Yönetmen
Muhsin Ertuğrul
Senaryo
Necdet Mahfi Ayral, (Musahipzade Calâl'in aynı isimli oyunundan sinemaya
uyarlama)
Foto
Direktörü Cezmi Ar
Yapım
İpek Film İpekçi Kardeşler
Yönetmen
Yardımcısı: Necdet
Mahfi Ayral, Dekor: Nikola Peroff, Kurgu: Muhsin Ertuğrul, Ses
Mühendisi: Osman İpekçi, Ses Sistemi: Tobis-Klang Film
Oyuncular: Hazım Körrnükçü (Hayret), İ. Galip (Revnaki) Mahmut Moralı
(Neşati), Emin Beliğ Belli (Salim Ağa), Vasfi Rıza Zobu (Eşref), Muammer Karaca
(Nevres), Samiye Hün (Nesime), Refik Kemal Arduman (Fransız Elçisi), Talat
Artemel (Tercü man), Feriha Tevfik (Şehnaz) Diğer roller: Halide Pişkin,
Yaşar Özsoy, Sami Ayanoğlu, Sait Köknar, Muazzez Arçay ve Mualla Arçay
Çevrildiği yer: İstanbul (Topkapı Sarayı, Ay-nalıkavak Kasrı)
İlk gösterim: 31
Ocak 1939, Elhamra sineması, İzmir ve 1 Şubat 1939, Saray ve İpek sinemaları,
İstanbul
Konu Kapalıçarşı esnafından tezhipçi Revnaki'nin oğlu Nevres, halasının kızı
Nesime'yle nişanlıdır. Eniştesi Hayret Efendi, padişahın saksoncubaşısıdır
(köpek çobanı). Çarşı esnafından kemhacı Salim Ağa'ıım kalfası Eşref, Nevres'in
iyi dostudur. Kavukçu Neşati de zevk alemlerinde gezen bir dalkavuk. Çengi
Şehnaz, Nevres'e vurgundur. Eşrefse çengi Şehnaz'a ... Bir gün Neşati, çengi
Şehnaz'ın da bulunduğu bir eğlentiye Eşrefi de götürür. Burası yeni sadrazam
olmuş, saksoncubaşı Hayret Efendi'nin yalısıdır.
Zevkine düşkün bir adam olan Hayret Efendi'nin yalısında
Eşref Şehnaz'la buluşur; içki içerler, biraz sonra da Şehnaz Neşa ti'nin
kavuğunu giyerek Eşrefle birlikte yalının bahçesine giderler; 'zevk-ü sefa'
ederler.
Yeni sadrazam, Neşati'ye divan efendiliği, Eşrefe de
veznedarlık görevlerini verir. Kendisini ziyarete gelen kayınbiraderi Revnaki'ye
de divan kethüdalığını teklif eder. Ancak Revnaki, mesleğinin küçük görüldüğünü
ve düşünürünün kendisini kendi 'küfvüne' ulaştırmak için böyle bir teklifte
bulunduğunu anlayarak bunu kabul etmez. Bunun üzerine Hayret Efendi, onu küçümseyerek
yanından uzaklaştırır.
Ama sadrazamlık cahil işi değildir. Kendisine danışmanlık
eden Neşati, önemli meselelerin çözümü için Hayrettin'in aşık atmasını ve aşık
'cuk' oturursa, o meseleyi olumlu olarak sonuçlandırmasını salık verir. Bu
tutumla işe girişen Hayret, sonunda başını derde sokar. Bir yandan aşığa
başvurarak Fransız sefirinin işini kolaylaştırırken, kem hacıların işini
zorlaştırır. Bir yandan da yeniçerilerin ulufesinin verilmesini yine aşığa
danışarak ikinci plana alır.
Bunun üzerine yeniçeriler ayaklanarak, sadrazamın kellesini
isterler. Sadrazamlığı, padişaha etkide bulunarak, alınır satılır bir 'makam'
durumuna getirmiş bulunan silahtar ağa ile padişahın bir diğer yakını, yeni bir
kazanç imkanı sağlayabilmek için zaten bunu gözlemektedirler.
Ancak aynı kimseler, padişaha sunulmak üzere, tezhipçide bu
lunan ve aylardır peşinde koştukları halde elde edemedikleri bir değerli kitap
uğruna Hayret'in canını bağışlatmak niyetindedirler Revnaki cam gibi sevdiği
kitabı vererek, Hayret Ağa'nın hayatını kurtarır. Çocuklar da artık sosyal
seviye farkı ortadan kalktığı için rahatça evlenebileceklerdir. (Alim Şerif
Onaran “Muhsin Ertuğrul’un Sineması”)
► Muhsin
Ertuğrul, 'Geçiş Dönemi'nde de çalışmalarını sürdürdü ve 1939'da üç film
gerçekleştirdi. Bir Kavuk Devrildi yine bir tiyatro oyunundan sinemaya
uyarlanan ve Osmanlı döneminde geçen bir filmdi. Söz konusu filmde Kapalıçarşı
eşrafından varlıklı bir grup insanın, sarayla ve sadrazamla aralarında geçen
olaylar anlatılmaktadır. Film hakkında "Yıldız" Dergisi'nde, 15 Şubat
1939 tarihli imzasız bir eleştiride, Avrupa filmlerini seyredip beğeni düzeyi
yükselen seyirciyi tatmin etmenin zorluğundan bahseden yazar, film hakkındaki
görüşlerini şöyle açıklamaktadır.
Doğrusunu söylemek icap ederse, film umulduğu gibi çıkmadı.
Mevzu ve resimlerdeki iptidailikten başka, filmin bazı münasebetsiz derecede
açık sahneleri, birçok karilerimizin de mektuplarında yazdıkları gibi bu eser
hakkında iyi fikirler beslememizi icap ettirecek mahiyette değildi."
(Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye)