Yönetmen: Osman
Nuri Ergün
Senaryo: Safa
Önal
Kamera: Nejat
Okçugil
Yapım: Er
Film / Berker İnanoğlu
Teknik Direktör: Samim
Utku
Oyuncular: Ekrem Bora (Sedat), Esen Püsküllü (Ayşe), Feridun Çölgeçen
(Fethi), Hüseyin Zan, Mine Soley (Aylin), Erol Taş, Kayhan Yıldızoğlu
(Komiser), Selâhattin İçsel, Ali Ekdal (Necdet), Asım Nipton (Reşit Usta),
Kazım Kartal, Nevzat Okçugil, Faik Coşkun (Naci), Lütfi Engin (İskender),
Muammer Gözalan (Doktor), Hakkı Kıvanç (Rıza’nın adamı), Erdoğan Seren
(Rıza’nın adamı), Sadri Karan, Orhan Aykanat
► İstanbul'un bir kenar mahallesi. Sokaklar, henüz 'benzin kokulu
demir yığınlarıyla tıka basa doldurulmamış. Annesini küçük yaşta kaybeden
Sedat, buradaki ahşap evlerden birinde babası Ahmet ile yaşamaktadır. Hiçbir
arabanın görülmediği bir sokakta büyüyen delikanlı, Reşit Usta'nın yanında oto
tamirciliği yapar. İlerde, şantöz sevgilisi Aylin'in "Yakışıklısın,
kuvvetlisin, cesursun.. Ne olur hep böyle olsak. Ayrılmasak hiç. Beni üzmesen,
dövmesen" diyeceği genç adam, zamanla, mahallesindekinden farklı bir
dünyanın da olduğunu anlıyor. Kısa sürede, kaçakçılık yapan işadamlarını haraca
kesen acımasız bir kabadayı olup çıkar
. ‘
Sedat şöyle diyecektir ; "Kuvvetliyim, cesurum. Tek
başıma bütün o ödleklere postamı koyuyorum. En namlısının dahi başı ancak
dizime diyebiliyor. Hepsinin bütün gizli dümenlerini biliyorum. Hepsi istediğim
haracı verirken kahroluyor ama başka çareleri yok. Karşımda hepsi talimli köpek
gibi duruyor.." İtiraz edenler de olur elbette. Ancak, ödemede iki gün
geciken ve biraz diklenecek gibi olan Naci'nin başına gelenleri görünce, bunun
pek de önerilecek bir davranış olmadığını anlıyoruz. Canlarından bezen Rıza,
Fethi ve İskender, Aylin'e şöyle diyorlar ".. Böyle adamı ne duyduk ne
gördük. Ne de bir daha görürüz. Her an tetikte. Hiçbir dümeni yutmuyor. Uyurken
bile gözleri açık yatıyordur Allah bilir. Bu iş ancak senin yardımınla olur..
Sedat'ı gebertebilmek için sana muhtacız." İskender'in ("Sana, 50
bin") ve Fethi'nin ("100 bin de benden") para önerilerini kabul
etmeyen Aylin, "Boşboğazlık edecek olursan yaşatmayız seni"
korkutmalarına da aldırmadan Sedat'ın evine koşar. Ama, orada hiç ummadığı bir
şeyle karşılaşır. Sevgilisi başka bir kadınla beraberdir. [‘Mazimdeki Kadın’da
(1969), bu kez Aynur Aydan onu yatakta Murat’la beraberken yakalamıştı.]
Yıkılmış bir durumda Fethi ve arkadaşlarına telefon eder. (Filmin sonuna doğru,
Ayşe de aynı telefon kulübesinden polisi arayacaktır.) Aylin, üstelik bir
karşılık beklemeden, "Sedat'ı öldürmeniz için yardım edeceğim size.
Fikrimi niçin değiştirdiğimi hiç sormayın" diyor. Sedat, Kilyos’taki
pusuda yaralanır. Hastaneye gelen komiserin sözleri ; "Her şeyi biliyoruz.
Ne zamandır peşindeydik senin. Onun için bildiklerini gizlemenin bir faydası
yok. Gırtlaklarına basarak para aldığın, güya tüccar Naci, gizlice mal kaçıran
antrepo sahibi İskender, Rıza ve otel sahibi Fethi, hepsine baskın yapıldı
bugün. Yakalandılar ve itiraf ettiler. Senin evini de aradık. İsimler,
mektuplar, evraklar, külliyetli de para bulundu.. Hepsine el kondu.. En az üç
seneden başlayacak cezan."
Cezaevinden çıkan Sedat'a babası önceleri, [Son Vurgun'daki
(1968) bir başka Sedat'ın (Cüneyt Arkın) babası Rıfat (Cahit Irgat) gibi] kızsa
da sonunda onu bağrına basar. Yanında tekrar işe başladığı Reşit Usta’nın
yaklaşımı çok içtendir ; "Tam zamanında geldin. İşler başımıza yığılmıştı
bizim de zaten.. Bir gün buraya döneceğini biliyordum.. (Oradaki delikanlıyı
tanıştırır) Necdet'i tanımazsın sen. 4 sene önce çırak olarak almıştım. Şimdi
senden benden usta kesildi. İçerden bir tulum al, işe başla bakalım."
Sonraki günlerde, Ahmet Baba’yı yatağa düşüren kalp sorunları evde bir ‘can yoldaşını
gerektirir. Çözüm, Necdet’ten geliyor; "Siz iyileşene kadar kız kardeşim
burada kalacak." Ayşe, büyük bir sabır ve özveriyle yardımcı olmaya
çalışır. Bu arada, Sedat'ın yeminli düşmanı Rıza, adamlarıyla şöyle;
"Çıkmış mahpustan, tahliye olmuş. Bir tamirhanede çalışıyormuş.. Dümen
tabi. Sedat gibi birisi o paraya eyvallah eder mi? Bizi uyutuyor aklı sıra.
Gafil avlayıp kurşunlayacak hepimizi.. Bu defa hesabı tamam diyorum. Biz
elimizi çabuk tutup işimizi bitireceğiz hayırlısıyla. Korkuyla yaşayıp, her
dakika ecel beklersem çıldırırım. Sedat ölmeden rahat yüzü yok bize."
Ayşe, Ahmet Baba’nın bakımı ile ilgilenirken, Sedat'la birbirlerine aşık
olurlar. Aylin onları ayıramayınca Rıza ile tekrar işbirliği yapar. (“Ne
olurdu, işler, biraz da biz gayret etmeden, yolunda gitse.” Haşmet, ‘Ah Güzel
İstanbul’ (1965) filminde böyle diyor ama..) Ahmet Baba, oğlunu korumak
isterken, Rıza ve adamları tarafından öldürülür.
Sedat'ın intikamı da acımasız olur. Ayşe, teslim olan sevgilisine
sarılıp şöyle diyor "Bekleyeceğim seni. Ne ceza verirlerse bekleyeceğim.
Ömrüm senindir Sedat."
Sedat, Ayşe ve fon müziği olarak kullanılan ‘Charade’ (Mancini)
(1963) melodisi ile filmin 27. dakikasından sonra karşılaşıyor.
Sedat; “Seni düşünüyorum hiç durmadan.. İçimden şarkılar söylemek
geliyor. Hayata, seninle, yeniden başlıyorum Ayşe.”
Ayşe; “Günlerdir boş yere üzülüyormuşum meğer. Beni aklından
bile geçirmiyorsun sanıyordum. Halimi anlayacaksın diye korkuyor, utanıyordum..
Bu duygular o kadar yeni ki benim için. Ne yapılır, ne söylenir bilmiyorum.”
(Yazan: Murat Çelenligil