Araştıran ve Derleyen: Yalçın ÖZGÜL 2024 Şubat ayı sonuna kadar Blog'a aktarılan film sayısı 7642 adet olmuştur. Film aktarımı devam ediyor.
18 Nisan 2018 Çarşamba
KORKUSUZ AŞIKLAR (1978)
Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Figenli
Foto Direktörü: Dinçer Önal
Yapım: Rimel Film /Ali barlık
Oyuncular: Kazım Kartal, Tülin Tan, Turgut Özatay, Nilay Bora, Ata Saka,
Süheyl Eğriboz, Derya Sonay, Nizam Ergüden, Baki Tamer
Konu: Bir intikam öyküsü. Hasımları, hapishaneden çıkan adamı öldürmek
isterler. Adam kaçıp, İstanbul'a gelir. Onu öldürmek isteyenlerin yerini bulur
ve hepsini öldürür.
KORKAK KAHRAMAN (1978)
Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Figenli
Foto Direktörü: Erhan Canan
Yapım: Rimel Film/Ali Barlık
Oyuncular:
Bülent Kayabaş, Figen Han, Mümtaz
Alaslan, Recep Filiz, Gülden Gül, Turgut Özatay
Konu: Cinayet tanığı bir fotoğrafçının, katillerle olan mücadelesinin
öyküsü.
KİBAR FEYZO (1978)
Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: İhsan Yüce
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan Engin
Yapım: Arzu Film/Nahit Ataman, - Ertem Eğilmez
Yönetmen Yardımcısı: Sami Güçlü, Fethi Erdoğan, Kamera Yardımcısı: Ertunç
Şenkay, Yapım Yönetmeni: Erdoğan Kar, Müzik: Cahit Berkay. Yapım
Sorumlusu: Nezih Tunar, Laboratuvar Şefi: Hasan Örnek, Laboratuvar:
İsmet Tomaçgil, İsmet Karslı, Montaj-Senkron: İsmail Kalkan,
Demirhan Ersunar, İsmail Kündem, Taci Ersan, Aziz Kıskanç, Teoman Sayın, Renk
Düzenleme: Türker Vatan, Işık Şefi: Yusuf Tümen, Işık Asistanı: Süleyman
Çekiç, Abdullah Baştuğ, Ses Kayıt: Necip Sarıcıoğlu, Ses Miks: Erkan
Esenboğa, Senkron: Mevlüt Koçak, Kurgu: Demirhan Ersunar, Negatif
Kurgu: Kazım Çakırmanoğlu, Mahmut Eskici, Prodüksiyon Amiri: Adnan
Uygur, Set Ekibi: Necip Koçak, Ekrem Ülgey, İsmail Kündem, Hüseyin
Bulut, Kemal Kundak, Seslendirme Yönetmeni: Yılmaz Sengelli,
Oyuncular: Kemal Sunal (Kibar Feyzo), Müjde Ar (Gülo), Adile Naşit
(Sakine Bacı), Şener Şen (Maho Ağa), İhsan Yüce (Hüso), İlyas Salman (Bilo),
Erdal Özyağcılar (Zülfo), Sevtap Erdemli, Cevdet Arıkan (Damat), Yılmaz Kurt
medeni vatandaş), Reşit Çildam (Köylü), Bahri Ateş (topal hoca), Arap Celal
(Tuvaletçi), Bülent Kuzey, Abdullah Ferah (köylü), Melda Dökmeci,
Konu: Askerliğini henüz bitirmiş Feyzo ve Bilo (İlyas Salman) büyük bir
telaşla koşuşturmaya başlarlar. İkisi de Gülo’ya (Müjde Ar) aşıktır. Köyün
itibarını yükselt-mek için askerliğini onbaşı olarak yapmış Bilo’ya nazaran
daha şanslıdır Feyzo. Zira Gülo’nun da Feyzo’da gönlü vardır. Ne var ki maraba
olarak doğmuş ve maraba olarak ölecek olan bu tabakadan insanların, işin içinde
gönül olsa dahi karar verme hakları yoktur. Marabanın söz söylemeye bile hakkı
yoktur. Bütün kurallar oturmuştur bir kere ve bu tabuların yıkılması
imkansızdır. İşte sırf bu yüzden henüz köye varmışken büyük bir telaşla
yakınlarına merhaba demeden Maho Ağa’ya (Şener Şen) koşuyorlar. Hem de başlık
parası gibi önemli bir engeli düşünmeden…
► Bir gurup kız ve bir gurup erkeğin karşılıklı söylediği
türküler, filme zaman zaman müzikal bir hava katarken; köydeki sistemin
işleyişi ile şehirdeki sistemin işleyişi arasında müthiş bir paralellik
yakalanmış. İşte bu yüzden yıllar geçse de, filmin konusu güncelliğini
korumakta. Köydeki kimse haklarını aramayı bilmez; daha doğrusu ne tür haklara
sahip olduklarını bile bilmez. Feyzo’nun Maho Ağa’yla aynı fötürlü şapkayı
giydiği için, ya da şehirde öğrendiği (s.çmak bile parayla) umumi abdesthaneyi
köy yerine açıp da Maho Ağa’nın deyimiyle ‘’Ağa’nın p.hunun üstüne p.h etmeye’’
cüret ettiği için ve daha bunun gibi bir sürü abuk sabuk nedenlerle köyden
sürgün edildiğinde şehirde öğrendiklerini gelip köy ahalisine anlatması
dışında, ne tür haklara sahip olduklarını bilmeleri imkansız tabi. Belki de
Maho Ağa’nın Feyzo’yu sürgün etmesindeki temel faktör köy ahalisine göz dağı
vermekti.
Haklarınızı düşünmek bir yana, düşünmeyi bile aklınızdan
geçirmeyin, demekti. lakin silah geri teper bu defa.
Peki bu kadar acımasız bir sistem karşı-sında halk nasıl oluyor da
patlama noktasına gelmiyor? Sürgünlerinden birinde Feyzo bir mektup alıyor.
Mektupta yazılanlara göre Maho Ağa kendisini af et-miştir. Bunun üzerine Feyzo
‘’Biraz medeniyetsizdir, zalimdir, kendi yer bizi aç kor ama bizim Maho’nun
ağalıkta eşi yoktur. Biraz da kefil olduğu senedi düşünür pezevenk.’’ şeklinde
düşüncelerini ifade eder. Aslında onun bu düşüncelerindeki tezatlık her şeyi o
kadar iyi özetlemektedir ki. Sistem kendisine ceza veriyorsa, sisteme karşı
yapılan yanlışlardandır, yani bu ceza hak edilmiştir (Üstelik doğru ya da yanlış
aranmadan). Yine de sistem (her ne kadar işin içinde kendi çıkarı olsa dahi)
kendisi için küçücük bir iyilikte bulunsa, o sistemler arasındaki en iyi
sistemdir.
Aslında Feyzo’nun bu tezat ifadeleri filmin geneline hakim bir
tezatlığın özeti gibidir. Babası (İhsan Yüce) kızı Gülo’yu para karşılığı satıp
kazanacağı paranın derdindeyken, oğlu Zülfo da (Erdal Özyağcılar) ablasını
satıp elde edilecek parayla kendisine bir kız alma derdindedir. Baba kızını
satarken elde edeceği paranın miktarını arttırırken, aynı paranın yine aynı
amaçla cebinden çıkacağını düşünememektedir. Ya da bunun bilin-cindedir de
yıkılması imkansız tabuların varlığı onun bu düşüncelerinin önüne geçmektedir.
Alan razı, veren razı olduktan sonra ağanın keyfine diyecek
yoktur. Ne zamanki insanların gözü açılmaya başlar, işte o zaman ağa için de
kabus başlar. Şehir her ne kadar Feyzo’nun gözlerini açsa da, aslında onun
köyünden çok da farklı değildir. Sendikalıların hemşerilerini koru-duğu
(Harranlıya 100, sendikalıya 300), hayvan pazarında seçilmeyi bekleyen birkaç
büyükbaş gibi muamele gören işçi sınıfı; diğer tarafta bikinileriyle
güneş-lenen üst sınıfa mensup insanlar.
Şehirdeki insanların bazıları birtakım haklara sahip olduklarının
bilincindeyken, Feyzo’nun köyünde durum biraz farklıdır.
Feyzo köy ahalisinin de haklarını araması için onları örgütlemeye
başlar. Şehirde gördüğü sloganları bir bir köyüne uyar-lamaya başlar. ‘’Hem
töresi, hem ağası. Kahrolsun başlık parası’’, ‘’Bu düzen Değişecek’’gibi
sloganlarla beraber, veren artık razı değilken, alan bir biçimde rahatsızlık
duymaya başlar. Köyün imamı ‘’başımıza taş yağacak’’ deyip dini alet ediyor
siyasetlerine. Öyle ya bu düzen onu da kollamaktadır. Yine de tabular o kadar
kolay yıkılamayacaktır. Bizler hakim olarak sorarız Feyzo’ya ‘’Peki bu kadar
insan birlik olup da, nasıl yıkamadınız bu bozuk ve çıkarcı düzeni?’’.
Feyzo’nun hakime yani biz seyirci-ye verecek cevabı hazırdır: ‘’Sen ne diyisin
kurban? Ağanın yüzüne karşı gelince, hepimizin eli-ayağı kesilmiştir. Bakarsın
o da bizim gibi bir insan, tükür-sek boğarız. Amaaa kapıda görünce
boğazımızdaki tükürük bile kurumuştur.’’
,Düzenin çıkarları doğrultusunda işlediği insanlar, esas
tehlikenin nereden geldiğini anlamıştır. İşte sırf bu yüzden eften püften
sebeplerle sürgün edilen Feyzo, ağasının fötürlü şapkasının üzerine oturup
hiçbir şey olmamış gibi ‘’oyun kaç kaç?’’ deyip, ya da duvara ‘’Faşo Ağa’’
yazıp ‘’Ula faşo ne ki?’’ diye soran ağasına ‘’böle p.şt gibin i.ne gibin
bişey’’ cevabını verip kovulmak isterken her seferinde ağasından ‘’Kovmirim ula
kovmirim!’’ cevabını alır. Ne var ki ağanın unuttuğu bir şey var: Halkın gözü
bir defa açıldı mı, artık işkenceler, falakalar kar etmiyordu. Başlık parasını
tamamlayamayıp, karşılık olarak ineği veren oğlu Feyzo’yu sabana geçirip tarlasını
süren annenin (Adile Naşit) bile gözü açılmıştır. Hem de geliniyle beraber
falakaya yatırılmışken ‘’Vur ula vur…Bi gün o sopa bizim de elimize geçecek’’
diyecek kadar…
Sanırım aynı sebeplerden ötürü bu film uzunca bir süre
yasaklandı ülkemizde. Finale gelip Feyzo bize ‘’Suç kimde?’’ diye sorduğunda
oturup suçun kimde olduğunu düşünmeye başlamamızdan çekinenler olacaktır, tıpkı
Maho Ağa’nın inadına Feyzo’yu kovmaması gibi. Oldukça güçlü bir senaryo yazan
İhsan Yüce (kendisi aynı zamanda filmde Gülo’nun babası Hüso’yu da
canlandırmıştır.) sinemamızın en komik filmlerinden birini yazarken, içine aşk
öyküsü, hatta yukarda da belirttiğim üzere çeşitli türküler koyarak bir çeşit
müzikal karması yaratmayı başarmıştır. Filmin aynı zamanda şaşırtıcı derecede
politik yönü vardır. Usta yönetmen Atıf Yılmaz dönemin nabzını çok iyi bir biçimde
filmine aktarırken, bu harikulade senaryoyu mükemmel bir biçimde sinemaya
uyarlamış. Kalabalık oyuncu kadrosunda Kemal Sunal, Adile Naşit, Müjde Ar,
İhsan Yüce, İlyas Salman gibi oyuncular bir yana Şener Şen her za-manki
harikulade performanslarından birini çıkarıyor. Filmdeki birçok diyalogun hala
zihinlerimizde yer etmesindeki en büyük etkenlerden biri de başta Şener Şen
olmak üzere bu usta oyuncu kadrosundan kaynaklanır. Filmdeki bir diğer
şaşırtıcı performans ise benim yan rollerde izlemeye doyamadığım ve çok
beğendiğim Erdal Özyağcılar’dan geliyor. Başlık parası yüzünden yaşı geçmiş bir
delikanlı olan Zülfo’yu canladıran Özyağcılar bu filmde de karşısına çıkan
birçok oyuncuyu eziyor. Siz söyleyin, suç kimde?
" Bazı sahneleri kesilerek sansüre yollanan “Kibar Feyzo”
Karadeniz’de oynarken filmi izleyen emniyet amiri, komünizm probagandası yapıldığına
karar verip, suç duyurusunda bulunuyor. Film yasaklanıyor. Yapımcı Selimiye’de
ifade vermeye çağırılıyor, Aklı evvel bir savcı 131-142 den dava açıyor. Yani
savcının idam talebiyle bizi yargılıyor. Allahtan aklı başında bir yargıçla
karşılaşıyoruz da, dava takipsizlik kararıyla sonuçlanıyor. (Atıf Yılmaz – Türk
Sinemasında Sansür)
Harran köylüsü Feyzo askerden dönünce Gülo'yla evlenmekten başka
şey düşün-mez. Başlık parasını denkleştirmiştir ama kızın başka talipleri de
vardır ve uyanık baba bedeli artırdıkça artırır. Feyzo, yarısını senede
bağladığı parayı tamamlaya
bilmek için İstanbul'a çalışmaya gider. Büyük kentte işçi
mücadelesine, grevlere tanık olunca kendi çapında bilinçlenir. Köye dönünce ağa
sömürüsüne ve başlık parası gibi feodal geleneklere karşı isyan başlatır.
1976-78 arasında "Acı Hatıralar",
"Tuzak", "Baskın" ve sinema tarihimize damga vuran
"Selvi Boylum Al Yazmalım" gibi çalışmaların ardından "Hasip ile
Nasip" tadındaki komedilere geri dönen Atıf Yılmaz'ın güldürü anlayışını
belli oranlarda yenilemesinin de etkisiyle sosyal eleştiri boyutu kazanan,
sıkı bir politik mizah örneği. Bem saflık hem de kurnazlık barındıran Kemal Sunal tiplernelerini ve tabii ki alışıldık mimikleri, argoyu temel alan bir filın;
ama "Kibar Feyzo" bir yandan da varolan düzeni cesurca sorgulamak,
önemli politik vurgularda bulunmak gibi erdemler barındırıyor. Giden ağanın
yerine bir yenisinin gelmesiyle hiçbir şeyin değişmeyeceğini, kişisel
başkaldırının gerekli olmakla birlikte yetmeyeceğini vurgulayan film, aralara
serpiştirilmiş manilerle ep ik bir yapıya, giderek Brechtyen bir atmosfere
kavuşuyor. Örneğin erkeklerin "Bu düzen kazan karası, ağalık allah belası
/ İkisi de bizden alası, kızlar bize kalası"na karşılık kızların "Bu
düzeni net me li, merdivenden itmeli / Tıngır mıngır düşerken peşine de göbek
atmalı" demesinde olduğu gibi, klasik tragedya korolarını çağrıştıran
bölümler, alışıldık Yeşilçam anlatısını kıran ilginç deneyler olarak yer
buluyor "Kibar Feyzo"da.
Feyzo'nun başlık parası yerine öküzü vermesinden sonra anası
tarafından tarlaya sürülmesi, yanık sesiyle söylediği ninniler ve ağlayan
çocukları susturamayınca kendisinin de ağlamaya başlaması gibi acı acı gülün
en sahneler, "Kibar Feyzo"yu yalnız Atıf Yılmaz filmografisinin
değil, genelolarak sinemamızın en zengin kara mizah örneklerinden biri haline
getiriyor. "Faşist nedir ula?" sorusuyla birlikte verilen yanıt da
antolojilere girmiş durumda. Yani, yıllardır sansürle boğuşmasına pek
şaşırılmaması gereken bir film var karşımızda.
Sinemamızın emektar oyuncularından olmasının yanı sıra altı
filme yönetmen sıfatıyla imza atan İhsan Yüce'ye de (1929- 1991) kaleme aldığı
senaryo için ayrıca şapka çıkartmak lazım. (TA.) SİNEMA “ En İyi 100
Film”
*Atıf Yılmaz "Selvi Boylum Al Yazmalım”dan sonra genellikle
en başarılı olduğu tür sayılan güldürüye dönüyor. "Kibar Feyzo",
Yılmaz'ın ustası olduğu türden bir köy-kasaba güldürüsü.,. "Kibar"
Haran’ın bir köyünden olan Feyzo'ya askerliği sırasında takılan isimdir.
Feyzo'nun askerlik dönüşü en büyük derdi, başlık parasını denkleştirip sevdiği
Güio'yla evlenmektir. Ancak Gülo’nun hinoğlu hin babası, kızın birbirinden
tutkun iki isteklisi olduğunu görünce başlık parasını artırdıkça artırır...
Feyzo, yarısını öder, yarısını "senede bağlar", kızı alır. Alır ama
borcunu ödemek için İstanbul'a gelip çalışmaktan başka çare bulamaz. Büyük
kentte neler, nelerle karşılaşmaz, neler öğrenmez ki... Apteshanelerden işçinin
sendikasına ve grev, hakkına, duvar yazılarından politik sloganlara... Bunları
tümüyle kavramasa da, kendine (ve halka) özgü sağduyuyla özünü sezinler Feyzo.
Ve ağanın sömürüsüne, başlık parası gibi köhnemiş geleneklere karşı köyde bir
direniş başlatır. Feyzo'nun sonu iyi olmayacak, bu saf köy delikanlı-sı ister
istemez sürüklendiği bu serüvenden elini kana bulamış olarak çıkacaktır.
Üstelik bir işe yaramayacaktır bu düzen sürecektir çünkü ...
Kibar Feyzo", bir yandan Kemal Sunal'ın güldürü oyuncusu
kişiliğini artık klişeleşmiş" kalıplaşmış yönleriyle, ama bir ölçüde de
onları aşmaya çalışarak kullanırken, diğer yandan da, bu tür bir güldürüyü
yenilemeye yönelik bir çaba güdüyor. Evet, bir yönüyle tipik bır Sunal güldürüsü
bu; oyuncunun saf, ama bu saflık altında gizli bir sağduyuyu, giderek kurnazlığa
dayanan kişiliği olsun, kendine özgü mimikleri olsun, geniş ölçüde temel
alınıyor. Ancak film, özellikle son bölümlerinde Feyzo'nun belli bir bilince
ulaşması bölümünde güncelliğe, oradan da belli bir toplumsallığa ulaşıyor,
Final ise, bu açıdan gerçekten vurgulayıcı; Feyzo, "giden ağanın yerine
yenisinin geldiğini" hiç bir şeyin değişmediğini anlıyor. Böylece film,
tekil bir öykünün, bireysel bir serüvenin, kişisel bir çabanın gerekli olmakla
birlikte yetmeyeceğini, sorunları temelden ele almak, "düzen"in
kökenlerine inmek gerekliliğini kendi çapında, ortaya getiriyor. Bu da bu tür
bir güldürü için az şey değil...
Yılmaz'ın anlatımı, her zamanki rahatlığı akıcılığı yanında
Brecht’çi anlamında "epik". Aslında bu Yılmaz'a yabancı değil
kuşkusuz, Örneğin 10 küsur yıl önce "Keşanlı Ali Destan"nda da
kullandığı yöntem Epik öğe, bir yandan Feyzo'nun olayları mahkemede de hakimin
önünde anlatması dolayısıyla, dramatik yapının sık sık kırılması, araya olaylar
üstüne Feyzo'nun yargılarının girmesiyle, diğer yandan ise Yılmaz'ın yer yer
kullandığı kadın-erkek korolarıyla elde ediliyor. Olaylara köylünün (halkın)
yorumunu getiren ve trajedideki koroya benzer bir işlev gören bölümler, hem
epik yapıyı besliyor, hem de öykünün özel yanıyla halkın genel bakışı arasında
ilişki kuruyor. . .
"Kibar Feyzo", zaman zaman, Sunal güldürülerinin
kalıplarına, aşırı argo gibi ucuzluklara düşmesine karşın, seviyeli ilginç bir
komedi. Sunal'ın yanı sıra büyük oyuncu Adile Naşit’in, kendini yenileyen bir
kompozisyonda Şener Şen'in ve güldürüye yatkınlığını gösteren Müjde Ar'ın
oyunları çok ilginç ... Atıf Yılmaz'ın zengin filmografisinde, güldürü türünde
önemlice bir yer tutacağını sanıyorum bu filmin . “Atilla Dorsay, “Sinemamızın
Umut Yılları” syf, 142 ”
KIŞ BEKARI (1978)
Senaryo ve Yönetmen: Recep Filiz (Şirin Teyze isimli bir Fransız oyunundan
uyarlama)
Kamera: Abdullah Gürek
Yapım: Şahika Film / Burhanettin Şener
Laboratuvar: İsmet Tomaçgil, Selâhattin kaya, Hayrettin Çakmak, Montaj
Senkron: Turgut İnangiray, Mevlut Koçak, Renk Uzmanı: Hasan Örnek, Negatif
Montaj: Ömer Sevinç, Seslendirme: Erkan Esenboğa, Işık: Kahraman
Kongur, Yeni Film Stüdyosunda hazırlanmıştır
Oyuncular: Hadi Çaman, Dilber Ay, Canan Ceylan, Yüksel Gözen, Nilay Bora,
Leman Akçatepe, Meral Banu, Ehad Alinçe, Abidin Görsev, Kürşad Şener,
Konu: Karısı
ile sevgilisi arasında kalan çapkın bir senaristin güldürüsü. Evli senarist
(Hadi Çaman), karısı Dudu ile çatışır. Dudu evi terk edip gider. Bu arada
gangsterlerin kovaladığı Hale (Canan Ceylan), senaristin evine sığınır. Evde
kalmak için bir yalan uydurur. Hale ile senaristin aralarında yakınlaşma
başlar. Yine bir gün senaristin teyzesi eve gelir. Teyze, gelinini ilk kez
gördüğünden, senarist Hale'yi karısı olarak tanıtır. Bu kez de eve tamir işi
için Şaban (Yüksel Gözen) gelir. Şaban senaristin gerçek karısı-nı tanımaktadır
Evde dönen dolaplardan bir şey anlayamaz. Dudu (Dilber Ay) bir gün eve dönünce
her şey ortaya çıkar.
KILIÇ BEY (1978)
Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo: Sefa Önal
Görüntü Yönetmeni: Orhan Kapkı
Yapım Er Film / Türker İnanoğlu
Yönetmen Yardımcısı: Fikret Tınaz, Kamera: Ömer Atabalcı, Prodüksiyon:
Zeki Tezcan, Nihat Cerit, Set Düzeni: Sonay Kanat, Cengiz Öktem,
Yadigar Atik, Murat Özlük, Işık: Kazım Çakar, İlhami Olcay, Montaj
Senkron: Necdet Tok, Negatif Mobtaj: Mehmet Tezgehdar, Laboratuvar:
Hüseyin Yazıcı, Aslan Pektaş, Renk Uzmanı: Hikmet Kuyucu, Sesleri
Alan: Kunt Tulgar, Sezer Film/Berker İnanoğlu, (Kunt Film Renkli
laboratuarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)
Oyuncular: Cüneyt Arkın, Perihan Savaş, Aliye Rona, Turgut Özatay, Bilal
İnci, Nejat Özbek, Kadir Savun, Ayçın Zaneçi, Oflas Onur, Batı Aldemir, Süheyl
Eğriboz, Ata Saka, Aydın Haberdar, Tevfik Şen, Kudret Karadağ, Muammer Gözalan,
Abdullah Ataç, Ali Demir, Zeki Sezer, Hakkı Kıvanç, Yılmaz Kurt, Cevdet
Balık-çı, Yusuf Çetin, Mesut Sürmeli, Seyfettin Karadayı, Ahmet Açan, Küçük
Oyuncu: Coşkun Efe,
Konu:
Filmde, işçilere yapılan haksızlıklara engel olmaya çalışan bir adamın hikâyesi
anlatılır. Kılıç daha bir çocukken babası iflas eder. Diğer toprak ağaları
babasının mal varlığına el koyar. O da küçük yaşta İstanbul’a gelir.
Kabadayılığıyla hatırı sayılır bir yer edinir. Yıllarca zenginlerin işçilere ve
halka yaptığı zulmün önüne geçmeye çalışır. İşverenler Kılıç’tan korkarak
birçok şeyden geri adım atarlar. Bu yüzden başı sıkışan herkes derdini Kılıç’a
anlatır. Ne var ki Kılıç’ın bu yaptıkları iş adamlarını çok rahatsız eder.
Kılıç’tan kurtulmak için bir plân yaparlar. Bir kiralık katil tutarak Kılıç’ı
ortadan kaldırmaya çalışacaklardır. (Meltem İşler Sevindi).
KENE (1978)
Yönetmen: Yavuz Figenli
Senaryo: İhsan Yüce
Kamera: Erhan Canan
Yapım: Yavuz Film/Yavuz Işıklar
(İpek Film
Stüdyosunda Hazırlanmıştır )
Oyuncular: Behçet Nacar, Nilgün Ceylan, Kâzım Kartal, Mahmut Hekimoğlu,
Sadettin Durak, Cengiz Naçar, Zerrin Egeliler, Eşref Kolçak, Nejat Özbek, Gülden
Gül, Aysun Akyol, İhsan Yüce
Konu: Gecekondu ağalarina karşı direnen bir adamın öyküsü”
KENDİN PİŞİR KENDİN YE (1978)
Senaryo: Suavi Sualp
Kamera: Abdullah Gürek
Yapım: Filmiş Film/Muhsin Rodoplu
Oyuncular: Salih Güney, Aydemir Akbaş, Feri Cansel, Müge Güler, Hüseyin
Kutman, Nur Ay, Funda Gürkan, Turgut Özatay, Ehat Alinçe, Arsen Gül
Konu: İki
üvey kız kardeşin hikayesi. Babaları tarafından çalgıcı ve dansöz olarak
yetiştirilmişler ve pavyon da çalışmaktadırlar. Babaları ölünce pavyoncular
kızlara göz koyarlar. Bunun üzerine iki kız kardeş, erkek kılığında kayıplara
karışırlar. Herkes onların peşindedir.
KAYBOLAN YILLAR (1978)
Foto Direktörü: Erhan Canan
Yapım: Yavuz Film/Yavuz Işıklar
Sesleri Alan: Kunt Tulgar, Laboratuvar: Hikmet Kuyucu, Laboratuvar
Şefi: Aslan Tektaş, Negatif Montaj: Mehmet Tezgâhtar, Jenerik: Bülent
Eryılmaz, Işık Şefi: İbrahim Sabuncu, Reji Asistanı: Yılmaz Koç,
Kamera Asistanı: Hüsnü Karcı, Set Teknisyeni: Hacı Fidan, Mehmet
Cengiz, Prodüksiyon Amiri: Ahmet Akdoğan, (Kunt Film Stüdyosunda
hazırlanmıştır )
Oyuncular: Müjde Ar, Mahmut Hekimoğlu, Zerrin Egeliler, Eşref Kolçak, Nejat
Özbek, Diler Saraç, Renan Fosforoğlu,
Konu: Bir
ailenin dramatik öyküsü. Bir çiftlik sahibi, karısını kaybettikten sonra tek
başına yaşar. Bazı kere kızı ve da-madı ziyaret için çiftliğe gelirler. Ve günün
birinde çiftlik sahibi kâhyanın akrabası bir genç kızla evlenir. Bir süre sonra
ise yaş farkı nedeniyle aralarında geçimsizlik başlar. Bu ara çiftliğe bir genç
gelir ve olaylar gelişir
KAPLANLAR AĞLAMAZ (1978)
Kamera: Sertaç
Karan
Yapım: Kalkavan
Film/Deniz Kalkavan
Sesleri Alan: Kunt
Tulgar, Laboratuvar: :
Hikmet
Kuycu, Laboratuvar Şefi: Aslan Tektaş, Negatif Montaj: Mehmet
Tezgâhtar, Jenerik: Bülent Eryılmaz, Işık Şefi: İbrahim Sabuncu,
Reji Asistanı: Yılmaz Koç, Kamera Asistanı: Hüsnü Karcı, Ser
Teknisyeni: Hacı Fidan, Mehmet Cengiz, Prodüksiyon Amiri: Ahmet
Akdoğan, Yardımcı Yönetmen: Muzaffer Hiçdurmaz, Montaj-Senkron: Necdet
Tok, Laboratuvar: Hikmet Kuyucu, Aslan Tektaş, Prodüksiyon
Temsilcisi: Hasan Baykara, (Kunt Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)
Oyuncular: Cüneyt Arkın (Canpolat), İnci Engin, Romalı Perihan (Peri),
Ahmet Mekin (Adem), Macit Flordun, İnci Engin, Oflaz Onur (Oflaz), Ateş Osman,
Halit Vurgun, Kudret Karadağ, Remzi Jöntürk, Aydın Haberdar, Yılmaz Kurt, Yusuf
Çetin, Oktar Durukan, Zeki Tüney, Osman F. Seden,
Konu:
Canpolat şimdiki Polatlardan çok farklı çok yİğit kahraman yıkılmaz dost
vefakar ve acımasız filmdeki Hasret yani adem (Ahmet Mekin) kızı evlenmek
üzereyken bir tuzak kurulur ve ateşi Canpolat yakar odaya girip Hasret’i
göremez ancak yaktığı ateşte Hasret diri diri yanmıştır. Film Destan filmindeki
diğer Hasret sahnesini akla getirir orada da nişan alıp vurmuştu. Önce amcayı
sonra babayı tek tek avlar Ancak en sonda elinde güvercinle öldürülür Canpolat.
Son sözü ise “.kader diyelim gitsin” olur.. Kaplanlar ağlamaz , aşırı doz
uyuşturucudan ölen genç bir adamın ağabeyi, onu uyuştu-rucuya alıştıran çeteye
karşı savaş açar. Bu esnada uyuşturucunun neden olduğu bir çok yıkıma şahitlik
eder.
KANAL (1978)
Yönetmen: Erden
Kıral
Senaryo : İhsan
Yüce, Tuncel Kurtiz, Erden Kıral
Görüntü Yönetmeni :
Salih
Dikişçi
Yapım: Irmak
Film/Erden Kıral
Optik İşlemler: Erkan
Aktaş, Müzik: Arif Erkin, Kurgu: İsmail Kalkan, Senkron: Mevlüt
Koçak, Yapım Yönetmeni: Rauf Ozangil, Aydınlatma: Rıdvan Varol, Ses:
Erkan Esenboğa, Negatif Kurgu: Ömer Sevinç, Renk Ayrımı: Hasan
Örnek, Laboratuvar Şefi: Hayrettin Çakmak, Laboratuvar: Selahattin
Kaya, İsmet Karslı, Yardımcı Yönetmen: Ali Kıvırcık, Işık Şefi: Rıdvan
Varol, (Yeni Stüdyoda Hazırlanmıştır).
Oyuncular: Tarık Akan (Kaymakam), Kamran Usluer (Haşim Ağa), Meral
Orhonsay (Dr.Zeynep), Tuncel Kurtiz (Abuzer Dayı), Necmettin Çobanoğlu, Ali
Demir (Kâtip Tahsin), Menderes Samancılar, (Ahmet), Baki Tamer, Kaplan
Tarsuslu, Yusuf Çetin, Yılmaz Kurt, Ali Demir, Ahmet Gün, Mehmet Coşkun, Ahmet
Aslan, Orhan Özcan, Rauf Ozangil,
Ödül
* 1978 yılında SİYAD değerlendirmesinde En İyi Erkek Oyuncu
“Tarık Akan”
Konu: Film
Çukurova'daki çeltik ağalarına karşı köylülerin yanında mücadele eden
kaymakamın hikayesini anlatmaktadır. Kaymakam Mehmet Özer (Tarık akan) yeni
atandığı görevinde çeltik işiyle geçinen toprak ağaları ile ağaların önlem
almamasından dolayı çeltik sulamasından kaynaklanan sorunlarla boğuşan
köylülerin mücadelesinin ortasına düşer. Başlangıçta sorunu ve bölgeyi tam bilmemesinden
dolayı ağalara suyu kiraya veren Kaymakam yörenin idealist, aydın kadın doktoru
Zeynep'in (Meral Orhonsay) desteğiyle problemi kavramaya başlar. Gerekli
önlemler alındıktan sonra sulamaya izin verilmesi gerektiğini söyleyen
Zeynep'in önerisiyle çeltik ağalarıyla yapılan anlaşmayı bozar. Bu durum
üzerine ağalar türlü yollarla düzenlerini eskisi gibi yürütmeye çalışırlar.
Kanalları açmalarını engelleyen ve toprağını onlara satmayan köylü Abuzer'i
öldürtürler. Köyleri insansiz gibi gösterip istediklerini yapabilmek için
köylülerden toprakları satın almaya başlarlar. Ancak Abuzer'in ölümüyle
köylüler, Kaymakamın yanında yer alırlar. Ağalar Ankara'ya bir dilekçe gönderip
kaymakamın vatan haini ve komünist olduğunu aynı zamanda da doktorla ilişki
kurduğunu ihbar ederler. Kaymakam sürgün edilir ancak yöreden ayrılırken halk
büyük bir sevgiyle Kaymakamı uğurlar.
► "Kanal", çeltik köylülerinin iki ayaklan. üstünde
yaylanarak kendilerine özgü bir hareketle çalışmalarını gösteren görüntülerle
başlar. Arif Erkin'in müziği, bu değişik hareketin ritmini kapmış ve müziğe
dönüştürmüştür. Böylece daha baştan filmin temposu belirir: "Kanal" "allegro - moderato" temposunda bir film olacaktır.
"Kanal", Çukurova'nın bitmez sorunlarından biri olan
çeltik sorununu ele alır. Çeltik konusundaki çelişki çok yerde olduğu gibi,
azınlıkla çoğunluğun (köylünün) çıkarlarının ters düşmesinden doğmaktadır.
..Çukurova'nın elverişli iklimi ve verimli toprağında en çok kâr getiren
ekimlerden biridir pirinc. Ancak bol su gerektirmektedir. Bu suyu sağlayacak ve
kimi kamu elinde olan arklar açıldığında ise çevredeki köyleri su basmakta,
başta sıtma, çeşitli hastalıklara neden olmaktadır.
Köye yeni atanan kaymakam çevreyi ve sorunları bilemez. Daha
önceleri çeltik ağalarına bedelsiz verilen suyu kiralayarak kamuya gelir
sağlamak, bununla da kasabanın eksikgediğini tamamlamak ister. Ama köylü tarafından
uyarılır. Gerçeği anlar, suyu durdurur. Ancak çıkarları zedelenen çeltik
ağaları, kaymakamı usanmaksızın Ankara'ya şikayet ederler, tehdit ederler,
kurşunlarlar ... Direnişe önder alan yaşlı Abuzer'i öldürürler...
Ve sonunda
kaymakamın başka yere atanmasını sağ-larlar... Kaymakam, köylülerden, iyilik
ettiği insanlardan, kendisine gerçekleri öğrenmede yardımcı olan kadın doktor
Zeynep'ten ayrılırken umutsuz değildir, başlanmış bir savaşın sonu gelecektir
...
"Kanal"ın öyküsünde akla takılan belli sorular var.
..Çeltik ağaları, evet, ama pirinç ekimi yalnız onlara mı yararlı? Bunun onca
emekçisi var. Gerçi doktor Zeynep, en iyi yolu söylüyor filmde: Arkları açmak,
evet, ama gerekli önlemleri aldıktan, sağlık: koşullarını yarattıktan sonra
açmak Evet, "Kanal" turn bu sorulan da akla getiriyor. Ne var ki bazı
sorunları ortaya atıp, sergileyip, kati ve kesin çözümler önermemek, bu filmin
başlıca özelliği... Çizdiği, geri kalmış bölgelerdeki sömürüyü ele alan
filmlerimize kıyasla daha çağdaş, daha kur-naz, bir ölçüde daha
"insancıl" ağa tipinin belirtilmesinde olduğu gibi,
"Kanal" genelde anlattığı olayları, çizdiği tipleri, ak ile karanın
karşıtlığı içinde değil, göl-geli yanlarıyla da veren, bu açıdan, temelde belli
ve doğru bir politik tavrı içermekle birlikte, katı bir kuramcılıktan ve slogan
ucuzluğundan sıyrılmış bir film… Tarafları ve insanları kalın ve kesin
çizgilerle ortaya koymamak, yaşamdaki dramla mizahı belli ölçüde dengeleyerek
vermek, Erden Kral'ın bir özelliği...Bu açıdan, Kamran Usluer'in olağanüstü
güzel bir oyunla çizdiği Haşim Ağa, söz gelimi "Sürü"deki Hamo
Ağa'dan ne kadar farklı ... Hamo'nun katlılığına karşı, Haşim Ağa, çok daha
çağdaş, modern, yaşlı Abuzer'in öldürülmesi de olmasa, nerdeyse pek 0 denli
kotü olmayan, çıkarlarını savunmaktan başka suçu bulunmayan ve gereğinde pek
ala oturup anlaşılabilecek biri olarak çizilmiş. Ağalığın günümüzdeki
görünümüne belki daha uygun bu yaklaşım, "Kanal"ın temel tavrını
belirliyor. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf 245”
► "Kanal"ın bütününde kitle kullanımının ön plana
çıkarıldığı yalın, duru ve açık-seçik bir anlatım göze çarpıyor. Yeşilçam
tiplemelerinden apayrı kişileri canlandıran oyuncu kadrosunda baştan sona değin
filmi sürükleyen Kamuran Usluer kusursuz Haşim Ağa, "Jön"lükten
istifa ederek kendine yeni bir yön vermek çabasındaki Tarık Akan da insancıl
sevgi dolu bir kaymakam. (Sungu Çapan - Milliyet Sanat Dergisi: Sayı. 314,
12.3.1979
► Olaylara hiçbir dramatik "ek" yapma-dan, ödün
vermeden, her çeşit göstermelik şeylerden ve tecimsel endişelerden uzak
kalarak yapıyor bunu...Düz bir öyküyü kamera oyunlarına başvurmadan, karmaşık
bir kurguya yer vermeden, dürüstçe ve dikkatli yalın bir biçimde perdeye
getiriyor. (Giovanni Scognamillo- Hey)
► "Kanal" su baskınındaki çekim yetersizliği gibi belli
birkaç teknik zayıflık dışında ustaca çekilmiş, rahatlıkla anlatılmış,
şaşılacak bir ritme ulaşan, mutlaka siyasal bir bildiriyi vermek konusunda
savlı gözükmeyen,, ancak anlattığı önemli şeyleri alçakgönüllü bir tavırla
anlatarak etkili olan bir film. (Atilla Dorsay, Cumhuriyet, 16 Mart 1979)
►Erden Kral Sinema dilinin işlekliği, kıvraklığı doğallığı,
güzel görüntüler yakalamakta rahatlığı, filmine aksamayan bir akış sağlaması,
kalabalıkları yönetmekteki başarısı genel olarak bütün malzemesine, hakimiyeti
ile son yıllarda sinemamızda çıkış yapan genç yönetmenlerin en yeteneklisi.
(Halit Refiğ, Milliyet
KALP KALBE KARŞIDIR (1978)
Senaryo: Engin Temizer
Kameraman Dinçer Önal
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav
Reji Asistanları: Engin
Temizer, Ahmet Kılıç, Prodüksiyon Amiri: Özdemir Akın, Kamera
Asistanı: Uğur Döndür, Teknik Ekip: Engin Dağdeviren, Cevdet Yener,
Çetin Uzun, İsmail Alar, İlyas Akarsu, Işıklar: Gaye Işık Servisi,
Şef: Ergun Şimşek, Renk uzmanı: Türker Vatan, Ses Mühendisi: Necip
Sarıcıoğlu, Montaj ve Senkron: İsmail Kalkan, Negatif Montaj: Sezai
Elmaskaya, Laboratuvar: Hasan Örnek, Selâhattin Kaya, Abdullah Akdeniz,
İsmet Tomaçgil,
Oyuncular:
Figen Han, Alev Sezer, Tarık Şimşek, Gülseren Yaprak, Tevhid Bilge, Nilgün
Ceylan, Zeki Sezer, İhsan Gedik
Konu:
Bir soyguncuyla, aşık olduğu kadının dramatik öyküsü.
KADINLAR KOĞUŞU (1978)
Reji ve Senaryo: Ülkü Erakalın
Kameraman: Mükremin Şumlu
Yapım Osmanlı Film/Mehmet Karahafız Kamera Asistanı: Hüseyin Arlı,
Renk Uzmanı: Hikmet Kuyucu, Aslan Tektaş, Yüksel Akça, Montaj: Necdet
Tok, Negatif Montaj: Mehmet Tezgahtar, Seslendiren: Kunt Tulgar,
Prodüksiyon Müdürü: Mehmet Güler, (Kunt Film Stdyosunda hazırlanmıştır)
Oyuncular: Yalçın Gülhan, Esen Püsküllü, Melek Görgün, Meral Deniz, Enver
Çokgör, Macit Flordun, Aliye Rona, Turgut Özatay, Nubar Terziyan, Ali Berge,
Konu: Film, yolları hapishanede kesişen üç kadının hikâyesini anlatır.
Ayşe, öğretmen olma hayali kuran bir öğrencidir. Evli bir adam tarafından
evlilik vaadiyle iğfal edilir. Cahide, annesini kaybeder ve üvey babası ile
kalır. Üvey babasının saldırısı sonucu evden kaçar. Tanıştığı taksici Selim ile
mutlu bir yuva hayali kurar. Ancak kısa bir süre sonra kendisini kötü yola
düşmüş bir hâlde bulur. Zehra ise, kan davalılarının tehdidi sonucu oğlunu
Almanya'ya yollar. Ancak gelini Zaliha düşmanlarınca kaçırılır. Ahmet'in
dönmesi ile birlikte intikam alınır. Ancak ana oğul hapse düşerler. Farklı
hayatlar yaşayan üç kadının yolu hapishanede kesişecektir. (İbrahim Yavuz Özer)
KADINLAR HAMAMI (1978)
Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Kameraman: Mükremin Şumlu
Yapım: Esendağ Film/Sungur Esendağ
Kamera Asistanı: Hüseyin Arlı, Negatif Montaj Senkron: Osman Koşkan,
Seslendiren: Türk Haber Ajansı, Prodüksiyon Müdürü: Mehmet
Güler,(Kaya Ören Stüdyosunda renklendirilmiştir.)
Oyuncular: Hadi Çaman, Necla Fide, Karaca Kaan, Meral Deniz, Yüksel
Gözen, Mürvet Sim, Enver Çokgör, Sami Hazinses, Yüksel Gözen, Funda Gürkan,
Tevhid Bilge, Aylin Berkay, Iraz Atlıer, Kamer Sadık, Nehir Aker, Ali Demi
Konu: Masaj
salonu adı altında gizli işler yapılan bir yere Hadi masör olarak alınır. O işe
girince işler de inanılmaz derece de bir artma olur. Ancak Polis burada olup
bitenleri öğrenmek istemektedir. Bayan bir gizli polis buraya görevli olarak
gelir. O nun gelmesi ile işler karışır.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)











