Powered By Blogger

29 Ocak 2018 Pazartesi

AĞIT (1971)

Senaryo ve Yönetmen:Yılmaz Güney
Foto Direktörü Gani Turanlı
Müzik: Arif Erkin
Yapım: Güney Film/Yılmaz Güney

Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Reji Asistanı: Ahmet Soner, Kamera Asistanı: Raif Aydın, Set Amiri: Nizam Ergüden, Set: Hikmet Tülek, Ercan, Resimler: Ali Atmaca, Editör: Şerif Gören, Ören Film stüdyosunda renklendirilmiş ve Lâle Film stüdyosunda seslendirilmiştir

Oyuncular: Yılmaz Güney, Selmin Hürmeriç, Hayati Hamzaoğlu, Bilal İnci, Atilla Olgaç, Yusuf Koç, Şahin Dilbaz, Nizam Ergüden, Tülay Arkun, Oktay Yavuz, Osman Han, Dündar Aydınlı, Oktay Yavuz,

KONU: Çobanoğlu (Yılmaz Güney) saçları eşek tıraşlı, yanık yüzlü, korkusuz ve yörenin en belalı kaçakçısıdır. Çevrede 'Beyaz Donlular' adıyla anılan bir kaçakçı çetesinin de reisidir. Dört adamıyla on yıldan beri dağlarda, mağaralarda yaşar. Zaza'lardan oluşan bu 'Beyaz Donlular' jandarma takibi altındadırlar. Yörenin dayanılmaz sıcağı altında, beyaz şemsiyeleriyle, beyaz uzun donlarıyla ve mavzerlerini gizleyen ince beyaz pelerinleriyle dikkati çeken kaçakçılar, bıçak sırtında bir hayatı yarı aç yarı tok sürdürmeye çalışmaktadırlar.

Kaçak mal alış-verişlerinde aracılık ve komisyonculuk yapan Ramazan'la (Bilal İnci) Sarı Veli (Oktay Yavuz), hatırı sayılır tüccarlardan Nizamettin Efendi'nin (Nizam Ergüden) bir işi için, Beyaz Donlular'ı aramaktadırlar. Eşkıyaların barınak yerleri olan Viranköy'deki mağaralara geldiklerinde çevreleri Çobanoğlu'nun silahlı adamları tarafından sarılmıştır. Sonunda 'hayırlı bir iş için' geldiklerine inanılır ve durum anlaşılır. Nizamettin Efendi'nin göndereceği dört teneke afyon, İncesu köyündeki alıcılara zamanında teslim edilecektir. Çobanoğlu ile Nizamettin efendi pazarlığa otururlar ve sonunda anlaşırlar. Çobanoğlu ayrıca bir külot pantolon, en iyisinden bir mintan, iki kilo sabun, elli mermi ve on paket de tütün ister. Nizamettin Efendi'yle el sıkışırlar.

Ancak komisyoncu Ramazan'ın niyeti kötüdür. Sarı Veli'nin de aklını çelip başka bir eşkıya çetesinin reisi olan Osman'la konuşmaya giderler. Osman ve adamları Beyaz Donlular'a pusu kurup saldıracaklar, ilk kurşunda Çobanoğlu'nu öldürdükten sonra da dört teneke afyonu aralarında paylaşacaklardır.

Çobanoğlu ve adamları eşeklere yükledikleri mallarla kayalıkların arasından geçerlerken, bir taşın yuvarlanışıyla durumu sezerler. Çobanoğlu adamlarına, "Yayılın..." diye bağırır. Tam bu anda da kayalıkların arasından yaylım ateşi başlamıştır. Osman eşekleri bırakırlarsa onları öldürmeyeceklerini söyler ama, Osman kurşunlarla delik deşik olmaktan kurtulamaz.
Eski bir binanın önünde arabasıyla bekleyen yabancı kaçakçılara mallar teslim edilir. Çobanoğlu kendisine kurulan tuzağın ve bu kalleşliğin kimin fikri olduğunu anlamak için Ramazan'ı bulur. Paniğe kapılan Ramazan kendini aradan sıyırıp tüm suçu Sarı Veli'nin üstüne atar. Çobanoğlu adamlarıyla Veli'nin evini basar. Veli kaçmaya çalışırken Sivaslı'nın (Yusuf Koç) kurşunuyla ölür.

San Veli'nin öldürülmesinden sonra jandarma başçavuşu, Ramazan'ı sorguya çeker ve kaçakçıların yerlerini öğrenmeye çalışırken, Çobanoğlu ve adamları bir dere kenarındadırlar. Çobanoğlu, Nizam Efendi'den aldığı sabunla çamaşırlarını yıkar. Mehmet Emin (Hayati Hamzaoğlu) suya girip yıkanır, kimi dikiş diker, kimi aynayla yüzüne, dişlerine bakar.

Takibe çıkan jandarmalar, bir tepenin yamacında kaçakçıları sıkıştırırlar. Kaçarlarken Çobanoğlu sol böğründen vurulur. Ağır yaralıdır. Arkadaşları onu bir sırığa bağlayıp, omuzlarında mağara yakınına taşırlar. Mehmet Emin, gece köye inip doktor hanımı (Selmin Hürmeriç) bulur ve durumu anlatır. Doktor hanım kuşkuludur, yaralının kim olduğunu sorar. Mehmet Emin, "Gelmezsen Çobanoğlu ölür," diyerek durumun önemini belli eder. Doktor hanım bu ismi duymuştur. Çobanoğlu'nun bulunduğu mağaraya giderler. Gerçekten de Çobanoğlu kan kaybetmekte ve durumu giderek kötüleşmektedir. Doktor hanım hemen işe girişir; kurşunun çıkartılması gerekmektedir öncelikle. Gerekli hazırlık yapılır. Kurşun çıkarılırken acıyla kıvranan Çobanoğlu'nun sesi civardan duyulmasın diye eşkıya arkadaşları hep bir ağızdan türkü söylemeye başlarlar.

Bu ilginç dayanışma örneği Doktor hanımın ilgisini çekmiş ve etkilenmiştir. Türkü ve operasyon sürerken Çobanoğlu bayılır. Mehmet Emin, Doktor hanımı eşeğe bindirip Bekir'le köydeki evinin yakınlarına bırakır. Genç kadın arkalarından bakarken elinde kırlardan toplanmış bir demet çiçek vardır.

Okulda hastalara, çocuklara sağlık muayenesi yapan Doktor hanım, Çobanoğlu'nun durumunu merak edip yola çıkar. Çobanoğlu iyileşmiştir. Birlikte Viranköy'ü gezerler. Doğduğu evi gösterirken birden bir uğultu başlar. Dağlardan kayalar yuvarlanır, her taraf toz duman içindedir. Bir süre sonra uğultu kesilir. Sık sık dağlardan kopup gelen kayalar köyü viraneye çevirmiştir. Anası kayalardan, babası kan davasından yitip gitmiştir Ramazan'ın. On dört yaşındayken sevdiği Hatice de...

Ramazan, jandarmaya Çobanoğlu'nu bulabilecekleri ve gizlendiği yerleri tek tek gösterir. Ramazan'ın verdiği bilgilerle iz süren jandarma, Çobanoğlu ve adamlarını kuşatır.
Çatışma sırasında Mehmet Emin ve diğerleri vurulur. Bu sırada oralarda olan Ramazan kaçıp bir mağaraya gizlenmiştir. Onu takip eden Çobanoğlu, Ramazan'ın bulunduğu mağaraya girer ve tavandan sızan küçük bir ışığa ayna tutarak ecel terleri döken Ramazan'ı bulur. Silahını ateşler ve Ramazan'ı öldürür. Öcünü almıştır.


Tüm adamlarını yitiren Çobanoğlu tek başına kalmıştır artık. Dağlar haramdır ona. Birden Doktor hanımı hatırlayan Çobanoğlu köye iner, ona bir can borcu vardır. "Veda etmeye geldim, bizi yanlış anlama, sana düşkünlüğümüz kara kaşın, kara gözün için değildir. Biz ilk defa insan kıymeti bilen birini görmüşüz. Hakkını helal et, eyvallah..." deyip vedalaşır ve gider. Doktor hanım üzgündür. Göz alabildiğine uzanan boş düzlükte Çobanoğlu yürümektedir ve bir silah sesiyle irkilip yere düşer. Bir kurşun daha... Çobanoğlu'nun sonudur bu. “71”

Ödüller:

Adana Altın Koza Film Festivali'nde (1971)
► En İyi Film,
► En İyi Yönetmen,
► En İyi Senarist
► En İyi Erkek Oyuncu “Yılmaz Güney”
► En İyi Görüntü Yönetmeni “Gani Turanlı”

Jüri Üyeleri: Çetin A.Özkırım, Yarık Dursun K., Tanju Akerson, Aliye Rona, Sabahat Filmer, Önder Küçükerman, Mahmut T. Öngören, Nevzat Güyer, Altan Gürman, Sacide Ener, Mücahit Beşer
* Türk Sinema Derneği'nin sinema yazarları arasında düzenledigi 1971-1972 mevsimimin en iyi 10 filmi' soruşturmasında ► En Iyi Film seçildi.

* Milliyet Sanat dergisinin açık oturumunda Ağıt'ın Venedik Film Festivali'nde elemeyi geçip ‘İlk 10 Film' arasına girmesi nedeniyle

► Yılmaz Güney 'Yılın Sanatçısı' seçildi.

* Yedinci Sanat dergisinin düzenledigi, 'konusuyla, anlatımıyla, oyun düzeniyle ulusal nitelikler taşıyan tüm zamanların (1914-1972) en iyi 10 Türk filmi' soruşturmasında

► 7. oldu. 

AFACAN KÜÇÜK SERSERi (1971)

Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Bülent Oran
Görüntü Yönetmeni: Enver Burçkin
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Kervan Film/Ümit Utku

Oyuncular: Menderes Utku (Afacan), Sadri Alışık, Bahar Erdeniz, Muzaffer Tema, Güzin Özipek, Suna Pekuysal, Mürvet Sim, Handan Adalı, Necdet Yakın, Birbahar Kerigan, Aysel Güzel, Faik Coşkun, Renan Fosforoğlu, Nuri Tuğ, Şeref Misafirleri: Fikret Hakan, Nebahat Çehre, Engin Çağlar, Nazan Şoray, Arzu Okay, Cihangir Gaffari, Kuzey Vargın, Cavidan Dora, Aliye Rona, Rengin Arda, Mualla Sürer, İsmail Dümbüllü Birincilik Ödülü

Konu: Yıllar sonra annesinin şarkıcı olduğunu öğrenip ondan nefret eden terkedilmiş bir çocukla, temiz yürekli serseri ruhlu bir adamın öyküsü,

► 8. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (1 – 10 Haziran 1971)
► Sadri Alışık “En İyi yardımcı erkek oyuncu”
► Menderes Utku “En iyi çocuk oyuncu”

Jüri Üyeleri: Selahattin Alakavuk, Nevzat Pesen, Melih Başar, Altan Demirkol, Ali Cemali, İlhan Filmer, Zeki Sözer, Erhan İmset, Selçuk Altan, Nedret Güvenç, Esat Özveren.
► Milano Çocuk Filmleri Festivali

► Ülkü Erakalın “ 



ADINI ANMIYACAĞIM (1971)


Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Fuat Özlüer
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film / Türker İnanoğlu

Kamera Asistanı: Hüseyin Karındoyuran, Beste: İsmet Nedim, Suat Sayın

Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Gül), Cüneyt Arkın (Engin), Nubar Terziyan (Şevki), Cihangir Gaffari (Cemil Arkan), Fatma Karanfil (Oya), Sedef Eder, Ali Demir, Muammer Gözalan (Hakim) , Mürevvet İşsever (Hizmetçi), Muzaffer Yenen (komutan)


Konu: Gül, ünlü bir şarkıcı iken hukukçu, genç ve yakışıklı bir yedek subay olan Engin’le (Cüneyt Arkın) evlenip evinin kadını olmuştur. Çıkan savaş nedeniyle Kore’ye giden Engin’in orada şehit olduğu haberi bir kız çocuğu doğuran Gül2ü perişan eder. Bir süre sonra kemancısı Cemil’in (Cihangir Gaffari) ısrarıyla tekrar sahneye çıkan Gül, gün geçtikçe daha çok içmeye başlamıştır. Cemil gizli duygular beslediği Gül’ün içkisine ilaç koyarak evine götürüp ona sahip olmak ister. Çantasını bırakıp kaçtığı evde Gül öldü sandığı Engin’le karşılaşır. Tam mutluluğa yeniden kavuştuklarını sandığı anda Cemil’in tacizleri buna engel olur. Çantayı vermek bahanesiyle eve çağırdığı Gül’e saldıran Cemil’le kisini bir arada gören Engin olayı yanlış yorumlar ve boşanırlar. Kızını da yanına alan Engin’den ayrılan Gül tekrar sahnelere döner ama içkinin de etkisiyle batakhanelere kadar düşer. Bunu duyan Engin Gül’e gelirken kaza geçirir ve kör olur. Gül gizlice Engin’in yanına Seher adıyla bakıcı olarak girer. Artık büyümüş kızı Oya’ya (Fatma Karanfil) da piyano dersi vermeye başlar. Bu arada kızının peşine düşen Cemil konusunda da Oya’yı uyarır, ama genç kız Gül’ü dinlemez. Gül’ün ısrarı ile ameliyat olup gözleri açılan Engin Seher olarak bildiği Gül’ü bulamaz. Cemil ise sarhoş edip evine götürdüğü Oya’ya tecavüz etmek isterken onların izini bulan Gül tarafından öldürülür. Cinayet konusunda hiç konuşmayan Gül2ün annesi olduğunu öğrenen Oya, babasından onu savunmasını ister. Engin kızları için kendini feda eden Gül’ün başından beri suçsuz olduğunu anlamıştır. Gül’den özür diler ve onu savunarak beraatini sağlar. Anne , baba ve kızları şimdi geleceğe daha bir umutla bakmaktadırlar... 

ADALETiN BU MU DÜNYA (1971)

Yönetmen: Yılmaz Duru
Senaryo: Türkan Duru
Görüntü Yönetmeni Suat Kapkı
Yapım: Kartal Film / Ünsel Aybek

Oyuncular: Selda Bağcan, Önder Somer, Aydın Tezel, Tijen Doray, Süheyl Eğriboz


Konu: Alkolik kocasını yeniden yaşam döndürmek için mücadele veren ünlü bir şarkıcının yükseliş ve düşüşü. 

ACI (1971)

Senaryo ve Yönetmen: Yılmaz Güney
Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Özleyiş Film / Nami Dilbaz 

Kurgu: Şerif Gören, Işık Asisyanı: Turgut Köse, Ses Kayıt: Necip Sarıcıoğlu, Senkron: Mustafa Kent, Celal Köse, Prodüksiyon Asistanı: Cevat Alkan, (Ören Film Stüdyosunda hazırlanmış, Lale Film stüdyosunda seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Yılmaz Güney (Çiçek Ali), Fatma Girik (Zeliha) Hayati Hamzaoğlu (Haceli Ağa), Mehmet Büyükgüngör (Avanos Dayı), Oktay Yavuz (Elmas), Osman Han (Haceli’nin adamı), Dündar Aydınlı (Haceli’nin adamı), (Haceli’nin adamı), Niyazi Gökdere, Şahin Dilbaz (Ördekl), Nizam Ergüden, Kudret Karadağ

Konu: Filmin ana teması pişmanlık üzerine kurulmuş. 15 yıllık hapislik yaşamından sonra, yıllar önce öldürdüğü adamın Avanos oğlunun celladını karşısında görünce şoka girmiştir. Zelha davranır. Avanos dayı tüm kinini kusar Ali'nin üzerine. Ali af diler... Yalvarır... Günahının cezasını on beş yıl hapiste yatarak çekmiştir. İhtiyar Avanos ne elini öptürür, ne de affeder. Çünkü Ali onun için hala 'gavurun dölü' ve 'eli kanlı zalim'dir. Çiçek Ali ise, "Ben öksüz büyüdüm, kimim kimsem yok, babam ol benim," diyerek yalvarmasını sürdürse de Avanos dayı acımasızdır. Onu evinden kovar ama Ali gitmez. Baba-kız Ali'nin üstüne yürürler, Zelha sopayla kafasına vurur, elleriyle başını korumaya çalışan Ali birbiri ardına inen darbelerin etkisiyle oracıkta yığılır kalır. Sonra baba-kız çevrede biriken köylülerden de çekinerek yaralı genci kulübelerine taşırlar.

Olay çevrede çabuk duyulur. Ali'nin, kan davalısı olan Avanos'a gelip af dilemesi Haceli ağanın hoşuna gitmez. Adamları toplayarak gelişmeleri öğrenir. Ali'yle yüz yüze gelip meselenin aslını öğrenmek istemektedir. Adamlarından Zülfikar, Murtaza ve Durali, Ali'yi arar.

Günler geçer. Başı kanlı sargılar içinde Avanos'un evinde yatan Ali iyileşir. Aralarındaki gerginlik artık sona ermiştir. Avanos ve kızı da pişmandır. Artık Ali evin oğlu gibi olmuştur Bu yüzden de Ali çok mutludur, günlerini tarla sürerek geçirmektedir. Haceli'nin üç adamı Ali'yi tarlada bulurlar ve ağalarının kendisiyle görüşmek istediğini söylerler. Haceli'nin tüm derdi Ali'yi tekrar kendi yanına çekmektir. Ama unuttukları bir şey vardır, Çiçek Ali artık eski Ali değildir. Davet üzerine Haceli'nin evine gittiğinde kesin tavrını ortaya koyup, "Eskiden öldürmeyi marifet bilirdik. Ne zaman ki adam öldürdük, mahpus damlarını, taş duvarları, zindanları tanıdık, kapılarda ağlaşan kadınları, kızları, anaları gördük, anladık ki, bizim yaptığımız iş iş değildir, benim anladığım delikanlı doğruluğun, mertliğin ve ekmeğin delikanlısıdır," der. Artık Çiçek Ali resti çekmiştir ve Haceli'nin kirli emellerinden yana değildir.

Zelha ile babası Avanos, Ali'ye alışmışlardır. O nereye gitse yolunu gözlemektedirler. Ali bir dönüşünde kırlardan topladığı çiçekleri Zelha'ya verir, hediyeler getirir. Aralarında saf ve duygusal bir yakınlık oluşur. Günler böylece sürüp giderken Haceli ve adamları Ali'yi rahat bırakmazlar bir türlü. Ali ve Avanos dayı tarlalarına giderlerken yollarının üzerinde Haceli'yle karşılaşırlar. Haceli'nin yanında adamları da vardır. Haceli, Ali'ye buralardan gitmesini ister ve tehditler savurur. Hava gerginleşir ve birbirlerine girerler. Avanos'un başı taşla ezilir. Köylüler yetişmese Ali'yi de öldüreceklerdir. Saldırganlar Ali'yi kanlar içinde bırakıp kaçarlar.

Ali, Zelha'nın kolunda hastaneden çıktığında gözleri bağlıdır. Bastonla yürümektedir. Çünkü başına aldığı darbelerden kör olmuştur. Zelha'ya göre artık buralarda onlara hayat yoktur. "Başımızı alıp gidelim," diye yalvarır Ali'ye. Ama Ali öcünü almadan gitmek niyetinde değildir. Zelha'dan çan bulmasını ister. Koyun ve develerin boyunlarına takılan, yürüdükçe ses çıkaran metal çanları bulup getirir Zelha.

Bir sabah tarlalarına giden köylüler çan sesleri duyarlar. Sesler köy yakınlarından gelmektedir. Zelha korkuluklara, ağaç dallarına ipler germiştir. Çanları iplere dizer, kayalar üzerine koyar. Zelha ipi çektikçe çan çalar, Ali çanın geldiği yere ateş eder, çanları vurur. Zelha böylece, düşmanlarına karşı Ali'nin gözü, Ali'nin eli ayağı olacaktır çanların yardımıyla. Ali, Avanos dayının silahıyla, Zelha'nın işaretiyle çan seslerinin geldiği yöne ateş eder ve bu talim günlerce sürer...

Haceli bir ihbarla dağdaki yerlerini öğrenir Ali ve Zelha'nın. Üç adamıyla dağlara tırmanırken, Zelha mağara aralığından onları görür. Ali'yi elinden tutup bir kaya aralığına bırakır. Çanı kayalardan aşağı sarkıtır ve beklemeye başlarlar. Düşmanlardan Durali çana yaklaştığında çan sesi gelir, Ali sesin geldiği yöne kurşunu basar. Durali vurulmuştur. Kayalar arasında yer değiştiren Zelha, Ali'ye çanıyla işaret verip bu kez de Murtaza'nın vurulmasını sağlar. Çanın boynuna dolandığı Zülfikar da bir kurşunla yere devrilmiştir. Zelha saklandıgı yerden çıkarken Haceli'nin kurşunuyla' vurulup düşer.

Ali seslerin geldiği yöne ateş edip Haceli'yi vurur. Haceli de onu görüp ateş etmiştir. Çan sesleri durmuştur. (Agah Özgüç, “Bütün filmleriyle Yılmaz Güney, syf:314)

¸ İtalyan "spagetti westernlerinin özelliklerini taşıyan kan davası karşıtı bir deneme. Filmin ana teması pişmanlık üzerine kurulmuş. Yılmaz Güney' in hem yönetmenliğini yapıp hem de başrolünü oynadığı film, Fatma Girik' in gazino çalışmaları nedeniyle hızlı bir çalışma temposu içinde 14 günde çekildi. 15 yıllık mahpusluk yaşamından sonra, yıllar önce öldürdüğü adamın ailesine gidip bağışlanmasını isteyen, düşman kapısında it olmaya bile razı olan Çiçek Ali rolüyle ilginç bir tipleme çizer Yılmaz Güney.

Filmin son sahneleri son derece hareketli ve başarılı. Dağlarda silahıyla atış talimleri yaptığı sahnelerde Güney, giydiği beyaz giysileriyle samuraylara gönderme yapar. Düşmanları tarafindan gözleri kör edilen Çiçek Ali’ye Zelha rolündeki Fatma Girik yardımcı olur. Ağaç dallarına, kayalara ve gerdiği iplere çanları bir bir dizer ve Güney çan seslerini duyduğu yöne doğru ateş eder. Önce "Çan” adıyla yazılıp sonra da “Acı” olarak değiştirildi.

ÖDÜL
3. Adana Altın Koza Film Şenliğinde (1971)
► En İyi 2. Film.
► Fatma Girik “ En İyi Kadın Oyuncu”
► Yılmaz Güney “En iyi Erkek Oyuncu”
► Metin Bükey'de “en iyi Müzik”.



 Agâh Özgüç’ün “Bütün filmleriyle Yılmaz Güney” isimli kitabında, Film Yapımcısının Başak film adına Üveyiz Molo olduğu belirtilmekte ise de, Özgüç’ün Türk Filmleri Sözlüğü isimli kitabının ilgili sayfasında ve 5555 Afişle Türk Sineması (Türker İnanoğlu) kitabının ilgili sayfasında yer alan afişte film Yapımcısının Özleyiş film sahibi Nami Dilbaz olduğu görülmektedır.

27 Ocak 2018 Cumartesi

ZİNDANDAN GELEN MEKTUP (1970)

Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Özdemir Birsel
Kamera: Çetin Tunca
Yapım: Hisar / Özdemir Birsel

 Işık Şefi: Mazhar Eröz, Asistanı: Çetin Uzun, Cevdet Yener, Reji Asistanı: Sami Güçlü, Kamera Asistanı: Yaşar Memişoğlu, Montaj: Sezai Elmaskaya, Senkron: İhsan Yanık, Negatif Montaj: Ali Berkan, Laboratuar : Ziya İnsel (Şef), İbrahim Güzel, Şükrü Güzel, İsmail Güzel, Sesleri Alan: Vural Tekeli, Fon Müziği: Marko Buduris, Prodüksiyon Amiri: Arif Eriş, Ar Direktör: Stavro Yuanidis, (Ses film stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir )

Oyuncular: Ayhan Işık, Mine Mutlu, Turgut Özatay, Ali Şen, Zeynep Tedü, Gülistan Güzey, Ekrem Gökkaya, Asım Nipton, Arif Eriş, Hüseyin Salıcı, Oktay yavuz, Ali Demir, Dündar Aydınlı, Erol Şen, Lütfü Engin, Giray Alpan, Mustafa Zengin, Küçük Yıldız: Müslim Ertuhi


Konu: Düşman işgali altındaki Batı Trakya Türklerinin anayurda iltica etmek için yaptıkları mücadelenin öyküsü 



ZEYNO’M (1970)


Senaryo ve Yönetmen: Nuri Akıncı
Kamera: Sami Acun
Müzik: Cuma Pamuk
Yapım: Yaşar Film / Nuri Akıncı

Oyuncular: Fatma karanfil, Oktay Gürsel, Oktar Durukan, Birsen Şen, Giray Alpan, Özcan Bilge, Hamdi Oktay


Konu: Zeyno kızın dramatik aşk öyküsü. 

ZEYNO (1970)

ZEYNO (1970)

Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Bülent Oran, Erdoğan Tünaş
Kamera: Orhan Kapkı
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Akün Film / İrfan Ünal

Oynayanlar: Yılmaz Güney, Hülya Koçyiğit, Aliye Rona, Mümtaz Ener, Enis Fosforoğlu, Nubar Terziyan, Ali Seyhan, Muammer Gözalan

Konu: Anadolu’da bir köyde yaşayan Battaloğlu ile ile Çavuşoğlu aileleri arasındaki kan davası yıllardan beri sürüp gitmektedir. Bu nedenle köy halkı da adeta ikiye ayrılmıştır. İki aile arasındaki gerginliğe kimse bir çözüm bulamamıştır. Son olarak Çavuşoğulları'ndan Murat'ın (Yılmaz Güney) dayısı öldürülünce olaylar daha da büyür. Hatçe Ana (Aliye Rona) kana kan istemektedir. Oğlu Murat'a, dayısını öldüren Bekir'i (Oktay Yavuz) bulup öcünü almazsa sütünü helal etmeyeceğini söyler. Battaloğulları'ndan katil Bekir can korkusuyla İstanbul'a kaçmıştır.

Murat silahını da yanına alıp kan düşmanını bulmak ve öldürmek üzere İstanbul yollarına düşer ve kente iner. Murat kısa bir süre Hukuk Fakültesi'nde okumuştur, bu yüzden biraz da olsa İstanbul'u bilmektedir, ama yine de yabancı bir kenttir İstanbul. Önce akrabalarından Salih Reis'i (Nubar Terziyan) ziyaret eder. Salih Reis kan davasına karşıdır. Ama Murat'ı ikna edemez. Murat, Bekir'i aramaya koyulmuştur. Bu arama sırasında, bir caddede "İmdat!!" diye bağıran mini etekli bir kızla karşılaşır. Hemen yardımına koşar kızın. Ancak, bu, zengin çocuklarının kendi aralarında oynadıkları bir oyundur. Kızın züppe arkadaşları Murat'ın taşralı saf kimliğiyle alay ederler. Ama genç kızın ilgisini çekmiştir Murat ve ondan özür diler.

Sonraki günlerde isminin Zeynep (Hülya Koçyiğit) olduğunu öğrendiği kızla karşılaşıp konuşacaklar, zaman zaman buluşacaklardır. Zeynep Tıp Fakültesinde öğrencidir. Murat Zeynep'i fakültede de ziyaret eder. Özellikle de Zeynep, Murat'ın sıcak gülüşünden etkilenmiştir.

Murat İstanbul'daki yakını Asım'dan (Ali Seyhan) Bekir'in gizlendiği evi öğrenir. Gece yarısı evin bahçesine girip pencereden Bekir'i görür. Silahını çekip tam vuracağı sırada birden irkilir. Zeynep evdedir çünkü. Bekir, Zeynep'in ağabeyi, kan düşmanı Battal Ağa'nın (Mümtaz Ener) kızıdır. Murat, Bekir'i öldüremez, büyük bir acıyla bahçeden çıkar ve ortadan kaybolur. Zeynep uzun süre sevdiği erkeği göremez ve Murat'ın ortadan yok oluşuna da bir anlam veremez. Meraklanan Zeynep, birlikte yemek yedikleri Salih Reis'e uğrar ve Murat'ın köye döndüğünü öğrenir.

. Battaloğulları'ndan katil Bekir can korkusuyla İstanbul'a kaçmıştır.
Murat silahını da yanına alıp kan düşmanını bulmak ve öldürmek üzere İstanbul yollarına düşer ve kente iner. Murat kısa bir süre Hukuk Fakültesi'nde okumuştur, bu yüzden biraz da olsa İstanbul'u bilmektedir, ama yine de yabancı bir kenttir İstanbul. Önce akrabalarından Salih Reis'i (Nubar Terziyan) ziyaret eder. Salih Reis kan davasına karşıdır. Ama Murat'ı ikna edemez. Murat, Bekir'i aramaya koyulmuştur. Bu arama sırasında, bir caddede "İmdat!!" diye bağıran mini etekli bir kızla karşılaşır. Hemen yardımına koşar kızın. Ancak, bu, zengin çocuklarının kendi aralarında oynadıkları bir oyundur. Kızın züppe arkadaşları Murat'ın taşralı saf kimliğiyle alay ederler. Ama genç kızın ilgisini çekmiştir Murat ve ondan özür diler.

Sonraki günlerde isminin Zeynep (Hülya Koçyiğit) olduğunu öğrendiği kızla karşılaşıp konuşacaklar, zaman zaman buluşacaklardır. Zeynep Tıp Fakültesinde öğrencidir. Murat Zeynep'i fakültede de ziyaret eder. Özellikle de Zeynep, Murat'ın sıcak gülüşünden etkilenmiştir.

Murat İstanbul'daki yakını Asım'dan (Ali Seyhan) Bekir'in gizlendiği evi öğrenir. Gece yarısı evin bahçesine girip pencereden Bekir'i görür. Silahını çekip tam vuracağı sırada birden irkilir. Zeynep evdedir çünkü. Bekir, Zeynep'in ağabeyi, kan düşmanı Battal Ağa'nın (Mümtaz Ener) kızıdır. Murat, Bekir'i öldüremez, büyük bir acıyla bahçeden çıkar ve ortadan kaybolur. Zeynep uzun süre sevdiği erkeği göremez ve Murat'ın ortadan yok oluşuna da bir anlam veremez. Meraklanan Zeynep, birlikte yemek yedikleri Salih Reis'e uğrar ve Murat'ın köye döndüğünü öğrenir.

. Hatçe Ana peşine düşmüştür Davut'un. Bir köşede kıstırıp onu öldürür ve kocasının intikamını almış olur.

Köyde yine davullar zurnalar çalmaktadır. Büyük bir şenlik vardır. Batta Ağa kızı Zeynep'i köyün genç ağalarından Cemil'le evlendirecektir. Murat düğün alayının içine atıyla dalar ve Zeynep'i kaçırır. Aşıklar kaçarlarken arkalarından yaylım ateşine tutulurlar. Delik deşik olan Zeynep ve Murat tren istasyonuna geldiklerinde kanlı, cansız bedenleriyle attan düşerler. Birlikte kaçacakları tren de gitmiştir. 

FİLMİ İZLE 


ZALİM (1970)

Yönetmen: Rahmi Kafadar
Senaryo: Melahat Gürses
Foto Direktörü: Yılmaz Ceylan
Yapım: Gürses Film / Melahat Gürses

Oyucular: Fikret Hakan, Tijen Par, Mümtaz Alpalan, Talat Gözbak, Hüseyin Zan, Sadri Alışık, Ayşin Sümer, Sami Ayanoğlu, Kadri Ögelman, Atıf Kaptan, Kadir Savun, Faik Coşkun, Mümtaz Ener,

Konu: Masumlarla zalimlerin mücadele öyküsü.


ZAGOR (1970)

Senaryo ve Yönetmen: Mehmet Arslan
(Benolli ve Galliano’nun
Zagor adlı çizgi romanından)
Kamera: Özdemir Öğüt
Yapım: Özdeyiş Film / Nami Dilbaz

Set Amiri: Engin Dağdelen, Yardımcıları: Çetin Uzun, İhsan Yurt, Ender Işık Servisi, Operatör Asistanı: Nihat Çifteoğlu,

Oyuncular: Cihangir Gaffari, Yılmaz Köksal, Nükhet Egeli, Kazım Kartal, Nihat Ziyalan, Yavuz Selekman, Hüseyin Zan , Asım Nipton, Meral Kurtuluş, Yaşar Güçlü, Lütfi Engin, Zeki Sezer,


Konu: Western tadında bir film. Cihangir Gaffari, Kazım Kartal, Yılmaz Köksal ve Yavuz Selekman kötü adamlara karşı alınan intikamın öyküsü 

YUVASIZ KUŞLAR (1970)

Yönetmen: Mehmet Dinler
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Cengiz Tacer
Yapım: Melek Film / Şahan Haki

Reji Asistanı: Aykut Düz, Kamera Asistanı: Ali Özügül, Set Fotoğrafları: Yavuz Taner, Bican Avşar, İsmail Karataş, Senkron: Arif Özalp, Işık Şefi: Kenan Eryılmaz, Ses Kayıt: Tuncer Aydınoğlu, Dublajı İdare Eden; Zafer İnan, Laboratuar Elemanları: Recai Karataş, Tanaş Petridis, Osman Bilen, Nevzat Dişiaçık, Hüseyin Demirayak, Ali Çiçek, Cemal Dursun, Yapım Sorumlusu: Semih Sarıoğlu, (acar Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

 Oyuncular: Filiz Akın (Nermin), Ediz Hun (Murat Tekin), Münir Özkul (Kuşbaz Recep), Serpil Gül (Mine), Suzan Avcı (lale Sevil), Hüseyin Zan (Polis Şefi), Müşerref Çapın (Leman), Şefik Doğan (Gamsız), Nubar Terziyan (Hüsnü), Hüseyin Salıcı (Ağır ceza üyesi), Vahit Volkan (Lale’nin adamı), Nubar Kamçılı, Çocuk Oyuncu: Ömercik “Ömer Dönmez “ D.1959

Konu: Jenerikte, Ajda Pekkan, Maria Tanase’nin ‘Aseara Ti-am Luat Basma’ (Dün Sana Bir Eşarp Aldım) şarkısını Bora Çakır’ın yazdığı Türkçe sözlerle söylüyor; ‘Ben Bir Köylü Kızıyım’. Bu sırada Nermin savaşır gibi makyaj yapmaktadır.
Pudralar havada uçuşur, yüzde boyanmadık yer kalmaz, yapay benler konur, takma kirpik ve peruk takılır. Tüm bu hazırlık, o geceki konuklara oynanacak küçük bir oyun içindir. Genç kız üst kattaki odasında böyle bir uğraş içindeyken, alt katta babası Hüsnü Bey, görücü gelen Galip Bey ve Leman Hanım’ı ağırlamaktadır.

“Kerimenizi görmek için sabırsızlanıyoruz. Oğlum her zaman bize ondan bahsederdi. Dürüstlüğünü, hanımlığını anlata anlata bitiremezdi. Böyle bir kızınız olduğu için iftihar edebilirsiniz.. Bu zamanda sizin kerimeniz gibi kız nerde Hüsnü Bey.. (Şimdikilerin) Kimi ‘hipi’, kimi ‘bitıls’ havasında. Kimisi de flört, içki, dans, kumar sevdasında.” Sohbet bu şekilde devam ederken Nermin, konukların gözlerini fal taşı gibi açan bir giysi ile ve “Hello, canikolar” diyerek odaya girer; “Sizi beklettim cicim, pardon.

Akşam çok geç yattım, çok da içtim. Şimdi de ‘çivi çiviyi söker’ diye bir iki kadeh attım. Geceki partide tam 20 bin kaybettim babacığım.. Ne o, 20 bini çok mu gördün bana? ) Geçen akşam 50 bin kaybettiğim zaman ‘canın sağ olsun’ demiştin, unuttun mu? Siz poker bilir misiniz, mami? Ben öğretirim mamişko. Sizi de götürürüz cici baba.” Bu şekilde devam eden gösteri, görücülerin “Bu ne rezalet” diyerek evden ayrılmalarıyla sona erer. Hüsnü bey bu oyunun nedenini anlamıştır. Yalnız kaldıklarında şöyle konuşur ; “Murat için yaptın bu haltı değil mi?” Ona göre, Nermin’in çok sevdiği Murat ‘ömrü kadınlarla geçen bir serseri’dir. (Hüsnü Bey’i seslendiren Rıza Tüzün, (i)’yi biraz fazla vurguluyor.) Bu olumsuz düşünceleri, filmin, ancak sonunda değişecektir. Nermin, babasının kuşkularını aktardığında, Murat kendisini şu şekilde savunur ; “Kadınlarla ilgim vardı Nermin, saklayacak değilim. Ama, seni tanımadan evveldi. Mazimi toprağa gömdüm şimdi. Sensiz geçen günleri yaşanmamış sayıyorum, inan.” Diğer kadınlarla, ama en önemlisi nefes kesen bir sarışın olan Lale ile ilişkisini bitirir. Meyhanedeki ‘bekârlığa paydos’ gecesinde, arkadaşları Kuşbaz (ve Gamsız)’ın söyledikleri olacak kötü şeyler için bir uyarı gibi ; “..Ya Lale ne olacak? Ötekileri bilmem ama Lale’yi kolay kolay hayatından silemezsin. Başına bela açar insanın.” Evlenirler. Ömer’in doğumu mutluluklarını arttırır. Ancak, kimden geldiği belli olmayan mektup ve telefonlar onları huzursuz etmeye başlar. Anlaşılacağı gibi, bunları Murat’ı unutamamış olan Lale yapıyor. “Başlangıçtı onlar. Düşündüğüm başka usuller de var.. Yalnız sevgi değil gurur da karıştı aramızdaki hesaba. Mutlaka ödeşeceğiz Murat, mutlaka.” Bir gün, parkta top oynayan Ömer’in üzerine araba sürülür. Nermin, şoförün sarışın bir kadın olduğunu söylediğinde, bu kadarı bile kocasının her şeyi anlamasına yeter. “Dışarı çıkmam lazım. Bir iş randevum vardı.. Çabuk dönerim Nermin” diyerek evden ayrılan Murat’ın geri gelişi yıllar sonra olacaktır. Hesap sormaya giden kocasını izleyen Nermin, onların ‘beraberliklerini’, aralarında bir ilişki var diye yorumlar. Lale, tartışırlarken “Şimdi anladım bana dönmeyeceğini.


Rahat bırakacağım seni. Herkes rahat bırakacak. Yüzüne kimse bakmayacak” diyerek Murat’ın yüzüne kezzap atıyor. Murat, perişan bir halde Kuşbaz ve Gamsız’ın evine sığınır. Ailenin tekrar bir araya gelmesi Gamsız’ın ve dillendiremedikleri aşklarını çok sevdiğimiz Kuşbaz ile Mine’nin çabalarıyla olabilecektir. (Murat Çelenligil “Editör” – Sinematürk Internet veritabanı” 

YUMRUK PAZARI (1970)


Senaryo ve Yönetmen: Semih Evin
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi
Yapım: Sultan Film / Ünsel Aybek


Oyuncular: Ünsel Aybek, Yeşim Soydan, Münir Özkul, Atilla Ergün, Aynur Aydan, Sami Hazinses, Nezihe Güler, Hakkı Kıvanç, Reşit Çıldam, 

YUMURCAK KÖPRÜALTI ÇOCUĞU (1970)

Yönetmen: Türker İnanoğlu
Foto Direktörü: Çetin Gürtop
Senaryo: Erdoğan Tünaş, Fuat Özlüer
Yapım: Erler Film / Türker İnanoğlu

Oyuncular: Filiz Akın (Selma), Cüneyt Arkın (Nihat Ak), Necdet Tosun (Trafik Ahmet), Sedef Ecer (Ayşe), Sami Hazinses (Viraj Ali), Kadir Savun (Korna Mehmet), Adnan Mersinli (Stepne Recep), Nevin Nuray (Aysel Oynak), Behçet Nacar (Bekir), Hulusi Kentmen (Hilmi Orkan, Nubar Terziyan (Komiser), Haydar Karaer (Doktor), Ahmet Turgutlu (Dondurmacı), Lütfi Engin (Yoğurtçu), Mustafa Yavuz (Domatesci), Ali Seyhan, Nermin Özses (Komşu), Süha Doğan (Tayfur), Çocuk Oyuncu: İlker İnanoğlu (d:1965)

KONU: Taksi şoförü Nihat (Cüneyt Arkın) ile Selma (Filiz Akın) iki çocuklarıyla birlikte İstanbul'un kenar mahallerinde mutlu bir yaşam sürerler. Tek dertleri oğulları Yumurcak'ın gereğinden fazla yaramaz oluşudur. Yumurcak, yaşından beklenmedik bir haylazlıkla mahalleyi her gün birbirine katar. Arkadaşlarının topunu çalıp evlerin camını kırıp, dondurmacıdan, yoğurtçuya her bir esnafı arkasından koşturur. Annesiyle birlikte gittiği kadın hamalında bile uslu durmayıp tüm kadınları peşine takıp İstanbul'un ortasında peşinden koşturur. Babası Nihat ise oğlunun kumbarasına her gün attığı parayla onu yaramazlıklarından vazgeçirmeye çalışır ama bu da pek fazla bir işe yaramaz.


Bir gün Nihat'ın taksisine Aysel adlı bir pavyon kadını biner. Başı dertte olan kadını kurtaran Nihat sonra bu kadının şoförü olarak çalışmaya başlar. Pavyonun ortaklarından Bekir'in Aysel'de gözü vardır ama kadın bu tür ilişkiye yanaşmaz ve devamlı onu reddeder. Nihat aşırı alkollü olduğu için Aysel'i bir gece evine bırakır ve bir süre onunla birlikte olur. Bu sırada ortağını kıskanan diğer patron Bekir'i öldürüp Nihat'ın taksisinin bagajına koyar ve polise haber vererek genç adamın tutuklanmasına neden olur. Olay basına iki çılgın aşığın kıskançlık cinayeti olarak yansır. Mahkemede tanıklar olayı Nihat ve Aysel'in kurdukları bir tuzak olarak anlatınca, buna çok üzülen Selma (Filiz Akın) bir kaza sonucu gözlerini yitirir. Bu arada Yumurcak mahkemeye bakan hakimle konuşur ve kaza sonucu kör olan Selma'nın, hakimin yardımıyla ameliyat edilerek gözlerinin açılmasını sağlar. Diğer yandan cinayet silahı Nihat'ın ev bahçesine gizlice bırakılır; ama bunu gören Yumurcak silahı saklar. Sonra götürüp hakime teslim eder ve Nihat serbest bırakılır. Nihat ile hakim birlikte pavyona giderler. Katil, yani pavyonun patronun kaçmaya çalışır, Aysel onunla gitmeyince Yumurcak'ı rehin alır. Arkadaşları ile birlikte iz süren Nihat oğlunu kurtarır. Polis de gerçek katili yakalar. Korkulu günler ve saatler sonra ermiş, Yumurcak ve ailesi tekrar eski mutlu günlerine dönerler.