Araştıran ve Derleyen: Yalçın ÖZGÜL 2024 Şubat ayı sonuna kadar Blog'a aktarılan film sayısı 7642 adet olmuştur. Film aktarımı devam ediyor.
3 Mart 2020 Salı
BEŞ PARASIZ ADAM (1980)
Senaryo ve Yönetmen: Foto Direktörü:
Kenan Kurt
Yapım: Emek Film/Nazmi Özer
Renk Uzmanı: Tümay Rızai, Yardımcıları:
Şemsi Tokgöz, Armağan Kök-sal, Seslendiren: Erkan Esenboğa,
Montaj: İsmail Kalkan, Senkron: Mustafa Kent, Negatif Montaj: Selahattin
Kılıççeken, Set Teknisyenleri: Şeref Yılmaz, Aslan Gül, İbrahim Kul,
Hacı Fidan, Işık Teknisyenleri: Hayrettin Kara, Recep Biçer, Işık
Direktörü: Aslan Yıldız, Yardımcı Yönetmenler: Adem Ayral, Kâmil
Renklidere, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Doğan, Ar Film Stüdyosunda
ha-zırlanmış,
Yeni Film stüdyosunda seslendirilmiştir.
Oyuncular: İlyas Salman, Ali Poyrazoğlu, Ali Şen,
Sümer Tilmaç, Adile Naşit, Kadir Savun, Necla Soylu, Funda Gürçen, Sami
Hazinses, Nejat Gürçen. Batuğ Özer (Küçük Yıldız), Erdinç Akbaş, Özcan Özgür,
Konu: Beş parası olmayan beş adamın türlü
türlü macerası konu edilmekte.
BERDUŞ (1980)
Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: İhsan Yüce
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: Bizim Film/Behçet
Nacar
Oyuncular: Behçet Nacar, Ayfer Özcan, Baki Tamer,
Ata Saka, Baykal Kent, Recep Filiz, Fahri Aktürk, Arap Celal, Nezihe Güler,
Süheyl Eğriboz
Konu: Zengin bir ailenin başı, erkek
çocuklarıyla derttedir. Ama onları bu dertten kurtaracak biri çıka gelecektir.
BENİ BÖYLE SEV (1980)
Senaryo ve Yönetmen: Oksal
Pekmezoğlu
(Tarık Dursun Kakınç’ın bir hikayesinden)
Kamera: Sertaç Karan
Müzik: Esin Engin
Yapım: Metin Film/Işık
Toraman
Oyuncular: Azize Gencebay, Fikret Hakan, Talat
Bulut, Jale Efecik, Mehmet Özden, Ertuğrul Gökhan, Osman Alyanak
Konu: Kan kanserine yakalanan ve onu seven iki
erkeğin öyküsü.
BEN TOPRAKTAN BİR CANIM (1980)
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan
Engin
Yapım: Gülşah Film/Selim
Soydan
Teknik Ekip: Bedri Uğur,
Erdil Demirbağ, Azmi Yıldız, Ömer Babu, Işık Ekibi: Mustafa Koçyiğit
(şef), Bayram İlvur (ydm), Metin Erdoğdu, Yardımcı Yönetmen: Arif Erkuş,
Eyüp Halit, Kamera Asistanı: Galip Kızılova, Dublaj Yönetmeni: Abdurrahman
Palay, Laboratuvar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Renk Uzmanı: Sabahattin
Hoşsöz, Kurgu Eşleme: Mevlut Koçak, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa,
Yapım Yönetmeni: Selahattin Koca, Emrah Şimşit, (Yeni Lale Film
stüdyosunda hazırlanmıştır)
Oyuncular: Orhan Gencebay, Necla Nazır, Yıldırım
Gencer, Nejat Özbek, Semra Türel, Aliye Rona, Sümer Tilmaç, Abdurrahman Palay,
Kadir Savun, Bedri Uğur, Orhan Elmas , İhsan Yüce, Nuri Tuğ, Zeki Tüney,
Erdoğan Seren, Mustafa Yılmaz, Niyazi Vanlı, Gülçin Feray, Garibe Gündem,
Nermin Özses, Merih Fırat, Çocuk Yıldız, : Suat Özbek,
KONU: Toprak ağasına kul olmayı kabul etmiş
köylü bir delikanlı, ağanın emri üzerine bir iş adamını vurarak hapse girer. Fakat
tam vurduğu anda iş adamının küçük kızının çıkagelip ağlayarak kendisini
yumruklaması vicdanında çok derin izler bırakır ve hapiste geçen yıllar boyunca
bunun pişmanlığını yaşar. Tüm bu yaşananları cahilliğine verir. Hapiste
geçirdiği yıllarda kendisini eğitmeye başlar, okuma yazma öğrenir, kitaplar
okur. Bu arada eski bir mafya babasıyla tanışır ve onun hayatını kurtarır.
Yıllar sonra hapisten çıkınca mafya babasının sağ kolu olur. Artık zengin ve
güçlüdür. Bu arada vurduğu iş adamının akıbetini sorar soruşturur. Hayatta tek
gayesi onu bulup ondan af dilemektir. İş adamı sakat kalmış, tüm varını yoğunu
yitirmiş, kızıyla birlikte yoksul bir hayat sürmektedir. Kız bir pavyonda babasından
gizili dansözlük yaparak para kazanmaya çalışmaktadır.
Gencebay, kızı pavyondan
alıp bir şirkette sekreterlik verir, sebep olarak babasına olan eski bir
borcunu gösterir. Kıza iyilikleri bununla bitmez, daha sonra vurduğu adamla
tanışır, adam onu hatırlamaz. Gencebay, iş adamını tekrar hayata bağlamak
ister. Onu kaybettiği fabrikasının başına tekrar geçirir. Fakat bu arada
fabrikanın sütünde çıkarı olan başka biri vardır: Kendisini azmettiren eski
toprak ağası. Onunla yolları kesişir. Kısa bir hesaplaşma diyaloğundan sonra,
toprak ağası, köyden "ağamızdır, kuluz" mantığında olan başka bir
cahil insanı Gecebay'ı vurdurmak üzere tutar. Bu arada Gencebay kıza babasını
vuranın kendisi olduğunu açıklamıştır. Kız bu şokun etkisiyle sevgi ve içinde
büyüttüğü nefret arasında kalır, fakat sonunda sevgisi ağır basar.
Derken...Daha sonra...Gencebay ile kızın birlikte yürüdükleri bir sırada cahil
köylü çıkagelir, Gencebay'ı vurur; kız adama "katil katil" diye
haykırırken Gencebay'ın son sözleri "katil değil, kurban, kurban..."
olur.
BEN KÖYÜMÜN DELİSİYİM (1980)
Senaryo ve Yönetmen: Hidayet Pelit
Kamera: Soner Saygılı
Yapım: Pelit Film / Hidayet Pelit
Helmut Laboratuarlarında renklendirilmiştir
Oyuncular: Mehmet Bozdoğan, Zafir Seba,
Mihrican Bahar, Sevgi Koçak, Bülent Pelit, Talat Gözbak, Hüseyin Zan, Feryal
Feray, Adem Bayraktar, Mehmet Ezici, Fehmi Güley, Zeynep Gürses, Emine İvek,
Fehmi Gülay, Mustafa Küçük, Küçük Yıldız: Levent Pelit,
Konu: Büyük kentteki yaşamdan bıkıp kendisini
köyüne atan bir adamın öyküsü.
BEDDUA (1980)
Kamera: Kenan Kurt, Ender Turgut, Serdar
Selvidal,
Müzik: Bülent Ersoy
Yapım: Gülgen Film/Melih Gülgen
Işık Şefi: Aslan Yıldız,
Yardımcıları: Hayrettin Kara, Bayram İlvur, Ar Direktör: Halil Dede,
Asistan Rejisör: Tolgay Ziyal, Prodüksiyon Müdürü: Necdet Kökeş, Prodüktör
Temsilcisi: Memduh Karakaş, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Negatif
Montaj: Cem İspir, Senkron Montaj: İsmail Kalkan, Renk Uzmanı:
Sabahattin Hoşses, Laboratuar: Selahattin Ka-ya, Ziya Uçak, “Beddu”
söz Yazar: İlkan San, Beste: Coşkun Sabah, Müzik Direktörü: Bülent
Ersoy, (Yeni Stüdyoda seslendirilmiş )
Oyuncular: Bülent Ersoy, Mine Mutlu, Kadir Savun,
Turgut Özatay, Cem Erman, Diler Saraç, Nubar Terziyan, Osman F. Seden, Hakkı
Çağdaş, Şermin Ölçman, Kazım Kartal, Hüseyin Kâşif, Necdet Kökeş, Hakkı Kıvanç,
Giray Alpan, Niyazi Gökdere, Çetin Başaran,
KONU: Osman Fahir Seden’in başlayıp Melih
Gülgen'in bitirdiği Bülent Ersoylu Beddua filminin senaryosunu da Melih Gülgen
ile birlikte yazmışlardı. Bülent Ersoy, bir taşra kasabasında anne ve babası
ile yaşayan, 'güzel, müziğe düşkün bir gençtir. Küçükken ırzına geçilen Bülent,
de acımasız bir babanın dayaklarıyla çok kötü bir çocukluk geçirir.
"Büyüyünce
babasından gizli müzik dersleri alır. Müzik hocasının yardımıyla İstanbul'a
gelir, konservatuvar sınavları-na girer. Sonra konservatuvarda hoca olur.
Kendisini gazinosunda çalıştırıp şarkıcı olarak büyük bir ün ve servete kavuşmasına
yardımcı olan Ertuğrul'un (Osman Seden) kızı Perihan (Mine Mutu) ile
aralarında duygusal bir ilişki başlar" Ancak Ertuğrul iflas etmek
üzeredir ve kızını bir başkasıyla evlendirir. Kocası ise kumara düşkün biridir.
Bülent, kızın düştüğü durumu görünce çok üzülür. Onu bu kötü kocanın elinden
kurtarmaya çalışır.
Sonunda
birbirlerine kavuşurlar, günahlarından arınmak ve geçmişe tövbe etmek için
geldikleri cami avlusunda vurularak ölürler. Finalde ise iki sevgilinin ruhları
önce göğe yükselir, sonra da el ele tutuşarak bulutlar arasında mutlulukla
koşarlar.
"Bu
filmin tek ilginç yönü var bence," diyor Atilla Dorsay, "o da
sinemasal değil, sosyolojik... Yapımcıların Bülent Ersoy'la Mine Mutlu'yu bir
araya getirmeleri, hele finalde Mutlu'yu iyice soyarak bir yarım aşk sahnesi
çevirtmeleri ilginç... Çünkü iki kişilik de, biri soyunan kadın, vamp kadın,
utanmaz dişi; öbürü cinselliğini sanatıyla, sanatını da cinselliği pekiştiren
'eşcinsel şarkıcı', günümüz Türk toplu-mundaki cinsel özlemlerin, tutkuların,
saplantıların ve çalkantıların iki temel odak noktasını oluşturuyor."
Film, gerçekten oldukça
başarısız bir çizgi izlemektedir. Filmi yarıda bırakmış olan Usta'ya, bu
başarısızlığın ne kadarını atfedebiliriz, pek bilinmez. Zira, özellikle de
filmin sonları -ki Melih Gülgen ta-mamlamıştı- melodramı artık vıcıklaştıran
bir havaya bürünüyor, final bölümü ise tahammül sınırlarını zorluyor-du. “Gülşah
Nezaket Maraşlı a.g.e. syf: 213 ”
BANKER BİLO (1980)
Senaryo: Yavuz Turgul, /Sadık
Şendil
Kamera: Ertunç Şenkay
Işık Şefi: Ekrem Köksalan
Işık Asistanı: Veli Özcan,
Şükrü Kara
Yapım: Arzu Film/Ertem
Eğilmez
Oyuncular: İlyas Salman (Bilo), Meral Zeren
(Zeyno), Ahu Tuğba (Necla), Şener Şen (Maho), Münir Özkul (Hasan), Nizam
Ergüden (İbrahim), Orhan Aydınbaş (Belediye Başkanı), Tevfik Şen (Pıolis),
Nermin Özses (Hatice), Ali Demirel, Yusuf Çetin, Cev-det Arıkan (Polis), Akif
Kilman, Haydar Karaer, Ahmet Koç, Soner Ağın, Hüseyin Bulut, Aysun Güven, Nuri
Tuğ, Sabahat İzgü
Konu: Bilo yoksul bir köylü çobanıdır. Cano
ile evlenebilmesi için gerekli olan parayı kazanmak amacıyla Almanyaya gitmek
ister. Hemşerisi Maho onu Almanya diye İstanbul'a getirir. Saf köylü
delikanlısı şehirde tutunmak için uğraşır ama Maho tarafından sürekli
kandırılır. Öyle ki Maho, ticari işleri için evlendiği karısını Bilo’nun
yavuklusuyla aldatır. Cano'nun gözü paradadır. Anası da kızının zengin olduğu
için Maho ile olan ilişkisini onaylar. Sonunda uyanan Bilo paralanınca kız ve
ailesi Bilo'nun peşine düşmüştür ama Bilo, Maho'nun karısıyla evlenecektir.
Dinamik Bir
Güldürü:
Türk
sinemasının son döneminde birden ortaya çıkan bir tür var: Toplumsal taşlama
türü... Yeni çıkan bir tür değil gerçi... Ama son aylarda özellikle dikkati
çeki-yor. Bunun bir nedeni, seyircinin komedi filmlerine ve özellikle belli
bazı güldürü sanatçılarına gösterdiği büyük ilgi... Böylece bu sanatçıların
varlığından yararlanarak bazı romanları filme aktarmak, bazı önemli konulara
değinmek, bazı mesajları seyirciye iletmek olanağı araştırılıyor. "Devlet
Kuşu", "Zübük", yasaklanan "Talihli Amele"den sonra,
"Banker Bilo"da bu tür filmlerden... İlk ikisinin Kemal Sunal'a
dayalı olmasına karşılık, son ikisi, son dönemin ilgi çeken güldürü oyuncusu
İlyas Salman'a dayalı olarak düşünülmüş ve çekilmiş...
"Banker Bilo", iki
köylü arkadaşın serüvenini anlatıyor. Bilo ne denli saf, temiz birköy
delikanlısı ise, hemşerisi Maho da o denli hinoğlu hindir. Maho, önce
hemşerilerini Almanya'ya götürüyorum diye kandırıp dağ bayır gezdirdikten sonra
getirip İstanbul'un göbeğine bırakıyor... Sonra raslantının yine çıkardığı
Bilo'yu usanmadan ve sonuna dek sömürüyor: Önce onu sözüm ona "ortak"
etliği bayilik işinde istif ettiği kaçak mallar basılınca, suçu Bilo'ya
yüklüyor ve onun yıllarca "içerde" kalmasına neden oluyor. Bilo
hapisten çıktığında, Maho kurduğu şirketleri holdinge dönüştürmüş ve köşeyi
çoktan dönmüştür. Oturduğu apartmana kapıcı diye aldığı Bilo'nun eski
yavuklusuyla da işi pişirmiştir. Maho, bu kez de saf Bilo'yu onunla
buluşmalarında alet olarak kullanır. Ama "yumuşak atın çiftesi pek
olur" hesabınca saf ve temiz köy çocuğu Bilo, sonunda öyle bir
uyanacaktır ki, Maho'nun işi tamam olacaktır.
"Banker
Bilo", dinamik, akıcı bir senaryonun hızlı, aksamayan bir anlatımla
perdeye getirildiği sevimli bir güldürü...
Toplumumuzda
iş hayatındaki kolay ve çabuk yükselmelere, üç kağıtçılığa dayalı köşeyi
dönmelere de belli bir eleştiri getiriyor. Ama film, asıl gücünü kuşkusuz
oyuncularından alıyor. Çünkü, konu gereği, bir "oyuncu filmi" bu...
İlyas Salman ve Şener Şen'in ustalıkla, inandırıcılıkla çizdikleri Bilo ve Maho
tipleri, filmin bel kemiğini oluşturuyor. İki oyuncu da, dört dörtlük bir
"aktör gösterisi" sunuyor ve filmin rahatça izlenmesinde asıl etken
oluyorlar... “Atilla Dorsay,” 12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 108 ”
BAĞRIYANIK ÖMER (1980)
Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Senaryo: Osman F.Seden
Görüntü Yönetmeni: Abdullah
Gürek
Yapım: Yaşam Film / Gazanfer
Dirlik
Set Ekibi: Yılmaz Şengelli, Hacı
Fidan, Aziz Kıskanç, Işık Ekibi: Kahraman Kongur, Metin Devrim, Kamera
Asis-tanı: Ümit Ardabak, Asistan Yönetmen: Ali Kıvıorcık, Ses
Mühjendisi: Erkan Esenboğa, Renk Uzmanı: Ha-yati Akbulut, Zafer
Akbulut, Kurgu : İsmail kalkan, Negatif Kurgu: Nevzat Dişiaçık,
(Yeni Stüdyoda seslendiril-miş, Helmut Stüdyosunda hazırlanmıştır)
Oyuncular: Müslüm Gürses, Oya Aydoğan, Güneş Işık,
Baki Tamer, Ali Şen, Yılmaz Kurt, Mehmet Samsa
Konu: Sevdiği kıza tecavüz eden ağanın oğlunu
öldürerek intikamını alan ada-manın öyküsü
AZGIN BAKİRELER (1980)
Görüntü Yönetmeni: Erhan
Canan
Yapım: Yaşam Film/Gazanfer
Dirlik
Oyuncular: Dilber Ay, Zerrin Egeliler, Enita
Enderson, Seda Sevinç, Cesur Barut, Sema Nurdan, Gül Sevil, Nilgün Ceylan,
Nizam Ergüden
Konu: Gazete ilanlarından iş ararken, randevu
evlerine düşen genç kızların erotik öyküsü.
AYRILIK KOLAY DEĞİL (1980)
Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Tanju Gürsu
Foto Direktörü: Çetin Tunca
Film Müzikleri: Türküola
Yapım: Kuzey Film/Tanju
Gürsu, Seyfettin Özkasap
Kamera Asistanı: Hüseyin
Çakıroğlu, Asistan Rejisör: Engin Temizer, Set Amiri: Sonay Kanat,
Seslendiren: Erkan Esenboğa, Montaj-Senkron: Mevlut Koçak, Set
Asistanları: Ekrem Çınaroğlu, Taci Erşen, Prodüksiyon Asistanı: Bedri
Uğur, Işık Şefi: Aslan Yıldız, Prodüksiyon Amiri: Selahattin
Koca, (Yeni Lale Stüdyosunda hazırlanmış-tır).
Oyuncular: İbrahin Tatlıses, Perihan Savaş,
Neriman Köksal, Hayati Hamzaoğlu, Gül Vergon, Hüseyin Peyda, Eray Özbal, Aliye
Rona, Hasan Çelik, Mesut Sürmeli,
Konu: Ünlü bir şarkıcı olan bir zamanların
çiftlik işçisiyle, birlikte büyüdükleri ağa kızının aşk öyküsü.
AKREP (1980)
Yönetmen: Yılmaz Atademir
Senaryo: İhsan Yüce
Görüntü Yönetmeni: Rafet
Şiriner
Yapım: Bizim Film/Behçet
Nacar
Oyuncular: Behçet Nacar, Ayfer Özcan, Oya Başak,
Gül Endam, Arap Celal, Süheyl Eğriboz, Saadettin Durak, Kerem Can, Eşref Durak,
Kemal Bozboğa. Giray Alpan, Fahri Aktürk,
Konu: Suçsuzluğunu kanıtlamak için soygunu
yapanın peşine düşen br adamın macera öyküsü.
AKILLI DELİLER (1980)
Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
Senaryo: Ahmet Üstel
Görüntü Yönetmeni: Orhan
Kapkı
Yapım: Yavuz Film/Yavuz
Işıklar
Oyuncular: Yalçın ve Zeki (Uğur Böcekleri), Suna
Yıldızoğlu, Romalı Perihan, İbrahim Şirin, Mete Sezer, Cevat Kurtuluş, Defne
Yalnız
Konu: Gangsterlerin sakladığı defineyi bulan
iki salak ve bir kadının hikayesi.
YUVASIZ KUŞLAR (1979)
Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo : Erdoğan Tünaş
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: Cem Film/Yahya Kılıç
Oyuncular: Ferdi Tayfur, Perihan Savaş, Aliye Rona,
Macit Flordun, Reha Yurdakul, Yaşar Yağmur, Yasemin Abacı, Turgut Özatay,
KONU: Ferdi babasının hastalığından sonra evi
geçindirmek için büyük bir özveriyle çalışmaktadır. Patronu ailesini
dolandırarak, bitmek bilmez borç yükü altına sokmuştur. Genç adam tatilini
geçirmek üzere bir sahil kasabasına gelen Tuğba ile karşılaşır. Aralarında bir
duygusal yakınlaşma olur. Ancak bu kısa sürecek bir yaz aşkıdır. Ferdi
babasının ölümünden sonra annesiyle birlikte İstanbul’a gider. Sesi ve
şarkılarıyla keşfedildiğinde şöhret yolunda adım adım ilerler. Ve yaz aşkı
Tuğba ile bir kez daha karşısına çıkar. Ancak genç kız onu tanımayınca adeta
yıkılan Ferdi kapanmayan bir kalp yarasının da sahibi olur. Oysa Tuğba tatil
dönüşü geçirdiği kazadan hafızasını kaybetmiştir.
YUSUF İLE KENAN (1979)
Senaryo: Onat Kutlar, Ömer
Kavur
Görüntü Yönetmeni: Güneş
Karabuda
Müzik: Nedim V. Otyam
Yapımcılar : Necip Sarıoğlu, Ömer Kavur
Ses Çeken: Erkan Esenboğa,
Görüntü Kurgusu: Ömer Kavur, Eşleme: Veli Akbaşlı, Negatif Kurgu:
Ozan Bıyıklı, Teknik Ekip: Mustafa Buvan, Nejat Buvan, İbrahim Kul,
Mustafa Kıtır, Yönetmen Yardımcıları: Arif Erkuş, Salih Eser, Kameraman
Yardımcısı: Serdar Servidal, Işıkı Düzenlemesi: Rıdvan Varol, Serhat
Varol, Yapım Sorumlusu: Ercan Tosun, Yapım Denetçisi: Taner Öz,
Gör.Yön.Yardımcısı: Erhan Güner, Özgün Müzik: Çağdaş Araştırma
Grubu, (Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir.) Laboratuvar
işlemleri sinema ve TV ensti-tüsünde yapılmıştır.
Oyuncular: Cem Davran, Yalçın Avşar, Hakan Tanfer,
Şevket Avşar, Suna Sümer, Sadettin Erbil, Gülten Kaya, Engin, Gürsen, Mahmut
Gökgöz, Tamer Çeliker, Adnan Karabacak, İsmail Yüksel, Ehat Alinçe, Hakkı
Kıvanç, Ahmet Erkuş
Konu: Türkiye’de başıboş bırakılmış
çocukların dünyasına giren, hümanist bir bakış açısıyla ilişkilerini
sapmalarını gerçeklere dayanarak veren ciddi bir çalışma Tümüyle amatör çocuk
oyuncuların oluşturduğu bir film. Kan davası sonucu babaları öldürüldükten
sonra İstanbul’a göç eden iki kardeşin büyük kentteki öyküsü. Yusuf kötü
arkadaşlarının teşvikiyle hırsızlığa başlar. Otomobillerden radyo ve teyp çalıp
satar. Kenan ise kirli işlere karşıdır. Sonuç; Yusuf hapse girecek, Kenan bir
torna atölyesinde çırak olarak namuslu bir yaşamı tercih edecektir.
Ödül:
Milano Film
Fuarı’nda “Büyük Ödül” 1980
* Altın
Portakal tarihinde ardı ardına yaşanan iki karanlık sayfa aydınlanıyor.
Antalya Büyükşehir
Belediyesi’nin desteği ile Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 48.
Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali (2011), geçmişindeki bir burukluğu
gidermek için tarihi bir karar aldı. 1979 yılında sansüre karşı tepki, 1980’de
12 Eylül askeri darbesi nedeniyle yapılamayan film yarışmaları bu yıl yapıldı .
Yıl 1979: Sansür Kurulu’nun yarışmaya
katılan Yavuz Pağda’nın yönettiği Yolcular, Yavuz Özkan’ın yönettiği Demiryol
ve Ömer Kavur’un yönettiği Yusuf ile Kenan filmlerini yasaklayıp, bazı
bölümleri kesmek istemesi üzerine tüm yapımcı ve yönetmenler şenlikten çekilme
kararı aldı. Jüri üyeleri “Tüm filmleri değerlendirme olanağı bulamadığımızdan,
uzun metrajlı filmler dalında yapılan yarışmaya katılan yapıtları
değerlendirmeme kararını oy birliği ile aldık” şeklinde açıklama yaparak durumu
protesto ettiler. Sansüre karşı bir duruş sergileyen festival yönetimi, 16.
Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni iptal etmiştir.
Antalya Büyükşehir
Belediyesi’nin desteği ile Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 48.
Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, geçmişindeki bir burukluğu
gidermek için tarihi bir karar aldı. 1979 yılında sansüre karşı tepki, 1980’de
12 Eylül askeri darbesi nedeniyle yapılamayan film yarışmalarını 2011 yılında
yaptı Yusuf ile Kenan Filmi 32 yıl sonra yapılan değerlendirme sonunda En
İyi Film Ödülü aldı.
*
Ömer Kavur “Yatık Emine”deki başarı çizgisine ulaşamamış bence. Gerçi zaman
zaman sanatçı kuşkusunun sıcaklığını, düşündürücülüğünü görüyorsunuz, ama sonra
birde bakıyorsunuz birçok kişinin sık sık söylediğini o da yineleyiveriyor.
Yalnız, her şeye kar-şın, “Yusuf ile Kenan”da Ömer Kavur, Türk sinemasında pek
sık bulamayacağımız tatlar getirmesini bilmiş, gerek fotoğraf düzenlemesi,
gerek kurgusu, gerekse film müziği ve kamera kullanımı açısından, filmin
kişiliği olan üstün bir teknik yapısı var. (Ceylan Tamer - Milliyet Sanat
Dergisi, Sayı: 2, 2 Mart 1980)
* Filmin ilk dikkati çeken
yönü, tek tek çok başarılı renkli görüntüler taşımasına karşı sinema dilindeki
genel tutukluğu, durgunluğu. “Yatık Emine”de kendi içinde tutarlı, takıcı,
rahat bir anlatım tutturan Kavur, bu kez aynı yönetim başarısına ulaşmamış. On
yıldır İsveç’te yaşayan görüntü yönetmeni Güneş Karabuda, İstanbul’un Galata
rıhtımının ara sokaklarından nefis renkli resimler çıkarmış. “Yusuf ile
Kenan”ın görüntüleri çok iyi bir ışık gölge düzenine sahip, pırıl pırıl,
çarpıcı görüntüler, Ama: aynı başarıyı filmin genel ritminde bulmak zor. Baş
roldeki iki küçük oyuncunun acemilikten gelen tutuk oyunları, besbelli yönetmen
Kavur’u da etkilemiş. İnsan, çocuk dünyasını ele alan bir filmden coşkulu,
dinamik, soluk soluğa bir anlatım bekliyor oysa. (Nezih Coş – Aydınlık 8 Mart
1980)
* Ömer Kavur'un beklenen
filmi "Yusuf ile Kenan", çeşitli özel gösterilerde sunulduktan sonra
mevsim sonunun güzel bir sürprizi olarak sinemalarda gösteriliyor. Hemen
söyleyelim, bazı kusurlarına, eksiklerine karşın yılın en Önemli birkaç Türk
filminden biri bu ve sinemaya gönül vermiş herkesçe görülmesi gerekir…
Kenan ise,
daha küçük olmasına karşın, daha ağırbaşlı, daha sağduyuludur. Ağabey gibi kısa
yoldun para kazanmak için yasadışı yollara sapmayacak, bir küçük arkadaşını
izleyerek bir işe gitmeyi, emeğiyle kazanmayı deneyecektir. Ancak iki kardeş,
kendi yollarını çizerken bir dizi İnsan yaşamıyla, bir dizi dramla
karşılaşırlar... Annesi fahişe olan küçücük Böcek, öyküye (ve filme) varlığıyla
benzersiz bir insan sıcaklığı getirdikten sonra işsiz-güçsüz çocuklardan biri
tarafından bir anlık öfke uğrunda vuruluverir,,. Tüm bu yaşam kavgası
sırasında bile çocukluk yine yaşanır: Yoksulluğun en koyusu içine yerleştirilen
küçük oyunlar, bir sıcak öğleden sonrasında kırlara açılarak kuş avlama.,.
Gerçek anlamları, trajik boyutları kavranma-dan, en doğal biçimiyle yaşanan acı
olaylar, iki kardeşi tamı tamına yaşan-mamış bir çocukluktan olgunluğa,
erişkenliğe erkenden geçmeğe zorlayacaktır.
Yusuf ile Kenan"
toplumumuzun çok önemli sorunlarından birine değiniyor: Çocuk sorunu... Çocuk
sorunu toplumun diğer sorunlarından soyutlanabilecek tek başına bir sorun değil
kuşkusuz. Tersine, toplumun belki de en önemli sorunu: Çocuklar bu toplumun
yarını, geleceği çünkü. Bugün için arlık var olmayan umutlar, yarınlarda onlara
bağlanıyor. Ama toplum her alanda olduğu gibi bu alanda da ilgisiz, sessiz ve
sorumsuz...
Bu konuya
değinen her çabayı bir ön saygıyla karşılamak gerekir, "Yusuf ile Kenan"
bu ön saygıyı hak ediyor üstelik, çünkü bir girişimin ötesine geçip yetkin, tutarlı
bir sanat yapılı olabiliyor. Onat Kutlar'ın senaryosu, Güneş Karabuda'nın çok
güzel kamera çalışması, Ömer Kavur'un sinemamızdaki abartma ve melodramatize
etme geleneklerinden sıyrılan ölçülü anlatımı, filme belli bir değer kazandırıyor,
Diğer yandan filmin ele aldığı konuyu gerek temel, gerekse sonuç açısından
incelemesi de önemli. Gerçekten de film, bir "çocuk sefaleti
edebiyatı" düzeyinde kalmıyor, ele aldığı durumun kökenlerini de, olası
sonuçlarım da belirtiyor. Bu sonuçlardan biri ve de en güçlüsü, bu çocuklardan
ülkede yaygınlaşan terör odaklarının yararlanması, bunları ellerine silah
vererek daha yetişkinliğe erişmeden azılı katiller haline getirmesidir.
Türkiye'de olan da bu değil mi?
"Yusuf ile Kenan'ın
eksiklerine gelince, filmde belli bir gerilimin var olmaması, özellikle sokakta
geçen sahnelerin fazla "mizansen" kokması ve gerçek bir canlılığa
ulaşılamaması, çocuk oyunculardan tam İstenen sonucun alınamamış olması gibi
kusurlar göze çarpıyor. Bir de o "burjuva evindeki sahne bir türlü
kotarılamamış yapay, yama bir bölüm gibi kalıyor. “Atilla Dorsay, “12 Eylül
Yılları ve Sinemamız”
* 1979 yılında, CHP'nin
iktidarda olduğu bir dönemde sansürün kökünden kaldırılması vaat edilmişti. Oysa
sansür yasası kimi değişikliklere karşın eskisinden farksız işlevini sürdürmeye
devam etti. O dönemde sansür kurulu tarafından yasaklanan filmlerden biri de
Ömer Kavur'un "Yusuf ile Kenan" adlı filmiydi.
Aynı yıl 16. Antalya Film
Festivali yürütme kurulu, festivale katılan bazı filmlere uygulanan sansür
konusunu görmüş ve sanatın her dalında uygulanan sansüre karşı olduğunu,
yayınlamış oldukları bildiride dile getirmişti.
Seçici kurul üyeleri ise,
yasaklı filmlerin de festivale katılabilmesi için Başbakan Bülent Ecevit' e
telgraf çekerek, jüri gösterilerinin ertelendiğini ve ivedi önlemler alınmasını
istemişlerdi. Telgrafta şöyle deniliyordu:
"Sizin
de sinemadan kalkması için 1960 yılından beri mecliste savaşını verdiğiniz ön
denetim mekanizması Antalya Film Festivali'ne katılacak filmlerden birine el
koymuş, ön denetime girmeyen filmlerin ise seçici kurul tarafından görülmesini
engellemiştir. Bu durum, düşünce ve sanat özgürlüğüne karşı bir tutumun, sizin
iktidarınız zamanında sürdüğünü belirlemesi bakımından genel anlamda çok
üzücüdür. Ayrıca bu davranış, ulusal ve uluslararası basın tarafından dikkatle
izlenen Antalya Film Festivali'nin yapılmasını da tehlikeye sokmuştur. Biz
seçiciler kurulu olarak, Türkiye genelinde ve Antalya özelinde ortaya çıkan bu
çok üzücü durumu sizin düzelteceğinize inanıyoruz.
Bu inançla olaya el
koymanızı, festivale katılan tüm filmlerin ön denetimden geçmeseler bile, bütün
dünya ülkelerinde olduğu gibi hiç olmazsa yalnız seçiciler kurulu tarafından
izlenmelerinin sağlan-masını ve ön denetim kurulunca el konu-lan filmin izlenmek
üzere geri verilmesini diliyoruz."
Ne var ki bu
isteklerine olumlu bir yanıt alamamışlardır, üstelik, ön denetim kurulu katılan
kimi filmleri yasaklayıp, bazı bölümleri de makaslamak istemişti. Bunun üzerine
festivale katılan tüm yapımcılar filmlerini yarışmadan çekmiş ve 16. Antalya
Film Festivali iptal edilmişti. “Artun Yeres, “Sakıncalı 100 Film” syf, 251”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)