Powered By Blogger

3 Mart 2020 Salı

YALNIZ KALP (1979)




Senaryo ve Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Foto Direktörü: Erhan Canan
Yapım: Rimel Film

Teknik Ekip: Hüseyin Turan, Bülent Etren, İbrahim Aydın, Şimşek Işık Servisi: Şef: Ergun Şimşek, Kamera Asistanı: Ender Turgut, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuar: Ahmet Kuru, Ziya Uçak, Recep Çakmak, Negatif Montaj: Mustafa Karataş,

Oyuncular: Zerrin Egeliler, Hadi Çaman, Bülent Kayabaş, Renan Fosforoğlu, Diler Saraç, İlknur Avcı

Konu: Zerrin nişanlısı ile evlenme aşama-sındadır. Ancak sevgilisi pasif ve sakin birisidir. Bir akşam yemeğinde sevgilisinin bir arkadaşına rastlarlar. Adam oldukça çekici ve yakışıklıdır. Üstelikte oldukça cüretkardır. Zerrin’i evine davet eder. Zerrin büyülenmiştir ve adamın evine gidip, adamla sevişir. Ancak evlilik öncesi yaptığı bu olay Zerrin’de kötü duygular uyandırır.

1 Mart 2020 Pazar

VUR VUR KAÇ KAÇ (1979)


Yönetmen: Engin Temizer
Senaryo: Yavuz Figenli
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Tınaz Film/Fikret Tınaz

Oyuncular: Bülent Kayabaş, Emel Aydan, Sami Tunç, Nur-Ay, Tevfik Şen, Burcu Çiler, Çetin Başaran

Konu: Gizi kalmış bir cinayeti aydınlatan bir polisin öyküsü.

VAY BAŞIMIZA GELENLER (1979)




Yönetmen: Zeki Alasya
Senaryo: Ahmet Üstel
Kamera: Hüseyin Özşahin
Yapım: Özer Film/Enver Özer

Oyuncular: Zeki Alasya, Metin Akpınar, Şemsi İnkaya, Adile Naşit, Süleyman Turan, Memduh Ün, Selim Naşit, Necdet Yakın

Konu: Aynı mahallede yaşayan bir grup kafadar paha biçilmez mücevherleri çalmak için soygun planı yaparlar. Ancak oldukça sakar ve amatördürler. Üstelik soyacakları yer çok iyi korunmaktadır.

VATANDAŞ RIZA (1979)


Yönetmen: Cüneyt Arkın
Senaryo : Safa Önal
Kamera: İzzet Akay
Yapım : Ticaretim Film/Cüneyt Arkın

Oyuncular: Cüneyt Arkın (Rıza), Betül Arkın (Zehra), Murat Arkın (Murat), Osman Seden (Necdet Çelikel), Sümer Tilmaç (Cengiz Çelikel), Kadir Savun (Kahveci Feyzullah), Hüseyin Peyda (Arabacı Rıfkı), Nejat Özbek (Muhsin), Gürol Ünlüsoy, Mehmet Kemal (Cumhuriyet Gaz. Yetkilisi), Hüseyin Kutman (Danışman), Tevfik Şen (Hüseyin), Renan Fosforoğlu (Köfteci İsmail), Orhan Alkan (Polis), Ahmet Açan (Avukat), Ali Demirel (İcra Memuru),

Konu: 1979 yılı İstanbullunun gecekondu semtlerinden birinde açılır bu baş yapıt . Türkiye’de yaşayan her sıradan insandan biridir Vatandaş Rıza Emeği, Teri, Kalbiyle var ettiği dünyasının yuvasını inşa etmektedir. Her insanın kendi dünyasının, ona mutluluk veren yaşama gücünü aldığı abartısız, gösterişsiz , sade bir hayatın, bir ailenin kesitidir bu bölüm. Sanayi imparatoru Necdet Çelikel in “hasta ruhlu” oğlu Cengiz “keyif” için küçük mutluluklarla beslenen insanların dünyalarını yıkmayı bir saplantı haline getirmiştir.Bu saplantının son hedefi de Vatandaş Rızanın yuvasıdır . Gecekonduyu arabasıyla yerle bir eder. Bu tip eylemlerde o kadar rahat bir tavır sergilemektedir ki yaptıklarını babasına anlat-maktan çekinmez. Yakalanmak korkusu, suçlu olduğunun farkına varmak gibi bir düşüncesi yoktur çünkü o güne değin sorumlusu olduğu hiçbir olaydan ötürü hesap sorulmamıştır ona . Vatandaş Rıza hakkını yasalar yoluyla mahkemede arar. Görgü şahidi olan tüm komşuları mahkemede sırt çevirirler. 

Sırt çevirenler satılmıştır diye düşünülebilir ama aslında hepsi de muhtaçtır çünkü dünyalarını kilitleyip kalan çıkmazdan onları kurtara-bilecek bir umut yoktur. Vatandaş Rıza'nın yıkılan gecekondusu onların umudu olmuştur ancak bu umut kısa vadeli bir mutluluğun sahte görüntüsüdür sadece. Vatandaş Rıza kimilerine göre yalnız kalmış bir adamdır . Gücün parayla kıyaslandığı bir topluluk içerisinde bir “böcek” kadar ufak bir insandır. Ancak özgür bir toplumda vatandaşlık hakkının olduğunun bilincinde kimseye eğilmeyecek kadar mert bir insandır. Yıkılan evi için teklif edilen parayı kabul etmez, tek isteği suçlunun suçunu kabul etmesidir.Bu isteğin yerine getirilebilmesi ise yalnız gerçek bir vatandaşın göze alabileceği bir mücadeleyle mümkün olacaktır. Başına gelen olayı gazete yoluyla kamuoyuna duyurmaya çalışır . 

Gazeteler için bu tip bir haber toplumun ilgisini çekmeyecek kadar basittir. Manşetlerde yer almaz. Mücadelesini kendi başına sürdürmek için gazetelerde duyuramadığı sesini bildiriler yoluyla halka duyurmaya çalışır. Yargıtay’a davanın yeniden görülmesi için yaptığı başvuru reddedilir. Artık yapabileceği son bir şey vardır… Taksim meydanı ardından Atatürk heykelinin önünde olmak üzere dört günlük bir zaman diliminde tüm ülkeyi yerinden oynatacak bir eylem başlar. Vatandaş Rıza açlık grevine başlar. Bu gerçekten Haklı Olan ve Mert bir insanın direnişidir. O ana kadar kendisine sırt çeviren gazeteler, yakın çevresi ve olay karşısında umursamaz gibi görünen halk bir anda o güne kadar “Küçük” gözüken bu insanın soylu eylemine kulak verir. 

Vatandaş Rıza’nın eylemi direnişinin görüntüsü, kelimelerin kifayetsiz kaldığı yüreğinin sesi ise gazetelerin manşetleri olmuştur. Gazetelerin desteğiyle yürütülen sanayi imparatoru Necdet Çelikel’in kirli servetinin deşifre edilmesi hakkındaki yazı dizileri sonucunda o güne kadar “böcek” olarak gördüğü patron kendi geleceğiyle oğlu arasında seçim yapmak zorunda kalır ve oğlunu kendi elleriyle adalete teslime zorlar. Çünkü artık yalnız olan insan sanayi patronudur. Bir adet olarak küçük düşündüğü Vatandaş Rıza binlerce adet olmuştur. Halk Rızadan yanadır. Vatandaş Rıza kısıtlı bir bütçeyle gerçekleştirilmiş gibi görünse bile içerdiği fikirler,

Cüneyt Arkın ve ailesinin filmde de bir aile olarak çizdiği mükemmel kompozisyon, paranın insanlığın önünde olduğunu savunan karşıt görüşün karakterleri olan Osman Seden ve Sümer Tilmaç'ın performansı ve Cahit Berkay – Uğur Dikmen ortaklığında gerçekleştirilmiş konunun dramatik yapısını tamamlayan müzikleriyle Arkın filmografisinin çok değerli örneklerinden birisidir. İnsanın var olması dahi dünyaya verilmiş en büyük hediyedir ve kendi içindeki büyüklüğü keşfedebilen bir insan bu soyluluğu içinde yaşadığı halka da çekinmeden gösterebilmelidir çünkü bu insanda aslında diğerlerinden farklı “özel” veya “seçilmiş” bir kişi değildir .

 … Taksim meydanı ardından Atatürk heykelinin önünde olmak üzere dört günlük bir zaman diliminde tüm ülkeyi yerinden oynatacak bir eylem başlar. Vatandaş Rıza açlık grevine başlar. Bu gerçekten Haklı Olan ve Mert bir insanın direnişidir. O ana kadar kendisine sırt çeviren gazeteler, yakın çevresi ve olay karşısında umursamaz gibi görünen halk bir anda o güne kadar “Küçük” gözüken bu insanın soylu eylemine kulak verir . Vatandaş Rıza’nın eylemi direnişinin görüntüsü , kelimelerin kifayetsiz kaldığı yüreğinin sesi ise gazetelerin manşetleri olmuştur. Gazetelerin desteğiyle yürütülen sanayi imparatoru Necdet Çelikel’in kirli servetinin deşifre edilmesi hakkındaki yazı dizileri sonucunda o güne kadar “böcek” olarak gördüğü patron kendi geleceğiyle oğlu arasında seçim yapmak zorunda kalır ve oğlunu kendi elleriyle adalete teslime zorlar. Çünkü artık yalnız olan insan sanayi patronudur. Bir adet olarak küçük düşündüğü Vatandaş Rıza binlerce adet olmuştur. Halk Rızadan yanadır. Vatandaş Rıza kısıtlı bir bütçeyle gerçekleştirilmiş gibi görünse bile içerdiği fikirler,

Cüneyt Arkın ve ailesinin filmde de bir aile olarak çizdiği mükemmel kompozisyon, paranın insanlığın önünde olduğunu savunan karşıt görüşün karakterleri olan Osman Seden ve Sümer Tilmaç ın performansı ve Cahit Berkay – Uğur Dikmen ortaklığında gerçekleştirilmiş konunun dramatik yapısını tamamlayan müzikleriyle Arkın filmografisinin çok değerli örneklerinden birisidir . İnsanın var olması dahi dünyaya verilmiş en büyük hediyedir ve kendi içindeki büyüklüğü keşfedebilen bir insan bu soyluluğu içinde yaşadığı halka da çekinmeden gösterebilmelidir çünkü bu insanda aslında diğerlerinden farklı “özel” veya “seçilmiş” bir kişi değildir . (www.cuneytarkin.com)


► Filmin başarısızlığı şurada: "Vatandaş Rıza" fantezi malzemeyi içeren bir senaryoya dayanıyor. Ama Arkın'ın yaptığı ne tam gerçekçi bir çalışma, ne de bir fantezi. İkisinin karışımı garip bir film bu. "Vatandaş Rıza"da ne iş adamını, ne gösterilen baskı ya da sömürüyü (ki iş adamı zararı fazlasıyla ödemeyi öneriyor öyküde), nede ona karşı mücadele-yi somut olarak ciddiye olanak var. Bir fantezi olaraksa film fazla ciddi.

Usta yönetmen benzeri bir konudan nefis bir toplumsal taşlama filmi çıkarabilirdi. Arkın'ın ki ise, tatsız tuzsuz, insana dudak büktüren, başarısız bir deneme olmuş. Demirci ustası Rıza'yı Taksim Anıtı dibinde, şık bir takım elbise ve iyi taranmış saçlarla bir artist gibi onur davası için, açlık grevi yaparken hatırlamak güldürüyor doğrusu bizi. (Nezih Coş Aydınlık, 24 Kasım 1979)

*Arkın "Vatandaş Rıza" filmiyle, iyi niyetle giriştiğinde ve filmlerinde kendini değil de öyküsü, özellikle de toplumsal konuları ön plana aldığında olumlu işler yapabileceğini gösteriyor. Ayrıca Yeşilçam'da bunca yılı boşuna geçirmediğini en azından anlatım dilini öğrendiğini kanıtlıyor. Filmine koyduğu yer yer doğru sözler, toplumdan aktardığı gerçekçi tablolar hem etkileyici, hem düşündürücü. (Ersin Pertan Milliyet Sanat Dergisi, S: 345, 26 Kasım 1979)

* Sinema tarihinde tutkuyla, inançla doğmuş filmler vardır, az sayıda da olsa ... "Vatandaş Rıza" bunlardan biri. Safa Önal'ın bu senaryosunu çok beğenen Arkın, yapımcılığı da kendi yüklenerek, başrolleri Arkın ailesi arasında bölüştürerek filmi tamamlamış. Filmin sevilmesini, anlaşılmasını, beğenilmesini öylesine istiyor ki... Arkın'ın filmi üstüne yargısına tümüyle katılmak zor olsa da, filme belli bir sempatiyIe yaklaşmaya çağırıyor tutumu ... kolay harekete getiremediği bir Türkiye'de yaşıyoruz.

Arkın'ın filmi, bu açılardan biraz güncelliğin gerisinde kalıyor. Kamuoyu oluşturmayı pek güzel işleyen özellikle 1940'ların Amerikan sinemasını anıştırıyor. (TV'de de gösterilen bir dizi Frank Capra güldürüsünü anımsamak yeter.) Ancak bu eksikliklerine karşın tümüyle yanlış bir film değil bu... Tam tersine, örgütsel savaşımın yanı sıra hala birey olarak da yapacak şeyler olduğunu, yanlış gidiş karşı durmanın bireysel direnmeden örgütsel çabaya giden bir yoldan geçtiğini anımsatması doğru. Bu açılardan, Arkın’ın filmini belli bir düzeye ulaşmış, bildirisi kısmen de olsa geçerliliğini koruyan iyi niyetli çaba olarak almak gerekiyor. Taksim meydanında başlayan açlık grevinin Bakırköy anıtından geçerek Sarayburnu'nda sonuçlanması gibi mantık yanlışlarına karşın, "Vatandaş Rıza",' sinemamız için hoşgörüyle karşılanması gereken dürüst ve ilginç bir deneme ... “Atilla Dorsay, “ Sinemamızın Umut Yılları” syf. 254


ÜÇ TATLI BELA (1979)




Yönetmen: Cüneyt Arkın
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Orhan Kapkı
Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Meral Orhonsay, Süleyman Turan, Ali Şen, Nejat Gürçen, Adnan Mersinli, Nevzat Okçugil, Enver Erdoğan, Banu, Hakkı Kıvanç, Ferhat Önal

Konu: Soygunlara karışan üç arkadaşın öyküsü.


ÜÇ SEVGİLİM (1979)




Senaryo ve Yönetmen: Savaş Eşici
Kamera: Erhan Canan
Yapım: Barış Film/Savaş Eşici

Oyuncular: Dilber Ay, Müge Güler, Zafir Saba, Cesur Barut, Seda Sevinç, Gül Sevim, Suna Sezer, Çiğdem Deniz

Konu: Karısı tarafından öldürülen çapkın bir köylünün büyük kentteki erotik maceraları.

UMUDUMUZ ŞABAN (1979)


Yönetmen: Kartal Tibet
Senaryo: Reha Yurdakul, Suphi Tekniker
Görüntü Yönetmeni:Orhan Oğuz
Yapım: Uğur Film/Memduh Ün 
Işık: Ömer Ekmekçi, Set Ekibi: Bedri Uğur, Hüseyin Turan,

Oyuncular: Kemal Sunal, Serpil Nur, Turgut Özatay, Muhteşem Durukan, Alpay İzel, Nejat Gürçen, Hakkı Kıvanç, Yadigar Ejder, Hikmet Taşdemir, Sabahat Işık, Mustafa Dik, Kamet Baba, Şeref Çokşeker, Necip Tekçe

Konu: Şaban'a büyük bir kentte kahvehane miras kalmıştır. Burayı işletmek üzere, İstanbul'a gelir. Bir gecekonduya yerleşir. Burada da arsa ağası vardır. semt sakinlerinin mallarını elinden almak ister. Bu olaylar sırasında bir de cinayet işlenir. Filmlerin etkisinde kalan Şaban mahallede kovboy kıyafeti ile dolaşırken katil zanlısı olarak yakalanır. Kendini savunamaz ve hapse girer. Mahalleli kendilerini kurtarması için Şaban'ın çıkışını beklerler. Şaban hapisten çıkar ve ağanın adamını seçimde alt ederek, muhtar seçilir.

► "Umudumuz Şaban", tipik bir Kemal Sunal filmi... Oyunculuktan gelme Kartal Tibet, Sunal’a yine kendisine özgü mimiklerini, sözlerini, tavırlarını yineleme fırsatı veriyor; öyküyü rahat, temiz bir anlatımla tam kıvamında anlatıyor. Sunal seyirciden yine bol bol tepki alıyor, onunla tam bir diyalog kurabiliyor. Bu arada senaryodaki boşluklar, yanlışlıklar, söz gelimi yalan -yanlış, gelişi - güzel kurulmuş gecekondulara tapu dağıtmanın gerçek çözüm olup olmadığı sorusu da arada kaynayıp gidiyor. Film, bu tür eksiklerine, yanlışlarına karşın işlevini yerine getirmiş oluyor. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”


UÇURUMDAKi KADIN (1979)



Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Sun Film/Erol Şenbecerir

Montaj: Recep Pala, Matibo: Kâmil Kutay, Işık: Mehmet Çakar,
Kaya Ören Stüdyolarında hazırlanmıştır

Oyuncular: Zerrin Egeliler, Enver Çokgör, Tugay Toksöz, Aliye Rona, Turgut Özatay, Yüksel Gözen, Tevhid Bilge, Cesur Barut, Tülin Tan, Baykal Kent

 Konu: Yeşilçam'daki sömürü düzenine karşı çıkamayıp seks uçurumuna yuvarlanan bir seks yıldızının öyküsü.

TORNAVİDA (1979)



Senaryo ve Yönetmen: Savaş Eşici, Cesur barut
Kamera: Erhan Canan
Yapım: Gürol Film/Çetin Dağdelin

Renk uzmanı: Kâmil Kutay, Işık: Enis Özaydın, Kamera: Hüseyin Arlı,
Kaya Ören Stüdyosunda hazırlanmıştır

Oyuncular: Dilber Ay, Cesur Barut, Derya Sonay, Perizat, Funda Gürkan, Nizam Ergüden, Ata Saka, Çetin Başaran,

Konu: Bu filmde erkeklikten kadınlığa geçen Derya Sonay’ın erotik üstü filmlerinden biridir. Filmde üç kızı idare eden bir delikanlının aşk macerası.

TEHLİKELİ KADINLAR (1979)

Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav

Oyuncular: Meltem Işık, Yılmaz Şahin, Gonca Gül, Çetin Başaran, Seda Sevinç

Konu: Çetin ve Meltem bir yolculuğa çıkarlar. Yolda bir delikanlıyı arabalarına alırlar delikanlı bir soyguncudur yolda kamyonet bozulur soyguncu karı kocayı bir eve götürür ve Çetin’in karısıyla ilişkiye girer bu arada çete mensupları da kaçan arkadaşlarının peşindedir

TATLI VE GÜZEL İSTANBUL GECELERİ (1979)


Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: Işık Toraman,
Foto Direktörü: Sertaç Karan
Yapım: Metin Film/Işık Toraman

Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Laboratuvar: Hasan Örnek, Montaj ve Senkron: Mevlut Koçak, Negatif Montaj: Ömer Sevinç, Prodüksiyon Amiri: Mehmet Akdoğan, Kamera Asistanı: Ali Güvenç, Işıklar: Rıdvan Varol, Mehmet Varol, Teknik Ekip: İsmail Kündem, (Yeni Stüdyoda Hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Aydemir Akbaş, Karaca Kaan, Begüm, Bahar, Oktar Durukan, Mehmet Özden, Meral Banu, Yüksel Gözen, Ayfer Özcan, Rosi Narcis, Recep Filiz, Ekrem Dümer, Yılmaz Kurt, Adem Taşay,

Konu: Müşerref ile Naci köy yerinde birbirini seven iki sevgilidir. Müşerref’in babası bu aşka karşıdır. Ama sevgililer sık sık buluşmaktadırlar. Bir gün Naci gazeteden eşya piyangosu çekilişinde kendisine sarı bir Mercedes araba çıktığını öğrenir ve hediyesini almak için İstanbul'a doğru yola çıkar.


TAMAM MI CANIM (1979)



Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz

Oyuncular: Hadi Çaman, Zafir Seba, Meltem Işık, Cesur Barut, Emel Canser, Recep Filiz

Konu: Eşref turistik bir otelde resepsiyon görevlisidir. ancak masörlük, can kurtaranlık gibi işler de yapmaktadır. Her gün bir kadın düşürmekte ve geceleri düşürdüğü kadınların koynunda geçirmektedir. Rus bir Mafya babasının kadınlarını da ayarlayınca başı derde girer.

TAKMA KAFANI (1979)



 Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Figenli
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Barlık Film/Necdet Barlık

Oyuncular: Dilber Ay, Hakan Özer, Sabahan, Ata Saka, Harika Öncü, Turgut Özatay, Çetin Başaran, Yusuf Çetin, Güner Özonuk

Konu: Sevdiği erkek uğruna her türlü şehvet oyunlarına giren bir genç kadının öyküsü. Bir terzi kadının işsiz güçsüz oğlu ile sevişen genç kız, (Dilber Ay), sonunda terk edilir. Sevgilisi, bir büroda çalışan sekreter kızla (Harika Öncü) ilişki kurar. Sekreter aynı zamanda patronunun (Turgut Özatay) metresidir. Delikanlı sekreter kızla sevişirken patronun adamları tarafından basılır. Delikanlı büyük bir dayaktan sonra kenti terk etmek üzereyken eski sevgisiyle barışır. Ve onu esrarlı seks partilerinde başkalarıyla seviştirir. Bu grup seks partilerinde genç kadın, sapık ruhlu sevgilisinin tam istediği gibi, her türlü sevişmeye dönük bir kadın olur.

ŞILLIK (1979)


Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Arsen Film/Arsen Bahçeoğlu

Negatif Yıkama: Tümay Rizai, Negatif Montaj: Necdet Tok, Dublaj Yönetmeni: Barış Ören, Prodüksiyon Amiri: Mehmet Güler, (Kaya Ören Stüdyolarında hazırlanmıştır)

Oyuncular: Zerrin Egeliler, Kazım Kartal, Tarık Şimşek, Mürvet Sim, Turgut Özatay, Yılmaz Kurt, Ekrem Erkek, Salih Zeki Özaltın

Konu: Kocası uçak kazasında ölen Zerrin, kocasının vasiyetnamesi okunduğunda şoke olur. Vasiyetnamede kocası Zerrin'in iş ortağı ile evlenmesini aksi takdirde mirastan mahrum olacağını söylemiştir. Zerrin kocasının ortağı Şaban’la istemese de evlenmek zorunda kalır.

ŞEHVET UÇURUMU (1979)


Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Kamera: Salih Dikişçi
Prodüksiyon Amiri: Cihat Karahan
Yapım: Birlik Film/Müfit İlkiz

Oyuncular: Zerrin Egeliler, Çetin Başaran, Hikmet Eldek, Ata Saka, Orhan Alkan, Enver Çokgör, Handan Adalı, Cesur Biçer, Ekrem Erkek, Funda Gürkan

Konu: "Zerrin evlidir ama yapayalnızdır, kocası iş seyahatleri yüzünden hep başka yerlerdedir. Bu yüzden Zerrin boşlukta yüzmektedir. Kocasıyla bir gün tatile giderler ve orada üç kişinin tecavüzüne uğrarlar. Kocasının gözleri önünde olan bu olaydan Zerrin psikolojik olarak olumsuz yönde etkilenir" diyor CD'nin arka kapağındaki Zerrin'in çıplak verdiği pozun üstündeki yazıda. Ama biz yine de biraz farklı okuyabiliriz bu başyapıtı.

Zerrin'in kocası tipsiz bey, işi gereği eve hiç uğramamaktadır. Ne iş yaptığını bilemeyiz. . Ankara'dadır? Zerrin bir sigara yakar, sıkıntılı sıkıntılı içer sigarayı. .. Kül tablasını görürüz silme doludur, yani sigara üstüne sigara içmektedir. Yönetmen Zerrin'in sıkıntılı ruh halini gayet iyi vermiştir. Zerrin aniden mastürbasyon yapmaya başlar, üç kez üst üste, boğucu bir müzik eşliğinde. Yönetmenin anlatmak istediği; Zerrin kocasını çok özlemiştir. (Acaba kocasını mı çok özlemiştir, yoksa bir erkeğe mi ihtiyacı vardır?)

Zerrin Egeliler'in bütün çıplaklığı seyircinin beklentisi doğrultusunda verilmiştir. Kocası nihayet telefon eder.

"Seni seviyorum."
"Ben de, ben de seni çok özledim, her an içimde hissediyorum... " gibi telefon sapığı kıvamında konuşurlar. Ve Zerrin sonunda psikoloğa gider.

Psikolog Zerrin'i dinlemektedir. "Gece uyuyamıyorum, gözüme uyku girmiyor. Kötü kötü rüyalar görüyorum. Ormanlar, uçurumlar... Sıçrayarak uyanıyorum" der. Psikolog ".hımmm': der. "Tatile çıkman lazım" (Bu arada psikolog rolündeki aibi tanıdık biri; küçükken Rumelihisarı'ndaki karşı apartmanda oturan Şaziye hanımın oğlu Müfit abi. Müfit abi prodüktördü; muhtemelen bu filmin de prodüktörü. Sürekli batar çıkardı, annesi çok yanardı. "Sinemacılık uğruna ne evler gitti" derdi. Ben ilk senaryoyu onların çöplerini karıştırırken bulup okumuştum. Şu anda yazdığım film de onun filmi olduğundan, masraf olmasın diye psikolog rolünü kendi üstlenmişti anlaşılan.)

Zerrin'in bunalım geçirdiği ev de Müfit beylerin evi. Hiç de yabancı gelmemişti doğrusu. Yani Müfit bey, her şey ucuza gelsin diye elinden geleni yapmış. Bütün film iki üç günde çekilmiş. Zerrin'in evi, bir de ormanlık alandaki tecavüz sahneleri, hepsi bu. Erkek star da yok, hiç tanınmamış baltalar. Sadece dönemin en geçerli yıldızı Zerrin Egeliler almış parayı. Bugünün parasıyla 25-30 milyar para. Ama Zerrin'in filmlerinin iş yapma garantisi kesin.

Neyse, kocası yani bizim Enişte Ankara'dan gelir ve Zerrin’le birlikte Abant'a tatile giderler. Onları uzun planlarda ormanlık alanda mutlu mutlu, el ele koşarlarken görürüz. Bu arada üç tecavüzcü de koku almış, kurbanlarına doğru yaklaşmaktadır. Hep sinir bozucu bir müzik. Her an bir şey olabilir. Ulan insanın Zerrin gibi karısı olur da ıssız ormanlık alana götürür mü ? Ben olsam, birincisi; Zerrin gibi bir kadınla evlenmem. İkincisi; evlendim diyelim, ormana gitmem.

Kötü adamlar, Enişte çişini ağacın dibine yaparken Zerrin'e saldırır. "imdaattt!" iki kişi de Enişte'yi bohça yapar. Enişte di-renmektedir; bu arada saçmalar.

"Hayvanlar, eşşolueşşekler, medeniyet dışı bir davranış bu ... "

Kötü adam cevaplar, "Aylardır kadın yüzü görmüyoruz." Zerrin de küfürü basar. "Eşşolueşşekler ... "

Kötü adamların öz güvenine bayılırım, asla sarsılmazlar . "Soyun bakalım yavrum. Alt tarafı üç kişiyiz, hepimiz birer kere ... "

Ellerindeki tüfeği kocasına doğrulturlar, adamı ağaca bağlamışlardır. "Üçümüze de bir kere vereceksin ya da kocan ölecek."

Zerrin çaresizlik içinde başını evet anlamında sallar. Enişte bir kötü olur ki sormayın. Kadını kulübeye götürürler, sırayla becerirler. Zerrin çığlık atmakta, biz de Enişte'nin acılı suratını görmekteyiz. Seks filmi niyetine çekilen bu filmden nasıl zevk almamız beklenebilir ki? Burada erkek seyirci tabii ki Enişte ile empati yaparak acı çekecektir. Zerrin ile empati yapılması biraz sakat bir ruh hali yaratabilir seyircide. Tecavüzcülerle empati yaparsan, gidip ormana dolaşman lazım. Çık işin içinden bakalım.

Zerrin evde, kocasından ayrı, erkek özlemiyle yanıp tutuşarak bunalıma girdiğinden, psikolog tavsiyesi ile ormanlık alana tatile git diye tavsiye almıştı ya, belki de kasıt buydu. Zerrin tecavüz sırasında bağırmaktadır ancak bu dümendir, kocasına karşı yaptığı bir kandırmacadır aslında. Adamlar işlerini bitirir, giderler. Zerrin ağlamaktadır. Enişte yıkılmıştır. Komiser şöyle der, "Üzülmeyin ... Ülke içinde ve dışında bizi medeniyet dışı gösteren bu şeyleri yapanlara gereken ceza verilecektir." Yani tecavüzcülerin, medeniyet dışı davranmalarının dışında hıç bir suçu yoktur. Zerrin'in düzülmesi, Enişte'nin onurunun kırılmasının hiçbir önemi yoktur.

Zerrin hastanede yataktadır. Enişte intihar eder. Zerrin annesine sorar, "Kocam nerde. Kocama ne oldu?" Osman Cavcı, “Yanlış Anlaşılmış Filmler”