Powered By Blogger

29 Eylül 2015 Salı

KARASU (1958)

Yönetmen Turgut Demirağ
Senaryo Ernest Roberts, Turgut Demirağ, Mehmet Muhtar
Operatör Vedat Akdikmen
Müzik Şadi Yaver Ataman
Yapım And Film / Turgut Demirağ


Oyuncular: Lale Oraloğlu, Mümtaz Ener, Mari Blanchard, Manfred Schuster, Cahit Irgat, Öztürk Serengil, Kemal Edigen Kaplangı

KARANLIK GÜNLER (1959)

Seneryo ve Yönetmen Dr. Arşavir Alyanak
Operatör Mike Rafaelyan
Yapım Halk Film / Fuat Rutkay

KAPICININ KIZI (1958)

Senaryo ve Yönetmen Nuri Akını
Operatör Cezmi Ar
Yapım Lüks Film / Nuri Akıncı


Oyuncular: Yıldız Sevingen, Kemal Kan, Muzaffer Hepgüler


Konu: Bir fabrika şoförüyle, bir kapıcı kızının aşk öyküsü

KADERİN CİLVESİ (1958)

Yönetmen İhsan Yurdakul
Senaryo Orhan Murat Arıburnu
Operatör Vedat Akdikmen
Müzik: Zeki Duygulu
Yapım: Batı Film / İhsan Yurdakul


Oyuncular: Orhan M. Arıburnu, Sedat De-mir, Muzaffer Nebioğlu, Muazzez Arçay, Sema İçli

İSTANBUL MACERASI (1958)

Senaryo ve Yönetmen: Carl Möhner
Kamera Ernest v. Theumer Ernst Wild
Yapım Metro Film/Aram Gülyüz Türk-Alman Ortak yapımı


Reji Asistanı: Gertrude Gregor, Teknik Uyalama: Ilona Laturner, Ses: Kurt Gross, Müzik Uyarlama: Hans Conzelmann, Delle Haensch, Solistler: Jonn Van Deyk, Delle Haensch, Gustav Preusser,

Oyuncular: Orhan Günşıray, Sadri Alışık, Eva Palmer, Bianca Bren, Öztürk Serengil, Ahmet Arkut, Karl Möhner, Ahmet Arkut, Sezer Tansuğ, Yılmaz Gruda, Armağan Seven, Gönül Güler, Folly Parıss,


Konu: İstanbulda beyaz zehir kaçakcılarıyla mücadele eden gözüpek emniyet görevlisinin öyküsü


İNSANLIK İÇİN/KUDUZ (1958)

Yönetmen: Behlül Dal “*”, Asaf Tengiz
Senaryo:Behlül Dal
Foto Direktörü Mustafa Yılmaz
Yapım Antiş Film / Behlül Dal


Oyuncular: Bülent Oran, Uğur Başaran, Rengin Arda, İhsan Aşkın, Ali Korkut, Sadri Karan, Teoman Atalay,


Konu: Kuduz bir köpeğin ısırdığı adamın öyküsü.


 
“*” İstanbul’da 1922 yılında doğan Behlül Dal, Ankara Hukuk Fakültesi’ndeki eğitimini yarım bıraktıktan sonra askerlik görevini yaptı ve ardından Antalya Halkevi’nde yönetmen olarak görevlendirildi. Dal’ın görev yaptığı halkevi, tiyatro çalışmaları ile Türkiye’nin 3 büyük halkevi arasına girdi.

Behlül Dal’ın 1957 yılında Antalya’da kurduğu ANTİŞ Film Antalya Filmcilik Şirketi, İstanbul dışındaki ilk yapımcı şirket olma unvanını taşırken, Dal, ‘İnsanlık İçin’, ‘Kıbrıs Şehitleri” ve ‘Izdırap Çocuğu” isimli 3 uzun metrajlı sanat filmini çekti ve birçok kısa metrajlı filme imza attı.


Antalya Yüksek Öğretim Derneği başkanlığı da yapan Dal, “O Kadın’ adlı şiir kitabıyla, İstanbul’da bulunduğu sırada duyduğu Antalya özlemini dile getirdi. Sanat yaşamındaki en önemli adımlarından biri de Antalya Film Festivali düşüncesini ortaya atmak ve gerçekleşmesini sağlamak olan Behlül Dal, kısa metrajlı filmciliği Türkiye’ye getiren ve tanıtımını sağlayan en önemli kişi olarak tanınıyordu.


Antalya Altın Portakal Kısa Film Yarışması’nda kazandığı 8 Altın Portakal ödülü ile “En Fazla Altın Portakal Kazanan Yönetmen” unvanını koruyan Behlül Dal, 1997 yılında Antalya Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakfı’nca “Ömür Boyu Onur Ödülü”ne layık görüldü. Altın Portakal Film Festivali’nde her yıl jüri ödülü verilen Dal’ın, Avrupa televizyonlarında da yayımlanan ve daha çok Antalya’yı yansıttığı 300’e yakın kısa metrajlı filmi bulunuyor. 21 Haziran 2002 de yaşamını yitirdi.

İHTİRAS RÜZGARLARI (1958)

Senaryo ve Yönetmen Rahmi Kafadar
Kamera Mengü Yeğin
Yapım Elektra Film / Yorgo Sarris


Oyuncular: Kika Poli, Abdurrahman Palay, Vahi Öz, Campanelli, Kaleto Kardeşler


Konu: Bir çingene ve iki kadının arasında geçen aşk.

İFTİRA (1958)

Yönetmen Osman Nuri Ergün
Senaryo Bülent Oran
Kamera Kriton  İlyadis
Yapım Marmara Film 


Oyuncular: Sadri Alışık, Uğur Başaran, Münir Özkul, Leyla Altın, Aslan Altın, Hadi Hün

Konu: Haksızlığa uğrayıp ve sonunda mahkeme kararıyla temize çıkan bir adamın öyküsü.

HAYAT CEHENNEMİ (1958)

Senaryo ve Yönetmen: Aydın G. Arakon
Foto Direktörü Şadan Kamil
Yapım Acar Film /  Murat Köseoğlu


Müzik: Nedim Otyam, Şarkılar: Ekrem Kongar, Feriha Tanyeli, Danslar: İnci Özgül, Aysel kaynak, Eva Gondi,


Oyuncular: Belgin Doruk, Orhan Günşıray, Melahat İçli, Kenan Pars, Muazzez Kurdoğlu, Kadri Ögelman

Konu: Bir adamın tuzağına düşürülerek, kocası ve çocuğu tarafından terk edilen kadının dramatik öyküsü.

GÖNÜLDEN AĞLAYALAR “Nilüfer” (1958)

Senaryo ve Yönetmen Baha Gelenbevi
Görüntü Yönetmeni Enver Burçkin
Yapım İpek Film / İpekçi Kardeşler


Oyuncular: Neriman Köksal, Kenan Pars, Fatma Girik, Atıf Kaptan, İlhan Hemşeri, Nezihe Becerikli, Fikri Çöze, İlhan Hemşeri


Konu: Türlü entrikalarla suçlu duruma düşen bir kadının kendini, aklama mücadelesinin öyküsü.

FIRTINA KAPTAN (1958)

Senaryo ve Yönetmen Şinasi Özonuk
Kamera Fethi Mürenler
Yapım Gözbak Film/ Talat Gözbak


Oyuncular: Talat Gözbak, Muzaffer Nebioğlu, Ali Seyhan, Asım Nipton

FAKİRLER (1958)

Senaryo ve Yönetmen Semih Evin
Görüntü Yönetmeni Coni Kurteşoğlu
Yapım Roket Film / Semih Evin


Oyuncular: Melike Güven, Sadettin Erbil, Agâh Hün, Uğur Kıvılcım


Konu: Gecekondu kesimlerinde fakir bir hayat süren, yaşamları yoksulluk içinde geçen bir ailenin dramatik öyküsü

ELVEDA (1958)

Yönetmen:Tekin Akpolat
Senaryo:Bülent Oran
Foto Direktörü: Ali Uğur
Yapım Şafak Film / Şevket Aktunç


Oyuncular: Bülent Oran, Gülderen Ece, Rengin Arda, Öztürk Serengil

Konu: Ayrılıkla sonuçlanan bir aşk macerasının öyküsü

DUVAKLI GÖL (1958)

Yönetmen Şadan Kamil
Senaryo Hamdi Değirmencioğlu 

Foto Diektörü Şadan Kamil
Yapım Atlas Film / Nazif Duru


Oyuncular: Sadri Alışık, Leyla Sayar, Semih Sergen, Zeynep Değirmencioğlu


Konu: Doğum sırasında annesini yitiren bir genç kızın aşk öyküsü

DOKUZ DAĞIN EFESİ (1958)

“ÇAKICI GELİYOR “*”
Senaryo ve Yönetmen Metin Erksan
Operatör Şevket Kıymaz
Yapım Birsel Film / Özdemir Birsel


Fon müziklerini idare eden: Fikret Otyam, Şarkılar: Ahmet Yamacı, Türküler: Aziz Şenses, Reji Asistanı: Fikret Uçak, Tarihi Aksesuar: Ali Bayırlar, Montaj Senkron: Kenan Davutoğlu, Negatif Montaj: Ali Berkan, Laboratuvar: Mihal Skarpedis, Matipo: Recai Karataş, Ses Mühendisi: Lâmi Kâmil


Oyuncular: Fikret Hakan, Serpil Gül, Kadir Savun, Erol Taş, Hayri Esen, Hayati Şen, Rifat Aydınlı, Hayati Hamzaoğlu, Sadettin Erbil, Yılmaz Gruda, Osman Türkoğlu , Ah-met Bozkurt, İhsan Özokur, Ahmet Bozkurt, Osman Şahin, Zarif Eriş,


“*” Dokuz Dağın Efesi” adıyla gösterime giren bu film 1. Türk Film Festivali’nde (1959) “Jüri Özel Armağanı aldı.

► Metin Erksan, "Hicran Yarası" ile aynı yıl, yani 1958 yılında "Dokuz Dağın Efesi"ni çeker. Filmde Osmanlı hükümetine karşı isyan edip dağa çıkan Çakıcı Mehmet Efe'nin serüveni an-latılır. 19. asrın sonlarına doğru Ege halkı eşkıyalardan bıkmıştı. Hükümet çeteleri im-ha eder. Ünlü eşkıya-lar öldürülür. Öldürülen eşkıyaların arasında Çakıcı’nın babası Çakırcalı Ahmet de vardır. Çakıcı Mehmet Efe, babasını öldüren Hasan Çavuş'tan inti-kam almak için dağlara çıkar, Ekberoğlu'nun kızıyla aşk yaşar, aftan yararlanır yüze iner, yeni olaylar onun yeniden dağa çıkmasına yol açar ve sonunda su testisi su yolunda kırılır.

Yönetmenin "Dokuz Dağın Efesi" filmini çektikten hemen sonra, 15 Haziran 1959 tarihli Vatan Gazetesi'nde "Çakıcı Efsanesi ve Gerçeği" başlığıyla bir yazısı yayınlanır. Bu yazıda Çakıcı gerçeğinin filmdeki gibi olmadığını vurgular. Çakıcı'nın aslında İngiliz oligarşisini koruyan bir ajan olduğunu fakat bu gerçeğin filmde yansıtılmadığını, sansür kurulunun böyle bir filme izin vermeyeceğini belirtir. Yönetmen, bu konuyu 10 Mart 1973'te Ulusal Sinema tartışmalarının yapıldığı açık olurumda yeniden gündeme getirdiğinde yine aynı başlıkların altını ısrarla çizer:


“Ben Çakıcı filmine başlarken, filmden sonra yazdığım gibi Çakıcı'nın (bilinçsiz olarak diyece-ğim, çünkü elimizde fazla bir delil yok) ingiliz devletinin aleti ve casusu olarak dağlar-da gezdiğini biliyordum. Bizim, yalnız son zamanlar-da diye-meyeceğim, çok eskiden beri edebiyatımıza arız olan kötü bir şey vardır. Nerede, ne kadar eşkıya varsa, onu halk kahramanı diye tanıtırlar. Çakıcı da bu şekilde istismar edilmiş ve bazı yazarlar ve çevreler tarafından halk kahramanı diye yutturulmak islenmiş. Ve de basit eşkıyalığının yanı sıra -basitlikleri de çıkıyor- İngiliz emellerine alet olduğu için, da-ha başka bir yerlere geliyor. Çakıcı dağa çık-madan önce belki sosyal bir tip. toplumsal bir tip ve Çakıcıyı dağa çıkaran amiller de birta-kım etkenler. Dağa çıktıktan sonra, tabii asos-yal bir tip oluyor, toplum dışı bir tip oluyor.


Metin Erksan, 15 Haziran 1959 yılında Vatan Gazetesi’nde yayımlanan yazısında kaynağın büyük çoğunluğunun adını verdiği halde "Sen bu konuyu etüt etmemişsin, üzerinde iyi çalışmamışsın" eleştirilerinden kurtulamaz. Metin Erksan, sa-dece bu eleştiriye maruz kalmaz, sinema yazarları, sinema eleştirmenleri tara-fından Elia Kazan'ın "Viva Zapata" filminin etkisinde kalmakla da itham edilir:


Üslubumu incelerken başvurdukları kay-nak batının sinema ürünleriydi. Yani onlar üslubumu benzetecek bir şey arıyor-lar, nereden hareket ettiğimi bilemiyorlardı. Eğer önlerinde ıViva Zapata' gibi bir örnek olmasaydı Çakıcı'yı Al Capone'a benzete-ceklerdi. Nitekim benzettiler de... ‘Billy the Kid' dediler. Bunda yanılıyorlardı. Zeybek-lik, ne Billy the Kid'in yaptığı gibi geleneği olmayan ferdi bir eşkıyalık, ne de Zapata gibi sosyal yönü ağır basan toplu bir halk hareketiydi


Metin Erksan, sinema eleştirmenlerinin bakmadıkları bir noktaya değinerek, Elia Kazan'ın genlerinde Anadoluluk olduğunu vurguluyor ve "Dokuz Dağın Efesi"ni "Viva Zapata "ya benzetirken bu noktanın üzerinde de durulması gerektiğini söylüyor:


“Elia Kazan, İstanbul doğumlu ama, kökleri Kayseri'de. Yani, Çakıcı, Köroğlu hikayeleriyle büyümüş. Vakti zamanında Cumhuriyet Gazetesi'nin genel yayın yönetmenliğini yapan Cevat Fehmi Bey, Elia Kazan'a bir piyesini göndermiş. Cevat Fehmi Bey'e Elia Kazan'ın babasından eski Türkçe bir cevap gelmiş. Diyormuş ki; 'Cevat Bey, şu anda oğlum turnede. Benden, gelen mektupları cevaplamamı istedi. Bunun için mektubunuza ben cevap veriyorum. Piyesinizi okudum, çok beğendim. Elia geldiği zaman o da okuyacak. Mektubunuza çok memnun oldum. Bizim evde Türkçe konuşulur, ben eski Türkçe yazarım. Bundan sonra mektuplarınızı İngilizce değil, Türkçe yazın.'


Bu yüzden :Viva Zapata, Türk özellikler taşıyan bir filmdir. Dünyanın hiçbir filminde 'Viva Zapata'daki kadının "Atı öldürün' dediği gibi bir sahne yoktur.

Kadınlar Ruhu öldürün diyor Ceset geliyor, insanlar Zapa ta değil" diyorlar. Bizim sinema eleştirmenleri Elia Kazan'ın Anadolu kökenli oluşundan söz etseler, benzeşeceğimizi de kabul etmek zorunda kalacaklar. Filmde Zapata'ya benzeyen bir tek sahne vardı. Filmin başında Çakıcı’nın babası Çakırcalı namaz kılarken öldürülür. Çakırcalı Ahmet, gerçek hayatta da böyle öldürülmüştür. Yani ben biyografiyi bire bir uyguladım, mizansen yapmadım. Elia Kazan ise harikulade bir mizansen yapmış, Zapata'yı secde eder gibi öldürmüş. Eğer Elia Kazan; Anadolulu olmasaydı o mizan-seni yapamazdı. . Metin Erksan "Dokuz Dağın Efesi'ni şimdi çekse çok daha başka çekeceğini, Çakıcı efsanesinin arkasındaki bütün gerçekleri hiç eksiksiz verebileceğini açık yüreklilikle söylüyor. "Elia Kazan ve John Steinbeck bile Mek-sika ihtilalini tam anlamıyla Viva Zapata'da yansıtamamışken, ben nasıl yansıtabilirdim diyerek kendini savunan Metin Erksan, 1955 yılında ülkemizi ziyarete gelen Elia Kazan'a filminin gerçekleri yansıtmadığını söyler:

Meksika ihtilalini anlatan çok fazla araştırma, inceleme okudum. Bu kitaplara göre Meksika ihtilali 1910-1929 yıllan arasında sürmüştür. Tabii ihtilal bu süre içinde aynı hızla devam etmemiştir. Esas olarak 1910-1913 arasında hızlıydı. Panço Villa, Francesko Madero ve Emanuet Zapata öldürülmüşlerdir. 

Okuduklarıma göre sizin yaptığınız film gerçekleri yansıtmıyor. Meksika ihtilali sizin filminizdeki gibi geçmemiştir... 1910-1913 yılına kadar Meksika'da ingiliz malî sermayesi egemendi. Daha sonra ise Amerikan malî sermayesi Meksika'yı ingiliz emperyalizminden devralmak istedi. (Birsen ALTINER “Metin Erksan Sineaması)