Yönetmen: Metin
Erksan
Senaryo: Metin
Erksan, Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Çetin
Tunca
Yapım: Çiçek
Film/Arif Keskiner
Yönetmen
Yardımcıları: Sami Güç-lü, Bülend Engin, Renk
Uzmanı: Hasan Örnek, Işık: İsmet Yurtçu, Rifat Yurtçu, Set: Hacı
Fidan, Montaj: Turgut İnangiray, Senkron: Reşat Kaya, Negatif
Montaj: Orhan Kabataş, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Laboratuar:
İsmet Tomaçgil, Selahattin Kaya, Hayrettin Çakmak, Ethem Yalçın,
Prodüksiyon Müdürü: Mustafa Eti, Kamera Asistanı: İlyas Akarsu,
(Yeni Stüdyo’da hazırlanmıştır.)
Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Cemal Gen-cer, Orhan Elmas, Ekrem Dümer, Macide
Yönder, Attila Gökbörü, Gülten Ceylan, Zeki Sezer, Sevim Gencer, Cevdet Arıkan,
Konu: İstanbul'da
bir iş kadınının kansere yakalanmış olduğunu ve pek az ömrü kaldığını
öğrenmesinden sonra, son bir tatil yapmak üzere Kıbrıs'a gidişini ve oraya,
kendisini öldürmek kiralık bir katil getirtilmesini anlatan bir film
* Zengin bir kadın kanser olduğunu
doktorundan, "Bir - iki yıl daha yaşama-mız, sonra şiddetli sancılar ve en
sonunda da ölüm gelir" sözleriyle öğrenir. Kadın, ölmekten değil ama, acı
çekmekten korktuğu için tutacağı bir kiralık katil tarafından öldürülmeyi
tercih eder. Film, daha sonra cellatla kurban arasında bir yakınlaşmaya ve
sonunda evliliğe gider. Düğün gecesi kadın dayanılmaz sancılar içinde kıvranır.
Karısının kanser olduğunu öğrenen adam, birden hayatında her şeyden çok
sevdiği varlığı kaybedeceğini ve onsuz yaşayamayacağını fark eder. Filmin
sonunda kadın kendisini öldürtmek için tuttuğu kiralık katili hiç beklenmedik
bir anda, "Bu dünyada ben öldükten sonra tek başına yaşamana gönlüm razı
olmadı" diyerek ateş eder ve öldürür. Adam son nefesini "Şimdi bana
aşık olduğuna inandım" diyerek verir.
Umut Film, Kıbrıs Hava Yolları'nın sponsor-luğunda çekeceği
filmin senaryosunu yazması ve rejisörlüğünü yapması için Metin Erksan'a teklif
götürür. Metin Erksan, kafasındaki hikayeyi Kıbrıs'ta geçmek üzere yeniden
yorumlar ve "Sensiz Yaşayamam"ı son haline getirir. Film, İstanbul'da
başlar ve Kıbrıs'ta gelişir. Gittikçe ölüme yaklaşan bir kadının, ölüm ve yaşam
üzerindeki düşüncelerine yer veren film baştan sona bir tutku filmidir. Film
büyük bir tutkuyu anlatırken kadın ve adamın o güne kadar hiç düşünmedikleri
ölüm ve yaşam kavramları üzerinde de durmalarına yer verir. Kadın, hem içinde,
hem yanında ölüm taşımak-tadır. İçindeki ölüme yenilmemek için yanı başında
taşıdığı ölümden yardım ister. O güne kadar profesyonel bir kiralık katil
olarak çalışan genç adam da zamanla seveceği kurbanının ölüm ve yaşam
üzerindeki düşüncelerine katılır ve ilk kez öldürdüğü insanların kim olduğu
üzerine hiç düşünmediğini fark eder. Kiralık katil o güne kadar kendi ölümü
üzerine de hiç düşünmemiştir. Aşk hayatlarını doldurduğu zaman ise ölümü unutup
yaşamdan tat almaya başlarlar. Ta ki kadının içinde taşıdığı ölüm kendini hissettirinceye
kadar. Adam, gerçek anlamda ilk kez ölüm ve yaşam üzerine düşünür ve karısı
olmadan bu dünya-da yaşayamayacağına karar verir. Film, ölüme yaklaşan kadının
kocasını bu dünyada yanlız bırakmamak için öldürmesiyle biter.
Metin Erksan sineması içinde çarpıcı bir tutku ve aşk filmi olması
açısından önemli bir yere sahip olan film, gerek çekim tekniği, gerek
diyalogları, gerek-se temaları açısından incelendiğinde bir tutarlılık
gösterir:
Erksan bu kez de tümüyle gerçek dışı bir dünya kuruyor.
Kahramanlarımız, dış dünyanın olayları, gerçekleri ve insanlarıyla hemen hemen
var olmadığı bir alemde, kendi iç serüvenlerini yaşıyorlar. Erksan anlatımında
kesinlikle ger-çekçiliği değil, simgeciliği, stilizasyonu seçiyor... Film, sonuç
olarak bir tür 'Fantastik Melodram' olarak nitelendirilebilir. Görsel
niteliğiyle olsun, anlatımıyla olsun, film bu tanımlamaya Uyumlu bir tutarlılık
içinde. Öyle ki başka türde bir film için gülünç kaçacak olan diyaloglar bu
filmin genel üslubuyla çelişmiyor, tersine onu bütünlüyor.
Yönetmenin son dönemlerinde çektiği en başarılı filmlerinden kabul
edilen "Sensiz Yaşayamam" Metin Erksan Sineması'nın kendine özgün
dili içinde incelenmesi gereken bir film olduğunu söylemiştik. Örneğin,
yönetmen kiralık katilin cansız bir manken üzerinde hedefi tek atışla Vurma
provalarıyla "Sevmek Zamanı"nından sonra manken objesini tekrar
karşımıza çıkarıyor….Metin Erksan, bu filminin yarım olduğunu, bazı
aksaklıklar Yüzünden senaryoyu tam anlamıyla çekemedik-lerini söylüyor:
Kadın kanser teşhisini öğrendikten kısa bir süre sonra doğum
gününü kutlar. Ben bu kutlamayı şöyle çekecektim. Ortaya kadının vücudu
şeklinde bir pasta gelecekti. Pasta yavaş yavaş kesilirken kadın ilk kez kendi
ölümüyle yüz yüze gelmiş olacaktı. Doğum günü sahnesini ne yazık ki böyle
çekemedik. Yine, kadın İstanbul'dan bir sürat teknesi istetecek ve tekneye
katiliyle birlikte binip denize açılacaklardı. Tekneyi kayalıklara doğru son
sürat sürecek ve son saniyede teknenin yönünü değiştirecekti. Kadın ölümün
ucunda olduğu için ölümü tınlamayacak ama, kiralık katil de hiç tepki
vermeyecekti. Böyle sahneleri, uçakla, balonla, yarış otomobiliyle tekrar
tekrar verecektim. Bu sahneleri de çekebilseydim, film çok daha çarpıcı
olacaktı. “Birsen Altıner, “Metin Erksan Sineması” syf, 108 ”
► Metin Erksan’ın uzun bir aradan "Kadın Hamlet"ten
sonra sinemaya dö-nüşünü haberleyen "Sensiz Yaşayamam" şaşırtıcı
ölçüde tipik bir Erksan filmi... Değişik merceklerle deforme edilmiş geniş
açılı çekimler, inatla, ısrarla uzatılmış planlar ... Geniş iç ve dış mekanlarda
tek bir kişinin dolaşmasıyla elde edilmiş o garip yalnızlık, dış dünyadan
hayattan, gerçeklerden soyutlanmışlık duygusu... Dev boyda bir mankeni (bazı
filmlerde bu bir portredir) içeren bir bölüm ... Ve yine bir "tutku
filmi" .... Beyne girip yerleşen, en olmadık koşullarda olmadık
davranışları yaratan bir tutku ...
Ve, ölüm.. Sinemaya toplumcu filmlerle başlayan Erksan'ın
1965’lerden sonra, Giovanni Scognamillo'nun deyimiyle "bir çeşit içe
kapanıklık biçiminde beliren yabancılaşma döneminin ürünlerinde hep var olan
ölüm teması... "Sevmek Zamanı" "Kuyu", "Kadın
Hamlet", TV için "5 Türk Hikayesi" gibi çok tartışılmış, çok
övülmüş veya çok yerilmiş olan filmlerin, "kara sevda" motifiyle at
başı giden ana teması:
Ölüm... "Felsefenin en önemli konusu intihardır"
diyen Albert Caamus'yu doğ-rularcasına ölümü, özellikle intiharı bir saplantı
halinde kullanan bir sanatçı... "Müthiş Bir Tren” “Bir İntihar". Eski
zaman Elbiseleri" ve "Hamlet"den geçerek "Sensiz
Yaşayamam"a ulaşan çizgi, Erksan'ın (1965'ler sonrası Erksan’nın) aynı
tematiği nasıl inatla geliştirdiğini, kendi iç dünyasına uygun bir sinemayı
nasıl dirençle sürdürdüğünü kanıtlıyor.
Erksan bu kez de tümüyle gerçekdışı bir dünya kuruyor. Kahramanlarımız
dış dünyanın, olayları, gerçekleri ve insanla-rıyla hemen hemen var olmadığı
bir alemde kendi iç serüvenlerini yaşıyorlar. Erksan anlatımında kesinlikle
gerçekçiliği değil simgeciliği stilizasyonu seçiyor... Zorunlu olarak
"başkaları"nın bulunduğu sahnelerde bile bu stilize etme duygusu
egemen... (Yalnızca küçük bir pastanın yer aldığı bir masanın çevresinde toplanmış
5/6 kişinin tepeden çekimiyle verilen doğum günü partisi, diskotek sahnesi,
Ayfer'in doktoruyla, müdürüyle veya otel resepsiyoncusuyla ikili sahneleri,
vs). Erksan önceki filmlerinde sanırım gerçeklikle fantastik bir dünya arasında
tam. bir seçim yapamamış, onun için daha çok başarısızlığa yakın düşmüştü,. Bu
kez seçimini yapmış tümüyle fantastik bir dünyayı yeğlemiş. Film, sonuç olarak bir
tür "fantastik melodram" olarak nitelenebilir. Görsel öğeleri ile
olsun anlatımı ile olsun, film bu tanımlamaya uyumlu bir tutarlılık içinde...
Öyle ki, başka türde bir film için' gülünç kaçacak olan diyaloglar bile filmin
genel üslubuyla çelişmiyor, tersine onu bütünlüyor.'
"Sensiz Yaşayamam", Metin Erksan'ın şöyle böyle 15
yıldır kullandığı, geliştirdiği temaların ve bu, temaları yansıtmak için
oluşturmaya çalıştığı sinemasal dilin il-ginç bir bireşime ulaştığı bir film
... Bir sanatçının 15 yıldır, kuşkusuz kendi kafa-sında oluşturduğu ve bir
ölçüde de topluma ve gerçeklere duyduğu yabancılaşmayı yansıtan bir dünyayı
sinemada yaratmaya çalışması, her şeyin ötesinde önemsenmesi gereken bir olgu
... En azından özgün olmanın ve kendine karşı dürüst olmanın bir belirtisi
bu... Çeşitli konulardaki aşırı ve saldırgan bulduğumuz düşüncelerini sık sık
eleştirdiğimiz Metin Erksan'ın, günümüzde geçerli tüm akımlara karşı çıkarak
kendi dünyasını yansıtmayı sürdürmesi, bize önemli gözüküyor. "Sensiz
Yaşayamam", Erksan'ın son döneminin en başarılı ürünü... Erksan
sinemasının, tüm polemiklerin ötesinde yeni baştan ve kapsamlı biçimde eIe
alınması gereğini de anımsatan bir film ... Filmin üstüne son söz olarak, Çetin
Tunca'nın görüntü çalışmasının ve Hülya Koçyiğit'in oyununun başarısından da
söz etmek isterim. Koçyiğit'in, Meral Taygun'un nefis seslendirmesi ile de
desteklenen birinci sınıf oyunu bu sanatçının güzelliğinin ve sanatının
doruğunda iken perdeden niye bu denli uzak kaldığı sorusunu akla getiriyor ...
“Atillâ Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 155”