Powered By Blogger

7 Ekim 2015 Çarşamba

HAZRETİ ÖMER'İN ADALETİ “*” (1961)

Yönetmen Nejat Saydam
Senaryo Tahir Olgaç
Görüntü Yönetmeni Şevket Kıymaz
Yapım And Film  / Turgut Demirağ


Ar Direktör: Semih Sezerli, Asistan: Fethi Oğuz, Reji Asistanı: Yılmaz Atadeniz, Mehmet Aslan, Mixaj: Zeki Alpan, Ses: Necip Sarıcıoğlu, Nihat Sevinç, Işık: Orhan Okdemir, Montaj: Yılmaz Atadeniz, Laboratuvar Şefi: İbrahim Üstüner, Negatif Montaj: Ender Teker, Müzik: Nedim Otyam


0yuncular: Agah Hün, Reha Yurdakul, Vahi Öz, Semih sezerli, Suzan Sarı, Semih Orkon, İhsan Aşkın, Osman Türkoğlu, Ali Seyhan, Bedri Çavuşoğlu, İlhan Hemşeri, Selahattin İçsel, Faik Coşkun, Mualla Sürer, Asım Nipton, Leman Akçatepe, Zeki Alpan, Fethi Oğuz, Bahri Özkan, Mehmet Aslan, Jale Öz, Yılmaz Suiller, Nuri Genç, Gani Turanlı, Fadıl Goran,
________________________________________

*” Hz ÖMER, (591-644). - Hz. Ömer, hz. Muhammed'in ölümünden sonra İslam toplumunun başına geçen ikinci halifedir.  Hz. Ömer, Hz. Muhammed'in bağlı olduğu Mekke'nin Kureyş abilesinin Beni Adiy ailesindendi. Babası kabileler arasındaki sorunları çözmesiyle tanınmıştı. Hz. Ömer de bir süre bu görevi yürüttü. Cesareti ve yiğitliğiyle ün salmıştır. Fetihler sürdü. 642'de İskenderiye'yi alan Mısır Valisi Amr îbnü'l-As birliklerini Libya üzerine gönderdi. Hz. Ömer 644'te Medine' de, kendisinden fazla vergi alındığım öne süren İranlı bir Hıristiyan köle tarafından öldürüldüğünde İslam devleti Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Batı Asya'da önemli bir güç durumuna gelmişti.

Hz. Ömer İslam tarihinde adaletiyle ün kazanmıştır. Öte yandan ilk devlet örgütlenmesinin de temellerim atmış, adalet, maliye, ordu ve toprak yönetimi alanında ilk düzenlemeleri yapmış, ilk İslam parasını bastırmıştır. Hicret'in İslam tarihinin başlangıcı olması onun zamanında kabul edilmiştir. (kyn: /www.biyografi.net)

HATIRLA SEVGİLİM (1961)

Yönetmen Arşavir Alyanak
Senaryo Lale Oraloğlu
Görüntü Yönetmeni Şevket Kıymaz
Yapım  Işık Film / Agop Fındıkyan
Danslar: Aysel Tanju,


Oyuncular : Fikret Hakan, Türkan Şoray, Suzan Avcı, Avni Dilligil, Salih Tozan, Mehmet Aslan, Mustafa Dağhan, Ahmet Tarık Tekçe, Osman Alyanak


KONU: İğfal sonucu evlenmek zorunda kalıp, kocası öldükten sonra gerçek sevgilisine kavuşan bir genç kızın öyküsü

HANCI (1961)

Senaryo ve Yönetmen Şuayip Şenman
Kamera  Rıza Erman
Yapım Rekor Film / Şuayip Şenman 


Kamera Asistanı: Yılmaz Gürbüz, Laboratuvar: Cemil Orhon, Ses Kayıt: Necip Sarıcıoğlu, Nihat Sevinç, Prodüksiyon Amiri: Kamuran Tuz, Şarkılar: Müzeyyen Senar, Müzik: Kadri Şençalar

Oyuncular: Cavidan Dora, Turgut Özatay, Gülistan Güzey, Yılmaz Duru, Aysel Tanju, Suphi kaner, Necdet Tosun, Zeki Alpan, Mualla Sürer, Faik Coşkun, Parla Şenol, Hüseyin Zan, Sevim Çağatay, Abdullah Ataç, Bedri Çavuşoğlu


Konu: Turhan (Sadri Alışık) mutlu bir evliliği olan bir gençtir. Küçük bir de kızları vardır. Bazı akşamlar iş çıkışı uğradığı bir bardaki şarkıcı arkadaşı Leyla (Figen Say) bu mert görünüşlü genç adamla tanışmış ve onu kendine bağlamıştır. Aslında zengin bir yaşamın peşindedir ama Turhan’ın geliri o denli olanaklı değildir. Turhan çekiciliğine kapıldığı Leyla’yı elinden kaçırmama tutku-suyla çalıştığı şirketi soymaya karar verir. Ama son anda vazgeçer. O anda odaya giren patronu onu açık kasanın başında yakalar. Patronunu ikna etmek isterken bir kaza sonucu ölümüne neden olur ve hapse girer. Yıllar geçer. Kızı Hülya(Mine Mutlu) büyüyüp güzel bir genç kız olmuştur. Baba-sını ölü bildiğinden annesinden onun meza-rına götürmesini rica eder. Ziyaret ettikleri mezar babasının ölen patronuna aittir. Me-zarın gerçek sahibi olan patronun oğlu Yıl-maz da (Yusuf Sezgin) ziyarete gelmiştir.


İki genç birbirlerinden hoşlanırlar. Ve ilişkileri aşka dönüşür. Turhan, cezaevinden çıkar. İlk işi ailesi ve kızını bulmak olur. 


Eşi, kızının onu ölü bildiğini söyleyince ortaya çıkmaz. Bu arada Yılmaz’ın annesi, Hülya’yı istemeye geldiğinde, genç kızın kimliği meydana çıkınca etkilenir ama belli etmez. Yılmaz ise gerçeği öğrendikten sonra babasının ölümüne neden olan adamın kızı ile evlenme planından vazgeçer. Yılmaz’ın annesi ise dünyaya en azından oğlundan daha hoşgörülü bakabilmiş, gün görmüş bir. hanımefendidir. Aslında Hülya’nın babası-nın suçunun bedelini ödememesi gerektiğini düşünmektedir. Oğlunu karşısına alıp konuşurSonuçta, Yılmaz’ın da kalbi, hiçbir şeyden haberi olmayan güzel Hülya’nın temiz aşkıyla çarpmaktadır. Böylece Yılmaz, annesi, Hülya’nın annesi, genç kıza gerçekleri anlatmaya karar verirler. İki sevgili ev-lendirme memurunun önüne oturduklarında, mutlu bir yaşama umutla bakmaktadırlar. Geride ise onların mutluluğuna sessiz gözyaşlarıyla eşlik eden bir baba vardır...


►1961 Anayasası'nın getirdiği özgürlük ortamında çevrilen filmlerden Karanlıkta Uyananlar ve Bitmeyen Yol gibi filmler de sansürle karşılaştı. Gösterimleri engellenen filmler daha sonra sinemalarda gösterildi. işte böyle bir ortamda Artist dergisinde 'Hancı” isimli filmi eleştiren Vecdi Benderli, eserdeki bir sahneyi değerlendirirken:


Türker inanoglu, Türk örf ve adetlerini, müslümanlık kaidelerini bilmeyebilir. Bir rejisörün her şeyi değil, hiçbir şeyi bilmesinin daha makbul olduğu Türk sinema endüstrisi içinde veya dışında sık sık ismine rastladığımız bir sansür heyeti var. Sansür heyetinin mezarlıkta bu gözlerle sevişme sahnesine nasıl olup da müsaade ettiğini hayretle karşıladlk, esef ettik.”( Vecdi Benderli, Artist, 27 ?ubat 1962)

HAK YERİNİ BULUR (1961)

Senaryo ve Yönetmen Şuayip Şenman
Kamera Rıza Erman
Müzik Kadri Şençalar
Yapım Rekor Film / Şuayip Şenman


Oyuncular: Atalay özçakır, Gönül Bayhan, İhsan Aşkın, Necati Dalgakıran, Bedri Çavuşoğlu, Nurcan Öz, Hakkı Haktan, Ahmet Turgutlu


Konu: Sevdiği erkek için fedakarlığa katlanan genç bir kadının öyküsü.

6 Ekim 2015 Salı

GÜNEŞ DOĞMASIN (1961)

Yönetmen Memduh Ün
Senaryo Halit Refiğ, Orhan Elmas (Graham Green'in “This Gun For Hire - Satılmış Adam” isimli romanından)
Operatör Şevki Kıymaz, Memduh Yükman
Yapım Uğur Film / Memduh Ün, Ege İşletmesi: Gürbüzler Film


Reji Asistanları:
Erdoğan Tokatlı, Tunç Başaran, Prodüksiyon Amiri: Adnan Uğur, Prodüksiyon Asistanı: Nadi Saraç, Sesleri Alanlar: Yorgo İlyadis, Ar Direktör: Niyazi Er, Set Direktör: Nuri İnal, Prodüksiyon Asistanı: Naci Saraç, Laboratuar: Cemil Orhon, Montaj-Senkron: Metin Miroğlu, (Kemal Film platosunda çekilmiş, Day Film stüdyosunda seslendirilmiş, Ören Film stüdyosunda hazırlanmıştır. )


Oyuncular: Göksel Arsoy, Nilüfer Aydan, Reha Yurdakul, Suphi Kaner, Ulvi Uraz, Ah-met Tarık Tekçe, Senih Okran, Niyazi Er, Ümran Taşkent, M. Ali Akpınar, Hüseyin Güler, Hakkı Haktan, İclal Genç, Araksi Hebo, Senih Orkan, Çocuk Yıldız: Semiha Yangı


KONU: Kadın ticareti yapan şebekenin reisiyle kaçan karısını öldüren bir katille, onu adalete teslim etmek isteyen polis arkada-şının öyküsü.


► Ben 17-18 yaşlarındayken Silahlar Konuşuyor adlı bir film seyretmiştim, Graham Green'in bir romanından uyarlanmıştı. Başrolünde Alan Ladd oynuyordu. Gençliğimde özellikle polisiye ve kovboy filmlerini çok sevdiğim için bu filmi de çok sevmiştim. Veronica Lake polis olan Robert Preston'un sevgilisiydi. Alan Ladd yalnız yaşayan, çolak bir kiralık katildi. Bir politikacıyı öldürmesini istiyorlardı ondan, o da oldürüyordu adamı. Kaçarken yanına polisin sevgilisini de alıyordu. Aralarında platonik bir duygu doğuyordu. Sisli bir havada polisler kıstırıyordu onları bir yerde. Veronica Lake, Ladd'in şapkasını takıyor, pardösüsunü giyip sisli havadan faydalanıp kendisine Alan Ladd süsü vererek koşmaya başlıyor, polisleri peşinden sürüklüyordu. Finalde Robert Preston kiralık katil Alan Ladd'ı oldurüyordu.


Hem bu filmin etkisiyle, hem de Ölüm Peşimizde'nin büyük ticari başarısının verdiği güvenle çektim Güneş Doğmasın'ı. Halit Refiğ ve Orhan Elmas senaryoyu yazarken, doğrudan Green'in romanından yola çıkmışlardı, ama senaryo bambaşka bir şekil almıştı. Graham Green'den üçlü ilişkiden başka bir şey kalmamıştı. Çok düzgün çektiğim bir film bu; ama gereken ilgiyi seyirciden bulmadı, vasat bir iş yaptı 5-6 civarında.


Dostum olan Artist dergisinin sahiplerinden Recep Ekicigil, nasıl böyle bir film yaparsın, anlamadım dedi bana, Göksel caneiğer arkadaşının sevgilisiyle aşk yaşıyor. Bu sahici yaşamda oluyor, ama bizim seyirci için kabul edilebilir bir şey değil diye ekledi. Bu yüzden filmin belli yerlerini kestik, Nilüfer Aydan'ı polis rolündeki Reha Yurdakul'un kardeşi gibi göstermeye çalıştık. Ama hiçbir şey değişınedi. Güneş Doğmasın'ın ticari başarısı gene de vasatı aşamadı. (Memduh Ün Filmlerini Anlatgıyor – Vadullah Taş)

 

GÖNÜLDEN GÖNÜLE (1961)

Senaryo ve Yönetmen Süha Doğan
Kamera Ali Yaver
Müzik Alaettin Yavaşça
Yapım Nil Film  / Seyit Borçetin


Oyuncular: Türkan Şoray, Leyla Sayar, Efgan Efekan, Hüseyin baradan, Atıf Kaptan, Salih Tozan, Özdemir Han, Semih Sezerli, Şakir Arseven, Muammer Gözalan, İhsan Devrim, Yavuz Caner, Dursune Şirin, Şaziye Moral, Yavuz Caner


Konu: Bestekâr Şevki beyle, paşa kızı Nazan'ın aşk öyküsü.

GÖNLÜM YARALI (1961)

Senaryo ve Yönetmen Muharrem Gürses
Foto Direktörü Lazar yazıcıoğlu
Yapım Yakar Film / Suzan Yakar Rutkay


Oyuncular: Muhterem Nur, Adnan Şenses, Atıf Kaptan, Nebile Teker, Muharrem Gürses, Aziz Basmacı, Mümtaz Ener, Ahmet Tarık Tekçe


Konu: Yeşilçam’da şarkılı filmlerin rağbette olduğu dönemlerde Adnan Şenses’in şarkılarıyla dolu bir şarkıcının öyküsü.

ESMER DELİKANLI

Yönetmen Yavuz YalınkılIç
Senaryo Baki Tamer
Kameraman Muzaffer Pekgüleryüz
Yapım Yasemin Film


Oyuncular: Baki Tamer, Oktar Durukan, Suzan Avcı, Mine Coşkun


Konu: Şuh bir kadın uğruna yuvasını yıkan bir babanın öyküsü

DÜĞÜN ALAYI (1961)

Senaryo ve Yönetmen Hulki Saner
Kamera Kosta Psaros
Yapım Bronz Film / Hulki Saner


Oyuncular: Belgin Doruk (Mine), Eşref Kol-çak (Erol), Suzan Avcı (Mimi), Hulus Kentmen (Murat)


Konu: Erol'la sevgilisi Mimi bir gezi dönüşü arabaları bir köyde arıza yapınca Murat'ın otelinde kalırlar ana Nimi sabırsızdır kalmak istemez atlı bir arabayla Erol ve Mine tarafından İstanbul'a uğurlanır. Dönüşte atın kaçmasıyla eski bir değirmende gecelemek zorunda kalan Erol'la Mine hakkında köyde dedikodular başlar ve mecburen evlenip İstanbul'a gelirler. Erol Mine'yi hep hakir görür aşağılar sonundada köye yolar ama pişman olur, onu sevdiğini anlamıştır. Acilen köye geri döner evlenmek üzere olan Mine'yi damadı döverek geri alır

DUVAKSIZ GELiN (1961)

Senaryo ve Yönetmen Suphi Kaner
Kamera Ali Uğur, Vedat Akdikmen
Yapım Yakar Film /Suzan Yakar Rutkay


Oyuncular: Fatma Girik, Tanju Özsu, Ahmet Tarık Tekçe, Nebile Teker, Sabiha izer, Mümtaz Ener, Semra Ünşiray, Aziz basmacı, Suphi Kaner


Konu: Birbirlerine komşu köşklerde oturan iki aile birbirlerine düşmanndırlar. Ailelerden birinin kızı diğerinin oğlunun ölümüne sebep olmuştur yıllar önce. Şimdide aynı ailelerin torunları birbirlerine aşık olmuştur. Bu aşk da aileleri barıştırmaya yetmez. Çünkü iki gen-cin gizli nikahı basılacak ve genç kız vurulacaktır.

DOĞMADAN ÖLENLER (1961)

Senaryo ve Yönetmen Türker İnanoğlu
Operatör Mustafa Yılmaz
Yapımcı Tual Film Hasan Tual 


Oyuncular: Turgut Özatay, Gülistan Güzey, Oktar Durukan, Nilgün Esen, Necdet Tosun, Faik Coşkun, Atıf Kaptan, Suphi Kaner, Yavuz Caner, Tanıl Ergun, 


Konu: Hizmetçilik yapan bir kadınla, çocu-ğunun dramatik

DİKENLİ GÜL (1961)

Yönetmen Dr. Arşavir Alyanak
Senaryo Bülent Oran
Foto Direktörü Gani Turanlı
Yapım Pesen Film / Nevzat Pesen


Reji Asistanı: Mehmet Arslan, Operatör Asistanı: Ahmet Erhun, Laboratuvar: Yılmaz Arslan, Hayati Akbulut, Tanas Pekridis, Montaj-Senkron: Turgut İnangiray, Sesleri Alan Marko Buduris, (Erman Film stüdyosunda hazırlanmıştır)



Oyuncular: Orhan Günşiray, Türkan Şoray, Suna Selen, Salih Tozan, Ahmet Tarık Tekçe, Handan Adalı, Gürdal Onur, Sami Hazinses, Mehmet Arslan, Aysal Tanju, Necdet Tosun, Ömer ve Nadia,

Konu.: Hırsız bir sokak kızıyla, maceracı bir gencin güldürüsü.

DERBEDER (KIRIK AŞK) (1961)

Yönetmen Abdurrahman Palay
Senaryo İrfan Sabuncu
Müzik Zeki Duygulu
Kamera Ali Yaver
Yapım Dar Film / Sıtkı Şumnulu


Oyuncular: Muhterem Nur, Abdurrahman Palay, Ahmet Tarık Tekçe, Gönül Bayhan, Şaziye Moral, Suna Pekuysal


Konu: Kendisini fakir olarak tanıtan ve hizmetçilik yapan zengin bir koızla fakir delikanlının aşk öyküsü.

DELİ GÖNÜL (1961)

Senaryo ve Yönetmen Tekin Akpolat
Kamera Vedat Akdikmen
Yapım Akpolat Film / Tekin Akpolat


Oyuncular: Muhterem Nur, Abdurrahman Palay, Ahmet Tarık Tekçe, Gönül Bayhan, Şaziye Moral, Suna Pekuysal


Konu: Kendisini fakir olarak tanıtan ve hizmetçilikj yapan zengin bir koızla fakir delikanlının aşk öyküsü.


DAĞLARIN ASLANI SEPETÇİOĞLU “*” (1971)

Yönetmen İhsan Sedat
Senaryo ve Müzik Sadi Yaver Ataman
Yapım And Film / Turgut Demirağ


Oyuncular: Çolpan İlhan, Yılmaz Duru, Yavuz Caner, Diclehan Baban, Ahmet Tarık Tekçe, Ali Şen
_______________________


(*)“ SEPETÇİOĞLU” Kastamonu’nun Araç ilçesinin Yukarı Avşar köyünden. Babasının bir karış toprağı yok. Köylük yerde topraksızlık kötü. El eline muhtaç eder topraksızlık. Muhtaç eder ki, gündelik işler karın doyurmaz. Eli görür, cebi görmez insanın. Osman-’ın babası da öyle. N’apsın? Ek bir gelir gerek. Sepet yapıp satıyor. Hani çok bir şey kazanmıyor ama, geçinip gidiyorlar.Babasının ölümünden sonra Osman güç durumlara düşüyor. Geçim sıkıntısı çekiyor. Köyü terketmek zorunda kalıyor sonunda Varıp Kastamonu’ya yerleşiyor. Baba mesleği sepetçiliği de iş ediniyor kendisine. Zaten bir anası, bir kendi. Geçinip gidiyorlar. Kollu sepet, ekmek selesi, küfe, çeşit çeşit. Küçüklü büyüklü. Günde birkaç tane yapıp satıyor. Bir de şu var ki, devir çok eski. Anadolu beylerin elinde. Her beylik kendi bölgesinde yaşayanlardan sorumlu. Yani ki, onların kazancını beylikler vergiliyor. Beyin emrinde sipahiler. Köy köy; kent kent dola-şıp kazançlarının bir kısmını topluyor. Ama öyle bir toplayış ki, düşman başına. Sipahilerin dediği dedik, çaldığı düdük. Varıyorlar harmanın başına “Bu harmandan elli gülek buğday ayırın aşar olarak” diyorlar. O ka-dar. çiftçinin eli kolu bağlı. Harmandan elli gülek buğday çıkar mı, çıkmaz mı. Belli de-ğil. Çıkarsa geriye ne kalır.


Kışın çoluk çocuk ne yer. Soran yok. Ya gelecek yılın tohumluğu? Sipahiler zalim! Gaddar! Şundan ki, sırtları kalın sipahilerin. İlk güvenceleri “Bey” sipahilerin. Sonra “Beylerbeyi”. Sonra da “Padişah”. Padişah açıyor ağzını “Şunca buğday, şunca arpa. Şunca deve gerekli bana” diyor. O kadar! Emri beylerbeyi alıyor, bey’e iletiyor. Bey de sipahilere. Ha, bir de “mültezim” denilen gelir toplayıcılar var. Filan köyün tüm gelirini kabala alıyor. Yani, bey istediği öşrü bildiri-yor. Diyelim ki bey köyden yüz çuval pirinç istiyor. Bunu mültezim köylüden topluyor. Ayrıca kendisi için de ek yapıyor buna. Artık insafına kalmış. Ne kadar pay isterse onu da ekleyip varıp köylüye bildiriyor. “Ürününüzden şuncasını öşür olarak istiyo-rum. Filan yere getirip teslim edeceksiniz.” O kadar! Kim ki istenileni vermedi, ferman padişahtan. İnsaf sipahiden İşte Sepetçioğlu’nun yaşadığı devir, bu devir. Sepetçioğlu’nun yaşadığı beylik de İsfendiyaroğulları Beyliği. İsfendiyaroğlu Hamza Bey’de din-iman kıt! İnsaf vicdan hak getire! Öşrü artırdıkça artırıyor. Köylü bir deri bir kemik. Umurunda değil beyin. Durmadan daha çok vergi alınması için emir yağdırıyor.


 Sepetçioğlu o zamanlar daha “efe” değil. Osman diyor herkes! “Sepetçioğlu Osman”. Günlerden bir gün, dükkanında sepet örüyor Osman. Kapı tekmeyle açılıyor. “Hamza Bey’in emridir. Hafta sonuna kadar yüz tane sepet vere-ceksin öşür olarak. Ellisi sele, ellisi kulplu ol-sun”. Tak kapı sipahiler dışarda. Sepetçioğlu almış başını ellerinin arasına. Başlamış hesaplamaya. Günde iki sepet örse, hafta sonuna kadar oniki sepet yapar. Eldekileri de eklese, elli sepeti geçmez. Bunların tümünü verirse neyle geçinecek. Üstelik düğün hazırlığı var. Üçbeş kuruş bir kenara atmak gerek. Varıp anasına açmış durumu. Anası tasalı. “Oğlum sana kötülük yaparlar. Ne yapıp yap, istediklerini yerine getir. Baban rahmetli de çok çektiydi. Sepetleri yetiremeyince yollarda çalıştırdılar. Ev yapımında iş verdiler. Sen sen ol, çekin Osmanlı’dan. İstediklerini yetir. Yoksa iyi olmaz”. Olmazı belli. Ya çaresi? Ne yapsın Osman. Varıp komşu sepetçilerden ödünç sepet istese kim verir. Hepsi aynı durumda. Çaresiz Osman. Gözlerinde uykular kaçık. Hafta sonunu iple çekiyor. “Gelsinler. Durumu anlatırım. Nişanlıyım. Yakında düğünüm olacak. Biraz anlayış gösterin bana derim. Bunlar da insan. Canımı alacak değiller ya! Olanı alır giderler” diyor. İyi. Hoş! Ama evdeki Pazar çarşıya uymuyor. Hafta sonu gelip de sipahiler kapıya dayanınca işler karışıyor. “Vay efendim vay! Nişanlıymış da para gerekliymiş. Öküzün yamacına koşul da aklın başına gelsin. Gör bakalım, yol yapmak mı kolay yoksa sepet mi?” Osman’ın cevap vermesine kalmadan iki kişi yakalamış kollarından. Sürüye sürüye atın terkisine bağlamışlar. Sürmüşler atları doğru Bey’in huzuruna. Daha bir dolu adam bekliyor kapıda. Kiminin üstü başı lime lime, kiminin gözü yaşlı. Osman da girmiş aralarına. Girmiş ya, alıp veriyor, alıp veriyor. Çok geçmeden Bey görünmüş. Elinde nar çubuğu. Sıradan girmiş. “Demek emirlere karşı durur-sunuz. Canınız ucuz sizin. Keyfiniz bilir. Alın bunları yol yapımına koşun.” O kadar! Bey buyurur, beycik vurur. Adamlar sıra sıra dizilir yollara.Osman’ın içi içine sığmıyor. Osman tetikte. Osman yolun kuytusunu kolluyor. Sonra süzülüveriyor karanlıklara. Ver elini Kasta-monu. İlkin anasına varıyor. Durumu sergili-yor. “Böyleyken böyle. Canımı zor kurtar-dım. Bu işin oluru yok. Sizi size bırakıyorum. Ben bu işi Bey’in yanına koymayacağım. Onca zavallı adamın ahını alacağım Bey’-den”. Anası ürkek, “Oğul beyle yarışa çıkıl-maz. Kolu uzundur Bey’in. Sağ komaz seni. Kapısında kulu çok. Baş edemezsin” diyorsa da Osman kararlı. “Görsünler el mi yaman Bey mi! Dinsizin hakkından imansız gelir. Yanına koymam bunu. Sen benim baba yadigarı tüfeğimi ver. Nişanlıma da gözkulak ol” deyip atlamış atına. Doğruca nişanlısının evine. Nişanlısı da yürekli kız. Üstelemiyor hiç. Osman düşüyor yollara. Varıp Bey’in konağına ulaşıyor. Pusu kuru-yor. İsfendiyaroğlu Hamza Bey de at sırtın-da gezintiye çıkıyor çok geçmeden. Sözün kısası, Sepetçioğlu Osman, hakkından geli-yor Bey’in. Sonda da atını mahmuzlayıp Gülpü Dağına sığınıyor. Gaddar Bey’in ölümünü duyan halk sevinç içinde. Dilden dile anlatıyorlar Sepetçioğlu’nu. Bundan böyle de adını, “Sepetçioğlu Osman Efe”yapıyorlar. çokluk da Sepetçioğlu deyip kısadan kesiyor.

Bey öldü diye, beylik dağılmıyor elbet. Hamza Bey’in oğlu Rüstem Bey alıyor beylik sırasını. Babasından daha gaddar Rüstem Bey. Halkı daha çok eziyor. Bir tek Sepetçioğlu karşı duruyor Rüstem Bey’in buyruklarına. Buyruğa buyrukla karşı koyu-yor üstelik. Rüstem Bey, öşrün oranını artırın-ca o da buyrukluyor : “Filan gün, filan saat-te, falan yere şu kadar baş koyun getirin.” O kadar! Koyunlar gelirse gelir; yoksa Bey’in adamlarından bir kaçı gider. Gidecek adamları da iyi seçiyor Sepetçioğlu. En gaddarlarını, halka en çok eziyet edenini seçiyor sipahilerin.


Bey’de bir telaş. Atlılar çıkarıyor Gülpü Da-ğına. Boş. Halk seviniyor. Sepetçioğlu’nun adı dillerde. Herkes elinden gelen yardımı geri komuyor. Aç-susuz bırakmıyorBey bakıyor bu işin oluru yok. İşi kurnazlığa döküyor. Sepetçioğlu’nun anasıyla nişanlısı-nı yakalatıp getirtiyor konağına. Sonra da haber salıyor Sepetçioğlu’na : “Ya gelir teslim olur, ya da anasıyla nişanlısını boğdu-rurum.” Sepetçioğlu durumu öğrenince bir gece baskın yapıyor Rüstem Bey’in konağı-na. Anasıyla nişanlısını alıp kaçıyor. Kimi, “Beyin adamlarının arasında Sepetçioğlu’nu tutanlar vardı, onlar yardım etti” diyor; kimi, “Sepetçioğlu çatal yürekli. Bir nara atmış ki yerler yerinden oynamış. Kimsenin kılı kıpırdamamış” diyor.


Sözün özü, Sepetçioğlu, anasıyla nişanlısını da alıp Gülpü Dağına çıkmış yeniden. Adı daha da büyümüş. Halk daha tutar olmuş. Beyin yüreği korkulu. Öşürü, eziyeti bırakıp bir tek Sepetçioğlu’nun peşine takmış adamlarını. Sepetçioğlu derseniz üç can. Anasıyla nişanlısı da yardımdan çok yük oluyarlar ona. Sipahilerin yaklaşma haberini duyunca yer değiştiriyorlar. Gün oluyor aç-susuz, saatlerce yürüyorlar. Anası derseniz yaşlı. Yola dayanamıyor. Teslim olmayı da istemiyor. Biliyor ki Rüstem Bey sağ komaz bu kez. Derken sipahilerin tuzağına düşüyor-lar birgün. Sepetçioğlu, aslanlar gibi döğüşüyor. Nişanlısı da öyle. Ama anası; anası yürüyemiyor gayrı. Vuruşa vuruşa geri çekiliyorlar. Ama, uzun sürmüyor bu. Sipahi-ler dağın tepesini dolanıp arkadan sarıyor-lar. Daha çok dayanamıyor Sepetçioğlu.


Üçünün ölüsünü şenlikle şehire getiriyor sipahiler. Günlerce yiyip içip keyfediyorlar. Halk geriden geriden izliyor bu şenlikleri. Bir de türkü yakıyorlar Sepetçioğlu için. Alıp Sepetçioğlu’nun tüm yiğitliğini koyuyorlar bu türküye…


SEPETÇİOĞLU Sepetçioğlu bin ananın kuzusu, Hiç gitmiyor kollarımın sızısı, Böyle imiş alnımızın yazısı, Yassıl dağlar Osman Efem geliyor. Yaslan Sepetçioğlu yaslan, Laleli çimenli dağlara yaslan, Analar doğurmaz sen gibi aslan, Yassıl dağlar, Osman Efem geliyor aman!Kalk gidelim kışla önü aşağı, Salıvermiş ince belden kuşağı, Yaman olur Kastamonu uşağı, Yassıl dağlar, Osman Efem geliyor aman!
Kaynak: Yaşar Özürküt Öyküleriyle Türküler -3 İstanbul-2002 (www.gulum.net/hikaye)