Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Duygu Sağıroğlu
Foto Direktörü: Gani Turanlı
Müzik: Tuncer Aydınoğlu,
Metin Bükey Yaşar Güvenir
Yapım: Kadri Film / Kadri Yurdatap
Montaj: Özdemir
Arıkan, Laboratuar: Recai Karakaş, Arif Özalp, Ranaş Petridis, Osman
Bülent, Nevzat Dişiaçık, Altan Sertesen, Adnan Açıklaın, Hüseyin Demirayak, Reji
Asistanları: A. Bekir Demirkan, Mualla Ay, Kamera Asistanı: Raif
Aydın, Prodüksiyon Amiri: Adnan Uygun, Prodüksiyon Asistanı: Adil
Kıbıcı, Set Amiri: Atalay Saraç, Set Asistanlarıı: Erdil
Demirbağ, Ercan Akyıldırım, Işık Direktörü: Erol Batıbeki,
Yardımcıları: Ömer Ekmekçi, İlyas Kürtüm, Yusuf Avcı, Ar Direktör: Duygu
Sağıroğlu, (Acar Film Stüdyosunda hazırlanıp seslendirilmiştir.)
Oyuncular: Cüneyt Arkın (Orhan Gündoğdu), Amet, Sema Özcan (Ayşe),
Memduh Ün (Ziya), Aynur Aydan, Hüseyin Zan (Hacı), Aynur Akarsu (Nurhan),
Diclehan Baban (Rezzan), Oktay Gürsel (Zeki), Gülten Ceylan, Selahattin İçsel
(Hamdi), Haydar Karaer (polis Md.), Orhan Çoban, Selahi İçsel, Haydar Karaer,
Şarkıyı okuyan Gönül Yazar
Konu: Filmin
başında, güneşli bir kış günü, Orhan'ın çıktığı Üsküdar Ceza ve Tevkif Evi'ni
1960 yapımı iki filmde daha izlemiştik. ‘Ölüm Peşimizde’ filminde Nazif Usta
(Avni Dilligil) ile Namık (Senih Orkan) ve ‘Kanlı Firar’da Tahir (Ayhan Işık)
ve arkadaşları Hakkı (Atıf Kaptan) ve İstanbullu Avni (Semih Sezerli) hapis
cezalarını orada çekmişlerdi. Nedense kahramanlarımız böyle yerlere en az iki
kişinin 'refakatinde' girip yapayalnız çıkarlar. Orhan'ın eski mahallesi..
Hiçbir arabanın olmadığı sokaklar. (Mahalleler, araba olmayınca daha mı güzel
ne.) Lastik çizmeli oğlunun elinden tutmuş hızlı adımlarla yürüyen biri. Göz
göze gelip hafifçe selamlaşmaları.. ulmuş olan) ustura ile Her tarafı dökülen
bir ev. Orhan'la, sanki, 'bakışıyorlar'. Cüneyt Arkın yalnızca bu harap evle
değil, annesi, babası, kız kardeşi ile 'bakışıyor' gibi. [Ne olurdu, bir ok üç
adam yerine bunun gibi, ‘Canım Sana Feda’ (1965) gibi filmlerden daha çok
çevirseydi.] Ayşe ve Nurhan'ın kaldıkları (belki de) tek odalı (duvarında
Türkan Şoray'ın resmi asılı) ev çok etkileyici. Duvardan duvara gerilmiş
iplerde asılı çamaşırlar, ayakla çalışan EKO dikiş makinesi, kömürlü ütü. (Ama,
tüm bu zorluklara karşın.. Umut. O yıllardaki, 'olması gereken' değil 'olan'
umut.) Aynur Akarsu, Aynur Aydan, Gülten Ceylan. Her filmlerinde başrol kadar
güzel, başarılı ve senaryonun akıp gitmesini sağlayan sanatçılar. Yılbaşı
eğlencesinde, Orhan Çoban’ı hem de garson olmadığı bir rolde görüyoruz.
Derneğin muhasebecisi Hamdi Bey’i canlandıran Selahattin İçsel, 1960'daki ‘Ölüm
Peşimizde’ filminde bir mutemedi (İhsan) oynamıştı. Yine Memduh Ün'ün
canlandırdığı Hüsnü’nün bir soygun planı ile, bu filmdeki kadar feci bir
şekilde olmasa da, hayatını kaybetmişti. Sefertası ile yediği öğle yemeği ve
cam sürahinin boş olduğunu anlaması için bardağa su boşaltıyor gibi yapması
harikaydı. Hoş bir sahnede, Ahmet arabayla Ayşe’nin üzerine su sıçrattığında
birkaç günlük sakallıydı. Biraz sonra, Ziya Bey’i almaya gittiklerinde ise tıraşlı
görünüyor. Nevin Akkaya ve Abdurrahman Palay’ın seslendirdiği iki kimsesiz
insanın 'çifte merdivenli ev'in girişindeki konuşmaları.. Ayşe ; "Öğrendin
işte. Körüm, fakirim, kimsesizim. Bunun için ölmek istiyorum. Gidin, gidin
artık. Merhametinize ihtiyacım yok benim." Orhan ; "Neden
anlamıyorsun beni? Asıl merhamete muhtaç olan benim. O küçük köpek yavrusundan
başka kimsem yok. Yapayalnızım.. İnan bana iki kişi olunca acılara katlanmak
daha kolay olur." Soyguna giderken bile paltosunun yakasından çiçek eksik
etmeyen Diclehan Baban. İki önemli sahnede, Ziya Bey (Muhip Arcıman
seslendirmiş) soyacakları kasadaki paraları anlatırken ve Orhan, Ayşe\'nin göz
ameliyatı için gerekli 4-5 bin lirayı zorla almaya geldiğinde manikür yapan ve
oje süren (Jeyan Mahfi Ayral’ın seslendirdiği) Rezzan rolünde çok güzel. Ziya
Bey’in (şimdilerde unut tıraş olduğu sahne de öyle. Ustura kullanmaktaki
yeteneğini, ayrıca, Zeki'nin kolunda ve Orhan'ın yüzünde de gösterir. Hacı,
paraları alırken, kasanın içinden yapılan çekimler ‘Bire On Vardı’ (1963)
filmini anımsatıyor. Orhan'ın kayıkla gidilen (Peri Padişahı'nın olduğunu
söylediği) küçük adası. "Çocukluğumda karşıki evlerden birinde otururduk.
Annemin hoşuna gitmeyecek bir şey yaptığımı hissettiğim zaman kaçıp buraya
saklanırdım. Kız kardeşimden başkası bulamazdı." Filmin en çarpıcı
kısımlarından biri ; Görüntüde Sema Özcan'ın apaydınlık, güzel yüzü ve Orhan'ın
söyledikleri ; "..Yepyeni bir hayat kuracağız. Bozulmaz, yıkılmaz, sağlam
bir yuvamız olacak. Gürbüz, akıllı, namuslu çocuklar yetiştireceğiz."
'Küçük Sevgilim’de (1971) bestecisi Yaşar Güvenir’in söyleyeceği 'Sensiz
Saadet'i, burada Gönül Yazar’dan ve neredeyse soluk bile alamadan dinliyoruz.
Aynı melodinin, birkaç sahnede Metin Bükey Orkestrası tarafından çalınan şekli
de çok güzeldi. Ayşe, ameliyattan sonra evde Ahmet'i gördüğünde ve yılbaşı
eğlencesinden kaçarak sokaklarda amaçsızca koşarken dinlediğimiz 'Theme De
Candice' (Francis Lai) (1967) melodisi filme heyecan katıyor. (Yazan: Murat
Çelenligil)
ÖDÜL:
* 6. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (25
Mayıs – 5 Haziran 1969 )
► En Başarılı 3. Film
► Cüneyt Arkın “En başarılı erkek oyuncu”
Jüri Üyeleri: İlhan Filmer, Nevzat Pesen, Tarık Buğra, Altan Demirkol,
Çetin Şencan, Selçuk Altan, Sadık Şendil, Ali Cemali, Kamuran Kıratlı, Kaya
Çakmakçı, Meral Savcı, Işık Aras, Nüvit Kodallı, Melih Başar, Melih Üstüngör,
Erdoğan Bağlum
Memduh Ün Anlatıyor:
İnsanlar Yaşadıkça'yı yeniden izlediğimde eskimiş bir film duygusu
almadım. Ama yer yer fazla konuşmalar var. Duygu çok değerli bir insan olduğu
için, bu senaryo da onun etkisinde kalmış ve diyaloglarla pek oynamamışım.
Keşke oynasaymışım. Bu çokluk beni rahatsız etti.
Bir de sonlara doğru kurgu yanlışları gözlemledim. Örneğin,
finalde polisleri daha sonra kullanmak gerekirken, önce sokmuşuz görüntüye.
Çünkü kahramanlar adacığa sandalla giderken, güvenlik güçleri motor
kullanıyorlar. Çoktan adaya varmış olmaları gerekirken, biz finalde gördüğümüz
zaman, motor adaya ancak yaklaşıyor.
İnsanlar Yaşadıkça'yla Antalya Film Festivali'ne katılmış ve en
iyi üçüncü film ödülünü kazanmıştık. Ticari başarısı 7-7,5 gibi olmuştu. Filmi
25-26 günde çekmiştim.
Senaryoyu yazan Duygu Sağıroğlu asistanlık da yapmıştı bana
jeneriğe asistan olarak yazmadık adını, çünkü yönetmenlik yapıyordu aynı
zamanda, istememişti bunu. Aslında sahnelerin çoğunu birlikte çekmiştik.
Benim filmlerimdeki aşk sahneleri için bazı olumsuz
eleştiriler yapıldı. Haklı buluyorum çoğunu. Ben bu konunun uzmanı değilim
aslında. Aşk sahneleri bir senaryoda iyi anlatılmışsa çekebiliyorum. Ama aşkın
oluşumu, gelişimi senaryo da iyi sergilenmemişse ben de çuvallıyorum. Düzgün
bir başlama, düzgün bir gelişme ve aşkın iyice alevlenmesini ben kendi başıma
tasarlayamıyorum. Senaryoda etraflıca olması gerekiyor bu ayrıntılı süreçlerin.
Bu filmde de ben senaryoda olan şeyleri resimlemişim, fazladan bir şey
eklememişim. Ama filmde bir takip, kavga, gerilimli bir sahne olduğunda,
senaryoda ne kadar eksik de olsa, ben onu tamamlayabiliyorum filmlerde.
İnsanlar Yaşadıkça'daki insanlık durumları, bana oldukça yabancı
diyebilirim. Kör bir kız var, bir de gözü gören bir adam. Üç Arkadaş'ta da kör
bir kız vardı, ama biz orada masalsı, cinselliksiz bir dünya yaratmıştık Ben
filmlerimde kahramanlarımı kolayca yatak odasına doğru sürükleyemiyorum. Bu,
tabu galiba benim için. Her yönetmenin zayıf kaldığı yerler vardır, benimki de
bu. “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor” Kabalcı yayınları, Ağustos 2009”