Powered By Blogger

14 Nisan 2018 Cumartesi

CENNETİN ÇOCUKLARI (1977)


Yönetmen: Kartal Tibet
Senaryo: Sadık Şendil
Görüntü Yönetmeni: Hüseyin Özşahin
Yapım: Arzu Film/Nahit Ataman

Yönetmen Yardımcısı: Erdoğan Avcı, Negatif Montaj: Mahmut Eskci, Kâzım Çakırman, Müzik: Melih Kibar, Ses Mühendisi: Necip Sarıcıoğlu, Asistanı: Erkan Esenbo-ğa, Montaj-Senkron: İsmail Kalkan, Set Ekibi: İsmail Kündem, Aziz Kıskap, Taci Erşan, Ar Direktör: Hasan Nurdan, Renk Uzmanı: Türker Vatan, Laboratuvar: Hasan Örnek, İsmet Karslı, İsmet Tomaçgil, Hayrettin Çakmak, Ata Kundakçı, Mehmet Doğan, Prodüksiyon Amiri: Yılmaz Kanat, Yardımcısı: Zeki Tezcan, Işıklandırma: Veli Özşahin, Tayfun Çınar, Kamera Asistanı: Ertunç Şenkay, (Yeni Stüdyo Laboratuvarlarında hazırlanmıştır. )

Oyuncular: Münir Özkul (Hasan), Ekrem Bora (Davut Ağa), Itır Esen (Zehra), Ahmet Sezerel (Ahmet), Eriş Akman (Mahmut), Sevda Aktolga (Rüküş Sevda), Cem Şendil (Abdüş), Yılmaz Kurt (Köylü), Salih Eskicioğlu (Davut ağanın adamı), Yusuf Çetin (Davut ağanın adamı), Mehmet Ali Güngör (Davut ağanın adamı), Batı Aldemir (Şerif), Aytekin Yıldırıcı (Ali), Yılmaz Kurt, Abdi Algül,

► "Cennetin çocukları", bir Romeo-Jüliet uyarlamasıymış. Kuşkusuz Shakespeare'in ruhu yerinde kıvranıp dururdu, bu "uyarlama"yı görseydi. Film, gerçekten de "düşman aileler" motifinden yola çıkıyor. Zengin Davud Ağa ile kahyası Hasan, Davud'un kardeşi ve Hasan'ın oğlunun ölümüyle sonuçlanan kanlı bir aşk öyküsünden dolayı düşman olurlar. Yıllar sonra ise, Davud'un kızıyla Hasan'ın diğer oğlu birbirlerine aşık olurlar, ancak Davud ağa bu aşka kesinkes karşı çıkar, vs ...

"Cennetin çocuklan", günümüz Türk sinemasının tüm kusurlarını, eksiklerini kendinde taşıyor. Yine yaşamayan, klişeleşmiş insanların oluşturduğu, yalnızca belli bir eylemin şematik gelişiminin gerektirdiği sahneleri içeren, bunun dışında hiçbir insan gerçekliği yakalayamayan bir sinema bu". Filme dikkat ediniz. Ne Hasan'la oğlu Ahmet, ne Davud Ağa'yla kızı Zehra, ne de filmin "Romeo ile Juliiet"i Ahmet ile Zehra arasında, şöyle belli bir insanca yakınlığı getiren, belli bir karakter boyutu veren hiçbir konuşma, diyalog yok. Konuşmalar, yalnızca ve yalnızca, öykünün şematik gelişimini sağlamak için konmuş, işleysel konuşmalar ... Senaryocuyu da, yönetmeni de, yapınıcıyı da tek ilgilendiren şey şu: Asgari sürede bir filmi (Film, bir saat 20 dakikada bitiyor) aksiyonu (eylemi) en ana çizgileriyle ortaya koya-cak biçimde çekip bitirivermek ve sinemadaki "haftasına" yetiştirmek,;. Sabırsız, "acul", kapıp kaçan bir sinema bu ...

"Oğlan kızı sever, kız oğlamı, Babası iste-mez, oğlan kızı kaçırır" esprisi içinde an-latılan bir öykü. Bizde senaryolar "tretman" aşamasında kalıyor, ondan bir adım ileri gitmiyorsa, filmlere yaşayan insanlar, ruh bilimsel zenginlikler, yaşamsal boyutlar katılamıyorsa, acaba kabahatın çoğu kimin? Suç, senaryosundan yönetmene, yapımcıdan halâ "ilkel kişi" yerine konmayı kabullenen seyirciye, herkeste değil mi?
"Cennetin Çocukları", bunun dışında teknik açıdan özenle çekilmiş, belli bir sinemasal anlatımı tutturmuş bir film ... Yalnız bu açıdan da filmin en zayıf yeri, müziği, Melih Kibar, aldığı parayı hak etmek için olacak, filmi sürekli müziğe boğmuş.

Müziklendirilmemiş sahne yok gibi... Sanki Melih Kibar Karta1 Tibet'in filmine fon müziği yazmamış, Kartal Tibet, Kibar'ın müziğini resimlendirmiş. Kibar, Erol Evgin'e o güzelim şarkıları yazmasının yanı sıra eğer film müzikçisi olarak çalışmayı da sürdürecekse, biraz sinema seyretsin, çağdaş sinemada fon müziğinin ne olup ne olmadığını kavra-maya çabalasın ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf , 255 ”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder