklet fabrikatörü Demir, kızı Leyla'yı ortağı Ziya ile  evlendirmek ister. Ancak kız, fabrikada 'katip' adı altında her işte çalıştırılan becerikli ve sportmen Tekin'i sevmektedir.

Evin oğlu Yavuz, bir ara Ziya'nın tanıştırdığı ve kendisinin de ilişki kurduğu Masume adlı bir kadının çıkagelip ondan bir çocuk peydahladığını söyler. Bunların birbirlerini görmemeleri için, özellikle aykırı  bir ziyaretçi olunca Tekin borazan çalarak ötekilere haber verir.

Leyla, Tosun'dan kendi gayri meşru çocuğu olarak Ziya'ya söz edince; kendisinin de bir çocuğu olduğundan dem vuran Ziya buna aldırmaz, "Birlikte büyür giderler," der. Ama aslında Tosun, Ziya'nın metresi Masume'den olma kendi çocuğudur. Ortada başka çocuk da yoktur. İki ortağın iş ilişkileri bozulup Ziya'nın bir metresi de olduğu anlaşılınca Demir, kızını onunla evlendirmekten vazgeçer. Ziya da çocuğuna iyi bakan Şahende'yle evlenir.

Şirketin hisse senetlerinin de çoğuna sahip olan Şahende, bisiklet yapımına yenilikler getirecek bir yeni buluşun uygulanmaya konması bakımından Tekin'i tutar! Artık herkes Tekin'den yanadır. Yine de gönlü olsun diye Demir'den özürler dilenir. O da en sonunda kızını Tekin'le evlendirmeye razı olur.

Not: Tosun Paşa, Fransız yazarı jean de Letraz'ın "Le Bichon" adlı oyunundan Moray tarafından Tosun adıyla dilimize çevrilen ve Şehir Tiyatrosu'nda 1935-1936 ve 1937-1938 tiyatro mevsimlerinde oynanmış bir oyundan filme uyarlanmıştır.

Ertuğrul'un ekseriya o yıl tiyatroda temsil edilen oyunları aynı ekiple filme alma kolaylığının alışkanlığıyla çevirdiği filmlerinden biri olan Tosun Paşa, bir Fransız vodvilinin bütün güldürücü ve şaşırtıcı özelliklerini taşımakla birlikte, tiyatro havası niteliğinden ötürü Muhsin Ertuğrul'un filmolojisine fazla bir şey katmayan kurdelelerinden biri olmuştur.

Filmde Vasfi Rıza'nın ve Feriha'nın söylediği şarkıları Muhlis Sabahattin bestelemiştir. O sırada İstanbul'da bulunan Macar Tanasa Revüsü'nün yıldızları da filme katkıda bulunmuşlardır" (Alim Şerif Onaran, “Muhsin Ertuğrul’un Sineması”) 



TAŞ PARÇASI (1939)



Senaryo ve Yönetmen Faruk Kenç
Görüntü Yönetmeni Necati Tözüm
Yapım Ha-Ka Film/ Halil Kamil

Oyuncular: Nevzat Okçugil, Suavi Tedü, Nebahat Balta, Seniye Baran, Mehmet Karaca, Mürvet Ağlatan, Sıtkı Akçatepe, Muammer Karaca

Konu: üvey annesinin bir başka erkekle ilişkisini öğrenip bunu babasına haber veren bir gencin öyküsü. Bu filmde ana fikir olarak; Kadının ihaneti, kocanın kusuru, haklı gösterilmekle beraber bunun çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri anlatılmaktadır

Elindeki maddi imkânsızlıklara ve az masraf mecburiyeti muhakkak sayılacak çalışma tarzına  rağmen muvaffak olmuştur. (Fikret Adil, İnanç Dergisi, Sayı2 , Şubat 1940