Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Başar Sabuncu (İşgal
isimli kendi oyunundan)
Görüntü Yönetmeni: Çetin
Tunca
Yapım: Alfa Film/Atıf Yılmaz
Müzik: Mehmet Duru,
Seslendiren: Erkan Esenboğa, Yönetmen Yardımcıları: Jan Brindizi,
Leyla Özalp, Yapım Yönetmeni: Selahattin Koca, Yeni Stüdyoda
seslendirilmiştir
Oyuncular: İlyas Salman /Mehmet Ali), Hümeyra
(IMuhabir), Gökhan Mete, Metin Serezli, Zerrin Doğan, Ulvi Alacakaptan, İsmet
Ay, Mustafa Alabo-ra, Aliye Uzunatağan, Salih Kalyoncu, Feyzi Tuna, Erdal
Özyağcılar, Kamuran Yüce, Hüseyin Kutman, Yalçın Avşar, Gökhan Mete, Osman
Seden, Ekrem Dümer, Nail Çetin, Devrim Salman, Ömer Köylü, Aslan Kaçar, Hüseyin
Kaşif, Ahmet Çevik, Şeref Çokşeker,
KONU: "Talihli Amele", İstanbul'a
çalışmak üzere gelen ve tek isteği "duvarcı ustası olmak" olan kendi
halinde bir köylünün serüvenlerini anlatıyor. Bir hem serisinin yardımıyla bir
inşaatta çalınmaya başlıyor Mehmet Ali.. İşini özenle, kendini vererek yapıp
bir şeyler öğrenmeye çalışırken, bir bankanın reklâm kampanyası için tam
"halkı temsil ettiği gerekçesiyle seçiliveriyor ve birden günün adamı olup
çıkıyor, "Millet Bankası", bu saf köylüye çekilişten bir kat
çıktığını açıklıyor, Bir işçinin kendi yaptığı kata sahip olması kamuoyuna ilgi
çekici geliyor, Mehmet Ali'ye bir yardım kampanyasıdır başlıyor, katım bir
güzel döşüyorlar... Ancak bu işte bit yeniği olduğunu sezen bir gazete, bankada
hesabı bile olmadan kal sahibi edilen bu amelenin öyküsüne eğiliyor, işin bir
oyun olduğunu meydana çıkarıyor. Bu arada "toprak işleyenin, su kullanan,
ev yapanın" felsefesinin nerelere dek gidebileceğini sezen sermaye
çevreleri, bu kampanyayı durduruyorlar... Bankanın da, Mehmet Ali olayına
eğilen basının da bu çevrelere direnecek gücü elbette yok... Mehmel Ali, köyden
getirtilen karısı ve oğluyla elinden alınan, daha doğrusu hiçbir zaman
gerçekten sahip olmadığı katıdan çıkarılmak isteniyor. Her şey eski haline
dönmeli, düzen eskisi gibi sürmeli... Ama bu arada "duvarcı ustası
olmaktan gayri isteği yokken bir sürü kirli işe, pis numaraya karıştırılmış
olan bu temiz halk çocuğu, kabaran inadıyla isyan edecek ve herkese karşı
koyduktan sonra bozulan dengesi gereği, bir akıl hastanesine doğru yola
çıkacaktır.
*
“Talihli Amele Atıf Yılmaz'ın kendine özgü kıvrak uslubuyla anlatılmış, son
derece eğlenceli ama eğlendirirken düşündüren, üzen bir film. Yönetmenin
sinemamızda en usta temsilcisi olduğu bilinen bir türde, toplumsal güldürü
türünde bence en başarılı fimi...Toplum ve düşünce eleştirisi yamanın mutlaka
büyük laflar, sivri sözler gerektirmediğini, bir güldürüyle de insanları düşündürmenin
olanaklı olduğunu gösteriyor bize yönetmen. Filmin içerdiği, hafif bir gerçek
üstü dokunuşla canlanmış toplumsal eleştiri kıvamının, söz gelimi İtalyan
güldürüsünün en iyi örneklerine yaklaşan ve sinemamız için yenilik taşıyan bir
kıvam olduğunu da belirtmek isterim.“Atilla Dorsay “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”
* “Talihli Amele, görünüşle
bir komedi filmi havasını yaratmasına rağmen, aslında toplumsal eleştirinin
yanı sıra kaba hatlarıyla trajedinin tüm yöntemlerini içeren ilginç bir film.
İlginç diyoruz, gerçekten de filmde büyük laflar, allı çizilerek sivriltilmiş
sloganımsı diyaloglar yok. Yönelmen Yılmaz, özellikle böylesine bir yanılgıya
ve bayağılığa düşmemek için özen göstermiş. Her şey gerçek yaşam-da olduğu gibi
komediye yaslanmaktan gelen hafif bir abartı ve şematizm olmasına rağmen doğal
sayılabilecek bir sona götürülmüş. Özet olarak, kullanılan bir kişinin, daha
sonra, kişiliğinden çok, sınıfını temsil etmesinin tehlikeli boyutlara ulaşarak
bazı çevreleri rahatsız etmesi sonucu saf dışı bırakılmak istenmesi ve bu
istem karşısında karşıt ve duyman gibi görünen çevrelerin nasıl bir araya
gelerek çıkar birliği yapması vurgulanmış filmde. Filme konu olan sermaye
kesiminin bir parçası olarak, okurlarının saygısından çok, sermayenin vereceği
ödüne bel bağlamış basının iç yüzü, bundun daha güzel ve çarpıcı nasıl
sergilenebilirdi ki. Halta basınla ilgili bu eleştiri kapsamını daha da
genişletip bazı basın organlarının varlığının ülkemizde nelere bağlı olduğuna
kadar götürebiliriz.
*
“Talihli Amele, görünüşle bir komedi filmi havasını yaratmasına rağmen, aslında
toplumsal eleştirinin yanı sıra kaba hatlarıyla trajedinin tüm yöntemlerini
içeren ilginç bir film. İlginç diyoruz, gerçekten de filmde büyük laflar, allı
çizilerek sivriltilmiş sloganımsı diyaloglar yok. Yönelmen Yılmaz, özellikle
böylesine bir yanılgıya ve bayağılığa düşmemek için özen göstermiş. Her şey
gerçek yaşamda olduğu gibi komediye yaslanmaktan gelen hafif bir abartı ve
şematizm olmasına rağmen doğal sayılabilecek bir sona götürülmüş. Özet olarak,
kullanılan bir kişinin, daha sonra, kişiliğinden çok, sınıfını temsil etmesinin
tehlikeli boyutlara ulaşarak bazı çevreleri rahatsız etmesi sonucu saf dışı
bırakılmak istenmesi ve bu istem karşısında karşıt ve duyman gibi görünen çevrelerin
nasıl bir araya gelerek çıkar birliği yapması vurgulanmış filmde. Filme konu
olan sermaye kesiminin bir parçası olarak, okurlarının saygısından çok,
sermayenin vereceği ödüne bel bağlamış basının iç yüzü, bundun daha güzel ve
çarpıcı nasıl sergilenebilirdi ki. Halta basınla ilgili bu eleştiri kapsamını
daha da genişletip bazı basın organlarının varlığının ülkemizde nelere bağlı
olduğuna kadar götürebiliriz.
Filmde Mehmet Ali'nin
direnişini bir panayır eğlencesini izlermişçesine ilgisiz kalan çevre
sakinlerinin tavrıyla aynı inşaatta çalışan işçilerin kayıtsızlığı gibi olumsuz
öğeleri bir yana bırakırsak, sinemamız için bir aşama sayılabilecek başarılı
bir toplumsal eleştirinin gerçekleştirildiğini söyleyebiliriz. Sinemasal
olarak da, Yılmaz'ın usta anlatımı, titiz ve fonksiyo-nel görüntüleri, gevezelikten
ve özellikle argodan arınmış diyalogları dikkatimizi çeken, ustaca kullanılmış
gerçek sinema verileri. Kısacası Talihli Amele bu türde zaman zaman çizgi üstü
ürünler vererek "usla" payesine erişmiş Atıf Yılmaz'ın son yıllarda
yaptığı ve filmografisinde baş sırayı alacak, güzel, etkileyici bir film...”
“Burçak Evren “Türk Sinemasında Yeni Konumlar”
► Çarpık bir
tüketim ekonomisinin akıl almaz yöntem işerle körüklendiği top-lumlarda,
bireylerin de bu ekonomi bozukluğuna ayak uydurarak bazı değerlerini
yitirdiği, ya da yitirilmeye zorlandığı bir gerçektir. Çünkü tüketime zemin
hazırlayan yol belirli bir refah düzeyi erişmekten geçer. Kazan ki,
tüketesin... Ya kazanabilmek... İşte bireyin değerlerini altüst eden giz, bu
"kazanmak", daha doğrusu "kazanabilmek" sözcüğünde yatar.
Kimisi yıllarını çeşitli iş alanlarında törpüleyerek tüketime yumulan yapay
özlemlerine erişebilmek umuduyla yaşar. Kimileri de, tüketime olanak veren
bozuk ekonominin garklarından sıyrılarak "köşeyi dönme" politikasını
izler. Talihli Amele filminin kahramanı Mehmet Ali İse bu ikisinden de
değildir.
Ne tüketimin "T"
sini bilir; ne de yarınlarının güvencesini, özlemini, tutkusunu kupon ya ita
piyango biletlerinde arar saf, temiz; temiz de ne kelime, tertemiz bir Anadolu
çocuğudur. Köyünden kalkıp İstanbul'u yollandığı zaman düşlerini süsleyen tek
şey, duvarcı ustası olabilmektir. Ama büyük şehir, bu saf Anadolu çocuğuna ne
oyunlar oynamaz ki? Önce işini bilir bir reklamcının "halk çocuğu"
tanımlamasıyla bir anda reklamların yıldızı oluverir. Ve derken aynı reklam
kampanyasından düzmece olarak bir apartman dairesi bile kazanır. Sonra basın,
derken hediyeler Mehmet Ali'nin ne olup bitliğini anlamasına olanak vermeden
yaşamını tümden değişiverir. Ama bir ameleye bankanın piyangosundan apartman
dairesi çıkması olacak şey midir? Bir amele nasıl olur ki, kendi yaptığı lüks
bir dairede oturabilir? Ya, "Toprak işleye-nin, su kullananın, ev
yapanın" sloganı genişlerse sermayenin hali nice olur? Böylesine
beklenmedik anda ortaya çıkan sorunlar Mehmet Ali olgusunu yaratan düşman
kardeşlermiş gibi görünen değişik çevreleri kaynaştırıverir.
Çünkü çıkar
denen nesne, insancıl duyguların çok ötelerinde gezinen, günümüzün çarpık
ekonomisinin güç kaynağıdır. Ve bu güç kaynağı, apartman dairesi kazandırıp
yaptıkları ve giderek basında özgeçmişine dek her şeyini sergilediği ameleden
verdiklerini teker teker almaya başlar. Ve Mehmet Ali, eşi ve iki çocuğuyla
birlikte direnir. Verilen tüm hediyeleri teker teker, hiçbir zaman kendisinin
olmadığı ve olamayacağı dairesinden aşağı atar. Onur ile tüketim maddelerine
hâlâ değer yargılarını yitirmemiş kişilerce nasıl paha biçildiğinin çarpıcı, çarpıcı
olduğu denli de etkileyici bir eylemle sergilenişidir bu. Ki bu eylem, direnen
kişiye deli gömleği giydirip, çarpık ekonominin kurallarına uymadığı için akıl
hastanesine göndermeyi şart koşsa da, korku ile birlikte yeşeren bir şeyler
bırakabiliyor ardında.
Talihli
Amele, görünüşle bir komedi filmi havasını yaratmasına rağmen, aslında
toplumsal eleştirinin yanı sıra kaba hatlarıyla trajedinin tüm yöntemlerini
içeren ilginç bir film. İlginç diyoruz, gerçekten de filmde büyük laflar, allı
çizilerek sivriltilmiş sloganımsı diyaloglar yok. Yönelmen Yılmaz, özellikle
böylesine bir yanılgıya ve bayağılığa düşmemek için özen göstermiş. Her şey
gerçek yaşamda olduğu gibi —komediye yaslanmaktan gelen hafif bir abartı ve
şematizm olma-sına rağmen— doğal sayılabilecek bir sona götürülmüş. Özet
olarak, kullanılan bir kişinin, daha sonra, kişiliğinden çok, sınıfını temsil
etmesinin tehlikeli boyutlara ulaşarak bazı çevreleri rahatsız etmesi sonucu
saf dışı bırakılmak istenmesi ve bu istem karşısında karşıt ve duyman gibi
görünen çevrelerin nasıl bir araya gelerek çıkar birliği yapması vurgulanmış
filmde. Filme konu olan sermaye kesiminin bir parçası olarak, okurlarının saygısından
çok, sermayenin vereceği ödüne bel bağlamış basının iç yüzü ..