Powered By Blogger

7 Kasım 2015 Cumartesi

ŞEHVETİN ESİRİYİZ (1965)

Senaryo ve Yönetmen İlhan Engin
Foto Direktörü Memduh Yükman,
Yapım Melek Film / Şahan Haki


Reji Asistanları: Mehmet Aslan, Merih Kaya, LaboratuVar Şefi: Hilmi Başcan, LaboratuVar: Hayati Akbulut, Gani Maraşlıoğlu, Erdoğan Dolapçı, Montaj ve Senkron: Turgut İnangitray, Sezai Elmaskaya, Seslendiren: Yorgo İliadis, Asistan: İlia İliadis,


Oyuncular: Sevda Ferdağ (Jale), Ajda Pekkan (Sevim), Nedret Güvenç (Handan), Luci Vali (Striptiz Yıldızı), Kuzey Vargın (Kemal), Salih Güney (Atilla), Muzaffer Tema (İrfan), Zafer Önen, Celal Ersöz (Metin), Muzaffer Yenen, Sait, Yaşar Şener (Müşteri)


Konu: Zengin işadamı İrfan evlidir ve Sevim ile beraber yaşamasına rağmen aradığı seksi bir türlü ysaşayamayan Sevim, bir başkasında bu aşkı tatmak ister, Ve o aşkı Kemal ile beraber tadarsa da sonu hüsranla biter.

ŞAKA İLE KARIŞIK (Ofsayt Osman) (1965)

Senaryo ve Yönetmen:Osman F. Seden
Operatör:Kenan Kurt
Yapım:Ak-Ün Film/ Recai Akçaoğlu / İrfan Ünal


Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Senkron: Tamer Oğuz, Arif Özalp, Montaj: Kenan Davutoğlu, Negatif Montaj: Ali S. Berkan, LaboratuVar: Mihal Skarpetis, Reji Asistanı: Ümit Can, Şinasi Önengüt, Kamera Asistanı: Kazım Çakırman, Işıklar: İlhan Aslım, Set Amiri: Hasan Nurdan, Prodüksiyon Müdürü: Adnan İrkut, Prodüksiyon Amiri: Yüksel Tanık,
(Acar Film Stüdyolarında Hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)


Oyuncular: Sadri Alışık (Ofsayt Osman), Ajda Pekkan (Hulusi’nin karısı Ayla), Filiz Akın (şarkıcı kız), Efgan Efegan (Kemal Tuncer/Yazar, Romancı), Vahi Öz (Cellat Nuri), Hüseyin Baradan (Dolandırıcı Hulusi), Kadir Savun (Hüsrev Ağa), Nubar Terziyan (Emnn. Müdürü.) Çolpan İlhan (Hüsrev ağanın kızı Zühre), Aziz Basmacı (Ferhat Ağa), Hasan Ceylan (serseri Ali), Niyazi Vanlı (kaçak serseri), Zeki Tüney (serseri), Ali Seyhan (serseri), Mehmet Ali Akpınar (serseri), Mu-ammer Gözalan (Noter), Haydar Karaer ( Meyhane sahibi serseri), Selahattin İçsel (hakim), Asım Nipton (Savcı), Muzaffer Yenen (Doktor), Hulusi Kentmen (Çift Uskur Hulusi Reis, anlatıcı), Hüseyin Güler, Kaya Volkan, Erol Solak, Muzaffer Yener,


Konu: Hikayemiz Tophane'de namuslu, tövbekar serserilerin, berduşların keyif çattığı bir meyhanede başlıyor. Müdavim akşamcılardan Çift Uskur Hulusi Reis'in anlatımıyla sevimli serseri Ofsayt Osman'ın hikayesine tanık olmaya davet ediliriz :”Bu film yenik, ezik ve beceriksiz bir gencin hikayesidir...”
Osman, hayatı boyunca hiç gol atamamış, hiçbir işi rast gitmeyen, çevresindekilerce sevilen ama bir o kadar da dalga geçilen, kaybetmeye alışmış ama “Allah büyük be, bir gün bakacak yüzüme” diyebilen bir adamdır. Yeri gelince beylik laflar eden Osman, kendisini ezmeye çalışan herkesin yanında hemen önünü ilikleyen titrek bir adam olmaktadır. Bildiğin ezik...


Osman'ın belki de sonunda gole gideceği yol iki zengin Adanalı iş adamının bahsi ile açılacaktır. Hüsrev Ağanın kızı Zühre ile Ferhat ağanın oğlu Sarı Ökkeş yurt dışından dönmektedir. Sarı Ökkeş, Zühre'ye kör kütük aşıktır. İki ağa ise birbirine düşmandır. Aşk laftan anlamayacağından Ferhat Ağa, Hüsrev Ağanın kızını istemeye gider. Atışırlarken ortaya çıkar ki ne Ferhat ağanın ailesinde iki yüz okka kaldıran hamal vardır ne de Hüsrev ağanın sülalesinde Toroslar'da kırk kişi soymuş bir Eşkıya. Bahse tutuşurlar ve olaylar gelişir...


DÜNYANIN EN ORJİNAL BAHSİ
İşgüzar ağalarımız soluğu noterde alırlar. Bahsin konusu şudur: dünyada berduşların , serserilerin arasında da iyi yürekli, mert ve efendi insan çıkıp çıkmayacağı. Taraflar bubahis için sokaktan seçecekleri dört başı mamur bir serseriye tam bir milyon değerin-de bir çek verecekler. Serseri, bir ay sonun-da parayı iade ederse bahsi Hüsrev ağa kazanacak. On parasını dahi zimmetine geçirirse Ferhat ağa kazanacak.


Gazetelerde yer alan bu haber serseri takı-mı arasında büyük heyecana neden olur. Namuslarını kurtaracak bu serseriyi kendileri seçmelidirler. Nihayetinde serseri kafalar-dan çıkan sesler şöyledir:
“ yok arkadaş, öyle berduş, kopuk, serseri ama hepimizin namusu var...” “çoluk çocuk işi değil bu...” “serseri takımının da bir namusu olduğunu dünyaya ilan edecek...”


Bahis basında geniş yer bulmuşken Osman da bir sebeple nezarete düşer. Hatta onu orada gören emniyet müdürü bile “bırakın şakayı be ofsayt Osman o, olsa olsa şahit olur ondan” der. Hüsrev Ağa ve Ferhat Ağa da azılı bir serseri bulmak için emniyete gelmişlerdir. Emniyet Müdürü bu iki şaşkının bahislerini duyunca “ beyler... size hakiki bir canavar vereceğim ” diyerek Ofsayt Osman'ı karşılarına diker. İmzalar atılır, bir milyonluk çek Osman'ın cebine konulur. Os-man'ın hisleri karışıktır . : “ Bir milyon bu be bir milyon be.


Serseri takımını Ofsayt Osman'ın temsil edeceği duyulunca “ namusumuz elden gidiyor, erkeklik kim ofsayt Osman kim be” feveranları duyulur. Hemen en kral araba, en lüks ev, en afili kıyafetler alınır... Zengin semtindeki ilk günlerinde yan komşuları dolandırıcı Hulusi de iflastan kurtulmanın yolunu aramaktadır fellik fellik. “İflas halindeki bir şirkete kimse para yatırmak istemez olmaya ki dağdan inme bir ayı...” lafı ortada dolandığı anda Hulusi'nin cin karısı Ayla'nın aklına cin bir fikir gelir. Sonradan görme hödük komşuları Osman'ı kafalayacaklardır.


SEN OFSAYT NEDİR BİLİR MİSİN ?
İşte böyle. Osman kendisine dadanan ve sahte hareketlerini sezdiği ama dalgasına baktığı bu insanlar için “ paranın kağıt üze-rine yazılmış rakamlarını gören böyle olursa, sahicisini gören ne yapar be?” yorumunu yapmaktadır.

 Burada Osman'ın ağzından ilk " sen ofsayt nedir bilir misin ?" tiradını duyarız. Ayla'ya şöyle diyecektir:

“Ofsayt nedir bilir misin ? Ofsayt... Futbol yani . Tam gol atacak gibi olursun, hakem bir düdük... geri çevirir insanı. Benim şansım böyledir anam böyledir işte. Benim ki şans değil rüşvet yemiş futbol hakemi mübarek . Geçtim golden, out bile attırmıyor. Hep ofsayt hep ofsayt “.


ŞAKAYLA KARIŞIK İŞLER
Bir eğlence gecesinin sonunda arabasına atlayıp evine gitmektedir Osman. Hırçın dalgalara eşlik eden acı acı öten bir vapur düdüğü duyulur Sarayburnu'nda. Genç bir kız, Filiz... az sonra yaşamına son verecektir. Osman yetişir imdadına. Sabaha kadar derdini dinler filiz'in. Filiz, şarkıcılık yaparak kalp hastası kardeşinin kurtulması için çabalamaktadır. Ağlar, ağlar açılır, sonunda sorar “ bana kendinizden hiç bahsetmediniz, kimsiniz siz ?” . Osman'ın dilinin ucuna gelir ofsaytlığı ama kıvırır “ ben Osman... of... yani Of'lu Sayitoğlu Osman, biraz Adanalıyım”.


OF'LU BİRAZ DA ADANALI OSMAN
Osman'ın aklı Filiz'de, bedeni Ayla'nın onun adına düzenlediği partidedir. Kumar masasına oturturlar, dümenden yenilirler Osman'a. O aldığı parayı doğru Filiz'in kardeşine götürecektir. Filiz'in çalıştığı barda ise Adanalı Osman adında bir zengin konsomasyon karşılığı Filiz'e para vermiştir bar sahibi aracılığı ile. O kadar çaresizdir ki, satacaktır bedenini filiz bu gece.


Şakayla karışır işler sanki. Osmanlar karışmıştır. Filiz o gece karşısında Osman'ı görünce yıkılır. Kendisini ölümden kurtaran bu genç adamın zor durumundan yararlandığını düşünür. Gecenin sonunda yanlışlık anlaşılır . Osman'ın gözlerini gökyüzüne dikerek “ Yarabbi... n'olursun bu defa ofsayda düşürme beni. Büyüksün sen . Bu kız, bu çocuk... bi kerecik olsun düşmeyeyim terse hı ? N'olur bi defacık !”

 

SÜRTÜK (1965)

Yönetmen :Ertem Eğilmez
Senaryo Sadık Şendil (*)
Eser: Mahmut Yesari (**)
Operatör: Cahit Engin
Yapım: Arzu Film / Ertem Eğilmez


Reji Asistanları: Zühal Üstüntaş, Emel Işık, Operatör Asistanı: Erdoğan Engin, Set Amiri: Adnan Mersinli, Sert Yardımcıları: Erol Erten, Salih Yetkiner, Prodüksiyon Asistanı: Şevklet UJzunoğlu, Montaj Senkron: Turgut İnangiray, Negatif Montaj: Sezai Elmaskaya, Laboratuvar: Hayati Akbulut, Gani Maraşlıoğlu Erdoğan Dolapçı, Laboratuar Şefi: Hilmi Başcan, Seslendiren: Yorgo İlyadis, Müzik: Metin Bükey, Şarkılar: Sevim Şengül, Prodüksiyon Amiri: Vecdi Benerli, Prodüktör: Cahit Ataman,
(Erman Film Stüdyosu’nda hazırlan-mış ve seslendirilmiştir.)


Oyuncular: Türkan Şoray (Naciye/Türkan), Cüneyt Arkın (Piyanist Cüneyt), Ekrem Bora (Ekrem), Mrelahat İçli (Melahat Abla), Feran Nur (Ferah), Asım Nipton, Faik Coş-kun, Afif Yesari (Müdür), Volkan Kayhan (Ekrem’in adamı), Fadıl Garan (Yaşlı Ke-mancı), Memduh Alpar (Öğretmen), Moris (Dans hocası), Nermin Özses, Hikmet Gül, Orhan Çoban,


Konu: Elinden tuttuğu her şarkıcıyı büyük üne kavuşturan ünlü gazinocular kralı Ekrem bir gün 3.sınıf bir meyhaneye gider. Orada yetenekli Naciyeyle karşılaşır. Ona kartını verir. Naciye de teklifi kabul eder. Adını Türkan olarak değiştirir. Ekrem ona araba, kürk, ev gibi pahalı hediyeler alır görgü kurallarını öğretir. Ancak Naciye ona müzik öğreten piyanist Cüneyt’e aşıktır. Ekrem bunu öğrendiği zaman onları hayatı zindan etmeye başalar

ÖDÜL

 
 3. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Met-raj Film Yarışması (24 Mayıs – 4 Haziran 1966)
► Ekrem Bora “En iyi erkek oyuncu”


Jüri Üyeleri: Julien Jenger, Claude Mathiss, Harry Keith, Nejat Duru, Turgut Demirağ, Orhon M. Arıburnu, Kemal Baysal, Dr. Alyanak, Mücahit Beşer, Ümit Deniz, Dr. Burhanettin Onat, Baykan Tözgen, Ethem Soykan, Ata Karatay.

 ________________________
 (*) Daniel Fuchs (1909-1993) ve Isobel Lennart’ın (1915-1971) senaryosundan Charles Vidor’un (1900-1959) rejisiyle 1955 yılında filme alınan “Love me or Leave me” (Sev ya da Terket” isimli filminden uyarlama. Bu fişmde başlıca rolleri, Doris Day (1922), James Cagney (1899-1986), Cameron Mitchell (1918-1994) oynamışlardır.

 (**) Film afişinde senaryoya esas teşkil eden konunun Mahmut Yesari’ye ait olduğu yazılmakla beraber, Agah Özgüç’ün (Türk Filmleri sözlüğü, Cilt1) açıklamasında yukarıda belirtilen filmden uyarlama olduğu belirtilmektedir.

SUÇLU ÇOCUKLAR (1965)

Senaryo ve Yönetmen:Nuran Şener
Kamera: Yılmaz Gürbüz
Yapım: Kervan Film / Ümit Utku


Oyuncular: Nilgün Utku, Meral Sayın, Suna Selen, Dinmez Er, Avni Dilligil, Asım Nipton, Orhan Erdamar, Üstün Asutay, Sadi Mutlu,


Konu: Evlerinden atılmış, ana babaları olmayan sokaklara terk edilen çocukların dramatik yaşamlar.

5 Kasım 2015 Perşembe

SOYTARI (1965)

SONSUZ GECELER (1965)

Senaryo ve Yönetmen:Aydın Arakon
Kamera:Melih Sertesen
Yapım:Acar Film/Murat Köseoğlu


Oyuncular: Ayhan Işık, Sevda Ferdağ, Nilü-fer Aydan, Münir Özkul, Şaziye Moral, Nuri Altınok, Semih Sergen, Hayri Esen, Osman Alyanak, Nuri Altınok, Çocuk Oyuncu: Hülya Gür


Konu: Hasta kızın tedavi ettirmek uğruna bir cinayeti kabullenen adamla, suçsuzluğunu ıspatlayan karısının dramatik öyküsü.

SON KUŞLAR (1965)

Yönetmen:Erdoğan Tokatlı
Senaryo:Ayşe Şasa
Foto Direktörü:Ali Uğur
Müzik:Mehmet Abut
Yapım:Efes Film / Mualla Özbek


Oyuncular : Ediz Hun (Oğuz), Selma Güneri Ayşe), Tijen Par (Nesrin), Ayfer Feray (Anne), Talat Gözbak, Kenan Pars (Baba), Aliye Rona, Tuncel Kurtiz , Senih Orkan (Nesrin’in eşi), Şükriye Atav (Oğuz’un annesi), Nurhan Nur, Melek Akçan


KONU: Anadolu’da çalışan genç bir mühendis Oğuz (Ediz Hun) İstanbul'daki annesinden (Şükriye Atav) uzak olarak yaşamını sürdürüyor. . Ama ara sıra annesini ziyaret etmeyi de hiç ihmal etmiyor. Bu ziyaretlerinin birinde bir kitapçı dükkanında genç ve güzel bir kız olan Ayşe'yi (Selma Güneri) dir.


 Üsküdar'da oturan genç kız orta hall i bir ailenin kızıdır. Babası (Kenar Pars) ile annesi (Ayfer Feray) sevişerek evlenmişler, ama yıllar ve ekonomik nedenlerin beraberinde getirdiği kimi zorluklar karşısında hem sevgilerini hem de yaşamın gerçeklerine olan dirençlerini yitirerek tüm güvencelerini geleceklerini kızlarının kendilerini bu konumdan kurtaracak parlak ve de mantıklı izdivaçlarına bağlamışlardır. Büyük kızları Nesrin'e (Tijen Par) diğerinden daha fazla gösterdikleri ilginin nedeni ise, onun izdivacından elde edecekleri çıkar beklentilerinde yatmaktadır. Evliliği yalnızca bir çıkar anlaşması gibi gören büyük kız ise, zengin bir koca peşinde koşması ve de kendine yeterince fazla güvenden oluşan ihtirasıyla anne-babasını yanıltmaz, onların beklentilerini sahte bir umutla besler. Küçük kızın aile içindeki konumu ise büyüğünün tam tersidir; ailenin gözünde o, silik, sinik ve de çirkindir. Ve onun için de zengin bir koca bulma umudu hemen hemen hiç yok gibi Mühendisle küçük kızın arasındaki tanışıklık kısa sürede duygusal yakınlaşmaya döner. Ayşe evde bulamadığı güven ve sevgiyi bu genç mühendiste bulur. Ama mühendis işi gereği Anadolu'ya gidince bu sevgiyi bir süre ertelemek zorunda kalırlar.

Büyük kız Nesrin sonunda isteğini kavuşur, oldukça varlıkIı bir müteahhitle (Senih Orkan) evlenir. Tüm umutlarını büyük kızın evliliğine bağlayan anne-baba ise beklentileri olan bu evlilikten pek kazançlı çıkmazlar. Nesrin koca ve parayı görünce anne babasına sırt çevirmekte gecikmez, onlara tek bir kuruş bile yardımda bulunmaz. Tüm düşleri, beklentileri yıkılan anne-babanın karşısına bir ikinci şans çıkar. Oldukça varlıklı bir iş adamı (Talat Gözbak) küçük kızları Ayşe'ye talip olur. Daha ortada hiçbir şey yokken tüm aileyi paraya boğar. Mühendise gönlünü kaptıran küçük kız ise önceleri direnir, anne-babasının ısrarıyla kendinifeda etmek zorunda kalır. Ve sevmediği bir adamla, sırf ailesini kurtarmak için evlenir. Mühendis Oğuz istanbul'a döndüğünde artık her şey bitmiştir ve yaşamın bilinen gerçekleri karşında ise yapacağı pek fazla bir şey yoktur. Paranın gücü sevgiyi yok edip gitmiştir. Ayşe artık kendisine çok, ama çok yabancıdır.


Hikayenin yazarı Ayşe Şasa, hikayenin ilk isimi de Tren'di. Ayşe bu hikayeyi Mem-duh Ün'e vermiş, Memduh Ün "bundan film olmaz diyerek" geri göndermiş. Daha sonra hikaye Metin Erksan'la benim elime geçti, Biz çok sevdik. Hatta Erksan bunu filme çekip çekmemek konusunda uzun bir süre karasız kaldı, sonra da Susuz Yaz'ı çekti.
Benim kararsızlığım, bu konu karşısında başlangıçta isteksiz kalışım şuradan geliyor: Bu hikayeyi film yapmak çok zor işti. Bir kere prodüksiyonu yüklü ve ağırdı. Sonra senaryosu. ilk filmimde bu kadar yükün altına girmek istemiyordum. (Agah Özgüç, Erdoğan Tokatlı ile bir konuşma, Sinema 65, Eylül 1965.)


ÖDÜL:


 3. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (24 Mayıs – 4 Haziran 1966)
► Selma Güneri “En İyi Kadın Oyunucu


Jüri Üyeleri: Julien Jenger, Claude Mathiss, Harry Keith, Nejat Duru, Turgut Demirağ, Orhon M. Arıburnu, Kemal Baysal, Dr. Alyanak, Mücahit Beşer, Ümit Deniz, Dr. Burhanettin Onat, Baykan Tözgen, Ethem Soykan, Ata Karatay.

SON DARBE (1965)

Yönetmen:Hicri Akbaşlı
Senaryo:Atilla Dinçer
Foto Direktörü:Kaya Ererez
Yapım:Altın Film /Uğur Terzioğlu


Oyuncular: Göksel Arsoy, Sibel Göksel, Sevda Ferdağ, Erol Taş, Zuhal Tan, Danyal Topatan, İlhan Hemşeri, Rebil Göksel


Konu: Matbaa işçisi olan bir kalpazanla bir komiser kızının öyküsü.

SOKAKTA KAN VARDI (1965)

Senaryo ve Yönetmen:Vedat Türkali
Görüntü Yönetmeni:Mahmut Demir
Yapım:Sibel Film / Müfit İlkiz


Oyuncular: Yılmaz Güney (Turgut) Esen Püsküllü (Gülsen), Tülin Elgin (Beyhan), Tuncel Kurtiz, Tunç Oral (Sedat), Mümtaz Ener (Mümtaz), Necdet Çağlar (Necdet), Ayla Oranlı (Birsaen), Hilal Esen (Aysel), Handan Adalı, Memduh Alpar, Zeki Sezer (Mehmet Ali)


Konu: Turgut (Yılmaz Güney), Altın Kalem Yarışmasını kazan ümlü bir gazetecidir. Medta patronlarından Akşam Gazetesi dsahibi Mümtaz’ın (Mümtaz Ener) kızı Beyhan’la (Tülin Elgin) evlidir ve bir de kızı vardır. Beyhan sosyetik bir kadındır. Evinde poker partileri düzenler. Kendisine ve kızına olan ilgisizliği nedeniyle tedirgindir Turgut. 


Bir gün gazeteye okuyucularından Gülsen (Esen Püsküllü) gelir. Bir şirkette sekreter olarak çalışan Gülsen'in kız kardeşi Birsen (Ayla Oranlı) kayıptır. Turgut'tan yardım ister. Birsen, kapı komşusu Aysel'le (Hilal Esen) birlikte evden çıkıp bir daha geri dönmemiştir. Turgut, yardımcı olacaktır. Birlikte harekete geçerler. Ve Gülsen, kız kardeşinin arkadaşı Aysel'in izini bulur. Aysel, kiralık bir kız olarak çalışmaktadır. Gülsen, Aysel'den tüm acı gerçeği öğrenir. Birsen, yakışıklı bir genç olan Sedat (Tunç Oral) tarafından evlenme vaadiyle iğfal edilip fuhuş şebekesinin eline düşürülmüştür. Bu kirli yaşamdaki takma adı da Lale'dir Birsen'in...


Turgut'la Gülsen, Birsen ve Erol takma adlı Sedat'ı bulmak için ayrı ayrı Mehtap Oteli'ne giderler. Fuhuş merkezi olan otel, polis korkusuyla kapatılmıştır. Kapıda, şebekenin adamlarıyla karşılaşan Gülsen: saldırıya uğrar. Turgut, Gülsen'i kurtarmak için araya girer ancak saldırganlarla başa çıkamaz. Kolları tutulan Turgut, şefleri Necdet (Necdet Çağlar) tarafından öldüresiye dövülür. Gülsen, yaralı olarak Turgut’u evine götürdüğünde, karısı Beyhan yine kumar masası başındadır.


Olaydan sonra Beyhan, babasına Turgut’u şikayet eder. Kocasının Gülsen'le ilişkisi vardır. Her yerde parmağı olan gazete patronu Mümtaz, Gülsen'i Turgut'tan uzaklaştırmak için çalıştığı şirketin müdürü Mehmet Ali'ye (Zeki Sezer) telefon eder. Müdür, kızı Mersin şubesine göndermek ister. Gülsen karşı çıkar ve işten ayrılır.

Kocası Turgut'la arası açık olan Beyhan'ın evinde düzenlediği partide Sedat da vardır. Beyhan'a kur yapar. Amacı onu elde etmektir. Turgut, karısının bu ilişkisi üzerine eşyalarını toplayıp evi terk eder. Boşanacaklardır. Medya patronu kayınpederi Mümtaz, gazete yönetimine emir verir. Ancak Turgut'un yazıları gazetesinde yayınlanmayacaktır. Bir tartışma sırasında Turgut dayanamaz, elde ettiği bir tomar fotoğrafı Mümtaz'ın önüne atar. Yaşlı medya patronunun, kızı yaşındaki Birsen'le yatakta çekilmiş fotoğraflarıdır bunlar. Mümtaz'ın foyası ortaya çıkmıştır. O da fuhuş şebekesiyle sapık ilişkiler içindedir. Gülsen'in hasta yatağındaki babası, kayıp kızı Birsen'i Manisa'daki yakınlarının yanında sanarak ölür.


Gülsen, babasının üzülmemesi için bu yalanları uydurmuştur. Turgut cenaze töreninden sonra Beyhan'a gidip kızı Zeynep'i alır, Gülsen'le buluştuklarında önlerine Necdet ve adamları çıkar. Küçük Zeynep'i kaçırmaktır amaçları. Turgut dövüşürken Gülsen, Zeynep'e sahip çıkar. Bu kez öldüresiye dayak yiyen Necdet'tir, Turgut, intikamını almıştır. Necdet korku içindedir. Fuhuş şebekesinin asıl patronu olan Mansur'a gidip, yurt dışına kaçmak için para ve pasaport temin etmesini ister, Ardından Turgut da Mansur'a telefon açar. Evinin yakınında Gülsen'le birlikte beklemekledir. Birsen'i he-men göndermezce, elindeki tüm belgeleri polise teslim edecektir. Birsen, seks partisinin düzenlendiği evde sarhoştur. Medya patronu da oradadır. Birsen, terasa çıkıp kendini boşluğa bırakır, Caddede cansız yatan Birsen'in cesediyle karşılaşan Turgut arabasına döndüğünde Gülsen, biriken kalabalığın nedenini sorar. Genç adam, "Trafik kazası, gidelim," deyip kızı Zeynep'le Gülsen'e sarılır. Ve uzaklaşırlar..”Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”


► Yazar ve romancı Vedat Türkali'nin ilk yönetmenlik denemesi. Kurgu işlemi yapılmadan film, yapımcısı tarafından kısaltıldı. Vedat Türkali'ye güre, "film tanınmaz hale geldi (Bknz: Agâh Özgüç, "Bir Suçlu Aranıyor", Akşam, 26 Mart 1966),"
Ayrıca, Vedat Türkali'nin Nezih Coş, Engin Ayça ve Abdullah Anlar’ın yaptığı açıklama şöyledir:


"Filmi tam istediğim gibi çekemedim. Prodüktörlerle birbirimize girdik. Başroldeki Yılmaz Güney’in o günlerde 50 bin lira alırken benim hatırım için 20 bin liraya oynamıştı. Birçok sahneyi bana çektirmediler. Benden habersiz filmi kesip biçtiler, kesilecek yerleri kesmeyip, kesilmeyecek yerleri kestiler. Dublajını da kendileri yaptılar. Filmde benim yapmak istediğim çok az şey kaldı (bkz, "Vedat Türkali'yle konuşma", Yedinci Sanat, Sayı: 16, Haziran 1974).


SOKAKLAR YANIYOR (1965)

Senaryo ve Yönetmen:Bilge Olgaç,
Operatör:Fethi Mürenler
Yapım:Roket Film/ Semih Evin


Montaj: Turgut İnangiray, Oral Özütürk, Ali Ün, Senkron: Diamendi Filmeridis, Jenerik: Refik Onubil, Ses Kayıt: Marko Buduris, Prodüksiyon Amiri: Cengiz Batuhan, Laboratuar Şefi: Cemil Orhon, Laboratuvar: Erol Yıldırım, Bayram Güzel, Süleyman Koyuncu,


Oyuncular: Turgut Özatay, Gülgün Ok (Sema), Tamer Yiğit (Yavuz), Hayati Hamzaoğlu , Tuncel Kurtiz (Orhan), Gülbin Eray (Oya), Faik Coşkun (Faik), Osman Türkoğlu (Asım), Yaşar Şener (Yaşar), Cihan Erman, Hülya Demirtay, Kadri Ögelman (Kadir), Hakkı Kıvanç (Orhan’ın adamı), Sedat Demir (Ömer), Özdemir Han, Zeki Tüney, Hülya Demirtay, Mahmure Handan (Dadı), Nezihe Güler (Yavuz’un annesi), Nurdan Nur,


Konu: Yavuz. Civarın en yakışıklı, en cesaretli erkeği. ‘Mahallenin namusu benden sorulur’lardan. Dışarlıklı bile olsa kızlara sataşılmasına dayanamıyor. Oya’nın fettanlığı nedeniyle kavga etmediği gün yok gibi.


Aslında yaşamı çöpsüz üzüm. Fabrikatör babası Asım’ın yanında çalışıyor. Neşe dolu Laz uşağı’ Ömer ve kundura tamircisi Kadir gibi iyi arkadaşları var. Mekânları Halil’in Kahvesi ve Recep’in Gramofonlu Meyhanesi. Şimdilik tek sorunu ‘tavla ağacı’ Kadir Usta’nın ‘ifadesini alabilmek’ Oya’yı yalnızca bir kez dansa götürmüş. Çocukluk arkadaşı olarak görüyor ve “Ben sadece sevdiğim insanla evlenirim” diye yırtınıyor ama dinleyen kim. Genç kızın babası Faik, Asım’la çoktan anlaşmış bile. Onları ve işlerini birleştirecekler. Oğlu Orhan ‘memleketteki’ (İstanbul’un dışı ‘memleket’ olarak geçiyor) tarlaları satmaya gitmiş. Az bulunur güzellikteki Oya, küçükken geçirdiği menenjit nedeniyle ‘dedikleri, istedikleri yapılmazsa çıldırıverir alimallah’. Mahallenin erkekleri onun, o ise ‘bir at sineği gibi’ Yavuz’un peşinde. “Dümen suyunda yunus balığı mübarek.” Oysa delikanlı ‘rüyalarındaki meleği’ bekliyor. ‘Çoktandır böyle bir heyecana hazırlamış kendisini’. Genç kızın hayatındaki ilk erkek filmde adı söylenmeyen Özdemir Han. İşsiz güçsüzün biri. Hapisten yeni çıkmış ve burnumda tüttün, hasret dindirelim biraz’ diye, ‘şöyle cep ısıtacak kadar para’ diye sıkıştırıp duruyor.


Orhan filmin ‘kötü adam’ı. Ömer’in sözleriyle ‘deli bozuk’. Her şeyi, özellikle ‘kadınların ruhiyatı manivelalarını bilirim’ havalarında. Kız kardeşinin namusuna çok düşkün. Ama ‘dile düşmesini sağır sultandan sonra duyar’ Durumu öğrenince üç adamını iyice fırçalamıştı; “Adam mısınız siz be? Oya’nın ismi ağızlarda sakız olmuş siz karşıma geçmiş çan çan ediyorsunuz.”
Kahvede saldırdığı Yavuz’dan bir güzel sopa yiyince hırsını kardeşinden çıkarıyor. Kahramanımız bu evliliği istemiyormuş, mahalleye rezil olmuşlar, Faik için hiç önemli değil; “Padişahın arkasından bile kılıç sallarlar. Söylenen her söze kıymet verirsek yaşayamayız. Nikâhta keramet vardır, unutulur her şey.”
O günlerde mahalleye bir genç kız Sema ve kardeşi Hikmet gelir. 10 gün önce ölen babaları, Asım’ın arkadaşıymış.


Kimsesiz kalınca ‘bir iş verir’ umuduyla gelmişler. Bakıştıklarında anlıyoruz ki Yavuz’un hayalleri gerçekleşiyor. Orhan, güzel kızı görünce adamlarına deneyimlerini aktarmıştı; “Fena parça değil ha. Şuna bir sokulalım… 

Tavlanmayacak kız yoktur. Yeter ki usulünü bil. İki çift laf edeceksin ama laf gibi laf edeceksin. Ciğerine oturtacaksın… Kısmet ayağı ile geliyor baksana. Şıpın işi tamamdır ifadesi. Yengenizdir haa, hürmet edin ona.” Sevgiye, aşka falan boş veriyor ama ‘düşmez kalkmaz bir hacı yatmaz’ misali sonradan ‘tuşa gelip’ Sema’ya tutulur. İki kardeş, romatizmalarını tedavi ettirmek için Yalova’ya giden Rukiye Teyze’nin evine yerleşirler. Sema, Yavuzların fabrikasın-da çalışmaya Hikmet de ilkokula başlar.

Orhan ‘gelişmiş ülkeler’in yöntemini iyi bellemiş. İstediğini elde etmedikçe rahat, huzur vermek yok. Genç kıza yaklaşırken başlangıçta çok nazik. Ceketini ilikliyor. Ama yüz bulamayınca ‘siz’li, ‘gençsiniz, güzelsiniz’li cümleler yerini gözdağına bırakır; “Benden iyisini mi bulacaksın… Seni kimseye yar etmem, anlıyor musun? Sana yan bakanı yaşatmam. Bana yar olmayan hiç kimseye yar olmaz.”


Adam tutup Yavuz’u dövdürmeye kalkar. Bu işi onun yaptırdığı anlaşılmasın diye bulduğu fedailer harikaydı; Hayati Hamzaoğlu, Erdoğan Seren, Çetin Başaran, Enver Dönmez.Hastalık numarası da sonuç vermeyince Oya artık işin başa düştüğünü anlamış İçinden çıkılması zor bir durum. Asım “Kızın namusunu temizleyeceksin yoksa evlatlıktan reddederim” diye tutturmuş. Düğün günü yakın. Oya, Kadir Usta’yla “Yaya kaldın Tatar Ağası. Atı alan Üsküdar’ı geçti” diye alay ediyor ama kahramanımızın kurtuluşu yine bu emektar ayakkabı tamircisinin uyanıklığı sayesinde olacaktır. Yine de onca kişinin ölümü Sema ve Yavuz’un mutluluğunu gölgelemiştir herhalde. (Yazan: Murat Çelenligil)


Filmi Tam İzle
 

SİYAH GÖZLER (1965)

Yönetmen: Nejat Saydam
Senaryo:İrfan Ünal Nejat Saydam
Operatör:Mike Rafaelyan
Fon Müziği:Metin Bükey Tuncer Aydınoğlu
Yapım:Akün Film/ İrfan Ünal/ Recai Akçaoğlu


Prodüksiyon Amiri: Melih Üstüngör, Prodüksiyon Temsilcisi: Osman Göktan, Reji Asistanı: Orhan Aykanat, Erdal Aksü, Operatör Asistanı: Tosun Bayri, Set Amiri: Basri Büyükcan, Prodüktör Yardımcısı: Yorgo İstavridis, İbrahim Seven, Işık Direktörü: Fehmi Eryılmaz, Montaj: Özdemir Arıtan, Negatif Montaj: Ali Berkan, Senkron: Taner Oğuz, Arif Özalp, Laboratuvar: Mihal İskarpidis, Tanaş, Recai Karataş, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Şarkılar: Sevim Şengül


Oyuncular: Türkan Şoray, Fikret Hakan, Cahit Irgat, Nilüfer Koçyiğit, Reha Yurdakul, Nedret Güvenç, Suna Sunay, Selahattin Gürsoy, Naciye Topal, Devrim Toto


Konu: Kör olma tehlikesiyle yaşayan güzel bir kızla, ona karşı fedakarlıktan kaçınmayan bir gencin aşkı

SİLAHLAR KONUŞSUN (1965)

 SİLAHLARIN SESİ – Bknz: KANUN DER Kİ

SİLAHA YEMİNLİYİM (1965)

Yönetmen:Kemal İnci
Senaryo:Yücel Uçanoğlu
Kamera:Kenan Davutoğlu
Yapım:Kazankaya Film/ Hasan Kazankaya


Oyuncular: Yılmaz Güney, Nebahat Çehre, Hayati Hamzaoğlu, Nuran Aksoy, Atilla Ergün, Hakkı Haktan, Sami Tunç, Lütfi Engin


Konu: Küçük Hasan okul arkadaşı Zeynep’le evine döndüğünde çığlıklar duyar. Kapıyı açtığında, kız kardeşine tecavüz edildiğini görür. Duvarda asılı tüfeği alıp adamı öldürür. Ceza kanunlarına göre Hasan'ın yaşı tutmadığı için önce ıslahevine gönderilecek, sonra hapse girecektir. Hasan 4 yıl islah evinde kalır. 8 yılını da hapiste geçirecektir. Hasan, okul ve çocukluk arkadaşı Zeynep'le (Nebahat Çehre) mektuplaşmaktadır. Zeynep, büyüyünce öğretmen olmuştur.
Hasan'ın öldürdüğü adamın oğulları Kadir'le (Hayati Hamzaoğlu) Ali (Atilla Ergün), intikam için harekete geçerler. Okumuş bir genç olan Ali, kan davasına karşıdır. Ama yine de ağabeyinin etkisi altındadır. Bir gece Hasan'ın evine baskın düzenleyip tüm aileyi uykuda öldürürler. Kadir ve Ali tutuklanır. Mahkemede Kadir, bütün suçu üzerine alınca Ali serbest bırakılır, Kadir hapse girer.


Hasan (Yılmaz Güney) ise cezasının bitmesine üç ay kala, hapisten kaçar. Anasının, babasının, kız kardeşinin kanı yerde kalmayacaktır. Hasan, kasabaya dönüp dayısı Yakup'un (Hakkı Haktan) evine gizlenir. Hasan'ın kaçışı ve kasabada gizlenmesi çevrede duyulunca Ali paniğe kapılır. Bu arada Kadir de hapisten kaçmıştır. İki kardeş ölüm korkusu içindedirler. Bir domuz çiftliğinde kulübede saklanırlar.

Hasan, dayısının başını belaya sokmamak için evinden ayrılmak zorunda kalır. Gizlice Zeynep'i okulda bulur. Zeynep, onu kan davasından vazgeçirmeye çalışır. Ama Hasan, silaha yeminlidir. Kaçakların peşinde olan jandarma, Hasan'ın, dayısının evinde kaldığını öğrenir. Hasan, bu kez Zeynep'in öğretmenlik yaptığı okulda gizlenir. Kadir ve Ali de ölüm korkusundan kurtulmak için Hasan'ın izini sürerler. Önce yerini öğrenmek için dayısını yakalayıp öldürürler. Hasan da iki kardeşi aramaktadır. Kadir'in evine gidip karısını bulur, içi ne kadar kinle dolu olsa da onu öldürmez. Karısının (Nuran Aksoy), bütün bu olaylarda bir suçu yoktur. Hasan'ın hedefi Kadir'le Ali'dir.


Silahlı iki kardeş gizlendikleri yerden çıkarak okula giderler. Zeynep henüz gelmemiştir. Okulun bir odasında saklanıp beklerler. Zeynep okula geldiğinde üzerine saldırıp, okulun uzağındaki ve daha önce saklandıkları bir yere götürürler. Zeynep'in elleri kolları bağlıdır. Hasan, Kadir'in karısından öğrendiği bu yeri bulur ve silahını ateşler. Önce Ali'yi, sonra da Kadir'i öldürüp intikamını alır. Hasan, çocukluk arkadaşı Zeynep’i kurtarır. Hasan jandarmaya teslim olmak zorundadır. “Gülşah Nezaket Maraşlı, “Osman Fahir Seden’le Türk Sinemasında Düet” syf, 180 ”

SIRTIMDAKİ BIÇAK (1965)

Senaryo ve Yönetmen:Natuk Baytan “*”
Kamera:Kaya Ererez
Yapım:Figen Film


Oyuncular: Yıldırım Gencer, Tülin Elgin, Erol Taş, Kenan Pars, Afif Yesari, Hakkı Kıvanç,


Konu: Şoför aşığıyla bir olup kocasını öldüren kadının Esralı ve macera dolu öyküsü

________________________
“*” Eduardo Borras’ın (1907-1968), senaryosundan Daniel Tinayre’nin (1915-1994), 1960 yılında filme çektiği ve 22 Temmuz 1962 yılında Batı Almanya’da  gösterime giren “Rufian, El” isimli filminde uyarlama. Bu İspanyol filmde başlıca rolleri; Egle Martin “İsabel-Forelle”, Carlos Estrade “Hector” (1927-2001) ve Oscar Rovito “Raul” (1944) oynamışlar. (kyn: www.imdb.com)

SEVMEK ZAMANI (1965)

Yönetmen:Metin Erksan
Senaryo:Metin Erksan,Kemal Demirel

Görüntü Yönetmeni:Mengü Yeğin
Yapım:Troya Film/ Metin Erksan


Oyuncular: Müşfik Kenter, Sema Özcan, Kemal Ergüvenç, Süleyman Tekcan, Oya Bulaner, Adnan Uygun, Deniz Çakır, Fadıl Garan


KONU: "Sevmek Zamanı" Metin Erksan'ın sinema kişiliğini ortaya koyan en önemli filmlerinden biridir. Film, tanımadığı bir kadının resmine aşık olan, daha sonraları ise kadına da ilgi duymaya başlayan bir adamın tutku dolu kara sevdasını anlatmaktadır. Boyacı Halil, ustası ile adada köşklerden birini boyarken, duvarda asılı duran bir kadın fotoğrafına aşık olur. Bu aşk öylesine büyür ki, her gün bu köşke gelip fotoğrafın karşısında saatlerce oturup, düşler kurmaya başlar. Bir gün resmin sahibi çıkagelir ve resmine aşık olan Halil'e aşık olur. Ama Halil kadının resmine öylesine aşıktır ki, kadının aşkını istemez. Halil'in "Ben senin resmine aşığım, resmin sen değilsin ki" sözleri tasavvufi felsefede yer alan "Surete aşık olma"dan izler taşır. Halil tarafından reddedilen Meral, İstanbul'a geri döner. Halil, yaptığı kabalığı anlar ve Meral'den özür dilemeye gelir. Halil, Meral'in babasına gider ve kızıyla evlenmek istediğini söyler. Baba, Halil'i çok beğendiğini ama, Meral'in zenginliğe alışmış bir kız olduğunu unutmamasını söyler. Meral'le Halil'in yolları bir kez daha ayrılır. Meral eski sevgilisi Başar'la evlenme hazırlıklarına başlar. Düğün günü, gelinliğiyle Meral, Halil'i ziyarete gelir. Halil, sandalla göle açılmıştır. Sandalda gelinlik giymiş bir manken ve Meral'in fotoğrafı vardır. Sahilde kendisini bekleyen Meral'e doğru kürekleri çeker, onu sandala alır. Film tam mutlu sonIa bitecekken Başar tüfeğiyle iki el ateş eder ve film boş bir sandal görüntüsüyle biter. (Birsen Altıner)


Ödül:


 As Dergisinin sinema yazarları arasında düzenlediği 1965-1969 yılları arasının en iyi 10 filmi arasında
► en iyi 2. Film


► Film zaman zaman ağır temposu ve ağır diyaloglarıyla bile "şiirsel" bir anlatım taşıyor. Sonbaharda durgun ve insana huzur veren bir göl, gölde bir sandal, sandalın içinde biradam, bir resim ve gelinlik giymiş bir manken, kıyıda gelinliği içinde bir genç kız. Sanki bu filmle Erksan, daha önceki her filminde ele aldığı insanlar arası çatışmalardan, yaşama kavgasından kaynaklanan bir yorgunluktan kaçmak, uzaklaşmak istemiş gibidir. Filmin önemi, biraz da bu tür bir atmosfer kurma çabasının sinemamızdaki ilk örneklerinden biri olmasından gelir. Yağmurda yürüyen bir kadın, bir erkek, yağmurlu boş sokaklar, ıssız, upuzun sahil, yaprakları dökülmüş ağaçlar ve müziğiyle yönetmen tutkulu bir aşkı estetik kaygılar taşıyarak anlatmak istemiş ve bunda da başarılı olmuştur. Bu başarıda filmin müziğinin de etkisi görülür. Filmin müziği Türk musikisinden düzenlenmiş ve filmin akışı içinde oldukça etkili öğe olarak kullanılmıştır. Bu müzik sayesinde boyacı Halil'in düş dünyasına seyircinin de katılımı sağlanır.


Hareket Yayınlarından çıkan "Sevmek Zamanı"nın senaryo kitabının sunuşunda bu filmdeki felsefe şöyle anlatılır:


Bu film Fuzuli'nin “Aşk derdiyle hoşem, el çek ilacımdan tabip// Kılma derman, kim helakim zehri dermanındadır” beyiti ile Yunus'un 'Senin aşkın beni benden aluktur// Ne şirinden dert bu dermandan içerü” 


beytini temellendiren platonik aşk esasından hareket ederek, Leyla ile Mecnun'un, Kerem ile Aslı'nın kara sevdalarını anlatır.

Film ticari başarısızlığa uğramış, birkaç, özel gösteri dışında seyircisine ulaşmamıştır. Seyircilere yarım yamalak çıkmasına rağmen yine de her göreni çarpan bu film için sinema çevrelerinden herhangi bir ses çıkmamıştır.
Türkiye'de pek çok sinema yazarının sessiz kaldığı, bu filme 1966 yılında Tunus'ta yapılan Kartaca Film Festivali'nden teklif gelir daha doğrusu, Türkiye'den sadece Metin Erksan bu festivale davet edilir. Festivali düzenleyenler Metin Erksan’dan yarışma içi izlenmek üzere "Yılanların Öcü"nü, Yarışma dışı izlenmek üzere de "Sevmek Zamanı"nı ve bu filmde oynayan iki şer oyuncuyla birlikte festivale katılmasını isterler. "Yılanların Öcü” birincilik ödülünü alırken, "Sevmek Zamanı” da oldukça ilgi görür.


Metin Erksan "Sevmek Zamanı"nda eski bir masal geleneğinden yararlandığını söylü-yor. Yani "surete aşık olmaktan". Yönetmene göre bu batı masallarında da vardır ama, doğu masallarında daha sık görülür.
Yönetmen "Sevmek Zamanı"nda dürüstlükle sürdürülen bir aşkı anlatmaya gayret ettiğini söylüyor. Halit Refiğ'in de dediği gibi "Sevmek Zamanı", Osmanlı sanatlarını, saray müziğini, divan şiirini sevmeyenler için kolay kolay yenilir, yutulur bir lokma değildir.

 
Yine Halit Refiğ'e göre "Sevmek Zamanı" halk sineması da değildir ama, halk sineması örneği olmaması filmin değerini düşürmemektedir.Metin Erksan filmi için "Önce insanı anlatan film" diyor; “'Sevmek Zamanı”, büyük toplumsal sorunları çözme, bir eyleme önder olma, Türk Sinemasına yeni bir şeyler getirme, uluslararası film yarışmaları için yapılma gibi tutarsız, boş savlardan uzaktır. 'Sevmek Zamanı' yalnızca insanın dramını anlatır. Türk sinemasında bazı çevreler son zamanlarda toplumsal gerçekçilik, toplumsal sorunları anlatma diye bir kaygıya düştüler. Dünyanın politik, ekonomik ve toplumsal sorunlarına, sinema sanatına şimdiye kadar bilgi eksikliklerinden ötürü her zaman ters açıdan bakan ve ancak 1960'tan sonra uykudan uyanan bu cesur yeni toplumcular, ün kazanmak için kelle kesen yiğitler misali 'Petrol sorununa, toprak reformuna, gecekondu sorununa, grev sorununa, yabancı sermaye sorununa dair filmler yapacağız, yaptık' diyorlar. İyi ama bu sorunlara dair ancak belgesel filmler yapılır. Sanat insanı anlatır. Sorunu anlatmaz. Sorunun içindeki insanı anlatır. Sanat insanoğlunun dramını anlatır.