Powered By Blogger

21 Şubat 2018 Çarşamba

YEDİ KİŞİ ÖLECEK (1972)


Yönetmen: Kayahan Arıkan (Tancan Akın)
Senaryo: C. Yavuz Doğan
Foto Direktörü Selahattin Hiçdurmaz
Yapım: Sakarya Film / Kayahan Arıkan

Oyuncular: Okan Demir, Piraye Uzun, Yaşar Güçlü, Danyal Topatan, Kâzım kartal, Orhan Korkmaz, Funda Ege, Ali Ekdal, Ahmet Karaca, İhsan Bayraktar, Ali Seyhan , Ali Demir, Enver Dönmez

Konu: Bir gangsterlik öyküsü.

YAZIK OLDU ALİ'YE (1972)


Yönetmen: Hüseyin Peyda
Senaryo: Ali Avaz
Kamera: Yılmaz Ceylan
Yapım: Ilgaz Film / Mehmet Çakar

Oyuncular: Ali Avaz, Ülkü Özen, Ali Şen, Zeyno Çilem, Enver Dönmez, Zeki Alpan, Ahmet Karaca, İbrahim Uğurlu, Sevda Nurseven, Ayşe Atakan, Sabahat İzgü, Celile Bahar, Hasan Bulak, Fikret Kaptan, Oryantal: Ümmühan

Konu: Taşralı bir gencin büyük kentteki güldürüsü.

YARALI KURT (1972)


Yönetmen: Lütfi Ömer Akad
Senaryo: Selim İleri (Graham Greene’in
“This for Hire” /Kiralık Silah adlı romanından)
Foto Direktörü: Gani Turanlı
Yapım: Erman Film / Hürrem Erman

Reji Asistanları: Erol Keskin, Nurettin Erişen, Kamera Asistanı: Ferhat Bakır, Işık Şefi: Rıdvan Varol, Işık Ekibi: Ekrem Çınaroğlu, Hüseyin Gönül, Montaj: Metin Miroğlu, Ar Direktör: Yılmaz Topuz, Set Amiri: Nejat Buvan, Set Ekibi: İlhami Moloz, Ethem Açıkgöz, Mustafa Kıtır, Renk Uzmanları: Turgut Ören, Zihniye Ören, Sesleri Alan: Yorgo İlyadis, Prodüksiyon Müdürü: Avni Turan, (Ören Film Stüdyosunda renklendirilmiş ve Süperfon Stüdyosu’nda seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Ahmet Mekin, Şükran Yamakoğlu, Yıldırım Önal, Süha Doğan, Osman Alyanak, Güzin Özipek, İsmail Hakkı Şen, Kerem Yılmazer, Turgut Savaş, Mahmure Handan, Arif Eriş
,
KONU: Hapisten çıkan Ali, 3000 dolar ve pasaport karşılığında, kirli işlerle uğraþan bir tefeciyi öldürüyor. Ancak, aldığı dolarlar sahte çıkar. Tek amacı intikamdır. Kendisine bu oyunu hazırlayanları arayıp bulması gerekmektedir. Bu arada istemeyerek ölümüne neden olduğu bir yaşlı adamın kızından gereken yardımı bulacak, belirli bir duyguya ve duruma dönüşme olanağını bulamayan bu ilişki, feleğin sillesini yemiş, ömrü acılar, yalnızlıklar, nefretler içinde geçmiş bu taş yürekli katile güvenmeyi, inanmayı ve sevmeyi öğretecektir. Türk Polisiye sinemasında Selim İleri'nin senaryosu ve yönetmeni için, film oldukça başarılı.

ÖDÜL:
► 4. Adana Altın Koza Film Festivali’nde (1972)
► “En başarılı 2. Film”
► Cüneyt Arkın “ en başarılı oyunucu”

► Film, genel çizgileriyle bu türün bilinen çıkış noktalarından yola çıkıyor, görüldüğü gibi. Ne var ki, her şeyden önce, Akad’ın eline gerçekten”senaryo” denilebilecek bir kaynak var...Bir edebiyatçının, genç kuşağın en başarılı öykücülerinden Selim İleri’nin elinden çıkma. İlk senaryo çalışması olmasına rağmen, iyi kurulmuş, diyalogları gerçek, durumları inandırıcı, bütünlüğü kusursuz...Geri zekalı insanların, geri zekalı olduğunu farz ettikleri bir seyirci için çiziştirdikleri karalamalardan değil...

Akad, İleri’nin senaryosunu, olgun sağlam, özenli bir sinema diliyle anlatmış. Fazla abartılmamış bir biçimcilik, filme sinema aşısından unutulmaz birkaç bölüm sağlıyor. Yan kişiler,iyi çizilmiş, iyi belirmiş, iyi de oynanmış. Ali’nin (biraz Jean Pierre Melville’nin “Kiralık Katil – Le Samoruai”deki Alain Delon’u andıran) kişiliği de, gerek senaryonun sağlam çizgisi, gerekse Cüneyt Arkın’ın oyunuyla netleşiyor iyice. Gani Turanlı’nın fotoğrafları, genellikle biraz fazla beyaz, fazla soğuk gibi geldi bana. Ama aynı tonu bütün film boyunca tutturduğuna göre. Bunun aranöış bir ton olduğu düşünülebilir. Kurgu ve dublaj yanlışları önemli. Örneğin Şükran Yamakoğlu’nun hemen bütün yakın plan konuşmaları, dublajın azizliğine uğramış. Bunların dışında, “Yaralı Kurt” genel olarak belli bir sinema düzeyine ulaşmışl, baştan sona aksamayan, bir “Türk kara filmi” türünü haberleyen ilgiye değer bir yapıt. Şimdiye dek benim gördüğüm en iyi oyununu veren Cüneyt Arkın’ı kutlarken, Selim İleri’ye “Türk sinemasına hoş geldin” demek isterim. Umulur ki bu, nbir zamanlar sinemayla yakın ilişkiler kuran Orhan Kemal’lerin, Yaşar Kemal’lerin ve diğerlerinin çoktandır boş bıraktıkları bir alanda yeniden olumlu bir işbirliğinin başlangıcı olsun. (Atilla Dorsay, Cumhuriyet G. 25.10.1972)




YALAN DÜNYA (1972)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Foto Direktörü: Erdoğan Engin
Yapım: Olgun Film / Olgun Eltan

Reji Asistanı: Sami Güçlü, Kamera Asistanı: Selçuk Topçuoğlu, Prodüksiyon Asistanı: Yücel Türkoğlu, Işık Şefi: Dede Şimşek (Funda Işık Servisi), Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, Ar Direktör: Basri Büyükcan, Set Amiri: Baki Soğukpınar, Kostüm: Arif Yalabık, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, Prodüksiyon Amiri: Sedat Demir,
(Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Kartal Tibet, Sevda Ferdağ, Tanju Gürsu, Şükriye Atav, Enver Dönmez, Ekrem Gökkaya, Reha Yurdakul, Hamit Yıldırım, Ali Seyhan, Sedat Demir, Mine Soley, Ekrem Dümer, Murat Sümer, Yavuz Turgul, Oktay, Yavuz, Yavuz Turgul, Baha Tunç, Atılay Gülen, Asım Nipton, Faik Coşkun, Kamer Baba, Çocuk Yıldız: Ömercik (Ömer Dönmez - d: 1959)

Konu: Polis şefi olan Murat (Kartal Tibet) gece baskınlarıyla yasa dışı işler yapan gece kulübü, pavyon, randevuevi, kumarhane ne varsa baskın yaparak onları yıldırır. Ama baskınlar sonucunda büyük patronu hiç ·yakalayamaz. Onların yerine hep fedailerini tutuklar. Büyük patronlar ise bu durumdan hiç hoşnut kalmazlar ve güçlerini yitirerek zor duruma düşerler. Sonunda Murat'ı ortadan kaldıracak bir adam arayışı içine girerler ve hapisten yeni çıkmış Kemal'i (Tanju Gürsu) bulurlar. Kemal polis Murat'la baş edecek yüreğe, beceriye sahiptir. Ne var ki bu işi kabullendiği halde yapmak istemez. Çünkü Murat'la geçmişe dayanan bir yakınlığı vardır. Bunu öğrenen patronlar bu kez iki kişiyle birlikte baş etmek zorunda kalarak büyük bir çatışmaya girişirler. Bu çatışma sırasında yeraltı dünyasının tüm kirli çamaşırları ortaya çıkar .


YA SEV YA ÖLDÜR (1972)


Senaryo ve Yönetmen: Savaş Eşici
Kamera: İzet Akay
Yapım: Boran Film

Oyuncular: Tamer Yiğit, Feri Cansel, Altran Günbay, Erden Alkan, Nur-Ay, Nesrin Kaplan, Tijen Doray, Ayton Sert, Nesrin Nur,

Konu: Köyden kente artist olmak için gelen bir kızla, modellik yaptığı fotoğrafçının öyküsü.


VURMA ZALİM VURMA (1972)


Senaryo ve Yönetmen: Hüseyin Peyda
Kamera: Dinçer Önal
Yapım: Eydost Film / Hüseyin Peyda

Set Amiri: Nihat Karahan, Set Ekibi: Ali Katrataş, Emin Ekmen, Mehmet Aydoğan, Sesleri Alan: Yorgo İlyadis, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, Laboratuar: Recai Karataş, Türkü ve Mayalar: Mehmet Özbek, Görüntü Direktörü: Suat Kapkı, (Acar Film stüdyosunda renklendirilmiş ve Süperfon stüdtosunda seslendirilmiştir )

Oyuncular: Müşerref Tezcan, Hüseyin Peyda, Levent Çakır, Şadiye Arcıman, Seyhan Gümüş, Baki Tamer, Nalân Çöl, Ersun Kazançel, Nubar Terziyan, Ali Seyhan, Semiha Yağız, Turgut Pekdemir, Sabri Toraman, İsmet Batur, Sema Semir (danslar),

Konu: Güneydoğu'da geçen bir aşk öyküsü.

VURGUN (1972)


Yönetmen: Alev Akakar
Senaryo: Yalçın Erkan
Kamera: Ali Özdemir
Yapım: Kader Film / Alev Akakar

Oyuncular: Nükhet Egeli, Baki Tamer, Alev Akakar, Maritza, Zeki Tüney, Abidin Görsev, Hasan Yıldız, Kemal Çapar

Konu: Vurgun sonrasında ilkel olarak düzenlenmiş basınç odalarında tedavi gören dalgıçların öyküsü.


VUR KIR GEÇ (1972)


Senaryo ve Yönetmen: Birsen Kaya
Kamera: Yılmaz Ceylan
Yapım: Ufuk Film / Birsen Kaya

Oyuncular: Aytekin Akkaya, Piraye uzun, Necdet Çağlar, Adnan Mersinli, Nesrin Nur

Konu: Mafya ile başı derde giren bir semt kabadayısının macerası.


VUR VUR KAÇ KAÇ (1972)


Senaryo ve Yönetmen Melih Gülgen
Görüntü Yönetmeni Fevzi Eryılmaz
Yapım Eren Film / Ali Ekdal

Oyuncular: Melek Görgün, Aytekin Akkaya, Yeşim Yükselen, Ali Ekdal, Süheyl Eğriboz, Doğan Tamer, Zeki Tüney, Doğan Argun, Erol Yeşilyaprak, Yaşar Şener, Osman Han, Cemal Ertokuş, Tevfik Şen, Cengiz Karadoğan

Konu: Gizli kalmış bir cinayeti aydınlatan bir polisin öyküsü.


VUR GARDAŞ VUR (1972)


Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Figenli
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Umut Film / Abdurrahman Keskiner

Laboratuar Şefi: Hikmet Kuyulu, Hasan Demircan, Laboratuar: İbrahim Üstüner, Şaban Aldemir, Hüseyin Topuz, Matipo: Şeref Mehtap, Fehmi Acar, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Senkron: Mustafa Kent, Celâl Köse, Negatif Montaj: Ender Teker, Prodüksiyon Amiri: Erol Deniz, (Lâle Film Stüdyosunda hazırlanmış)

Oyuncular: Tamer Yiğit, Seyyal Taner, Nihat Ziyalan, Tijen Doray, Funda Balcı, Sibel Güç, Altan Günbay, Ali Ekdal, Süheyl Eğriboz, Oktay Yavuz, Osman Han, İbrahim Kurt, Ahmet Karaca, Yılmaz Kurt

Konu: Bir soyguncu çetesiyle, bir serserinin öyküsü.

VUR (1972)


Senaryo ve Yönetmen : Tunç Başaran
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım : Zümrüt Film / Oksal Altınel.

Oyuncular: Kadir İnanır, Seyyal Taner, Tunç Oral, Perihan Savas, Kazım Kartal, Naci Erhun.

Konu: Kötü kişilere mücadele veren iki arkadaşın hikayesi.


VUKUAT VAR (1972)


 “HANIMIN ÇİFTLİĞİ” 

Yönetmen: Nejat Saydam
Senaryo: Bülent Oran
Eser: Orhan Kemal
Operatör: Melih Sertesen
Yapım: Acar Film / Murat Köseoğlu


Kurgu: Özdemir Arıtan, Sanat Yönetmeni: Semih Sezerli, Yapım Sorumlusu: Rafet Gülerman, Yönetmen Yardımcısı: Cevat Şahiner, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Işık Şefi: Cengiz Arlı, Dekor Şefi: Bilal Uysal, Dekor: Mustafa Acar, Ses: Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, Set Amiri: Ahmet Ateş (Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Türkan Şoray (Güllü), Kartal Tibet (Muzaffer), Suphi Tekniker (Ramazan), Aytaç Arman (Kemal), Mehmet Büyükgüngör (Cemşir), Erdoğan Seren (Hamza), Özen Tutucu, Aynur Aydan, Handan Adalı (Kemal’in annesi), Nazan Adalı, Sedat Demir, Ali Seyhan (İbrahim), Ekrem Dümer, İlhan Hemşeri (Doktor),Asım Nipton, Zühal Üstüntaş (Güllü’nün annesi), Sedat Demir, Gülten Ceylan Hizmetçi Kız)

Konu; Annesi, üvey babası, üvey ağabeyi ile Çukurova'dan büyük kente göç eden bir genç kızın öyküsü sinemalaştırılırken romandan farklılaşmıştır. Romanın birinci cildini oluşturan “Vukuat Var” 1946-1950 yıllarında Adana'da bir işçi mahallesinde geçer. Güllü bir fabrikada çalışr. Babasının dördüncü karısından olan Güllü'nün başında babası, ağabeyi, aileden sayılan 'emmi' denilen berber Reşat vardır. Güllü'nün fabrika işçisi Kemal'i sevdiğini yalnız annesi bilir. Kemal evlenmek istemektedir ama askerliğini yapmamıştır. Çevredeki Zengin çiftliklerin sahibi Muzaffer Bey'in yeğeni Zaloğlu Ramazan bir içki alemi dön üşür.Güll'yü görüp aşık olur; Güllü'nün babası Kürt Çemşir, berber Reşat'ın da kışkırtması ile Güllü'yü Ramazan'a vermeyi planlar. Fakat Ramazan dayısına açılamaz, Kabak Hafız'ın uydurduğu bir rüya masalı ile dayı Muzaffer Bey evlenmeye razı edilir. Kemal ile ilişkisi duyulan Güllü'nün bin lira başlık parasının yarısının kendisinin olacağını öğrenen berber Reşat, Muzaffer Bey'in çiftliğinde yan gelip yatacağı için bu evlenmeyi bir an önce yapmak ister. Güllü’nün ağabeyi Hamza'yı kışkırtıp Kemal'in üzerine salar. Bu arada Muzaffer Bey'in kahyası başlık parasının yarısını getirmiştir, yarısını da Güllü giderken verilecektir, ama Ramazan ile evlenmek istemeyen Güllü, Kemal'e kaçar Kemal fabrikada iken babasının adamları gelip Güllü’yü geri götürürler, Kemal bunun üzerine evde dövülen Güllü'yü kurtarmak için gittiğinde, Reşit’in kışkırtması ile Hamza tarafından vurulup, öldürülür. Tüm ümitleri bıten Güllü, Muzaffer Bey'in çiftliğıne gider. Muzaffer Bey çapkın bir adamdır, bu nedenle Güllü'yü göstermezler; ama sonunda görür ve yeğeni yerine kendi almak ister.

Güllü artık Serap Hanım olmuştur. Köy halkı Muzaffer Bey'i kınar, kahya çiftliği terk eder. duyan dayısı Muzaffer Bey, çiftliğin ortasında döver ve çiftlikten kovar. Yönetimsiz kalan çiftliği Serap Hanım'ın babası ve berber Reşit yerleşip yönetmeye başlarlar. Habib isimli bir köylü Muzaffer Beye husumet besler, yeni siyasi partinin (Demokrat Parti) sayesinde Muzaffer Bey'in işgalinde ki topraklarını geri alacağını umar. 1954 seçimlerinde Muzaffer Bey de aynı girince umudu kalmaz ve pusu kurup Muzaffer Bey'i vurur. Çiftlik artık Serap'a kalmıştır çevrede, Hanımın Çiftliği olarak anılır. Habib’in suçluluğu ortaya çıkmaz Serap çiftliğin işlerine bakan avukat Erdoğan Bey ile evlenir. Habib ile Erdoğan toprak anlaşmazlığı yüzünden çekişirler. Erdoğan, Habib'in kardeşine hakaret eder, eski kinler alevlenir, bir gece Habib çiftliği yakar, yangından kucağında Muzaffer Bey'in çocuğu ile kaçan Serap'ın hayatını kendini ele vermeyeceği sözünü alarak bağışlar ve kaçar. Hanımın çiftliğinin kundakçısı bulunamaz. Siyasal fonda gelişen, liberalleşmenin başlangıç yıllarını anlatan romandan yapılan film de bu özellikle göz ardı edilerek sevdiği fabrika işçisi öldürüldükten sonra aşkı çiftlik sahibinde bulan kadının (Türkan Şoray) yükseliş serüvenine dönüştürülmüştür. (Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye” syf, 150)

► Fabrika işçisi Güllü… Bir zamanlar anası ile Adana’daki çiftliklerde ırgatlık yapmış. Şimdi İstanbul’dalar ama gözü hâlâ oralarda. Birkaç dönüm toprağı, küçük bir evi, koyunları, tavukları olsun istiyor. İsim bile bulmuş; Hanım’ın Çiftliği. Sırtında elden beter iki üvey; Babası Cemşir ve abisi Hamza. İkisi de işsiz. ‘La Décadanse’ (1971) (Gainsbourg) melodisinin olduğu sahnede haftalığını cebinden zorla alıyorlardı.

Dert bu kadar olsa yine iyi. Bir de her paydosta ona askıntı olan ‘boynu kırık’ var; Zaloğlu Ramazan. Kumarbaz, esrarkeş, alkolik. ‘Dayısı Muzaffer Bey’in parasına yaslanarak kadınlara pençe atıyor’. ‘Kadifeden Kesesi’ türküsünün duyulduğu meyhanede Hamza’ya “Senin üveyine piyangonun büyüğü çarptı” diyerek kız kardeşini istemişti. Cemşir “Güllü’yü Ramazan’a nikâhladıktan sonra Muzaffer Bey ölüvermeli mesela. Emri hak vaki olmalı… Ne yandan baksan tadından yenmez bir iş” diyor. Garip görünse de genç kız ‘Hanımın Çiftliği’ne ‘yol kilimi’ dediği bu yeğen sayesinde ulaşacak. Güllü, şimdilik, bir tek Kemal’le mutlu. Delikanlı bir oto tamirhanesinde işçi. Çukurovalı pamuk tüccarı Muzaffer Bey… O da İstanbul’da. “Buralarda fabrikalar, şirketler. Orada arazi, çiftlik, çubuk. Bankalarda para” sahibi. Kadınlara düşkünlüğü yeğeniyle aynı. Arkadaş toplantılarında konuştuğu tek konu bu. [Romandaki de öyle. “Adana’ya gelen her avrat, önce çiftliği boylar onun tezgâhından geçermiş. Asıl zamparalığı ise Avrupa’da.” Filmde yok ama politikayla da ilgili. Savaş bitmiş ve ‘müttefikimiz’ artık oraya buraya el atıyor. Bizimki de CHP’liyken gidişata uygun olarak ‘Demirkırat’a katılır.

Güllü, Ramazan’la evliliğe karşı çıkınca gelsin üveylerin tekmesi yumruğu. Çünkü bu iş için para almışlar. Daha da gelecek, bırakırlar mı? Kemal, onu kaçırırken ve bıçaklandığınır. Neyse ki yalnızca yaralı ama “O kızdan elini yıka” diyen anasının gözyaşlarına dayanamayıp köyüne dönüyor. Hamza’ya da mahkemede 4 yıl verirler.

Tüm bunların üstüne Meryem’in bakım gerektiren hastalığı de eklenince genç kızın direnci kalmaz. ‘Para, anayı kızdan ayıran para’. Muzaffer Bey’in saray yavrusu evine giderler “Beni zorla, hayvan satar gibi sattılar bu rezile.” Ramazan’dan böyle yakınıyor ama Muzaffer Bey’le kalpleri çoktan tutuşmaya başladı bile. Bahçıvan Zeki Alpan, Muzaffer Bey’in genç kıza aldığı hediyeleri güçlükle taşımıştı. Arada sevgi olunca ‘memleket işi’ lahmacun, çiğ köfte, şalgam ile ‘ beraberliği bile yadırganmıyor.


Bir çocukları olur. Muzaffer hapisten çıkan Hamza’ya para ve iş vermiş. O yapılan yardımı az bulup hapis arkadaşı İbrahim’in de yardımıyla eniştesini öldürmek ister. (Kartal Tibet’e ait) 34 KT 417 plakalı Mercedes arabanın balatalarıyla oynayıp kazaya neden olurlar. Güllü, geçici bir süre sakat kalacak olan kocası ile Çiftliğe gidiyor. Film, Muzaffer Bey’in öldürme girişiminden yaralı olarak kurtulup üstelik yürüyebilmesiyle bitiyor.

► Orhan Kemal'in bir eseri, yıllardan sonra sinemada... Ancak, Kemal'in hacimli romanı "Hanımın Çiftliği"nden alınma "Vukuat Var" da Kemal'den ne kaldığı sorulabilir ... Gerçekten de, filmin yapımcıları, filmdeki aşk öyküsünü korumuşlar, ama öyküye fon oluşturan ve romanın asıl değerini meydana getiren toplumsal temalar, o günlerin Adana'sındaki toprak sahibi-halk-politikacı ilişkilerinden hiçbir şey kalmamış... Kişiler ise Türk sinemasındaki klişeleşmiş tiplere uydurulmuş. Bu açıdan, oyuncuların -özellikle Şoray'ın- kendi çizgisi içinde başarılı olan oyunları, romanın kişilerini vermede yetersiz kalıyor. Buna rağmen, değeri olan bir edebi esere yaslandığı için belli bir düzeye ulaşan ve gerek yönetmeni, gerekse Kemal'in üslubunu koruma çabasını başaran senaryocusu Bülent Oran için aşama sayılabilecek bir çalışma... Müziğin baştan savmacılığına dikkati. çekmek gerekir. İlk yarı boyunca, birbiri ardına günün popüler Batı müziği parçaları, konu Adana'ya gelince ise, gelsin halk müziği!... Ne kolay, değil mi? İstanbul'a Batı müziği, Adana'ya da halk müziği yaraşır diye düşünülmüş herhalde... Fon müziğinin (hem de böylesine iddiayla sunulan bir film için) sinemanın en önemli unsurlarından birini oluşturduğunu yapımcılarımız ne zaman anlayacaklar acaba? Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 85”


FİLMİ İZLE


VER ALLAHIM VER (1972)



Yönetmen: Semih Evin
Operatör: Muzaffer Turan
Senaryo: Nurettin İrişen
Yapım: Özleyiş Film/ Şahin Dilbaz, Mustafa Oğuz

Yardımcı Rejisör: Nurettin İrişen, Ender Işık Servisi, Operatör Asistanı: Himmet Arı, Prodüktör: Üveyis Molu, (Pesen ve Ses Film Stüdyolarında hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Münir Özkul, Ceyda Karahan, Sami Hazinses, Ali Şen, Mürvet Sim, Mualla Sürer, Tevhit Bilge, Cevat Kurtuluş, Şarkılar: Alâaddin Şensoy, Şükran Ay, Handan Kara, Gönül Öner, Gülbin Kılıç, Selçuk ve Rana Alagöz,

VE SİLAHINI ÇEKTİ (1972)


"SİLAHINI ÇEK" 

Yönetmen:Necat Okçugil
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Tuncay Ural
Yapım: Er Film/Berker İnanoğlu

Oyuncular: Yılmaz Köksal, Arzu Okay, Kuzey Vargın, Yeşim Tan, Altan Günbay, Sadettin Düzgün, İlknur Taçbaş, Ekrem Dümer, Talat Gözbak, Kayhan Yıldızoğlu

Konu: Olayların gelişimi sonucu başı derde giren tövbekar bir kabadayının öyküsü.

VE GÜNEŞE KAN SIÇRADI (1972)


Senaryo ve Yönetmen: Ahmet Ündağ
Kamera: Paşa Gündoğdu
Yapım : Meriç Film / Samim Meriç
Dekupaj ve Dialo: Remzi Jötürk,

Oyuncular: Melek Görgün, Samim Meriç, Hülya Şengül, Kemal Çapraz, Misafir Oyuncu: Aytaç Arman

Konu: Çiftçiler arasında geçen bir maceranın kovboy öyküsü.