Senaryo ve Yönetmen:Osman F. Seden
Operatör:Kenan Kurt
Yapım:Ak-Ün Film/ Recai Akçaoğlu / İrfan Ünal
Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Senkron: Tamer Oğuz, Arif Özalp, Montaj: Kenan Davutoğlu, Negatif Montaj: Ali S. Berkan, LaboratuVar: Mihal Skarpetis, Reji Asistanı: Ümit Can, Şinasi Önengüt, Kamera Asistanı: Kazım Çakırman, Işıklar: İlhan Aslım, Set Amiri: Hasan Nurdan, Prodüksiyon Müdürü: Adnan İrkut, Prodüksiyon Amiri: Yüksel Tanık,
(Acar Film Stüdyolarında Hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)
Oyuncular: Sadri Alışık (Ofsayt Osman), Ajda Pekkan (Hulusi’nin karısı Ayla), Filiz Akın (şarkıcı kız), Efgan Efegan (Kemal Tuncer/Yazar, Romancı), Vahi Öz (Cellat Nuri), Hüseyin Baradan (Dolandırıcı Hulusi), Kadir Savun (Hüsrev Ağa), Nubar Terziyan (Emnn. Müdürü.) Çolpan İlhan (Hüsrev ağanın kızı Zühre), Aziz Basmacı (Ferhat Ağa), Hasan Ceylan (serseri Ali), Niyazi Vanlı (kaçak serseri), Zeki Tüney (serseri), Ali Seyhan (serseri), Mehmet Ali Akpınar (serseri), Mu-ammer Gözalan (Noter), Haydar Karaer ( Meyhane sahibi serseri), Selahattin İçsel (hakim), Asım Nipton (Savcı), Muzaffer Yenen (Doktor), Hulusi Kentmen (Çift Uskur Hulusi Reis, anlatıcı), Hüseyin Güler, Kaya Volkan, Erol Solak, Muzaffer Yener,
Konu: Hikayemiz Tophane'de namuslu, tövbekar serserilerin, berduşların keyif çattığı bir meyhanede başlıyor. Müdavim akşamcılardan Çift Uskur Hulusi Reis'in anlatımıyla sevimli serseri Ofsayt Osman'ın hikayesine tanık olmaya davet ediliriz :”Bu film yenik, ezik ve beceriksiz bir gencin hikayesidir...”
Osman, hayatı boyunca hiç gol atamamış, hiçbir işi rast gitmeyen, çevresindekilerce sevilen ama bir o kadar da dalga geçilen, kaybetmeye alışmış ama “Allah büyük be, bir gün bakacak yüzüme” diyebilen bir adamdır. Yeri gelince beylik laflar eden Osman, kendisini ezmeye çalışan herkesin yanında hemen önünü ilikleyen titrek bir adam olmaktadır. Bildiğin ezik...
Osman'ın belki de sonunda gole gideceği yol iki zengin Adanalı iş adamının bahsi ile açılacaktır. Hüsrev Ağanın kızı Zühre ile Ferhat ağanın oğlu Sarı Ökkeş yurt dışından dönmektedir. Sarı Ökkeş, Zühre'ye kör kütük aşıktır. İki ağa ise birbirine düşmandır. Aşk laftan anlamayacağından Ferhat Ağa, Hüsrev Ağanın kızını istemeye gider. Atışırlarken ortaya çıkar ki ne Ferhat ağanın ailesinde iki yüz okka kaldıran hamal vardır ne de Hüsrev ağanın sülalesinde Toroslar'da kırk kişi soymuş bir Eşkıya. Bahse tutuşurlar ve olaylar gelişir...
DÜNYANIN EN ORJİNAL BAHSİ
İşgüzar ağalarımız soluğu noterde alırlar. Bahsin konusu şudur: dünyada berduşların , serserilerin arasında da iyi yürekli, mert ve efendi insan çıkıp çıkmayacağı. Taraflar bubahis için sokaktan seçecekleri dört başı mamur bir serseriye tam bir milyon değerin-de bir çek verecekler. Serseri, bir ay sonun-da parayı iade ederse bahsi Hüsrev ağa kazanacak. On parasını dahi zimmetine geçirirse Ferhat ağa kazanacak.
Gazetelerde yer alan bu haber serseri takı-mı arasında büyük heyecana neden olur. Namuslarını kurtaracak bu serseriyi kendileri seçmelidirler. Nihayetinde serseri kafalar-dan çıkan sesler şöyledir:
“ yok arkadaş, öyle berduş, kopuk, serseri ama hepimizin namusu var...” “çoluk çocuk işi değil bu...” “serseri takımının da bir namusu olduğunu dünyaya ilan edecek...”
Bahis basında geniş yer bulmuşken Osman da bir sebeple nezarete düşer. Hatta onu orada gören emniyet müdürü bile “bırakın şakayı be ofsayt Osman o, olsa olsa şahit olur ondan” der. Hüsrev Ağa ve Ferhat Ağa da azılı bir serseri bulmak için emniyete gelmişlerdir. Emniyet Müdürü bu iki şaşkının bahislerini duyunca “ beyler... size hakiki bir canavar vereceğim ” diyerek Ofsayt Osman'ı karşılarına diker. İmzalar atılır, bir milyonluk çek Osman'ın cebine konulur. Os-man'ın hisleri karışıktır . : “ Bir milyon bu be bir milyon be.
Serseri takımını Ofsayt Osman'ın temsil edeceği duyulunca “ namusumuz elden gidiyor, erkeklik kim ofsayt Osman kim be” feveranları duyulur. Hemen en kral araba, en lüks ev, en afili kıyafetler alınır... Zengin semtindeki ilk günlerinde yan komşuları dolandırıcı Hulusi de iflastan kurtulmanın yolunu aramaktadır fellik fellik. “İflas halindeki bir şirkete kimse para yatırmak istemez olmaya ki dağdan inme bir ayı...” lafı ortada dolandığı anda Hulusi'nin cin karısı Ayla'nın aklına cin bir fikir gelir. Sonradan görme hödük komşuları Osman'ı kafalayacaklardır.
SEN OFSAYT NEDİR BİLİR MİSİN ?
İşte böyle. Osman kendisine dadanan ve sahte hareketlerini sezdiği ama dalgasına baktığı bu insanlar için “ paranın kağıt üze-rine yazılmış rakamlarını gören böyle olursa, sahicisini gören ne yapar be?” yorumunu yapmaktadır.
Burada Osman'ın ağzından ilk " sen ofsayt nedir bilir misin ?" tiradını duyarız. Ayla'ya şöyle diyecektir:
“Ofsayt nedir bilir misin ? Ofsayt... Futbol yani . Tam gol atacak gibi olursun, hakem bir düdük... geri çevirir insanı. Benim şansım böyledir anam böyledir işte. Benim ki şans değil rüşvet yemiş futbol hakemi mübarek . Geçtim golden, out bile attırmıyor. Hep ofsayt hep ofsayt “.
ŞAKAYLA KARIŞIK İŞLER
Bir eğlence gecesinin sonunda arabasına atlayıp evine gitmektedir Osman. Hırçın dalgalara eşlik eden acı acı öten bir vapur düdüğü duyulur Sarayburnu'nda. Genç bir kız, Filiz... az sonra yaşamına son verecektir. Osman yetişir imdadına. Sabaha kadar derdini dinler filiz'in. Filiz, şarkıcılık yaparak kalp hastası kardeşinin kurtulması için çabalamaktadır. Ağlar, ağlar açılır, sonunda sorar “ bana kendinizden hiç bahsetmediniz, kimsiniz siz ?” . Osman'ın dilinin ucuna gelir ofsaytlığı ama kıvırır “ ben Osman... of... yani Of'lu Sayitoğlu Osman, biraz Adanalıyım”.
OF'LU BİRAZ DA ADANALI OSMAN
Osman'ın aklı Filiz'de, bedeni Ayla'nın onun adına düzenlediği partidedir. Kumar masasına oturturlar, dümenden yenilirler Osman'a. O aldığı parayı doğru Filiz'in kardeşine götürecektir. Filiz'in çalıştığı barda ise Adanalı Osman adında bir zengin konsomasyon karşılığı Filiz'e para vermiştir bar sahibi aracılığı ile. O kadar çaresizdir ki, satacaktır bedenini filiz bu gece.
Şakayla karışır işler sanki. Osmanlar karışmıştır. Filiz o gece karşısında Osman'ı görünce yıkılır. Kendisini ölümden kurtaran bu genç adamın zor durumundan yararlandığını düşünür. Gecenin sonunda yanlışlık anlaşılır . Osman'ın gözlerini gökyüzüne dikerek “ Yarabbi... n'olursun bu defa ofsayda düşürme beni. Büyüksün sen . Bu kız, bu çocuk... bi kerecik olsun düşmeyeyim terse hı ? N'olur bi defacık !”