Powered By Blogger

5 Nisan 2018 Perşembe

NE UMDUK NE BULDUK (1976)


Yönetmen: Zeki Ökten
Senaryo: Sadık Şendil
Foto Direktörü: Kaya Ererez
Yapım: Erler Film / Türker İnanoğlu

Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuar: Ziya Uçak, Ahmet Kuru, Recep Çakmak, Seslendiren: Feridun Kınay, Ses Kayıt: Şakir Ozan, Montaj ve Senkron: Mehmet Özdemir, Negatif Montaj: Mustafa Karataş, Yardımcı Yönetmen: Nuri Kırgeç, Kamera Asistanı: Erdoğan Ererez, Prodüksiyon Müdürü: Mustafa Oğuz, ( İpek Film Stüdyosunda hazırlanmıştır )

Oyuncular: Gülşen Bubikoğlu, Aytaç Arman, Sevda Aktolga, Mete İnselel, Atıf Kaptan, Adile Naşit, Şemsi İnkaya, Kenan Pars, Diler Saraç, Tanju Okay, Turgut Boralı, Cevat Kurtuluş, Nevzat Okçugil, Bülent Avcı, Ahmet Kostarika, Diler Sraç, İlhan Hemşeri, Süheyl Eğriboz, Metin Tok, Nıuri Tuğ, Ehat Alinçe, Yılmaz Kurt, Küçük Yıldızlar: Levent ve Demet Üçüncüoğlu,

Konu: Bir konfeksiyon atölyesinde işçi olarak çalışan Zeynep (Gülşen Bubikoğlu) kentin kenar mahallelerinden birinde annesi ile küçük bir evde mütevazı bir yaşam sürmektedir. Genç, güzel ve gösterişli bir kız olan Zeynep’e kasabından manavına, bakkalından berberine herkes hayrandır. Buna yanında çalıştığı patronu da dahil tabii... da Hepsi onunla evlenmek için can atarlar. Hiçbirine yüz vermeyen Zeynep, patronuna hayır deyince işinden olur. Annesi yoksulluktan kurtuluşun tek yolunun zengin bir kocadan geçtiğine iman etmiş açgözlü bir kadındır. Bu yüzden bakkala, kasaba ve manava aynı anda kızını verir ve onlardan yüklü başlık paraları alır. Ana kız bu paralarla mahalleyi terkedip varlıklı bir kısmet bulmak umuduyla iyi bir semtte lüks bir ev kiralarlar. Mahalleli dolandırıldığını anlayıp peşlerine düştüğünde Zeynep ve annesi çoktan Uludağ’ın yolunu tutmuştur bile. Esnaf evlerinin bahçesine çadır kurup onları bekler. Zeynep Uludağ’da tanıştığı ve zengin bir adamın oğlu sandığı Doğan’a aşık olur. Bu ilgi karşılıksız değildir ama, Zeynep’in kendisini zengin tanıttığı gibi Doğan da aslında fabrikatör bir milyonerin şoförü olduğunu gizler. Oyun böylece sürüp gider ama her ikisi de bu davranışlarından rahatsızdır. Annesi ile kızı fabrikaya geldiklerinde gerçek ortaya çıkar. Zeynep de, Doğan da söyledikleri yalandan pişmandır. Fakat bu ilişkide gerçek olan bir şey vardır ki, o da genç kızın hamile olduğu. Sonunda birbirini seven iki genç, onları affeden mahallelinin de yardımlarıyla evlenip mutluluğa yelken açarlar


NE HABER (1976)


Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Sadık Şendil
Foto Direktörü: Kaya Ererez
Yapım: Haydar F ilm/Mahmut Üçüncüoğlu

Oyuncular: Aytaç Arman, Sevda Aktolga, Mete İnselel, Kenan Pars, , Tanju Okay, Atıf Kaptan, Diler Saraç, Süheyl Eğriboz, Nuri Kırgeç, Küçük Yıldızlar: Levent Üçüncüoğlu, Demet Üçüncüoğlu

Konu: Ezik bir genç kızın, eski bir okul arkadaşı sayesinde üvey baba baskısın-dan kurtuluşunun öyküsü.

NE ALIRSAN İKİ BUÇUK (1976)




Yönetmen: Nazmi Özer
Senaryo: Safa Önal
Kamera: İzzet Akay
Yapım: Emek Film/Nazmi Özer

Oyuncular: Ali Poyrazoğlu, Ceyda Karahan, Hadi Çaman, Romina Terry, Hulusi Kentmen, İlknur Taçbaş, Yüksel Gözen, Cevat Kurtuluş, İsmail Hakkı Şen, İlhan Hemşeri, Asuman Arsan, Yüksel Gözen,

Konu: Parasız zamanlarında beraber olan ve daha sonra zengin bir yaşama kavuştuklarında yollarını ayıran arkadaş-ların öyküsü.


NAZMİYE'NİN KOLTUKLARI (1976)





Senaryo ve Yönetmen: Vural Pakel
Foto Direktörü: Sertaç Karan
Yapım: Barış Prodüksiyon/Vural Pakel

Oyuncular: Mete İnselel (Avukat), Aydemir Akbaş (Temel), Feridun Karakaya (Şakkar), Zümrüt, Alev Altın, Zuhal Ardahan (Nazmiye), Kunt Tulgar (Rizeli Ragıp), İlknur Taçbaş, Kamer Baba (Nazmiye’nin babası), Tevfik Şen , Ata Saka

Konu: Babasından kalan mirası arayan Rizeli bir kızın öyküsü.


NAMUS BELASI (1976)




"GICIK ALİ"

Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Muzaffer Turan
Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu

Oyuncular: Ali Poyrazoğlu, Sevda Ferdağ, Kadir Savun, Alev Altın, Turgut Özatay, Eşref Vural, İhsan Baysal, Diler Saraç, Muzaffer Yener, Hasan Ceylan,

Konu: Bıçkın bir kabadayı ile çocuğuna bakan metresinin dramatik öyküsü.

MİKROP (1976)


Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: İrfan Atasoy
Kamera: Muzaffer Turan
Yapım: Yonca Film Naki Yurter

Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Ziya Uçak, Ahmet Kuru, Recep Çakmak, Ses Mühendisi: Feridun Kınay, Montaj, Senkron: Meh-met Özdemir, Negatif Montaj: Mus-tafa Karataş, Işık Şefi: Rıdvan Varol, Set Amiri: Cumali Cimgü, Akif Eski, Prodüksiyon Amiri: Vural Erman, Reji Asistanı: Ali Özçetin, Kamera Asistanı: Ufuk Turan, (İpek Film Stüdyosunda hazırlan-mıştır )

Oyuncular: Tugay Toksöz, Ceyda Karahan, Eşref Kolçak, Yaşar Güçlü, Gülten Ceylan, Çetin Başaran, Gönül Eren, Ata saka, Oktar Durukan, İbrahim Kurtt, İbrahim Uğurlu, Ahmet Karaca, Cevdet Balıkçı, Kadir Kök, İhsan Bayraktar,,Kenan Karagöz, Akil Kirvan, M. Ali Güngör, Ali Demir İhsan Özenç, Sabahat Işık, Er4ol Yeşilyaprak, Yılmaz Kurt, Orhan Çoban, Küçük Yıldız: Kenan Özcan,

Konu: Mert bir delikanlı, gerçekten seven kadın ve kalleş bir adam arasında geçen öykü.

MERAKLI KÖFTECİ (1976)

Yönetmen: Ergin Orbey
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Cahit Engin
Yapım: Örnek Film/Yılmaz Kuzgun

Eser: Suavi Sualp, Asistan Rejisör: Tolgay Ziyal, Reji Asistanı: Erbil Alatanay ,Kurgu: Mevlüt Koçak, Kamera Asistanı: Sedat Ülker, Set Ekibi: Kahraman Kaplı, Mustafa Kıtır, Hamit Hörmet, Işık Ekibi: İlyas Kürtünoğlu, Sami Eröz, Negatif Mon-taj: Mahmut Eskici, Kazım Çakırman, Renk Uzmanı: Hayati Akbulut, Laboratuvar: Hüseyin Kuzu, Selahattin Kılıççeken, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Prodüksiyon Amiri: Hüseyin Çalışkan, Işıklar: Erol Batıbeki, Sami Eröz, Negatif Kurgu: Mahmut Eskici, Renk Düzenleme: Hayati Ahbulut, Yapım Yönetmeni: Nazmi Özer, Teknik Yönetmen: Erbil Atalay, Yönetmen Yardımcısı: Tolgay Ziyal, Kamera Asistanı: Sedat Ülker, Prodüksiyon Amiri: Hüseyin Çalışkan, Set Amiri: Kahraman Kap-lı, Mustafa Katır, İsmail Kündem, Hamit Hörmet, Seslendirme Yönetmeni: Abdurrahman Palay, (Kısmet Film stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Kemal Sunal (Zühtü Karışan), Gölgen Bengü (Fatma), Ali Şen (Ali), Hulusi Kentmen (Komiser Niyazi), İhsan Yüce (Temel Reis), Şevket Altuğ (Zühtü), Renan Fosforoğlu, Cevdet Arıkan, Nisan Yönder, Nermin Özses, Dinçer Çekmez (Temel Reis), Sümer Tilmaç (Temel Reis), Hikmet Altınses, Şeref Çokşeker, İhsan Gedik (kavgacı), Yusuf Sezer, Baykal Kent (kavgacı), Zihni Göktay (Deli Kaleci), Ergin Orbey (kavgacı) (Ruh Doktoru), Cevdet Arıkan (damat), Muharrem Gürses, Şeref Çokşeker, Hikmet Gül (Zühtü’nün Yengesi), Arap Celal, Muhteşem Durukan, Nermin Özses (Güllü kadın), Kamer Baba (mezarlık görevlisi), Türker Tekin, Nisan Akman, Tevfik Şen

Oyuncular: Kemal Sunal (Zühtü Karışan), Gölgen Bengü (Fatma), Ali Şen (Ali), Hulusi Kentmen (Komiser Niyazi), İhsan Yüce (Temel Reis), Şevket Altuğ (Zühtü), Renan Fosforoğlu, Cevdet Arıkan, Nisan Yönder, Nermin Özses, Dinçer Çekmez (Temel Reis), Sümer Tilmaç (Temel Reis), Hikmet Altınses, Şeref Çokşeker, İhsan Gedik (kavgacı), Yusuf Sezer, Baykal Kent (kavgacı), Zihni Göktay (Deli Kaleci), Ergin Orbey (kavgacı) (Ruh Doktoru), Cevdet Arıkan (damat), Muharrem Gürses, Şeref Çokşeker, Hikmet Gül (Zühtü’nün Yengesi), Arap Celal, Muhteşem Durukan, Nermin Özses (Güllü kadın), Ka-mer Baba (mezarlık görevlisi), Türker Tekin, Nisan Akman, Tevfik Şen

Konu "Meraklı Köfteci", Kemal Sunal'ı kendi halinde bir köfteciyken "insaniyetlik" uğruna koruduğu bir kızla evlenmek zorunda kalan bir delikanlı rolünde karşımıza çıkarıyor. Bu "Zoraki Evlenme" kıza kalan bir miras yüzünden karmakarışık hale geliyor. Konu: Halil Ergün'ün senaryosuna dayanan film, İznik'te geçiyor. Bir süre için İstanbul'dan gelen üç kişinin çeşitli odak noktaları çevresinde dönenen ilişkileri anlatılıyor. İznikli Rasim Bey, hem geniş arazisi olan bir "toprak ağası", hem de göldeki balıkçılar üstünde ekonomik baskısını yürüten bir sömürücü ... Balıkçılar, yaşlı Hasan Dayı'nın yüreklendirmesiyle sömürüye karşı çıkmayı ve birleşmeyi deniyorlar. Gölde kaçak olarak avlanan ve işini, ortak eylemin dışında tek başına yürütmeyi seçmiş bir Recep var. Bilinçsiz, sorumsuz, bir gün bir "voli vurarak" İstanbul'a kapağı atmayı amaçlayan bir köy delikanlısı Recep.

Ve bir gün üç kişi geliyor kasabaya ... Bir iş adamı, genç karısı ve adamın öğrenci kız kardeşi. Sanayicinin amacı, Rasim Bey'in arazisini ucuza kapatarak burada bir konserve fabrikası kurmaktır. Karısı, belli bir doyumsuzluk içindedir. Genç kız, Gülderen ise buraya yalnızca vakit geçirmeğe gelmiştir, sıkılmaktadır. Recep'le Gülderen'in arasında, genç kız açısından yalnızca oyalanmaya, delikanlı içinse belki bir aşka, belki de bir düşün gerçekleşmesi umuduna dönüşen bir ilişki kurulur. Bu arada Recep, Mehlika ile cinsel bir ilişki kuracaktır, sanayici ise uyanan ve "zamana ayak uyduran" feodali simgeleyen Rasim Bey'le anlaşmaya, ancak onu fabrikanın ortaklığına kabul etmek suretiyle varabilecektir. '

► Tarım sektöründen sanayiye geçiş, göl ihalesi, ağa baskısı ve sömürüsüne başkaldırı, çıkar ilişkileri gibi toplumsal, ekonomik patlamalara değindiği için yasaklandı. Filme uygulanan sansür engelinin aşılması için 2 yıl savaş verildi. (Turhan Gürkan)

ÖDÜL:
* 14. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (2–9 Temmuz 1976)

► “En başarılı 3. Film”
► Gönül Hancı “en başarılı yardımcı kadın oyuncu”

Jüri Üyeleri: Onat Kutlar, Oktay Akbal, Selim İleri, Osman Aydın, Önder Aydınlı, Kami Suveren, Tunca Yönder, Kamuran Yüce, Ahmet Gönen, Prof. Özdemir Nutku, M. Tali Öngören.

* "Merhaba" yıllar önce Hisar kısa film. yarışmalarındaki başarılı çıkışıyla anım-sadığımız Arca'nın ilk uzun filmi... "Merhaba", kusurları da, bazı erdemleri de olan bir film ... Gündelik, tensel ve duygusal ilişkiler boyunca temelde, fonda ekonomik bir oluşumu anlatmak, bunun için de sinemamızda kullanılma-mış, üstelik yazar oyuncu Halil Ergün’ün çok iyi tanıdığı bir çevreyi kullanmak aslında ilginç bir düşünce... Bunun yanı sıra Özcan Arca'nın da konuyu sevdiği, benimsediği, Yeşilçam kalıplarını kırarak kendine özgü bir duyarlığı, sıcaklığı olan bir film yapmayı amaçladığı belli oluyor. Sonra Arca klişeleri önleyeyim derken başka ve yeni klişelere saplanıyor kolaylıkla Filmdeki tüm kişiler, belli bir idealizasyon taşıyan klişeler halinde Yaşayan, tam anlamıyla ayakları yere basan hemen hiç kimse yok. ilişkilerin doğuşu, gelişmesi de öyle ... Örneğin Türk sinemasında pek kullanılmamış bir konu olan genelev sahnesi var. (Arca burada, yıllar önceki ilginç kısa-filmi "Zürafa Sokağı"nın malzemesini kullanıyor). Ama bu değişik, değişik olabilecek sahne bile sonunda bir klişeler derlemesine dönüşüyor. "Kızların birbirleriyle konuşmaları,' "o biçim kahveci", sevişirken çiklet çiğneyen kadın, vs, genelev deyince hemen akla gelen şeyler. Bunlara hiçbir yeni ve kişisel ayrıntı, gözlem getirmiyor Arca.

Klişelerden kaçınayım derken klişelere düşmeye en canlı örnekse, belki de filmin fon müziği. Günün popüler Türk pop müziği şarkılarını ard arda dizmesi, kuşkusuz bu parçalardaki ilkel erotizmi, yaygın bir alt-kültür oluşumunu somutlaştırmak isteğini simgeliyor .. Ama bunu öylesine sürekli ve işlevsiz biçimde yapıyor ki, sonunda normal seyirci için, seyircinin çok büyük bölümü için, bu şarkıların kullanılmasındaki eleştiri amacını ve dozunu sezmek olanaksızlaşıyor, film, günün sevilen şarkılarını üst üste kullanan ve bu yolla ucuz bir çekicilik sağlamak ister niteliğine bürünüveriyor. Bazı bölümlerde (örneğin genelev bölümünde) iki tür müziğin üst üste kullanılmasıyla verilen yozlaşma ve kargaşa izlenimi, bu genel izlenimi bozacak güçte değil.

"Merhaba", konudan senaryoya, çekimden oyuncu yönetimine belli aksaklıklar taşıyan, tümüyle de aşırı bir 'naiflik' içinde yüzen bir film ... Başarılı olduğunu söylemek zor. Ancak yine de, belli kalıplardan kaçınmak, belli klişeleri yırtmak, en azından belli bir şeyler söylemek isteği ve çabası, film de açık biçimde seziliyor. Yapılacak olan, Özcan Arca'ya hoş geldin demek ve sinemamıza daha olumlu katkılarını beklemek... Oldukça kendi başına bırakılmış gözüken oyuncuların içinde en sağlam kompozisyonu Gönül Hancı’nın çizdiğini belirtelim. Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 258” 

FİLMİ İZLE 


MAHALLEDE ŞENLİK VAR (1976)


Yönetmen: Nazmi Özer
Senaryo: Alpay İzer
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi
Yapım: Emek Film/Nazmi Özer

Prodüksiyon Amirleri: Özdemir Akın, Ali Özdemiroğlu, Işık Şefi: Ergun Şimşek, Kamera: Can Özer, Asistan Rejisör: Cem Özer, Seslendiren: Necip Sarıcıoğlu, Renk Uzmanı: Türker Vatan, Senkron Montaj: İsmail Kalkan, Sabit Özergün, Negatif Montaj: Mahmut Eskici, Kâzım Çakırmanoğlu, Laboratuvar: Hasan Örnek, İsmret Karslı, Abdullah Akdeniz, Ata Kundakçı, Özkan Sevinç, (Yeni Stüdyoda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Ali Poyrazoğlu, Aysun Güven, İlhan Daner, Özcan Özgür, Gülşen Gürsoy, Oya Başar, Tuncay Özinel, Korhan Abay, Alpay İzer, Erdinç Akbaş, Macit Flordun, Tanju Güven, Özdemir Akın

Konu: Hayatlarını sokaklarda kazanan üç sazcı arkadaşın öyküsü

Not: 1974 yılında TV dizisi olarak çekilen Film, “Sokak Şarkıcıları” adı altında gösterilmiş ve 1976 yılında isim değişikliğiyle “Mahallede Şenlik Var” adıyla sinemalarda gösterime girmiştir. (Y.Ö)

MAĞLUP EDİLEMEYENLER (1976)


Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Erdoğan Tünaş, /Atıf Yılmaz
Foto Direktörü: Çetin Gürtop
Müzik: Seyhan Karabay
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu

Yönetmen Yardımcısı: Yaşar Seriner, Jan Brindizi, Kamera Asistanı: Hüseyin Karındoyuran, Işık Şefi: Şevket Yılmaz, Teknik Yönetmen: Metin Miroğlu, Dublaj Yönetmeni: Kemal Bilici, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Negatif Montaj: Mahmut Eskici, Kâzım Çakırmanoğlu, Renk Uzmanı: Türker Vatan, Laboratuar: Hasan Örnek, Selahattin Kaya, İsmet Karslı, Set Amiri: Mehmet İnci, Seslendirme Yönetmeni: Kemal Bilici, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Müje Ar, Hayati Hamzaoğlu, İhsan Yüce, Kenan Pars, Seyhan Karabay, Turgut Boralı, Cemal Gencer, Şevket Altuğ, Coşkun Göğen, Alev Altın, Müge Güler, Aydın Haberdar

Konu: Murat (Cüneyt Arkın) doğru haber peşinde, gözünü budaktan sakınmayan, başarılı bir gazetecidir. Bir gün Aysel adında (Müjde Ar) bir genç kız, üç erkek tarafından kaçırılır ve tecavüze uğrar. Güvendiği bir arkadaşı tarafından yanlış bilgilendirilen Murat, tecavüz sonucu genç kızın ailesi tarafından açılmış bulunan dava konusunu istemeden saptırarak, olayı kamuoyuna ve gazete okurlarına, çılgın bir seks ve uyuşturucu aleminin acı ama doğal sonucu olarak yansıtır. Aysel’in üzgün ve kızgın ailesinin yoğun tepkisi ile karşılaşınca onlara hak verir. Çok ciddi bir hata yaptığının farkına varır ve bunu telafi etmek için dosyayı bir başka yönüyle araştırmaya, gerçek ne ise onu bulup ortaya çıkarmaya karar verir. Böylelikle vicdanını rahatlata-cak, bir anlamda da talihsiz aileden özür dilemiş olacaktır. Tecavüz zanlısı gençleri izlemeye başlar. Ve topluma bu dava-nın gerçek yüzünü göstermek amacıyla bir yazı dizisi başlatır. Davanın içine girdikçe tecavüz olayına karışan üç gencin, kanunsuz ilişkiler içindeki nüfuzlu kişilerin oğulları olduklarını keşfeder. Bu adamların baskısı sonucu gazetedeki şefleri Murat’ı istifaya zorlar. Ama o vazgeçmez. Kendisi gibi idealist insanların çalıştığı küçük bir gazetede mücadelesini sürdürür. Artık hiçbir tehdit ya da şiddet eylemi onu durduramayacaktır. Sonunda suçlular adalete teslim edilir. Murat toplumu tehdit eden birçok aksaklığı gözler önüne sermiştir. Yine de adalet için bireysel girişimler nadiren etkili olmaktadır. Nitekim bir gün Murat faili meçhul bir cinayete kurban gitmiş bulunur. Galata Köprüsü’nün üstünde soğuyan cesedi gazete sayfaları ile örtü-lüdür… (www.cuneytarkin.com)

ÖDÜL

 13. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (18 – 26 Haziran 1976)
► En başarılı 2. Film
► Cüneyt Arkın’a “oyunculuk ödülü”

Jüri Üyeleri: Prof. Dr. Alim Şerif Onaran, Atilla Dorsay, Kami Suveren, Ahmet Gö-nen, Suna Kan, Nuri Dağtekin, Mehmet Küçükince, Özer Kabaş.

*  Bir genç kızı kirleten üç zengin çocuğunun, gazeteci kafasını nüfuslu kişilerin engellerine çarpıyor. Bu kişilerin aynı zamanda büyük çapta bazı yolsuzluklara karışmış olduğunu bulması, işleri karıştırıyor. Gazeteci bu arada bol bol dayak yiyor, işinden oluyor ... Ama savaşımını bir grup inanmış arkadaşı ile birlikte sürdürüyor ...
Bu fılmde konudan (senaryodan) gelme sakatlıklar var. Öncelikle, sağlam bir kuruluşu olan öykünün içine aşırı tabanca edebiyatının, gangsterlik ögesinin yerleştirilmesi konuyu zedeliyor ... Oysa Türkiye'deki gerçek halk düşmanları, sermayenin asıl ve büyük temsilcileri, Türk halkına çok daha büyük kötülükleri ellerini kana bulamadan silahlı fedailere adam vurdurmadan da yapıp duruyorlar. Türkiye'de son yıllarda ciddi gazetelerde birçok gazeteci filmde gösterilen veya ima edilenlerden çok daha büyük çapta soygunları, yolsuzlukları gazetelerinde ortaya dökmeyi başarılar. Hem de film de gösterildiği gibi, "üstten gelen baskılar nedeniyle" gazetelerinden kovulmaksı-zın üstelik gazetelerinin tam desteğini arkalarında bularak... Bir polisiye olayı çerçevesini ve kapsamını aşmayan bir olayın filmin belkemiği haline getirilişi, Türkiye'de son yılların gerçek gazetecilik olaylarının, başarılarının önemi yanında çok basit kalıyor. Ancak bunun, gerçek olayların filmlerde işlenmesinin karşılaşabileceği büyük güçlükler karşı-sında bir simge olarak kullanıldığı düşü-nülebilir ... Bunun dışında, bir yanlışı, perde arkasındaki sömürücü egemen güçlerle "hızlı gençlik" yaşantısını özdeş-leştirme yanlışını görmek kabil... Gerçi değişik düzeylerdeki bu olgular arasında organik bir bağ var... Ama bunu tutarlı biçimde göstermeden üç şeyi, Türkiye'deki ekonomik sömürü olayını, Türkiye'deki "sosyete yaşantısını ve yine Türkiye'de. kuşkusuz filmlerde gösterildiği ölçüde değilse de yinede, var olan gangsterlik olgusunu karmakarışık biçimde iç içe vermek, kafalan karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor. İki Arkadaş" olsun, "Mağlup Edilemeyenler" olsun, yer yer ilginç şeyler söylemelerine karşın, insanı doyurmayan, ağızda buruk bir tad bırakan filmler. Çünkü yepyeni şeyler söylemek, devrimci mesajlar ulaştırmak gibi çok saygın bir çaba, Yeşilçam'ın alışılmış trüklerine, kalıplarına feda ediliyor... Yeni şeyler, eski biçimlerle eski numaralarla karmakarışık olarak verilmeye çalışıyor... Ve de olmuyor... Özlenen, gerçek bir devrimci sinema Yeşilçam duyarlığıyla verilemiyor. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf 211”

* Alan J. Pakula, "Başkanın Bütün Adamları" (All the President's Men, 1976) ve "Pelikan Dosyası" (The Pelican Brief, 1993) filmledyle, iyi bir gazetecinin ikti-darı elinde tutan güçlerin nasıl korkulu rüyası olabileceğini gösterir. İki film de esas olarak yolsuzluğa göz yuman ya da yasaların işlemesine engelolan, ABD'nin en önemli adamını yani başkanı hedef alır. Ve filmlerdeki gözü pek gazeteciler sayesinde başkanlardan biri istifa eder (Nixon), diğerinin de siyasi kariyeri biter.
Siyasi gerilim bizim sinemamızda bakir bir alan olsa da Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Mağlup Edilemeyenler" bu alanda ken-dine yer bulan ender yapımlardan biri. Filmin kahramanı gazeteci Murat, belki Amerika'daki meslektaşları gibi hükümeti düşürmeyle uğraşmaz ama hem siyasi-ler hem de ekonomi dünyasının iplerini elinde tutan büyük sermayedarlara kafa tutar. Üçüncü sayfa haberlerine konu olan bir haberden yola çıkarak büyük burjuvazinin ahlaksızlığını yüzüne çarpar. Bir tecavüz haberinden yola çıkar Murat. Aslında ilk başta gazetecilik refleksi iyi çalışmaz. Babaları Türkiye'nin önemli sermayedarları olan gençlerin Aysel (MÜjde Ar) adlı fakir bir kıza teca-vüz etmesini, yardımcısı toy muhabir Nuri (Şevket Altuğ) yeterli araştırma yapmaması sonucu 'uyuşturucu alemi yapan gençler işin dozunu fazla kaçırmışlar' şeklinde manipüle ederek haber yapar. Ama bu haber Aysel'in intihara teşebbüs etmesine neden olur. Aysel'in babasının Murat'ı ziyaret ederek ona gerçekleri anlatması fitili ateşler. Murat büyük bir hata yaptığını fark eder ve bu sefer sözü Aysel'e bırakır. Gerçeği kamuoyuna duyurmak için de bir yazı dizisi hazırlar. Fakat zengin babaların hamleleri saye-sinde işinden olur. O da çareyi bağımsız Gerçek gazetesine gitmekte bulur. Yazı dizisi yayımlanır. Ayrıca Murat bu ahlak-sız sermayedarların para kaynaklarının hesabını sormaya kadar götürür işi. Ve istediği sonuca da ulaşır. Ama gerçekleri yazmanın bedelini de canıyla ödeyecektir.

70'ler Türkiye’si düşünüldüğünde iyi bir düzen ve medya eleştirisi girişimi olarak algılayabiliriz filmi. Bir taraftan yolduğun ona paralel olarak da yolsuzluğun arttığı, siyasi oluşumların güçlendiği, solun yükselişe geçtiği ve emek sermaye çelişkisinin iyiden iyiye tartışıldığı bir dönemde "Mağlup Edilemeyenler" bu tür konulara oldukça duyarlı bir yapım. Ezilen, hor görülen 'emekçiden' yana bir tavır alıyor. Bu tavır filmin başrol oyuncusu Cüneyt Arkın olduğu düşünülürse epey ilginç oluyor. Çünkü, o güne kadar Malkoçoğlu, Kara Murat gibi 'Türk'ün gücünü dünyaya gösterme' heveslisi milliyetçi kahramanları canlandıran Arkın, belki de ilk defa sol temalı bir filmde rol alarak emekten, haktan ve halkın gücünden bahsediyor. Ayrıca film ta o günlerde medya dünyasına getirdiği yerinde eleştirilerle bağımsız medyanın, toplumsal hayatımız için ne kadar gerekli ve önemli olduğunu gösteriyor. Ama sinemada ele aldığınız konu kadar onu nasıl anlattığınız da önemli. Yazının de iş başı yapması. Sonuç olarak bu günden baktığımız zaman "Mağlup Edilemeyenler", olgun bir yapım olmasa bile belirli sorunları dillendirmesi açısın-dan önem arz ediyor. İnsanın, keşke biraz kafa yorulsaymş da sadece işlediği konu açısından değil, film olarak da Türk sinemasının önemli yapımlarından biri olsaymış diyesi geliyor. (Olkan Özyurt) “40 Yılın Serüveni” SİYAD”

LÜKÜS HAYAT (1976)


Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Senaryo: Halit Akçatepe, Yalçın Gözen,
İlhan Daner, Hadi Çaman
Kameraman: Dinçer Önal
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav

Renk uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Ses Mühendisi: Feridun Kınay, Negatif Montaj: Mustafa Karataş, Gaye Film Işık Servisi, Şef: İlyas Akarsu, Set Teknisyenleri: İlyas Akarsu, Ercan Tuman, Zülküf Yücel, Abdullah Menay, (İpek Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Halit Akçatepe, İlhan Daner, Hadi Çaman, Emel Aydan, Yalçın Gözen, Tevhid Bilge, Birtane Güngör, Tuncay Özener, Oya Başar, Necla Soylu, Nizam Ergüden, Gönül Eren, Gülşen Gürsoy, Ödemir Akın, Aysel Gürel, Yavuz Şeker,

Konu: Lüküs Hayat, Türk toplumunun Batı ile yüzleşmesi ve bu çerçevede yaşanan gülünçlükleri perdeye taşırken, bu durumun değişmezlerini diri tutuyor. Filmde küçük hırsızlıklarla geçinen Rıza ile Fıstık bir zengin evine girince kendilerini bir kıyafet balosunun ortasında bulurlar. Aslında bu ikilinin içine düştüğü bu yeni ortam, batılılaşma özentisinin ortasına düşmüş halktan insanların durumudur

LEŞ KARGALARI (1976)




Senaryo ve Yönetmen: Naki Yurter
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Sine San / Bilgin Şehner

Oyuncular: Ünsal Emre, Elif Pektaş, Hadi Çaman, Tevhid Bilge, Sevda Seren, Yüksel Gözen, Renan Fosforoğlu, Baki Tamer, Alpay İzer, Ayser Güler, Tuğrul Meter, Sümer Tilmaç

Konu: Ana ve babasını öldürenlerden
intikamını alan bir gencin öyküsü.


KURBAN OLAYIM (1976)





Senaryo ve Yönetmen: Yılmaz Duru
Foto Direktörü: Suat Kapkı
Yapım: Tuna Film/Yılmaz Duru

Oyuncular: Erol Büyükburç, Aysun Güven, Canan Perver, Yılmaz Duru, Hüseyin Peyda, Attila Ergün, Kenan Pars

Konu: Bir sabıkalının metresi ile sevdiği genç kız arasındaki yaşam öyküsü.

KUKLALAR (1976)


yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Neşe Karaböcek
Görüntü Yönetmeni: Muzaffer Turan
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Oyuncular: Neşe Karaböcek, Orçun Sonat, Şemsi İnkaya, Nezihe Güler, Yılmaz Gruda, Ayla Oranlı, Yaşar Yağmur, Baykal Kent

Konu: Neşe İstanbul’a gelir Osman amcasının yanına gider fakat Amcası 5 ay evvel ölmüştür. Mağazanın yeni sahibi ona sarkıntılık eder. Mağazaya gelen Kadir onu kurtarmak için yalan söyler Neşe de bu yalana uyar. Daha sonra kalacak yeri olmadığı için Kadir onu Lunaparka getirir. Fikret kukla oynatır Şemsi de çocuklarla onu izlemektedir. Şemsi Neşe’ye şarkıcı Nilgün’e yardım etmesi için iş ayarlar. Nilgün provalara çıkar Patron beğenmez. Nilgün sinirle Neşe’yi kovar. Neşe çaresizdir. Lunaparkın tepesine çıkıp intihar etmek ister. Fikret kuklalar ile konuşarak onu ikna eder. Kuklalar onu teselli eder ve şarkı söylemesini isterler. Neşe şarkıya başlar orada çalışan herkes hayranlıkla dinler Şemsi de gelir sesini beğenir. Fikret ona Nilgün sahnede ağız hareketi yapsın Neşe arkada söylesin diyerek teklif de bulunur, böylelikle hepsi işlerine devam ederler. Fikret, Neşe’ye ilgi duymaya başlar, Şemsi durumu Neşe’ye anlatır. Neşe kabul eder. Fikret eskiden ip cambazıdır, kardeşi ile çalıştığı bir gösteride ip kopunca kardeşi ile düşmüşler kardeşi ölmüş kendisi de sakat kalmıştır. Provalar başlar ilanlar verilir. Gazino açılır, patron Nilgün’ün sesini bu defa beğenir. Daha sonra Neşe’nin yanında bir kişi sigara içer, dumandan etkilenen Neşe şarkıya devam edemez. Nilgün kendi sesi ile ." devam edince bütün müşteriler alay eder. Durumu toparlamaya çalışan Fikret sahneye çıkarak bu şovun bir parçasıdır deyip Neşe’yi sahneye davet eder. Neşe şarkıyı söyler, seyirciler ve Patron beğenirler. Kadir ile Nilgün evlidirler, Neşe Kadir’e ilgi duymaktadır. Kadir Neşe’yi öpecekken içeriye Fikret gelir, Kadir çıkar. Fikret onun evli olduğunu böyle bir şeyi nasıl yaptığını söyler. Neşe Kadir’in yanına giderek gerçekleri birde ondan dinler. Neşe toparlanıp giderken, Fikret Kuklalar vasıtasıyla Neşe ile konuşur, Fikret olduğunu anlayan Neşe Fikret’e sarılır. Neşe gitmekten vazgeçer ve sahneye döner.

KUCAKTAN KUCAĞA (1976)




Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Cahit Engin
Yapım: Mine Film / Kadri Yurdatap

Oyuncular: Arzu Okay, Bora Ayanoğlu, Demircan Türkdoğan, Reha Yurdakul, Seyhan Karabay, İskender Doğan, Tarık Şimşek, Orhan Alkan, Meral Deniz, Hikmet Taşdemir

Konu: Bir köy kızının, büyük bir kentte başından geçenleri öyküsü.

KRALLAR EĞLENİYOR (1976)





Yönetmen: Mehmet Aslan
Senaryo: Adem Ayral
Kamera: Mükremin Şumlu
 Yapım: Türk Film/Şevki Tosunoğlu

Oyuncular: Yalçın Gülhan, Yılmaz Kök-sal, Romina Terry, Kenan Pars, Mine Sarı, Canan Candan, Tarık Şimşek,

Konu: İki kabaydı arkadaşın erotik öyküsü.