Powered By Blogger

20 Ocak 2018 Cumartesi

CAFER BEY (1970)



Yönetmen: Tunç Başaran
Senaryo: Bülent Oran, Burhan Bolan
Operatör: Mike Rafaelyan
Yapım: Erman Film / Hürrem Erman
Şarkılar: Nurhan Damcıoğlu,

Oyuncular: Nejat Uygur, Ülkü Özen, Avni Dilligil, Şaziye Moral, Müjdat Gezen, Mümtaz Ener, Necip Tekçe, Feridun Çölgeçen, Mürüvvet Sim, Nizam Ergüden, Necdet Kökeş, Özdemir Akın, Sıdıka Duruer, Meral Kurtuluş

Konu: İyi yürekli bir sokak serserisiyle, sonları mutlu biten kör bir kızın öyküsü.


 1931 yılında Charles Chaplin’in senaryosunu yazdığı, yönettiği ve oynadığı “City Lihgts” (Şehir Işıkları) filminden uyarlama. (www.imdb.com)


BÜTÜN AŞKLAR TATLI BAŞLAR (1970)

Yönetmen: Aram Gülyüz
Senaryo: Ahmet Üstel
Foto Direktörü: Nedim Akanlar
Yapım: Üçok Film/ Ferhan Üçoklar

 Set Teknisyenleri: Hacı Fidan, Faik Hiçyılmaz, Reji Asistanları: Üstün Toroslu, Stephan Özçetinkaya, Kameraman: Faik Hiçyılmaz, Işıklar: Ender Işık Servisi: Mehmet Çakar, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Montaj: Özdemir Arıtan, Senkron: Arif Özalp, Negatif Montaj: Osman Bilen, Laboratuar: Recai Karataş, Tanaş Petridis, Dekorlar: Stavro Yuanidis, Prodüksiyon Amiri: Semih Sarıoğlu(Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Ayhan Işık, Sema Özcan, Münir Özkul, Aydın Tezel, Mürüvvet Sim, Nubar Terziyan, Zafer Önen, Renan Fosforoğlu, Necdet Kökeş, Sevim Sevil, Müşerref Çapın, Ayşin Akav, Sevim Deran, Kutlu Payaslı, Doğu Erkan, Hakkı Kurt, Ses Sanatçıları: Sevim Deran, Kutlu Payaslı,

KONU: Babası zengin bir fabrikatör olan Nevin okulu bitirdikten sonra ailesiyle Bursa’ya taşınmıştır. Yıllar sonra arkadaşlarıyla buluştuğu okul balosunda etkileyici bir genç adamla tanışır. mek zorundadır. Meteliksiz bir çapkın olan Murat zengin bir av için fırsat kollamaktadır. Maddi durumunu gizlediği genç kıza kendini bin bir oyunla zengin bir işadamının oğlu olarak tanıtır. Bursa’ya dönen Nevin Murat’ı ailesiyle tanıştırmaya hazırlanırken genç adama kötü bir haber gelir. Nevin ve ailesi onu Bursa’da ağırlamak yerine Murat’ın İstanbul’daki köşküne misafir gelecektir. Ne yapacağını şaşıran Murat kendine yine zengin süsü vererek oyunu sürdürür


 

BÜLBÜL YUVASI (1970)

Yönetmen: Nejat Saydam
Senaryo: Bülent Oran (Muazzez Tahsin Berkant'ın romanından)
Kamera: Melih Sertesen
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Acar Film / Murat Köseoğlu

Yönetmen Yardımcısı: Fikret Tınaz, Işık Şefi: Cevdet Arıkan, Kameraman: Tangör Toydemir, Montaj: Özdemir Arıtan, Ses Kayıt: Tuncer Aydınoğlu, Ses Kayıt: Bican Afşar, İsmail Karakaş, Stüdyo Teknisyenleri: Recai Karataş, Arif Özalp,Nevzat Dişiaçık, Alişan Sertesen, Saadettin Özmutlu, Şarkılar: Berkant, Belkıs Özener, Prodüksiyon Amiri: Sedat Demir,

Oyuncular: Türkan Şoray (Nerime), Murat Soydan (Feridun Bey), Tanju Gürsu (Nejat), Zeynep Tedü (Nesrin), Aliye Rona (Süheyla Hanım, Uğur Kıvılcım (Zerrin), Nedret Güvenç (Hatice Hanım), Ergun Köknar (Flütçü Memo) Müşerref Çapın (Nuriye Teyze), Muammer Gözalan, Doktor), Zeki Sezer (Uşak), Vahit Volkan (Aşçı), Sema Tamer (Hemşire), Hüseyin Salıcı (Doktor), Renan Fosforoğlu (Avukat), Mehmet Büyükgüngör (Nikah Memuru), Birtane Güngör, Küçük Yıldız: Nuray Yıldız (Güler), Enver Dönmez,

Konu: Babası Rasim Bey’in iflası ve ölümü ile çok zor durumda kalan Nerime ve annesi Hatice Hanım, akrabaları fabrikatör Feridun Bey’in çağrısı ile İstanbul’a gidiyorlar. “Bu benim ilk yolculuğumdu. Çocukluğumu geçirdiğim bu güzel yerlerden, zavallı babamı kara topraklarda bırakarak ayrılıyordum.

Annem hasta ve zayıftı. Bizi, çağrıldığımız yeni dünyalarda kimbilir ne olaylar bekliyordu.” Süheyla Hanım ise, oğlunun bu davetinden hiç hoşnut değil. Köşk bahçesinin bir köşesindeki Bülbül Yuvası’nda zaten hiç sevmediği bir dolu ‘parazit’ akraba varken bu yeni gelenler iyice canını sıkmıştır. “

Feridun mutlaka benim ailemden bir kızla evlenecek. Rahmetli kocamın ailesinden hiç kimse bu kapıdan içeri adım atamaz… Bir gün gelecek buradan kaçmaya mecbur edeceğiz.”

Süheyla Hanım, oğlunun iş gezisi nedeniyle İstanbul dışında olmasından yararlanarak, onları küçük bir odaya yerleştirir. “Babamın hayatta kalan tek akrabaları, bu zengin insanlar anneciğimle beni eski eşyaların bulunduğu bu tozlu tavan arasına atıvermişlerdi…Uşak, ertesi sabah bize eski elbiseler verdi. Süheyla Hanım. Daha yol yorgunluğumuz geçmeden çamaşırhanedeki kirli çamaşırların temizlenmesini annemin üstüne yıkıvermişti. Anacığım hizmetçilerin hizmetçisi olmuştu… Zavallı annemin hastalığı gün geçtikçe ilerliyordu. Geceleri inleyerek geçiriyordu. Bense, kütüphaneden gizlice aldığım kitapları durmadan okuyor, kendimi geleceğe hazırlamaya çalışıyordum.”
Nerime, bir gün Bülbül Yuvası’ndaki yakınları ile karşılaşır. Köşk’teki acımasız ve mutsuz kişilerin aksine, onlar yoksul ama neşeli ve hoşgörülüdürler. Anneleri Nuriye Teyze, kemancı Nejat, hem piyanist hem bestekâr Zerrin ve nişanlısı Memo, ortanca kardeş gitarist Fahriye, Bülbül Yuvası’nın jönü ve bateristi Ferit, en küçük numara (ağız melodikası Güler. ” Nerime ve annesinin mutlu oldukları tek yer orasıdır. Feridun Bey, Köşk’e dönmüş ama Nerime’ye mesafeli davranmaktadır. Bahçede gösterişli bir davet verilirken tavan arasındaki odada ölen Hatice Hanım’ın Feridun Bey’e bıraktığı mektup, onun Nerime’ye olan davranışlarını değiştirir. ‘Dışarıdan lise sınavlarına girip’ okulu bitirmesini, yemeklerde onlarla birlikte olmasını ve fabrikanın muhasebesinde çalışmasını sağlar. Genç kız, Feridun’un onunla evlenmek istemesiyle bir anda sınıf değiştirmiş gibidir. (Murat Çelenligil ) 


 

BUĞULU GÖZLER (1970)

Senaryo ve Yönetmen: Safa Önal(Türkan Şoray’ın hikayesinden)
Foto Ditrektörü: Cengiz Tacer
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Kervan Film/Ümit UtKU, Melih Üstüngör

Reji Asistanı: Erol Erdoğan, Alp Derilgen, Kamera Asistanı: Hüseyin Arlı, Prodüksiyon Amiri: İsmail Konca, Sesleri Alan: Becip Sarıoğlu, “Buğulu Gözler” Beste: Özdemir Erdoğan, Arajman Şarkı: Sezen Cumhur Önal, Şarkılar: Belkıs Özener, Dublaj Yönetmeni: Sacide Toroğlu, Montaj ve Senkron: Mustafa Kent, Megatif Montaj: Hüsamettin Üren, Teknik Elemanlar: Hikmet Kuyucu (Şef), Selahattin Kaya, Hayrettin Çakmak, Renk Uzmanı: Turgut Ören,(Lale Film Stüdyosu ve Saner Film Renkli laboratuarlarında hazırlanmıştır).

Oyuncular: Türkan Şoray, Murat Soydan, Önder Somer, Semra Yıldız, Atilla Ergün, Kayhan Yıldızoğlu, Necip Tekçe, Muammer Gözalan, Leman Akçatepe, Nazan Arın, Takiha Saltı, Vahit Volkan, İsmail Varol, İkizler: Tülin – Pelin Oran,

Konu: Çocuklarından birini trafik kazasında yitirmesi ve diğerinin de kaybolmasıyla yaşamları kâbusa dönüşen bir ailenin dramı.

► Büyükada.. Güzel bir otelin 602 ve 603 numaralı odalarında kalan iki aşık ; Canan ve Faruk. Daha sonra buraya balayı için gelecekler ve bu kez aynı odada kalacaklar..

Faruk (Abdurrahman Palay’ın sesiyle) ; “30 yaşındayım. Hiç bu kadar mesut olmamıştım..

Sana bu kadarcık da olsa yaklaşmak ne güzel.”Kalabalık İstanbul caddeleri. Orhan Kemal’in bir kitap deposunda 400 lira aylıkla çalışan ‘Filiz’i de belki oralardadır. Birkaç alışveriş sahnesinde filesini doldurmaya çalışan Canan. İnsan sarrafı büyükannesinden başka kimsesi yok. ‘Bir Demet Menekşedeki (1973) Nesrin gibi ‘hayatını dikişle kazanıyor’. Mühendis adayı Erginle, aylardır duygusal bir ilişki içinde. Evlilikten önce yakınlaşmak isteyen delikanlıya şunları söylemişti ; “Ben böyle gördüm böyle öğrendim. Düğün isterim. Tel duvak isterim. O güne kadar aramızda hiçbir şey olamaz.”Genç kız, iş teslimi nedeniyle eve geç geldiği bir gün Ergin ve büyükanneyi konuşurlarken bulur. Delikanlının davranışları ve gözünün yükseklerde olması yaşlı kadını rahatsız etmiş. Torununa şunları söylüyor; İyi ki erken geldi bu Ergin. Sen yokken uzun uzun konuştuk. İyice tanıdım. Korkarım senden daha iyi tanıdım onu.. İnsanca yaşamak, daha çok kazanmak için çalışmak güzel bir şey. Lakin, gözünü hırs bürümüş bu adamın. Başka bir şey düşünmüyor, konuşmuyor. Genç kız, kendisinin aylardır anlayamadığını bir konuşmada anlayan büyükannesinin ne kadar haklı olduğunu, yazık ki onun ölümünden çok sonra anlayacak. Modaevi sahibinin Dikiş diken pek çok kız var. Ama.. manken bulmak çok zor şeklindeki mankenlik önerisini Yapamam, beceremem diye çekiniyorum. Gösterişten hoşlanmıyorum diyerek kabul etmez.Fakat, sıkıntılı günlerin eşiğindedir. Büyükannesinin kalp krizi sonucu ölmesi ve desteğine en çok gereksinim duyduğu bir dönemde, okulunu bitiren Erginin staj için 2 yıl Paris’e gitmesiyle iyice yalnız kalır. Gelen mektuplarda, Cananın özlemle beklediği sevgi sözcükleri yerine, oralardaki gösterişli (ama, belki de nice acılar saklı) yaşantı var ; ..Her yeri, her şeyi hayretle sevinçle seyrediyorum. Buralarda olmanı, gecelere gündüz aydınlığı veren pırıl pırıl ışıkları, bitip tükenmeyen hiç durmayan kalabalığı, bulvar kahvelerini, parkları, müzeleri görmeni isterdim. ‘Pigalle’ diye bir gece kulübüne gittik.. Yüzlerce kişilik bir renk, ses ve müzik masalı yaşadım.Zaman akıp gider. Canan sonraları Boş ümitlerle, beklemekle geçen budala senelerime acıyorum şimdi diyecektir. Havaalanında Erginin geleceği uçağı beklerken, hemen yanı başındaki bir delikanlıyı (Faruk) sevdiği kız (Jale) (Tijen Par seslendirmiş) şu sözlerle terk ediyor ; Benim için uzak, üvey bir akrabadan başka bir şey değilsin. Yakışıklısın. Ama, ben zengin, hırslı, para kazanmayı ihtirasla seven, mevki sahibi bir erkek istiyorum. 

Avrupaya uçuyorum ben. Moda ve televizyon çalışmaları yapacağım. Canan ve Faruk, bambaşka duygular içinde oldukları o an, ilerde birbirlerine büyük bir sevgi ile bağlanacaklarını nereden bilsinler.. Nihayet, ‘New York-Paris-Roma-İstanbul-Karaçi seferini yapmakta olan 529 sefer numaralı Pan American uçağı’ Yeşilköy Havalimanına iner. İner inmesine, ancak, gördükleri Cananın dünyası karartıyor ; Erginin kolunda bir kadın ve kadının da kucağında bir çocuk var.

Her şeyi anlayan genç kızın, mezarı başında büyükannesine söyledikleri ; Çok yalnızım büyükanne. Şimdi sana daha çok muhtacım. Ne diyeceğini biliyorum Ergini daha ilk günden gözüm tutmamıştı. Gülümse çocuk. Hayata, insanlara karşı daha cesur ol. Daha güçlü ol. 

Bir arkadaşına Öyle çalımlar atacağım ki, sonunda inanacak, affedecek beni diyen Ergin, amacına ulaşamaz. Onu terk eden Canan, Modaevi sahibinin önerisini kabul eder. Bir hafta sonu, 5 dakika ara’da tekrar karşılaştığı Farukun sözleri ; Şu halimize bakın. Pazar günü, tek başımıza bir sinemada vakit geçirmeye mecbur olacak kadar yalnızız. Filmin ikinci yarısını görmemiz şart değil. Hava da güzel. Çıkalım mı? Bundan sonra olacakları ben anlatırım size. Kız sevdiğine kavuşacak. Kötü adam da belasını bulacak. Filmin ikinci yarısını gerçek hayatlarında yaşarlar. Beraberlikleri büyük bir aşka dönüşür. Sizi.. seni bilmem ama ben ne pazarları ne de başka bir gün artık yalnız değilim galiba. Faruk.. Önceleri ‘gemi havuzunda işçiyken sonraları varsıl arkadaşı Necmi’nin ortağı olur. 60’larda önemli bir kavram olan ‘emek’ ve bunun simgesi olan ‘eller’ Faruk’ta belirgin bir şekil alıyor. Birçok sahnede, konuşurken iri iri açtığı elleri var Farklı renkte iki atın çektiği fayton.. Dil Burnu piknik alanında unutulan pardösü.. Kaçan vapur.. Kaldıkları otel. Evlenirler. İkiz kız çocukları olur ; Dilek ve Uğur. Doktor, Canana Farukla aralarındaki kan uyuşmazlığı nedeniyle bir sonraki hamileliğin tehlikelerinden söz eder. (O, bu durumu çocuğum olmayacak diye algılıyor.) Sakin geçen 4 yıldan sonra, Faruk’un eski sevgilisi Jale, Avrupa’dan döner. Her şeyin güzel gittiği (fırtına öncesi sessizlik günlerden bir gün Dilek, annesinin elini bırakıp karşı kaldırımdaki baloncuya koşarken hızla gelen bir kamyonun altında kalır. Perişan durumdaki Canan, çocuğunu hastaneye yetiştirmek isterken o acele ile Uğur’u orada unutuyor. 

Doktorların çabaları Dilek’i kurtarmaya yetmez. Aile için karabasan gibi günler. Üstelik, Uğur da kaybolmuş. Jale Yanınızda kalmaya geldim. Bu acı, bu kötü günlerinizde sizleri yalnız bırakmayacağım diyerek eve yerleşir. Asıl amacı Faruk’u elde etmek. Acılı annenin durumunu daha da kötüleştirmek için elinden geleni yapar. 

Cananın, en ümitsiz anında Gidiyorum. Almanya’da bir konfeksiyon fabrikasında iş buldum. Trenim biraz sonra kalkacak. Peşime düşme. Beni arama.. Ben artık anne olamam Faruk. Senin mukaddes olan babalık hissine cevap veremem. Seni ömrüm boyunca seveceğim, ama, ayrılmaya, kadere teslim olmaya mecburum diye bir mektup bıraktığı gün Uğur bulunur. İstasyonda, birbirlerine sarılmışken Belkıs Özener’in sesinden dinlediğimiz ‘Buğulu Gözler’ devam eder. (Murat Çelenligil / Sinermatürk)