Powered By Blogger

27 Nisan 2018 Cuma

DOKTOR (1979)




Senaryo ve Yönetmen:Zeki Alasya
Kamera:İzzet Akay
Yapım: Özer Film/Enver Özer

Kurgu: Necdet Tok, Yönetmen yardımcısı: Tolgay Ziyal, Jan Brindizi, Kamera Asistanı: Cem Molvan, Laboratuar: Günay Eyüboğlu, Hayrettin Sözen, Renk Düzenleme Asistanı: Aslan Tektaş, Işık Şefi: Aslan Yıldız, Ses Kayıt: Kunt Tulgar, Senkron: Necdet Tok, Set Ekibi: Ekrem Ülgey, İlay Tiryaki, İlyas Akarsu, Halil Dede, Sami Güçlü,

Oyuncular: Kadir İnanır, (Ali Gönenç) Yalçın Gülhan (Mehmet), Oya Aydoğan (Hemşire Ayşe), Adile Naşit (Hatice), Ayşen Gruda (Hemşire Sabahat), Şemsi İnkaya (Hasan), Nec-det Yakın (Antrenör Berber Nuri), Ertuğ Koruyan (Mustafa), Baykal Kent (Bakkal Hamdi), Zeki Alasya (tabelacı), Ali Yavaş, Osman Ertuğ

Konu: Kadir meşhur bir futbolcudur. Fakat sevdiği kızı başkasına kaptırır. Kaptırdığı genç de karşı takımın oyun-cularındandır. İkisi arasında kıyasıya bir mücadele başlar.

Film, kasabaya tayin olan bir doktorun hikâyesini anlatır. Ali, kendi halinde bir Anadolu kasabasına doktor olarak tayin edilmiştir. Kasabanın en önemli hedefi rakip futbol takımı Yıldız Sporu yenmektir. Bütün mahalleli büyük maç için hazırlanmaktadır. Ali maçın olduğu gün mahalleye gelir. Bir rastlantı sonucu hastaneye varmadan hemşire Ayşe ile tanışır. Gelmeden önce buraya alışamamaktan korkan Ali, kısa zamanda mahallelinin sevgilisi olur. Ancak hem takımın kaptanı hem de Ayşe'ye platonik aşk besleyen Mehmet, Ali'nin varlığından rahatsız olacaktır. (İbrahim Yavuz Özer)


DiVANE (1979)


(DERTLİ GÖNÜLLER)

Senaryo ve Yönetmen: Orhan Elmas
Kamera: Kenan Kurt
Yapım: Ersan Film/Erdoğan Gözen

Renk Uzmanı: Tümay Rızai, Laboratuvar Armağan Köksal, Şems Tokgöz, Ses Kayıt: Feridun Kınay, Montaj ve Senkron: Mustafa Kent, Negatif Montaj: Selahattin Kılıçeken, Yardımcı Yönetmen: Nezih Tunar, Kamera Asistanı: Hüseyin Arlı, (Ar Film Stüdyosunda Hzırlanmıştır )

Oyuncular: Selahattin Alpay, Oya Aydoğan, Yalçın Gülhan, Macit Flordun, Özcan Bilge, Zülfikar Divanıi, Orhan Elmas, Ali Gürsoy, Ahmet Turgutlu

Konu: Başlık parası için büyük kente gidip, sevgilisini kan kardeşine teslim eden bir gencin öyküsü. Gencin köyde bıraktığı karısı hamiledir. Büyük kentte umduğunu bulamayan delikanlı uzun süre köyüne dönmez. Ancak karısının doğumu yaklaşmak üzereyken kan kardeşi köydeki dedikodulardan kurtulmak için evlenir. Delikanlı köye döndüğünde, kan kardeşinin karısıyla hiçbir ilgisi olmadığını söylerse de inandıramaz ve delikanlı intihar eder.

DİŞİ MELEK (1979)



Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Kamera: Dinçer Önal
Yapım: Mete Film/Necdet Erdur

Oyuncular: Hadi Çaman, Tülin Tan, Sami Tunç, Özcan Özgür, Nilgün Ceylan, Erdinç Akbaş, Yılmaz Kurt

Konu: Balıkçılık yaptığı ve temiz bir yaşam sürerken tekrar kendisini yasal olmayan işlerin içinde buluveren bir adamın erotik öyküsü.

DİLBER DUDAĞI (1979)



Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav (Ören Film 
Stüdyosunda hazırlanmış ve renklendirilmiştir)

Oyuncular: Arzu Okay, Hakan Özer, Ergun Akerman, Gonca Gülüm, Çetin Başaran, Arzu Aycan, Neşe Sümbül, Recep Filiz,

Konu: Gece kulubü sahibi bir adam işe aldığı bayan çalışanlarını ilk önce yatağında denemektedir. Memnun olduğu bayanları çalıştırmaktadır. Yeni işe giren gonca ise, buna razı olmayınca başı derde girer.

DERYA GÜLÜ (1979)



Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo: Suphi Tekniker, (Necati Cumalı'nın aynı adlı eserinden)
Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur
Yapım: Murat Film/Süreyya Duru

Set Amiri: İbrahim Uğurlu, Set Ekibi: Oktay Olcay, Necdet Cengiz, Zahit Öncer, Işık Düzeni: İsmail Sandalcı, Yılmaz Topuz, Kamera Asistanı: Yalçın Topuz, Asistan Yönetmen: Gülsen Tuncer, Sesleri Alan: N. Polat Doğan, Laboratuvar: Adnan Şahin, Erdal Yavuztürk, Turgut Yavuz, Kurgu: Sedat Karadeniz, Seslendirenler: Aliye Uzunatağan, Erhan Yazıcıoğlu, Prodüksiyon Amiri: Stephan Meliktan, Müzik: Nedim Otyam, (Fono Film stüdyosunda hazırlan-mıştır)

Oyuncular: Bulut Aras (Sinan), Meral Orhonsay (Meryem), İhsan Yüce (Haşim Kaptan), Gülsen Tuncer, Reşit Çıldam, Esin Karakaya,

Konu: Derya Gülü Cuma!ı'nın üç kişilik bir oyunu olarak -yaşlı karısı, genç bir delikanlı arasında ki aşk ve kıskançlık üçgeni çatışmasını ele alır. Yaşlı ve sarhoş kocasından nefret eden Meryem'in iki zehirleme teşebbüsü sonuç vermemiştir. Haşim Kaptan'ın yanına kapılanan Sinan'ı kandıran Meryem Sinan'la sevişerek, Haşim Kaptan'ını öldürme planları yapıp, Sinan'ı kullanmaya kalkar. Haşim kalp krizinden ölünce Meryem Sinan ile tartışır ve Sinan Meryem'i bırakıp gider. Süreyya Duru, Cumalı'nın doğalcı sahne oyununu sinemalaştırır. Balıkçılık yapan Haşim Kaptan, karısını geçimlerini temin için zengin evlerine gündeliğe gönderir. Sinan , Haşim Kaptan'ın yanına yardımcı olarak girer. Meryem'le Sinan'in seviştikleri söylentisi mahalleye yayılır. Sinan gitmeye kalkar, Meryem ise kocasını öldürmeyi planlar. Sinan ise buna mani olmaya çalışır. Haşim Kaptan kalp krizi sonucu yaşamını yitirir.

Ödül:
► 18. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (25 Eylül – 4 Ekim 1981)
► İhsan Yüce “En Başarılı Erkek Oyuncu
► Meral Orhonsay “En Başarılı Kadın Oyuncu

Jüri Üyeleri: Cihan Çiftçili, Zuhal Çevik, Mehmet Doğan, Osman Üntürk, Nuri Dağtekin, Ahmet Gönen, Burçak Ev-ren, Turgay Ulusan, Nisa Serezli, Kami Suveren.

* Cumalı'nın ustalığı, bin kez işlenmiş bu konuya yeni, özgün bazı açılımlar getirmesi, melodramı da, kaba farsı da önleyerek ilişkilere kendine özgü bir kıvam getirmesidir. Sürreyya Duru, bu yaklaşımı temelde koruyor, ama yalnızca üç kişi arasında geçen, ruhbilimsel yanı ağır basan bir film yapmak gibi son kerte güç bir işin hak-kından pek gelemiyor. Filmi izlerken, sözgelimi "Postacı Kapıyı İki Kere Çalar"ı, Somerset Maugham'dan uygulanan "Yağmur"u anma-mak elde değil. Bu ünlü filmlerle kıyaslama, filmin   lehine çalışmıyor... "Derya Gülü", özellikle oyuncuların çabalarıyla kendini kurtarıyor. Orhonsay, konunun gerektirdiği bir Lana Turner veya Rita Hayworth değilse de iyi bir oyuncu. Bulut Araş aksamıyor; İhsan Yüce ise nefis bir kompozisyon çiziyor. Ama sonuç olarak "Derya Gülü", Necati Cumah'ya da, Süreyya Duru'nun son başarılı dönemine de bir katkıda bulunmuyor. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

DEMİRYOL (1979)


"FIRTINA İNSANLARI"

Yönetmen: Yavuz Özkan
Senaryo: Mahmut Tali Öngören,Yavuz Özkan
Görüntü Yönetmeni: İzzet Akay
Yapım: Tan Film/Yavuz Özkan

Oyuncular: Tarık Akan (Bülent), Fikret Hakan (Hasan), Sevda Aktolga, Neslihan Danışman, Güler Ökten, Hikmet Çelik, Doğan Bavli, Kaynak Tosun, Yavuz Özkan

Konu: Demiryolu işçilerinin grev öyküsü. Grev komitesinde görevli işçi Hasan, kardeşi Bülent ve arkadaşları, bir süpermarketin yiyecek kamyonunu kaçırırlar. Ve çeşitli olaylardan sonra kaçıp, bir eve sığınırlar. Bu yabancı evde iki kız kardeş vardır. Kızların küçüğü Sema öğrencidir ve devrimci gruplara sempati duymaktadır. Ablası Sibel ise zengin evlerinde özel İngilizce dersleri veren bir kızdır. Bülent'le Selim bu evi güvenli bulmazlar. Ve Hasan 'ın aracılığıyla başka bir yere giderler. Bülent, saklandığı evde polis çatışması sonucunda vurulur. Bu ara Haydarpaşa'da büyük bir yangın çıkartılır. İşçiler yangını söndürmek için çaba harcarlarken, yangının işçiler tarafından çıkartıldığı öne sürülür. Ve grev çözülmeye yüz tutar. Birçok işçi tutuklanır. Ama bir süre sonra bir dayanışma sonucu grev, daha güçlü ve daha bilinçli bir biçimde sürüp gider.
" Film, sendikal olaylara, işçi sınıfı etkinlikleri ve grev olgusuna eğilir. Devlet Güvenlik mahkemesince terörü ve anarşiyi övücü, halkı suç işlemeye yöneltici bulunarak yasaklandı. Ancak 1981 yılında Danıştay tarafından aklanarak gösterime girdi.

* Yavuz Özkan'ın "Maden" isimli önemli çıkışından sonraki yeni filmi "Demiryol", uzunca bir süredir üstünde konuşulan, merakla beklenen bir yapım... Öykünün odak noktasında iki kardeş var. Bülent (Tank Akan), bireysel veya grupsal eylem yoluyla, örneğin Migros kamyonlarını kaçırıp kentin yok-sul kesimlerinde halka yiyecek dağıt mak gibi İşlerle yürütüyor, politik savaşımını... Ağabeyi Hasan (Fikret Hakan) ise, Devlet Demiryollarında yönetime karşı başlatılan bir grevin liderlerinden... Hasan, anarjik eylemlere, bireysel davranışlara inanmıyor, onları mahkûm ediyor. Örgütlü savaşıma, düzenli ve disiplinli kitle eylemlerinedir, onun inancı,,, Bülent’in bir arkadaşıyla birlikte polisten kaçıp saklanması, sonunda bir evde kıstırılıp öldürülmesine koşut olarak, grevin öyküsü, değişik aşamaları sergileni-yor. Finalde grev, burjuvazinin oyununa geliyor, garda çıkartılan yangın, grevci işçilerin işi olarak sunuluyor kamuoyuna... Ama savaşım sürecektir kuşkusuz, yığınlar birlikte oldukça umut var olacaktır.

Demiryol", Türkiye'de sürüp giden kargaşadan, toplumsal çalkantılardan, sınıfsal savaşımdan ilginç ve canlı bir kesit getiriyor. Filmde bu kargaşada yan oluşturan tüm kesimler (sınıflar ve ara sınıflar) temsil ediliyor. Bir yanda büyük burjuvazi var: Yabancı sermaye temsilcileriyle görkemli partilerde, toplantılarda içice, ülkenin yazgısını saptayan, aslında kendisine (özel sektöre) yönelmiş olmayan bir demiryolu grevinden politik amaçlarla yararlanmak isteyen bir büyük burjuvazi... Diğer yanda işçi kesimi var: Büyük ölçüde örgütlenmiş, bilinçlenmiş, ancak içinde hala ve eksik bilinçlenme, ya da kısa vadeli çıkarlar yüzünden ihanet öğeleri taşıyan... Ve ara yerdeki küçük burjuvazi, özellikle 2 kız kardeşte simgeleniyor: Rastlantı sonucu olaylara karışan iki kız kardeşten biri, kurduğu özel ilişkiler ve bilinç düzeyi nedeniyle büyük burjuvaziye yakınlaşırken, diğeri, duygusal bir yakınlık duyduğu devrimcilerin safına katılmaya adaydır. Devrimci savaşımda hatırı sayılır bir güç oluşturan öğrenci kesimi de var filmde: Hatalarıyla, sevaplarıyla, yanlışlarıyla, doğrularıyla, grev odağı çevresinde yerini alıyor bu kesim de...

Özkan, bu kişiler arasındaki ilişkileri işlerken asıl seçimini ve asıl bildirisini açıklıkla ortaya koyuyor. Bu, öncelikle örgütlü ve disiplinli savaşıma olan inançtır. Filmin ana teması ve mesajı budur: Örgütlü savaşım gereği. Ama Özkan, bunu yaparken, yanlış bulduğu tavırları da tümüyle mahkum etmiyor. Daha doğrusu mahkum ediyor da, yine de onlara belli bir sevecenlikle, belli bir anlayışla yaklaşmağa çalışıyor. Bülent tipi, sözgelimi... Bu tip, Türkiye'deki solun önemli bir bölümünün de onaylamadığı eylem biçimi, yaşamın her anında sloganlarla konuşması gibi davranışlarıyla, eleştiriliyor kuşklusuz. Ama bir kukla, bir karikatür, tü-müyle olumsuz bir tip haline getirilmiyor. Yanlış bir eylem biçimine yönelmiş,

yöneltilmiş, ama yaptığına gerçekten inanan, insancıllığını yitirmemiş bir insan olarak sunuluyor. Gerçek de bu değil mi? Keza, öğrenci eylemleri, işçi sınıfı eylemi içinde erimemiş, tersine o eyleme çeşitli provokasyonlar için zemin hazırlayan öğrenci eylemleri kınanıyor, ama aynı Öğrenci eyleminin grev eyleminin içinde ve mantığında yer alması, işçileri slayd gösterileriyle Türkiye'de grev olgusunun geçmişi üstüne eğitmesi gibi davranışlar da olumlu bir yaklaşımla değerlendiriliyor.

Bu yaklaşım, Özkan'ın sonsal tavrında "diyalog gereksinmesi" biçiminde belirginleşiyor. Hasan, öğrenci eyleminin öncüleriyle veya grev kırıcılık yapanlarla bile çatışmaya girmeden önce diyalogu deniyor, onlarla anlaşmayı deniyor. Türkiye'de temelde aynı düşünceye inananlar arasında, sözgelimi solun çeşitli kesimleri arasında en küçük bir diyalog olanağının bile kalmamış gözüktüğü günümüzde, bu bizce çok önemli.

"Demİryol", biçim olarak da "Maden"e kıyasla daha olgun... Özkan, kalabalık sahneleri çekmede kendine özgü bir ustalığa sahip... Bu açıdan, grev, polisle çatışma, yangını söndürme gibi bölümler özellikle iyi. Bu bölümleri sonda Türkiye'de son yılların gerçek kitle eylemlerini, yürüyüşleri, vs. gösteren belgesel çekimlere bağlamak da, filme ("Maden"de de olduğu gibi) görkemli ve etkili bir son sağlıyor, ayrıca filmi yaşanan gerçeklerle daha bir yakınlaştırmış oluyor. Özkan'ın çekimde hiç yakın plan kullanmamış olması, filmin bir kitle Filmi olma, kahraman yaratmama amaçlarım biçimsel yönde pekiştiriyor. Dinamik bir kurgunun da filme yüksek dozda bir gerilim sağladığını belirtelim.

Buna karşılık, kuşkusuz filme getirilebilecek, getirilmesi gerekli bazı eleştiriler de var. Küçük bir iki mantık yanlışım bir yana bırakırsak (Hasan'ın vurulan kardeşinin başına İnanılmaz bir hızla, daha gazeteciler bile ordayken gelmesi gibi), kişilerin ele alınışında şematik kalınmış oluşu, Türkiye'de özel sektördeki grevler güncelliğin Ön planındayken niye bir devlet kurumundaki grevin ele alındığı, veya büyük burjuvazi gösterilir ve eleştirilirken niye yine (birçok Türk filminde olduğu gibi) ahlaksal davranı-şın eleştiriyi belirleyici Öğe gibi kullanıldığı (seks filmleri seyreden, açık-seçik espriler yapan burjuvalar, vs) gibi sorular sorulabilir. Bunlar, filmlerimizde hemen başvurulan bazı kalıplar... Oysa, söz gelimi burjuvazi eleştirisini belden aşağı düzeyde yapmak, kuşkusuz yanıltıcı olmaktan ileri gidemez, asıl eleştiri konusunu gözden kaçırtır. Sinemamızın bu gibi alışkanlıklardan kurtulması zaman alacak. Ancak tüm bunlara karşın, "Demİryol" başta da dediğimiz gibi, Türkiye'de yaşanan politik olaylara dolaylı değil doğrudan doğruya eğilen ve birçok yaşamsal konuya yürekli biçimde el atan bir film olma özelliğini taşıyor. Bu özellik, hele yaşadığımız ortamda filme büyük önem kazandırıyor, ve "Demiryol" politik sinema tarihimiz içindeki yerini şimdiden almış bulunuyor. Tartışılabilir tüm yanlarına karşın, filmi temel politik tavrının, "Örgütlü savaşım gereği" biçiminde beliren ana bildirisinin doğru ve geçerli olduğu kanısındayız biz. Onun için filmi önemsiyor ve kitlelerce görülmesini, üzerinde düşünülmesini, tartışılmasını yararlı buluyoruz,”Atilla Dorsay, 12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

ÖDÜL
Sinema Yazarları Derneği
Sevda Aktolga “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu “

Yıl 1979: Sansür Kurulu’nun yarışmaya katılan Yavuz Pağda’nın yönettiği Yolcular, Yavuz Özkan’ın yönettiği Demiryol ve Ömer Kavur’un yönettiği Yusuf ile Kenan filmlerini yasaklayıp, bazı bölümleri kesmek istemesi üzerine tüm yapımcı ve yönetmenler şenlikten çekilme kararı aldı. Jüri üyeleri “Tüm filmleri değerlendirme olanağı bulamadığımızdan, uzun metrajlı filmler dalında yapılan yarışmaya katılan yapıtları değerlendirmeme kararını oy birliği ile aldık” şeklinde açıklama yaparak durumu protesto ettiler. Sansüre karşı bir duruş sergileyen festival yönetimi, 16. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni iptal etmiştir.

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, geçmişindeki bir burukluğu gidermek için tarihi bir karar aldı. 1979 yılında sansüre karşı tepki, 1980’de 12 Eylül askeri darbesi nedeniyle yapılamayan film yarışmalarını 2011 yılında yaptı Demiryol Filmi 32 yıl sonra yapılan değelendirme sonunda En İyi Film Ödülü aldı.

DELİDİR NE YAPSA YERİDİR (1979)



Yönetmen: Aram Gülyüz
Kamera: Abdullah Gürek
Yapım: Olgun Film/Olgun Eltan

Oyuncular : Aydemir Akbaş, Alev Altın, Ünsal Emre, Müge Güler, Canan Candan, Meral Deniz

Konu: Televizyon bağımlısı bir adam, yaşamı yalnızca televizyonda gördükleri ile anlamaya başlamıştır. Adamın bu saplantısı günün birinde işlenen bir cina-yetin çözmesini sağlar. Ama herkes ona deli gözüyle baktığı için onu kimse ciddi-ye almaz.

ÇİVİ ÇİVİYİ SÖKER (1979)



Senaryo ve Yönetmen: Engin Temizer
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Mert Film/İbrahim Mertoğlu

Oyuncular: Kazım Kartal, Sabahan, Tarık Şimşek, Ekrem Gökkaya, Ayşe Gül

Konu: Kendisinin yanında çalışan ve kendisinin yetiştirip emek veren çocuk tarafından öldürülen adamın dramatik öyküsü.

ÇIPLAKLAR (1979)


 Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Foto Direktörü: Salih Dikişçi
Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz

Renk Uzmanı: Hayati Akbulut, Sesleri Alan: Bican Avşar, Reji Asistanı: Adem Ayral, Kamera Asistanı: Hüseyin Arlı, (Kaya Ören Stüdyosunda hazırlanmış ve T.H.A seslendirilmiştir. )

Oyuncular: Zerrin Egeliler, Kazım Kartal, Nilay Bora, Yüksel Gözen, Nilgün Ceylan, Turgut Özatay, Gülten Kaya, Meral Banu, Kamer Sadık, Cesur Barut, Zafir Seba, Meral Deniz, Alev Altın

Konu: Fabrikaya bekçi olarak iş başvurusunda bulunan genç işe alınır. Aslında çalışacağı yer fabrika değil, özel bir genelevdir. Kadınların başına bir şey gelmemesini sağlamak, etrafa göz kulak olmak görevidir. Ama kızlar bekçiyi rahat bırakmazlar.


ÇILGIN DİLBER (1979)



Senaryo ve Yönetmen: Aykut Düz
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: Aslan Film/Turgut Aslan

Oyuncular: Zerrin Doğan, Tarık Şimşek, Aykut Düz, Gülten Kaya, Tevfit Şen, Yılmaz Kurt

Konu: Tımarhaneden kaçan deli bir kadınla sakat ve kambur bir gencin kurdukları dünyanın öyküsü.

ÇILGIN BAKİRELER (1979)



Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz

Oyuncular: Kâzım Kartal, Meltem Işık, Rozi, Cesur Barut, Yüksel Gözen, Meral Deniz, Yılmaz Kurt, Tarık Şimşek, Filiz Görüş, Recep Filiz

Konu: Turist rehberleriyle, milyoner ve şımarık bir kızın aşk öyküsü. Rehberlik yapan genç, ilişki kurduğu milyoner kız sayesinde sosyete çevresine girer. Ne var ki rehber alışık olmadığı bu çevrede gördüklerinden iğrenir.

ÇILDIRTAN DUDAKLAR (1979)


"ŞEFTALİ"

Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz

Oyuncular: Funda Gürkan, Cesur Barut, Çetin Başaran

Konu: Kocasını öldüren adamı arayan kadının öyküsü

ÇIK ORTAYA (1979)




Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav (Ören Film Stüdyosunda hazırlanmış ve renklendirilmiştir

Oyuncular: Meltem Işık, Hakan Özer, Çetin Başaran, Gonca Gülüm, Recep Filiz,

Konu: Flört ettiği kadınlardan kurtulmaları için giriştiği mücadelenin öyküsü.


ÇAMURDAKİ KADIN (1979)



Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Yücel Uçanoğlu
Kamera: Erhan Canan
Yapım: Mete Film/Necdet Erdur

Oyuncular: Figen Han, Tarık Şimşek, Nilgün Ceylan, Gülten Ceylan, Tevhit Bilge, Ata Saka, Ayşe Gül, İbrahim Uğurlu, Yusuf Çetin, Recep Filiz, Yılmaz Kurt

Konu: Para kazanmak için randevu evlerine düşen bir kadının öyküsü.

CÜMBÜŞ PALAS (1979)



Senaryo ve Yönetmen: Sergio Bergonzelli
Görüntü Yönetmeni: Muzaffer Turan
Yapım: Barış Prodüksiyon/Vural Pakel
Türk, İspanyol, İtalyan Ortak Yapımı

Oyuncular:Ünsal Emre, Vanessa Hidalgo, Danila Dukue, Guya Lauri, Violetta Çela, Yaşar Yağmur, Tarık Şimşek

Konu: Evli üç kadınla yakışıklı bir garsonun çapkınlık öyküsü. Üç yabancı evli çift, tatillerini geçirmek üzere İstanbul'a gelirler. Evli çiftlerin kaldıkları otelde yakışıklı bir garson (Ünsal Emre) vardır. Kadınlar kocalarını kıskandırmak için garsonla ilişki kurarlar. Olaylar üzerine garsonun aynı otelde çalışan sevgilisi ortaya çıkar. Çeşitli komik olaylardan sonra üç evli çift tatilini bitirip memleketlerine giderken, garson da araları açılan sevgilisiyle barışır.