Powered By Blogger

6 Mart 2020 Cuma

DEVLET KUŞU ([1]) (1980)


Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Memduh Ün, Orhan Aksoy
Konuşmalar (Diyalog): Bülent Oran
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Yapım : Uğur Film/Memduh Ün

Reji Asistanı: Hasan Tulgar, Kamera Asistanı: Cem Molvan, Montaj-Senkron: Mevlüt Koçak, Negatif Montaj: Turgut İnangiray, Laboratuvar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Set Ekibi: Necip Koçak, Ercan Akyıldırım, Murat Özlük, Mustafa Kıtır, Işık Ekibi: Ömer Ekmekçi, Recep Biçer, Gürcan Küçüker, Prodüksiyon Müdürü: Necdet Kökeş, Teknik Direktör: Zafer Par, (Yeni Lâle stüdyosunda renklendirilmiş ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Kemal Sunal (Mustafa), Serpil Çakmaklı (Aynur), Reha Yurdakul (Kahveci), Hüseyin Kutman (Zülfikar), Mehtap Ar (Hülya), Bülent Kayabaş (Sülo), Yadigâr Ejder (Murat), , Zehra Uçar (Nurten), Merih Fırat (Ayten), Şeref Çokşeker (Ferhunde), Nermin Özses, Muhteşem Durukan, Sabahat İzgü (Naime), Alpay İzer (Bakkal Remzi), Reşit Çildam (Murat), Remzi Ekmekçi, Süheyl Eğriboz, Niyazi Gökdere,

Konu: Devlet Kuşu, aşkı ile ailesinin zenginlik özlemi arasında kalan gecekondulu bir gencin hikayesi. Yakışıklı Avare Mustafa askerden sonra iş bulamamış, işsiz güçsüz arkadaşlarıyla Taşkasaplı'nın kahvesinde geçirmektedir günlerini. Komşu kızı Aynur'a aşıktır ama ona sunabilecek hiçbir şeyi yoktur. Evlerinin karşısındaki arsada, bir apartman inşaatına başlayan karaborsacı Zülfikar'ın çirkin kızı Hülya, gördüğü anda Mustafa'ya tutulmuştur. Bu öylesine bir tutkudur ki, Zülfikar, Mustafa'yı kızıyla evlenmeye zorlar....

Fakat gelişen olaylar Mustafa'nın bu kararını değiştirir ve sonunda gecekondu mahallesinden bir kızla evlenerek mutluluğunu devam ettirir. " Orhan Kemal’in aynı adlı romanından kaynaklanan “Devlet Kuşu”, sinemada senaryonun önemini vurgulayan güzel bir örnek. Ben zer bir konuyu işleyen nice Yeşilçam yapıtı izledik Devlet Kuşu”nda yansıyan sıcaklığa, insan sevgisine kaçı ulaşabilmişti? Bu, sağlam bir içeriğin her şeye karşın varlığını koruma, seyirciye direncinin bir sonucu olsa gerek. Yaşadığı çevreye, bu çevrenin insanlarına sevgi ile yaklaşan Orhan Kemal’in yapıtlarında yansıyan gerçeklik duygusu, bir ömür boyu süren gözlemlerin gözlemden de öte bir somun ekmek gibi paylaşılan bir yaşantının ürünü. işte “Devlet Kuşu seyirciyle bu denli yakın bir bağ kurabilmesinin sihirli bir formülü. Bir de madalyonun öte yüzü var. “Devlet Kuşu”nun içeriğinin yazarın yapıtında vermek istediği bale ilişkisi ne denli tutarlı? Yani romandan çıkan sonuç beyaz perdeye ne ölçüde yansıyor? Orhan Kemal’in bu güne dek pek çok yapıtı Yeşilçam’da filme alındı. Ama “Bereketli Topraklar Üzerinde” örneğine dek yazarın yapıtına saygı hep ikinci planda kaldı bana kalırsa, Yeşilçam’ın pek çok yazarımıza hiç yaklaşmazken Orhan Kemal’den böylesine yararlanmasının bir nedeni olsa gerek. 

Yeşilçam, ürettiği ideolojiye taban tabana zıt düşünceler taşıyan yazarın yarattığı dünyada kendi yapısına uygun bir şeyler bulmuş olmalı. Filmin olumlu yanını, Orhan Kemal’in insancıl dünyasını vermesindeki başarısını nasıl göz ardı edemezsek, seyirciye aktarılan dünya görüşüne de değinmeden geçmemeliyiz herhalde. Sınıf atlama özlemi içindeki bireylerin dünyalarını, sahip oldukları değerleri anlatan Orhan Kemal’in, bu değerleri “savunduğunu” ileri sürmek pek akıl karı olmasa gerek. Orhan Kemal gibi yapıtlarını gerçeğin verimli topraklarında yaratan bir yazar, kendi değerlerine sıkı sıkıya sarılmış, zenginlerin dünyalarına bir türlü ısınamayan bu insanları anlamaya çalışacak, onlara sevgiyle yaklaşacak elbet. Ama Orhan Kemal’in anlattığı gerçekler içerdiği tüm olumsuz öğelere karşın geriye dönük bir yapının değil, geleceğe açık bir yapının yansımasıdır. Kapitalist sınıfın yoz değerlerini elinin tersiyle iterken, nara atıp, kravat takmamayı başlıca meziyet belleyen lünpen kültürü’ nü, kendine has naif değerler taşıyan bir sosyolojik olguyu yansıtmak gerçekçi bir yazarın sinemacının görevidir her şeyden önce. Ama yazarın temel düşüncelerini, geliş-meyi muştulayan öğeleri bir yana iterek, öyküsü anlatılan kesimin feodal değerleriyle seyircinin özdeşleşmesi sağlanmaya çalışıldığında ortaya ilginç bir bileşim çıkıyor. Toplumsal gerçekçiliği savunan bir yazarın yapıtından yola çıkılarak geniş seyirci yığınlarına mal olmuş lünpen değerlerin savunucusu yapılı-yor. Olsa olsa tecimsel nedenlerle açık-lanabilir,Bir de böyle bir çelişki. Bir de, söylemeye dilim varmıyor ama, yönetmen de aynı değerleri mi savunuyor yoksa? 

Özellikle rol dağılımındaki ve oynanış bütünlüğündeki başarının ve yönetmenin rahat, anlatımının da katkısı ile seyirciyi kavrayan “Devlet Kuşu”nda Memduh Ün, Orhan Kemal’in ı yapıtlarını yorumlayan Yeşilçam yönetmenlerinin ortak yanılgısını paylaşmakla kalmıyor, daha önce yönettiği romanın ilk uyarlamasında da (Avare Mustafa) yansı-yan ideolojiyi karbon kağıdı ile peliküle geçiriyor. “Vecdi Sayar, “Milliyet Sanat Dergisi, 12-15 Kasıım 1980, syf:44””

"Devlet Kuşu", üzerinde yargıya varması zor bir film... Orhan Kemal'in romanı değil bu, tam olarak... Bir Kemal Sunal filmi yapma uğruna romanın kendine özgü sıcacık gerçekliğinden, gözlem gücünden bazı şeyler söz verilmiş.... Söz gelimi Kemal Sunal’ın artık ayrılmaz parçası olan argo sözlerin, bol küfrün, yalan yanlış ve birbirine karıştırılarak söylenen atasözlerinin "Devlet Kuşu"nda işi ne? Ama diğer yandan, kuşkusuz Kemal Sunarın en iyi filmlerinden biri bu... Ne denli değişime uğratılsa da, Şaban rollerinden biraz değişik bir yönde, daha aklı basında, daha kişilik sahibi bir halk çocuğunu oynuyor: İs-tenci daha bir güçlü, ipler biraz daha elinde... Sonunda bu filmi hoşgörüyle sevgiyle karşılama gerekir belki de: Sinemamızın bugünkü koşulları içinde, şarkı türkü filmlerinden ve de birkaç güldürü ustasının filmlerinden başka hiç bir şey yapılamıyorsa, bir Orhan Kemal romanının uyarlanabilmesi için bunun bir "Kemal Sunal film" olmasından başka çare yoksa, "Devlet Kuşu'nu bu tür bir uyarlama için "asgari koşullarını yerine getirmiş, işlevine sahip çıkan, Orhan Kemal'in temci bildirisini doğru olarak veren bir film sayabiliriz. Memduh Ün'ün anlatımında da, özellikle son bölümlerde, yıllar öncesinin "Üç Arkadaşına benzer bir insancıllığa yaklaşabildiği söylenebilir sanırım.. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”


[1] Orhan Kemal’in aynı isimli romanında n Lütfü Ö. Akad’ın senaryosuyla Memduh Ün’ün rejisinden 1961 yılında Avare Mustafa adıyla 1961 yılında çekilmiştir


DESTAN (1980)





Yönetmen: A. Remzi Jöntürk
Senaryo: Mehmet Aydın
Kamera: Orhan Kapkı
Yapım: Işıklar Film/Yavuz Işıklar

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Hakan Balamir, Melike Zobu, Kazım Kartal, Behiye Eraksoy, Polat Aydın,

Konu: Cüneyt kiralık katildir. Fakat insanlara, tabiata ve çevresine daima sevecen bakmaktadır. Onun bu karakteri işiyle ters bir durumdur. Bu yüzden de bir gün öldürülecektir.


ÇİLE TARLASI (1980)




Yönetmen: Remzi A. Jöntürk
Senaryo: Ali Fuat Kalkan
Filmi Çeken: Kaya Ererez
Kurgu: Necdet Tok
Yapım: Gökçen Film / Mahmut Hekimoğlu

Seslendirme: Türk Haberler Ajansı, Negatif Montaj: Nevzat Dişiaçık, Senkron-Montaj: Arif Özalp,

Oyuncular: Osman Sezgin, Mahmut Hekimoğlu, Oya Aydoğan, Kadir Savun, Atilla Ergün, Arzu Ece, Polat Aydın, Ateş Osman, Ruhi Bayrak, Şeref Çokşeker, Ayfer İdin, Polat Aydın J.

Konu: Aynı kızı seven ve bu yüzden araları bozulan iki köy ağasının aşk öyküsü.


ÇİLE (1980)


Yönetmen: A. Remzi Jöntürk
Senaryo: Mehmet Aydın
Görüntü Yönetmeni: Kenan Kurt
Kamera: Recep Biçer
Yapım: Kalkavan Film/Deniz Kalkavan

Yardımcı Yönetmen: Nurettin İrişen, Renk uzmanı: Tümay Rızai, Işık: Rıdvan Varol, Laboratuvar: Şems Toksöz, Armağan Köksal, Senkron: Mustafa Kani, Negatif Montaj, Selahattin Kılıççeken, (Ar Film stüdyosunda hazırlanmış ve renklendirilmiştir),

Oyuncular: İbrahim Tatlıses, Perihan Savaş, Hüseyin Peyda, Sami Hazinses, Levent Çakır, Selma Sonat, Şeref Çokşeker, Ateş Osman, Baykal Kent, Süheyl Eğriboz, Ekrem Ateş, Oflaz Onur, Barış Aydın, Arzu Ece, Ahmet Gezgin, Deniz Dümer, Celil Keser, Mucize Özonuk,

Konu: İbo, şoförlük yaparak hayatını kazanırken, kardeşlerine de bakar. Sevdiği kızla tam evleneceği sırada, doktor çıkacak olan kardeşinin işlediği bir suçu üzerine alır. Dört sene hapis yatar. Ceza-evinden çıktığında annesinin öldüğünü, suçunu üzerine aldığı kardeşinin de nişanlısına tecavüz ettiğini öğrenir. İbo, nişanlısının şerefini kurtarmak için, kardeşi ile evlendirir, kendisi de verem olur ve ölür.

ÇİLE (1980)

Senaryo ve Yönetmen: Engin Temizer
Kamera: Erhan Canan
Yapım: Özlem-Güler Film

Oyuncular: Kazım Kartal, Oya Başak, Gonca Gül, Neval Seval, Dilek Yanar, Sema Deniz, Gül Sevil

ÇIRPINIŞ (1980)


Senaryo ve Yönetmen: Samim Utku
Kamera: Salih Dikişçi
Yapım: Tufan Film/Samim Utku

 Oyuncular: Zerrin Doğan, Hakan Özer, Orhan Aklan, Yüksel Gözen, Erdinç Akbaş Lisa

Konu: Melis kocası ile mutlu olan süren sosyetik ve güzel bir kadındır. Sürekli olarak telefon ile rahatsız edilmeye başlar. telefon sapığı konuşmamakta sadece nefes almaktadır. Bu durumdan sıkılmaya başlayan Melis, bir gün sapığından bir not alır.

CEREN (1980)





Yönetmen: Oksal Pekmezoğlu
Senaryo: Sevim Tosunoğlu
Kamera: Erdoğan Engin
Yapım: Hayat Film / Şevki Tosunoğlu

Oyuncular: Hülya Süer, Bulut Aras, Yılmaz Köksal, Erol Taş, Orhan Aklan, Sevim Tosunoğlu, Adnan Mersinli, Yusuf Sezgin,

Konu: Toprak ağasının kızı Ceren ile, çiftlikte çalışan genç mühendisin aşk ilişkileri.

CAN KORKUSU (1980)






Senaryo ve Yönetmen: Hidayet Pelit
Kamera: Soner Saygılı
Yapım: Pelit Film/Hidayet Pelit

Oyuncular: Engin Aksu, Canan Ceylan, Hidayet Pelit, Fehmi Gülay, Feryal Feray, Süheyla Artun, Ayhan Kızılgedik, Halil Derya, Mesut Sürmeli, Adem Bayraktar, Aslı Han, Hüseyin Zan, Süheyl Eğriboz, Çetin Başaran

Konu: Kötü yola düşürülen bir kızla serseri delikanlının öyküsü.

BOYNU BÜKÜK (1980)





Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Çetin Gürtop
Yapım: Kuzey Film/Seyfettin Özkasap, Tanju Gürsu

Oyuncular: Ferdi Tayfur, Canan Perver, Tahju Gürsu, Reha Yurdakul, Tuncer Necmioğlu, Suzan Avcı, Alev Özgün, Eray Özbal, Gül Vargon

Konu: Önce iftiraya uğrayan ve yıllarca hapis yatan, sonra da ünlü bir şarkıcı olan bir kamyon şoförünün öyküsü.

3 Mart 2020 Salı

BİZE KOCA GEREK (1980)






Senaryo ve Yönetmen: Semih Servidal
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Önder Film/Çetin Dağdelen

Montaj: Recep Pala, Işık: Mehmet Çakar, Kaya Ören Stüdyolarında hazırlanmıştır

Oyuncular: Seda Sevinç, Cesur Barut, Sema urdan, Gül Sevil, Nizam Ergüden , Gonca Gülüm Baki Tamer, Mehmet Ezici, Zafir Sebah,

Konu: Taşradan gelen bir gencin, hayat kadınlarıyla olan ilişkileri

BİTMEYEN AZAP (1980)





Yönetmen: Oğuz Gözen
Senaryo: Nadire Zeybel (Yaşar Koçer’in hikayesinden)
Kamera: Mükremin Şumlu
Yapım: Evren Film / Funda Gürkan

Oyuncular: Erol Büyükburç, Funda Gürkan, Emel Büyükburç, Mustafa Dik, Hasan Yıldız, Server Türk, Cemal Orhan, Nevin Ekin, Nejat Gürçen, Yılmaz Kurt, Ali Demir, Cemal Orman

Konu: Gangster ve yankesici olan iki kardeşin maceraları.


BİR GÜNÜN HİKAYESİ (1980)


Yönetmen: Sinan Çetin
Senaryo Mehmet Günsur, Sinan Çetin
Kamera Ertunç Şenkay
Yapım: Belge Film/Sabahattin Çetin Özgün

Müzik: Cem Usal, Jenerik: Eyüp Görgüler, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Seslendirme Yönetmeni: Mustafa Alabora, Montaj ve Senkron: Mevlut Koçak, Yönetmen Asistanları: Jan Brindizi, Salih Kalafatoğlu, Set Teknisyenleri: Vumali Cingü, Ömer Babu, Mecit Polatkıran, Kamera Solak, Asistanları: Hüseyin Arlı, Mehmet, Yapım Asistanları: Nermin Ünsal, Mürşit Çetin, Haluzin, (Yeni Lâle Film Stüdyosunda seslendirilmiş ve renklendirilmiştir )

Oyuncular: Nizamettin Ariç, Fikret Hakan, Nur Sürer, Şerif Sezer, Erdoğan Akduman, Erdinç Bora, Ali Fuat Onan, İhsan Tebret, Aslan Ariç, Nail Çetin, Mustafa Buğan

Konu: Bir maden ocağında çalışan Mustafa (Fikret Hakan), göçük altında kalan ağabeyinin karısı Emine (Şerif Sezer) ile, o yörenin töreleri gereğince evlenmek zorunda kalır. Ama Mustafa'nın asıl sevdiği, ağabeyinin karısının kardeşi Zeynep'tir (Nur Sürer). Zeynep ise Mustafa'yı hâlâ sev-mektedir. Mustafa, bu zorunlu evliliğin getirdiği acıdan biraz ohun kurtulabilmek için eski sözlüsü Zeynep'i Nizam'la (Nizamettin Ariç) evlendirmeye karar verir. Nizam, Mustafa'nın kendine en yakın bulduğu arkadaşıdır. Ve Mustafa, parasal sorunları nedeniyle patronları ile aralarında sürtüşme olan maden ocağı işçilerini toplayıp düğüne getirir. Çalışma yerinde işler aksayınca maden ocağı sahibi, bu kez kiralık katiller tutar. Düğünden dönen işçilerin üzerine ataş açtırır. Mustafa can verir. Zeynep, Mustafa'nın arzusu üzerine zorunlu bir evlilik yaptığı Nizam'la ne kadar istemese de yeni bir hayata başlayacaktır.”Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü cilt2”, syf.132”

ÖDÜL
Hyeres Genç Sinema Festivali'nde 12-19 Eylül 1982) (Fransa)
► Halk Jürisi Büyük Ödülü
19. Antalya Ulusal Altın Portakal Film Festivali’nde
► Nur Sürer, "En Başarılı Kadın Oyuncu" ödülü aldı.

* Filmin malzemesini aşan birkaç konunun varlığı ve geri dönüşlerin çokluğu yönetmenin söylemek istediklerini bir yan-dan anlaşılmaz yaparken, Öbür yandan da ne yazık ki etkisiz hale getirmiş. Ama tüm bu olumsuz yanlarına rağmen, Çetin'in ilk yönetmenlik sınavını verdiği "Bir Günün Hikâyesi"nde, sinema-mız için yenilik sayılabilecek soluklu öğelere rastlamak mümkün. Çetin, abartıya kaçmadan yalın bir şekilde anlattığı insan ilişkilerini, şaşılası bir ayrıntı zenginliği içinde sunmanın üstesinden gelebil-miştir. (Burçak Evren, Milliyet, 21 Ocak 1983)

* Üç yıl sonra özgürlüğüne kavuşan film” Sinan Çetin'in çevrilişi nerdeyse üç yıla yaklaşan ilk filmi "Sabah", ismi "Bir Günün Hikâyesi"ne dönüşmüş olarak sonunda sinemalarda gösteriliyor. Film, gerçekten de bir gün içinde geçiyor. Ama bol bol kullanılan geriye dönüşler, bize öyküyü ve kişileri daha geniş bir zaman süresi içinde sunmuyor da değil. Maden işçisi Mustafa (Fikret Hakan), ağabeyi İsmail'in karısının kardeşi Zeynep'le (Nur Sürer) sevişmektedir. Ancak İsmail'in bir kazada ölmesi üzerine, töre gereği, onun dul karısıyla (Şerif Sezer) evlenmek zorunda kalır. Zeynep'i de, maden arkadaşı, bir göçükte hayatını kur-tarmış olan Nizam Ali'ye (Nizamettin Ariç) nişanlar... Düğün günü, işçilere ayrılma izni vermeyen (ve bir-iki sahnede gerçek emekçi çıkarlarına sırt çevirmiş bir "sarı sendika" mensupları oldukları duyumsatılan) yöneticiler, dönüşte, kamyonu kurşunlatır ve dört işçinin haya-tına son verirler, vs.
"Bir Günün Hikâyesi", bir ilk filmin tüm kusurlarım ve bazı erdemlerini taşıyor. Filmin sansüre karşı verdiği uzun savaşım-da neleri, hangi sahneleri ve anlamları yitirdiğini bilmiyoruz kuşkusuz ve film, bir yandan her ilk filmin, hem de sansüre karşı direnmiş her filmin biz de uyandırdığı sempatiye de peşinen sahip... Ama filmin bu haliyle önemli bir sinema yapıtı sayılmasına da olanak yok. Sinan Çetin, filmin büyük bölümünde gerçekçilik yerine simgeciliği, stilizasyonu seçmiş. Kişiler hemen hiç konuşmuyor, konuşmanın yerini yakın planların daha belirgin kıldığı uzun bakışmalar alıyor... Filmin dörtlü "gönül hikâyesi" gerçi bir hayli net biçimde beliriyor, ama işçilerle ilgili bölüm için aynı şey söylenemez. Paralarını mı alamıyorlar, atamıyorlarsa niye alamıyorlar, düğüne gitmekten niye alıkonuyorlar, "sarı sendika"nın adam kurşunlatmaktaki amacı nedir?.. Tüm bunlar belirsiz olarak kalıyor. Kuşkusuz 12 Eylül öncesi işyerlerinde çeşitli politik nedenler ve karanlık amaçlarla, bu tür provokasyon eylemleri çok olmuştu, şimdilerin sinemasında bu olaylara değinmek, bunları sergilemek, göstermek de gerekir. Sinema, toplumun yakın geçmişteki yaralan, sorunları üstüne eğilip bunları deşme görevini de taşıyan bir çağdaş ve sorumlu sanatsa eğer... Ama "Bir Günün Hikâyesi"nin (bu haliyle) bu irdelemeyi gereğince yaptığını söylemek zor...

"Bir Günün Hikâyesi", hayatın karmaşıklığım, yoğunluğunu perdeye getiremeyen, üslupçu bir deneme olarak kalıyor bizce... Sinan Çetin'in sonraki filmlerinde bu düzeyi aştığını söylemek gerekir. Tüm oyuncuların, ama özellikle hemen her sahnede değişen yüz anlamıyla perdemize önemli bir kazanç olduğu söylenebilecek Nur Sürer'in başarısını da övmek isterim. (Atilla Dorsay, 12 Eylül Yılları ve Sinemamız” Syf,281)

* Sansürün öngördüğü kesinti ve eklen tilerle, bütünlüğü zedelenmiş, ne dediği belirsizleşmiş, ayakları havada bir "ilk film" olmuş çıkmış. Bir anlamda Sinan Çetin'den daha çok sansürün filmi denebilecek "Bir Günün Hikâyesi" tüm acemiliklerine karşın, konuşmalara gerek bırakmayan, ayrıntıları önemseyen, yakın planların ağır bastığı, simgci bir sinema dili kurma çabalarının belirginleştirdiği, eline kamerayı alan bir genç sinemacının, etkisiz ve yetersiz ilk film denemesi niteliğinde. (Sungu Çapan, Milliyet Sanat Dergisi, S.: 65, 1 Şu-bat 1983)


BİR GÜN O DA KADIN OLACAK (1980)


Senaryo ve Yönetmen: Semih Servidal
Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan
Yapım: Servidal Film/Semih Servidal

Oyuncular: Dilber Ay (Lale), Tevfik Atakan (Tevfik), Doğan Kamuran (Kemal), Oya Başak, Perizat (Türkan), Erol Şen (Otel müşterisi), Baki Tamer (Lalenin babası), Alpay Ziyal (Reşit), Remziye Fırtına, Nizam Ergüden, Sabahat İzgü

Konu: Evlenmeyi hayal ederken, batakhanelere düşen ve sonunda köyüne dönmek zorunda kalan bir kadının erotik öyküsü

BEYOĞLU ARKA SOKAKLAR (1980)






Yönetmen: Salih Dikişçi
Senaryo: Mehmet Güler
Kamera: Hüseyin Arlı
Yapım: Güler Film/Mehmet Güler

Oyuncular: Funda Gürkan, Hakan Özer, Yaşar Yağmur, Turgut Özatay, Filiz Ta-mer, Süheyl Eğriboz, Burcu, Renan Fosforoğlu, Alpay Ziyal, Salih Özaltın, Mehmet Ezici, Cem Eser


BEŞ PARASIZ ADAM (1980)





Senaryo ve Yönetmen: Foto Direktörü:
Kenan Kurt
Yapım: Emek Film/Nazmi Özer

Renk Uzmanı: Tümay Rızai, Yardımcıları: Şemsi Tokgöz, Armağan Kök-sal, Seslendiren: Erkan Esenboğa, Montaj: İsmail Kalkan, Senkron: Mustafa Kent, Negatif Montaj: Selahattin Kılıççeken, Set Teknisyenleri: Şeref Yılmaz, Aslan Gül, İbrahim Kul, Hacı Fidan, Işık Teknisyenleri: Hayrettin Kara, Recep Biçer, Işık Direktörü: Aslan Yıldız, Yardımcı Yönetmenler: Adem Ayral, Kâmil Renklidere, Prodüksiyon Amiri: Mustafa Doğan, Ar Film Stüdyosunda ha-zırlanmış,
Yeni Film stüdyosunda seslendirilmiştir.

Oyuncular: İlyas Salman, Ali Poyrazoğlu, Ali Şen, Sümer Tilmaç, Adile Naşit, Kadir Savun, Necla Soylu, Funda Gürçen, Sami Hazinses, Nejat Gürçen. Batuğ Özer (Küçük Yıldız), Erdinç Akbaş, Özcan Özgür,

Konu: Beş parası olmayan beş adamın türlü türlü macerası konu edilmekte.