Yönetmen: Ertem
Göreç
Senaryo: Safa
Önal
Kamera: Nejat
Okçugil
Yapım: Er
Film / Berker İnanoğlu
Teknik Direktör: Samim
Utku,
Oyuncular: Kartal Tibet (Ferit), Nilüfer Koçyiğit (Ayşe), Zeynep Aksu
(Selma),, Muzaffer Tema (Muzaffer), Talât Gözbak (Personel Müdürü), Nevzat
Okçugil (Sevgi), Necabettin Yal (Semih), Asım Nipton (Halil usta), Necdet
Tosun, Selâhattin İçsel (Cemil), Faik Coşkun (Emlâkçı), Nermin Hoşses, Aynur
Akarsu, Talia Saltı, Ali Demir, Mehmet Büyükgüngör, Özdemir Akın, Arap Celal
Konu: Orta
halli lokantada iki işçi..
Ferit; “Gün olacak lüks bir yerde yiyeceğiz. Masamızda mumlar
yanacak, başucumuzda kemanlar çalacak. Şarap içeceğiz ve dans edeceğiz. Sen
tuvalet giyeceksin. Tırnakların uzun ve boyalı olacak. Ben de koyu renkler
içinde. Ellerimi taslarda yıkayacağım. Tıpkı filmlerdeki gibi.”
Ferit.. İzmir’in bir ilçesinden. Çiftçilik yapan babası
borçlanmış ve son iki yıl da kurak gidince faizle aldığı krediyi ödeyememiş.
‘Bütün araziyi’ kaybedip ölünce delikanlı çok zor durumda kalıyor. Babasıyla
kardeş çocuğu olan, Kanat Plastik Fabrikası sahibi Semih Bey’in yanına,
İstanbul’a gelir. Umduğu ölçüde iyi karşılanmasa da fabrikanın kazan dairesinde
‘15 lira yevmiye ile’ işe başlar. Çalıştığı yere yakın, iki sokak arkada ve
emlakçinin söylemi ile ‘muhterem bir mütekait olan’ Cemil Bey’in evinde ‘alt
katta büyük bir oda’ tutuyor. Fabrikada ‘işçi kızlarla alakalanmak yasak’.
Halil Usta’nın yemekhanede “Sakın ha” diyerek bunu belirtmesine karşın,
“İşimizi kaybederiz” diye direnen Ayşe ile arasında bir yakınlaşma olur.
Güzel Ayşe.. Kütahyalı, 3 yıl önce gelmiş İstanbul’a. Altı aydır
da Semih Bey’in yanında çalışıyor. ‘Bulduğu ile yetinen hali’nin Ferit’e
yetmeyeceğini, ne kadar istemesek de duyumsuyoruz. Buna rağmen, beraber
oldukları çayevi, lokanta ve ‘Kanlı Firar’ (1960) filminde Tahir ve Türkan’ın
yürüdüğü ağaçlı yoldaki mutlulukları çok güzeldi.
İstanbul’a gelişinden haftalar sonra, Semih Bey, geç kalmış daveti
yapar; “Karım görmek, tanımak istedi seni. Bir akşam bekleriz.” Ne olurdu bu
çağrı, delikanlının Ayşe ile ilişkisi başlamadan önce yapılsaydı. Ferit, bir
demet çiçekle gittiğinde, evin kızı Selma’nın yaş günü kutlaması vardı.
O gece, Semih Bey’in eşi Sevgi Hanım ve kızları Selma ile tanışır.
dans ederken sanki bulutların üzerinde gibiydiler. Selma, Ferit’in kollarında
şunları söylüyor ; “Birdenbire ne oldu bana?” Bu durum, onunla evlenmek isteyen
Fabrika Müdürü Muzaffer Bey’in gözünden kaçmaz. Ferit’in bir buçuk dakikalık
dans sırasında genç kıza yaşattıklarını başarabilmek için ne zamandır
uğraşıyordu. Ama, ‘Gençlik Balosu’nda Selma’nın söylediklerinden bu işin
olamayacağını zaten anlamıştık; “Seni beğeniyorum, ama sadece beğeniyorum. Oysa
ben, aşkla evlenmek istiyorum.
Bir bayram öncesi, Ayşe, hasta annesini görmeye gider. Gidiş
gelişteki tren sahnelerine bayıldığımız bu yolculuktan sonra Ferit için
bunalımlı günler başlıyor. Asıl aradığının Selma olduğunu anlamış ama işin
içinden nasıl çıkacağını bilemiyor. Ayşe, bebek beklediğini ‘müjde’ diye
söylediğinde, delikanlı sevinmek bir yana dayak yemiş gibiydi.
Her şeyin karman çorman olduğu bir gün gittiği meyhanede Nuray’ın
söyledikleri seçim yapmasını kolaylaştırır. “Biz de iyi aile evladıydık. Sonra
haramzadenin birine tutulduk. Evimizi, memleketimizi bıraktık, peşinden
buralara geldik. Önce, ne diller döktü, kanıma girdi o herif. Sonra da, çocuğum
olunca nikâhsız bırakıp kaçtı. 3 yaşında şimdi. Arada bir babasını sorar, ne
diyeceğimi bilemem çocuğuma.”
Ayşe ile evlenir. Semih Bey’in fabrikasından ayrılıp başka bir
yerde çalışmaya başlar. Bir oğlu olur ama karısının doğum sırasında ölümü ile
artık karar verme sırası Selma’nındır.
Yoksul evlerindeki küçük sofrada, Ayşe’nin söyledikleri; “Kemanlar
çalmıyor, mum da yok. Ama ikimiz beraberiz, değil mi?” (Murat Çelenligil –
Sinematürk Internet Veri tabanı)