Yönetmen:Atıf Yılmaz
Senaryo:Umur Bugay
Görüntü Yönetmeni:Çetin Tunca
Yapım Sorumlusu:Emrah Şimşek
Yapım :Gülşah Film/Selim Soydan
Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Uğur Dündar, Adile Naşit, İhsan Yüce, Aydan
Adan, Suzan Avcı, Bilge Zobu,
Konu: Uğur Dündar'ın sinemada oynadığı ilk film. Dündar kendisi
aracılığıyla "artist olmak isteyen bir kız ve deli fişek anası tarafından
kaçırılıyor. İkinci bölümde Ayşe ve anasının kenar mahalle insanı kişiliğiyle
Dündar'ın nişanlısı Alev'in mensup olduğu sosyete çevresi arasındaki
çelişkilerden doğan durum-lar ve bu hengame içinde Ayşe'nin filmi çevirerek
beklenmedik biçimde başarıya ulaşması anlatılıyor. Son bölümde ise Ayşe'nin
şöhret olması ve yılın kadını seçilmesi konu ediliyor.
ÖDÜL:
13. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (18 –
26 Haziran 1976)
► *Umur Bugay “En başarılı senaryo”
►*Adile Naşit “en başarılı yardımcı ka-dın oyuncu”
► İhsan Yüce “en başarılı yardımcı er-kek oyuncu”
Jüri Üyeleri: Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Atilla Dorsay, Kami Suveren, Ahmet
Gönen, Suna Kan, Nuri Dağtekin, Mehmet Küçükince, Özer Kabaş.
* "İşte Hayat" üç
bölüm içinde gelişen bir senaryoya dayanıyor. İlk bölümde Uğur Dündar'ın TV'den
bilinen kişiliğinin, bu kişilik aynen korunarak bir öyküye yerleştirilmesi,
"entegre edilmesi" çabası görülüyor. .
Bu bölümde, Dündar kendisi aracılığıyla "artist" olmak
isteyen bir kız ve deli fişek anası tarafından kaçırılıyor. İkinci bölümde Ayşe
ve anasının "kenar mahalle insanı" kişiliğiyle Dündar'ın nişanlısı
Alev'in mensup olduğu "sosyete" çevresi arasındaki çelişkilerden
doğan durumlar ve bu hengame içinde Ayşe'nin filmi çevirerek beklenmedik
biçimde başarıya ”
ulaşması öyküleniyor . Son bölümde ise Ayşe'nin "şöhret
olması" ve "yılın kadını" seçilmesinden sonra olanlar
anlatılıyor.
"İşte Hayat"’ın kutlanacak ilk yanı, genç yazar Umur
Bugay'ın, bir ölçüde kısıtlayıcı verilerle (Uğur Dündar'ı Uğur Dündar olarak
kullanmak) yola çıkan senaryo çalışmasının başarısı, bütünlüğü, tutarlılığı ...
Kişilerin, çevrelerin, giderek sınıfların çelişkisini çok iyi kullanan, çok
canlı ve boyutlu tipler çizen (özellikle ana ve babada) çeşitli buluşlar,
dayanılmaz "gag"larla dolup taşan, yer yer TV olgusunu ve ve toplumumuza
getirdiklerini (bir gecede "şöhret" olanlar, ve bu şöhretlerden
yararlanmak isteyen belli çevreler, TV'deki gerçekçi yayınlardan rahatsız
olanlar, TV reklamları, TV içindeki sansür olayı, vs.) keskin biçimde taşlayan,
başarılı ve doyurucu bir senaryo bu .. Özellikle ilk bölüm, en zoru, olmasına
karşın, en başarılısı... Bu bölümde DÜndar ın bİlİnen Kişiliğiyle entrikanın
bağdaştırılması, düğümlerin atılması, tümüyle çok iyi... İkinci bölüm, filmin
eleştirel yanlarını vurguluyor. Son bölümün' duygusal havası ise, filmin
güldürü boyutunu ve temposunu biraz ağırlaştırıyor.
Diğer yandan, formunda bir Atıf Yılmaz'ın elinden çıktığını he men
beli ediyor "Işte Hayat”.. Akıcı, kıvrak, sımsıcak bir film buluyoruz
karışımızda ... Bizden, yerli ve özgün üstelik. .. Çalıp çırpma değil...
İlginç bir kompozisyon veren Koçyiğit'in ve bu ilk sinema
deneyiminde pek aksa-mayan Uğur Dündar'ın yanı sıra, filmin "rol
çalan" oyuncusu, dayanılmaz bir "ana" çizen ve filmi baştan sona
herkesi geri plana iterek götüren Adile Naşit oluyor... “Atilla Dorsay,
“Sinemamızın Umut Yılları” syf, 135