Yönetmen: Ertem
Eğilmez
Senaryo: Sadık Şendil
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan
Engin
Yapım: Arzu Film / Ertem
Eğilmez
,
Oyuncular:
Tarık Akan (Ferit Haznedar), Hale
Soygazi (Alev Haznedar), Hulusi Kentmen (Fehmi Haznedar), Münir Özkul (Burhan
usta), Kemal Sunal (Fazıl Haznedar), Metin Akpınar (Doktor Metin), Halit
Akçatepe (Ferdi Haznedar), Beyza Başar (Canan), Serap Olguner, Nevin Güler
(Nevin), Adile Naşit (Ferdi’nin annesi), Mürüvvet Sim (Alev’in annesi), İhsan
Yüce (İhsan), Hakkı Kıvanç, Orhan Aydınbaş (okul müdürü), Nermin Özses
(hademe), Faik Coşkun (nikah memuru)
Konu: Bir yanda üç oğlu üzerinde kesinkes bir
Osmanlı usulü terbiye uygulayan, otoriter fabrikatör (Hulusi Kentmen), ailesi,
diğer taraftan da aynı fabrikada ustabaşı olarak çalışan bir adamın (Münir
Özkul) karısı ve dört kızından meydana gelen ailesi... Oğullarının birer melek
olmaktan çok uzak olduklarını anlayan sert baba onları kendi fabrikasında işçi
olarak çalıştırmaya zorunlu kılar. Çapkın oğlan (Tarık Akan) ustabaşının kızına
aşık olur. Ve iki genç gizlice evlenerek çocuk sahibi olurlar. Durumun ailelere
açılmasıyla birlikte olaylar gelişmeye başlar.
► Ertem
Eğilmez, 1964'dan beri yapımcı, 1964'den beri ise yönetmen olarak çalıştığı ve
"Bir Millet Uyanıyor" (ikinci çevirim), "Sürtük" gibi
filmlerde ticari başarılar kazandığı sinema ortamımıza, şu sıralar, yeni ve
kendine özgü bir tür sinemanın başarılı uygulayıcısı olarak yerleşecek gibi
görülüyor. "Canım Kardeşim" ile başlayıp. "Yalancı Yarim ile
süren bu türün en yeni örneği "Oh Olsun"... Bu üç filmi, birbirine,
değişmez baş oyuncu Tarık Akan, senaryocu Sadık Şendil, görüntü yönetmeni
Erdoğan Engin ve Halit Akçatepe/ Metin Akpınar/Kemal Sunal üçlüsünden (yani
Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nun başarılı öz kadrosundan) başka şeyler de bağlıyor
kuşkusuz ... Ve bu unsurların belirgin biçimde öne çıkması, bugün bir Eğilmez
filmini kolay tanılır hale getiriyor, bir Eğilmez sinemasından söz açma
olanağını yavaş yavaş tanıyor bizlere ... ailenin ilişkilerini anlatıyor. Bir
yanda, üç oğlu üzerinde kesinkes bir Osmanlı usulü terbiyeyi uygulayan,
otoriter fabrikatör (Hulusi Kentmen) ailesi, diğer yandan da aynı fabrikada
ustabaşı olarak çalışan bir 'adamın (Münir Özkul) karısı ve dört kızından
meydana gelen ailesi... Oğullarının sandığı gibi birer melek olmaktan çok uzak
olduklarını anlayan sert baba, onları kendi fabrikasında işçi olarak çalışmaya
zorunlu kılınca, ilişkiler başlıyor; çapkın ortanca oğulun (Tarık Akan),
ustabaşının kızına tutulması ve iki çocuk sahibi olmalarına karşın, durumu
ailelerine açamamalarıyla, karışık biçimlerden geçerek gelişiyor.. Bu arada
çeşitli anlaşmazlıklar oluyor, işe toplumsal fondaki bazı olaylar, fabrika
işçilerinin grevi de karışıyor, sonunda her şey tatlıya bağlanarak film bir
"mutlu sonla bitiyor... Eğilmez sinemasının son üç ürününe belli bir
birlik kazandıran ilk öğe, kuşkusuz biçim sorunu.. Gerçekten de, 1940'ların
sonlarında Akad kuşağıyla sinema dili denen şeye yaklaşmaya başladığı kabul
edilen sinemamızda, bu dili günümüzde en başarıyla kullanan kişilerden biri
eğilmez ...
1950'ler kuşağının, başta
Akad, klasik bir sinemayı bilinçle sürdürmelerine karşı, Eğilmez, anlatım
yönünden (belki Atıf Yılmaz dışında) sinemamızın tüm yönetmenlerini
"demode" kılacak kadar modem, akıcı çağdaş bir sinema diline
yatkınlaşıyor. Genç kameraman Erdoğan Engin'le tam bir uyum halinde, anlattığı
öykülerin taşıdığı ama sevincine, iyimserliğe, coşkuya en uygun sinemayı
gerçekleştiriyorlar.
Ve evet, komedi yanı ağır
basan, pembe filmler çeviriyor Eğilmez... Küçük insanların büyük kentten
(İstanbul'daki) yaşamlarından kesitler veren, kamerasını büyük kentin (İstanbul'un)
içinde belgesel bir film çekercesine gezdiren, piyes ve senaryo yazan Sadık
Şendil’le diğer bir uyumlu işbirliğini gerçekleştirerek, bizden, yerli, canlı
sinemamızın kalıpları dışına taşan tipler çizen, özgün (orijinal) güldürü
öğeleri getiren, sululuğun dışında, bir başka türlü güldürmesini bilen, Tarık
Akan’a sinemamızdaki ilk başarılı oyunlarını verdirirken, yan oyunculardan
enfes çizgiler alan bir yönetimle ...
Bütün
bunların dışında, "Oh, Olsun"da örneğin bir "Canım
Kardeşim"e kıyasla daha belirginleşen bir nokta, Eğilmez-Şendil
ikilisinin, sorunları (bir komedinin çerçevesi sınırlarında bile olsa) sınıfsal
bır temele oturtmaları...
Örneğin yılbaşı gecesi
eğlenme bölümlerinde Eğilmez, bu ayrılığı hiçbir ukalalığa sapmadan, ama direkt
olarak duyurabiliyor. Grev olgusu, toplumumuzda son yıllarda oynadığı önemli
role karşın, sinemamızda (yanılmıyorsak), "Karanlıkta Uyananlar"
(1965) dan beri ilk kez bu filmde gösteriliyor, Eğilmez, sınıfları belirliyor,
öyküyü doğru temellere yaslıyor. Ama bir yerde, hem amacı bir uyandırıcı film
yapma olmadığı, hem de zaten bir komedinin kapsamı elvermediği için, taviz
vermek, sınıfsal uyuşmazlıkları, bir aşkın potasında eritmek ve herkese kendi
mutluluk payını dağıtan bir sona varmak zorunda kalıyor. Eğilmez gibi yıllardır
iddiasız bir çalışmayı sürdürmüş bir yönetmen için "Canım
Kardeşim"den beri başlayan dönem, büyük bir aşamadır. Sinemaseverin bu
aşamanın ürünlerini dikkatle izlemesini öğütlerken, "Oh Olsun"u da,
iddiasız, ama seviyeli ve üstelik kendi ölçüsünde doğru konmuş, bilinçlendirici
bir yerli komedi örneği olarak okuyucularıma salık veririm. ”Atilla Dorsay,
“Sinemamızın Umut Yılları” syf, 107 ”
* 11. Antalya Altın Portakal
Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (1 – 10 Eylül 1974)
► Sadık Şendil “ En Başarılı
Senarist”
Jüri Üyeleri: Dr. Alyanak, Recai Akçaoğlu,
Melih Başar, Atilla Dorsay, Berker İnanoğlu, Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, M.
Tali Öngören, Sami Şekeroğlu, Semih Tuğrul.