Yönetmen: Ertem Göreç
Senaryo: Safa Önal (Refik Halit Karay’ın aynı isimli
romanından)
Müzik: Selmi Andak
Kamera: Orhan Kapkı
Kurgu: Özdemir Arıtan
Yapım: Er
Film/Berker İnanoğlu
Yönetmen
Yardımcısı: Erol Avcı, Kamera Asistanı: Suat
Kapkı, Işık Şefi: Aydın Yurteri, Kostüm: Niyazi Er, Makyaj: Zeki
Alpan, Ses Kayıt: Tuncer Aydınoğlu, Dekor: Yüksel Tanık, Yapım
Sorumlusu: Mustafa Oğuz,
Oyuncular:
Hülya Koçyiğit (Güldal, Sibel, Tamara,
Amorfia, Zerrintaç), Serdar Gökhan (Dr. Fahir, Ali Pars), Atıf Kaptan (Beşir,
Reşit, Ali Pars), Ekrem Gökkaya (Agama), Birtane Güngör (Gülnur), Nubar
Terziyan (Sabri), Hüzeyin Zan (İzopar), Kemalettin Çelme, Mete Sezer, Oğuz
Salman, Tarık Şimşek (Kaptan), Mümtaz Ener (Naci), Diler Saraç (İrena), Naci
Girgin, Ekrem Dümer (Nedim), İhsan Baysal, Müşerref Çapın (Dadı), Uğur Salman,
Yusuf Çağatay, Arap Celal, Ramazan Akboğa, Zeki Alpan,
Konu: 14 Mayıs 1950 seçimleri sonrası.
“İstanbul’un en güzel, en zor kızlarından biri” olan Güldal bir aydır amcası
Sabri Beyle kızı Gülnur’ın konuğu. Belli ki, burada da erkeklerin önlünde
fırtınalar koparmış. Sahnede kendisini ‘ulaşılmaz yıldızlara’ benzeten Cemil
Beye “Erişilmez değilim ben. Sadece hayatım boyunca içimde taşıyacağım aşkı
arıyorum. Ve bana bu aşkı verebilecek olan erkeği. Hepsi bu” demişti. Hepsi bu’
dediği şeyle İstanbul’a (filmde vapur, romanda trenle) dönerken karşılaşacak.
Yazar, seyahatlerdeki bazı ilişkileri yolculuk sonunda atılan biletlere
benzetiyor. Bu kez öyle olmaz.
Güldal..
22 yaşında. Babası Nuri Kaplangil, emekli maaşı ile kıt kanaat geçindikleri
birkaç yılın sonrasında müteahhitliğe başlamış. Şimdi, yazları Tarabya’da
kışları Ayazpaşa’da oturuyorlar. Filmde olmayan annesi Mediha Hanım
‘ispiritizma’ya meraklı Dönüş için Rıhtımdalar. Amcası genç kızı Dr. Fahir ile
tanıştırır. O da İstanbul’a gidiyormuş. Delikanlı hekim ama ‘eski şehirlere ve
harabelere’ meraklı. Yolculuk boyunca söyledikleriyle genç kızı allak bullak
eder.
‘Akşam yemeğinde, başka yer
olmadığı için aynı masadalar. Fahir bıkıp usanmadan 2 bin yıllık
beraberliklerini anlatıyor.
İlk
beraberlikleri milattan önce 63 yıllında Mezopotamya’da olur. O, Çöl Korsanı
Reşit genç kız da esire Sibel Tamara. Bir sefer dönüşü esir tüccarı Agama’nın
evinde görür ve almak ister bu güzel kızı. Ama ne yazık ki ‘az önce’ Melik Suud
bin Zeyd satın almış. Genç kızın dilsiz olduğunu öğrenen arkadaşı Heykeltıraş
Beşir bir fikir verir ; “Sağır ve dilsiz olanlar Tanrı’nın lanetine uğramış
mahlûklardır. Böyle birine el deydiren beladan kurtulamaz. Buna inanlardan biri
de Melik Hazretleridir.” Bu inanışı kullanarak genç kızı ‘azat ettirir’. Ama,
Melik, her nasılsa, Tamara’nın dilsiz olmadığını anlar ve geri almak ister.
Çatışmada aşıklar ve Beşir ölür Süleyman döneminde, Macaristan içlerindeki
Kanos Eyaletinde olur. Güldal’ın adı Amorfia ve babası Derebeyi Koritas. Fahir
ise Türklere karşı oluşturulacak Avrupa Ordularının Kumandanı Pontoslu Aleksi
Paros. Sonradan delikanlının aslında Türk ve adının Ali Pars olduğunu
anlayacağız. Birbirlerini çok severler. O kadar ki, delikanlının durumu
anlaşılınca Müneccim Barsimon’un yardımıyla onu zindandan kurtarır. Zerrintaç
adını, filmde sevdiği, romanda ise Sultan Keykubat verir. Yine romanda mutlu
bir yaşantıları olurken, filmdeki Ali ‘Nemçe’ illerine yapılan bir sefer sırasında
ölür. Amorfia Zerrintaç da kendisini uçurumdan aşağı atıyor. (Kyn: Murat
Çelenligil)