Powered By Blogger

3 Mart 2020 Salı

BERDUŞ (1980)


Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: İhsan Yüce
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: Bizim Film/Behçet Nacar

Oyuncular: Behçet Nacar, Ayfer Özcan, Baki Tamer, Ata Saka, Baykal Kent, Recep Filiz, Fahri Aktürk, Arap Celal, Nezihe Güler, Süheyl Eğriboz

Konu: Zengin bir ailenin başı, erkek çocuklarıyla derttedir. Ama onları bu dertten kurtaracak biri çıka gelecektir.


BENİ BÖYLE SEV (1980)



Senaryo ve Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
(Tarık Dursun Kakınç’ın bir hikayesinden)
Kamera: Sertaç Karan
Müzik: Esin Engin
Yapım: Metin Film/Işık Toraman

Oyuncular: Azize Gencebay, Fikret Hakan, Talat Bulut, Jale Efecik, Mehmet Özden, Ertuğrul Gökhan, Osman Alyanak

Konu: Kan kanserine yakalanan ve onu seven iki erkeğin öyküsü.

BEN TOPRAKTAN BİR CANIM (1980)


Yönetmen: Osman F. Seden
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan Engin
Yapım: Gülşah Film/Selim Soydan

Teknik Ekip: Bedri Uğur, Erdil Demirbağ, Azmi Yıldız, Ömer Babu, Işık Ekibi: Mustafa Koçyiğit (şef), Bayram İlvur (ydm), Metin Erdoğdu, Yardımcı Yönetmen: Arif Erkuş, Eyüp Halit, Kamera Asistanı: Galip Kızılova, Dublaj Yönetmeni: Abdurrahman Palay, Laboratuvar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Kurgu Eşleme: Mevlut Koçak, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Yapım Yönetmeni: Selahattin Koca, Emrah Şimşit, (Yeni Lale Film stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Orhan Gencebay, Necla Nazır, Yıldırım Gencer, Nejat Özbek, Semra Türel, Aliye Rona, Sümer Tilmaç, Abdurrahman Palay, Kadir Savun, Bedri Uğur, Orhan Elmas , İhsan Yüce, Nuri Tuğ, Zeki Tüney, Erdoğan Seren, Mustafa Yılmaz, Niyazi Vanlı, Gülçin Feray, Garibe Gündem, Nermin Özses, Merih Fırat, Çocuk Yıldız, : Suat Özbek,

KONU: Toprak ağasına kul olmayı kabul etmiş köylü bir delikanlı, ağanın emri üzerine bir iş adamını vurarak hapse girer. Fakat tam vurduğu anda iş adamının küçük kızının çıkagelip ağlayarak kendisini yumruklaması vicdanında çok derin izler bırakır ve hapiste geçen yıllar boyunca bunun pişmanlığını yaşar. Tüm bu yaşananları cahilliğine verir. Hapiste geçirdiği yıllarda kendisini eğitmeye başlar, okuma yazma öğrenir, kitaplar okur. Bu arada eski bir mafya babasıyla tanışır ve onun hayatını kurtarır. Yıllar sonra hapisten çıkınca mafya babasının sağ kolu olur. Artık zengin ve güçlüdür. Bu arada vurduğu iş adamının akıbetini sorar soruşturur. Hayatta tek gayesi onu bulup ondan af dilemektir. İş adamı sakat kalmış, tüm varını yoğunu yitirmiş, kızıyla birlikte yoksul bir hayat sürmektedir. Kız bir pavyonda babasından gizili dansözlük yaparak para kazanmaya çalışmaktadır. 

Gencebay, kızı pavyondan alıp bir şirkette sekreterlik verir, sebep olarak babasına olan eski bir borcunu gösterir. Kıza iyilikleri bununla bitmez, daha sonra vurduğu adamla tanışır, adam onu hatırlamaz. Gencebay, iş adamını tekrar hayata bağlamak ister. Onu kaybettiği fabrikasının başına tekrar geçirir. Fakat bu arada fabrikanın sütünde çıkarı olan başka biri vardır: Kendisini azmettiren eski toprak ağası. Onunla yolları kesişir. Kısa bir hesaplaşma diyaloğundan sonra, toprak ağası, köyden "ağamızdır, kuluz" mantığında olan başka bir cahil insanı Gecebay'ı vurdurmak üzere tutar. Bu arada Gencebay kıza babasını vuranın kendisi olduğunu açıklamıştır. Kız bu şokun etkisiyle sevgi ve içinde büyüttüğü nefret arasında kalır, fakat sonunda sevgisi ağır basar. Derken...Daha sonra...Gencebay ile kızın birlikte yürüdükleri bir sırada cahil köylü çıkagelir, Gencebay'ı vurur; kız adama "katil katil" diye haykırırken Gencebay'ın son sözleri "katil değil, kurban, kurban..." olur.

BEN KÖYÜMÜN DELİSİYİM (1980)




Senaryo ve Yönetmen: Hidayet Pelit
Kamera: Soner Saygılı
Yapım: Pelit Film / Hidayet Pelit
Helmut Laboratuarlarında renklendirilmiştir

Oyuncular: Mehmet Bozdoğan, Zafir Seba, Mihrican Bahar, Sevgi Koçak, Bülent Pelit, Talat Gözbak, Hüseyin Zan, Feryal Feray, Adem Bayraktar, Mehmet Ezici, Fehmi Güley, Zeynep Gürses, Emine İvek, Fehmi Gülay, Mustafa Küçük, Küçük Yıldız: Levent Pelit,

Konu: Büyük kentteki yaşamdan bıkıp kendisini köyüne atan bir adamın öyküsü.

BEDDUA (1980)


Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden, Melih Gülgen
Kamera: Kenan Kurt, Ender Turgut, Serdar Selvidal,
Müzik: Bülent Ersoy
Yapım: Gülgen Film/Melih Gülgen
Işık Şefi: Aslan Yıldız, Yardımcıları: Hayrettin Kara, Bayram İlvur, Ar Direktör: Halil Dede, Asistan Rejisör: Tolgay Ziyal, Prodüksiyon Müdürü: Necdet Kökeş, Prodüktör Temsilcisi: Memduh Karakaş, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Negatif Montaj: Cem İspir, Senkron Montaj: İsmail Kalkan, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşses, Laboratuar: Selahattin Ka-ya, Ziya Uçak, “Beddu” söz Yazar: İlkan San, Beste: Coşkun Sabah, Müzik Direktörü: Bülent Ersoy, (Yeni Stüdyoda seslendirilmiş )

Oyuncular: Bülent Ersoy, Mine Mutlu, Kadir Savun, Turgut Özatay, Cem Erman, Diler Saraç, Nubar Terziyan, Osman F. Seden, Hakkı Çağdaş, Şermin Ölçman, Kazım Kartal, Hüseyin Kâşif, Necdet Kökeş, Hakkı Kıvanç, Giray Alpan, Niyazi Gökdere, Çetin Başaran,

KONU: Osman Fahir Seden’in başlayıp Melih Gülgen'in bitirdiği Bülent Ersoylu Beddua filminin senaryosunu da Melih Gülgen ile birlikte yazmışlardı. Bülent Ersoy, bir taşra kasabasında anne ve babası ile yaşayan, 'güzel, müziğe düşkün bir gençtir. Küçükken ırzına geçilen Bülent, de acımasız bir babanın dayaklarıyla çok kötü bir çocukluk geçirir.

"Büyüyünce babasından gizli müzik dersleri alır. Müzik hocasının yardımıyla İstanbul'a gelir, konservatuvar sınavları-na girer. Sonra konservatuvarda hoca olur. Kendisini gazinosunda çalıştırıp şarkıcı olarak büyük bir ün ve servete kavuşmasına yardımcı olan Ertuğrul'un (Osman Seden) kızı Perihan (Mine Mutu) ile aralarında duygusal bir ilişki başlar" Ancak Ertuğrul iflas etmek üzeredir ve kızını bir başkasıyla evlendirir. Kocası ise kumara düşkün biridir. Bülent, kızın düştüğü durumu görünce çok üzülür. Onu bu kötü kocanın elinden kurtarmaya çalışır.

Sonunda birbirlerine kavuşurlar, günahlarından arınmak ve geçmişe tövbe etmek için geldikleri cami avlusunda vurularak ölürler. Finalde ise iki sevgilinin ruhları önce göğe yükselir, sonra da el ele tutuşarak bulutlar arasında mutlulukla koşarlar.

"Bu filmin tek ilginç yönü var bence," diyor Atilla Dorsay, "o da sinemasal değil, sosyolojik... Yapımcıların Bülent Ersoy'la Mine Mutlu'yu bir araya getirmeleri, hele finalde Mutlu'yu iyice soyarak bir yarım aşk sahnesi çevirtmeleri ilginç... Çünkü iki kişilik de, biri soyunan kadın, vamp kadın, utanmaz dişi; öbürü cinselliğini sanatıyla, sanatını da cinselliği pekiştiren 'eşcinsel şarkıcı', günümüz Türk toplu-mundaki cinsel özlemlerin, tutkuların, saplantıların ve çalkantıların iki temel odak noktasını oluşturuyor."

Film, gerçekten oldukça başarısız bir çizgi izlemektedir. Filmi yarıda bırakmış olan Usta'ya, bu başarısızlığın ne kadarını atfedebiliriz, pek bilinmez. Zira, özellikle de filmin sonları -ki Melih Gülgen ta-mamlamıştı- melodramı artık vıcıklaştıran bir havaya bürünüyor, final bölümü ise tahammül sınırlarını zorluyor-du. “Gülşah Nezaket Maraşlı a.g.e. syf: 213 ”

BANKER BİLO (1980)


Yönetmen: Ertem Eğilmez
Senaryo: Yavuz Turgul, /Sadık Şendil
Kamera: Ertunç Şenkay
Işık Şefi: Ekrem Köksalan
Işık Asistanı: Veli Özcan, Şükrü Kara
Yapım: Arzu Film/Ertem Eğilmez

Oyuncular: İlyas Salman (Bilo), Meral Zeren (Zeyno), Ahu Tuğba (Necla), Şener Şen (Maho), Münir Özkul (Hasan), Nizam Ergüden (İbrahim), Orhan Aydınbaş (Belediye Başkanı), Tevfik Şen (Pıolis), Nermin Özses (Hatice), Ali Demirel, Yusuf Çetin, Cev-det Arıkan (Polis), Akif Kilman, Haydar Karaer, Ahmet Koç, Soner Ağın, Hüseyin Bulut, Aysun Güven, Nuri Tuğ, Sabahat İzgü

Konu: Bilo yoksul bir köylü çobanıdır. Cano ile evlenebilmesi için gerekli olan parayı kazanmak amacıyla Almanyaya gitmek ister. Hemşerisi Maho onu Almanya diye İstanbul'a getirir. Saf köylü delikanlısı şehirde tutunmak için uğraşır ama Maho tarafından sürekli kandırılır. Öyle ki Maho, ticari işleri için evlendiği karısını Bilo’nun yavuklusuyla aldatır. Cano'nun gözü paradadır. Anası da kızının zengin olduğu için Maho ile olan ilişkisini onaylar. Sonunda uyanan Bilo paralanınca kız ve ailesi Bilo'nun peşine düşmüştür ama Bilo, Maho'nun karısıyla evlenecektir.

Dinamik Bir Güldürü:
Türk sinemasının son döneminde birden ortaya çıkan bir tür var: Toplumsal taşlama türü... Yeni çıkan bir tür değil gerçi... Ama son aylarda özellikle dikkati çeki-yor. Bunun bir nedeni, seyircinin komedi filmlerine ve özellikle belli bazı güldürü sanatçılarına gösterdiği büyük ilgi... Böylece bu sanatçıların varlığından yararlanarak bazı romanları filme aktarmak, bazı önemli konulara değinmek, bazı mesajları seyirciye iletmek olanağı araştırılıyor. "Devlet Kuşu", "Zübük", yasaklanan "Talihli Amele"den sonra, "Banker Bilo"da bu tür filmlerden... İlk ikisinin Kemal Sunal'a dayalı olmasına karşılık, son ikisi, son dönemin ilgi çeken güldürü oyuncusu İlyas Salman'a dayalı olarak düşünülmüş ve çekilmiş...

"Banker Bilo", iki köylü arkadaşın serüvenini anlatıyor. Bilo ne denli saf, temiz birköy delikanlısı ise, hemşerisi Maho da o denli hinoğlu hindir. Maho, önce hemşerilerini Almanya'ya götürüyorum diye kandırıp dağ bayır gezdirdikten sonra getirip İstanbul'un göbeğine bırakıyor... Sonra raslantının yine çıkardığı Bilo'yu usanmadan ve sonuna dek sömürüyor: Önce onu sözüm ona "ortak" etliği bayilik işinde istif ettiği kaçak mallar basılınca, suçu Bilo'ya yüklüyor ve onun yıllarca "içerde" kalmasına neden oluyor. Bilo hapisten çıktığında, Maho kurduğu şirketleri holdinge dönüştürmüş ve köşeyi çoktan dönmüştür. Oturduğu apartmana kapıcı diye aldığı Bilo'nun eski yavuklusuyla da işi pişirmiştir. Maho, bu kez de saf Bilo'yu onunla buluşmalarında alet olarak kullanır. Ama "yumuşak atın çiftesi pek olur" hesabınca saf ve temiz köy çocuğu Bilo, sonunda öyle bir uyanacaktır ki, Maho'nun işi tamam olacaktır.

"Banker Bilo", dinamik, akıcı bir senaryonun hızlı, aksamayan bir anlatımla perdeye getirildiği sevimli bir güldürü...

Toplumumuzda iş hayatındaki kolay ve çabuk yükselmelere, üç kağıtçılığa dayalı köşeyi dönmelere de belli bir eleştiri getiriyor. Ama film, asıl gücünü kuşkusuz oyuncularından alıyor. Çünkü, konu gereği, bir "oyuncu filmi" bu... İlyas Salman ve Şener Şen'in ustalıkla, inandırıcılıkla çizdikleri Bilo ve Maho tipleri, filmin bel kemiğini oluşturuyor. İki oyuncu da, dört dörtlük bir "aktör gösterisi" sunuyor ve filmin rahatça izlenmesinde asıl etken oluyorlar... “Atilla Dorsay,” 12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 108 ”


BAĞRIYANIK ÖMER (1980)


Yönetmen: Yücel Uçanoğlu
Senaryo: Osman F.Seden
Görüntü Yönetmeni: Abdullah Gürek
Yapım: Yaşam Film / Gazanfer Dirlik

Set Ekibi: Yılmaz Şengelli, Hacı Fidan, Aziz Kıskanç, Işık Ekibi: Kahraman Kongur, Metin Devrim, Kamera Asis-tanı: Ümit Ardabak, Asistan Yönetmen: Ali Kıvıorcık, Ses Mühjendisi: Erkan Esenboğa, Renk Uzmanı: Ha-yati Akbulut, Zafer Akbulut, Kurgu : İsmail kalkan, Negatif Kurgu: Nevzat Dişiaçık, (Yeni Stüdyoda seslendiril-miş, Helmut Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Müslüm Gürses, Oya Aydoğan, Güneş Işık, Baki Tamer, Ali Şen, Yılmaz Kurt, Mehmet Samsa

Konu: Sevdiği kıza tecavüz eden ağanın oğlunu öldürerek intikamını alan ada-manın öyküsü

AZGIN BAKİRELER (1980)


 Senaryo ve Yönetmen: Semih Servidal
Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan
Yapım: Yaşam Film/Gazanfer Dirlik

Oyuncular: Dilber Ay, Zerrin Egeliler, Enita Enderson, Seda Sevinç, Cesur Barut, Sema Nurdan, Gül Sevil, Nilgün Ceylan, Nizam Ergüden

Konu: Gazete ilanlarından iş ararken, randevu evlerine düşen genç kızların erotik öyküsü.

AYRILIK KOLAY DEĞİL (1980)




Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Tanju Gürsu
Foto Direktörü: Çetin Tunca
Film Müzikleri: Türküola
Yapım: Kuzey Film/Tanju Gürsu, Seyfettin Özkasap

Kamera Asistanı: Hüseyin Çakıroğlu, Asistan Rejisör: Engin Temizer, Set Amiri: Sonay Kanat, Seslendiren: Erkan Esenboğa, Montaj-Senkron: Mevlut Koçak, Set Asistanları: Ekrem Çınaroğlu, Taci Erşen, Prodüksiyon Asistanı: Bedri Uğur, Işık Şefi: Aslan Yıldız, Prodüksiyon Amiri: Selahattin Koca, (Yeni Lale Stüdyosunda hazırlanmış-tır).

Oyuncular: İbrahin Tatlıses, Perihan Savaş, Neriman Köksal, Hayati Hamzaoğlu, Gül Vergon, Hüseyin Peyda, Eray Özbal, Aliye Rona, Hasan Çelik, Mesut Sürmeli,

Konu: Ünlü bir şarkıcı olan bir zamanların çiftlik işçisiyle, birlikte büyüdükleri ağa kızının aşk öyküsü.

AKREP (1980)




Yönetmen: Yılmaz Atademir
Senaryo: İhsan Yüce
Görüntü Yönetmeni: Rafet Şiriner
Yapım: Bizim Film/Behçet Nacar

Oyuncular: Behçet Nacar, Ayfer Özcan, Oya Başak, Gül Endam, Arap Celal, Süheyl Eğriboz, Saadettin Durak, Kerem Can, Eşref Durak, Kemal Bozboğa. Giray Alpan, Fahri Aktürk,

Konu: Suçsuzluğunu kanıtlamak için soygunu yapanın peşine düşen br adamın macera öyküsü.

AKILLI DELİLER (1980)



Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
Senaryo: Ahmet Üstel
Görüntü Yönetmeni: Orhan Kapkı
Yapım: Yavuz Film/Yavuz Işıklar

Oyuncular: Yalçın ve Zeki (Uğur Böcekleri), Suna Yıldızoğlu, Romalı Perihan, İbrahim Şirin, Mete Sezer, Cevat Kurtuluş, Defne Yalnız

Konu: Gangsterlerin sakladığı defineyi bulan iki salak ve bir kadının hikayesi.


YUVASIZ KUŞLAR (1979)



Yönetmen: Natuk Baytan
Senaryo : Erdoğan Tünaş
Kamera: Rafet Şiriner
Yapım: Cem Film/Yahya Kılıç

Oyuncular: Ferdi Tayfur, Perihan Savaş, Aliye Rona, Macit Flordun, Reha Yurdakul, Yaşar Yağmur, Yasemin Abacı, Turgut Özatay,

KONU: Ferdi babasının hastalığından sonra evi geçindirmek için büyük bir özveriyle çalışmaktadır. Patronu ailesini dolandırarak, bitmek bilmez borç yükü altına sokmuştur. Genç adam tatilini geçirmek üzere bir sahil kasabasına gelen Tuğba ile karşılaşır. Aralarında bir duygusal yakınlaşma olur. Ancak bu kısa sürecek bir yaz aşkıdır. Ferdi babasının ölümünden sonra annesiyle birlikte İstanbul’a gider. Sesi ve şarkılarıyla keşfedildiğinde şöhret yolunda adım adım ilerler. Ve yaz aşkı Tuğba ile bir kez daha karşısına çıkar. Ancak genç kız onu tanımayınca adeta yıkılan Ferdi kapanmayan bir kalp yarasının da sahibi olur. Oysa Tuğba tatil dönüşü geçirdiği kazadan hafızasını kaybetmiştir.

YUSUF İLE KENAN (1979)


Yönetmen: Ömer Kavur
Senaryo: Onat Kutlar, Ömer Kavur
Görüntü Yönetmeni: Güneş Karabuda
Müzik: Nedim V. Otyam
Yapımcılar : Necip Sarıoğlu, Ömer Kavur

Ses Çeken: Erkan Esenboğa, Görüntü Kurgusu: Ömer Kavur, Eşleme: Veli Akbaşlı, Negatif Kurgu: Ozan Bıyıklı, Teknik Ekip: Mustafa Buvan, Nejat Buvan, İbrahim Kul, Mustafa Kıtır, Yönetmen Yardımcıları: Arif Erkuş, Salih Eser, Kameraman Yardımcısı: Serdar Servidal, Işıkı Düzenlemesi: Rıdvan Varol, Serhat Varol, Yapım Sorumlusu: Ercan Tosun, Yapım Denetçisi: Taner Öz, Gör.Yön.Yardımcısı: Erhan Güner, Özgün Müzik: Çağdaş Araştırma Grubu, (Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir.) Laboratuvar işlemleri sinema ve TV ensti-tüsünde yapılmıştır.

Oyuncular: Cem Davran, Yalçın Avşar, Hakan Tanfer, Şevket Avşar, Suna Sümer, Sadettin Erbil, Gülten Kaya, Engin, Gürsen, Mahmut Gökgöz, Tamer Çeliker, Adnan Karabacak, İsmail Yüksel, Ehat Alinçe, Hakkı Kıvanç, Ahmet Erkuş

Konu: Türkiye’de başıboş bırakılmış çocukların dünyasına giren, hümanist bir bakış açısıyla ilişkilerini sapmalarını gerçeklere dayanarak veren ciddi bir çalışma Tümüyle amatör çocuk oyuncuların oluşturduğu bir film. Kan davası sonucu babaları öldürüldükten sonra İstanbul’a göç eden iki kardeşin büyük kentteki öyküsü. Yusuf kötü arkadaşlarının teşvikiyle hırsızlığa başlar. Otomobillerden radyo ve teyp çalıp satar. Kenan ise kirli işlere karşıdır. Sonuç; Yusuf hapse girecek, Kenan bir torna atölyesinde çırak olarak namuslu bir yaşamı tercih edecektir.

Ödül:

Milano Film Fuarı’nda “Büyük Ödül” 1980

* Altın Portakal tarihinde ardı ardına yaşanan iki karanlık sayfa aydınlanıyor.

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali (2011), geçmişindeki bir burukluğu gidermek için tarihi bir karar aldı. 1979 yılında sansüre karşı tepki, 1980’de 12 Eylül askeri darbesi nedeniyle yapılamayan film yarışmaları bu yıl yapıldı .

Yıl 1979: Sansür Kurulu’nun yarışmaya katılan Yavuz Pağda’nın yönettiği Yolcular, Yavuz Özkan’ın yönettiği Demiryol ve Ömer Kavur’un yönettiği Yusuf ile Kenan filmlerini yasaklayıp, bazı bölümleri kesmek istemesi üzerine tüm yapımcı ve yönetmenler şenlikten çekilme kararı aldı. Jüri üyeleri “Tüm filmleri değerlendirme olanağı bulamadığımızdan, uzun metrajlı filmler dalında yapılan yarışmaya katılan yapıtları değerlendirmeme kararını oy birliği ile aldık” şeklinde açıklama yaparak durumu protesto ettiler. Sansüre karşı bir duruş sergileyen festival yönetimi, 16. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni iptal etmiştir.

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, geçmişindeki bir burukluğu gidermek için tarihi bir karar aldı. 1979 yılında sansüre karşı tepki, 1980’de 12 Eylül askeri darbesi nedeniyle yapılamayan film yarışmalarını 2011 yılında yaptı Yusuf ile Kenan Filmi 32 yıl sonra yapılan değerlendirme sonunda En İyi Film Ödülü aldı.

* Ömer Kavur “Yatık Emine”deki başarı çizgisine ulaşamamış bence. Gerçi zaman zaman sanatçı kuşkusunun sıcaklığını, düşündürücülüğünü görüyorsunuz, ama sonra birde bakıyorsunuz birçok kişinin sık sık söylediğini o da yineleyiveriyor. Yalnız, her şeye kar-şın, “Yusuf ile Kenan”da Ömer Kavur, Türk sinemasında pek sık bulamayacağımız tatlar getirmesini bilmiş, gerek fotoğraf düzenlemesi, gerek kurgusu, gerekse film müziği ve kamera kullanımı açısından, filmin kişiliği olan üstün bir teknik yapısı var. (Ceylan Tamer - Milliyet Sanat Dergisi, Sayı: 2, 2 Mart 1980)

* Filmin ilk dikkati çeken yönü, tek tek çok başarılı renkli görüntüler taşımasına karşı sinema dilindeki genel tutukluğu, durgunluğu. “Yatık Emine”de kendi içinde tutarlı, takıcı, rahat bir anlatım tutturan Kavur, bu kez aynı yönetim başarısına ulaşmamış. On yıldır İsveç’te yaşayan görüntü yönetmeni Güneş Karabuda, İstanbul’un Galata rıhtımının ara sokaklarından nefis renkli resimler çıkarmış. “Yusuf ile Kenan”ın görüntüleri çok iyi bir ışık gölge düzenine sahip, pırıl pırıl, çarpıcı görüntüler, Ama: aynı başarıyı filmin genel ritminde bulmak zor. Baş roldeki iki küçük oyuncunun acemilikten gelen tutuk oyunları, besbelli yönetmen Kavur’u da etkilemiş. İnsan, çocuk dünyasını ele alan bir filmden coşkulu, dinamik, soluk soluğa bir anlatım bekliyor oysa. (Nezih Coş – Aydınlık 8 Mart 1980)

* Ömer Kavur'un beklenen filmi "Yusuf ile Kenan", çeşitli özel gösterilerde sunulduktan sonra mevsim sonunun güzel bir sürprizi olarak sinemalarda gösteriliyor. Hemen söyleyelim, bazı kusurlarına, eksiklerine karşın yılın en Önemli birkaç Türk filminden biri bu ve sinemaya gönül vermiş herkesçe görülmesi gerekir…

Kenan ise, daha küçük olmasına karşın, daha ağırbaşlı, daha sağduyuludur. Ağabey gibi kısa yoldun para kazanmak için yasadışı yollara sapmayacak, bir küçük arkadaşını izleyerek bir işe gitmeyi, emeğiyle kazanmayı deneyecektir. Ancak iki kardeş, kendi yollarını çizerken bir dizi İnsan yaşamıyla, bir dizi dramla karşılaşırlar... Annesi fahişe olan küçücük Böcek, öyküye (ve filme) varlığıyla benzersiz bir insan sıcaklığı getirdikten sonra işsiz-güçsüz çocuklardan biri tarafından bir anlık öfke uğrunda vuruluverir,,. Tüm bu yaşam kavgası sırasında bile çocukluk yine yaşanır: Yoksulluğun en koyusu içine yerleştirilen küçük oyunlar, bir sıcak öğleden sonrasında kırlara açılarak kuş avlama.,. Gerçek anlamları, trajik boyutları kavranma-dan, en doğal biçimiyle yaşanan acı olaylar, iki kardeşi tamı tamına yaşan-mamış bir çocukluktan olgunluğa, erişkenliğe erkenden geçmeğe zorlayacaktır.

Yusuf ile Kenan" toplumumuzun çok önemli sorunlarından birine değiniyor: Çocuk sorunu... Çocuk sorunu toplumun diğer sorunlarından soyutlanabilecek tek başına bir sorun değil kuşkusuz. Tersine, toplumun belki de en önemli sorunu: Çocuklar bu toplumun yarını, geleceği çünkü. Bugün için arlık var olmayan umutlar, yarınlarda onlara bağlanıyor. Ama toplum her alanda olduğu gibi bu alanda da ilgisiz, sessiz ve sorumsuz...

Bu konuya değinen her çabayı bir ön saygıyla karşılamak gerekir, "Yusuf ile Kenan" bu ön saygıyı hak ediyor üstelik, çünkü bir girişimin ötesine geçip yetkin, tutarlı bir sanat yapılı olabiliyor. Onat Kutlar'ın senaryosu, Güneş Karabuda'nın çok güzel kamera çalışması, Ömer Kavur'un sinemamızdaki abartma ve melodramatize etme geleneklerinden sıyrılan ölçülü anlatımı, filme belli bir değer kazandırıyor, Diğer yandan filmin ele aldığı konuyu gerek temel, gerekse sonuç açısından incelemesi de önemli. Gerçekten de film, bir "çocuk sefaleti edebiyatı" düzeyinde kalmıyor, ele aldığı durumun kökenlerini de, olası sonuçlarım da belirtiyor. Bu sonuçlardan biri ve de en güçlüsü, bu çocuklardan ülkede yaygınlaşan terör odaklarının yararlanması, bunları ellerine silah vererek daha yetişkinliğe erişmeden azılı katiller haline getirmesidir. Türkiye'de olan da bu değil mi?

"Yusuf ile Kenan'ın eksiklerine gelince, filmde belli bir gerilimin var olmaması, özellikle sokakta geçen sahnelerin fazla "mizansen" kokması ve gerçek bir canlılığa ulaşılamaması, çocuk oyunculardan tam İstenen sonucun alınamamış olması gibi kusurlar göze çarpıyor. Bir de o "burjuva evindeki sahne bir türlü kotarılamamış yapay, yama bir bölüm gibi kalıyor. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

* 1979 yılında, CHP'nin iktidarda olduğu bir dönemde sansürün kökünden kaldırılması vaat edilmişti. Oysa sansür yasası kimi değişikliklere karşın eskisinden farksız işlevini sürdürmeye devam etti. O dönemde sansür kurulu tarafından yasaklanan filmlerden biri de Ömer Kavur'un "Yusuf ile Kenan" adlı filmiydi.

Aynı yıl 16. Antalya Film Festivali yürütme kurulu, festivale katılan bazı filmlere uygulanan sansür konusunu görmüş ve sanatın her dalında uygulanan sansüre karşı olduğunu, yayınlamış oldukları bildiride dile getirmişti.

Seçici kurul üyeleri ise, yasaklı filmlerin de festivale katılabilmesi için Başbakan Bülent Ecevit' e telgraf çekerek, jüri gösterilerinin ertelendiğini ve ivedi önlemler alınmasını istemişlerdi. Telgrafta şöyle deniliyordu:

"Sizin de sinemadan kalkması için 1960 yılından beri mecliste savaşını verdiğiniz ön denetim mekanizması Antalya Film Festivali'ne katılacak filmlerden birine el koymuş, ön denetime girmeyen filmlerin ise seçici kurul tarafından görülmesini engellemiştir. Bu durum, düşünce ve sanat özgürlüğüne karşı bir tutumun, sizin iktidarınız zamanında sürdüğünü belirlemesi bakımından genel anlamda çok üzücüdür. Ayrıca bu davranış, ulusal ve uluslararası basın tarafından dikkatle izlenen Antalya Film Festivali'nin yapılmasını da tehlikeye sokmuştur. Biz seçiciler kurulu olarak, Türkiye genelinde ve Antalya özelinde ortaya çıkan bu çok üzücü durumu sizin düzelteceğinize inanıyoruz.

Bu inançla olaya el koymanızı, festivale katılan tüm filmlerin ön denetimden geçmeseler bile, bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi hiç olmazsa yalnız seçiciler kurulu tarafından izlenmelerinin sağlan-masını ve ön denetim kurulunca el konu-lan filmin izlenmek üzere geri verilmesini diliyoruz."

Ne var ki bu isteklerine olumlu bir yanıt alamamışlardır, üstelik, ön denetim kurulu katılan kimi filmleri yasaklayıp, bazı bölümleri de makaslamak istemişti. Bunun üzerine festivale katılan tüm yapımcılar filmlerini yarışmadan çekmiş ve 16. Antalya Film Festivali iptal edilmişti. “Artun Yeres, “Sakıncalı 100 Film” syf, 251”

YUDUM YUDUM SEV (1979)


Yönetmen: Naki Yurter
Senaryo: Recep Filiz
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Gaye Film/Erdoğan Tilav

Oyuncular: Dilber Ay, Ergun Akerman, Yılmaz Şahin, Emel Canser, Harika Öncü, Perizat, Çetin Başaran

Konu: Birbirlerinden kuşkulanan karı-kocanın öyküsü.

YOSMA (1979)





Senaryo ve Yönetmen: Ülkü Erakalın
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Birlik Film / Müfit İlkiz

Oyuncular: Cesur Barut, Zerrin Egeliler, Funda Gürkan, Nuran Fidan, Tevfik Atakan

Konu: Bir kanun kaçağı adam ile iki hayat kadınının hikayesi.