Powered By Blogger

14 Nisan 2018 Cumartesi

EŞREF (1977)


Senaryo ve Yönetmen: Mehmet Aslan
Kamera: İzzet Akay
Yapım: Umut Film /Abdurrahman Keskiner

Oyuncular: Yıldıray Çınar, Aysun Güven, Erol Taş, Sami Hazinses, İsmail Hakkı Şen, Semra Alper, Tugay Toksöz, Fatoş Tez, Ata Saka, Mehmet Yağmur, Tevfik Şen, Ahmet Kostarika

Konu: Film, Eşref ile Meral’in engellere karşı koyarak birbirlerine kavuşmasını konu edinir. Bir değirmencinin oğlu olan Eşref ile ağanın kızı Meral birbirlerine âşıktır. Eşref’in babası Sakıp Usta, Meral’i babasından ister fakat alamaz. Bunun üzerine Meral, Eşref’e kaçar. Fakat yakalanırlar. Kızının Eşref ile görüşmesini istemeyen Orhan Ağa, İstanbul’a taşınır. Eşref de Meral’in ardından İstanbul’a gider. Sokak sokak türkü söyleyerek Meral’i arar. Meral, bir gün Eşref’in sesini duyar. Fakat sesi duyduğu an, Haluk ile nikâhlandığı andır. (Aslan Erdem)

ENAYİLER KRALI (1977)


Yönetmen: Çetin İnanç
Senaryo: Engin Temizer
Kameraman: Dinçer Önal
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav

Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuar: Ziya Uçak, Ahmet Kuru, Recep Çakmak, Ses Mühendisi: Feridun Kınay, Ses Tekn. Asist: Şakir Ozan, Senkron: Bayram Türkkan, Gaye Film Işık Servisi, Şef: İlyas Akarsu, Prodüksiyon Amiri: İbrahim Mertoğlu, Reji Asistanı: Nisan Yönder,
(İpek Film stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Salih Güney, Necla Soylu, Emel Aydan, Alev Altın, Aysel Gürel, Tevhit Şen, Tarık Şimşek, Tevhid Bilge, Kudret Karadağ, Yüksel Gözen, Nizam Ergüden, İbrahim Kurt, Yusuf Çetin, İbrahim Uğurlu, Ferhat Ünal,

Konu: Mesut karısı ve kaynanası ile birlikte yaşamakta olan genç ve yakışıklı bir tüccardır. Rüyalarında sürekli bir Kadını görmekte ve onunla beraber olmaktadır. Bu kadını arayıp bulur ve rüyalarını gerçekleştirmeye başlar. Ancak karısı iş üstünde iken Mesut’u basar. Mesut moral bozukluğu İçinde doktora Gider. Doktor bir günlük ömrü kaldığını söyleyince, Mesut zevk ve eğlence içine dalar.


ERKEĞİM (1977)



Yönetmen: İrfan Atasoy
Senaryo: Yücel Hekimoğlu
Kamera: Suat Kapkı
Yapım: İrfan Film/İrfan Atasoy

Işıklar: Kahraman Kongur, Teknik Ekip: Kahraman Kaplı, Ahmet Servidal, Baki Soğukpınar, Sami Meriç, Prodüksiyon Amiri: Semih Servidal, Renk Uzmanı: Türker Vatan, Senk-ron, Montaj: İsmail Kalkan, Süleyman Karakaya, Negatif Montaj: Mahmut Eskici, Kâzım Çakırmanoğlu, Laboratuvar: Hasan Örnek, Abdullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, Özkan Sevinç, Kamera Asistanı: Ufuk Turan, Reji Asistanı: Serdar Servidal, Yardımcı Yönetmen: Ümit Efekan, (Yeni Stüdyoda Renklendirilmiştir )

Oyuncular: İrfan Atasoy, Türkan Erdem, Turgut Özatay, Bilal İnci, Tugay Toksöz, Oya Yurdakul, Baykal Kent, Renan Fosforoğlu, Doğan Tamer, Ayşen Selvi, Nazan Selvi, Tevfik Şen, Melih Esmerdiyorlar, Semih Servidal, Ziya Ozanlar,

Konu: Film, çocuğunu kaybetmiş bir annenin hazin hikâyesini anlatır. Türkan, küçük bir kasabada yaşayan genç bir kadındır. Bir gün Ekrem adında bir şarkıcıyla tanışır ve ona âşık olur. Ekrem de Türkan’a âşıktır ve onunla evlenmek istemektedir. Ekrem, evlilik için gerekli işlemleri yapmak üzere İstanbul’a gider. Fakat Türkan, uzun süre Ekrem’den bir türlü haber alamaz ve İstanbul’a gitmeye karar verir. İstanbul’da Ekrem’i bulduğunda, onun için günübirlik bir ilişki olduğunu anlar. Türkan, karnında bebeği ile ortada kalır. Bu sırada kaldığı pansiyonun sahibi Salih, Türkan’ı fahişelik yapmaya zorlar. Bir süre sonra yaşadıklarına dayanamayan Türkan, otelden kaçarak Doktor adıyla anılan gazete satıcısına sığınır. Doktor, Türkan’ın hayata tutunabilmesi için el uzattığı son kişi olacaktır. (Aslan Erdem)

DÖRT ATEŞLİ YOSMA (1977)



Senaryo ve Yönetmen: Savaş Eşici
Kameraman: Salih Dikişçi
Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz

Oyuncular: Cihangir Gaffari, Salih Kırmızı, Figen Han, Necla Fide, Mine Eren, Zerrin Doğan, Kazım Kartal, Sevgi Can, Melek Görgün, Mine Soley, Tarık Şimşek, Aydın Tezel, Kayhan Yıldızoğlu, İhsan Gedik, Ekrem Gökkaya, Erol Yeşilyaprak, Osman Han, Hüseyin Zan

Konu: Genç kızların başlarından geçen erotik öyküsü.

DOKUNMAYIN DÜNYAMA (1977)


Yönetmen: Ülkü Erakalın
Senaryo: Yavuz Işıklar
Kamera: Erhan Canan
Yapım: Yavuz Film / Yavuz Işıklar

Oyuncular: Hakkı Bulut, Aysun Güven, İlhan Daner, Aliye Rona, Nubar Terziyan

Konu: Kötürüm bir genç kızın kara sevda öyküsü

DİLÂ HANIM (1977)


Yönetmen: Orhan Aksoy
Senaryo: Sefa Önal (Necati Cumalı'nın "Makedonya 1900" adlı öyküsünden)
Görüntü Yönetmeni:Kaya Ererez
Yapım: Akün Film / İrfan Üna

Kurgu İsmail kalkan, Yönetmen yardımcıları Şahin Gök ve Jan Brindizi, Müzik: Cahit Berkay, Neg. Kurgu: Mahmut Eskici, Laborantlar: Mahmut Doğan, Kamil Kutay, İsmet Tomaçgil, Hayrettin Çakmak, Renk Düz. Ast.: Hasan Örnek, İşık Şefi: Erol Batıbeki, Koray Hersek, Ses Kayıt: Necip Sarıcıoğlu ve Erkan Esenboğa, Set Ekibi: Şeref Yılmaz, Necmettin Çobanoğlu, Mansur Kırık ve İlyas Kürtün

Oyuncular: Türkan Şoray (Dila Hanım), Kadir İnanır (Karadağlı Rıza), Erol Taş (Kara Haydar), Kadir Savun (Rıza Beyin kâhyası), Hüseyin Peyda (Kocabey), Zerrin Egeliler (konuk oyuncu), Tarık Şimşek (Kâhya Ferhat), Meri Erman, Zeki Tüney (Kara Haydar’ın adamı), Hakkı Kıvanç (Dilâs hanımın adamı), Nevin Nuray (konuk oyuncu), Ferdi Akarnur (resepsiyonist), Ahmet Üstel, Nubar Terziyan (değirmenci Osman), Ekrem Dümer (Doktor), İsmail Hakkı Şen (Komutan), Yüksel Gözen (lokantacı), Oktar Durukan (İlyas), Osman Han, Ata Saka (Dilâ hanımın adamı), İbrahim Uğurlu, Tevfik Şen (Rıza Beyin adamı), Ahmet Karaca (Dilâ hanımın adamı), Cevdet Arıkan (Rıza beyin adamı), Er-han Dilligil (Rıza beyin arkadaşı), Yadi-gâr Dağdeviren (Kara Haydar’ın adamı), Abdi Akgül, İbrahim Kurt, Orhan Çoban (garson), İbrahim Uğurlu

Konu: Necati Cumalı'nın Sait Faik Ödülü kazanan Makedonya 1900 kitabında-ki bir öyküden Safa Ünal'ın senaryosuyla sinemaya aktarılan film, aşka dönüşen bir kan davası serüveni sunuyor.

Filmin başında cinayeti görmeyiz ama Karadağlı Rıza Bey, arazi anlaşmazlığı nedeniyle Barazoğlu İbrahim Bey'i vurmuş, suçu iki adamı üstlenmiş, Barazoğlu'nun karısı Dila Hanım intikam yemini etmiştir. İşi halletmesi için önce idamlık olduğu için dağa çıkmış,beşikteki bebeğe bile acımayan gaddar katil Kara Haydar'ı kiralar. Rıza Bey pusudan yaralı kurtulur. Bunun üzerine silahı eline alan Dila Hanım, yaralıyken bulduğu Rıza Bey'i tanımadığı için tedavi etmek üzere kendi konağına götürür. Durumun farkına varan genç adam, kimliğini gizler, kendisini değirmenci Yakup olarak tanıtır. İki düşman arasında yavaş yavaş sevgi bağı kurulur, birlikte değirmende çalışırlar. İkisi arasında şu tür konuşmalar geçer: "Öldürmen şart mı Rıza Beyi? / O öç yaşatıyor beni / Neden? / Can alanda can konur mu? / Ölen geri mi gele-cek? / Kocam yattığı yerde kabir azabı çekmeyecek, benim yere düşmüş al-nım yükselecek."

Değirmende bir gece yalnız kaldıklarında kendisiyle birlikte olmak isteyen Yakup'u reddetmesi ve adamın ısrar etmeyip uzaklaşması üzerine Türkan Şoray'm yalnızca "Sağol!" demesi, sinema tarihimizdeki en samimi teşekkür sahnelerinden biridir. Bunun gibi intikam peşindeyken Rıza Bey'in konağına gelen Dila Hanm'n atıyla birlikte camdan içeri dalışı da değme western filmlerine taş çıkartacak niteliktedir. Ama "Dila Hanım"ı bu denli sevilen kılan, sanırız ki tüm bir final sahnesidir. Orhan Aksoy, oldukça güzel, etkili biçimde kotardığı finalde Rıza Bey'e "Çal!" dedirtir ve düşman aşıkları enfes bir dansla baş başa bırakır. Gelenekler devreye girer, her ikisinin de adamları elleri bellerinde yavaş yavaş dans edenlere yaklaşır ve mutsuz sonla kucaklaşırız.
Atilla Dorsay'a göre özenle çekilmiş, temiz, göz doldurucu bir yapımdır "Dila Hanım". Usta eleştirmen şöyle der Sinemamızın Umut Yılları kitabında: "Görsel açıdan ve sinema dili açısından aksayan hemen hiçbir yanı yok. Orhan Aksoy yine sevdiği türden bir kara sevda öyküsünü, seven ve sevdikleri için ıstırap çeken, sevgilerini her zaman bir ikilemin karşısında feda edip etmemek durumunda kalan insanların öyküsünü, prodüksiyonun kendisine verdiği olanaklarla, bildiği, sevdiği gibi, özenle, benimseyerek anlatıyor." (TA.)

► ""Dila Hanım", özenle çekilmiş, temiz, göz doldurucu bir yapım. Görsel açıdan ve sinema dili açısından aksayan hemen hiçbir yanı yok. Orhan Aksoy, yine sevdiği türden bir "kara sevda" öyküsünü, seven ve sevdikleri için ıstırap çeken, sevgilerini her zaman bir ikilemin karşısına feda edip etmemek durumunda kalan insanların öyküsünü, prodüksiyo-nun kendisine verdiği olanaklara bildiği, sevdiği gibi, özenle, benimseyerek anlatıyor.

Ancak, diğer yandan da filmin sinema-mızdaki tüm kalıpları nasıl bir kez daha yinelediğini görmemek olanaksız. Kay-nak ve köken ne olursa olsun, ister Necati Cumalı'nın veya başka bir Türk yazarının eseri, ister yabancı bir filmin kopyalanması, isterse Safa Önal veya Bülent Oran'ın özgün bir senaryo çalışması olsun, Türk sineması yine belli kalıpların, klişelerin içinde dönenip duruyor. Türkan Şoray/Kadir İnanır ikilisini bir arada görür-seniz konuyu bile hemen çıkarabilirsiniz Şoray, kuşkusuz yine mağrur, kendinden emin kadını oynayacak, Kadir'e istemeden aşık olacak: sonunda ise boyun eğecektir. Kadir İnanır ise yine gururlu, kendini beğenmiş erkek olacak. kasım kasım kasılacak, ama o da kalbini teslim etmekte gecikmeyecektir.
"Dila Hanım" bir kez daha, aşkları ve görevleri gururları arasında duraksayan kişilerin, fotoroman edebiyatının bu bitip tükenmez hazinesinin kalıntılarını getiriyor karşımıza... 1900'ların Makedonya'sından günümüz Ürgüp 'yöresine nakledilen öykü, bilinen dekorların (Sait Halim Paşa yalısı, Ürgüp yöresindeki Kaya Oteli, ve aynı yörenin peri bacaları) önünde, sinemamıza özgü bunalımlar yaşayıp sinemamıza özgü büyük laflar eden kişileri bir kez daha karşımıza getiriyor.

Kaya Ererez'in bol zoom'lu çalışmasının, Cahit Berkay'ın gösterişli müziğinin de etkisiyle, her şeyin abartılı boyutlarda barok bir sinema duygusuyla verildiği foto-roman aşkıyla İtalyan westerni kırması bir film geliyor karşımıza. Bu açıdan Türk sineması cephesinde yeni bir şey yok...

Bir de final var... Asıl öykünün finalini bilmiyorum, ama filmde belli ki aranmış, düşünülmüş, etkili olması istenmiş bir final var. Güzel bir final aslında; öyle ki, son ayların filmlerini de düşünerek, "sinemamız bir final sineması olmak yolunda diyebilirsiniz. Ne var ki asıl güzel final, insanca, adamca olan asıl final, yine kim bilir kimi (seyirciyi) memnun. etmek isteyen bir görüşün işe karışmasıyla kana bulanıveriyor, filmin yere yıkılan kahramanlarıyla birlikte gerçek-ten güzel ve insancıl bir final yapmak, seyirciye çağdaş bir bildiri sunmak fırsatı da yere yıkılıveriyor ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 186 ”




DERBEDER (1977)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Fotğraf Direktörü: Muzaffer Turan
Film Müzikleri: Elenor Plak,
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Oyuncular: Ferdi Tayfur, Canan Perver, Enis Fosforoğlu, Lamia Yal, Sevda Ferdağ, Hüseyin Peyda, Mümtaz Ener, Diler Saraç, Oktar Durukan, Yücel Türkoğlu,

Konu: Köyün delikanlısı, Ferdi tarla sürüp öğlen yemeklerini tarlada çalışanlarla birlikte yiyip, hasret türküleri söylemekte ve şelale başında yavuklusu İpek’ten gelen mektupları defalarca okumaktadır. İpek dedesinden kalan mallar için babasıyla şehre gitmiştir. Özlem sözleri ve yakında görüşmek ümitleri ile dolu mektuplar Ferdi’yi düşlerinde gerilere götürür. Sevgi dolu yeni yetişmekte oldukları günlerde bir genç kız ve erkek ne zaman olursa olsun bu şelale başında buluşacağız sözleri vermektedirler. Ferdi ailesine, İpek’ten mektup geldikçe selamlarını söylemekte, Ferdi’in babası da münasebetlerinin hala devam etmesine kızmaktadır. İpek’in babası Şahinoğlu uzaktan akrabalarıdır. Baba devamlı biz beredeyiz, onlar nerede, sen düşler ülkesindesin oğlum sazınla dertleşiyorsun demektedir. Ferdi çalışmak için şehre gider. Çiftlik evine giren Ferdi’yi İpek’in Halası oyun masasında arkadaşlarından utandığı için tanımazlıktan gelir ve kovar. Ferdi dönmek kararındadır. Kapıdan çıkar bahçede İpek’e karşılaşır. İpek sevincinden deliye döner babasının ona iş vereceğinden söz edip Ferdi’nin kalması için yalvarır. Babası Ferdi’ye seyislik görevi vermiştir. Şahinoğlu İpek’in doğum gününe Ferdi’yi de çağırmıştır. İpek pastasının mumlarını söndürmeyip Ferdi’yi bekler. Ferdi gecikir. Şahinoğlu Ferdi’yi azarlar. Onu oraya yardım etmesi için çağırdığını söyler ve kovar. İpek çok üzülür. Ahıra pastasından bir dilim götürür ve Ferdi’nin gönlünü alır. Ferdi çiftliği terk etmek kararını verir ve İpek’in yalvarmalarını dinlemez. İstan-bul’a gidip iş bulacağını gelip onu ala-cağını söyler. Kısa bir zaman sonra ba-basıyla barışan Tarık, Ferdi’ye teşekkür edip veda eder. Ferdi, İpek’le kendisine yardımcı olmasını mektubu İpek’e götürmesini rica eder. Tarık mektuplaşmalarına sağlamıştır. Bu arada İpek’le de arkadaş olmuştur. İpek’in babası zengin Selim beyin oğlunun İpek’le arkadaşlık-larına kızmaz, hatta onunla evlenmesini ister. Bir gün çapkın, şımarık Tarık, Şahinoğluna Ferdi’nin mektubunu verir. Onun kızına layık olmadığını, yalan söylediğini, gazinonun solisti Sevda Hanım’la beraber yaşadığını söyler bir gazetede beraber çıkmış resimlerini gösterir
Şahinoğlu ile Tarık beraberce plan ya-parlar. Tarık, Ferdi’nin yazısını taklit eder. Ona yazılmış bir mektubu Sevda hanımla Ferdi’nin beraber çekilmiş resmini İpek’e verir. Ferdi’nin mektuplarını yırtar. Babası bunu görür ve Selim beyin oğlu Tarık’a onu istediklerini söyler. İpek hemen evet der. Evlilik töreni bitmiştir. Damat ve gelin arabalarına yürürken epeydir asker arkadaşı ve İpek’ten haber alamayan Ferdi merak etmiş ve çiftliğe gelmiştir. Karşılarındadır. Ferdi perişan olmuştur. Canı gibi sevdiği İpek gelinliği ile asker arkadaşı Tarık’ın kolundadır. Artık iyice meşhur olmuş çocukken hayal ettikleri, İpek’in istediği gibi evi deniz kenarına yaptırmaya başlamıştır. Diğer tarafta İpek ile Tarık’ın kızları olur. Tarık kumar masalarından kalkmaz iflas edip karısının mücevherlerini satar. Şahinoğlu ile kavga edip mallarını ipotek ettirir. Köşke icra kararı gelir. Şahinoğlu üzüntüsünden felç olur. Bir gün evin yeni sahibi gelir Bu Ferdi’den başkası değildir. Babası bu eve girmek istemez. Ferdi yukarı kata çıkar aile oradadır. Şahinoğlu ağlamaktadır. Ferdi ona felç geldiğini, ailenin iyice perişan olduğunu fark eder.kendi babası senetleri yırtar. Ferdi evi onlara verir. Babası da onu affetmiştir."

DENİZLER HAKİMİ (1977)

Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo: Fuat Özlüer, Erdoğan Tünaş
Foto Direktörü: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu
“Türk-İtalyan Ortak Yapımı

Eser: Rahmi Muratoğlu ,(Abdullah Turhan'ın çizgi romanından) Reji Asistanı: Arif Erkuş, Hüseyin karaoğlu, Foto Direktör Yrd: Hüse-yin Karındoyuran, Ar Direktör: Sohban Koloğlu, Fotoğraflar: Mike Rafaelyan, Kamera Asistanı: Hakan Gürtop, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Dublaj: Sacide Keskin, Laboratuar şefi: Recai Karakaş, Stüdyo Şefi: Özdemir Arıtan, Set Amiri: Necip Koçak, Işık Direktörü: Şevket Yılmaz, Işıklar: Erler Film Işık Servisi, Teknik Direktör: Sabit Özerül, Set Asistanları: Mehmet Akdoğan, Ersan Akyıldırım, Necmettin Şimşek, Necat Buyan, Prodüksiyon Direktörü: Zeki Tezcan, (Acar Film stüdyosunda seslendirilmiş ve renklendirilmiştir.)

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Sevda Kara-ca, Peter Fabian, Hüseyin Baradan, Turgut Özatay, Kayhan Yıldızoğlu, Atilla Ergün, Süheyl Eğriboz, Kudret Karadağ, Hakkı Kıvanç, Oktar Durukan, Mustafa Hallrafa, Kadir Kök, Yadigar Dağdeviren, Yılmaz Kurt, Yusuf Sezer, Mehmet Uğur, Aydın Haberdar, Sönmez Yıkılmaz, Os-man Han

KONU: Fatih dönemi. Kaptan-ı Derya Yunus Paşa (Turgut Özatay) topladığı vergi ve ganimetlerle İstanbul’a dönerken “Kara Korsan” ve gemilerince çevrilir ve tüm varlığına el konur. Fatih, Yunus Paşa ve gemisini kurtarması için Kara Murat’ı (Cüneyt Arkın) görevlendirir. “Kara Korsan” Sakız adası prensi Nikolas (Kayhan Yıldızoğlu) tarafından himaye edilmektedir. Kara Korsan ve adamları sürekli Türk köylerine baskın yapıp halkı öldürmektedirler. Kara Murat suçlu gibi kendini zindana attırır ve Kara Korsan’ın esir dört adamının güvenini kazanır. Kaç-malarına (!) yardımcı olur ve Kara Kor-san’ın yerini öğrenir. Onları oraya götü-rürken Maria adında (Sevda Karaca) bir kadın korsan yolları keser. Maria kendile-rine katılan Kara Murat’tan hoşlanır. Maria’ya aşık olan Vargos (Hüseyin Baradan) ise durumdan hoşlanmaz. Esirlerin yanına giden Kara Murat’ı Yunus Paşa tanırsa da belli etmez. Kara Murat esirleri kurtarır. Sonra Kara Korsan ve adamlarını esir edip gemiyi de ele geçi-rirler. Kara Murat’ın aşık olduğu ve ser-best bırakmayı düşündüğü Maria kaçar ve Nikolas’a haber verir. Nikolas, Kara Korsan ve adamları gemilerini kuşatır ve Kara Murat’ı esir alır. Maria ihanet suçu ile öldürülecektir. Kara Korsan Yunus Paşa ve ganimeti kaleye götürür. Maria’yı, Yunus Paşa ve adamlarını kurtarıp düşman gemilerini yakan Kara Murat, Vargos ve Kara Korsan’ı da öldürür. Görev tamamlanmış, Kara Murat, Yunus Paşa ve adamları payitahta dümen kırmışlardır… 

ÇÖPÇÜLER KRALI (1977)


Yönetmen: Zeki Ökten
Senaryo: Umur Bugay
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan Engin
Yapım: Arzu Film/Ertem Eğilmez, Nahit Ataman

Kamera Asistanı: Ertunç Şenkay, Yönetmen Yardımcıları: Ahmet Sezerel, Erbil Altınay, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Erkan Esenboğa, Montaj-Senkron: İsmail Kalkan, Demirhan Ersunar, Negatif Montaj: Mahmut Eskisi, Laboratuvar: Selahattin Kaya, İsmet Tomaçgil, Hayrettin Çakmak, Kamil Kutay, Set: İnci Ersen, Aziz Kıskanç, Ercan Akyıldırım, Yılmaz Şengörlü, Işık Şefi: Süleyman Çekiç, Işık Yardımcıları: Teoman Sayın, Kadir Çil, Yapım Yönetmeni: Yılmaz Kanat, (Yeni stüdya laboratuarında hazırlanmıştır)

 Oyuncular: Kemal Sunal, Şener Şen, Ayşen Gruda, İhsan Yüce, Türker Tekin, Erdal Özyağcılar, Nejat Gürçen, İlyas Salman, İhsan Bilsev, Selim Naşit, Nermin Hoşses, Muadelet Tibet, Necdet Doğan, Hikmet Gül, Zühal Üstüntaş, Ali İnce, Ertuğrul Bilda, Özkan Bölge, Remzi Ek-mekçi, Salih Sarıkaya

Konu: Çöpçü Abdi, zabıta Naci temizlik-çi Hacer arasında geçen, ilişkileri anlatır. İstanbul'un kenar mahallerinden birinin çöpçüsü Apdi, temizlikçi kız Hacer'e aşıktır. Ancak Hacer'in düşüncesi bir çöpçü ile evlenmek yerine evini temizlediği belediye zabıtası Naci ile evlenip temizlikçilikten kurtulmaktır. "Sırtı devlete dayalı bir memurla" evlenerek evinin hanımı olacaktır. Naci ile Hacer arasındaki tek engel bir hizmetçi gelin almak istemeyen Naci'nin anasıdır. Zaman içinde Nati anasını ikna eder ve Hacer ile nişanlanır. Bu arada Apdi, bir geceliğine şarkıcı olarak çıktığı gazinoda sürekli çalışmaya' başlar. Apdi'nin çok para kazanacak olması üzerine Hacer ve ailesi nişanı atarlar. Apdi ile Hacer nişanlanır. Ne var ki, kısa' sürede şöhret olan Apdi, kısa sürede de gözden düşüp çöpçülüğe geri döner. Bu gelişme nişanın da atılıp Naci ile yapılmasına neden olur. Sonuçta Naci ile Hacer evlenir, ama Hacer hem kocasına hem de kaynanasına aşırı kaba ve saygısız/sevgisiz davranır. Kendini Allah'ın sevgili kulu sayan Apdi de bir başka temizlikçi kızın peşinden koşar.

Film orta haIli kesimlerin günlük yaşamlarına ve insan tiplerine ilişkin gerçekçi bir bakış açısı taşımaktadır. Toplumda sık görülen ilişkiler olaylar filmde mizahi bir dille anlatır. Hizmetçi olduğu için kayna-nanın Hacer'i gelin olarak kabul etmemesi, Hacer'in ve ailesinin para nerede ise oraya gitmeleri, Hacer'in evliliği temizlikçilikten kurtulmanın aracı olarak görmesi, Apdi ile Naci'nin aynı kızı sevmelerinden dolayı birbirlerine karşı düşmanca davranışları, Hacer'in evlendikten sonra hem Naci'yi hem de kaynanasını bıktıran "hanımefendilik" . davranışarı, toplumsal yapımızIa denklik gösteren, temelini ekonomik sıkıntıların, eğitimsizliğin, bilinçsizliğin ve sevgisizliğin oluşturduğu olumsuzluklardır. “Soner Derse, “Türk Sinemasındsa Aşk”

► "Kapıcılar Kralı"nın kazandığı sınırlı başarı üstüne yönetmen Zeki Ökten senaryo yazarı Umur Bugay ikilisi bir "Çöpçüler "Kralı" ortaya çıkarmışlardır. Belediye temizlik işlerinde görevli Apti Şakrak'ın öyküsü bu... Apti'nin amiriyle aynı kızı sevme yüzünden takışması, mahalle halkıyla kurduğu ilişkiler, sonunda bir gecelik gazinoda türkücülük serüve-ni, vs ...

"Çöpçüler Kralı", Umut Bugay'ın işlek kaleminden çıkmış akıcı, rahat bir senar-yoya yaslanıyor. Apti'yle amirinin çatış-ması, halk adamıyla gereksiz ve sevimsiz. Otoritenin çelişkisi olarak, öykünün belkemiğini, oluşturuyor. Bu, İstanbul orta halli kesimlerinin günlük yaşantısından tipler, olaylar ve güncel bazı değinişlerle (tüpgaz kuyruğu, anarşik olaylar, vb) zenginleştirilmiş. Ayrıca Apti'nin gazino serüveni, içerdiği abartma ve aşırı fantezi öğesine karşılık, toplumumuzdaki bir olguya, gazino sahnesine veya TV ekranına çıkan kişilere karşı gösterilen anormal ilgiye ilişkin ilginç bir taşlama fırsatı gösteriyor.

Zeki Ökten, tüm bu öğeleri destekleyen rahat ve olgun bir anlatımı tutturmuş, hızlı bir çalışmadan gelen bazı teknik kusurların yanısıra (sokak sahneleri yeterince ışık alamıyor örneğin), duyarlı bir çalışma örneği vermiş. Çekim ustalıkları göze çarpıyor yer yer; örneğin Apti ile kızın parktaki salıncakta sallanmaları bölümü güzel bir çekim. Ökten, oyuncu kadrosunu da çok iyi kullanmayı bilmiş, çok 'tiplenmiş' bir oyuncu olan Sunal'dan da, perdedeki en önemli rolünü oynayan Şener Şen'den de aldığı sonuç çok iyi. "Çöpçüler Kralı", bildiğim kadarıyla çok çabuk çekilip hazırlanmasına karşın, Kapıcılar Kralı"ndan daha tutarlı seviyeli bir çalışma... Bir güldürünün kaçınımaz belli kalıpları içinde bile, toplumsal bazı gerçeklere yaklaşma fırsatını kaçırmayan dürüst bir film... Zeki Ökten ise, kuşağının kendi içinde en tutarlı, en ödülsüz yönetmeni olduğunu bu filmle kesin biçimde kanıtlıyor. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf , 219




ÇİFTE NİKAH (1977)


Senaryo ve Yönetmen: Çetin İnanç
Kameraman: Dinçer Önal
Yapım: Gaye Film / Erdoğan Tilav

Oyuncular: Tamer Yiğit, İlkay Gün, Mine Eren, Tarık Şimşek, Tevhit Bilge, Aysel, Ali Sururi, Hamit Has, Alev Altın, Nizam Ergüden

Konu: Film, bir benzincide çalışan Erol’un hayatını konu edinir. Erol, gasp ve adam yaralamaktan tutuklanacağı sırada yardımına yetişen patronu Remzi tarafından kurtarılır. Rüşvet ile Erol’u polislerden kurtaran Remzi, yaptığı iyiliğe karşılık Erol’un milyarder Tacettin Bey’i kaçırmasını ister. Erol ve arkadaşı Hasan, Tacettin Bey’i ararken yaşlı bir adamı ölümden kurtarır. Yaşlı adamın hâline üzülerek onu evlerine götürür. Yaşlı adam, aslında aradıkları Tacettin Bey’dir. Fakat Erol ve Hasan buna ihtimal vermez. Ancak beklemedikleri bir anda gerçeği öğreneceklerdir. (Aslan Erdem)

ÇIRILÇIPLAK (1977)




Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
Senaryo: Bülent Oran
Kamera: Hüseyin Ererez
Yapım: Mine Film / Kadri Yurdatap

Oyuncular: Arzu Okay, Cemal Gencer, Samim Çakır, Hilkmet Taşdemir, Bahar Öztan, Pervin Par, Özcan Özgür

Konu: Sokaklarda şarkıcılık yaparak ge-çimini sağlayan bir kız ile onu bu ya-şamdan kurtaracağını söyleyip iğfal eden bir gazino patronu ve şarkıcı kızın aşık olduğu bir gencin hikayesi.

ÇEŞME (1977)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Hulki Saner
Kamera: Muzaffer Turan
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Reji Asistanı: Arif Erkuş, Kamera Asistanı: Ferhat Bakır, Set Amiri: Necip Koçak, Set Elemanları: Mustafa Kıtır, Mansur Kırık, Işık Şefi: Ergun Şimşek, Prodüksiyon Asista-nı: Ergin Demirçubuk, Seslendiren: Necip Sarıcıoğlu, Renk Uzmanı: Türker Vatan, Senkron: Süleyman Karakaya, Negatif Montaj: Mahmut Eskici, Kâzım Çakırman, Laboratuvar: Hasan Örnek, İsmet Karslı, Ab-dullah Akdeniz, İsmet Tomaçgil, Ali Kundakçı, Prodüksiyon Amiri: Şerif Ablak,
(Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır )

Oyuncular: Ferdi Tayfur, Necla Nazır, Pervin Par, Erol Taş, Renan Fosforoğlu, Lamia Yal, Mahmure Handan, Cevdet Arıkan, Cem Sertesen, Güven Baydar, Seda Bayazıt,

Konu: Adana’nın ıssız bucaksız çiftliklerinden birinin sahibi olan Cabbar ağa, ismi gibi sert ve gaddardır. Cabbar ağanın çiftliği kuraklıktan ötürü istediği gibi verim vermemektedir. Bu bakımdan Cabbar ağa tek kızı olan Ceylan’ı bir ziraat mühendisi ile evlendirmeyi ve böylesi kendi çiftliğinin gelişmesini sağlamayı planlamaktadır. Diğer taraftan Ceylan çocukluğundan beri beraber büyüdükleri Kemal’e aşıktır. Kemal çiftlikteki Kahya Nizami’nin oğlu olup o da Cabbar ağanın emrinde ve ayak işlerinde çalışmaktadır. Kemal için de dünyada bir tek Ceylan vardır. Daha çocukken her zaman oynadıkları nehir kenarında küçük bir akarsu bulmuş ve oraya bir çeşme yapmışlardır. O çeşmeden su aktıkça birbirlerinden ayrılmayacaklarına söz vermişlerdir. Kemal babasına durumu açar, Gidip Ceylan’ kendisine istemesini teklif eder. Nizami biraz tereddütlüdür. Ama oğlunu kıramaz gidip kızı ister. Cabbar’ın tutumu tahminlerden de sert olur. Çünkü o kızını o sıralarda çiftliğe gelen mühendis Murat beye vermeye kararlıdır. Ceylan’a sevgisini şarkılarıyla ve şiirleriyle göstermeye alışmış ve hassas bir insan olan Kemal’in onuru kırılmıştır. Artık o çiftlikte duramayacağını söyleyip, anasına babasına ve Ceylan’a veda edip İstanbul’a gider. Kemal İstanbul’da meşhur bir şarkıcı olmuştur. Ama Ceylan’a ulaşmak çaba-ları boşa çıkar. O kadar ki Cabbar Kemal’in başkasıyla evlendiğine inandırır ve Ceylan’ mühendisle evlendirir. Başka bir aşkın kendisi için mümkün olmadığını anlayan Ceylan sonunda intihar eder. Bu haberi alan Kemal ölmek üzere olan sevgilisi son kez görmek için çiftliğe gelir ve Ceylan’ın son arzusunu yerine getirmek için kendisine hala atmakta olan çeşmeden bir bardak su içirir. Ceylan ölür. Kemal, sevdiğine öbür dünyada kavuşacaktır."


ÇAKAL AVI (1977)


Yönetmen: Mehmet Aslan
Senaryo: Cemil Selim
Kamera: Dinçer Önal
Yapım: Hayat Film/Şevki Tosunoğlu

Oyuncular: Tanju Korel, Sevda Karaca, Yıldırım Gencer, Meral Deniz, Turgut Özatay, Kayhan Yıldızoğlu, Hüseyin Zan, Baki Tamer, Gönül Eren, Süheyl Eğriboz, Gündüz Akar, Adnan Mersinli,

Konu: Film, mafyayla mücadele eden polis memuru Aras’ın hikâyesini anlatır. Aras, silâh kullanmadaki becerisi ve hızı ile mafyanın korkulu rüyası hâline gelmiş bir polis memurudur. Babasını yıllar önce kaybeden ve kardeşi ile ayrı düşen Aras, en büyük mücadelesini amcasına karşı yürütmektedir. Bu iki düşman arasındaki akrabalık ilişkisinden kimsenin haberi yoktur. Her şey, ikiye bölünmüş bir fotoğrafın birleşmesiyle ortaya çıkacaktır. (Aslan Erdem)


CESUR YABANCI (1977)


Senaryo ve Yönetmen: Feridun Kete
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Kımız Film/Feridun Kete

Ses Mühendisi: Kunt Tulgar, Senkron , Montaj: Necdet Tok, Negatif Montaj: Mehmet Tezgahtar, Renk uzmanı: Hikmet Kuyucu, Laboratuvar: Aslan Tektaş, Hüseyin yazıcı, Işık Şefi: Kazım Dersan, Reji Asistanı: Fikret Tınaz, Prodüksiyon Amiri: Nihat Çerit, Kamera Asistanı: Bedii Ener, (Kunt Film Stüdyolarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Ünsal Emre, Ceyda Karahan, Sami Tunç, Perihan Ateş, Baki Tamer, Nilgün Ceylan, Süheyl Eğriboz, İhsan Gedik, İbrahim Kurt, Yılmaz Kurt, Yusuf Çetin, Ata Saka,

Konu: Birbirine benzeyen iki adamın öyküsü.


CENNETİN ÇOCUKLARI (1977)


Yönetmen: Kartal Tibet
Senaryo: Sadık Şendil
Görüntü Yönetmeni: Hüseyin Özşahin
Yapım: Arzu Film/Nahit Ataman

Yönetmen Yardımcısı: Erdoğan Avcı, Negatif Montaj: Mahmut Eskci, Kâzım Çakırman, Müzik: Melih Kibar, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Asistanı: Erkan Esenbo-ğa, Montaj-Senkron: İsmail Kalkan, Set Ekibi: İsmail Kündem, Aziz Kıskap, Taci Erşan, Ar Direktör: Hasan Nurdan, Renk Uzmanı: Türker Vatan, Laboratuvar: Hasan Örnek, İsmet Karslı, İsmet Tomaçgil, Hayrettin Çakmak, Ata Kundakçı, Mehmet Doğan, Prodüksiyon Amiri: Yılmaz Kanat, Yardımcısı: Zeki Tezcan, Işıklandırma: Veli Özşahin, Tayfun Çınar, Kamera Asistanı: Ertunç Şenkay, (Yeni Stüdyo Laboratuvarlarında hazırlanmıştır. )

Oyuncular: Münir Özkul (Hasan), Ekrem Bora (Davut Ağa), Itır Esen (Zehra), Ahmet Sezerel (Ahmet), Eriş Akman (Mahmut), Sevda Aktolga (Rüküş Sevda), Cem Şendil (Abdüş), Yılmaz Kurt (Köylü), Salih Eskicioğlu (Davut ağanın adamı), Yusuf Çetin (Davut ağanın adamı), Mehmet Ali Güngör (Davut ağanın adamı), Batı Aldemir (Şerif), Aytekin Yıldırıcı (Ali), Yılmaz Kurt, Abdi Algül,

► "Cennetin çocukları", bir Romeo-Jüliet uyarlamasıymış. Kuşkusuz Shakespeare'in ruhu yerinde kıvranıp dururdu, bu "uyarlama"yı görseydi. Film, gerçekten de "düşman aileler" motifinden yola çıkıyor. Zengin Davud Ağa ile kahyası Hasan, Davud'un kardeşi ve Hasan'ın oğlunun ölümüyle sonuçlanan kanlı bir aşk öyküsünden dolayı düşman olurlar. Yıllar sonra ise, Davud'un kızıyla Hasan'ın diğer oğlu birbirlerine aşık olurlar, ancak Davud ağa bu aşka kesinkes karşı çıkar, vs ...

"Cennetin çocuklan", günümüz Türk sinemasının tüm kusurlarını, eksiklerini kendinde taşıyor. Yine yaşamayan, klişeleşmiş insanların oluşturduğu, yalnızca belli bir eylemin şematik gelişiminin gerektirdiği sahneleri içeren, bunun dışında hiçbir insan gerçekliği yakalayamayan bir sinema bu". Filme dikkat ediniz. Ne Hasan'la oğlu Ahmet, ne Davud Ağa'yla kızı Zehra, ne de filmin "Romeo ile Juliiet"i Ahmet ile Zehra arasında, şöyle belli bir insanca yakınlığı getiren, belli bir karakter boyutu veren hiçbir konuşma, diyalog yok. Konuşmalar, yalnızca ve yalnızca, öykünün şematik gelişimini sağlamak için konmuş, işleysel konuşmalar ... Senaryocuyu da, yönetmeni de, yapınıcıyı da tek ilgilendiren şey şu: Asgari sürede bir filmi (Film, bir saat 20 dakikada bitiyor) aksiyonu (eylemi) en ana çizgileriyle ortaya koya-cak biçimde çekip bitirivermek ve sinemadaki "haftasına" yetiştirmek,;. Sabırsız, "acul", kapıp kaçan bir sinema bu ...

"Oğlan kızı sever, kız oğlamı, Babası iste-mez, oğlan kızı kaçırır" esprisi içinde an-latılan bir öykü. Bizde senaryolar "tretman" aşamasında kalıyor, ondan bir adım ileri gitmiyorsa, filmlere yaşayan insanlar, ruh bilimsel zenginlikler, yaşamsal boyutlar katılamıyorsa, acaba kabahatın çoğu kimin? Suç, senaryosundan yönetmene, yapımcıdan halâ "ilkel kişi" yerine konmayı kabullenen seyirciye, herkeste değil mi?
"Cennetin Çocukları", bunun dışında teknik açıdan özenle çekilmiş, belli bir sinemasal anlatımı tutturmuş bir film ... Yalnız bu açıdan da filmin en zayıf yeri, müziği, Melih Kibar, aldığı parayı hak etmek için olacak, filmi sürekli müziğe boğmuş.

Müziklendirilmemiş sahne yok gibi... Sanki Melih Kibar Karta1 Tibet'in filmine fon müziği yazmamış, Kartal Tibet, Kibar'ın müziğini resimlendirmiş. Kibar, Erol Evgin'e o güzelim şarkıları yazmasının yanı sıra eğer film müzikçisi olarak çalışmayı da sürdürecekse, biraz sinema seyretsin, çağdaş sinemada fon müziğinin ne olup ne olmadığını kavra-maya çabalasın ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf , 255 ”