Powered By Blogger

13 Mart 2018 Salı

OH OLSUN (1973)


Yönetmen: Ertem Eğilmez
Senaryo: Sadık Şendil
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan Engin
Yapım: Arzu Film / Ertem Eğilmez
,
Oyuncular: Tarık Akan (Ferit Haznedar), Hale Soygazi (Alev Haznedar), Hulusi Kentmen (Fehmi Haznedar), Münir Özkul (Burhan usta), Kemal Sunal (Fazıl Haznedar), Metin Akpınar (Doktor Metin), Halit Akçatepe (Ferdi Haznedar), Beyza Başar (Canan), Serap Olguner, Nevin Güler (Nevin), Adile Naşit (Ferdi’nin annesi), Mürüvvet Sim (Alev’in annesi), İhsan Yüce (İhsan), Hakkı Kıvanç, Orhan Aydınbaş (okul müdürü), Nermin Özses (hademe), Faik Coşkun (nikah memuru)

Konu: Bir yanda üç oğlu üzerinde kesinkes bir Osmanlı usulü terbiye uygulayan, otoriter fabrikatör (Hulusi Kentmen), ailesi, diğer taraftan da aynı fabrikada ustabaşı olarak çalışan bir adamın (Münir Özkul) karısı ve dört kızından meydana gelen ailesi... Oğullarının birer melek olmaktan çok uzak olduklarını anlayan sert baba onları kendi fabrikasında işçi olarak çalıştırmaya zorunlu kılar. Çapkın oğlan (Tarık Akan) ustabaşının kızına aşık olur. Ve iki genç gizlice evlenerek çocuk sahibi olurlar. Durumun ailelere açılmasıyla birlikte olaylar gelişmeye başlar.

► Ertem Eğilmez, 1964'dan beri yapımcı, 1964'den beri ise yönetmen olarak çalıştığı ve "Bir Millet Uyanıyor" (ikinci çevirim), "Sürtük" gibi filmlerde ticari başarılar kazandığı sinema ortamımıza, şu sıralar, yeni ve kendine özgü bir tür sinemanın başarılı uygulayıcısı olarak yerleşecek gibi görülüyor. "Canım Kardeşim" ile başlayıp. "Yalancı Yarim ile süren bu türün en yeni örneği "Oh Olsun"... Bu üç filmi, birbirine, değişmez baş oyuncu Tarık Akan, senaryocu Sadık Şendil, görüntü yönetmeni Erdoğan Engin ve Halit Akçatepe/ Metin Akpınar/Kemal Sunal üçlüsünden (yani Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nun başarılı öz kadrosundan) başka şeyler de bağlıyor kuşkusuz ... Ve bu unsurların belirgin biçimde öne çıkması, bugün bir Eğilmez filmini kolay tanılır hale getiriyor, bir Eğilmez sinemasından söz açma olanağını yavaş yavaş tanıyor bizlere ... ailenin ilişkilerini anlatıyor. Bir yanda, üç oğlu üzerinde kesinkes bir Osmanlı usulü terbiyeyi uygulayan, otoriter fabrikatör (Hulusi Kentmen) ailesi, diğer yandan da aynı fabrikada ustabaşı olarak çalışan bir 'adamın (Münir Özkul) karısı ve dört kızından meydana gelen ailesi... Oğullarının sandığı gibi birer melek olmaktan çok uzak olduklarını anlayan sert baba, onları kendi fabrikasında işçi olarak çalışmaya zorunlu kılınca, ilişkiler başlıyor; çapkın ortanca oğulun (Tarık Akan), ustabaşının kızına tutulması ve iki çocuk sahibi olmalarına karşın, durumu ailelerine açamamalarıyla, karışık biçimlerden geçerek gelişiyor.. Bu arada çeşitli anlaşmazlıklar oluyor, işe toplumsal fondaki bazı olaylar, fabrika işçilerinin grevi de karışıyor, sonunda her şey tatlıya bağlanarak film bir "mutlu sonla bitiyor... Eğilmez sinemasının son üç ürününe belli bir birlik kazandıran ilk öğe, kuşkusuz biçim sorunu.. Gerçekten de, 1940'ların sonlarında Akad kuşağıyla sinema dili denen şeye yaklaşmaya başladığı kabul edilen sinemamızda, bu dili günümüzde en başarıyla kullanan kişilerden biri eğilmez ...

1950'ler kuşağının, başta Akad, klasik bir sinemayı bilinçle sürdürmelerine karşı, Eğilmez, anlatım yönünden (belki Atıf Yılmaz dışında) sinemamızın tüm yönetmenlerini "demode" kılacak kadar modem, akıcı çağdaş bir sinema diline yatkınlaşıyor. Genç kameraman Erdoğan Engin'le tam bir uyum halinde, anlattığı öykülerin taşıdığı ama sevincine, iyimserliğe, coşkuya en uygun sinemayı gerçekleştiriyorlar.

Ve evet, komedi yanı ağır basan, pembe filmler çeviriyor Eğilmez... Küçük insanların büyük kentten (İstanbul'daki) yaşamlarından kesitler veren, kamerasını büyük kentin (İstanbul'un) içinde belgesel bir film çekercesine gezdiren, piyes ve senaryo yazan Sadık Şendil’le diğer bir uyumlu işbirliğini gerçekleştirerek, bizden, yerli, canlı sinemamızın kalıpları dışına taşan tipler çizen, özgün (orijinal) güldürü öğeleri getiren, sululuğun dışında, bir başka türlü güldürmesini bilen, Tarık Akan’a sinemamızdaki ilk başarılı oyunlarını verdirirken, yan oyunculardan enfes çizgiler alan bir yönetimle ...

Bütün bunların dışında, "Oh, Olsun"da örneğin bir "Canım Kardeşim"e kıyasla daha belirginleşen bir nokta, Eğilmez-Şendil ikilisinin, sorunları (bir komedinin çerçevesi sınırlarında bile olsa) sınıfsal bır temele oturtmaları...

Örneğin yılbaşı gecesi eğlenme bölümlerinde Eğilmez, bu ayrılığı hiçbir ukalalığa sapmadan, ama direkt olarak duyurabiliyor. Grev olgusu, toplumumuzda son yıllarda oynadığı önemli role karşın, sinemamızda (yanılmıyorsak), "Karanlıkta Uyananlar" (1965) dan beri ilk kez bu filmde gösteriliyor, Eğilmez, sınıfları belirliyor, öyküyü doğru temellere yaslıyor. Ama bir yerde, hem amacı bir uyandırıcı film yapma olmadığı, hem de zaten bir komedinin kapsamı elvermediği için, taviz vermek, sınıfsal uyuşmazlıkları, bir aşkın potasında eritmek ve herkese kendi mutluluk payını dağıtan bir sona varmak zorunda kalıyor. Eğilmez gibi yıllardır iddiasız bir çalışmayı sürdürmüş bir yönetmen için "Canım Kardeşim"den beri başlayan dönem, büyük bir aşamadır. Sinemaseverin bu aşamanın ürünlerini dikkatle izlemesini öğütlerken, "Oh Olsun"u da, iddiasız, ama seviyeli ve üstelik kendi ölçüsünde doğru konmuş, bilinçlendirici bir yerli komedi örneği olarak okuyucularıma salık veririm. ”Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 107 ”

* 11. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (1 – 10 Eylül 1974)

► Sadık Şendil “ En Başarılı Senarist”

Jüri Üyeleri: Dr. Alyanak, Recai Akçaoğlu, Melih Başar, Atilla Dorsay, Berker İnanoğlu, Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, M. Tali Öngören, Sami Şekeroğlu, Semih Tuğrul.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder