Powered By Blogger

13 Mart 2018 Salı

KURT DÖLÜ (1973)


Yönetmen: Taner Oğuz
Senaryo: Işık Toroman
Foto Direktörü: Rafet Şiriner
Yapım: Metin Film/Işık Toraman

Ses Teknisyenleri: Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, İsmail Karataş, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Foto Direktörü Asistanı: Taci Saraç,

Oyuncular: Murat Soydan, Ahmet Mekin, Ayşen Cansev, Ekrem Gökkaya, Semra Yıldız, Atıf Kaptan, Kaan Batur, Tahsin Öncü, Zeki Tüney, Hakkı Kıvanç, Oktay Yavuz, Yaşar M. Çeşme, Hüseyin Zan, Cango Kemal, Ata Saka,

Konu: Aşk ve intikam konularına değinen bir macera filmi.

KORKUSUZLAR (1973)



Senaryo ve Yönetmen: Nejat Okçugil
Kamera: Salih Dikişçi
Müzik: John Barry, / Roy Budd
Yapım: Er Film/Berker İnanoğlu

Oyuncular: Kadir İnanır, Melda Sözen, Atıf Kaptan, Yeşim Okçugil, İhsan Baysal, Hüseyin Zan, Renan Fosforoğlu, Ali Ekdal, Ceyhan Cem, Behçet Nacar, Kudret Karadağ, Osman Han, Yılmaz Kurt, Reşit Çıldam,

Konu: Bir rastlantı sonucu bir soyguna adı karışan kamyon şoförünün kendisini temize çıkarma öyküsü.

KORKUSUZ ADAM (1973)


Senaryo ve Yönetmen: Nuri Akıncı
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Sinetek Film / Nuri Akıncı

Oyuncular: Levent Çakır, Seyhan Gümüş, Sema Yapraki Yaşar Güçlü

KOLSUZ KAHRAMANIN KOLU (1973)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Ahmet Üstel
Kamera: Kaya Ererez, / Kenan Kurt
Yapım: Olgun Film / Olgun Eltan

Reji Asistanı: Nilgün Karagülek, Kamera Asistanı: Hüseyin Ererez, Set Teknisyenleri: Nihat Cerit, Ahmet Akgün, Hasan Barutçular, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Bican Afşar, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Prodüksiyon Amiri: Yücel Türkoğlu, (Acar Film stüdyosunda hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Öztürk Serengil, Nilüfer Koçyiğit, Hüseyin Zan, Ekrem Gökkaya, Sevda Nur, Sami Hazinses, Cevat Kurtuluş, Zeki Alpan, Turgut Savaş, Nataşa,

Konu: Hamsi Nuri ile Kolsuz kahramanın güldürüsü: Hamsi Nuri (Öztürk Serengil) devamlı işten atılan, aylak biridir.En son olarak çaycılık yaptığı iş hanından kovulur.Aynı pansiyonda kaldığı kız arkadaşı şarkıcı Nermin (Nilüfer Koçyiğit) çalıştığı kulüpte iş bulur.Bu sırada kulübe Çinli meşhur karateci Wangyu gelir ve Nuriye tıpatıp benzemektedir.Çinli cinayete kurban gider ve Nuri şahit olduğu bu olayda yaralanır,bir kolunu kaybeder.Çinli karatecinin sağlam kolu Nuriye nakledilir.Yalnız bu kolun sahibi bir kadın tarafından öpülürse kol gücünü kaybetmektedir.İkinci öpüşte tekrar güçlenmektedir.Bu sırada Çinli bir çete kolu geri almak için Türkiye’ye gelir. Ve Nuri’nin arkadaşı Nermin’i kolu almak için kaçırırlar. O yıllarda moda olan karate filmlerini hiciv eden bir film.

► Öztürk bir han da çay ocağı işletiyor, yani sıradan biri. Gayet laz: Biraz sakar, Bir sürü sululuklar yapıyor. İşten kovuluyor, bir sürü iş deniyor, hiçbir işte dikiş tutturamıyor. Buraya kadar herşey normal. Fakat Yeşilköy havaalanına bir uçak iniyor, Çinli makyajı yapılmış, sarkık bıyıklar. Çekik gözler. Eskişehir'den bir sürü tatar bulmuşlar, ya da Çin lokantalarından garsonları toplamışlar. Sırtlarında karate elbiseleri, Lâtince harflerle "karate" yazıyor. İki sıra halinde ayrılıp saygıyla eğiliyorlar. Kolsuz kahraman uçaktan inecek, saygı ona. Kolsuz Kahraman da Öztürk, yani iki rolde birden oynuyor. Kelli felli sarkık bıyıklı laz Çinli. Bir lüks arabaya biniyor, Çin lokantalarının haraçları konusunda Kürt idris'le bir mesele için kapışacaklar. Fakat Çin'de motorlu taşıt yok. Herkes bisikletli, trafik nedir bilmeyen Kolsuz Kahraman ve maocu arkadaşları araba kazası geçiriyorlar. Kolsuz kahramanı hastahaneye kaldırıyorlar. Obür kolu da ayvayı yemiş. Tesadüf bu ya, bizim Laz Öztürk de bir kaza geçirmiş, hastanede bir sedyede hatta Çinliyle yan yana. Deli doktor sedyede yatan iki adama bakıyor ve benzerliklerine şaşıyor. Kolsuz Kahraman'ın Laz Öztürk iyileşip hastaneden çıkıyor. Yeni takılan kolunda bir acayiplik hissediyor. Kol, eski sahibi Çinli'nin özellikleri taşımakta. Acayip bir kuvvet. Meyhane'de çıkan bir kavgada Laz Öztürk yeni koluyla herkesi marizliyor. Kısa zaman da Laz Öztürk'ün kolu herkesin ilgi odağı oluyor. ..Tabii ölen kolsuz kahramanın Mao’cu arkadaşları Laz Öztürk'ün peşine düşüyorlar, Kolu alıp Çin'e geri götürecekler. İnanılmaz uçuk film, Laz Oztürk'ün zaferiyle bitiyor... Osman Cavcı. “Yanlış Anlaşılmış Filmler”

KİM BU SOYTARI /Soyguncu (1973)


Yönetmen: Oğuz Gözen
Senaryo: Cevdet Yavuzdoğan
(Oğuz Gözen’in bir hikayesinden)
Kamera: Himmet Arı
Müzik: Yurdaer Doğulu
Yapım: Çığ Film/Oğuz Gözen

Oyuncular: Yılmaz Şerif, Nazan Berk, Yaşar Güçlü, İhsan Yüce, Kemal Çapraz, Özkan Altuğ, Atmaca Şenbay, Cavit Karakaya

Konu: Geçmişte ünlü bir kabadayı olan, hapse girip çıktıktan sonra pişmanlık duyup namuslu olmaya karar veren fakat kendisine hiç iş verilmediği için bir kumpanya tiyatrosunda palyaçoluk yapmaya başlayan bir adamın öyküsü. Bu film bazı illerde “Soyguncu” adıyla gösterime girmiş piyasada vasat bir iş yapmıştır.

KIZIN VAR MI DERDİN VAR (1973)


Yönetmen: Halit Refiğ
Senaryo: Safa Önal 
Foto Direktörü: Ali Yaver
Yapım: Erman Film / Hürrem Erman

Çevre Düzeni: Nejat Buvan, Yardımcılar: Ethem Açıkgöz, Mustafa Kıtır, Reji Asistanı: Sami Güçlü, Kamera Asistanı: Umur Özlüer, Ar Direktör: Deniz Mebahar, Prodüksiyon Müdürleri: Fethi Oğuz, Avni Turan, Renk Uzmanı: Turgut Ören, Zihniye Ören, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Montaj: İsmail Kalkan, (Eren Film stüdyosunda renklendirilmiş, Lâle Film stüdyosunda seslendirilmiştir )

Oyuncular: Ayhan Işık, Perihan Savaş, Ünal Emre, Ceylan Ece, Hulusi Kentmen, Ergun Köknar, Turgut Boralı, Ali Şen, Şükriye Atav, Feridun Çölgeçen, Semra Karaca, Hikmet Gül, Mürüvvet İşsever,

Konu: Ailesine danışmadan evlenmeye kalkan bir kızla, ailesi arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların öyküsü.


 Amerikalı (USA) oyun yazarı Frances Goodrich ve Albert Hackett’in senaryosundan Vincente Minnelli’nin 16 Temmuz 1950 de gösterime giren “Father of the Bride” isimli filminden uyarlama. Filmde başlıca rolleri, Spencer Tracy (1900-1967), Joan Bennett (1910-1990), Elizabeth Taylor (1932) ve Don Taylor (1920-1998) oynamışlardır.




KIZIM (1973)


 “Lekeli Kadın” 


Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Bülent Oran
(“Kızım Duymasın” isimli bir Mısır filminden uyarlama)”
Foto Direktörü: Kriton İlyadis
Yapım: Karagöz Film / Fuat Soner

Yönetmen Asst.: Deniz Önal, Kamera Asst.: Nusret Öz, Işık Direktörü: Aydın Yurteri, Dublaj Yönetmeni: Hayri Esen, Seslendiren: Yorgo İliadis, Renk Uzmanı: Turgut Ören, Laboratuar Şefi: Hikmet Kuyucu, Laboratuar: Hayati Akbulut, Özkan Sevinç, Abdurrahman Tepetam, Senkron: Süleyman Karakaya, Negtif Montaj: Osman Koşkan, Bayram Türkkan, (Ören Film Laboratuarında renklendirilmiştir)
 
Oyuncular: Fatma Girik, Yıldırım Önal, Fatma Belgen, Kenan Pars, Aliye Rona, Nedret Güvenç, Fuat Soner, Mine Sun Altan Bozkurt, Mümtaz Ener, Necmi Altanlar, Kadri Ögelman,

Konu: Kızına mutlu bir gelecek hazırlamak için barlarda çalışan fedakâr bir annenin öyküsü. Genç kız yatılı bir okulda okumakta ve tatil nedeniyle evine döner. Bu arada tanıştığı genç, babasının gidip kızı annesinden istemesini söyler, Ancak baba(yıldırım Önal) kızın annesini, (Fatma Girik) görünce vazgeçer ve döner. Çünkü kadın öncelerden tanıdığı pavyonda çalışan şarkıcı bir kadındır. Oğluna böyle bir ananın kızı yakışmaz.
Kız tekrar okula dönmek üzere evden ayrılır ve annesinin çalıştığı pavyona gider kendi gözleriyle görür. Kızın bütün dünyası yıkılmıştır. Zor durumda kalan Fatma pavyonu bırakır ve kötürüm bir kadının evine ona bakmak için gider. Burada kadının (Nedret Güvenç) kocası tarafından tacize uğrar ancak Fatma adamın kafasına vurduğu vazo ile onu yaralar ve onu terk ederek kaçar. Genç adam yaralı bir vaziyette, yatalak karısından kurtulmak için bu olayı fırsat bilir ve karısını, Fatma’nın kullandığı vazo ile başına vurarak öldürür. Fatma kadının katili olarak tutuklanır.





10 Mart 2018 Cumartesi

KIZGIN TOPRAK (1973)


Senaryo ve Yönetmen: Feyzi Tuna (Osman Şahin'in Musallim ile Kuşde adlı öyküsünden)
Diylog: Tarık Dursun Kakınç
Foto Direktörü: Kaya Ererez
Müzik: Yalçın Tura
Yapım: Kadri Film / Kadri Yurdatap

Oyuncular: Fatma Girik, Tamer Yiğit, Hayati Hamzaoğlu, Hikmet Taşdemir, Talat Gözbak, Tahsin Koray, Sabahat Işık, Giray Alpan, Kudret Karadağ, Orhan Çoban,

Konu: Sultan (Fatma Girik) ile Şirvan (Tamer Yiğit) yarı feodal ilişkilerin egemen olduğu Güney Anadolu'da küçük toprak sahibi mutlu bir çifttir. Toprağın kendilerine verdiği kadarıyla mutlu olup geçimlerini sürdürmeyi yeğlerler. Ama kimi zaman toprak, kuraklığın hüküm sürdüğü dönemlerde azını da vermez onlara. Toprağı ekip biçmekle yaşamlarını sürdürememenin tüm güçlüklerini yaşayan çift sonunda azgın Fırat üzerinde bir sal yapıp geçinme derdi ne düşerler. Şirvan önceleri bunu kabullenmese de Sultan'ın ısrarı üzerine bu işe girer. Bir süre sonra ekonomik durumlarını düzeltir gibi olurlar. Ama bu işten Cello Ağa (Hayati Hamzaoğlu) pek hoşnut kalmaz. Kendi salına karşı bir ırgatın salı hem ekonomik çıkarlarına hem de onuruna dokunur ve adamlarına emir vererek Şirvan'ın salını imha eder. Şirvan bu kötülüğün kimden geldiğini bilir ama, tanığı yoktur, Çaresiz kalır. Kısasa kısas yöntemini uygulayarak o da ağanın buğday ambarını ateşe verir. Ağa güçlüdür ve üstelik tanıkları da vardır. Şirvan'ı şikayet ederek onun hapse girmesine neden olur. Ama Cello Ağa'nın kini ve hırsı bununla da kalmaz, daha da öteye gider; hapisteki Şirvan'ın ham karısını kaçırarak kirletir. O yörelere göre namusu elden giden Sultan'ın tek bir seçeneği vardır: O da kendini asmak. Kabullenir ama kendi cezasını kendinin vermesi için Şirvan'ın hapisten çıkmasını bekler. Beklediği gün gelir Şirvan hapisten çıkıp gerçeği öğrenince ağa ve adamlarıyla bir ödeşmeye girer. O, karısını kirletenlerden öcünü alırken, karısı kendi mezarını kendi kazmaya başlar. Erkeğinin, sevdiği adamın, Şirvan’ın gelip de kendisini öldürmesi için. Şirvan gri döner. Ama ağır yaralıdır. Karısını mezarını kazarken bulur. Hiç istemese de töreler böyle buyurur: Karısını öldürecek namusunu temizleyecektir. Tetiği çeker ve sevdiğini kendi elleriyle kazdığı mezarının başında öldürür, Ama onu yalnız bırakmaz. Yaşarken ulaşamadıkları birlikteliğe ölümde kavuşurlar. “Burçak Evren, “İki Ün’lü Kadın Fatma Girik”

► Osman Şahin gibi bir yazarın, Türk sinemasının özellikle köy filmlerine yeniden eğildiği şu günlerde sinemaya kaynak olması, beklenebilirdi. Bu işi, yönetmen Feyzi Tuna, uzun bir hazırlık döneminden sonra gerçekleştirmiş bulunuyor. Şahin'in "Musallim ile Kuşde" adlı öyküsünden alınma "Kızgın Toprak", okuduğumda, beni de etkilemiş, çarpmış, uzun süre aklımdan çıkmamış bir öyküydü. Şahin, kendine özgü, kısa, özlü, gözleme dayanan şiddet ve acımasızlık yüklü anlatımıyla, hasipten dönen Musallim'le Cello ağanın adamları tarafından kirletilmiş bulduğu Kuşde'rin, trajik sonlarını anlatıyordu. Aslında öykü, Kuşde'nin intikam almağa giden erkeğinin dönüp de kendisin "ilk kurşununa adak etmesi" için beklerken, kendi mezarını kazmasıyla biter... Hikayede gerekli dramatik gücü ve etkiyi sağlayan bu son, sinema için yeterli sayılmayabilir. Bunun için Tuna—Necmioğlu ikilisinin, Musallim ile Kuşde'yi Şahin ile Sultan yaparken, öykünün sonunu da, sinemanın seslendiği çok daha geniş seyirci kitlesinin beklediği biçimde, intikamın rahatlattığı , ölümün şiddeti, kanın kırmızısı ile somutlaştırarak noktalamaları, bağışlanabilir.

Feyzi Tuna'nın "Kızgın Toprak"ta başarılı olduğu yerler var, başarısız olduğu yerler var. Şahin'in öyküsündeki dramatik özü bir ölçüde dağıtıyor. Şahin'in kısa ve çevreden soyutlanmış öyküsünü bir toplumsal tabana oturtmak iyin köyün, köylülerin gösterilmesi, aslında gerekli... Ancak Tuna, gerçek kişileri kullanmış, ama bunları filmin dramatik yapısı içine, inandrıcı biçimde oturtamamış ... Buna karşılık, filmin olumlu yanları da pek yok ... Tuna, ilk 15 dakikada, yok olan bir sinemayı gerçekleştirmeyi, seyirciyi nefesini tutarak perdeye bağlamayı başarıyor. Bu arada, Tuna, öykünün ana anekdotu, vurucu esprisi olan, "kendi mezarını kazan kadın" imajını daha bir güçlendirmek için, Türk sinemasında yanılmıyorsam ilk kez yapılan bir şeyi yapıyor, Aynı bölümü, filmin bir başında, bir sonunda olmak üzere iki kez kullanıyor. Bu yöntem, başarıya ulaşıyor, "Kızgın Toprak"ta Osman Şahin öykülerinin ana öğelerinden biri olan yerel dili arayanlar ise, bulamayacakIar. Tarık Dursun'un hazırladığı konuşmalar, sinemanın, hikayeden çok geniş bir seyirciye seslendiğini düşünerek olsa gerek, Şahin'in o çok yerel konuşma biçimini korumuyor. "Kızgın Toprak" için gerek Feyzi Tuna’nın meslek yaşamında bir aşama, gerekse yılın en ilginç yedi filmlerinden biri denebilir ... Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları”

► ilk kez "iyi" sayılabilecek bir filmle karşımızda Feyzi Tuna ... Kaya Ererez iyi niyetli görüntüler saptamış. Fatma Girik oyunuyla filme bir şeyler katmaya çalışmış. Tüm bunlara karşın "özgün", "tutarlı", "içten" gerçek bir sinema ürünü olamamış "Kızgın Toprak". Geride kalan yalnızca altı iyice çizien, sıkıntı verici trajik olaylardır. Bir yığın kandır. (Bkz.: Oğuz Makal, Klzgın Toprak, Gerçek Sinema, Sayl; 4, Ocak 1974) “Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü”

ÖDÜL:
► Asya ve Afrika ülkeleri Film Festivali'nde (Taşkent) Fatma Girik'e Kadınlar Komitesi Özel Ödülü




KIR ÇİÇEĞİ (1973)



Yönetmen:Mehmet Dinler
Senaryo: Bülent Oran
Kamera: Necati İltaç
Yapım: Renk Film / Ünal Aybek

Oyuncular : Serdar Gökhan, Bahar Erdeniz, Mine Sun, İhsan Yüce, Mürüvvet Sim, Müşerref Çapın, Faik Coşkun,

Konu: Kocasını uçak kazasında kaybeden bir kadının dramatik öyküsü.


KAYNANAM KUDURDU (1973)



Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Sadık Şendil
Kamera Özdemir Öğüt
Yapım: Nur Film/Nuri Yılmaz

Oyuncular: Aydan Adan, Hulusi Kentmen, Münir Özkul, Öztürk Serengil, Suna Pekuysal, Zeki Alasya, Tevhid Bilge, Mualle Sürer, Yasemin Esmer, Tanju Okan, Küçük Yıldızlar: Murat Yılmaz, Şişko Nuri, Lerihcik,

Konu: Ali, denizde boğulmak üzereyken kurtardığı Suna´dan çok etkilenir ve onunla evlenir. Ancak Suna, nikah için imzayı atar atmaz asıl yüzünü göstermeye başlar…


KATRAN BEBEK (1973)


Yönetmen: Günay Kosova
Kameraman: Abdullah Gürek
Renk Uzmanı: Hayati Akbulut
Yapım: Atik Film / Muharrem Atik (Ören Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Levent Çakır, Seyyal Taner, Süleyman Turan, Attila Ergün, Altan Günbay, Cevdet Balıkçı, Gülten Ceylan, Haydar Karaer, Vedat Öz, Yılmaz Kurt, Kadir Kök, Sönmez Yıkılmaz, Yunus Yakışıklı, Cem Erman, Hakkı Haktan, Levent Çakır

► Filmin ilk sahnesinde Jön (Levent Çakır) ve bir çıplak yıldız yatağa uzanmış öpüşmekteler. Filmin bütünüyle alakasız bu sahnesinden sonra, uzun saçlı aslında peruk, hippi gibi bir adam gerilimli bir müzik eşliğinde etrafa şüphe saçarak dolaşmaktadır. Kırmızı Murat 124 marka araba içinde Seyyal Taner adamı izlemekte. Takip ve heyecan dorukta.

Derken bizim hippi ve iki idam karşı karşıya geliyorlar uzun uzun bakışıp telepati kuruyorlar. Hiç konuşmadan bir arabaya binmeye karar veriyorlar. Seyyal öndeki arabayı takip ediyor. Hala filmde tek bir konuşma yok. Aslında böylesi daha iyi çünkü diyaloglar başladığında film başka bir faciaya bürünecek. Yollar, yollar ... Sonunda arabalar Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nun kapısına geliyor. Bekleyen başka adamlar da var tiyatronun kapısında, adamlardan biri bont çanta tutuyor.

Hippi, bir kadının evinde, kadın siyah külotu dışında çıplak. Çantadan çıkardığı paraları kadının çıplak vücuduna serpiştiriyor. Seyyal hala Murat arabada.
Seyyal nihayet iniyor Murat 124'ten, kısa etek ve apartman topuk çizmeler, gayet seksi Çıtı pıtı bir kız. Kandırmışlar körpecik kadını oynatıyorlar bu dandik filmde. O da filmde oynadığını zannediyor. Ama olmazsa olmazlardan. Bu tür kızlar olmazsa olmaz bu filmler.

Film rastgele bağlanmış. Böyle olması da başka bir avantaj katıyor filme, yani anlaşılmaz oluyor ve garip bir gizem bürünüyor filme.

Plaj gibi bir yerdeler. Seyyal 70'lerin bikinisiyle ama seksi Murat 124'ün üzerinde güneşleniyor. Sanki pirelli takvimi pozlarında. Dazlak Cevdet kule gibi bir yerde süperman gibi durmakta. Bu manyak mizansen acayip gerekli bu filme. Filmin jönü Levent, sarı telefon kulübesinden birini arıyor. Aradığı adam filmin başındaki hippi, adı Gabrıel Figaro’ymuş. Tam da sevişmenin İlişkiler karma karışık oldu, kim kimin adamı kim kimin peşinde. Kim kimi telefonda arayıp para vermek istiyor. Boş ver bunun bir önemi yok. Levent, Gabriel'den heykeli istiyor. Cevdet çivili bir hint yatağında kalıbını dinlendiriyor. Beyaz paçalı don giymiş. Anlayacağınız normal diye bir şey yok artık. Her şey sürreal.

Jön Levent Gabriel'le buluşuyor, heykeli alacak, çek verecek. Üçüncü adam geliyor ve tabanca çekiyor, heykeli alıp kaçıyor. Bu sırada Süleyman Turan siyah arabayla gelip Levent'e arabanın arkasına binmesini söylüyor. Polis iş birliği teklif ediyor Levent'e. işler iyice çatallaşıyor. Artık filmi anlamaktan kesin olarak vazgeçiyorum. Fakat şu sahneyi anlatmadan da bu yazıdan vazgeçemiyeceğim.
Seyyal bikinisiyle uyumaktadır, Dazlak Cevdet gelir ve uyuyan kadına taciz de bulunur. Bu sahne Cevdet'in hayatının sahnesidir. Çünkü Cevdet gerçek hayat da da Seyyal'e hastadır. Belki bu filmden para bile almamış bedava oynuyordur. Yıllarca ... Hatta Seyyal sinemayı bıraktıktan sonra bile, şarkıcılığa başladığı dönemlerde Cevdet, Seyyal'in çantasını taşıdı durdu. Böylesine platonik bir aşk duyuyordu ona. Şimdi elimde 1972 yılının ünlü magazin dergisi "Pazar" var. Orada sinemaya yeni başlayan Seyyal'le ilgili bir yazı. Yazının başlığı şöyle: "Beş ayda on film." Seyyal Taner sırım gibi vücuduyla boy gösterdi ... “Osman Cavcı, “Yanlış Anlaşılmış Filmler”

KARA TOPRAK (1973)


Yönetmen Mehmet Dinler
Senaryo Bülent Oran
Görüntü Yönetmeni Kaya Ererez
Yapım Haydar Film /Haydar Üçüncüoğlu

Prodüksiyon Yönetmeni: Fehmi Tengiz, Asistanlar Reji: Arif Erkuş, Emel Işık, Prodüksiyon : Metin Ok, Kamera: Hüseyin Ererez, Renk Uzmanı: Turgut Ören, Zihniye Ören, Laboratuar: Hikmet Kuyucu, Hayati Akbulut, Montaj: Aleko Aleksandru, Senkron: Osman Koşkan, Negatif Montaj: Hüsam Üren, Tonmayster: Faruk Özar, Işık: Aslan Yıldız, Jenerik: Refik Onubil,
(Ören Film renkli laboratuarlarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir. )

Oyuncular: Tamer Yiğit (Murat), Bilal İnci (Tekgözlülerin Rüstem),Ceyhan Cem (Fatma), Turgut Özatay (Marazların Hüseyin), Osman Alyanak (Murat'ın Babası), Aliye Rona (Iraz Kadın), Gül Tener (Elif), Ahmet Karatop (Ağanın adamı), Şeref Çokşeker (Ağa'nın Eşi), Yusuf Çetin (Rüstem in Adamı), İhsan Yüce (Muhtar), Erdoğan Seren (Ağanın Adamı), Atilla Ergün (Ağanın Oğlu), Hamit Has (Köy Ozanı), Hakkı Kıvanç (Karakol Komutanı), Abdi Algül (Ağanın Adamı ), Hüseyin Salıcı, Ceyhan Cem

Konu: ."Murat" Almanya dönüşü bir kızla evlendirilmek istenmektedir. .Onun da bu durumu kabul etmesi için köyıün Ağası "Marazların Hüseyin" den düğün için izin alınması ve elli bin lira başlık parasının ödenmesi gerekmektedir. Bu yüklü miktarda olmasına rağmen, Ağa çıkarı gereği kızı son anda vermekten vazgeçer. .Bunun üzerine Murat Ağanın kıznı "kaçırır. .Bundan sonra .Murat'ın Almanya dönüşü anne ve babasını köy ortasında vurulması.Jandarma tahkikatı.

KARATECİ KIZ (1973)


Yönetmen: Orhan Aksoy
Kamera: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu
(Acar Film renkli laboratuarında hazırlanmış ve Acar Film stüdyosunda seslendirilmiştir)

Oyuncular: Behçet Nacar, Gülgün Erdem, Nur-Ay, Oktay yavuz, Oktar Durukan, Danyal Topatan, Giray Alpan, Günay Güner, Tevfik Şen, Reşit Çıldam, Kadir Kök, Hasan Ceylan, Lütfü Engin, Yaşar Şener, Yılmaz Kurt, Ali Ardıç, Ata Saka, Mustafa Doğan, Mehmet Yağmur,

Konu: 12.yüzyılda geçen bir Türk Beyinin aşk ve serüven öyküsü.

KARA ŞEYTAN (1973)


Yönetmen: Yavuz Figenli
Senaryo: Bülent Oran
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Örnek Film/Yılmaz Kuzgun

Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Işık Şefi: Ergün Şimşek, Set Amiri: Sonay Kanat, Asistanı: Ahmet Koç, Kostüm: Talip, Reji Asistanı: İzzet Akay, Kamera Asistanı: Ertunç Şenkay, Prodüksiyon Amiri: Ahmet Öztanır, Asistan: Yusuf Özel, Acar Film renkli laboratuarında hazırlanmış ve Acar Film stüdyosunda seslendirilmiştir

Oyuncular: Behçet Nacar, Gülgün Erdem, Nur-Ay, Oktay yavuz, Oktar Durukan, Danyal Topatan, Giray Alpan, Günay Güner, Tevfik Şen, Reşit Çıldam, Kadir Kök, Hasan Ceylan, Lütfü Engin, Yaşar Şener, Yılmaz Kurt, Ali Ardıç, Ata Saka, Mustafa Doğan, Mehmet Yağmur,

Konu: 12.yüzyılda geçen bir Türk Beyinin aşk ve serüven öyküsü.

KARA OSMAN (1973)


Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan
Yapım: Albak Film / Mehmet Alemdar

Oyuncular: İrfan Atasoy, Deniz Erkanat, Hayati Hamzaoğlu, Nihat Ziyalan, Yelşim Tan, Mehmet Yağmur, Zeynep Tedü, Attila Ergün, Ersun Kazançel, Sami Tunç

Konu: Anlı şanlı kabadayı Kara Osman’ın karnında Recep’in sıktığı 5 kurşun var. Hastanenin ameliyathanesine almışlar ama o iğneden korkuyor.
Doktor; “Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?”Osman; “Fena değil. Yalnız iğne yerleri acıyor.”

Doktor; “Ne biçim adamsın sen be? Bıçakların, tabancaların arasından kurtulmuşsun iğneden korkuyorsun.” (İğneyi görünce, anesteziye gerek kalmadan bayılır.)

1986’da aynı yönetmen ve ‘Kabadayı’ adıyla tekrar çevrilecek olan film Kara Osman’ın Acil Servis’e getirilmesiyle başlıyor. O kargaşada, hastabakıcılar yanlışlıkla arkadaşı Yusuf’u sedyeye alıyorlar. Kahramanımız ‘ayıp olmasın’ diye ses etmez.. Bu sırada Sinan ve Recep olayı kutlamak için toplanmışlar; “Artık İstanbul yalnız ikimizin olacak.” Recep, Sadettin Erbil’in sesiyle bizi geçmişe götürüyor; “Osman benim çocukluk arkadaşımdır. Koca bir ömür beraber yaşadık. Yetimdi Osman. Babası bir liman kazasında ölmüştü (ikinci çevrimde ‘bir gece balığa gitmiş bir daha da dönmemiş’). Çocukken de şahsiyet sahibiydi Osman. Evin erkeği sayıyordu kendini. Kahveci Ali Rıza her geçişte laf atardı anasına. Buna içerlediğini bilirdik. Bir gün Ali Rıza’nın Kahvesine gitmiş, üç sandalyeye birden kurulmuş. Ali Rıza ‘anan nasıl evlat’ demiş. Bu laf üzerine cebinde sakladığı ekmek bıçağını çekip saldırmış Ali Rıza’ya. Kahvenin önüne cansız devirmiş...

5 yıl sübyan koğuşunda hapis yattı. Hapisteyken anası ölmüş, bacısını bir yere evlatlık vermişlerdi. Artık Osman mahallenin kralıydı..Kumarhaneleri bastı, barları dağıttı. Sevilen bir adamdan çok çekinilen bir adam olmak istiyordu..Bunun için arkadaşları yavaş yavaş çekildi etrafından. Yalnız kaldı..”Şarkıcı Zerrin ve Yusuf en iyi dostları ama Osman’ın aklı kız kardeşi Cemile’de. Dört yaşındayken Şevket Bey evlat edinmiş. Kahramanımız 15 yıldır her ay onun için ‘yüklü bir para yardımı yapıyor’. “Genç kızlığını, gelinliğini hep uzaktan gördü. Senin bir kabadayının kardeşi olduğunu bilmeni istemiyordu.” Kaderin cilvesi midir nedir, Cemile, Osman’ın ‘amansız takipçisi’ Komiser Enver’le evli.

Hastaneden kaçan Kara Osman, ‘The Halls of Fear’ (1972) (Nino Rota) ile vedalaştığı Zerrin’e “Bu yara beni bitirecek. Kimsenin bilmediği bir yerde ölmeliyim” demişti. Ama bu kadarcık bir istek bile peşinde Sinan, Recep ve Polis varken öylesine zor ki. (Kyn: Murat Çelenligil – Internet sinematürk veri tabanı)