Powered By Blogger

9 Ekim 2015 Cuma

AĞLAMA SEVGİLİM (1962)

Senaryo ve Yönetmen: Sırrı Gültekin
Görüntü Yönetmeni: Rafet Şiriner
Yapım: Ozon Film/ Necil Ozon


Oyuncular: Muhterem Nur, Yılmaz Duru, Atıf Kaptan, Suzan Avcı, Mualla Sürer, Ersun Kazançel


Konu: Eroinman kız babası olan zengin bir adamla, fakir bir balıkçının kızı ile olan aşkları

ACI VE TATLI (1962)

Yönetmen: Haşim Turyan
Senaryo: Namık Kemal Şenay
Görüntü Yönetmeni: Fevzi Eryılmaz
Müzik: Zeki Duygulu
Yapım: Yıldırım Film / Mehmet Şahin


Oyuncular: Kenan Pars, Semra Sar, Diclehan Baban, Salih Tozan, Tahsin Yıldırım, Suphi Kaner, Necdet Tosun, Faik Coşkun, Dinçer Arıkan, Danslar: Sedef Türkay

ACI HAYAT (1962)

Senaryo ve Yönetmen: Metin Erksan
Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Yapım: Sine Film / Muzaffer Arslan,
(Acar Film Stüdyosunda hazırlnmıştır)


Kurgu: Özdemir Arıtan, Sanat Yönetmeni: Semih Sezerli, Işık Şefi: Fehmi Eryılmaz, Ses Kayıt: Tuncer Ayhdınoğlu, Negatif Kurgu: Ali Berkan, Laboratuar: Mihail Skarpedis, Set Amiri: Fethi Oğuz, Set Ekibi: Mustafa Buvan, Nejat Buvan, Haydar Doğan,


“Aşkların en büyüğü, ıstırapların en korkuncu, kaderin en acısı, Yıllarca Unutulmayacak bir Film”


Oyuncular: Ayhan Işık, Türkan Şoray, Ekrem Bora, Nebahat Çehre, Hüseyin Baradan, Handan Adalı, Asım Nipton, Memduh Alpar, Osman Türkoğlu, Faik Coşkun, Ahmet Turgutlu, Baran Kutluk, Hamit Türker, Demir Şahmercan, Araski Hebo, Adnan Uygur, Edit Laleşen, Sami Acun, Gülten Ceylan, Talia Saltı, Muadelet Tibet, Fatma Ceylan


Konu: Bir kuaför salonunda çalışan Nermin (Türkan Şoray) ve kaynakçı Mehmet'in (Ayhan Işık), maddi imkansızlıklar yüzünden bir türlü evlenemediği, nihayet araya zengin bir çocuğun (Ekrem Bora) da girdiği "Acı Hayat", hikayesi itibarıyla tipik bir melodram gibi gözükebilir. Ancak Metin Erksan'ın yönetmenliği filmi standart bir tür sineması örneğinin çok üzerine çeker. "Acı Hayat", Türkan Şoray'ın yüzünün tüm ekranı kapladığı bir yakın plan çekimle başlar, ardından da Ayhan Işık'inki gelir. Daha sonraysa iki sevgiliyi İstanbul'u fona yerleştiren bir planda görürüz. "Acı Hayat"ı aynı döneme ait türdeşlerinden ayıran önemli bir özellik burada ortaya çıkar. Erksan'ın filmi o yılların çoğu stüdyoda çekilen, 'plastik' melodramlarından değildir. Bilakis şehri önemli bir anlatım aracı olarak kullanır, kamerasını sık sık sokağa çıkartır. 


Nermin ve Mehmet'in gecekondu mahallelerinden, yeni inşa edilen apartmanlara uzanan ev arama süreci yoğun bir gerçekçilik duygusu taşır. Türkan Şoray ve Ayhan Işık'ın üzerlerinde pardösüleri, uzun uzun yürüdükleri bu sahneler Türk sinema tarihinin unutulmaz imgeleri arasına girmiştir.
Öte yandan "Acı Hayat" başkarakterlerinin maddi yokluğunu sadece acıklı bir unsur olarak kullanmaz. Film, şehrin değişen sosyal yapısına, sınıflar arasındaki ayrımın giderek bir uçuruma dönüşmesine ve bunların sebep olduğu çarpık kentleşmeye dik-kat çeker. Biraz önce bahsettiğimiz gerçekçilik duygusu, tam da bu yüzden "Acı Hayat"ta önemli bir rol üstlenir. Filmin Nermin ve Mehmet karakterlerinin dünyasına ilişkin yaklaşımı böyleyken, Ekrem Bora ve Nebahat Çehre'nin canlandırdıkları zengin aile çocukları da, çoğu Yeşilçam melodramından farklı şekilde, klasik anlamda 'kötü' olarak tasarlanmamıştır. Hatta bir sahnede Ekrem Bora'nın canlandırdığı Ender şöyle der; "Sen kötü yazılmış romanların tesirinde-sin. O romanlarda zengin erkeklerin fakir kızları sevmesi hep kötü gösterilir. Olmaz öyle şey!" Erksan'ın filmi klasik melodramın dışında kalan bu gibi özelliklerine rağmen, seyirciyle kurduğu ilişki açısından türün değme örneklerini aratmayacak bir başarı ve etki yakalamıştır. "Acı Hayat"ın anlattığı hikaye veya onun farklı varyasyonları çeşitli filmlere, hatta yıllar sonra aynı adı taşıyan bir televizyon dizisine bile model olmuştur. Ancak bu takipçilerin tümü 1962 yapımı filmin gölgesinde kalmıştır. Şehir kadar iç mekanların da müthiş bir başarıyla kullanıldığı, yıldız oyun-cularının yüzlerinde unutulmaz ifadeler yakalayan, çok iyi bir görüntü yönetimine sahip "Acı Hayat'ın ses bandına da zaman zaman caz parçaları eşlik eder. Dolayısıyla Erksan'ın melodram türüne yaklaşımı sadece içerik değil, biçim açısından da son derece özenli ve moderndir. "Acı Hayat'ın benzerlerinden farkını da burada aramak gerekir. (Sinema, en iyi 100 film)


► Yabancı film seyircisinin de ilgisini çekip Şan Sineması'nda yapılan galada kürk mantolu kadınların da izlediği bir film. Köy filmlerinden büyük kentlere geçiş yapan Metin Erksan’ın dönemi içinde hasılat rekor-ları kıran "kara sevda” filmi denemesi. 55 iş gününde tamamlanan ve Ali Uğur' un gö-rüntüleriyle şiirsel bir atmosfer taşıyan film, bir tutkunun yanı sıra sınıfsal çelişkileri de beraberinde getiriyor. Ve günümüze kadar yapılan "aşk filmleri” içinde en iyilerinden. Ayhan Işık, piyango milyarderi olan fakir bir tersane kaynakçısını, Türkan Şoray, kuaför-de çalışan kızı, Ekrem Bora şımarık ve züppe bir zengin çocuğunu, Nebahat Çehre de kız kardeşini oynuyor. Şımarık genç, kaynakçının evlenmek üzere olduğu manikür-cü kızı iğfal eder. Kaynakçı zengin olduktan sonra sevgilisini ayartan beyzadenin kız kardeşini iğfal edip intikamını alır. 


Ama gerçekte yalnızca ilk göz ağrısını sevecektir...

1. Antalya Altın Portakal Film Şenliği'nde (1963).
► Türkan Şoray “En İyi Kadın Oyuncu”
► Ali Uğur da "en iyi görüntü yönetmeni”


 Metin Erksan'ın "Acı Hayat" filmi de "Toplumsal gerçekçilik" akımının içinde görülmüştür. Yönetmen "Acı Hayat"ta gerçek dünyayı, gerçekçi bir görüşle verdiği bir aşk filmi yapmıştır. Zenginlikle fakirliği, acı hayatla tatlı hayatı, gerçek aşkla ihaneti bir tutku çemberi içinde bu filmde vermiştir.
Kaynakçı ustası Mehmet ile manikürcü Nermin evlenmek isterler. Evlenmek barınabilecekleri, kafalarını sokabilecekleri bir ev bulmakla eş anlamlıdır. Ekonomik imkansızlıklar yüzünden istedikleri gibi bir ev bulamazlar. Bu iki fakir gencin arasına zengin Polanski'nin 'Sudaki Bıçak' filmini çevrildiği yıl seyredememiştim. Yıllar sonra televizyonda izleme fırsatı buldum. Siinema eleştirmenleri tarafından filmin, biçimsel ve içeriksel açı-dan olduğu kadar işitsel açıdan da göklere çıkarıldığını okumuştum. Filmi seyrettim ve çok primitif buldum. İIk fillmini yapan bir rejisörün gençlik filmi diye tanımlanacak bir film. Her neyse...


O filmin müziklerini de çok methetmişlerdi. Polanski'yle aynı yıl çektiğimiz 'Acı Hayat'ta kullandığım saksofon 'Sudaki Bıçak'ta da vardı. Üstelik, her ikimiz de Omette Colemann'ı seçmişiz. Bütün eleştirmenler o filmin müziğini konuştu ama, hiç kimse 'Acı Hayat'ın müziğinin farkına varmadı. Polanski, saksofonu Polonya'da kullanıyor, ben ise alaturkanın ağırlıklı olduğu Türkiye'de kullanıyoorum. Yine de hiç sözü edilmiyor. Üstelik ben prodüktörün ve Fecri Ebcioğlu'nun tüm karşı çıkmalarına direnerek Ornette Colemann'ı koydum. Fecri, 'Öyleyse ben filmin müziğine adımı koymam' dedi. 'Sen bilirsin Fecri' dedim. Filmi seyrettikten sonra ismini koymaya karar verdi. Filmin müziğiyle Fecri'nin hiç alakası yoktur. “Metin Erksan Sineması, “Birsen Altıner, syf, 51 ”

ZEYNO

Senaryo ve Yönetmen Semih Evin
Kamera Vedat Akdikmen
Yapım Roket Film / Semih Evin


Oyuncular: Meral Körmükçü, Saltuk Kaplangı, Ahmet Tarık Tekçe, Necdet Tosun, Handan Adalı, Mualla Sürer, Mustafa Dağhan, Nevzat Ekmekçi, Faik Coşkun, Nuri Genç, Betül Cici

ZAVALLI NECDET (1961)

Senaryo ve Yönetmen Nevzat Pesen
Eser Saffet Nezihi

Foto Direktörü Mikael Filmeridis
Yapım Pesen Film / Nevzat Pesen

(Acar Film stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Göksel Arsoy (Necdet), Belgin Doruk (Meliha), Nuray Uslu (Müzehher), Suna Pekuysal (Suna), Nezahat Tanyeri (Makbule), Şahin Tek, Atilla Sun, Sedat De-mir, Nezihe Güler (Dadı), Memduh Alpar (Doktor), Eyüp Sabri (Meliha’nın babası), Küçük Yıldız: Nida Sun


Konu: Necdet. İstanbul Teknik’i bitirmiş bir mühendis. annesi Makbule ve Suna ile beraber. Şişli’de, Orhanların evinde yaşı-yorlar. Babası ‘içki yüzünden’ ölmüş. Bir arkadaşı da Meliha Nesrin. Abisi Saffet, babası ve annesi ile beraber oturuyor. Saffet, Suna ile evlenmek üzere. Meliha da Necdet’in hovardalıklarına çok kızgın. Bu nedenle, işin sonunu pek düşünmeden delikanlının müteahhit arkadaşı Şemsi’nin evlilik önerisini kabul eder. Kahramanımız eski huylarını çoktan bırakmış ama bu duru-mu genç kıza bir türlü anlatamıyor.


Aşk nedeniyle ayılıp bayıldıkça adı sinir hastasına çıkıyor. Suna ve Meliha’nın evlendikleri gece bile herkes, yapacak başka şey yokmuş gibi, delikanlının ‘sinir tedavisi’ için kafa yoruyordu. Suna sorunun çözümünü bulmuş ; “.


.Abimin hastalığının en iyi ilacı müzik nameleridir.” Sonraki sahnede Meliha ve Turan’ı, sabah sabah, ellerinde keman ve mızıka Necdet’i, hem de yatak odasında, ‘tedavi’ ederken görüyoruz. Çaldıkları parçalar; ‘Ramona’ (1927) (Mabel Wayne) ve ‘Around the World’ (1956) (Victor Young) Bu sırada odada İbrahim yok ve Meliha, sonradan, Necdet’le arasına girme-sin diye İbrahim’den olan çocuğunu düşü-rüyor. Arkadaşına ihanet etmek istemeyen Necdet, Tarabya’ya Cingöz’ün yanına gider. Suat ve Necip’ten farklı olarak, ‘tutkularına kapılıp’, o yağmurlu gecedebirbirlerinin olurlar. Delikanlıyı çok seven bir kişi daha var. Halasının kızı Müzehher. Kalp hastası. Necdet, annesinin ısrarına dayana-mayıp onunla nişanlanır. Kıskançlıktan ne yaptığını bilemez durumdaki Meliha, genç kıza çok kötü davranmaktadır. Necdet’e nişanlısından ayrılmasını söyler. Nedeni, ‘o meşum geceden beri karnında taşıdığı canlı hatıra’ymış. Durumu anlayan Müzehher’in kalbi daha fazla dayanamaz.

Meliha, kocasından boşanıp ona geleceğini söylediğinde Necdet çözümü yaşamına son vermekte bulur. Müzehher’in yanına gömülür. Meliha da kızını doğururken ölüyor. Yan yana üç mezar.

YUMURCAK (1961)

Senaryo ve Yönetmen Aydın Arakon
Fotoğraf Direktörü Şadan Kâmil
Yapım Acar Film / Murat Köseoğlu


Operatör Asistan: Melih Sertesen, Reji Asistanı: Mesude Özkılıç, Mithat Sertesen, Dekorları Çizen: Aydın Arakon, Aksesuar: Nazım Akbulut, Sahne Müdürü: Melih Üstüngör, Dekorları Yapan: Bilal Uysal, Işıkçı: Bahaettin Acınur, Ahmet Ateş, Kenan Eryılmaz, Laboratuvar: Mihal İskarpetis, Recai Karındaş, Mahmut Babacan, Negatif Montaj: Ali Berkan, Montaj ve Senkron: Mehmet Bozkuş, Sesleri Alan: Lâmi Kâmil, Dublaj Rejisörü: Hayri Esen, (Acar Film stüdyosunda çevrilmiş ve seslendirilmiştir),


Oyuncular: Silviya Penses (Yumurcak), Muzaffer Tema (Doğan), Münir Özkul (Fikret), Kemal Bekir (Selçuk), Hayri Esen (Abdullah/Nurullah), Atıf Avcı (Polis Komise-ri), Aynur Coşar (Suna), Muammer Gözalan, Türkoğlu (Hayrettin), İclal Genç (Fiktret’in annesi), Bedros Çiçekyan (Gazeteci),, Muammer Gözalan (Gazete Md. Refik)


Konu: İki gazeteciyle, erkek kılığında dola-şan bir çete reisi kızın öyküsü.

8 Ekim 2015 Perşembe

YILANLARIN ÖCÜ (1961)

Yönetmen Metin Erksan
Senaryo Metin Erksan, Fikret Uçak
Eser Fakir Baykurt
Kamera Mengü Yeğin
Müzik: Yalçın Tursavul
Yapım Be-Ya Film / Nusret İkbal 


Oyuncular: Fikret Hakan, Nurhan Nur, Aliye Rona, Kadir Savun, Erol Taş, Ali Şen, Fikret Uçak, Şadiye Arcıman, Hakkı Haktan


KONU : Daha çekimleri başlar başlamaz olaylara yol açan, sansüre takılan, gösterildiği sinemalar "Kahrolsun komünistler!" sloganı atan gruplarca basılan, ancak dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in Çankaya Köşkü'ndeki özel gösterimden sonra "Filmi çok beğendim. Memleketin bize kapalı kalmış gerçekleri çok güzel aksettirilmiş. Köylerimiz hakikaten böyledir. Hatta gerçek buradakinden çok daha acıdır" deyip onay vermesinden sonra biraz olsun rahata kavuşan "Yılanların Öcü", Fakir Baykurt'un aynı adlı romanından uyarlanan bir köy dramı. Erksan'ın olay ve karakterleri sinemaya aktarırken yorum hakkını özgürce kullanmış olduğunu da belirtelim. Yaşlı anası Irazca, karısı Haçça ve üç çocuğuyla küçücük toprağını ekerek yaşamını sağlayan yoksul köylü Kara Bayram'ın huzuru, tam evinin önündeki arsanın muhtar tarafından Haceli'ye satılmasıyla kaçar.


Ev önüne ev yapmak olacak iş değildir. O güne dek aralarında herhangi bir sorun olmayan iki aile arasında büyük bir çatışma çıkar ve çaresiz kalan Irazca Ana, haklarını aramak için vilayetin yolunu tutar.

1963'te Rekin Teksoy'la yaptığı bir röportaj-da "Cesaret meselesini ele aldım. Müşkülle-rimizin çözülmesini istiyorsak, baskının her türlüsüne aldırmayıp, umutsuzluğu bir yana bırakıp, yasaların tanıdığı hakları sonuna kadar kullanmamız gerektiğini belirtmek amacı güttüm" diyen Metin Erksan, 27 Ma-yıs'la Türkiye'nin içine girdiği yeni döneme ve hak arama mücadelesine işaret eder "Yılanların Öcü"nde. Sinemamızda ele alı-nan köy hikayelerindeki 'pembe gerçekçilik' dönemi sona ermiş 'sert ve eleştirel gerçeklik' dönemine adım atılmıştır.


Erol Taş'm canlandırdığı Haceli karakterini romanda çizilenin aksine biraz yumuşatan, muhtarı da idare-i maslahatçı bir tip olarak ele alan Erksan, küçük mülkiyet sorunu çer-çevesinde gelişen öyküde klasik iyi-kötü mücadelesinin dışına çıkar, Irazca Ana'yı da Haceli'yi de romana göre daha denge-li, karşılıklı bencillikleri ve mülkiyet düşkünlük-leri içinde kullanır.
Tarık Dursun K.'mn "Her şeyden önce bir iyi niyet gösterisidir ve bu iyi niyet gösterisinin sinemamızın geleceği bakımından önemi büyüktür" dediği "Yılanların Öcü", değerini öncelikle Erksan'ın yalın sinema dilinden ve oyunculuk performanslarından alan. Yalçın Tura'nın müziklerine de çok şey borçlu olan bir filmdir. Tüm oyuncular çok iyidir ama Aliye Rona hiç kuşku yok ki kariyerinin zirve-sindedir. 1985'te Şerif Gören yönetiminde ikinci bir çevrim yapıldığını da belirtmeden geçmeyelim. (TA.) Sinema En İyi 100 Film


► Sansürde uzun süre takılıp kaldı. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Çankaya Köşkü'ndeki özel gösteride sanatçıları kutladıktan sonra film sansürden çıkabildi. Ancak film, Ankara Sinemalarında vizyona girdiği gün olaylar çıktı. Özellikle de Ulus sinemasındaromanın yazarı Fakir Baykurt sahneye çıkınca, alkışlarla "yuuuh!" sesleri birbirine karıştı. Sinemanın koltuklan kırıldı. Afişler yırtıldı ve olaylar sinemanın dışına kadar taştı. Bu ara kalabalık bir grup "Kahrolsun komünistler", "Gürsel'i istismara kalkışanlara karşıyız", sloganlanyla Kızılay'dan Zafer Anıtı'na doğ-ru yürüdü. Polis olaya müdahale etti ve ilk gece 24 kişi tutuklandı. (Bkz: Yılanların Öcü Ankara Olayları; Sinema d., S. 77, Mayıs 1962)


ÖDÜL:


►“Yılanların Öcü” Kartaca Sinema Günü'nde (Tunus)
"Şeref Madalyası" aldı.
►(1966) Ve sinema yazarları seçiminde,
►"Yılanların Öcü"1961 - 62 mevsiminin "En Başarılı Filmi
►Metin Erksan "En Başarılı Yönetmen",
►Aliye Rona "En Başarılı Kadın Oyuncu"
► Erol Taş "En Başarılı Erkek Oyuncu".


Seçici Kurul üyeleri: Giovanni Scognamillo (Akşam), Semih Tuğrul (Hür Vatan), çetin A. Özkırım (Yeni Sabah), Tarık Kakınç (Vatan), Cüneyt Şeref (Tercüman), Hayri Caner (Son Havadis), Agah Özgüç (Sinema), Erdoğan Tokatlı (Sine - Film), Rekin Teksoy (Ataç - Bkz.: Sinema d., S. 86, Temmuz 1962]


► Film sansür kurulunca yasaklandı. Bu karar zerine dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, filmi Çankaya köşkünde özel olarak izlemiş ve “Bu filmi yapmakla vatana, millete hizmet ettiniz, sağolun varolun, yurt gerçeklerini az bile göstermişsiniz” diyerek Metin Erksan’ı kutlamıştır. Buna rağmen sansür kurulu, yasak kararından vaz geçememişti. Anvak CHP konu ile ilgili olarak Meclise bir soru önergesi vermesinden bir ay sonra sansür kurulu yasak kararını kaldır-mıştır. (“Artun Yeres “Sakıncalı 100 Film”)


► “Metin Erksan “Gecelerin Ötesi”nden kısa bir süre sonra yine “Toplumsal gerçekçilik” akımının içine sokulan “Yılanların Öcü”nü çeker. Fakir Baykurt, romanı yayımlandığı zaman büyük tepkiler almıştı Metin Erksan da filmini yaptığı zaman benzer tepkilerle karşılaştı Film, bir köylünün evinin önüne başka bir ev yaptırmaya kalkı-şan köylülerle önüne ev yapılmaya çalışılan evin sahipleri-nin mücadelesini anlatmaktadır. Kara Bayram annesi Irazca, karısı Haçce ve çocuklarıyla birlikle toprağını ekerek geçinen kendi halinde bir köylüdür. Evlerinin Önündeki köyün ortak topra-ğını muhtar köy kurulunun kararıyla, köy kurulunun üyelerinden biri olan Hacelfye satar. Evlerinin önüne ev yaptırmak istemeyen Bayranun ailesi ile Haceli'nin ailesi arasında çıkan sürtüşme Irazca'nın; ''Yılanlar yılanken öçlerini yerde komadılar. Biz insan olduğumuz halde düşmanımızın karşısında boynu bükük, pısmıs duruyoruz. Yazıklar olsun bize. insan haysiyetine yakışmaz bu. Şikâyetimizi yapacağız" sözleriyle olayı kaymakama götürmesiyle çözülür.


Metin Erksan'ın sinemasında mülkiyet olgusu oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Yönet-men, "Susuz Yaz" ve Kuyu’yu çekmeden önce bu olguyu ilk kez "Yılanların Öcü" filminde işlemiştir. Bu film ayrıca Âsık Veysel'in Hayatından 10 yıl sonra yönetmeni ciddi anlamda sansürle karşı karşıya getirmiştir: "Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi RomanÖdülünü kazanan 'Yılanların Öcü'nü okuduğum zaman, isminden de etkilenerek bu romanı filme çekmeye karar verdim. Çünkü, bu filmin eninde sonunda sansürle bir çatışmaya gireceğini biliyordum. Romanın ve filmin adında olduğu gibi sansürden öcümü alacaktım" diyen Metin Erksan, film çekildikten sonra filmi sansüre götürür. Sansür kurulu, "Ne yurtiçinde, ne de yurtdışında film oynayamaz" der:


O akşam biz filmi rahmetli Cemal Gürsel !e gösterdik. Cemal Gürsel filmi gördü, çok beğendi ve bizi tebrik etti. Türk vatanına hizmet ettiniz dedi. Hemen arkasından da şöyle devam etti. “Yahu Metin Bey! Ben senin adını gazetelerde hep gerçekçi rejisör, gerçekçi rejisör diye okuyorum Seni böyle övüyorlar. Ama bana kalırsa bu filmde biraz gerçeğin dışına çıkmışsın" Neden dedim. Eeee, bütün tipler ense kulak yerinde, şişman. Bu kadar besili mi Türk köylüsü. Biraz zayıf adam seçseydiniz ya diye cevap verdi. Sonra, söyledik biz. 'Paşa hazretleri, siz bizi lecviz ettiniz, beğendiniz, övdünüz ama, sansür bu filmi men etti' dedik. O zaman kıyamet koptu. 'Kimdir bu adamlar? Onlara telefon edin, bu filme müsa-ade edilsin' falan dedi. Biz "Yılanların Öcü"nü Cemal Paşanın emri olmasına rağmen çok zor gösterime sokabildik. Ankara'da aylarca büyük mücadele verdik. Ankara milletvekili veya senatörü, iki isim hatırlıyorum; ibrahim Saffet Omay ve Sabit Kocabeyoglu. Bu ikisi meclise takrir verdiler; LIki Meclis birleşip filmi seyretsin ve karar versin' dediler. Meclis kabul etti. Sinema makinesini aldık, perdeyi kuruyoruz. Bunun üzerine izin çıktı. Çok büyük bir olaydı, olmasını çok islerdim, sinema tarihinde, bir politik meclisin seyredip karar verdiği film olmak şerefini ve onurunu taşıyacaktı.
Metin Erksan, 1961 Anayasasına göre değerlendirilen bu filmin topyekün yasaklanması üzerine filmi Cumhurbaşkanı Cemal GürseFe gösterdikleri geceyle ilgili anılarım şimdi gülerek anlatıyor:


Paşa filmi Çankaya'daki sinema salonunun en önündeki sıralarından birinden izliyor. Film boyuncu rakı içti. Önündeki masada kavun, beyaz peynir ve ince ince doğranmış sala-talık vardı. Arkadaki sıralarda kuvvet komutanları, onların esleri oturuyor.


Biz daha arkalarda oturuyoruz. Bizim arkamızda da yaverler ve aileleri oturuyor. Ben Nusret'e, 'Paşa, filmi bitirsin, bak ne da-yaklar yiyeceğiz. Köşkün altında mahzen var. Bizi oraya indirecekler, gerisini sen düşün' diyorum. Film bittikten sonra Paşa sana diyecek ki, 'Nusret İkbal sen misin? Ulan deyyus, biz senin baban Hüseyin Ik-bal'le briç oynardık. Baban temiz biradamdı, sen ne zaman komünist oldun vatan haini herif... Ulan bunu iyi dövün. Ardından Fakir Baykurt'a dönecek, 'Ulan senin adın niye Zengin değil de Fakir?' diye soracak. Filmin Ankara temsillcisi emekli bir albaydı. Ona sıra gelince, 'Haa, sen albaysın hem de ...

 Ulan askerden vatan haini çıkmaz, sen nasıl çıkktın? Bunu daha iyi dövün' diyecek. Herkes dayağı yedikten sonra sıra bana gelecek 'Ha, Metin Erksan ha

 ... Ense kulak yerinde, bu iyi ... Çünkü yiyeceğin dayağın haddi hesabı yok. Doğrusu senin yerinde olmak istemezdim.' Ben bu ve buna benzer sözlerle film boyunca ekibi tedirgin ettim. Film bitti, bütün ekip son derece gergin, kimseden ses seda yok. .. Benim laflanm sonucunda heykel gibi kıpırdamadan başlarına gelecekleri bekliyorlar. Paşa ayağa kalktı. 'Filmciler lütfen böyle gelsin' dedi. Ben dedim ki, 'Galiba dayak burada olaacak, Paşa bizi mahzene indirmeyecek.' Paşa'nın ilk lafı şu olldu; 'Vatana hizmet ettiniz.' Bütün ekipte bir boşalma oldu, derin bir oh çektiler. Paşa, o gece programını değiştirdi ve bizimle çay içti. Film hakkında belki bir saate yakın konuştu. Ben bir ara izin isteyerek, Ankara'daki Merkez Film Kontrol Komisyonunun bugün film hakkında 'Oynanamaz' karan verdiğini söyledim. 'Ne biçim adam bunlar' diye baağırdı ve Nasır Zeytinoğlu'nu çağırdı, 'Sansüre telefon et, fillme müsaade etsinler' dedi. Nasır Zeytinoğlu orada tarihi ceevabını verdi ve 'Ben filmi seyretmedim Paşam' dedi. Ben yılllarca bunu açıklamadım. Cemal Gürsel, bu laf üzerine hiç bir şey diyemedi. Bu olaydan bir ay sonra biz büyük mücadeleler sonunda filmi gösterime sokabildik. “Birsen Altıner, “Metin Erksan Sineması” syf, 42

YEDİ GÜNLÜK AŞK (1961)

Senaryo ve Yönetmen Suphi Kaner
Foto Direktörü Mengü Yeğin
Yapım: Azim Film  / Suphi Kaner,Kadir Savun


Oyuncular: Ahmet Mekin, Neşe Yulaç, Muhterem Nur, Kadir Savun, Dilehan baban, Gazanfer Özcan, Suna Pekuysal, Faik Coşkun, Ali Şen, O. Nuri Ergün, Selâhattin İçsel, Suphi Kaner


Konu: Hapisten çıkan sevgilisi tarafından, metresi öldürülen adamın karısına dönmesi.

YAVRU KUŞ (1961)

Senaryo ve Yönetmen Hulki Saner
Foto Direktörü Kosta Psaros
Yapım Bronz Film / Hulki Saner


Oyuncular: Göksal Arsoy, Muhterem Nur, Hulki Saner, Handan Adalı, Suphi Kaner, dursune Şirin, Gül Peri, Gülsen Sezen


Konu: İstanbul'a gelen prens komşu kızı Oya'ya aşık olur. Oya üvey ana ve kızlarından zulüm görmektedir. Oya'nın gönlünü kazanmak için. Prens uşağıyla yer değiştirir ve olaylar gelişerek devm ederek film mutlu sonla biter.

YASAK AŞK (1961)

Senaryo ve Yönetmen Halit Refiğ (Kerime Nadir’in “Yasak Aşk” romanından aynı isimle sinemaya aktarılan
Kamera Şevket Kıymaz, Mustafa Yılmaz
Yönetmen Yardımcısı Ergün Sezgin
Yapım Uğur Film / Memduh Ün


Oyuncular: Nilüfer Aydan, Efgan Efekan, Cahit Irgat, Şükran Sabuncu, Tanju Eraslan, Suphi Kaner, Senih Orkan


Konu: Bir küçük kadınla, bir delikanlının toplum kurallarınca yasaklanan aşklarının öyküsü.


ÖDÜL

► Sinema dergisinin sinema yazarları arasında düzennlediği soruşturmada (1961)
► Nilüfer Aydan "En Başarılı Kadın Oyuncu"
► Daha bir çok mantık hataları sıralayabiliriz. Bütün bunlar gerçeğe dayanmayan bir filmin- en mükemmel tekniği ihtiva ettse bile - asla başarıın bir film olmadığını ortaya koymaktadır. Bu sene seyrettiğimiz yerli filmlerin birçoğunda olduğu gibi "Yasak Aşk"da da açık bir sadizm gözden kaçmıyor
Vecdi Benderli, Artist Dergisi, Sayı: 44, 24 Mayııs 1961) “Agâh Özgüç “Türk Filmleri Sözlüğü” 1. cilt”
► Halit Refiğ'in büyük sinema ustası Buunuel'in "Robinson Crusoe"sini hatırlatan rüya bölümleri ve George Stevens'i andııran sevişme sahneleri gerçekten başarılı çalış-malardı. Sinemanın bu iki sanatçısınndan yararlanmak Halit Refiğ'in değerinden bir şey kaybettirmiyor. (Çetin A. Özkırım, “Sinema” Tercüman) “Agâh Özgüç a.g.e. ”


NOT: bu film, Halit Refiğ’in ilk yönetmenliğidir. Başrol oyuncularından Nilüfer Aydan ve Efgan Efekan henüz parlamaya bile başlamamış bu filmle birlikte ikinci filmlerini çekecek iki genç oyunculardır

 

YAMAN GAZETECİ (1961)

Yönetmen Burhan Bolan
Senaryo Bülent Oran
Foto Direktörü Ali Uğur
Yapım Efe Film / Ertem Eğilmez


Oyuncular : Muhterem Nur, Münir Özkul, Altan Erbulak, Öztürk Serengil, Muzaffer Nebioğlu, Ahmet Tarık Tekçe, Bülent Oran, Aziz basmacı, Erol Günaydın, Mehmet Özekit, Necdet Tosun, Faik Coşkun, Hasan Ceylan, Mutafa Dağhan


Konu: Büyük gazeteci yaman bir soygun sırasında tesadüfen orada bulunduğu için olaya el koymuş, ve soyguncuların peşine düşer.

YABAN GÜLÜ (1961)

Yönetmen Ümit Utku
Senaryo Atıf Yılmaz, Yılmaz Güney (Güzide Sabri’nin bir eserinden “*”
Kamera Kâzım Koşkan
Yapım Kervan Film / Ümit Utku


Oyuncular: Göksel Arsoy, Leyla Sayar, Ne-bahat Çehre, Gönül Bayhan, Atıf Kaptan, Aysel Tanju, Samim Meriç, Aydın Demir, Mualla Sürer, Gül Çin, Sevim Çağatay


Konu: iki aşk arasında kalan genç kızın hikayesi... Leyla gökseli sevmesine rağmen, sakat samimle evlenecektir.


►“Kimsesizlerin derdi çoktur beyim.” Şaziye Moral’ın sesiyle bunları söyleyen Dadı Mahinur Kalfa, filmin en önemli ve ‘dertlere deva’ kişisi. Zor zamanlarda sığınılacak bir liman. Varlığı mutluluğu arttırıp sorunları azaltıyor… Bahçevan ve romandaki iki kişi (Leyla’nın babası Ahmet Çavuş ve Nefise Nine) dışında kimin neyle geçindiği, o şatafatlı yaşam için gerekli parayı nasıl kazandıkları belli değil. Ahmet Çavuş, dağdan kestiği odunu, Nefise Nine ise tarhana, yoğurt gibi şeyleri vilayetteki konaklara veriyorlar… Filmde olaylar çok hızlı başlıyor; Bahçıvanın Leyla’yı Rahmi Bey’e getirişi; Leyla’nın okulunu bitirmesi; Komşuları Celil ve annesi Rabia Hanımı tanımamız ; Dadı; Babasının genç kıza bir piyano hediye et-mesi Evlenmek istediğini söylemesi saniyeleriçinde oluyor. Hele armağan olarak verilen piyano, Leyla’nın bakışı ve teşekkürü ile anlaşılıyorKitaptaki Rahmi Bey, belli ki Bursa’ya da sürülmüş. Çünkü, padişahın izni ile Beyrut’tan (10 gün süren bir yolculuktan sonra) dönünce İstanbul’a yerleşiyorlar. O zamanın sürgünü bile bugünkü varsıllar gibi. Beyrut’a gidiş büyük bir posta vapuru ile ve birinci mevkide… 


Komşuları Celil, kemik veremli. Bu nedenle iki ayağı tutmuyor. Romandakinin adı ise Celâl. Mısır’ın ‘en kibar ve maruf ailesinden’. Kolu ve bacağı ‘feci bir kaza neticesinde’ kesilmiş. Güzide Sabri’nin erkek kahramanları hep ‘alaturka musiki’ meraklısı. Feridun, Hicaz ; ‘Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi’ndeki (1937) Nejat ise Hüseyni makamını seviyor. Leyla ‘Ey Çerh-i Sitem(ger) Dîl-i Nâlâna Dokunma’ (Medeni Aziz Efendi/Aşık Ömer) şarkısını söyler. Filmin en önemli sahnesinde bir şey seyircinin dikkatini dağıtıyor. Feridun, Leyla ile ayrılmasına annesinin neden oldu-ğunu öğrenmiş. Hışımla hesap sormaya gelir. Bu sırada Süreyya Hanım, sigara du-manıyla o kadar güzel bir daire oluşturuyor ki, ona bakmaktan konuşmaya dikkat edemiyoruz…Feridun’u Hayri Esen; Leyla’yı Jeyan Mahfi Ayral; Rahmi’yi Abdurrahman Palay; Celil’i Fuat İşhan seslendirmiş…“(yazan: Murat Çelenligil “editör” sinematürk Internet veri tabanı)
________________________________
 
*” Güzide Sabri (Ayşe Aygün) (1883-1946), Türk romancısı. Özel Öğrenim görüp, Hanımlara Mahsus Gazete'de tefrika edilen Münevver adlı romanıyla edebiyata atılan Güzide Sabri peşpeşe yayınladığı ilaya dayalı, düş ürünü duygusal romanlarıyla popüler romanın en çok okunan yazarları arasına girmiştir. Basıca yapıtları arasında Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi (1905), Yaban Gülü (1920), Nedret (1922), Necla (1941), Mazinin Sesi (1944), vb. sayılabilir

YA O YA BEN (1961)

“Ya Ben Ya O”

Senaryo ve Yönetmen Aydın Arakon
Fotoğraf Direktörü Şadan Kâmil
Yapım Acar Film / Murat Köseoğlu


Operatör Asistanı: Melih Sertesen, Reji Asistanı: Mesude Özkılıç, Dekorları Çizen: Aydın Arakon, Aksesuar: Nazım Akbulut, İsmail Varol, Sahne Müdürü: Melih Üstüngör, Işıklar: Bahattin Acıner, Fehmi Eryılmaz, Ahmet Ateş, Dekorları Yapan: Bilal Uysal, Laboratuvar: Mihal Iskarprtis, Recai Karataş, Mahmut Babacan, Montaj, Senkron: Mehmet Bozkuş, Negatif Montaj: Ali Berkan, Müzik Adaptasyonu: Rauf Tözüm, Dublaj Rejisörü: Hayri Esen, Sesleri Alan: Lâmi Kâmil,


Oyuncular: Ayhan Işık, Pervin Par, Yavuz Gençer, Avni Dilligil, Hayri Esen, Sevim Çağatay, Rıza Tüzün,

VATAN FEDAİLERİ (1961)

Senaryo ve Yönetmen Şinasi Özonuk
Kamera Kenan Kurt
Yapım Onuk Film / Şinasi Özonuk


Oyuncular: Ahmet Mekin, Serpil Gül, Sami Ayanoğlu, Suphi Kaner, Birsen Menekşeler, Atıf Avcı, Eşref Vural, Turhan Göker, Natuk Baytan, Nubar Terziyan, Sevim Yılmaz, Cihat Özsu, Yavuz Karakaş, Hüseyin Küçüksavaş, Errtuğrul Bilda, Asım Nipton ve Hüseyin Baradan


Konu: Birinci Dünya savaşı sırasındaki kahramanlık öyküleri.

VAHŞİ KEDİ (1961)

Senaryo ve Yönetmen “*” Muzaffer Tema
Foto Direktörü Enver Burçkin
Yapım Tema Film / Muzaffer Tema


Oyuncular: Muzaffer Tema, Leyla Sayar, Asım Bayrı, Kenan Pars, Avni Dilligil, Leman Akçatepe, Ahmet Turgutlu, Sevim Çağatay, Danyal Topatan


Konu: Biri aklı başında avukat, diğeri şımarık bir genç olan iki kardeşin yaşamlarını değiştiren şuh bir kadının öyküsü

_______________________________
“*” Niven Busch’un (1903-1991) romanında Oliver H.P. Garret’in (1894-1952) uyarladığı ve 1946 yılında King Vidor’un (1894-1982) yönetmenliğini yaptğı “Duel in The Sun” (Güneşte Düello) isimli filmden uyarlama. Filmin başlıca oyuncuları: Jennifer Jones (1919), Gregory Peck, (1916-2003) Joseph Cotten (1905-1994)