Powered By Blogger

17 Ağustos 2016 Çarşamba

GECELERİN KRALI (1967)

Yönetmen: Osman Nuri Ergün
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Nejat Okçugil
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu


Oyuncular: Ayhan Işık, Sema Özcan, Nilüfer Koçyiğit, Kuzey Vargın, Feridun Çölgeçen, Süha Doğan, Danyal Topa-tan, Kayhan Yıldızoğlu, Gülgün Erdem, Behçet Nacar, Necdet Tosun, Mine Soley, Asım Nipton, Nevzat Okçugil, Hasan Ceylan, Sadri karan, İhsan Baysal, Anna Bella


Konu: Ayhan ışığın avantür fimlerinden. iki kabadayı arkadaşının hikayesi.. Ayhan daha sonra tövbe edecek, ama kötüler arkadaşı Kuzey Vargın’ı öldüre-ceklerdir. Artık intikam kaçınılmazdı

GECEKONDU PEŞİNDE (1967)

Yönetmen:Fevzi Tuna
Senaryo:İlhan Engin
Kamera:Mustafa Yılmaz
Yapım:And Film / Turgut Demirağ


Oyuncular: Sadri Alışık, Nevin Aypar, Cenk Er, Sami Hazinses, Hakkı Haktan, Tülay Erdeniz , Güzin Özipek, Ahmet Turgutlu, Yavuz Caner, Turgut Baydar, Bülent Kırali, Fatih Mahir, Hüseyin Zan, Bilal İnci, İsmet Erten, Cumali Cimgü,


Konu: Memur maaşıyla kıt kanaat geçinen Mahzun, yüklü borçları yüzünden mahalle esnafı ve ev sahibiyle boğaz boğaza gelmektedir. En sonunda ev sahibi aileyi eşyalarla birlikte sokağaatar. Geceyi parkta geçirmeye karar veren Mahzun, bu kez hırsızlık suçlamasıyla karakola düşer. Yufka yürekli iki hırsız, parktaki eşyaları çalarken yoksul aileye acıyarak yardım etmeye karar verir. Aileye el birliğiyle bir gecekondu yapılır. Ancak ev rüzgarda yıkılınca Mahzun’un tek gayesi ailesinin barınacağı bir gecekondu yapmak olur. Ancak bu kolay olmayacak, her de .

GARİPLER SOKAĞI (1967)

Yönetmen:Abdurrahman Palay
Senaryo:Safa Önal
Kamera:Nejat Okçugil
Yapım:Er Film / Berker İnanoğlu,


Oyuncular: Muhterem Nur, Tijen Par, Nuri Sesigüzel, Sami Hazinses, Necdet Tosun, İhsan Baysal, Asım Nipton, Sadri Karan, Faik Coşkun, Selahattin İçsel


Konu: Sokaklarda başıboş yaşayan üç serseri arkadaşın hayatlarına giren genç güzel bir kızla değişmesinin öyküsü. Sımsıcak bir mahalle ve arkadaşlık öyküsünün anlatıldığı bir film.

GARİBANIZ ABİLER (1967)

Yönetmen:Bilge Olgaç
Senaryo:Vecdi Uygun
Kamera:Yılmaz Ceylan
Yapım :Sezgin Film / Kemal Aydan


Oyuncular: Sevim Şengül, Adnan Varveren, Kemal Aydan, Baki Tamer, Ferudun Çölgeçen, Nermin Kuran, Necip Tekçe, Adnan Mersinli, Aşi Avaz


Konu: Üç yoksul gençle, bir şarkıcı kızın öyküsü

GALATALI MUSTAFA (1967)

Yönetmen:Aram Gülyüz
Senaryo:Erdoğan Tünaş
Foto Direktörü:Memduh Yükman
Yapım:Melek Film / Şahan Haki


Laboratuvar: Gani, Maraşlıoğlu, Hayati Akbulut, Erdoğan Dolapçı, Hasan Örnek, Omay Körmükçü, Negatif Montaj: Sezai Elmaskaya, Asistanı: Tahsin Demirand, Montaj: Diamandi, Ali Rıza Yılmaz, Asistanları: Mehmet Özdemir, Haydar Özdemir, Celadet Çiftçi, Sesleri Alan: Yorgo İliadis, İlia İliadis, Işık Şefi: Kenan Eryılmaz, Kameraman: Sertaç Karan, Reji Asistanları: Ferhan Üçoklar, Üstün Toroslu, Set Ekibi: Yusuf Yıldırım, Tuncay Altınalerv, Kadir Çakar, Prodüksiyon Amiri: Semih Sarıoğlu, (Erman Film Stüdyosunda hazır-lanmış ve seslendirilmiştir.)


Oyuncular: Ayhan Işık (Mustafa), Sevda Ferdağ (Sevgi), Reha Yurdakul (Murat), Semih Sergen (Turgut), Semra Yıldız (Serap), Feridun Çölgeçen, Sevim Emre, (Zeynep), Necip Tekçe, Ferda Ferdağ, Hasan Ceylan, Hayri Karakaş (Nuri), Hüseyin Zan (Turgut’un adamı),Ercan İnangiray (Küçük Mustafa), Hakkı Kıvanç (Serabın dostu), Muammer Gözalan (Cezaevi Md.) Gani Dede, Selahattin İçsel (Salih Dede), Vahit Volkan, Oktay Yavuz (Barmen), Rıfat Üfler,


Konu: Yıllar önce annesiyle birlikte terkedilen bir gencin babasını arayış öyküsü.


Not: Agah Özgüç, Türk Filmleri Sözlü-ğü’nde Safa Önal adı geçmekte ise de, 5555 afişte Türk Sineması (Türker İnanoğlu) kitabında yer alan afişte Erdoğan Tünaş’ın adı yer almakta.

 

FANTOMA “İSTANBUL’DA BULUŞALIM” (1967)

Senaryo ve Yönetmen:Natuk Baytan
Görüntü Yönetmeni:Manasi Filmeridis
Yapım:Saner Film / Hulki Saner


Oyuncular: Yılmaz Köksal, Cevat Kurtuluş, Hasan Demirtaş, Meral Küçükerol, Diclehan Baban, Gülay Alp, Sevgi Can


Konu: İstanbul’ gelen Fantoma’nın Sü-permen ile mücadelesi.


Yeşilçam sinemasında Killing’ten sonra filme alınan ikinci fotoroman, çizgi roman türü film Fantoma’dır. Aslında Fransız tefrika ve roman yazarları Pierre Souvestre ve Marcel Allain’in 1911-1914 yılları arasında yarattığı, dönemin gerçeküstücülerini mest eden Fantoma .acımasız bir canidir. Yeşilçam’a uyarlandığında Yarasa Adam’a karşı mücadele eden bir soyguncuya dönüşmüştür

15 Ağustos 2016 Pazartesi

EVLAT UĞRUNA (1967)

Yönetmen:Türker İnanoğlu
Senaryo:Fuat Özlüer
Görüntü Yönetmeni:Çetin Gürtop
Yapım:Erler Film / Türker İnanoğlu


Yönetmen Yardımcısı: Hüseyin Karaoğlu, Kamera Asistanı: Hüseyin Karındoyuran, Işık Şefi: Mazhar Eröz, Teknik Yönetmen: Mehmet Bozkuş, Ses: Süperfon Stüdyoları, Negatif Montaj: Erdoğan Kızıldağ, Prodüksiyon Amiri: Memduh Karakaş, (Saner Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).


Oyuncular: Ekrem Bora, Selda Alkor, Selma Güneri, Muzaffer Tema, Can Sel, Bedia Muvahhit, Özcan Yiğitmen

Konu: Küçük bir kentte yaşayan Oya (Selda Alkor) babasının ölümü üzerine iş bulmak umuduyla İstanbul’a gelir. Rastlantı eseri tanıştığı pavyon sahibi Vural (Ekrem Bora) sesinin güzelliğini fark ettiği Oya’ya şarkıcı olarak iş verir. Vural Oya’nın gençliği ve güzelliğinden etkilenip ona aşık olur. Oya Vural’ı reddeder. Duygu ve tutkularına gem vuramayan Vural ise bir gün Oya’ya saldırır. Oya kaçarken zengin ve ünlü bir avukat olan Doğan (Muzaffer Tema) ara-bası ile çarpıştığı genç kızı hastaneye götürür. Oya ertesi gün hastaneden çıkar. İşinden de ayrılır ama anlaşması gereği Vural tazminat ister. Oysa Oya’nın hiç parası yoktur. Doğan’la birbirle-rine aşık olmuşlardır. Doğan’ın annesi ise bu ilişkiden rahatsızdır ve evlenmelerine engel olmak için her şeyi dener. Sonunda aşk galip gelir ve ikisi evlenirler. Doğan’ın Oya’nın daha önce pavyonda şarkıcılık yaptığından haberi yoktur. Oya’nın peşini bırakmayan Vural ise Oya’dan, gerçeği anlatmaması karşılığında şantajla tehdit ederek para ister. Doğan iş için Ankara’ya gittiğinde de evlerine giderek kendisini Oya’nın akrabası olarak tanıtır. Kayınvalidesinin gerçeği öğrenmesinden korkan Oya, Vural’la onun istediği pa-rayı vermek üzere randevulaşır.


Doğan’ın annesi gelişmelerden şüphelenerek onları izler ve buluştuklarını görür. Vural ile konuşur. Vural sevgili olduklarını söyler. Oya ise hamiledir ve kayınvalidesinin suçlamaları sonucu Doğan’ın üzülmemesi için evi terk eder. Bir süre sonra bir kız çocuğu doğurur. Adını Sevgi koyar. Anneliğin verdiği mutlulukla yaşama yeniden bağlanır ve kızına bakabilmek için barlarda çalışmaya başlar. Yıllar geçer, Sevgi bir genç kız olur (Selma Güneri). Annesine barlarda çalıştığı için kızgındır. Bir gün Oya ile karşılaşan Vural evine gittiğinde kızı Sevgi ile tanışır ve bu genç kıza kur yapar. Sevgi annesinin engellemelerine karşın evi terk ederek Vural’ın pavyonunda çalışmaya başlar. Oya kızının mahvolmaması için Vural’ı öldürür. Mahkemede hakim Doğan’dır ve Oya’yı tanır. Oya Sevgi’nin kızları olduğunu anlatır ve rahatsızlanıp hastaneye kaldırılır. Ölmeden önce Doğan’a her şeyi söyler. Sevgi ise yaptıklarından pişmandır…
 

EŞKİYA CELLADI (1967)

Yönetmen: A. Remzi Jöntürk
Senaryo: Aydın Engin
Kamera: Mahmut Demir
Yapım: Dadaş Film / Kadir Kesemen


Oyuncular: Yılmaz Güney, Nebahat Çehre, Tülin Elgin, Tuncer Necmioğlu, Danyal Topatan, Ayton Sert, Göktürk Güney, Türkan San, Sevgi Damlı, Semra Baylar, Ali Onkun, Güngör Tetiker, Ab-dullah Ataç, Niyazi Enginsu, Sırrı Elitaş, Oktay Yılmaz, Ayhan Silifke, Serdar Baylar, Nejat Özemre, Remzi Jöntürk, Turhan Emli, Ahmet Türk


Konu: Devlet ünlü eşkıya Kerim’in (Yılmaz Güney) başına para koymuştur. Onu yakalayan ya da öldüren Mükâfatlandırılacaktır. Kerim bir soygun dönüşü çocuklarını görmek için evine gittiğinde jandarmalar çevreyi sarar Çoban Kerim, çocuklarına veda eder-ken oğlu Satılmış'a kucağındaki kardeşine okutmasını söyler. 'Ben sana babalık yapamadım, sen kardeşin Durali’ye babalık yap," deyip silahıyla dışarı çıkar. Kurşun yağmuru altında kaçmaya çalışırken vurulur Onu vuran jandarmalar değil, Kerimi ihbar eden köylülerden Çalık'dır (Ayton Sert).


Aylar, yıllar geçer. Durali büyümüş, babasını vuran Çalık, devletten aldığı paralarla çiftlik sahibi olmuştur. Satılmış (Yılmaz Güney) ise Çalık ağanın yanında çalışmaktadır. Satılmış, babasının vasiyetini yerine getirmek için ağadan yardım ister. Durali’yi okula yazdırıp okutacaktır. Durali öğretmen olacaktır. Durali, civar kasabalardan birine gönderilip okula yazılır.
Üç avradıyla birlikte yaşayan Çalıkağa'nın oğlu Davut (Tuncer

Necmioğlu) köye gelir, İstanbul'da okuyup imam olmuştur. Satılmış, babasını jandarmaya gammazlayıp, sonra da onu öldürenin ağa olduğunu öğrenir. Çalık ağa'nın avratlarından Döndü her şeyi anlatır. Satılmış, öfkeyle silahını çekip ağayı, avratlarının gözü önünde vurur Sonra da dağa çıkar. O artık bir eşkıyadır. Çevresine topladığı adamlarıyla otobüsleri çevirir, köylüleri soyar.
Kardeşi Durali (Yılmaz Güney) ise okulu bitirip, köyündeki okulda öğretmenliğe başlar. Ancak ihtiyacı karşılamadığı için okulu biraz daha büyütüp ek bir bina yaptırmak ister, imam Davut, okula karşıdır. Onun için köye gerekli olan cami-dir. Davut, çevresine topladığı köylüleri Durali'ye karşı kışkırtır. Durali bir eşkıyanın oğludur. Ağabeyi Satılmış da babasının katili olup dağlarda terör estirmektedir.


Durali ile Davut arasındaki sürtüşme sürerken okuldan çocuklar kaçırılır. Suç, Satılmışın üzerine yüklenir. Davut'un iddiasına göre Satılmış, fidye almak için çocukları kaçırmıştır. Durali, çocukları kurtarmak için bir tefeciden maaşına mahsuben borç alır. Köylülerden para toplanır. Durali, ağabeyi Satılmış’ı bulmak üzere dağlara çıkar. Durali, eşkıyalar arasında anası babası öldürülen Bubik (Nebahat Çehre) adlı bir kızla tanışır. Bubik; intikam için dağlara çıkmıştır. Durali, ani bir kararla köye dönmek istemez. Dağlardaki eşkıyaya karşı savaş verecektir. Önce Bubik'ten ders alır. Artık attığını vuran keskin bir nişancıdır. Kısa bir sürede adı Eşkıya Celladına çıkar Durali’nin. Dağları saran korkuyla eşkiyalardan bazıları Jandarmaya teslim olurken, bazıları da Eşkıya Celladı'na karşı birleşir Durali, ağabeyi Satılmışla karşı karşıya gelince gerçeği öğrenir. Çocukları kaçırtan Satılmış değil, imam Davut'tur. Satılmış, suçu üzerine atan Davut’u vurmak üzere köye iner. Haberi alan jandarma tüm yolları tutmuştur. Davut, korkudan köylüleri cami önünde toplar. Satılmış, caminin karşısındaki tepeden haykırır.Davut'un gerçek kimliğini bir bir ortaya döktükten sonra jandarmaya teslim olacaktır. Meydana indiğinde Davut'un casusu Selim (Danyal Topatan), onu sırtından vurur. Olay yerine Durali'yle gelen Bubik, kaçmaya çalışan Selim’i öldürür. Durali de caminin önündeki Davut'a yaklaşıp , "Senin kıldığın namaz haramdır, ama kanın helaldir," der ve onu vurur. Sonra da kelepçelerin takılması için bileklerini jandarmaya uzatır. “Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”


 Filmin jeneriğinde senaryo yazarı olarak Mehmet Aydın adı geçer. Temelde Mehmet Aydın’ın da katkıları olduğu senaryo, sonraki aşamalarda Aydın Engin tarafından yazıldı. Çekim sırasında bazı bölümleri Yılmaz Güney değiştirdi. Ve üç ayrı karakteri (Kerim, Satılmış, Durali) canlandırdı. Filmin türkülerini de Murat Çobanoğlu seslendirdi. (Agah Özgüç)

 

ERKEK ADAM SÖZÜNDE DURUR (1967)

Senaryo ve Yönetmen: Mehmet Arslan
Kamera:Dinçer Önal
Yapım:Ankara Film / Hayri Caner


Oyuncular: Tamer Yiğit, Nilüfer Aydan, Muhterem Nur, Süleyman Turan, Baki Tamer, M, Ali Akpınar, Hale Karadayı, Birsen İz, Hüseyin Zan


Konu: Hasta çocuğunun iyileşmesi için mücadele eden bir annenin öyküsü.

ELVEDA (1967)

Yönetmen:Tunç Başaran
Senaryo:Sadık Şendil (*)
Görüntü Yönetmeni:Orhan Kapkı


Yapım:Arzu Film / Ertem Eğilmez, Nahit Ataman


Oyuncular: Kartal Tibet, Selda Alkor, Tanju Gürsu, Münir Özkul, Nurhan Nur, Suphi Tekniker, Ferah Nur, Funda Postacı, Nurlan San


Konu: Biri katil, diğeri polis olan iki arkadaşın öyküsü.

_____________________________________________

 (*) Wilson Mizner (1876-1933) ve Joseph Jackson’un (1894-1932) senaryolaştırdığı ve Tay Garnett’in (1884-1977) 1932 yılın-da yönettiği “One Way Passage” isimli Amerikan filminden uyarlama. Başlıca rolleri, William Powel (1892-1984), Kay Francis (1905-1968) ve Aline Mac Mahon (1899-1991)paylaşmışlardır.

EFENİN İNTİKAMI (1967)

Yönetmen: Yavuz Yalınkılıç
Senaryo: Murat Sertoğlu
Kamera:Kaya Ererez

Yapım:Pesen Film / Nevzat Pesen

Oyuncular: Salih Güney, Nilüfer Aydan, Erol Taş, M. Ali Akpınar, Okşan Arsoy, Hasan Ceylan, Aynur Aydan, Zeki Tu-nay, Bahri Özkan, Tevfik Soyurgal


Konu: İmam kimliği ile suç işleyen bir kanun kaçağı ve intikam alan bir efenin öyküsü.

ECELİNE SUSAYANLAR (1967)

Yönetmen :Ertem Göreç
Senaryo:Safa Önal
Görüntü Yönetmeni :Nejat Okçugil
Yapım:Er Film / Berker İnanoğlu


Reji Asistanı: Samim Utku, Kamera Asistanı: Mehmet Ali Özdemir, Negatif Kurgu: Aleko Aleksandru, Laboratuvar: Cavit Korkmaz, Abdullah, Işık Şefi: Mehmet Çakar, Şevket Yılmaz (Ender Işık Servisi), Prodüksiyon Amiri: İsmail Konca, (Saner Film Stüdyosunda hazırlanmış, Süperfon Stüdyosu’nda seslendirilmiştir)


Oyuncular : Fikret Hakan ((Murat Kullukçu), Nilüfer Koçyiğit (Zeynep), Kudret Karadağ (Pavyon Müşterisi), Kayhan Yıldızoğlu (Komiser), Selahattin İçsel (Osman), Süheyl Eğriboz, Yılmaz Köksal (Mehmet), Suzan Avcı (Şarkıcı), Turgut Özatay (Mahmut), Ali Ekdal (Sabri), Hasan Ceylan (Abdullah), Lütfü Engin (Rıza), Necip Tekçe (Rüstem), Ali Demir (Komiser), Hakkı Haktan (Müslüm), Ali Seyhan (Pavyon Müşterisi), Sadri Karan (Otelci Hamdi), Alp Aslan , Erdoğan Seren , Fedai Fedai, İsmet Erten , Nermin Özses, Doğan özinan, Mustafa Dik, Aşkın Dilek, Refik Onubil


‘Zeynep; “Bir derdin var senin. Farkındayım. Beni de uyutmaz oldu… Söyle de bileyim. Bir yardımım olmasa bile sanki ten kafesinden uğursuz bir kuş salıvermişsin gibi olur. Tıpkısına, benim yüreğim gibi hafifler.”
Murat; “Hiçbir derdim yok. Sorup durma. Sabah da temelli git. Gidersen essahtan ferahlayacağım.”


Zeynep; “Kıpır kıpırsın. Böyle bir dolusun. Uykunda, düşünde kalabalık var. Ne yana baksan tüfek namlusu görür gibisin… Beni kurtardın borçluyum sana. Ama bu halim borcumdan gelmiyor. Seni seviyorum, seviyorum.”
Murat; “Demin dediğim gibi sabahtan gideceksin. Burada kalamazsın artık. İkimize de yazık. Çünkü… Çünkü ben de seni seviyorum.”


‘Gecenin bir vakti Bölge Cezaevi’nden çıkan Murat Kullukçu. Cebinde mahkûm arkadaşı Namık Bey’in yazdığı mektup. (Ortağı Mahmut’tan delikanlıya iş vermesini istiyor.) Mutlu olması gerek ama karşılamaya gelen Musa Emmi gibi tedirgin. Hemen oralardangidecekmiş. Kanlılarından kaçtığını son-ra anlayacağız.


Beyoğlu’ndaki Deniz Kızı Barı. Dansöz şarkıcı Suzan Avcı, Sevim Tanürek’in sesiyle Suat Sayın’ın Rast eserini söylüyor. Murat işe başlamış. ‘Sakınılan göze çöp batar’ misali daha ilk gece kavga çıkar. Güzel dansözü saldıranlardan koruyor. ‘Mükâfatı’ da evinde sarmaş dolaş sabahlamak. Elbiselerini öpüp koklamasından ne durumda olduğu zaten belliydi.


Paul Mauriat Orkestrası’nın ‘Russie De Toujours’ uzunçalarındaki (1965) ‘Les Yeux Noirs’. Birbirlerine sarılmış yorgunluk giderirken genç kadın ‘dostu’ olmasını ister. “Beyler gibi giyinip kuşanacaksın. Racon keseceksin.” Delikanlı “Bu işin sadece lafı bile er kişiyi öldürür” diye reddediyor. Osman Emmi’ye yazdıkları; “Kavgaya silaha yeminliyken pisliğin belanın üstüne düştüm. Kaderim bana küskün bir defa. Boş yere mi çabalıyorum ne.”


‘Pavyon’a döndüğünde Mahmut Bey köpürüyordu; “Bir daha duyarsam yakarım çıranı… Cahilsin, kadın yüzü de görmemişsin diye boş veriyorum. Yoksa benim kovduğum kadına ‘merhaba’ diyemezsin, nerde kaldı sevişmek. Anladın mı?” O sırada Otelci Hamdi’den gelen telefonla Beyoğlu’nun başka bir yönünü tanıyoruz. Hamdi; “Böylesi 10 senede bir düşer. Bayılacaksın abicim. Kavlimizden bile fazlasını vereceksin.”


Mahmut; “Esnaf ağzı yapma bana… Nerde o afet dediğin kız?”


‘Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak’ diyebileceğimiz yolculuk. Çoğunluğu Anadolu’dan gelen genç kızlar. İlk durak Beyoğlu’nda bir otel. Aradıkları ‘namuslu’ bir iş. Bugün yarın derken ‘güler yüzlü’ otelci ve ‘iyiliksever’ bar sahibinin yardım eli uzanır. Kurulan kumpasın ne olduğunu anlayamadan pavyonda ‘müşteriye çıkarılırlar’.


Zeynep’i böyle bir durumda tanıyoruz. ‘Ahu gibi bir kız’. 20 gündür buralarda.düşününce ürpermemek elde değil Çorap fabrikasında iş bulmuş, pazartesiye başlayacak ve otele borcunu ödeyecekmiş. Tabii ‘paçasını kurtarabilirse’. ‘Vaat edilenleri duyunca Hamdi bile “Dünyaya kız gelmek varmış” diyor. “Apartman katı, peşin peşin 10 bin lira, araba.” Mahmut daha ileri gider; “Uçağın olacak, mücevherlerin.” Genç kız yapacağı şeyi öğrenmek isteyince abartı tersine döner; “Hiiç, geceleri kulübe geleceksin. Kibar beylerle arkadaşlık edeceksin. Dans edeceksin.” Belli ki çok güçlü bir kişiliği var. Yoksa şu yanıtı vermek çok zor; “Batsın o dediklerin… Beni kötü edeceksiniz. Para ile kahpe olacağım. Acımdan ölmeye razıyım. İstemem öyle parayı.”


Sonrasında gözdağı başlar. ‘Yüzüne 3 jilet atmak’ ve daha neler neler. Otelde İspanya’nın matadorlu tanıtım afişi var. ‘Arenadaki boğa’ ile ‘pavyondaki konsomatris’ arasında bir benzerlik kurulabilir mi? Fark ‘ölümün süreci’nde galiba. Hamdi’nin genç kızı Mahmut Bey’in pavyondaki odasına ite kaka sokuşu, çıkışı ise avucunda bir tomar banknotla. Durumu gören Murat işkillenmeye başlar. İçerdeki debelenmeyi duyunca artık daha fazla dayanamaz; “Bırak gitsin. İstemiyor. Yazık, günah. Sana yakışmaz.” Kavga dövüş kızı oradan kurtarıyor. Gazino patronunun sözleri savaş ilanı gibi. “Bunu senin yanına bırakırsam alçağım. Yılan deliğine girsen bulacağım seni.”


“Yalnızım bu ellerde içim hasret doludur//Kimsesizim dertliyim yolum gurbet yoludur.” Okmeydanı’ndaki evde onları daha yakından tanıyoruz. Ak Mestan’ın kızı Zeynep. “Nazilli’nin köyündenim ben. Bir abim var. Evermek istedi beni, zorla. Yaşlıydı adam. Ama bağı, bostanı, tarlası, mağazası vardı. İki de karısı. Nikâhsız… ‘Fakirsek hakir değiliz ağabey’ dedim. ‘Bilirsin cibilliyetini o herifin. Tefeci domuz, sarhoş cüce’ dedim. ‘Topuğuma eremeyen su, başımdan aşmaya kalkışı-yor sebep olma’ dedim. Dövdü.


Ben de o zaman…” Kaçıp İstanbul’a gelmiş. Abisi Sabri, belki de şimdi buralarda O’nu arıyor.

Kullukçunun Murat. Beyoğlu’ndan kurtulunca Tersane’de iş bulmuş. Tam anlaşılmıyor ama galiba Aksaraylı. 32 yaşında. “Pek çokları gibi ben de öç almaya kurban gittim. Köselerle aramızda kan davası vardı. Onlar da biz de dikene batmış kelebek gibi yaşıyorduk. Çırpıntılı, hem de umutsuz. Kurtuluş yoktu, biliyorduk.” Babasını vuran Rıza’yı öldürüp hapislerde çürümüş.
İki genç onca müşkül arasında birbirlerini severler. Kanlıları Abdullah, Rüstem ve Mehmet’in İstanbul’a gelişi ‘From Russia With Love’daki (1963) ‘Girl Trouble’ (Barry) ile. Ayrıca Mahmut’un çetesi ve Sabri’Yi Nikâhları ‘hemen, tezi tezine’. Gelinlik, şeker hiçbir şeye paraları yetmemiş. Murat (duvağı Cumhuriyet Gazetesi’ne sarıp verirken) şahit Müslüm rolündeki Hakkı Haktan’a “Bi zahmet götürüver Kapalıçarşı’ya. Parasını verdiydik duvağın. Kirasını ver üstünü al” diyor. Ama kanlılar ecel gibi. Saklanmanın oluru yok. Evlerini bastıkları gece Zeynep, Abdullah’ı öldürür. Murat “Eyvah, şimdi Sabri’ye de kan güdecekler. O’nun vebali de bende şimdi” demişti. Dediği gibi de olur. Kardeşini görmeye hapishaneye geldiğinde Rüstem ve Mehmet tarafından takip edilir. Bu sırada görüntüdeki Sultanahmet Camisi ve ‘Lawrence of Arabia’ (1962) (Maurice Jarre) filmin-deki Uvertür çok güzel. İki sahne sonra “Fatih’te Kıztaşı’nın ardında Bostan Sokak, 8 numaralı ev”de kanlar içinde yatıyordu. Artık av ve avcılar yer değiş-tirir. Bu kez kahramanımız onların peşinde.


İstanbul Ceza ve Tevkif Evi’ndeki helalleşme.
Murat; “Anasız büyüdüm. Babamı vurdular. 15 yılım karanlığa gitti. Hiç yaşamadım bu dünyada. Ama bir de seni gördüm. Sana deydim. Seni koktum (bir önceki gece dansözü ve elbiselerini koklamıştı ya neyse). Seni hepsinin, her şeyin yerine koydum. Gayrı görüşemezsek hakkını helal et.”


Zeynep; “Helal olsun.”Murat; “Ak güvercinim benim. Seni kanladım, kırdım kanadını. Yolundan ettim. Gene uçacaksın. Dağı, göğü, denizi göreceksin. Yorgun düşer de bir yere konarsan vallah ki ben o konduğun ağacım, taşım.” (Yazan: Murat Çelenligil)

 

ECELİN GELDİ YAVRUM (1967)

Senaryo ve Yönetmen:Nejat Okçugil
Operatör:Mehmet Ali Özdemir
Müzik:Necat Okçugil
Yapım:Yılmaz Film / Yılmaz Gündüz


Oyuncular: Yılmaz Gündüz, Pervin Par, Sevin. Pekin, Muhterem Nur, Saadettin Düzgün, Kudret Karadağ, Ali Ekdal

DÜŞMAN AŞIKLAR (1967)

Yönetmen:Ertem Göreç
Senaryo:Safa Önal
Kamera:Orhan Kapkı
Yapım:Akün Film/İrfan Ünal


Kurgu: Ertem Göreç, Yönetmen Yardımcısı: Ümit Can, Kamera Asistanı: Suat Pekak, Negatif Kurgu: Sezai Elmaskaya, Laboratuvar: Hilmi Başcan, Prodüksiyon Amiri: İbrahim Seven, Set Amiri: Basri Büyükcan, Set: Erdil Demirbağ, Yusuf Küçükömer, Yılmaz Angün,


Oyuncular: Semiramis Pekkan (Gonca), İzzet Günay (Tüccar/Vedat), Senih Orkan (Necmi Aktaş), Kenan Pars (Kenan Pars), Suha Doğan (Samim Argın), Muzaffer Tema (Muzaffer Tema), Cahit Irgat (Dr.Ömer Osman), Devlet Devrim (İnci), Behçet Nacar (Cemil), Danyal Topatan (Ferit)


Konu: Sevgilisini öldüren bir Kadının dramatik öyküsü.

DÖRDÜ DE SEVİYORDU (1967)

Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo :Bülent Oran
Yapım :Duygu Film / Ülkü Erakalın


Oyuncular: Selda Alkor, Ekrem Bora, Tamer Yiğit, Selma Güneri, Yusuf Sezgin, Aliye Rona

Konu: İstanbul'a göç eden taşralı bir ailenin öyküsü.