Araştıran ve Derleyen: Yalçın ÖZGÜL 2024 Şubat ayı sonuna kadar Blog'a aktarılan film sayısı 7642 adet olmuştur. Film aktarımı devam ediyor.
22 Haziran 2015 Pazartesi
ADA SAHİLLERİNDE (1956)
Senaryo
ve Yönetmen Cüneyt
Örs
Görüntü
Yönetmeni Enver Burçkin
Yapım
And Film / Turgut Demirağ
Danslar: Keti Dalmas ve Türkan Şamil, Şarkılar:
Bülent Oral
Oyuncular: Nebile Teker, Ömer Hayam, Orhan Er, Feridun Çölgeçen, Ali Seyhan, Ayten Güvenç, Orhan Or
YÖRÜK ALİ (1955)
Senaryo ve Yönetmen Esat Özgül
Foto Direktörü Memduh Yükman
Yapım Anadolu Film / Esat Özgül
Foto Direktörü Memduh Yükman
Yapım Anadolu Film / Esat Özgül
Oyuncular: Deniz Tanyeli, Celal Atik, Turgut Pasiner,
Nilüfer Aydan, Hulusi Kentmen
► Yörük
Ali Efe, (d. 1895-Kavaklı, Sultanhisar, Aydın, ö. 23 Eylül 1951-Bursa),
Kurtuluş Savaşı sırasında 16 Haziran 1919'da Malgaç Baskını ile düşmana ilk
darbeyi vurmak suretiyle Aydın yöresinde düşman kuvvetlerinin ilerlemesini
durdurmuş olan efe.
Babası Sarıtekeli aşiretinden İbrahim oğlu Abdi, annesi yine
Yörüklerin Atmaca Aşireti'nden Fatma’dır. Yörük Ali 19 yaşına geldiğinde,
Aydın dağlarında dolaşan Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin gurubuna katılmak
istedi. Ağır bir sınavdan geçirilerek guruba alınır. Kısa zamanda Efe’nin ve
tüm zeybeklerin güven ve sevgisini kazanarak gurupta ikinci adam konumuna
yükselir. Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin Bozdoğan Kavaklıdere baskınında ölmesi
üzerine Yörük Ali Efe olarak gurubun başına geçer
Dört yıldan fazla dağlarda dolaşan Yörük Ali Efe, bu süre içinde
daima ezilenin mağdur edilenin, güçsüzün yanında olur. Haklı olarak halk
tarafından sevilir, itibar ve destek görür.
Yörük
Ali Efe 1919 senesinde dağdan iner. O sıralar düşman İzmir’i, ardından Aydın ve
Nazilli’yi işgal etmiştir.
YOLPALAS CİNAYETİ (1955)
Senaryo ve Yönetmen Metin Erksan
Eser Halide Edip Adıvar
Foto Direktörü Fethi Mürenler
Yapım Atlas Film / Nazif Duru
Eser Halide Edip Adıvar
Foto Direktörü Fethi Mürenler
Yapım Atlas Film / Nazif Duru
Oyuncular: Uğur Başaran, Bülend Oran, Abdurrahman
Palay, Altan Hanoğlu (Karındaş), Neşet Berküren, Gönül Serap, Muzaffer Arslan
Konu: 1930 lu yıllarda Şişli sosyetesi ile, Yaptığı
bir evlilik sonucu kendisini farklı bir ortam içince bulan Karagümrük’lü
Naciye’nin dramatik öyküsü. Kahpe olan annesi ve topal kızı (Sırma) ile
birlikte yaşayan Nadi-re’nin annesi, bir öküz satın alabilmek için biriktirdiği
parasını almak isteyen amca oğlu tarafından öldürülür. Annesini öldürürken kazında
ölmesi üzerine, bunlara neden olan Mükerrem’i öldürmeye yemin eden Nadire
yalnız kalınca bir iki yer dolaşır, besleme olarak verilir, sonunda bir evde
iki yaşındaki cılız Bülen’te dadı olur.
Onu kızı Sırma gibi
sever, korur; Bülent'in annesi sonradan görme biridir. Mükerrem de bu ailenin
yanına şoför olarak girer, önce tanımadığı Nadire'ye çirkin teklilerde bulunur.
Bülent'e de sataşmaya başlayınca Nadire bıçaklayarak, Mükerrem'i öldürür.
Annesinin ve Sırma’nın öcünü alır.
► "Yolpalas Cinayeti,
Halide Edip'in küçük ama, çok etkili romanlarından biridir. Bu roman yalnız
Türkiye'de değil, dünyada da çok konuşulmuş, zaman zaman dış basında, bölümler
halinde yayımlanmıştır. Halide Edip, Yolpalas Cinayetimde Cumhuriyet
dönemindeki burjuva sınıfını en keskin çizgilerle eleştirmiştir.
Metin
Erksan üniversite yıllarında Halide Edip'in ingiliz Filolojisindeki derslerine
girdiği için, yazarla eskiye dayanan bir dostluğu vardır. Sinemacı olduktan
sonra hocasının bir romanını sinemaya uyarlamak ister. Halide Edip 'Sinekli
Bakkalı çek" der ama. Metin Erksan'ın tercihi "Yolpalas Cinayeti’
dir.
Yolpalas
Cinayeti" Halide Edip Adıvar'ın aynı adlı eserinden senaryolaştırılan
durgun bir melodramdır. Metin Erksan bu filmi çekerken sansür kurulundan, Bu
filmde millî terbiye, ahlak ve örflere aykırı şeylere dikkat edin" yazan
bir kağıt alır. Sansür kurulu Türki-ye edebiyatının önemli ismi ve Türk
kadınının en önemli temsilcisi olan Halide Edip'in romanındaki ev-lilik dışı
cinsel ilişkiden rahat-sızlık duymuştur. Oysa romanda olduğu gibi, filmde de
evlilik dışı cinsel ilişkiyi övmek değil, yermek amacı güdülmüştür:
Romanın
bir bölümünde evli bir hanımın evlilik dışı cinsî münasebeti var. Halide Hanım
bunu belli belirsiz vermiş. Ben senaryomda bu durumu biraz daha
belirginleşirdim. Sansürden itiraz geldi. Ben o dakikada da şu dakikada
da aynı kanaatteyim. Yani evlilik dışı cinsi münasebet olgusunu özendirici
olarak filme koymak ol-maz. Halide Hanım da, ben de böyle bir şey yapmadık
zaten.
Eski
Türk romanına baktığımız zaman bu tür ilişkiyle karşılaşıyorsunuz. Türk
edebiyatçıları bu olgudan bir trajedi çıkarmışlar; özendirici, övücü anlamda
kullanmamışlar.Yönetmene göre "Yolpalas Cinayeti" yazarından
oyuncularına kadar tüm görkemine, mizansenleri, ışığı, dekoru, planlarına kadar
tiıiz çalışma ürünü olmasına rağmen, gösterime girdiği zaman seyircinin
ilgisini çekmer. Metin Erksan bu çelişkiyi şöyle yorumluyor:
Film
çok iyi bir kadroyla gösterime girdi. Bir gün prodüktör Nazif Bey beni aradı,
işini bırak, hemen gel dedi. Gittim. Beni aldı, Kasımpaşa'ya götürdü.
Kasımpaşa'da o zamanlar birkaç sinema var. Zafer ve Yavuz en önemli iki
sineması. Bunlardan birinde benim filmim oynuyor, diğerinde ise 'Kara Sevda'
isimli bir başka Türk filmi. Kara Sevda'nın oynadığı sinemanın önünde
müthiş bir izdiham yaşanıyor. Ne cam kalmış, ne çerçeve, insanlar tıklım
tıklım. Atlı polisler gelmiş, bir olay çıkmasını önlemeye çalışıyorlar. Filme
böylesine büyük bir ilgi var. 'Yolpalas Cinayetinin oynadığı sinemaya geldik,
kimsecikler yok. Kapıda kocaman Halide Edip Adıvar Metin Erksan, Bülent Oran,
Uğur Başaran yazıyor ama, bu isimlerin hiçbiri öbür filmin çektiği izleyiciyi
çekmiyor. İşte ben bu olgu üzerinde yıllarca, hiç kızmadan düşündüm. Kime
kızacaksın zaten? Kimse seyirciyi zorla bir filme götüremez. Ben hiçbir zaman
'Benim yaptığımı anlamıyorlar gibi laflar da etmedim. Benim kültür yapımda bir
sinemacı değil Türkiye'de, dünyada hile yok. Buna rağmen ben, 'Halkın
kültür seviyesi bu kadar. Onlar bunu anlamaz' gibi laflan hayatım boyunca
söylemedim. O rejisörün, o oyuncularla yaptığı filme insanlar gidiyor,
benimkine gitmiyor. Demek ki ben Yolpalas Cinayetini insanların seyredip
ağlayabilecekleri, gülebilecekleri, sevebilecekleri, hissedebilecekleri,
coşkuya kapılabilecekleri yapıda bir film olarak çekememişim. 'Kara Sevda'da
bir ruh var, ben o ruhu 'Yolpalas Cinayeti ne koyamamışım[1]
[1] . “Birsen Altıner, “Metin Erksan
Sineması” syf, 26
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)