Powered By Blogger

22 Mart 2018 Perşembe

KİLLİNG KOLSUZ KAHRAMANA KARŞI (1974)


Yönetmen: Müjdat Saylav
Senaryo: Sadık Şendil, Burak Sezgin
(Killing Fotoromanı ve Wang Yu filmlerinden)
Görüntü Yönetmeni: Sedat Ülker

Yapım : Saray Film / Müjdat Saylav Teknik Direktör: Cem Esertepe, Prodüktör: Cengiz Kırtan, Karate Hocası: Hakan Bahadır,

Oyuncular : Karaca Kaan, Beyza Başar, Erbey Efem, Linda Wilyams, Chan Yung, Meri Pavonee, Yaşar Güçlü, Oktar Durukan, Enver Dönmez, Murat Aksoy, Yılmaz Kurt, Ejder Acar


KIZIM AYŞE (1974)


Yönetmen: Yücel Çakmaklı
Senaryo: Berrin Giz, Atilla Gökbürü, Yücel Çakmaklı
Eser: Necip Fazıl Kısakürek
Kamera: Mike Rafaelyan
Yönetmen Yardımcısı: Atilla Gökbörü
Yapım: Elif Film/Yücel Çakmaklı / Çağdaş Film Ortak yapımı

Oyuncular : Yıldız Kenter (Huriye Bacı), Necla Nazır (Ayşe), Deniz Erkanat (Melahat), Şükran Güngör (Kâzım), Mahmut Hekimoğlu (Ömer), Nazan Adalı, Selçuk Özer, Tülin Örsek, Hamit Yıldırım (Mehmet), Turgut Boralı, Semih Sezerli, Ahmet Turgutlu, Turgut Boralı

Konu: Fakir köylü kadın Huriye Bacı (Yıldız Kenter) kızı Ayşe'yi (Necla Nazır) okutabilmek için İstanbul'a taşınır. Maddi zorluklar içinde kızını okutmağa çalışır. Saf duygular içinde büyümüş Ayşe'nin arkadaşları yüzünden yoldan çıkması ile başlayan olaylar annesine isyana kadar gider. Çileli anne üzüntü içinde yıkılmış bir vaziyette köyüne döner. Daha sonra gelişen olaylar neticesi doğru yolu bulan Ayşe, annesinin haklılığını anlar ve hep beraber mutlu bir yaşam için çaba sarfederler.

ÖDÜL:
1974 yılı 11. Antalya Altın Portakal
Yıldız Kenter “ en iyi yardımcı oyuncu”

► Yücel Çakmaklı, günümüz insanının sorunlarını teşhiste ve bunlan çözümlemede kendine özgü nitelikler taşıyan ve siyasal planda MSP ile örgütlenmiş bulunan düşüncenin, sinemamızdaki belli-başlı temsilcisi olarak film yapmayı sürdürüyor. Bu düşünceye göre; günümüz Türk insanının baş sorunu, "ahlak" sorunudur. Yüzyıllar boyu süregelmiş, toplumumuza damgasını vurmuş İslam ahlakının, yüzyılı aşkın Batıya dönme, modernleşme çabaları sonucu, toplumdaki işlevini yitirmesi, bunun yerine getirilmeye çalışılan ve köklerini Batı akılcılığından alan bir düşünme/yaşama biçiminin ve ahlak sisteminin toplumun tümünce benimsenmemesi yüzünden, günümüz Türk insanının manevi dayanaklarını yitirmiş, boşlukta kalmış olmasıdır. İslam düşüncesinin, günümüzde bile bireysel ve toplumsal, her türlü soruna yeterli çözümler getirdiğini ileri süren, toplumumuzda Batıya dönüşle başlayan kültür ikileşmesini ve bunun getirdiğ Batıdan aldığımız birçok şeyi iterek kendi kökenimize, öz değerlerimize, yani İslam ve Türk olana dönüşle çözümleyebileceğimizi ileri süren bir görüş. Kuşkusuz, doğru bazı gözlem ve saptamalardan yola çıkıyor, böyle bir görüş. .


Türk toplumunda Tanzimat1a yoğunlaşan bir kültür ikileşmesinin, geçmişle ve eski kültürle ani hesaplaşmaların getirdiği bir kültür ve düşünce kopukluğunun var olduğu söylenebilir. Türk düşünce yaşamında son yıllarda büyük tartışmalara yol açmış bu konu, siyasal planda M5P'den MHP'ye çeşitli partilerce işlenirken, sinemada ise şimdilik Çakmaklı ekolü tarafından temsil ediliyor ve toplumun değişik kesimlerine, ümmet ve şeriat özlemi taşıyan gerçek gericiden, öz değerlerini dirençle saklayan geniş halk kitlelerinin, Süleymaniye'de bayram sabahının, Ramazan geceleri sahur heyecanının, Üsküdar'ın ahşap evlerinin tadını ve zevkini yitirmemiş duyarlığına dek, çeşitli duygulara seslenmek olanağına sahip görülüyor.
Ne var ki bazı gerçek saptamalar ne teşhisin tümünün ne de tedavi yönteminin aynı biçimde doğnı .olması sonucunu getirmiyor. "Oğlum Osman"da Çakmaklı'nın mesajı Batının tekniğini bilimini alıp İslam ahlakının yaşama biçiminin, namaz niyazı, kaç-göçü, harem-selamıyla korunması idi. Oysa endüstrileşme, üretim ilişkilerini toptan değiştirecek yeni bir sürece girme demekti ve bu yeni çağ, kuşkusuz kendi ahlakını birlikte getirecekti .. "Kızım Ayşe"de köy/şehir zıtlaşması, geleneklere, öz değerlere bağlılıkla, İstanbul sosyetesindeki köksüz, iğreti, dejenere yaşam karşı karşıya getiriliyor. Huriye kadın'ın bilinçsizcesine de olsa öz değerlerini, Batı usulü bir yozlaşmaya karşı korumak, kızı Ayşe'yi kurtarmak için giriştiği mücadele, Çakmaklı'nın şematik ve kaba çizgili öyküsüyle veriliyor. Çakmaklı, hikayesini öylesine kurmuş, tiplerini öylesine belirlemiş ki, davasını başından kazanmış. Çünkü gelenekçiliğe karşı verdiği, çağdaşlaşma, Batılılaşma değil, sadece, (Türkiye'de küçük bir zümrenin sürdürdüğü ve Türkiye ölçüsünde bir durum ve sorun olduğuna inanmadığım) yozlaşmanın dibine inmiş bir "hızlı gençlik" yaşamı... Üstelik bu çevrenin kişileri birer karikatür·grotesk'liğiyle verilmekle kalmıyor, filmin sonunda sadist, manyak, katil ruhlu yanlarıyla bir korku filmi kahramanı kimliğine bile bürünüyorlar. Seyirci "zavallı kız ... ne denli yanlış bir seçim yapıtı" değil, "zavallı kız ... ne kötü insanların eline düştü" diyor. Bir "klinik vaka"ya dönüyor film, mesajı "özel"den çıkıp "geneline ulaşamıyor. Biçim yönünden Çakmaklı'da gelişme, olgun bir sinemaya kayma var. Ancak, örneğin filmin en özenli planı olan, günbatımında gençleri çift çift el ele gösteren (ve Antonioni'nin "Zabriskle Point"ının bir bölümünü andıran) sahnenin, içerdiği estetikle seyircide aksi yönde bir özlem yarattığı ve Çakmaklı'nın düşüncesine ters düştüğü söylenebilir.
Daha genel bir planda söylemek gerekirse, Çakmaklı'nın yanlışı, aslında çok karmaşık. olan· bazı sorunları çok basmakalıp; şematik biçimde ele alması ... Türkiye'deki kültür ikileşmesinin aydında ve halk sezgisinde yarattığı dram, yitip giden ve yerine yenileri konamayan karşı duyulan özlem, Batılılaşma çabasının getirdiği bunalım, edebiyatımızda örneğin bir Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Huzur" romanındaki düzeyde ele alınmadı sinemamızda henüz ... "Kızım Ayşe’de toplumumuzda burjuva eleştirisi mi yapılmak isteniyor? Gözlem yanlış, sahte, gerçek değil... Ayşe'nin gerçeği görmesi, kişiliğine, benliğine dönmesi ise, hiçbir düşünsel, kültürel ve ahIâksal dönüşüme dayanmayan, yalnızca birkaç ters olaya, kötü bir "rastlantı"ya dayandırılan bir değişme olarak sunulduğu için film, mesajını da veremiyor. Türkiye'de burjuva sınıf nasıldır? Nasıl yaşar? Çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu, insancıl değerlerini yitirmişliği nasıl meydana çıkar?
Popülist ve demagog bir "köy yaşamı" gerçek ve çağdaş seçenek nedir? Bu soruların cevabı,·bir rastlantı sonucu aynı temaları işleyen başka.,bir filmde, "Arkadaş"ta daha sağlam biçimde veriliyor. Türkiye'de bugün. "sağ" ve "sol" diye isimlendirilen görüşlerin birtakım sorunları teşhiste birleştikleri, ama asıl doğru teşhisin ve geçerli çözümün geriye değil, ileriye dönük cepheden gelebileceğine küçük, ama anlamlı bir örnek bu ... Düşünce aanında henüz çocukluk dönemini yaşayan, olgunluğa geçmemiş olan sınemamızın bu tür sorunlara bakışında ise Kemal Tarih araştırmacı ve Tanpınar duyarlığı, henüz uzak dağların ardında gözüküyor... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 116”

KISMET (1974)


Yönetmen : Temel Gürsu
Senaryo: Vural Pakel
Kamera: Muzaffer Turan
Yapım: Özer Film/Vural Pakel, Enver Özer

Reji Asistanı: Nilgün Karagüler, Asistan Rejisör; Ümit Efekan, Kamera Asistanı: Ahmet Demir, Prodüksiyon Amiri: Ercan Tuman, Prodüksiyon Asistanı: Şahin Gök, Set Elemanları: Abdullah Bağbuğ, Kazım Pekmez, Yusuf Yıldırım, Işık Şefi: Aslan Yıldız, Asistanları: Ömer Ekmekçi, Süleymen Çekiç, Sesleri Alan; Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Montaj Şefi: Özdemir Arıtan,

Oyuncular: Neşe Karaböcek, İzzet Günay, Efkan Efekan, Ali Poyazoğlu, Bülent Kayabaş, İhsan Devrim, Feridun Çölgeçen, Necdet Yakın, Enver Dönmez, Nubar Terziyan, Ehat Alinçe, Ufuk Aydın, Necla Soylu, Şeref Misafirleri: Süleyman Turan, Fikret Hakan, Öztürk Serengil, Seyyal Taner, Feridun Karakaya, Esin Engin

Konu: Fakir bir şarkıcı kızla, tesadüf sonucu zengin olmuş bir delikanlının öyküsü.

KIBRIS'TA TÜRK ASLANLARI (1974)


Senaryo ve Yönetmen: Kayahan Arıkan (Tancan Akın)
Kamera: Nedim Akanlar
Yapım: Sevinç Film / Sevinç Sergici

Oyuncular: Hayati Hamzaoğlu, Yıldırım Gencer, Gülgün Erdem, Bilâl İnci

Konu: Kıbrıs'ta geçen bir kahramanlık öyküsü


KARTAL YUVASI (1974)


Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo: Tarık Dursun K, 
Foto Direktörü: Cahit Engin
Yapım: Çağdaş Film / İzzettin Yılmaz, M. Enis Uğurlugil

Oyuncular: Yıldız Kenter, Cemil Şahbaz, Ceyda Karahan, Yılmaz Gruda, Güner Sümer, Türker Tekin, Oktar Durukan, Dinçer Çekmez, Ülkü Akbaba, Mete Sezer, Metin Çekmez, Şükran Güngör, Coşkun Akan, Işın İçsevel, Şerif Çoksever, Şükran Güngör,

Konu: Kıbrıs'ta bir Türk kadını, Rumlara karşı koyar. İngiliz nişanlısı ile oğlu İngiltere'den Kıbrıs'a döner. Onlar da bu direnişe katılırlar.


(Köpekler) “Straw Dogs” 1971 yılında David Zelag Goodman ile Sam Peckinpah’ın ortaklaşa yazdıkları senaryodan, Sam Peckinpah’ın (1925-1984) rejisiyle ortaya çıkan filmden uyarlama. Başlıca rollerde Dustin Hoffman,(1937), Susan George (1950) ve Peter Vaughan (1923) paylaşmışler.


KARATECİLER İSTANBUL’DA (1974)


Yönetmen: Viktor Lam
Senaryo: Cha Low, Erdoğan Tünaş,Fuat Özlüer
Foto Direktörü: Tat Lung,
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu, (Türk-İtalyan-Hong Kong Ortak yapımı)

Işıklar: Erler Işık Servisi, Şef: Şevket Yılmaz, Jenerik: Refik Onubil, Prodüksiyon Asistanları: Necati Şimşek, Ahmet Akgün, Mehmet İnci, Asistan Direktör: Samim Utku, Kameraman: Hüseyin Karındoyuran, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Ses Mühendisi: Tuncer Aydınoğlu, Dublaj Yönetmeni: Kemal Bilici, Teknik Direktör : Metin Miroğlu, Ar Direktör: Sohban Koloğlu, Prodüksiyon Direktörü: Memduh Karakaş, (Acar Film Stüdyosunda seslendirilmiştir)

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Helen Pou, Orhan Günşıray, Wang Li, Lou Wing, Bülent Kayabaş, Attila Ergün, Atıf Kaptan, Birtane Güngör, Figen Han, Turgut Özatay, Necip Tekçe,

Konu: Erol (Cüneyt Arkın), kız kardeşi Yasemin’le mutlu bir hayat süren başarılı bir polistir. Uzakdoğu mafyasının en belalı adamı olan Wang, Hong Kong’tan uçakla Türkiye’ye gelir. Wang bütün Uzakdoğu sporlarını çok iyi bilen sıkı bir dövüşçüdür ve rakiplerini alt ederken kesinlikle kollarını kullanmamaktadır. Onun Türkiye’ye giriş yapacağı istihbaratını alan Emniyet Müdürlüğü, Wang’ı bulup tutuklaması için Erol’u görevlendirir. Çünkü Wang, kaçakçılık, soygun, cinayet gibi kirli işlere boğazına kadar batmış azılı bir mafya gangsteridir. Hong Kong emniyet teşkilatı da boş durmamış, Wang’ın peşinden tıpkı onun gibi iyi bir dövüşçü olan ajanı Wang Ti’yi İstanbul’a göndermiştir. Havaalanında herkesi atlatıp İstanbul’da izini kaybettiren Wang, gelir gelmez bir dizi cinayete karışır. Helen (Helen Pou) adındaki Çinli kıza da şantaj yapmaya ve onu öldürmekle tehdite başlar. Korku içindeki Helen Erol’dan kendisini korumasını ister. Wang Ti’nin yanı sıra, Helen’in aracılığıyla da Wang’ın izini bulan Erol’la bu ölüm makinesi karateci katil arasında, Uzakdoğu dövüş tekniklerinin en mükemmel örneklerinin sergilendiği öldüresiye bir kavga başlar. Bu acımasız kavganın içinde kimin son ve kesin bitirici darbeyi vuracağı ise, ikisinden biri ayakta kalana dek asla belli değildir… (cuneytarkin.com)

KARDEŞİM (1974)


Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Orhan Kapkı
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu

Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Nermin), Orçun Sonat (Murat), Ferda Büyükgüneş (Selma), Yaşar Yağmur (Ferit), Ali Şen, Yeşim Tan (Lale), Osman Alyanak (Rasim Dayı), İhsan Yüce, (Kazım baba) Arzum İnanoğlu (Zeynep) Ekrem Dümer (Doktor), Zeki Sezer, Renan Fosforoğlu, Faik Coşkun (Faik baba), Ceyhan Cem, Nubar Terziyan, Benan Öz, Renan Fosforoğlu, Nubarv Terziyan (Arif Baba), Mürüvvet İşsever, Nezihe Güler (Nine), Nermin Özses, Müşerref Çapın, Reşit Çıldam (Manav) Muammer Gözalan

Konu: Nermin, çalışarak kız kardeşinin okumasına çalışan bir genç kızdır.Annesi ve babası olmayan bu iki kardeş hayatta birbirine kenetlenip yaşamaya çalışmaktadırlar.Liseye giden kız kardeş sevdiği gençten hamile kalıp, reddedilince kendini asarak intihar eder.Bu durum hayatta her şeyini kız kardeşi için yapan Nermin'i yıkar ve o da kardeşinin intikamını almak için yemin eder.Ancak kız kardeşinin katili olarak hapse atılan kişi aslında olayla ilgisi olmayan fakat kendi kız kardeşi için olayı üstüne alan Orçın Sonat'tır.Kardeşinin yaşaması için ameliyat olması gerekmektedir ve o da bu kirli çarkın içine istemeden atılır.İntikam yemini eden Nermin'in amacı Orçun Sonat'ın hapiste olduğu sırada kız kardeşine bakmak amacıyla eve girip, kendi kız kardeşinin intikamını yine bir kardeş üzerinden almaya çalışmaktadır.Birkaç kez küçük kıza fenalık yapmaya çalışsa da bunu beceremez.Bir gün Murat hapisten çıkar eve gelir tabi ki Nermin'in cinayetini üstlendiği kızın ablası olduğunu bilmez, ikili arasında duygusal bir yakınlaşma başlar, film ilerledikçe gerçekler açığa çıkar, Nermin kardeşinin intiharına sebep olan asıl kişiyi öğrenir.

KARANLIK YILLAR (1974)


Yönetmen: Necat Okçugil
Senaryo: Temel Tezel
Kamera: Nedim Akanlar
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu

Oyuncular: Serdar Gökhan, Meral Zeren, Turgut Özatay, Nevin Nuray, Atıf Kaptan, İhsan Baysal, Renan Fosforoğlu, Osman Alyanak, Anuşka, Sırrı Elitaş, Tarık Şimşek, Tevfik Şen, Ahmet Açan, Rıza Genç, İhsan Bayraktar, Ali Demir, Hülya Plancı, Cengiz Karabulut,

Konu: Hafızasını kaybeden bir adamın öyküsü

KARALARIN ALİ (1974)


Yönetmen: Çetin İnanç
Senaryo: Nuri Kırgeç
Kamera: İzzet Akay
Yapım: Osmanlı Film / Mehmet Karahafız,
Hasan Çakır

Oyuncular: Tanju Korel, Fatma Belgen, Reha Yurdakul, Kâzım Kartal, Atıf Kaptan, Gülten Ceylan, Şefik Döğen, Cango Kemal, Küçük Yıldız: Engin İşsever

Konu: Hapisten çıkan bir kabadayının aşk ve intikamı.

KARA MURAT; ÖLÜM EMRİ (1974)


 "KARA MURAT KARDEŞ KANI" 

Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo: Fuat Özlüer, Erdoğan Tünaş, Rahmi Turan (Abdullah Turhan'ın
çizgi romanından)
Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop
Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu
Yapım : Erler Film/Türker İnanoğlu

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Feri Cansel, Turgut Özatay, Atilla Ergün, Hulusi Kentmen, Bora Ayanoğlu, Atıf Kaptan, Melek Ayberk, Yıldırım Gencer, Kayhan Yıldızoğlu

KONU: Kara Murat (Cüneyt Arkın) Ömer ve Cafer adlı iki askerle Bizans’a gider. İmparator Konstantinis (Kayhan Yıldızoğlu) Sultan 2.Murat ölünce şehzade Orhan’ı (Bülent Kayabaş) Osmanlı hükümdarı yapacaktır. Aslında sıra şehzade 2.Mehmet’tedir. Orhan hükümdar olursa Bizans dostu olduğu için, Şehzade Mehmet’in öldürülmesi gerekmektedir. Kara Murat ve yoldaşları Barbayani’nin (Yıldırım Gencer) meyhanesine şarap getirdiğini söyleyerek Bizans’a girer. Cafer ve Ömer sözde Prenses Olimpia’yı (Feri Cansel) kaçırmak isterken Kara Murat yetişir ve prensesin güvenini kazanır. Kendini silahşör Kosta Kanelli olarak tanıtır. Şehzade Orhan’a muhafız seçilir. Şehzade Orhan’ın sevgilisi Prenses Olimpia yakışıklı Kosta’ya aşık olur. Kosta, aşkına karşılık verdiği Olimpia’dan Orhan’ın aslında bir vasıta olduğunu, evlenip imparatoriçe olduktan sonra diğer şehzade İkinci Mehmet’i de ortadan kaldıracağını anlatır. Kara Murat (Kosta) Ömer ve Cafer’le İkinci Mehmet’e olacakları haber verir. İki akıncı yolda yakalanır, mektup ele geçer. Cafer ile Ömer mektubu yazanın Kosta, yani Kara Murat olduğunu açıklamaz ve işkence görürler. O sırada Sultan Murat ölür ve şehzade Mehmet’e çağrı yapılır. Planlara göre, Olimpia Manisa’ya gidip güzelliği ile Mehmet’i etkileyecek, sonra da yüzüğündeki zehir ile şehzadeyi öldürecektir. Buna tanık olan hizmetçisi Zeynep Kosta’ya durumu anlatır. Zağanos Paşa’nın casusu olduğunu, onun da Kara Murat kimliğini bildiğini söyler. Kara Murat ilk önce Ömer’le Cafer’i idamdan kurtarıp Barbayani’nin meyhanesine götürür. Barbayani aslında Zeynep’in ve akıncı Sinan’ın ağabeyidir. Hep birlikte prensesten önce Manisa’ya ulaşmak için harekete geçerler. Sinan Ömer ve Cafer ölür. Kara Murat yola tek başına devam eder. Prensesin adamları ile çatışır ve yaralanır. Manisa’ya gelen Olimpia İkinci Mehmet’le tanışmış, tam zehri içkisine karıştırmışken yaralı Kara Murat yetişir.
Zehirli içkiyi denemek zorunda kalan prenses ölür. Şehzade Mehmet, Bizans’ı yıkıp yerle bir etmek için and içmiştir. Tarihin akışını değiştirmek için ilk durak olarak seçtiği payitaht Edirne’ye doğru yola çıkar... Kara Murat, yine zorlu bir görevi başarı ile amamlamıştır…
www.cuneytarkin.com)

KARA BOĞA (1974)


Yönetmen: Yavuz Figenli
Senaryo: Bülent Oran
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Örnek Film / Yılmaz Kuzgun

Oyuncular: Behçet Nacar, Yonca Yücel, Altan Günbay, Baykal Kent, Gönül Tansel, Nesrin Kaptan, Oktar Durukan, İ. Hakkı Şen

Konu: Babasını kaçıran Kazıklı Voyvoda'nın peşine düşüp intikamını alan sipahinin öyküsü.

KARA YEMİN (1974)


Yönetmen: Tarık Tibet
Senaryo: Demet Deniz
Kamera: Fehmi Eryılmaz
Yapım: Düzgün Film / BSadettin Düzgün

Oyuncular: Tarık Tibet, Bircan Deniz, Bilal İnci, Sadettin Düzgün, Necip Tekçe, Serap Olguner, Muazzez Arçay, Ahmet Sert, Mümtaz Alaslan, Gülten Ceylan, Minecik, Tolga Tibet

Konu: Bir intikaın öyküsü


KANLI SEVDA (1974)


Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın 
Foto DFirektörü: Salih Dikişçi
Yapım: Burç Film/Aziz Sarıkaya

Teknik Ekip: Yaşar Davutoğlu, Ramazan Günaydın, Işık Şefi: Atacan Boran, Yardımcıları: Mustafa Kılıç, Celal Açar, Renk Uzmanı: Turgut Ören, Laboratuar: Hikmet Kuyucu, Hayati Akbulut, Özkan Sevinç, Ses Mühendisi: Marko Buduris, Senkron: Süleyman Karakaya, Negatif Montaj: Bayram Türkkan, Prodüksiyon Amiri: Yavuz Işıklar, Yardımcısı: İsmail Çankaya, Ören Film Stüdyosunda hazırlanmıştır

Oyuncular : Tanju Korel, Yalçın Gülhan, Nedret Güvenç, Zeyno Çilem, Eşref Kolçak, Kenan Pars, Diclehan Baban, Zeki Tüney, Uğur Kıvılcım, Muazzez Arçay,

Konu : Pavyonlarda şarkı söyleyerek geçinen Leyla, kızı Ceylan’ı bu bataktan uzak tutmak için çırpınmaktadır. Ancak artık yaşlanmıştır ve müşteriler Ceylan’ın sahneye çıkmasını istemektedir. Buna dayanamayan Leyla ölünce, Ceylan hiç tanımadığı zengin babasından kalan mirası devralmak için amcasının çiftliğine gider. Babası ona soyadını vermese de mirasında onu düşünmüştür. Ancak amcası yıllardır sahibi olduğu zenginliklerin bölünmesinden hoşlanmaz ve ona karşı cephe alır. Oğullarından Burak genç kıza hakkını vermekten yanadır. Diğeri ise kötü kalplidir ve ona acı çektirmeyi planlamaktadır.



 Niven Busch’un bir eserinden Oliver H.P. Garret’in senaryosundan King Vidor’un yönetiminde çekilen ve ilk gösterimi 8 Aralık 1948’de İsveç’te yapılan 1946 yapımı “Duel in the Sun” isimli filmden uyarlama. Filmde başlıca rolleri, Jennifer Jones (1919), Gregory Peck (1916-2003), Lionel Barrymore (1878-1954) oynamışlardır.


KANLI SAVAŞ (1974)


Senaryo ve Yönetmen: Murat Akovalıgil
Kamera: Ender
Yapım: Ümit Film/Murat Akovalıgil

Oyuncular: Yılmaz Köksal, Arzu Okay, Tansu Sayın, Bilal İnci, Mümtaz Ener, Yeşim Yükselen

Konu: Milli mücadele yıllarında gizli mektubun çevresinde oluşan bir kahramanlık öyküsü.

KANLI DENİZ (1974)


Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Sadık Şendil Yaman Koray'ın 'Deniz Ağacı' adlı eserinden,
Kamera: Erdoğan Engin
Yapım : Arzu Film / Ertem Eğilmez

Oyuncular : Tarık Akan, Hale Soygazi, Orçun Sonat, Halit Akçatepe, ihsan Yüce, Mümtaz Ener, Tekin Akmansoy, Necdet Yakın, Leman Çıdamlı, Leman Akçatepe, Ahmet Kostarika, Altan Bozkurt,

Konu: Geçimini kılıç balığı avı ile sağlayan bir genç ile aynı köyde yaşayan bir genç kızın aşk ve macera öyküsü. Film için verilen bu konu dışında, roman benzer ve gelişen olaylarla sürer: "Ahmet, bir bacağı kesik amca oğlu Hüseyin'in motoru ile ve Hüseyin'in kardeşi Osman ile kılıç avına çıkmaktadır Baba dostu Veysel Dayı'nın yeğeni Meryem ile birbirlerini sevmektedirler. Bir gün büyük bir 'kılıç' ile avdan döner. O gece Meryem köyde dedikodu çıkmasından çekindiği için bir süre görüşmemelerini söyler. Sabahleyin Ahmet benzin deposuna şeker döküldüğünü fark eder temizler. Köyün ileri gelenlerinden Yusuf Ağanın oğlu Aziz’in Meryem'de gözü vardır; Ahmet'in Meryem’le ilişkisi nedeni ile Ahmet'i dövdürmek isterken kavgada kendi dişleri kırılır. Veysel Dayıyı banka borcu nedeni ile tehdit edip Meryem'i almak istemektedir. Bu aralar Ahmet balıktan eli boş döner, köyde çadır kurup halka attıran panayırcıların yanındaki kız Yıldız (Ayşe) ile ilişkiye giren Ahmet bu ilişkiden çok sıkılmakta ise de vazgeçemez. Bir gün balık dönüşü bora patlar, " balıkçılar hasar gören teknelere yardım ederler. Aziz de Ahmet ile birlikte çalışır, ama iş bittikten sonra, Ahmet Meryem'den vazgeçmesini söyler. Bir gece Ahmet arkadaşının önerisi ile sinemaya giderler. Ahmet gelecek arkadaşına yer tutar, buraya Aziz'in adamı İrfan gelip oturur, önce münakaşa sonra kavga ederler, İrfan, Ahmet’ten şikayetçi olur, tutuklanır. Bir köylünün evinde ve bahçesinde yangın çıkınca jandarma onbaşısı Ahmet'i nezaretten çıkarır yangına gideler, söndürürler. Yangından sonra onbaşı Ahmet'i salar Veysel Dayı Yusuf Ağayı şikayetten vaz geçirmiştir. Bu arada İstanbul'da öğrencilerin polisle çatışma haberleri gelir (28/29 Nisan 1960). Ahmet büyük bir kılıç yakalar, kendisi ava devam ederken balığı bir başka tekne ile buzhaneye yollar, ertesi gün daha büyük bir kılıç’ı teknesine almaz peşinden çekerek getirir, balığı teslim ederken Meryem'i çiroz konserve fabrikasından çıkan kızların arasında görür. İstanbul'da ilan edilen sıkı yönetimi onbaşı köyde de sokağa çıkma yasağı olarak uygular. Ahmet, Meryem'in kendine işaret verdiğini sanarak gece yasağa rağmen kapılarının önüne gider, tam ümidini kesip ayrılacağı sırada kapı açılır, Meryem Ahmet'i içeri alır ve Aziz için kendisini istemeye geldiklerini söyler, Veysel Dayı banka borçları yüzünden çaresiz olduğu için kabul etmek durumunda ise de hemen evet cevabı vermemiştir. Birbirlerine sarılırlar bir süre sonrada sevişmeye başlarlar. Tam bu sırada kapı vurulmaya başlar Aziz ve avenesi kapıya dayanmıştır. Veysel Dayı havaya ateş açar, kaçarlar; bu arada Ahmet ele kaçar ve sabah denize açılan Ahmet'i Aziz denizde sıkıştırır avlanmasını önler, buna rağmen Ahmet bulduğu fırsatlarla yine balık avlar. Yine bir gün av dönüş sırasında Veysel Dayı zor durumda görür. Tuttuğu balığı ipi uskuruna sarılmış, motor kontrolden çıkmış, kayalara gitmektedir, Ahmet yardımcı olup kurtarır. Yine bir dönüş sırasında Ahmet Rıza Reisin kendisini aradığını öğrenir,

Rıza Reis İstanbul'da kılıçın iyi para ettiğini doğrudan oraya gitmeyi önerir, Ahmet Veysel Dayı'nın balıklarını da götürür… Balık mevsimi sona ermek üzeredir. Ahmet'in dört balık tutma hesabı vardır, Aziz’i atlatır açılır üç balık yakalar. dördüncüsünü tutmadan Aziz peşine düşer, aynı balığa doğru hamle yaparlar Ahmet balığı vurursa da Azizin hedefi Ahmet'tir. Ahmet yaralanır ama balığın ipi Aziz’in motoruna takılır. Aziz Ahmet’i vururken motorların çarpışması sonucu denize düşmüştür.İpi motora takılı kalan balıktan kaçmayınca balık can havli ile Aziz’e saldırır, Osman Ahmet'i kurtarır ve alıp götürür. “Orhan Ünser, “Kelimelerden Görüntüye” syf, 215 ”

► "Kanlı Deniz", edebiyatımızın Halikarnas Balıkçısı ile birlikte sürekli denize eğilen, deniz öyküleri anlatan iki romancısından biri olan Yaman Koray'ın "Deniz Ağacı" romanından alınmış. Olay, bir Batı Anadolu sahil kasabasında geçiyor. (Bu, romanda Erdek'tir, ancak filmin çekimi yanılmıyorsam Kuşadası'nda yapılmıştır). Klasik bir aşk üçgenidir işlenen... Genç ve öksüz balıkçı delikanlısı Ahmet'in sevdiği kıza, köyün balık ağasının oğlu Aziz de tutkundur. Bu yüzden Aziz, Ahmet’e denizde yaşama hakkı tanımamağa, ekmeğine mani olmağa vardırıyor işi. Kızın basanının kızını paralı olana değil, dengi olana vermek eğilimi, çatışmayı artırıyor. Sonunda Aziz, kötülüğün cezasını doğadan görüyor, yaralı bir kılıç balığının öfkesiyle... Sevgililer ise birbirlerine kavuşuyorlar ,

Kanlı Deniz", Yaman Koray'ın iyi bildiği bir çevreyi fon yapıyor, deniz adamlarını, yaşamlarını denize bağlamış insanları işliyor. Fonun sinemasal gerçekliğinin de bir hayli başarılı biçimde sağlanmış olması, hikayenin ana çizgilerinin alışılmışlığını seyirciye duyurmuyor bile ...

Böylece, fonun, çevrenin, sağlam biçimde işlenmesinin bir filme neler kazandırabileceğinin bir örneği daha oluyor. Deniz bölümleri, kılıç avı sahneleri, bu konuda karşılaşılan (ve bildiğimiz) güçlüklere karşın, bir hayli etkileyici, başarılı; sinemamız için de bir hayli özgün. Özellikle son bölümün (kılıç balığının intikamı) çekimi, dramatik gerilim açısından çok iyi... Orhan Elmas'ın özenli, titiz bir çalışma yaptığı filmin tümünden belli oluyor. Yer yer çok iyi çekimler var. örnek olarak, sinemada Ahmet'in başını yavaş yavaş çevirerek sevdiği kıza bakmasının duvardaki afişler aracılığıyla verilmesi (ve genellikle tüm o sinema bölümü) son derece ilginç... EImas'ın sinemasında belli bir aşama görülüyor... Erdoğan Engin'in kamera çalışmasını, yerinde ve ekonomik biçimde kullanmış bir fon müziğinin katkısını, oyuncuların hemen tümünün aksayan dengeli, ölçülü oyunlarını övmek gerekir. Kanlı Deniz, sırtını sağlam bir kaynağa dayayan ve belli bir özenle ve iyiniyetle ele alınan bir filmin, konunun' getirdiği çeşitli zorluklara karşın, pekala başarıya ulaşabileceğini gösteriyor. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 87”