Yönetmen
Ertuğrul Muhsin
Senaryo
Nazım Hikmet Ran, [1]
Operatör
Cezmi Ar
Müzik
Muhittin Sadak
Yapım
İpek Film / İpekçi Kardeşler
Yönetmen
Yardımcısı: Necdet Mahfi
Ayral, Prodüktör Amiri: Sadık Tarlan, Ses Mühendisi: Osman İpekçi,
Ses Sistemi: Tobis-Klang Film, Kurgu: Muhsin Ertuğrul,
Jenerik: Süavi Tedü, Dekorları Yapan: Rıza Yücesünbül, Montaj: Y.
Filmer,
Oyuncular: Muhsin Ertuğrul (Ahmet Barksever), Cahide Sonku (bar kadını);
Necla Sertel (eşi), Nuri Işılay (oğlu), Süavi Tedü (oğlunun büyümüş hali),
Gülseren Sadak (kızı), Nevin Akkaya (kızının büyümüş hali), Sait Köknar (bar
sahibi), Ferdi Tay- fur (ortağı), Kadri Ögelman (serseri), Emin Beliğ Belli
(banka müdürü), Hadi Hün ve Neşet Berküren (banka mernurlan), Hak- kı Necip
Ağrıman (kapıcı), Muhip Arcıman (veremli piyanist), Necdet Mahfi Ayral ve Müfit
Kiper (mezarcılar) , Figürasyon: Kadri Ögelman, Cahit Saffet Irgat, Kani
Kıpçak, Mehdi Yeşildeniz, Faik Coşkun, Ferih Ege-men, Reşit Baran, Mümtaz Ener,
Necmi Oy ve Kenan Çakar (Butafor Kenan)
Çekim yeri: İstanbul (Stüdyo, Haydarpaşa Garı, Maltepe, Mecidiyeköy,
Eminönü)
İlk gösterim: 6 Haziran 1940, İpek Sineması, İstanbul
Konu: Dış Tecim Bankası'nın vezneda rı
Ahmet Barksever, işinde düzenli, aile hayatında düzenli, prensip sahibi bir
adamdır. Karısı ve biri erkek, biri kız iki çocuğuyla mutlu bir hayat
sürmektedir. Akşamları kızının dersleriyle uğraşır; yemekten sonra oğlunun
çaldığı kemanı dinler . Bir gün kendisine Adana'da tahsil edilecek bir para
için görev verilir. Bu amaçla bindiği tren hareket ettikten sonra, bir ara
istasyondan binen bir kadın da onun kompartımanına girer. Yolculuk hali
aralarında konuşmalar olur.
Kadın, bu kapalı erkeği açmak için bir yandan orasını
burasını açarak imalı hareketlerde bulunur; bir yandan da Adana'ya hangi amaçla gittiğini
öğrenir. Bu bir bar kadınıdır. Ertesi gün Adana'ya vardığında bar sahibiyle
ortağına bu rastlantıdan söz eder ve veznedarın Adana'da tanınmış bir firmadan
topluca bir para alacağını da sözlerine ekler.
Bu üç kişi aralarında bir plan kurarak, veznedarı bara
düşürmenin bir yolunu bulurlar. Bu plan gereğince kadın, veznedar parayı tahsil
ettikten sonra, sanki rastlantıymış gibi yanına yaklaşır ve kendisini ağabeyinin
gazinosuna buyur eder. Bar sahibinin ortağını da orada 'ağabeyim' diye tanıtır.
Birlikte yiyip içip eğlendikten sonra gece geç vakit bardan
çıkıp demiryolu boyunca yürürlerken, birden önlerine bir serseri çıkarak,
veznedarı, başına vurduğu bir sopayla bayıltır. Bu arada bar sahi-bi de ortaya
çıkarak çantayı ve kadını alır; oradan uzaklaşır.
Bir süre daha orada kalıp veznedarın iyi durumdaki ceketini
de alan serseri, o sırada kendine gelen adamla boğuşmak zorunda kalır. Veznedar
bu boğuşma sırasında, onu, gelen trenin altına fırlatır. Sonra da kurtarmak
istercesine makinistlere bağırırsa da sesini duyuramaz. Serseriyi tren ezmiş ve
tanınmayacak bir hale getirmiştir. Veznedar bu durumda, çantasını da çaldırmış
olduğu için evine dönemez. Öldürdüğü serserinin hüviyetine bürünerek, bar
sahiplerine sığınır. Serserinin üzerinden çıkan veznedarın kimlik cüzdanına
bakarak, onun öldüğüne hükmederler. Ahmet Barksever bundan sonra, yeni hüviyeti
içinde sığındığı barda sigara satmakla vakit geçirir ve günün birinde de bütün
gerçeği öğrenir. Ama artık iş işten geçmiştir. Bir gün tuzağına düşürdüğü yeni
bir kurbanına diller döken kadını duyunca, dayanamaz, "Yalan, bana da öyle
söylemişti," demekten kendini alamaz.
Kendisini oradan uzaklaştırıp döverler; sonra da barla
ilişkisini keserler. Ahmet Barksever serseri hayatını daha on, on beş yıl
sürdürdükten sonra, bir gün İstanbul'a gelir. Önce kendi mezarını ziyaret eder;
sonra da ünlü bir viyolonist olan oğlunun konserine gider. Onun her akşam
çaldığı ve bir zamanlar zevkle dinlediği parçayı son defa oğlundan dinler. Konser
çıkışında, oğlu, kapıda bekleyen babasını tanıyamaz. Dilenci sanarak sadaka
verir. Ahmet Barksever geceleyin, kendi evinin etrafında dolanırken, sofrada
olan oğlu köpek sesleri duyarak bahçeye çıkar ve yaşlı . adamı orada görür. Aç
ve üşümüş olduğunu düşünerek, kendi sıcak yuvalarına, sofralarına çağırır.
Yaşlı adam son kez evini ziyaret eder; onu kimse tanıyamaz.
Yemekten sonra oğlunun çalacağı kemanı dinlemek istemez;
sokağa çıkar, karlar içinde ilerlerken yere düşer. Bu onun son düşüşüdür, (Alim
Şerif Onaran “Muhsin Ertğrul’un Sineması”)
[1] Mümtaz
Osman takma adıyla, Victor Fleming'in (1889-1949) 1927 yılında yönettiği
"The Way of All Flash" (İhtiras Kurbanları) isimli filmden uyarlama.
Bu filmin senaryosu, Perley Poore Sheehan’ın (1875-1943) hikâyesinden Lajos
Biro’ya (1880-1948) ait. Filmde rol alan oyuncularında bazıları şunlardır: Emil
Jannings (1884-1950), Belle Bennett (1891-1932), Phyllis Haver (1889-1960) ve
Donald Keith (1903-1969) Kyn: www.imdb.com)