Powered By Blogger

22 Ocak 2016 Cuma

SİLAHINA SARILAN ADAM (1966)

Yönetmen: Şinasi Özonuk
Senaryo: Emin Demirtay
Görüntü Yönetmeni: Fevzi Eryılmaz
Yapım: Levent Film / Özkan Yılmaz


Oyuncular: Nilüfer Aydan, Özkan Yılmaz, Tuncel Kurtiz,


Konu: İyilerle kötüler arasındaki savaşı anlatan bir film

SİLAHLARIN KANUNU (1966)

Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: Bülent Oran
Kamera: Ali Yaver
Yapım: Metin Film/ M. Işık Toraman


Negatif Montaj: Ender Teker, Kenan Hacaman, Senkron: Mustafa Kent, İsmail Kalkan, Seslendiren: Necip Sarıcı, Dublajı İdare Eden: Sacide Keskin, Şarkılar: Sevim Şengül

Oyuncular: Yılmaz Güney, Nilüfer Aydan, Tuncel Kurtiz, Nurlan San, Aysel Tanju, Suzan Avcı, Danyal Topatan, Aysel Gilda, Enver Dönmez, Ömer Kayam, Reha Yurdakul


Konu: Almanya'ya kaçan banka soyguncusu Yılmaz Ali, peşindeki soyguncu arkadaşları tarafından vurulur. Olayları izleyen sivil polis Metin Demir (Yılmaz Güney), hastanede son nefesini vermek üzere olan soyguncunun başındadır. Bu sorgulama sırasında Yılmaz Ali, her şeyi anlatır, iki yıl kadar önce İstanbul'da soyduğu bir bankanın planlarını karısına teslim etmiştir. Karısını bulduğunda olayın perde arkası ortaya çıkacaktır. Soyguncu, intikamını alması için Metin'e yalvarır. Metin, ölen soyguncunun benzeridir ve ikizi gibi durur.
Metin, uçağa atlayıp İstanbul'a gelirken, haraç alma ve soygun gibi her türlü yasadışı olayın içinde olan çelenin şefi Ahmet'e (Reha Yurdakul) haber uçurulur. Paralarla kaçan Yılmaz Ali ölmemiştir. Ahmet, adamlarını havaalanına gönderir. Benzerliği nedeniyle kaçak soyguncu sanılan Metin, peşindeki adamları atlatıp King Otel'e gelir. Otel sarılmıştır. Çatışma sırasında polis olaya el koyar. Aranan soyguncuya benzeyen Metin, Yılmaz Ali sanılıp tutuklanır. Ancak parmak izleri tutmaz ve serbest bırakılır.


Metin, bu benzerliğinden yararlanıp öldürülen soyguncu Yılmaz Ali kimliğiyle karısını aramakladır. Kadının adı Türkan'dır, Şef Ahmet ve adamları da saklı altınları bulmak için Türkan'ı (Nilüfer Aydan) aramaktadırlar. Ancak Türkan, yüzünü plastik bir ameliyatla değiştirdiğinden iz sürmeler giderek zorlaşır Metin, araştırmalarını sürdürürken Karanlık Osman'la (Danyal Topatan) tanışır. Osman, Yılmaz Ali'nin yakın arkadaşıdır. Metin renk vermez, Osman da bir şey anlamaz. Arkadaşı Yılmaz'ın bıyıklarını kestiğini sanır. Ve birlikte hareket ederler. Türkan, yeni yüzüyle bir pavyonda şarkıcılık yapmaktadır. Ama nerede?
Şakacı, hazırcevap ve çapkın bir delikanlı olan Metin, tek tek gece kulüplerini dolaşır. Ayrı ayrı üç kadınla tanışır. Türkan, Aysel (Aysel Tanju) ve Gilda (Aysel Gilda) ile... Metin, üç kadınla da ilişki kurup aşk oyunla-rına girer. Ahmet ve adamları da Metin'in bu gönül ilişkilerini yakın takibe alıp, içlerinden hangisinin karısı olduğunu öğrenmeye çalışırlar. Sonra da sırayla, tek tek üç kadın kaçırılır, Sıra Metin'dedir. Bir tuzak sonucu Metin de yakalanıp Kasımpaşa'daki bir demir atölyesine getirilir. Elleri ayakları sandalyelere bağlı üç sevgilisiyle karşı karşıyadır. Metin'in gözleri kızgın bir çubukla dağlanacaktır, Bu ölümcül işkence sırasında hangisi karısı olduğunu itiraf ederse altınlar ondadır. İşkence başlamak üzereyken Türkan dayanamaz Karısı olduğunu ve altın plakaların gizlendiği yeri söyler. Altınlar, Ankara Gemisi'nin gizli bir bölmesindedir. Şef Ahmet bir adamıyla Türkan'ı alıp gemiye gider ve gizli bölmeyi bulur.

Plakaları çantaya doldurur.

Bu sırada Metin, ayakkabı topuğuna gizlenmiş bıçakla iplerini keser, başında bekleyen adamın silahını alır. Aysel ile Gilda'nın da iplerini çözer. Ancak silahlı çatışmada Aysel kaçar, Gilda ise bir kurşunla ölür. Metin, silah zoruyla önüne kattığı Türkan ve altınlarla kaçmaya çalışan Ahmet'in peşine düşer, Aysel, polislere haber vermiştir. Çevre kuşatma altındadır. Metin, karşı karşıya geldiği çete reisini öldürür, sevgilisi Türkan kurtulur. Metin, söz verdiği gibi Yılmaz Ali'nin intikamım almıştır. (“Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”)

 

SİLAHLAR PATLAYINCA (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Orhan Elmas (*)
Foto Direktörü: Turgut Ören
Yapım: Gürsu Film / Tanju Gürsu


Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Montaj: Özdemir Arıtan,


Oyuncular: Selda Alkor (Amber), Tanju Gürsu (Yiğit Ali), Hayati Hamzaoğlu Murat Dovalı, Hüseyin Baradan (Ahmet Çalışgil, Bilge Tandoğaç (Kezban), Yılmaz Köksal (Garip), Asım Nipton (Jn.Bşçvş), Behçet Nacar (Nuri Kurnagil), Araksi Hebo (İbrahim),


Konu: Hamile karısına tecavüz edilen bir adamın intikamı.

,_____________________________
(*) Howard Rigsby’ın romanından, Dalton Trumbo’nun (1905-1976) senayosunu yazdığı ve Robert Aldrich’in (1918-1983) 1961 yılında yönettiği “The Last Sunset” isimli filmden uyarlama. Bu filmde başlıca rolleri, Rock Hudson (1925-1985), Kirk Douglas (1916), Dorothy Malone (1925) oynamışlar. (kyn: www.imdb.com)

SIRAT KÖPRÜSÜ (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Lütfi Ö. Akad
Yönetmen Asistanı: Çetin İnanç,
Operatör: Ali Uğur
Yapım: Aslı Film / Orhan Günşıray


Oyuncular: Orhan Günşıray (Nuri), Sezer Sezin (Saadet), Turgut Özatay (Ziya), Hüseyin Baradan, Senih Orkan, Tuncer Necmioğlu


Konu: Bir gazoz fabrikası soygunu hikaye ediliyor. Hapisten çıkan Ziya dostu Saadet'i işe koyar. Nuri'yle de soygun için plan yapar. Soygun sonrası Nuri'yle Saadet'in yakınlaşması Ziya'yı intikama zorlar.


Not: Bu film için İlhan Arakon’un kendi buluşu olan bir mercek kullanılarak ilk kez Türk sinemasında geniş perde (sinamaskop) denemesi yapıldı. (Agâh Özgüç)

SEVGİLİM ARTİST OLUNCA (1966)

Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Özdemir Birsel
Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı
Yapım: Birsel Film / Özdemir Birsel


Oyuncular: Belgin Doruk, Ekrem Bora, Münir Özkul, Suna Pekuysal, Osman Alyanak, Zuhal Tan, Bedia Muvahhit, Hüseyin Baradan


Konu: Birbirlerine benzeyen iki kızın öyküsü

SEVEREK DÖĞÜŞENLER (1966)

Yönetmen: Adnan Saner
Senaryo: Suavi Sualp (*)
Kamera: Turgut Ören
Yapım: Saner Film/Hulki Saner


Oyuncular: Ediz Hun, Sevda Ferdağ, Suzan Avcı, Sami Hazinses, M. Ali Akpınar


Konu: Kıbrıstaki mücahitlerin öyküsü.

____________________________
(*) 1940 yılında çekimi yapılan ve 8 Kasım 1940 da Amerika’da (USA) gösterime giren, John Tainton Foote’nin (1881-1950) oyunundan Garret Fort’un (1940-1945) senaryosundan ve Rouben Mamoulian’ın (1897-1987) yönetmenliğinde filme çekilen “The Mark of Zorro” (Zoro’nun İşareti”, isimli filmden uyarlama. Bu filmde başlıca rolleri, Tyrone Power (1914-1958), Linda Darnell (1923-1965) ve Basil Rathbone (1892-1967) oynamışlardır.

SEVDA ÇİÇEĞİM (1966)

Yönetmen: Kemal Kan
Senaryo: Nilüfer Bodur, Kemal Kan
Kamera: Fethi Mürenler
Yapım:Ozon Film/ Necil Ozon


Oyuncular: Yusuf Sezgin, Yıldız Tezcan, Cahide Sonku, Yıldırım Gencer, Muammer Gözalan, Osman Türkoğlu, Birsen İz, Zeki Tüney, Hakkı Haktan, Nezihe Güler, Nur Erkut, Tanju Şarman


Konu: Sonunda şarkıcı olan bir evlatlık kızla birlikte büyüdüğü sevgilisinin öyküsü.

SENİ SEVİYORUM (1966)

Yönetmen: Ertem Eğilmez
Senaryo: Sadık Şendil (*)
Kamera: Mike Rafaelyan
Yapım: Arzu Film/Ertem Eğilmez - Kadri Film/Kadri Yurdatap


Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Ekrem Bora, Münir Özkul, Tugay Toksöz, Semih Sezerli, Danyal Topatan, Sadettin Erbil, Ferah Nur 


Konu: Birbirlerine aşık olan evli bir kadınla, kirli işler çeviren bir gangsterin öyküsü

_____________________________

 (*) Henri La Barthe’nin romanından gene kendi yazdığı senaryodan Julien Duvivier’in (1896-1967) 1937’de filme aldığı ve 3 Mart 1941 yılında Amerika’da (USA) gösterime giren “Pépé Le Moko” isimli filmden uyarla-ma. Başlıca rolleri Jean Gabin (1904-1976), Gabriel Gabrio (1887-1946) ve Fernan Charpin (1887-1944) oynamıştır. (Kyn: www.imdb.com)

SENİ BEKLEYECEĞİM (1966)

Yönetmen: Ertem Eğilmez
Senaryo: Sadık Şendil (*)
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: Arzu Film / Ertem Eğilmez, Nahit Ataman


Oyuncular. Fatma Girik, Sadri Alışık, Nilüfer Aydan, Kenan Pars, Adnan Şenses, Reha Yurdakul, Birsen İz, Kâmuran Yüce, Ömer Dönmez, Tugay Toksöz, Küçük Oyuncu: Ömer Dönmez (Ömercik)


Konu: Hapishanelerde yaşlanan bir mahkumun dramı.

_____________________________

 (*) Dorothy Bennett (?) ve Irving White’ın (?), senaryosundan Jo Graham’ın (1892-1976) 14 Mart 1942 de Amerika’da (USA) gösterime giren, “Always In My Heart” (Daima Kalbimdesin) isimli filminden uyarlama. Bu filmde başlıca rolleri; Kay Francis (1905-1968), Walter HGuston (1884-1950), Gloria Warren (1926-?) oynamıştır.

Not: “Always In My Heart” 1942, 1971 ve 1983 yıllarında üç kez çekilmiştir. Bazı kaynaklarda 1955 yılı yapımlı bu filmden uyarlama olarak “Seni Bekleyeceğim” filminin yapıldığı belirtilmektedir. Bu tarihe en uygun yıl ise 1942 yılında çekilen bu Amerikan filmidir.

PARA KADIN VE SİLAH (1966)

Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: Bülent Oran
Kamera: Paşa Gündoğdu
Yapım: Metin Film / Işık Toroman


Oyuncular: Yusuf Sezgin, Sevda Ferdağ, Kuzey Vargın, Cahit Irgat, Devlet Devrim, Ayfer Feray, Cahit Irgat


Konu: Bir bankayı soyduktan sonra Almanya'ya kaçan Yılmaz Ali, peşine düşen diğer soyguncular tarafından kıstırılıp vurulur. Olayı araştıran sivil polis Metin Demir (Yılmaz Güney) hastanede son nefesini vermekte olan Yılmaz Ali'den soygunla ilgili ayrıntılı bilgiler almayı başarır. Yılmaz Ali, soygunda aldığı tüm altınları karısına vermiştir. Metin Demir'den hem karısını hem de kendisini bu hale getirenleri bularak intikam almasını ister. Polis Metin Demir, fizik olarak ölen Yılmaz Ali'nin ikizi gibidir. Onun kimliğine bürünerek çeteyi yakalamak için İstanbul'a gelir. Yılmaz Ali'nin ölmediğini gören çete, bu kez Metin Demir'in peşine takılır. çatışma sırasında polis, Yılmaz Ali olmadığını kanıtlar ve bu kez Yılmaz Ali'nin eşini aramaya girişir. Ölen soyguncunun eşi tanınmamak için estetik ameliyatı olarak yüzünü değiştirmiştir. Polis memuru, Yılmaz Ali'nin en yakın dostu Karanlık Osman'ı (Danyal Topatan) bulur ve onunla birlikte çalışmaya başlar. Gece kulüplerinde yaptıkları araştırmalar sonucu adları Türkan, Aysel ve Gilda olan üç kadınla tanışırlar ve bunlardan birinin aradıkları kadın olduğuna inanırlar. Ama hangisinin ölen Yılmaz Ali'nin eşi olduğuna bir türlü karar veremezler. Bu arada çetenin elemanları da üç kadının peşine düşerler ve onlarla birlikte Metin Demir'i de yakalayarak hangisinin ölen soyguncunun eşi olduğunu anlamaya çalışırlar. Metin Demir'in gördüğü işkenceye üç kadından yalnızca biri dayanamaz ve ölen soyguncunun eşi olduğunu itiraf ederek, istedikleri altınların yerini söyleyeceğine söz verir. Sonunda Metin kaçmayı başarır ve ölen soyguncuya verdiği sözü yerine getirerek tüm soygunculardan intikamını alır.

 

SEHER VAKTİ (1966)

Yönetmen: Mehmet Bozkuş
Senaryo: Safa Önal
Operatör: Çetin Gürtop
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu


Işık Şefi: Şevket Yılmaz, (Ender Işık Servisi), Operatör Asistanı: Hüseyin Karındoyuran, Reji Asistanları: Şeref Gedik, Hüseyin Karaoğlu, Jenerik: Refik Onubil, Laboratuvar: İbrahim Üstüner, Hüseyin İnci, Negatif Montaj: Ender Teker, Senkron: Mustafa Kent, Celâl Köse, Negatif Montaj: Ender Teker, Dublaj: Sacide Toroğlu, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Prodüksiyon Amiri: Memduh Karakaş, (Lale Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)


Oyuncular: Nuri Sesigüzel, Ajda Pekkan, Neriman Köksal, Nubar Terziyan, Tevhit Bilge, Süha Doğan, Kudret Karadağ, Necdet Tosun, Faik Coşkun, Kudret Şandra, Tevfik Soyurgal,


Konu: Köyden gelen bir türkücüye aşık olan kentli bir kızın aşklar

SARI GÜL (1966)

Senaryo ve Yönetmen: Mehmet Aslan
Kamera: Şevket Kıymaz
Yapım: Cen-Av Film/ Hüseyin Cendere, Suzan Avcı


Oyuncular: Selda Alkor, Tanju Gürsu, Suzan Avcı, Baki Tamer, Suha Doğa

PEMBE KADIN (1966)

Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo Sefa Önal
Müzik: Nüvit Kodallı
Foto Direktörü Gani Turanlı
Yapım : Ran Film / Kâmran Yüce, Şükran Güngör


Eser Hidayet Sayın, Prodüksiyon Amiri: Melih Altınışık, Rejisör Asistanı: Zeki Öktem, Işık: Erol Batıbeki, Set Amiri: Cevat Alkan, Kamera Asistanı: Ahmet Erhan, Seslendiren: Hüsamrettin Tursan, Senkron: Zeki Sivas, Montaj: İlya Pençoğlu, Laboratuar: Sabahattin Hoşses, (İpek Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)


Oyuncular: Yıldız Kenter, Ekrem Bora, Sema Özcan, Bülent Koral, Sami Ayanoğlu, Güler Kıpçak, Şükran Güngör, Erol Günaydın, Demircan Türkdoğan, Candan İsen, Demircan Türkdoğan, Muzaffer Nebioğlu,


Konu: Para kazanmak için köyden kente giden kocasını yıllarca bekleyen ve sevgilisinden ayrılmak istemeyen kızını köy meydanında vuran Pembe Kadının dramatik öyküsü.

ÖRÜMCEK ADAM (1966)

(TÜRK JAMES BOND’U x33)
Senaryo ve Yönetmen: Cevat Okçugil
Foto Direktörü: Necat Okçugil
Yapım: Seher Film /  Mehmet Çaydamar


Oyuncular: Yılmaz Gündüz, Neriman Köksal, Baki Tamer, Faruk Panter, Talat Gözbak, Tevhit Bilge, Kudret Karadağ, Orhan Alkan, Vasıf Okçugil


Konu: Polise ve bağımlı olduğu şebekeye ikili oynayan örümcek adamın macerası 


► Levent Cantek: Türk sinemasında çoğunluğu İtalyan kökenli olan birçok çizgi romanın uyarlaması yapılmıştır. Trash, pulp, B-movie ya da son yıllardaki yaygın adıyla “Fantastik Türk sineması”nın sıklıkla başvurduğu kaynaklardan biridir çizgi romanlar


Türk sinemasında çoğunluğu İtalyan kökenli olan birçok çizgi romanın uyarlaması yapılmıştır. Trash, pulp, B-movie ya da son yıllardaki yaygın adıyla “Fantastik Türk sinemasının sıklıkla başvurduğu kaynaklardan biridir çizgi romanlar. Bugün, önemli bir ilgi bulan, yarı eğlencelik ve hatta sarkastik bir tavırla izlenen – koleksiyon değeri taşıyan tür, 1966 yılından başlayarak altı-yedi yıl, yoğun bir üretim dönemi yaşamıştır. Yine bu dönemde üretilmiş, 1966-67 sezonunda gösterime çıkmış Örümcek Adam adlı bir filmden söz edeceğim. Filmin kopyası bulunamadığı için, film hakkında fazla bir bilgi yok elimizde. Aynı dönem yayımlanan bir sinemamagazin dergisinden alınmış tek bir resim karesi gördüm – ki aynı resim Giovanni Scognamillo ile Metin Demirhan-’ın birlikte hazırladıkları “Fantastik Türk Sineması” kitabında kullanıldı. Resimde görülen Örümcek Adam’ın kostümü, bilinen Marvel Comics’in Örümcek Adam-Spiderman’in kostümüne benzemiyordu. “Yanlış” –ya da bilerek farklı- yorumlanmış bir Örümcek Adam olup olmadığını merak ettim. Filmin konusu hakkında Agah Özgüç, ünlü film sözlüğünde kısaca şunları yazmış:


 “Polise ve bağımlı olduğu şebekeye ikili oynayan Örümcek Adam’ın macerası”. Konu olarak da benzemediği böylelikle ortaya çıkıyordu. Aynı Özgüç, 1966 yılında, Akşam Gazetesi’nde yazdığı bir eleştirisinde, filmin yönetmeni Cevat Okçugil’in “korku, dehşet dolu, ‘geceleri okunmaz’ romanlardan, ‘geceleri seyredilmez’ filmler çıkartan” bir yönetmen olduğunu belirtmiş. Hatta, Türk sinemasına “iskelet adamları, jartiyerli kadınları, yarasaları, örümcekleri” onun getir-diğini ekleyerek, yarattığı dalgaya “Ustura Filmler” adını vermiş. Bu, film hakkında bir farklılık olduğuna dair şüphelerimi daha da artırdı. Cevat ve kardeşi Nejat Okçugil, türün ilk filmlerinin üreticileri. Yapımcı, yönetmen, senarist ya da yardımcı yönetmen, vs. mutlaka bu filmlerin içerisinde yer alıyorlar. Her ikisi de altmışlı yılların başında Amerikanın önemli televizyon kuruluşlarında eğitim alıp çalışmışlar – Yetmişli yılların ortasında da yeniden Amerika’ya dönüp temelli olarak oraya yerleşmişler. Film ile ilgili olarak Okçugil Kardeşleri aradığımda, butürden bilgilerle karşılaşınca, doğrusu üzülmüştüm. Bahsi geçen Örümcek Adam filminin konusu ve temel aldığı ya da esinlendiği kaynak hakkında doğrudan bilgi alabilme imkanım kalmamıştı. İlk olarak Marvel’in Örümcek Adam’ının bu filme kaynaklık edebileceğini düşündüm. Kostüm ve konu benzemese de esinlenme mümkün olabilirdi. Örümcek Adam, ilk kez 1962 yılında yayımlanmaya başlar, bir başka ifadeyle Okçugil kardeşler Amerika’da eğitimlerini sürdürdükleri sırada. Aynı ürünlerin Altmışlı yıllarda özellikle Beyoğlu’ndaki kitapçılarda satıldığını da belirtelim. Esinlenme için, Türkçe bir yayın ise o dönem yoktur (Örümcek Adam, başlangıcından ancak yirmi yıl sonra, önce gazetelerde bant, sonra da bilinen dizisiyle albüm-dergi olarak görülecektir). Ancak Okçugil kardeşlerin ilgileri -ve İngilizce bilmeleri- nedeniyle bu Örümcek Adam’dan haberdar olmaları yüksek bir ihtimaldir. Öte yandan, Örümcek Adam’ı film olarak seyrettikleri farz edilemez. Çünkü, böyle bir fim de o tarihlerde yoktur. PBS, 1971-76 yılları arasında 30’ar dakikalık bir televizyon dizisi, CBS, 1978-79’da 60’ar dakikalık 12 televizyon filmi hazırlamış (Bu seriden kimi bölümler, Seksenli yıllarda sinemalarda gösterime girmişti). Hasılı kelam, Örümcek Adam’ı konu alan film, 1966 tarihine göre henüz çevrilmemiştir. Geriye sinema alanından iki mecra daha kalıyordu. İlki olan Amerikan yapımı seriyallerin üretimi ellilerde bitmişti; Türkiye’de film üretimi göre-ce az olduğu için kopyaların halen gösterimde olduğu düşünülebilir. Ancak 1965 tarihinden itibaren üretilen film sayısında patlama olmuş, yaz aylarında yapılan ikinci gösterimler bile – birinci vizyon filmlerin çokluğu nedeniyle sınırlanmıştır.
 

ÖLMEYEN AŞK (1966)

Yönetmen: Metin Erksan
Senaryo Sadık Şendil Emily Bronte’nin “Uğultulu Tepeler” isimli romanından uyarlama.
Foto Direktörü: Kriton İlyadis
Yapım: Arzu Film / Ertem Eğilmez


Laboratuvar: Hilmi Başcan, Laborantlar: Hayati Akbulut, Gani Maraşlıoğlu, Erdoğan Dolapçı, Kamera Asistanları: Abdullah Güren, Şükrü Rona, Tosun Bayrı, Şükrü Rona, Abdullah Gürek, Negatif Montaj: Sezai Elmaskaya, Işıklar: Hüseyin Özşahin, Himmet Tokgöz, Seslendiren: Yorgo İlyadis, Asistanı: İlia İliadis, Set Amiri: Yılmaz Kanat, Set Elemanları: Halis Özer, Gürcan Ateş, Gültekin Ateş, Prodüksiyon Amiri:: Vecdi Benderli, Reji Asistanı: Funda Öktem, Montaj ve Senkron: Turgut İnangiray, (Erman Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)


Oyuncular: Kartal Tibet (Ali), Nilüfer Koçyiğit (Yıldız), Tanju Gürsu (Ethem), Pervin Par (Mine), Önder Somer (Lütfü), Suzan Avcı, Nevin Nuray (Ethem’in karısı), Danyal Topa-tan (Yusuf Dayı), Güzin Özipek (Yadigar Kalfa), Hakkı Kıvanç (Kumarbaz), Talia Saltı, Nermin Özses, Mehmet Büyükgüngör


Konu: Milyoner olup döndükten sonra, yıllar önceki ezilmişliğinin kompleksiyle, çevresine korku ve ölüm saçan, sevdiği kadından acımasızca intikam alan hastalıklı bir kişiliğin öyküsü

 "Film, beyazlar giyinmiş bir kadının deniz kenarına bir erkek tarafından sürüklenerek getirilip zorla ayağa kaldırılmak istenmesini gösteren fotoğraf kareleriyle başlar. Ardından bir genç kız ve iki adam lüks bir arabayla büyük bir evin önüne gelirler ve evin önündeki yaşlı kadına sarılırlar. Bu sahneden evin reisinin öldüğünü anlarız. Evin oğlu Ethem her zaman kendisi kadar sevilen ve evin bir ferdi olarak kabul edilen yanaşma Ali'yi evden kovar. Evin kızı Yıldız ile Ali birbirlerine aşıktır. Ali, babasının kulübesinde yaşamaya başlar, Yıldız'a "Eğer beni seviyorsan bu kulübede benimle birlikte yaşarsın" der. Yıldız, Ali'nin delilik derecesine varan aşkından şüphe duymasına kırılmıştır, bu yüzden "Ne diye burada yaşayayım?" diyerek teklifi reddeder. Ali, Yıldız'ın gelip onunla bu fakir kulübede yaşamamasından ıstırap duyar ve birbirlerini hırpalayacak sözler sarf ederler. Yıldız, aile dostları olan Lütfü'nün evlenme teklifini, bir hırs, bir gurur uğruna kabul eder ama, nikahın kıyılacağı ana kadar Ali'nin gelip onu alacağından da emindir. Ali de aynı duygular içindedir, Yıldız'ın bu evliliğe asla 'Evet' demeyeceğini, koşarak bu fakir kulübeye geleceğine inanmaktadır. Her ikisi de inadından vazgeçmediği için bu istenmeyen evliliğe engel olamazlar. Ali yıkılmıştır. Çiftliği bırakır ve "Tekrar geleceğim" diyerek kaçarcasına oradan uzaklaşır. Yıllar sonra Ali, bıyıkIı, fötr şapkalı, ağzında sigarasıyla lüks Plymouth'unun önünde yürüyerek fakir kulübesine döner.


Milyoner olarak geri döndükten sonra sevdiği kadından acımasızca intikam alır. Yıldız'ı hasta yatağından son nefesini vermek üzereyken, "Ölmeyeceksin, yürü" diyerek sürükleyerek birbirlerine aşık oldukları günlerde dolaştıkları tepeye götürür. Yıldız, "Ne olur beni sevdiğini söyle" dedikçe Ali, "Hayır senden nefret ediyorum" der. Yıldız sonnefesini, filmin jeneriğinde görülen fotoğraflardaki gibi verir. Ali ölmüş kadını ayağa kaldırmaya çalışırken, bir yandan da "Senden nefret ediyorum" diyerek ağlar. “Metin Erksan Sineması, “Birsen Altıner, syf, 77”