Powered By Blogger

14 Nisan 2018 Cumartesi

SENSiZ YAŞAYAMAM (1977)


Yönetmen: Metin Erksan
Senaryo: Metin Erksan, Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Yapım: Çiçek Film/Arif Keskiner

Yönetmen Yardımcıları: Sami Güç-lü, Bülend Engin, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Işık: İsmet Yurtçu, Rifat Yurtçu, Set: Hacı Fidan, Montaj: Turgut İnangiray, Senkron: Reşat Kaya, Negatif Montaj: Orhan Kabataş, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Laboratuar: İsmet Tomaçgil, Selahattin Kaya, Hayrettin Çakmak, Ethem Yalçın, Prodüksiyon Müdürü: Mustafa Eti, Kamera Asistanı: İlyas Akarsu, (Yeni Stüdyo’da hazırlanmıştır.)

Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Cemal Gen-cer, Orhan Elmas, Ekrem Dümer, Macide Yönder, Attila Gökbörü, Gülten Ceylan, Zeki Sezer, Sevim Gencer, Cevdet Arıkan,

Konu: İstanbul'da bir iş kadınının kansere yakalanmış olduğunu ve pek az ömrü kaldığını öğrenmesinden sonra, son bir tatil yapmak üzere Kıbrıs'a gidişini ve oraya, kendisini öldürmek kiralık bir katil getirtilmesini anlatan bir film

* Zengin bir kadın kanser olduğunu doktorundan, "Bir - iki yıl daha yaşama-mız, sonra şiddetli sancılar ve en sonunda da ölüm gelir" sözleriyle öğrenir. Kadın, ölmekten değil ama, acı çekmekten korktuğu için tutacağı bir kiralık katil tarafından öldürülmeyi tercih eder. Film, daha sonra cellatla kurban arasında bir yakınlaşmaya ve sonunda evliliğe gider. Düğün gecesi kadın dayanılmaz sancılar içinde kıvranır. Karısının kanser olduğunu öğrenen adam, birden hayatında her şeyden çok sevdiği varlığı kaybedeceğini ve onsuz yaşayamayacağını fark eder. Filmin sonunda kadın kendisini öldürtmek için tuttuğu kiralık katili hiç beklenmedik bir anda, "Bu dünyada ben öldükten sonra tek başına yaşamana gönlüm razı olmadı" diyerek ateş eder ve öldürür. Adam son nefesini "Şimdi bana aşık olduğuna inandım" diyerek verir.

Umut Film, Kıbrıs Hava Yolları'nın sponsor-luğunda çekeceği filmin senaryosunu yazması ve rejisörlüğünü yapması için Metin Erksan'a teklif götürür. Metin Erksan, kafasındaki hikayeyi Kıbrıs'ta geçmek üzere yeniden yorumlar ve "Sensiz Yaşayamam"ı son haline getirir. Film, İstanbul'da başlar ve Kıbrıs'ta gelişir. Gittikçe ölüme yaklaşan bir kadının, ölüm ve yaşam üzerindeki düşüncelerine yer veren film baştan sona bir tutku filmidir. Film büyük bir tutkuyu anlatırken kadın ve adamın o güne kadar hiç düşünmedikleri ölüm ve yaşam kavramları üzerinde de durmalarına yer verir. Kadın, hem içinde, hem yanında ölüm taşımak-tadır. İçindeki ölüme yenilmemek için yanı başında taşıdığı ölümden yardım ister. O güne kadar profesyonel bir kiralık katil olarak çalışan genç adam da zamanla seveceği kurbanının ölüm ve yaşam üzerindeki düşüncelerine katılır ve ilk kez öldürdüğü insanların kim olduğu üzerine hiç düşünmediğini fark eder. Kiralık katil o güne kadar kendi ölümü üzerine de hiç düşünmemiştir. Aşk hayatlarını doldurduğu zaman ise ölümü unutup yaşamdan tat almaya başlarlar. Ta ki kadının içinde taşıdığı ölüm kendini hissettirinceye kadar. Adam, gerçek anlamda ilk kez ölüm ve yaşam üzerine düşünür ve karısı olmadan bu dünya-da yaşayamayacağına karar verir. Film, ölüme yaklaşan kadının kocasını bu dünyada yanlız bırakmamak için öldürmesiyle biter.

Metin Erksan sineması içinde çarpıcı bir tutku ve aşk filmi olması açısından önemli bir yere sahip olan film, gerek çekim tekniği, gerek diyalogları, gerek-se temaları açısından incelendiğinde bir tutarlılık gösterir:

Erksan bu kez de tümüyle gerçek dışı bir dünya kuruyor. Kahramanlarımız, dış dünyanın olayları, gerçekleri ve insanlarıyla hemen hemen var olmadığı bir alemde, kendi iç serüvenlerini yaşıyorlar. Erksan anlatımında kesinlikle ger-çekçiliği değil, simgeciliği, stilizasyonu seçiyor... Film, sonuç olarak bir tür 'Fantastik Melodram' olarak nitelendirilebilir. Görsel niteliğiyle olsun, anlatımıyla olsun, film bu tanımlamaya Uyumlu bir tutarlılık içinde. Öyle ki başka türde bir film için gülünç kaçacak olan diyaloglar bu filmin genel üslubuyla çelişmiyor, tersine onu bütünlüyor.

Yönetmenin son dönemlerinde çektiği en başarılı filmlerinden kabul edilen "Sensiz Yaşayamam" Metin Erksan Sineması'nın kendine özgün dili içinde incelenmesi gereken bir film olduğunu söylemiştik. Örneğin, yönetmen kiralık katilin cansız bir manken üzerinde hedefi tek atışla Vurma provalarıyla "Sevmek Zamanı"nından sonra manken objesini tekrar karşımıza çıkarıyor….Metin Erksan, bu filminin yarım olduğunu, bazı aksaklıklar Yüzünden senaryoyu tam anlamıyla çekemedik-lerini söylüyor:

Kadın kanser teşhisini öğrendikten kısa bir süre sonra doğum gününü kutlar. Ben bu kutlamayı şöyle çekecektim. Ortaya kadının vücudu şeklinde bir pasta gelecekti. Pasta yavaş yavaş kesilirken kadın ilk kez kendi ölümüyle yüz yüze gelmiş olacaktı. Doğum günü sahnesini ne yazık ki böyle çekemedik. Yine, kadın İstanbul'dan bir sürat teknesi istetecek ve tekneye katiliyle birlikte binip denize açılacaklardı. Tekneyi kayalıklara doğru son sürat sürecek ve son saniyede teknenin yönünü değiştirecekti. Kadın ölümün ucunda olduğu için ölümü tınlamayacak ama, kiralık katil de hiç tepki vermeyecekti. Böyle sahneleri, uçakla, balonla, yarış otomobiliyle tekrar tekrar verecektim. Bu sahneleri de çekebilseydim, film çok daha çarpıcı olacaktı. “Birsen Altıner, “Metin Erksan Sineması” syf, 108 ”

► Metin Erksan’ın uzun bir aradan "Kadın Hamlet"ten sonra sinemaya dö-nüşünü haberleyen "Sensiz Yaşayamam" şaşırtıcı ölçüde tipik bir Erksan filmi... Değişik merceklerle deforme edilmiş geniş açılı çekimler, inatla, ısrarla uzatılmış planlar ... Geniş iç ve dış mekanlarda tek bir kişinin dolaşmasıyla elde edilmiş o garip yalnızlık, dış dünyadan hayattan, gerçeklerden soyutlanmışlık duygusu... Dev boyda bir mankeni (bazı filmlerde bu bir portredir) içeren bir bölüm ... Ve yine bir "tutku filmi" .... Beyne girip yerleşen, en olmadık koşullarda olmadık davranışları yaratan bir tutku ...
Ve, ölüm.. Sinemaya toplumcu filmlerle başlayan Erksan'ın 1965’lerden sonra, Giovanni Scognamillo'nun deyimiyle "bir çeşit içe kapanıklık biçiminde beliren yabancılaşma döneminin ürünlerinde hep var olan ölüm teması... "Sevmek Zamanı" "Kuyu", "Kadın Hamlet", TV için "5 Türk Hikayesi" gibi çok tartışılmış, çok övülmüş veya çok yerilmiş olan filmlerin, "kara sevda" motifiyle at başı giden ana teması:

Ölüm... "Felsefenin en önemli konusu intihardır" diyen Albert Caamus'yu doğ-rularcasına ölümü, özellikle intiharı bir saplantı halinde kullanan bir sanatçı... "Müthiş Bir Tren” “Bir İntihar". Eski zaman Elbiseleri" ve "Hamlet"den geçerek "Sensiz Yaşayamam"a ulaşan çizgi, Erksan'ın (1965'ler sonrası Erksan’nın) aynı tematiği nasıl inatla geliştirdiğini, kendi iç dünyasına uygun bir sinemayı nasıl dirençle sürdürdüğünü kanıtlıyor.

Erksan bu kez de tümüyle gerçekdışı bir dünya kuruyor. Kahramanlarımız dış dünyanın, olayları, gerçekleri ve insanla-rıyla hemen hemen var olmadığı bir alemde kendi iç serüvenlerini yaşıyorlar. Erksan anlatımında kesinlikle gerçekçiliği değil simgeciliği stilizasyonu seçiyor... Zorunlu olarak "başkaları"nın bulunduğu sahnelerde bile bu stilize etme duygusu egemen... (Yalnızca küçük bir pastanın yer aldığı bir masanın çevresinde toplanmış 5/6 kişinin tepeden çekimiyle verilen doğum günü partisi, diskotek sahnesi, Ayfer'in doktoruyla, müdürüyle veya otel resepsiyoncusuyla ikili sahneleri, vs). Erksan önceki filmlerinde sanırım gerçeklikle fantastik bir dünya arasında tam. bir seçim yapamamış, onun için daha çok başarısızlığa yakın düşmüştü,. Bu kez seçimini yapmış tümüyle fantastik bir dünyayı yeğlemiş. Film, sonuç olarak bir tür "fantastik melodram" olarak nitelenebilir. Görsel öğeleri ile olsun anlatımı ile olsun, film bu tanımlamaya uyumlu bir tutarlılık içinde... Öyle ki, başka türde bir film için' gülünç kaçacak olan diyaloglar bile filmin genel üslubuyla çelişmiyor, tersine onu bütünlüyor.'

"Sensiz Yaşayamam", Metin Erksan'ın şöyle böyle 15 yıldır kullandığı, geliştirdiği temaların ve bu, temaları yansıtmak için oluşturmaya çalıştığı sinemasal dilin il-ginç bir bireşime ulaştığı bir film ... Bir sanatçının 15 yıldır, kuşkusuz kendi kafa-sında oluşturduğu ve bir ölçüde de topluma ve gerçeklere duyduğu yabancılaşmayı yansıtan bir dünyayı sinemada yaratmaya çalışması, her şeyin ötesinde önemsenmesi gereken bir olgu ... En azından özgün olmanın ve kendine karşı dürüst olmanın bir belirtisi bu... Çeşitli konulardaki aşırı ve saldırgan bulduğumuz düşüncelerini sık sık eleştirdiğimiz Metin Erksan'ın, günümüzde geçerli tüm akımlara karşı çıkarak kendi dünyasını yansıtmayı sürdürmesi, bize önemli gözüküyor. "Sensiz Yaşayamam", Erksan'ın son döneminin en başarılı ürünü... Erksan sinemasının, tüm polemiklerin ötesinde yeni baştan ve kapsamlı biçimde eIe alınması gereğini de anımsatan bir film ... Filmin üstüne son söz olarak, Çetin Tunca'nın görüntü çalışmasının ve Hülya Koçyiğit'in oyununun başarısından da söz etmek isterim. Koçyiğit'in, Meral Taygun'un nefis seslendirmesi ile de desteklenen birinci sınıf oyunu bu sanatçının güzelliğinin ve sanatının doruğunda iken perdeden niye bu denli uzak kaldığı sorusunu akla getiriyor ... “Atillâ Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 155”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder