Powered By Blogger

27 Şubat 2020 Perşembe

GELİNLİKSİZ GELİN (1979)




Yönetmen: Engin Temizer Senaryo: Vural Pekel Kamera: Sedat Ülker Yapım: Barış Prodüksiyon/Vural Pakel

Oyuncular: Ünsal Emre, Venessa Hidalgo, Meral Deniz, Nilgün Ceylan, Tarık Şimşek

Konu: Evlenme işlemlerini tamamlamak için köyüne gidip, bu ara tanıştığı başka bir kadınla evlenen bir adamın öyküsü

GELİN KAYASI (1979)



Senaryo ve Yönetmen: Yunus Yılmaz “Mehmet Birol’un aynı isimli ve Saklambaç Gazetesinde yayınlanan hikâyesinden uyarlama. ” Kamera: Muzaffer Turan Yapım: Rodop Film/Şükrü Rodop

Oyuncular: Güngör Bayrak, Erol Taş, Yılmaz Cesur, Ali Şen, Baki Tamer, Sümer Tilmaç, Şeref Çokşeker, Nazan Saatçı, Reşit Çıldam. Hasan Yılmaz, Mustafa Dik

Konu: Sömürücü bir ağaya karşı, köylülerle birlikte direnen idealist bir öğretmenin öyküsü. Ağa faizle verdiği borçlarını ödeyemeyen köylülerin topraklarını ellerinden almaktadır. Bir yandan köy okulunun ihalesinden milyonlar vuran ağa, bu kez de muhtar aracılığıyla çocukların okumaması için baskı yapar. Köye yeni tayin olan idealist bir öğret-men hanım, olayları gördükten sonra köylüleri bilinçlendirip, hep beraber ağaya karşı direnmelerini sağlar.

GECE YAŞAYAN KADIN /Bunalım (1979)



Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Özfigen Kameraman: Sedat Ülker Yapım: Barlık Film/Necdet Barlık Laboratuar: Hüseyin Kuğu, Kâmil Kutay, Sesleri Alan: Faruk Özar, Set: Ercan Tuman, Salim Burgulu, (Ören Film Stüdyosunda hazırlanmış ver renklendirilmiştir)

Oyuncular: Dilber Ay, Hakan Özer, Ata Saka, Güven Gül, Güner Özonuk

Konu: Sevgilisini öldürüp katil olan şehvete doymayan iki ruhlu bir kadının öyküsü.



GAZETECİ (1979)



Yönetmen: Yücel Uçanoğlu Senaryo: Fuat Özlüer Kamera: Hüseyin Özşahin Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu

 Oyuncular: Kadir İnanır, Sevda Karaca, Kadir Savun, Nejat Gürçen, Hüseyin Peyda, Turgut Özatay, Baykal Kent, Süheyl Eğriboz, Gülten Ceylan, Aliye Rona

Konu: Bir kabadayı ile bir gazeteci kızın aşk ve macera öyküsü. Kabadayı genç (Kadir İnanır) mafyanın emrinde çalışmaktadır. Kabadayı görev sırasında tanıştığı bir gazeteci kıza aşık olur. Sonunda kabadayı genç, aşk uğruna amacından saptığı için mafia tarafından öldürülür.

Yücel Uçanoğlu rahat ama kişiliksiz bir sinema diliyle götürüyor filmi. Planların çoğunda Kadir İnanır’ı Yılmaz Güney esprisi içinde kullanması dikkat çekiyor. Özşahin’in görüntüleri ise biçim çalışması diye bir endişesi olmayan bir yönetmen için seviyeli sayılır. Ama filmi fon müzikleri, öylesine toplama, derme çatma şeyler ki, filme hiçbir katkı getirmiyor. İnanır’ın oyunu öykünün kendi mantığı içinde başarılı. Sevda Karaca ise bir manken gibi durup poz vermesi-nin ötesine geçememiş. “Nezih Coş, Aydınlık 22 Mart 1980 ”


GARSONYER (1979)



 Senaryo ve Yönetemen: Yavuz Figenli
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Barlık Film/Necdet Barlık

Oyuncular: Figen Han, Ergun Akerman, Harika Öncü, Turgut Özatay, Perihan Ateş

Konu: Aşka ve şehvete doymayan bir kadının (Figen Han) sonunda dost hayatı yaşadığı erkeğini (Ergun Akerman), sevdiği kızla (Harika Öncü) evlendirmesinin öyküsü.

GARiBiN ÇiLESi ÖLÜNCE BiTER (1979)


 
Yönetmen: Ümit Efekan
Senaryo: Orhan Elmas, Ümit Efekan
Kamera: Taner Öz
Yapım: Yaşam Film/Ümit Efekan

Oyuncular: Gökhan Güney, Ayşen Cansev, Aliye Rona, Güneş Işık, Baki Tamer, Zeki Allasya,

Konu: Kan davalı iki aile çocuklarının aşk öyküsü. Kan davalı iki ailenin gençleri birbirlerine sevdalanırlar. Bir gün kızın ağabeyi bir cinayet olayına karışır. Zengin baba, oğlunu kurtarmak için, bir kurban bulur. Köyün fakir gençlerinden biri olan bu genç, cinayeti üzerine aldığı takdirde, kızını ona verecektir. Fakir genç cinayet suçunu üzerine alıp hapse girer. Kız, sevdiği çocuğun hapisten çıkmasını beklerken ölüm haberi alır. Ailesi kızı bu kez de bir başkasıyla evlendirmek isterler. Oysa çocuk ölmemiştir, düğün günü köyüne döner

FIRAT - 1979


Foto Direktörü Mustafa Yılmaz
Yönetmen: Melih Gülgen, Senaryo: Osman F. Seden, Yapım: Gülgen Film/Melih Gülgen, Montaj: Melih Gülgen, Senkron: Necdet Tok, Seslendiren: Kunt Tulgar, Laboratuvar: Aslan Tektaş (Renk Uzmanı), Hayrettin Sözen, Prodüksiyon Müdürü: Necdet Kökeş, Set Ekibi: Halil Dede, Kahraman Kaplı, Işıklar: Aslan Yıldız, Yardımcıları: Bayram Türkkan Hay-rettin, Kameraman: Ender Turgut, Yardımcısı: Serdar Selvidal, Ahmet Selvidal, Yardımcı Rejisörler: Zafer Par, Nurettin İrişen, (Kent Film Stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir. )

Oyuncular: Kadir İnanır, Perihan Savaş, Ahmet Mekin, Osman F. Seden, Eşref Kolçak, Hasan Ceylan, Şenol Öztürk, Cavit Kılıç, Apti Algül, Kenan Bal, Mustafa Yavuz, Yavuz Çetin, Dündar Aydınlı, Burhan Talkılıç, Şenol Öztürk, Erdoğan Seren, Küçük Yıldız : Fırat Gülgen,Şarkılar: Seracettn Erman,

Konu: Çocukluğu zor koşullar içinde geçen kiralık bir katilin dramatik öyküsü. Fırat (Kadir İnanır) babasını (Ahmet Mekin) küçük yaşlarda kaybettikten sonra, bir mafia liderinin himayesinde (Eşref Kolçak) büyür. Ve bu liderin yanında kiralık katil olarak göreve başlar. Fırat, bir gün öğretmenlik yapan bir kızı (Perihan Savaş) öldürmek üzere emir alır. Ne var ki Fırat'la kurbanı arasında aşk başlar. Fırat, tüm baskılara karşılık bir türlü namlusunu öğretmene. çeviremez. Ve sonunda Fırat, yanında büyüyüp, aynı zamanda babasının arkadaşı olan mafia babası tarafından öldürülür.

► "Osman F. Seden"in "Fırat" senaryosu özellikle kişilerin ve çevrelerinin ele alınışı yönünden pek yeni bir şey getirmiyor. Yönetmen Gülgen, Mustafa Yılmaz'ın başarılı travelling' leriyle (paralel kaydır-ma) dikkati çeken hareketli, ustalıkla kamerasının da yardımıyla öyküyü rahat bir dille sinemalaştırıyor. Ama ne yeraltı dünyası, ne kiralık katilin çizilişi, ne de gönül ilişkisi yeni yeni şeyler değil yerli film seyircisi için. Tipler aynı, dramları aynı, öykünün sonu yine farklı değil. “Nezih Coş Aydınlık, 5 Ocak 1980”




FAKiR - 1979


 


Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Osmanlı Film/Mehmet Dedehayır

Oyuncular: İsmail Kılıç, Nazan Saatçi, Zerrin Egeliler, Aliye Rona, Hüseyin Pey-da, Turgut Özatay, Türküler: Abdullah Yüce

Konu: Tedavi için götürüldüğü büyük kentte sevgilisini yitirip, büyük bir acı içinde köyüne dönen fakir bir Anadolu çocuğunun öyküsü.


FADİLE - 1979


Senaryo ve Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
 Foto Direktörü: Muzaffer Turan
Yapım: Umut Film/Abdurrahman Keskiner 
Asistanlar: Adem Ayral, Cem Eser Tepe, Işık: İbrahim Sabuncu, Fazlı Kısa, Prodüksiyon Direktörü: Erol Deniz, Laboratuvar: Erkan Akat, Ses Yönetmeni: Tuncer Aydınoğlu, Kurgu Yönetmeni: Özdemir Arıtan,
(Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: İbrahim TatlIses, Necla Nazır, Ahmet Mekin, Hulusi Kentmen, Hamit Yıldırım, Oya Yurdakul, Adnan Mersinli, Nubar Terziyan, Mehmet Yağmur, İbrahim Kurt, Gülten Ceylan, Oya Yurdakul, Garibe Gündem

Konu: Köy ağasının yanında evlatlık ola-rak yaşayan delikanlı, komşu köyden sevdiği kızız istemeye gider. Ancak, ağanın askerden gelen oğlunun da kız da Gözü vardır. İki aşık bir gece kaçarlar. Ağanın oğlu da arkalarından bir kiralık katil yollar. Katil gençleri öldürmekten vazgeçince, ağanın oğlu bu sefer peşle-rine düşer.

ESMERİN ADI SARIŞININ TADI (1979)


 

Senaryo ve Yönetmen: Naki Yurter
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz

Oyuncular: Zerrin Doğan, Tarık Şimşek, Müge Güler, Aylin Berkay, Suzy Alexandra, Renan Fosforoğlu, Meral Deniz, Tevfik Şen,

Konu: Yusuf sarışın karısı ile mutlu bir evlilik sürmektedir. Tesadüfen tanıştığı bir esmer güzeline aşık olur. Bu durumu karısı öğrenir. Ancak kocasını başkasına kaptırmak niyetinde değildir. Yusuf ise, iki güzel arasında kalmıştır ve bir tercih yapmak zorundadır


28 Nisan 2018 Cumartesi

ESMERİM (1979)



Yönetmen: Kemal Kan
Senaryo ve Eser Ahmet Mavigöz
Operatör: Rafet Şiriner
Yapım: Ne-Ka Film/Kemal Kan

Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Montaj ve Senkron: Mevlut Koçak, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşses, Laboratuvar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Asistanlar: Adem Ayral, Müzik ve Türküler, Recep Kaymak, Yeni Stüdyoda hazırlanmış ve renklendirilmiştir.

 Oyuncular: Recep Kaymak, Betül Aşçıoğlu, Macit Flordun, Ali Şen, Ata Saka, Yılmaz Kurt, Nilgün Ceylan, Arap Celal, Kemal Kan

Konu: İki düşman aile çocuklarının aşk öyküsü.

ESMER BOMBA /(1979)


 "Aşk Çemberi"

Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Zikri Göksoy
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Gaye Film / Erdoğan Tilav

Set: Ercan Tuman, Salim Burgulu, Işık: Dursun Ayyıldız, Kâmil Zaim, Prodüksiyon Amiri: Hüseyin Baydar, Senkron, Negatif Montaj: Zeki Sivaslı, Ses Mühendisi: Faruk Özar, (Ören Film Stüdyosunda hazırlanmış ve renklendirilmiştir )

Oyuncular: Safir Seba, Meltem Işık; Yılmaz Şahin, Emel Canser, Tevfik Şen, Tevhit Bilge, Zafer Doğan, Güven Gül

Konu: Aşk uğruna kendini feda eden bir kadının öyküsü.

27 Nisan 2018 Cuma

ERKEK GÜZELi SEFiL BiLO (1979)


Yönetmen: Ertem Eğilmez
Senaryo: Yavuz Turgul
Yönetmen: Ertem Eğilmez
Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay
Yapım: Arzu Film/Ertem Eğilmez, Nahit Ataman

Yönetmen Yardımcısı: Tolgay Ziyal, Kamera Asistanı: Orhan Oğuz, Müzik: Ahmet Yamacı, Işık Şefi: Halil Aysan, Işık Yrd: Metin Erdoğdu, İsmail Çoban, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Montaj-Senkron: Turgut İnangiray, Yapım Müdürü: Yılmaz kanat, (Yeni Stüdyoda hazırlanmıştır)

Oyuncular: İlyas Salman, Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen, Sevda Aktolga, Nizam Ergüder, İhsan Yüce

Konu: Bilo, köylünün ciddiye almadığı biridir. Bir yanlışlıkla hapse girer. Oradan değişmiş olarak çıkar. Aralarında kan davası olan bir ailenin kızına aşıktır. Giderek gaddarlaşan Bilo, tüm köyü korku içinde bırakır.

► "Erkek Güzeli Sefil Bilo", kendi halinde köy delikanlısı Bilo''nun nasıl çevrenin ve törelerin zoruyla eşkıyalığa sıvandığını ve kahraman olup çıktığını anlatıyor. Film, bir güldürü görünümü altında çeşitli savlarla ortaya çıkmış gibi görünüyor. Bir kez, kuşkusuz İlyas Salman'ı "lanse etmek" ve yeni bir Kemal Sunal olarak sevdirmek söz konusu. Filmin başındaki Kemal Tahir'in anısına" sözü ise, filmin bir anlamda daha ciddi bir yaklaşımı olduğunu, isminin Kemal Tahir'in roman kahramanlarını çağrıştırmasının yanı sıra, eşkıyalık sorununa da Kemal Tahir'li (Yaşar Kemal'in eşkıya yaklaşımına bir anti tez olarak oluşturulmuş) kendine özgü yaklaşımıyla eğilmek istediğini simgeliyor sanırım .

"Sefil Bilo" bu değişik amaçların arasın-da, iki arada bir derede kalmış... Film, İlyas Salman'ın gerçekten yetenekli bir komedyen oluşuna, yan oyuncuların zenginliğine ve bol bol kullanılan küfürlere karşın güldürmüyor. Bitmez tükenmez diyaloglara dayandırılmış espriler, başka bir yönden Kemal Tahir'i anımsatıyor gerçekten: Nasıl onun romanlarında bol konuşmalarla verilen çarpıcı düşün-celerden, resmi tarihi allakbullak eden savlardan gerçek edebiyatın tadına pek yer kalmazsa, bu filmde de gerçek bir sinema tadı yok. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

ENİŞTE (1979)


Senaryo ve Yönetmen: Savaş Eşici
Kameraman Mükremin Şumlu,
Yapım: Barış Film/Savaş Eşici

Işık: Ömer Ekmekçi, Set: Enis Özaydın, Negatif Montaj: Kamil Kutay, (Ören Film Stüdyolarında hazırlanmıştır )

Oyuncular: Kazım Kartal, Dilber Ay, Müge Güler, Zafir Seba, Mehmet Ezici,

Konu: Üç kız arkadaş Şile’ye tatile giderler ve bir motele yerleşirler. Moteldeki garson önce bunlara asılır. Başlarından def ederler sonra garson motel odasında bunları röntgenler. Kızlar kayalıklarda çırılçıplak denize girerler. Bu sırada garip bir adam (Kazım Kartal) atıyla denize girmektedir. Dilber Ay adamı takip eder ve onu alıp diskoya arkadaşlarının yanına getirir. Adam saf dün-yadan habersiz biridir. Dilber adamla sevişir daha doğrusu ona cinsel ilişkiyi öğretir. Sonunda adamı odaya kapatıp damızlık gibi kullanıp, sırayla kızlar ilişkiye girerler.

DÜŞMAN (1979)


Yönetmen: Zeki Ökten
Senaryo: Yılmaz Güney
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Müzik: Yavuz Top/Arif Sağ
Yapım: Güney Film/Yılmaz Güney

Kurgu: Zeki Ökten, Yönetmen Yardımcısı: Erdoğan Kar, Fehmi Yaşar, Görüntü Yönetmeni yardımcısı: Sefa Emet,

Oyuncular: Aytaç Arman, Güngör Bayrak, Hikmet Çelik, Kamil Sönmez, Güven Şengil, Şevket Altuğ, Hüseyin Kutman, Muadelet Tibet, Fehamet Attila, Hasan Ceylan, Fehmi Yaşar, Macit Koper, Lütfi Engin, Aliye Öklü, Ahmet Açar, Gülten kaya, Asuman Arsan, Hüseyin Erişen, Enver Erol, Coş-kun Aktemel, Ahmet Sert, Kamil Mermertaş, Niyazi Vanlı, Sıdıka Duruer, Metin Mayadağ, Erdoğan Seren

Konu: Evli bir kızı olan Eceabatlı İsmail, işsiz gençlerden biridir. İsmail, büyük bir umutla feribota atlayıp Çanakkale'nin merkezine gelir. Meydandaki amele pazarı, iş bekleyenlerle doludur. İsmail de (Aytaç Arman) onların arasına karışır. Şansını deneyecektir. İşçi toplamak için amele pazarına kamyonlar gelir gider, ama bir türlü İsmail'e sıra gelmez. İşçiler, bir lokma ekmek için birbirlerini iterek, ezerek kamyonlara doluşmaktadır. Bu itiş kakış sırasında Elazığ'lı Rifat (Kamil Sönmez), kamyonete binerken yere savrulur. Başını kaldırıma çarpar ve ölür. Bu acı olay karşısında tüm umutlarını yitiren İsmail, karısı Naciye (Güngör Bayrak), kızı Zeynep ve yaşlı kaynanasıyla yaşadığı yoksul evine dönecektir. Başka çaresi de yoktur.
Zor günler yaşayan İsmail, nihayet be-lediyede bir iş bulur. Üç günlük bir iştir bu. Başıboş sokak köpeklerini zehirleyecektir. İçi zehirli kıyma ve etle dolu bir tepsiyle aç köpeklerin peşinde dolanıp durur. Aslında İsmail'in hoşlanmadığı bir iştir bu. Öldürdüğü köpekler rüyalarına girer. Sıkıntılı geceler yaşar, ama mecburdur. Kızı Zeynep okula başlamıştır, kış kapıdadır. Babası (Lütfi Engin) ve kardeşiyle (Macit Koper) aralarında ailevi sorunlar vardır. Birbirlerine düşman iki aile gibidirler. Borç para istemek için gidip babasını tarlada pamuk toplarken bulduğunda aşağılanır. Kardeşiyle birbirlerine girerler.

İsmail büyük bir bunalım içindedir. Çok sevdiği karısı Naciye'yle aralarındaki sevgi bağı da giderek kopmaya başla-mıştır. Oysa, babasız büyüyen Naciye'y-le sevişerek evlenmişlerdir. İsmail, bir süreden beri öylesine yalnızdır ki ... İlk kez içini arkadaşı Nuri'ye (Güven Şengil) açar. Nuri, çıkarından başka bir şey düşünmeyen tam bir düzen adamıdır. İşsizliğin ve mutsuzluğun arasında sıkışıp kalan İsmail'i, yörenin iş bilir eşrafından Şevket'e (Hüseyin Kutman) götürür. Şevket de Nuri gibi uyanık, köşe dönücü ve tüm ilişkilerini bu yönde sürdürmektedir. Şevket, Çanakkale'ye davet ettiği Al-man konuklarından horoz satma bahanesiyle mark sızdıracaktır. İsmail de Nuri’yle birlikte, Şevket'in konuklarına Çanakkale'de kaldıkları sürece yardımcı olacaklardır.

İsmail, Şevket'in Alman konuklarına dü-zenlediği eğlenceden döndüğünde Naciye'yi yine evde bulamaz. İsmail kuşkuludur. Karısı bir süreden beri gizli gizli ortadan kaybolup eve geç vakitler dönmektedir. O gece İsmail, karısının oda duvarlarına gazete ve dergilerden kesip yapıştırdığı ünlü artist resimlerine nefretle bakarak içer. Çevrelerindeki çıkar ilişkileri, yoksulluk oldukça, yeni Naciye'ler ortaya çıkmayacak mıdır? İsmail, bu soruların cevaplarını bulmaya çalışır ve kızı Zeynep'i anasına teslim edip İstanbul'a doğru yola çıkar. Artık geriye değil, ileriye doğru bakan bir yeni İsmail olarak hayatını sürdürmeye karar-lıdır... “Agah Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney”

Ödül:

► 30. Uluslararası Berlin Film Festivali'n-de (1980)
'insani değer leri ve toplum hayatı en iyi biçimde dile getirmesi' nedeniyle 'en iyi senaryo jüri özel ödülü'.
► Katolik Kilisesi büyük ödülü.
► Sinema Yazarları'nın 'yılın en iyi filmleri' seçiminde (1981)
►En iyi 3. film,
► En iyi senaryo', ► 'En iyi müzik',
►Aytaç Arman ve Güngör Bayrak 'en başarılı oyuncuları
► Fehamet Atilla ile Güven Şengül 'en başarılı yardımcı oyuncular'.

* İşsizlik sorunu ve bunu aşma çabalarının keskin çizgilerle anlatıldığı filmde kimi gerçekler çok katı ve çarpıcı biçimde verildiği için “kamu düzenini, ulusal güvenliği zedeleyici” bulunup sansürün yasaklarına takılmış ve uzun süre gösteri-mi yasaklanan film, daha sonra uzun uğraşlar sonunsa Danıştay kararı ile gös-terime girebilmiştir. (Turhan Gürkan, Türk Sinemasında Sansür)

* "Düşman" sansür kurulunca gösterimi yurtiçi ve yurtdışında yasaklanmıştı. Daha sonra Danıştay, sansür kararını iptal ederek bilirkişi raporunu şöyle açıklamıştı:

"Önemli bir ülke sorunu olan işsizliğin ve bunun getirdiği toplumsal, bireysel so-runlarla, bunlardan kurtulma çabalarının görüntülendiği filmde, bazı gerçekler fazla yalın ve çarpıcı biçimde verilmiş sayılabilir. Ancak bu durum kamu düzenini zedeleyici nitelikte addolunmayıp, sanatçının dünya görüşünün ve olayları yorumlayışındaki anlayış ve yaklaşımının bir sonucu olarak kabul edilmelidir... Filmin tek yönlü kaba propagandası yeerine, ilişki ve sorunlara toplumsal ve insani karmaşık yönleriyle yaklaşılmakta ve filmin işlenişinde belli bir estetik değe-re ulaşma çabası açıkça görülmekte-dir.” “Artun Yeres, “Sakıncalı 100 Film” syf, 254 ”

* Düşman’ı birkaç ay önce Sine-Sen’in düzenlediği bir özel gösteride sinema emekçilerinin yakınlarının ve arkadaşları-nın çoğunlukta olduğu seyirciler arasında izledim. 0 günün izlenimlerini unuta-mıyorum. Bir arabalı vapurla Çanakka-le’ye geçip orada işçi pazarında umutsuz iş arayan, sonra nice acılı, e öldürücülüğü işi bulup aç, cılız, küçük sokak köpeklerinin peşinden onları öldürmek için koşturup duran, sokakta, evinde, kahvede, işinde hatta meyhanede geçirdiği her saatte yoksulluğun, ezilmişliğin acılarını duyan İsmail’in serüvenini, özellikle Aytaç Arman’ın olağanüstü güzel ve yumuşak oyunundan yayılan alçak sesli mesajı izleyen çoğu yoksul, güç durumdaki emekçilerin sinema salonunun karanlığında arada sırada fark edebildiğim yüzleri, antrakttaki konuşmaları aklından çıkmıyor. Sanırım filim, hiçbir nutka, kaba mesaja başvurmaksızın derin bir diyalog kurmuştu onlarla. Adeta sıradan bir emekçi evinin solgun ışığı altında, ya da bir kahvenin bir köşesinde işsizler, ezilenler, sömürülenler, evleri ne akşam rahatlıkla bir küçük nafakayı gösteremeyenler dertleşiyorlardı. Anadolu’nun çok sevdiği ”kırık hava”ları gibi kırık” bir filmdi “Düşman”. Bence bu mevsimin en güzel filmi.

Yılmaz Güney’in “Arkadaş”la başlattığı, ve daha sonraki bazı filmlerde ne yazık ki yeterince geliştirmediği dramatik-dışı, anlatıcı üslup en güzel örneğini “Düşman”da buluyor. Biz eğilime kimi yönetmen ve yazarlar “romansı” diyor-lar. Tümüyle yanlış değil. Tek çizgili bir dram yapısının, entrika’nın dışına çıkan, birkaç karakteri ve olayı bir arada yürüten bu yapıda romana yaklaşan özellikler görülebilir. Ama bence bu anlatısında daha da önemli olan, entrika’dan çok, anlatılan çevrenin Özgür, kalıplarda tıkanmayan betimlenmelerine yer verilişi, bu betimlemelerin belgesel bir yöntemle dile getirilişidir. İyi bir sanatçı, sadece belirli yapılan iyi kuran kişi değil, aynı zamanda kemikleşen, monotonlaşan yapıları korkmadan kırıp yeni bireşimlere ulaşabilen kişidir. İsterse her zaman başarılı olmasın, hiç önemli değil. Kaldı ki “Düşman” çok başarılı bir yapıttır. Hatta aynı ikilinin (Y Güney - Z. Ökten) ürettiği “Sürü daha başarılı. Bu yargı ilk bakışta genel yargıya ters görünebilir. Özellikle “Sürü”nün hem ülkemizde, hem de yabancı ülkeler de kazandığı başarıdan sonra. Ancak, bu konuya ilerde daha eğilme niyetimi saklı tutarak çok Önemli bulduğum bir iki noktaya parmak basmak istiyorum.
Sanat yapıtları ile onları izleyenler arasın-daki ilişki iki büyük tuzak taşır. Bunlardan birincisi sanatçının izleyicisini “yok sayması”, böylece çok bireysel, çok kapalı ya da tüm iletişim kurallarını yıkan bir dünya oluşturmasıdır. İkinci tuzak ise tam karşı uçta: Yani sanat yapıtını gördüğü ilgi, yaygınlık, genel beğeni, kolay benimsenme ve sevilme olguları ile de-ğerlendirmek. Birincisi “mutlu azınlık için sanat”, “elitizm”, “sırça köşk” kaçışlarının kaynağıdır. İkincisi ise “populizm”, “basmakalıplık”, “konformizm”in hareket noktası. Sürünün önemli değerleri olduğunu yadsımıyorum. Ancak bu filmin ülkemizde beğenilişinde bu değerler kadar yadırgatmayan klasik dramatik yapısının rolü olduğuna, yabancıların beğenişinde de birçok filmimizde yer alan “folklorik” niteliklerinin yanı sıra dramatik yapısında batılı kal asının rahatça kavradığı western niteliklerinin rol oynadığına inanıyorum. Sürü’nün bunların dışındaki değerlerinin ise yeterince anlaşıldığı kanısında değilim.
İşte “Düşman” bu yüzden hem ülkemiz-de hem de dışarıda hak ettiği ilgiyi ve beğeniyi kazanamayacak gibi geliyor bana. Filmi görenler. den sık sık duyduğum gibi kimileri dağınık bulacak filmi, kimileri güçsüz. Bazı sahneleri gereksiz bulacaklar, kimi yerlerdeki uzatmalar konusunda haklı olsalar bile. Kısaca bu filmde “bulmak istediklerini” arayacaklar. Böylece sinemamızın ürettiği en güzel filmlerden birinden yeterince tat alamayacaklar. Oysa bir an için bıraksalar kendilerini, İsmail’le şöyle bir rahat konuşmaya girseler, o konuşmada ya Iyi tanıdıkları bir dünyanın en güncel konularıyla karşılaşacaklar, ya da tanımadıkları bir dünyayı anlamakta bulunmaz ipuçları ile. Bizi, sürekli olarak bir “film” seyrettiğimiz gerçeğinin duvarına vurmayan, sanki yaşamı olanca doğallığı, çelişkileri git gelleri, tekrarlan, ilgisizlikleri içinde veren, bir gözlem fırsatı doğuran bu olağanüstü yapıtı sevmek, işten bile değil. Yeter ki Önyargısız bakmasını bilelim Düşman” büyük bir duvar resmidir, Biraz naif iki ressamın elinden çıkmış ol-ması suç değil.

Filmde Zeki Ökten’in çalışmasını sevgiyle izledim. Tıpkı onun İsmail’e, Naciye’ye, hatta Alman’a, Rum’a sevgiyle baktığı gibi. Gösterişsiz ama son derece yalın sinema dili, etkin sahne düzenlemeleri, oyuncuları kullanmakta, ayrıntıları takip-te gösterdiği büyük duyarlık sadece ustalığın değil sevginin ürünü. İçinde yaşadığımız hırçın, acımasız gerçekler karşısında İsmail’in durumu neyse, biz eleştirmenlerin keskin bakışları karşısında “Düşman” filmi de öyle. (Onat Kutlar, “Milliyet Sanat Dergisi”, 12-15 Kasım 1980) sy. 44

* Düşman'da İsmail'in "iyi insan" olması hiçbir şeyi değiştirmiyor. İsmail aslında Yılmaz Güney'in kendisini, kıstırılmış kah-ramanını simgeliyor. Güney'in toplumu onun dışında yer alıyor. Aslında Güney'in mantığına göre İsmail gibi temiz, dürüst bir insanın o toplumda nasıl kalabildiğini anlayabilmek de zor (zaten sonunda orayı terk ediyor). Hatırlanırsa izin filminin senaryosunda da bir otele hafta sonu alemine giden 4 kadın ve 4 erkekten birer tanesi, diğerlerinden çok değişik, iyi insanlardı. Işte İsmail de aynı idealizasyonun sonucu olarak filmin mih-verini oluşturuyor Düşman'da.
... Görüldüğü gibi Eceabat çürümüş bir toplum yapısını simgeler Güney'in senar-yosunda. işçilerinden, kadınlarına, arkadaş ve aile ilişkilerine dek çürümüş, Yabancılaşmış bir Anadolu kasabası. Olumlu öğe ise, ancak büyük kentte, grevdeki fabrikalarda aranmalıdır. Bu yorumun sekterliği, yanlışlığı ortada değil mi?

. .. Filmde seyirciyi etkileyen iki buçuk saat izlenen o yozluk, çürümüş kasaba toplumu oluyor. Güney büyük kenti, biraz da kasaba dünyasının seçeneği gibi sunma şematizmine düşüyor böylece. Sanki büyük kent, yoksulluğun, yozluğun ve yabancılaşmanın daha büyük bir alanı değilmiş gibi. Bu neden-le İsmail'in öyküsü aracılığı ile seyirciye sunulan kasaba toplumu çözümlemesi ve büyük kente göç önerisi fazla bir anlam taşımıyor.

.. .Düşman'ın genelde halk sınıflarına kötümser bakışı, acaba Güney'in içerde uzun süre kalışının yarattığı bir ka-ramsarlığın sonucu mu? Kemal Tahir'de de benzeri bir insan sevgisizliği söz konusu değil mi? Nezih COŞ, Ufuklar, S:, 9 aralık 1980.