Powered By Blogger

7 Ocak 2018 Pazar

SON HATIRA (1968)




Yönetmen: Ertem Göreç
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Nejat Okçugil
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu

Teknik Direktör: Samim Utku,

Oyuncular: Kartal Tibet (Ferit), Nilüfer Koçyiğit (Ayşe), Zeynep Aksu (Selma),, Muzaffer Tema (Muzaffer), Talât Gözbak (Personel Müdürü), Nevzat Okçugil (Sevgi), Necabettin Yal (Semih), Asım Nipton (Halil usta), Necdet Tosun, Selâhattin İçsel (Cemil), Faik Coşkun (Emlâkçı), Nermin Hoşses, Aynur Akarsu, Talia Saltı, Ali Demir, Mehmet Büyükgüngör, Özdemir Akın, Arap Celal

Konu: Orta halli lokantada iki işçi..
Ferit; “Gün olacak lüks bir yerde yiyeceğiz. Masamızda mumlar yanacak, başucumuzda kemanlar çalacak. Şarap içeceğiz ve dans edeceğiz. Sen tuvalet giyeceksin. Tırnakların uzun ve boyalı olacak. Ben de koyu renkler içinde. Ellerimi taslarda yıkayacağım. Tıpkı filmlerdeki gibi.”
Ferit.. İzmir’in bir ilçesinden. Çiftçilik yapan babası borçlanmış ve son iki yıl da kurak gidince faizle aldığı krediyi ödeyememiş. ‘Bütün araziyi’ kaybedip ölünce delikanlı çok zor durumda kalıyor. Babasıyla kardeş çocuğu olan, Kanat Plastik Fabrikası sahibi Semih Bey’in yanına, İstanbul’a gelir. Umduğu ölçüde iyi karşılanmasa da fabrikanın kazan dairesinde ‘15 lira yevmiye ile’ işe başlar. Çalıştığı yere yakın, iki sokak arkada ve emlakçinin söylemi ile ‘muhterem bir mütekait olan’ Cemil Bey’in evinde ‘alt katta büyük bir oda’ tutuyor. Fabrikada ‘işçi kızlarla alakalanmak yasak’. Halil Usta’nın yemekhanede “Sakın ha” diyerek bunu belirtmesine karşın, “İşimizi kaybederiz” diye direnen Ayşe ile arasında bir yakınlaşma olur.

Güzel Ayşe.. Kütahyalı, 3 yıl önce gelmiş İstanbul’a. Altı aydır da Semih Bey’in yanında çalışıyor. ‘Bulduğu ile yetinen hali’nin Ferit’e yetmeyeceğini, ne kadar istemesek de duyumsuyoruz. Buna rağmen, beraber oldukları çayevi, lokanta ve ‘Kanlı Firar’ (1960) filminde Tahir ve Türkan’ın yürüdüğü ağaçlı yoldaki mutlulukları çok güzeldi.

İstanbul’a gelişinden haftalar sonra, Semih Bey, geç kalmış daveti yapar; “Karım görmek, tanımak istedi seni. Bir akşam bekleriz.” Ne olurdu bu çağrı, delikanlının Ayşe ile ilişkisi başlamadan önce yapılsaydı. Ferit, bir demet çiçekle gittiğinde, evin kızı Selma’nın yaş günü kutlaması vardı.
O gece, Semih Bey’in eşi Sevgi Hanım ve kızları Selma ile tanışır. dans ederken sanki bulutların üzerinde gibiydiler. Selma, Ferit’in kollarında şunları söylüyor ; “Birdenbire ne oldu bana?” Bu durum, onunla evlenmek isteyen Fabrika Müdürü Muzaffer Bey’in gözünden kaçmaz. Ferit’in bir buçuk dakikalık dans sırasında genç kıza yaşattıklarını başarabilmek için ne zamandır uğraşıyordu. Ama, ‘Gençlik Balosu’nda Selma’nın söylediklerinden bu işin olamayacağını zaten anlamıştık; “Seni beğeniyorum, ama sadece beğeniyorum. Oysa ben, aşkla evlenmek istiyorum.
Bir bayram öncesi, Ayşe, hasta annesini görmeye gider. Gidiş gelişteki tren sahnelerine bayıldığımız bu yolculuktan sonra Ferit için bunalımlı günler başlıyor. Asıl aradığının Selma olduğunu anlamış ama işin içinden nasıl çıkacağını bilemiyor. Ayşe, bebek beklediğini ‘müjde’ diye söylediğinde, delikanlı sevinmek bir yana dayak yemiş gibiydi.

Her şeyin karman çorman olduğu bir gün gittiği meyhanede Nuray’ın söyledikleri seçim yapmasını kolaylaştırır. “Biz de iyi aile evladıydık. Sonra haramzadenin birine tutulduk. Evimizi, memleketimizi bıraktık, peşinden buralara geldik. Önce, ne diller döktü, kanıma girdi o herif. Sonra da, çocuğum olunca nikâhsız bırakıp kaçtı. 3 yaşında şimdi. Arada bir babasını sorar, ne diyeceğimi bilemem çocuğuma.”
Ayşe ile evlenir. Semih Bey’in fabrikasından ayrılıp başka bir yerde çalışmaya başlar. Bir oğlu olur ama karısının doğum sırasında ölümü ile artık karar verme sırası Selma’nındır.

Yoksul evlerindeki küçük sofrada, Ayşe’nin söyledikleri; “Kemanlar çalmıyor, mum da yok. Ama ikimiz beraberiz, değil mi?” (Murat Çelenligil – Sinematürk Internet Veri tabanı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder