Powered By Blogger

17 Mart 2020 Salı

ÜÇ TATLI BELA (1984)


 Yönetmen: Cüneyt Arkın
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Orhan Kapkı
Yapım: Sezer Film/Berker İnanoğlu

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Meral Orhonsay, Süleyman Turan, Ali Şen, Nejat Gürçen, Adnan Mersinli, Nevzat Okçugil, Enver Erdoğan, Banu, Hakkı Kıvanç, Ferhat Önal

Konu: Film, bir soygundan elde edilen para için mücadele eden üç hırsızın öyküsünü konu edinir. Büyük İskender eski gücünü yitirmiş bir mafya babasıdır. Eski nüfuzunu kazanmak için harekete geçen İskender, Atmaca Ahmet, Altınparmak Bilal ve Jet Jale lakaplı üç ünlü hırsızı bir araya getirir. Üçlünün kurduğu çete, Bayat Hayati’nin kırk milyonunu çalacaktır. Soygun başarılı olur. Ancak İskender çetenin payını vermemek için soygunu polise ihbar eder. Bunun üzerine Ahmet ve Bilal işbirliği yaparak İskender’den intikam almaya karar verirler. (Hasan Sakın)



ÜÇ SÜPERMEN OLİMPİYATLARDA (1984)


Senaryo ve Yönetmen: (İtalyan Tre Superuomini film dizisinden)
Görüntü Yönetmeni : Salih Dikişçi, Dinçer Önal Yapım: Objektif Film /Yavuz Yalınkılıç

Oyuncular: Yılmaz Köksal, Levent Çakır, Stefano Martinenghi, Filiz Ökten, Alain Flick, Daniel Darnault, Oktar Durukan, Bahattin Eroğlu, Kadir Kök, Joceline Davan

KONU: Türk-İtalyan ortak yapımı olan bu filmde Çinli Profesör Üç Süpermen'den Teğmen MUrat'ı (Levent Çakır) zaman makinesiyle tarihin derinliklerine, gizli kalmış bazı olaylarý araştırmaya gönderir. Diğer iki süpermen (Yılmaz Köksal ve Stefano Martienenghi) Murat'ın gideceği yerde beklemektedir.

Teğmen Murat araştırmalarına tanrıların ve tanrıçaların hüküm sürdükleri antik Yunanistan'da başlayacaktır. Murat ve diğer iki süpermen'in gökten gelip kutsal sayılan bir ormana indiğini gören Yunanlı askerler onları tanrı sanarak, tapınağa davet ederler. Süpermenler kendilerini bir anda Artemis'in karşısında bulurlar. Bundan sonra olaylar bir dizi macerayla devam eder ve masum insanlar kurutulur, kötüler cezalarını bulur. Süpermenler de mem-leketlerine dönerler.

ÜÇ KARIŞLIK DÜNYA (1984)


Senaryo ve Yönetmen: Mehmet Ezici
Kamera: Necati İltaç/Mustafa Kuzu
Yapım: Başaran Star Filmcilik/Tayfun Kurt

Montaj: Recep Pala, Negatif Montaj: Mehmet Aktaş, Renk Uzmanı: Kamil Kutay, Senkron: Turgut İnangiray, Ses Mühendisi: Kunt Tulgar, Optik: Aslan Tektaş, Dublaj Yönetmeni: Hikmet Eldek, Reji Asistanı: Berkant İlhan, Kamera Asistanı: Ahmet Demir, (Helmut Stüdyosunda hazırlanmış, Kunt Film stüdyosunda seslendirilmiştir)

Oyuncular: Mehmet Bozdoğan, Eser Işık, Yaşar Yağmur, Baki Tamer, Songül Gündüz, Mehmet Ezici, Funda Kaba, Metin İmrak, Murat Avşar, Mimi Sertoğlu, Selâhattin Taşdöğen, Hazuk Sevinç, Nevin Ansal, Harika Araç, Recep Yıldırım

Konu: Hapisten çıkan namlı bir kabadayı ile sevdiği bir kadının hikayesi .


UÇ GÜZEL GÜVERCİNİM (1984)


Yönetmen Yücel Uçanoğlu
Senaryo Vural Pakel
Görüntü Yönetmeni Ali yaver
Yapım Barış Prodüksiyon /Vural Pakel

Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Montaj: Özdemir Arıtan, Laboratuvar: Ayhan Akad, Yıldırım Kumral, Işık: Mehmet Çakar, Turgut Köseoğlu, Set Amiri: Bedri Uğur, Azmi Yıldız, Yönetmen Yardımcısı: Ali Kıvırcık, Süreyya Tezer, Kamera Yardımcısı: Hilmi Seriner,

Oyuncular: Mahmut Tuncer, Müge Akyamaç, Hülya Tuğlu, Bülent Bilgiç, Neriman Köksal, Nigün Nazlı, Ersun Kazançel, Osman Alyanak, Ayla BNaşak, Mustafa Dik,

Konu: Sevdiği kızın öldürücü hastalığı için elinden bir şey gelmeyen Mahmut , daha önceden karısını kaybetmiş zengin bir adamın haberini okur. Ve sevdiği kızın o kişi ile evlenmesini ister buna mecburdur. çünkü bu hastalığı tedavi edecek kadar parası yoktur. Ve olaylar gelişerek devam eder.


UTANIYORUM (1984)


Yönetmen: Melih Gülgen
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Mustafa Yılmaz
Yapım: Gülşah Film/Selim Soydan

Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Kurgu: Mevlut Koçak, Negatif Kurgu: Yusuf Aldırmaz, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Mustafa Yıldız, Işık Ekibi: Mustafa Koçyiğit, Metin Erdoğdu, Erol Yazıcıoğlu, Kamera Asistanı: Ahmet Demir, Reji Asistanı: Hilmi Kaşif, Set Ekibi: Bedri Uğur, Azmi Yıldız, Yapım Sorrumlusu: Selahattin Koca, Yapım Yardımcısı: Ahmet Çakarlı, Yardımcı Yönetmen: Aydın Sayman, (Yeni Lale Stüdyosunda hazırlanıp, Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir )

Oyuncular: Ferdi Tayfur, Nilgün Akçaoğlu, Fatih Özses, Tuncer Sevi, Kutay Köktürk, Çocuk Oyuncu: Burak Gülgen (d:1978), Seda Tüfekçi,

Konu: : Karısı Sevil ve oğlu Cengiz'le mutlu bir yaşantıları olan Ferdi ailesi ile tatile çıkacakları sırada hayatları kararır.Yıllardır Sevil'e aşık olan sapık Naci ve üç arkadaşı Ferdi'nin evini basarak herkesi rehin alırlar ve Ferdi'den büyük miktarda bir para talep ederler. Ferdi parayı verir karısını ve çocuğunu kurtarır ama acıları daha bitmeyecektir.Tatile giden aileyi takip eden Naci zorla Sevil'e tecavüz eder. Buna dayanamayan Sevil intihar edince Ferdi intikam almaya karar verir.

UMUT MAHKUMLARI (1984)


Senaryo ve Yönetmen: Savaş Eşici
Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan
Yapım: Sun Film / Erol Şenbecerir

Oyuncular: Kasım Gündüz, Deniz Uğur, Kâzım Kartal

Konu: Film, ölümcül bir hastalığın pençesindeki genç bir kızla bir idam mahkûmunun öyküsünü konu alır. Ölümcül bir hastalığa yakalanan Deniz’in sayılı günleri kalmıştır. Ancak babası kızını kurtarmak umuduyla bütün mal varlığını tüketmiştir. Durumu öğrenen Deniz, babasının daha fazla acı çekmesini önlemek için gizlice evden kaçarak intihar etmeye kalkışır. Ancak intihar edeceği sırada genç bir adam tarafından kurtarılır. Kadir adındaki bu genç kısa süre önce cezaevinden kaçmıştır. İdam hükümlüsü olan Kadir de Deniz gibi ölüme mahkûmdur. Bu nedenle ikili arasında duygusal bir yakınlaşma başlar. Öte yandan Kadir polisten kaçarken Deniz de ona eşlik eder. Ancak tehlike her an yanı başlarındadır. (Hasan Sakın)


TUTKU (1984)


Yönetmen: Feyzi Tuna
Senaryo: Feyzi Tuna, Safa Önal, (Necati Cumalı’nın “ÖÇ” isimli öyküsünden)
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Yapım: Mine Film/Kadri Yurdatap

Yönetmen Yardımcıları: Biket İlhan, Metin Belgin, Kurgu ve Eşleme: Nevzat Dişiaçık, Savaş Akova, Sanat Yönetmeni: Deniz Özen, Ses Çekimi ve Miksaj: Erkan Aktaş, Müzik: Cahit Berkay, (Fono Film Stüdyosunda hazırlanıp seslendirilmiştir).

Oyuncular: Hülya Avşar, Kenan Kalav, Meral Orhonsay, Celile Toyon, Savaş Akova, Melis Can, Metin Belgin, Savaş Ustay, Nuran Oktar

Konu: Genç yılda dul kalan köylü kadını Gülsüm Kadın (Meral Orhonsay) ve kızı Hacer (Hülya Avşar), sakin bir hayat yaşamaktadırlar. Köyün yakışıklı işsiz delikanlısı Şerif Ali (Kenan Kalav) Hacer’e tutkundur ve Hacer’de ona. Ali evlerinin önünde bulanan taşın altına Hacer’e yazdığı mektubu bırakmakta zaman zaman da köyün dul Hanife’si çöpçatanlık yapmakta ve onları birleştirmek için elinden geleni yapmaktadır. Öte yandan genç ve güzel Gülsüm Kadın Şerif Ali’yi deliler gibi sevmekte ona aşık-tır, onun olmak ister. Hacer’i seven Ali, Gülsüm kadına hiç yüz vermez. Bir gün Şerif Ali Hacer’e yazdığı mektubu taşın altına gizlice koyarken Gülsüm Kadın görür ve mektubun kendisine yazıldığını zannederek merakla açarsa da kızına geldiğini anlar… Beyninden vurulmuşa dönen Gülsüm, hıncını kızından alır ve onu sokak ortasında köylünün önünde döver de döver.

Bütün bunlara rağmen sevdiğinden vazgeçmeyen Hacer çöpçatan Hanife ile Ali’ye haber gönderir. Annesi yarın dere kenarına çamaşır gelirse de, bohçasını toplamış yıkamaya gidecektir. Gelip Ali’nin kendisini kaçırmasını ister. Bu işe pek razı olmayan Ali Hacer’in evine olan Hacer’i kaçırmaktan korkmuştur. Yaşı küçük olduğu için hapse girmekten korkmuştur Şerif Ali.

Aradan geçen zaman sonrası ana kız yakın komşu köylerden birine düğüne giderler ve orada düğün sahibinin ısrarına dayanamayıp Zehra ve Gülsüm karşılıklı oynarlar. Bu oyun esnasında Zehra’yı gören Selim Kahyanın oğlu ona aşık olur. Gülsüm Kadın bir an önce kızı Zehra’yı evlendirip, Şerif Ali’ye sahip olma arzusundadır.

Zehra’nın kendisine verilmeyeceğini bilen Şerif Ali’nin yapacağı tek şey kalmıştır, Zehra’yı her ne bahasına olursa olsun kaçırmak ve ona sahip olmak. Gülsüm Kadın’ın tarlada olduğu bir gün Zehra’yı bayıltıp atının terkisine atar ve tarlalara dağlara doğru yol alır. Tarlada Gülsüm Kadını gören Ali, “Sen vermedin ama ben aldım” der, ve uzaklaşır. Yağmurlu bir gecede sığındıkları dağ evinde Ali’nin uyuklamasını fırsat bilen Zehra kaçmaya yeltenirse de başaramaz ve ağaçlar altında ve şiddetli yağmura rağmen, kendisini Ali’ye teslim eder.

Artık bu iki çiftin buralarda yaşaması imkansızdır. Köyden uzak yerlere gitmek üzere yol kenarında geçen bir vasıtayı durdurmak üzere bekleşirlerken, Gülsüm Kadın onları bulur, “Şerif Ali, bana yar olmayanı ben kimseye yar etmem dememiş miydim sana” diye avazı çıktığı kadar bağırır ve silahını ateşleyerek, Şerif Ali’yi öldürür.

► Tuna son yıllarda 'köy filmi' yapmayı istemediğini açıkça söylemiş, iyi bildiği çevreleri, kenti ve burjuvazyi anlatmayı yeğlediğini belirtmişti. Necati Cumalı'nın "Öç" hikâyesinden alınan bu filmle Tuna, 'köy filmine dönüş yapıyor. Ama bu yalnızca görünürde böyle... Aslında Tuna'nın köy fonu üzerinde tipik bir 'burjuva hikâyesi' anlattığı da söylenebilir. Hikâyeleri 'köyde geçebilir', 'kentte geçebilir' diye kategorilere bölmek niyetinde değiliz, yanlış anlaşılmasın... Ama Tuna'nın yaklaşımı, gerçekten de köy dekoru önünde tipik bir 'melodram' anlatmak, aynı erkeğe âşık olan bir ana-kızın öyküsünü vermek…

Bu saptamayı bir eleştiri değil, bir övgü olarak yaptığımı hemen belirtmeliyim. ... Evet, Tuna'nın köyle kasaba arasındaki mekânı pek yaşamıyor... Filmin tüm kadın oyuncuları, şık "köylü giysileri', özenli makyajları ve hayli 'kentli' kokan tavırlarıyla o dekora da çok fazla uymuyorlar zaten... Ama önemli olan, Tuna'nın filminin bunları ve de kaynak olarak aldığı öykünün bazı verilerini aşıp. hayli inandırıcı, ilgi çekici ve de evrensel bir hikâyeye ulaşmış olması... Köyün ve köylülüğün, en azından psikoloji açısından alabildiğine sınırlı, gerçekten çağdaş ve ilginç insan portreleri ve dramları çizilmesine elverişli olmayan bir çevre oluşturduğuna değin son yıllarda ileri sürülen bazı savlara da katılıyor değilim. Ama Tuna'nın gerçekçi bir köy filmi' yapmanın içerdiği bin bir tuzağı aşıp, köy, kasaba veya kent, nerede olursa olsun ilginçlik taşıyan, kişileri ve dramları bizi ilgilendiren bir film yapabilmesi, yabana atılır bir başarı değil...

Çünkü Tuna, filmini çok ustaca kurmuş... Daha İlk sahnelerden, çizmeleri, yeleği ve tespihiyle tam bir 'köy bıçkını' olan Şerif Ali'ye tutkunluğu besbellidir Gülsüm Kadın'ın... Oysa seyirci Serif Ali'nin Gülsümün güzel ve oynak kızı Hacer'e sevdalandığının bilincindedir. Bu açıdan Gülsüm Kadın'ın dramı çok daha İyi belirir, neredeyse bir gerilim kazanır. Hacer’in kendisini kaçırmaya cesaret edemeyen Şerif Ali'den soğuması, oysa bir kez onun olduktan sonra genç adamı sevmesi ise, filmin alışılmışın dışında kalan gelişmeleridir. Alışılmış,, bu yüz-den beklenir olan şey ise sonunda gerçekleşir... Gülsüm Kadın'ın filme adını veren 'tutkusunun da, tam anlamıyla olumlu kahramanları olmayan bu öykünün 'mutlu sonIa bitmesinin olanaksızlığının da bilincinde olan seyirciyi rahatlatacak, boşaltacak bir sondur bu...

"Tutku", ayrıntılı psikolojik irdelemeyi, insana 'birey' olarak boyutlu biçimde yaklaşmayı, köy filminin genelde kaba çizgili yaklaşımı içine yerleştiren değişik, yürekli bir çalışma, ilginç, başarılı bir film... Kent filmi tavrıyla, köy filmi yapmak., bizce hayli yürekli bir çıkış. Filmin iş yapmamasına ise, yapımcısını bilmem ama, Tuna üzülmesin... Çünkü özellikle bu mevsim, seyircimizin nedendir bilinmez, filmlerin kalitesiyle tam anlamıyla ters orantılı giden beğeni-si, en azından bu filmin de 'iyi bir film olduğunu gösteriyor. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 207”

TAÇSIZ KRALiÇE (1984)


Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu

Kamera: Çetin Tunca, Yönetmen Yardımcısı: Seçkin Yaşar, Kamera Asistanı: Hakan Gürtop, Müzik: İzzet Öz, Ahmet Tuğsuz, Şarkılar: Seyyal Taner, Işık Şefi : Ali Salim Yaşar, Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu, Teknik Yönetmen: Zafer Par, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Montaj : Mehmet Bozkuş, Negatif Montaj : Muzaffer Karakuş, Laboratuvar: Ali Yıldız, Prodüksiyon Amiri: Fehmi Tengiz, Prodüksiyon Ekibi: Adnan İrkut, Necati Şimşek, (Film Film stüdyolarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular; Ahu Tuğba (Naciye), Burçin Oraloğlu (Cengiz), Nuri Alço (Sinan), Raik Alnıaçık (Reşat), Burçin Orhon (Nurten), Tanju Gürsu, Şemsi İnkaya (Cemil), Eray Özbal (Tarık), Suzan Avcı (Tarık’ın annesi), Gülistan Güzey (Fatma), Baki Tamer (Tahsin), Vural Cantürk (Rıza), Ayten Güneş (Jale), Devrim Parscan (Hakim), Renan Fosforoğlu (Doktor), İhsan Gedik, Süheyl Eğriboz, Kamer Baba, Talât Gözbak

KONU: Yoksul ama dürüst bir yaşam sürdüren Naciye (Ahu Tuğba), güzelliği ile dikkat çekmektedir. Bir rastlantı sonucu tanıştığı Tarık adlı bir gençle ilişkileri kısa bir süre sonra aşka dönüşür. Bu ilişkiyi öğrenen Tarık’ın babası Reşat, oğlunun yoksul bir ailenin kızıyla evlenmesini onaylamaz. Tarık’ın Naciye’den ayrılmasını sağlar. Naciye kısa sürede zengin olup Tarık ve Reşat’tan intikam almaya yemin eder. Bir yarışmada “Sinema Güzeli” seçilince bu fırsat eline geçmiş olur. Ünlü sinema sanatçılarıyla filmler çevirmeye başlar. Ünü ve serveti artan Naciye ismini de Ahu Tuğba olarak değiştirmiştir. Kazandığı ödüller, para ve başarılar başını döndürmeye başlar. 

Kaprisleriyle çevresini canından bezdirir. Eroin bile kullanmaya başlamışlardır. Sonunda sözünü tutmuş, Tarık’ın babasından intikamını da almıştır. Bir gün taksi şoförü Cengiz’le (Burçin Oraloğlu) tanışır. Aslında nişanlı olan Cengiz ilk başta Naciye’den etkilenir. Ama sonradan ilişkisi dayanılmaz hale gelir. Naciye’nin uyuşturucu bağımlılığına da tanık olan Cengiz, nişanlısına döner. Bir süre sonra polise yakalanan Ahu’yu, suçu üzerine alan Cengiz kurtarır ve onun yerine hapse girer. Ahu, pişman olmuştur. Geçmişe çizgi çizmek ve hayata yeniden başlamak amacıyla baba evine döner. Ama babası evden kovar. Sürekli içmektedir. Daha sonra kurtulmak için hastaneye yatar. Ahu hastaneden çıktığında, hiçbir gazinocu ve film yapımcısı iş vermez. Ahu artık yolun sonuna gelmiş bir sanatçıdır. Artık mekanı kötü oteller, batakhanelerdir. Uyuşturucu ve içki benliğini ele geçirmiştir. Cengiz tahliye olduğunda eski nişanlısı ile evlenir. Ahu bir kez daha yıkılır ve yüksek dozda uyuşturucu alır. Öldüğünde gözbebeklerinde ünlü olduğu günlerin hayali vardır…


ŞİKİ ŞİKİ BABA (1984)


Yönetmen: Cevat Okçugil
Senaryo: Ali Ekdal
Kamera: Serdar Servidal
Yapım: Özben Film/Fuat Özkaya

Oyuncular: Durmuş Çiğdem, Bilgen Gökçen, Turgut Özatay, İ. Hakkı Şen, Barkın Özben, Talât Gözbak, Hülya Kutlubay, Yadigâr Ejder

Konu: Film, düşman ailelere mensup iki gencin aşk öyküsünü konu alır. Durmuş, ünlü müteahhit Kenan İşbilir’in oğludur. Babasının mimar olması için yaptığı baskılar Durmuş’u bunaltmıştır. Bu nedenle evden kaçan Durmuş, otomobil yolculuğu yaparken arkadaşı Senem’e denk gelir. Senem de o sırada evini terk etmiştir. İkili bir süre birlikte seyahat eder. Bu arada Durmuş’un babası ikilinin peşine adam takmıştır. Yolculuk sırasında iki genç birbirine yakınlaşır. Ancak Senem’in babası Turgut ile Durmuş’un babası Kenan arasında yıllar öncesinden gelen bir düşmanlık vardır. İki genç durumun farkında olmadan birlikteliklerine devam eder. (Hasan Sakın)




ŞAŞKIN GELİN (1984)


Yönetmen: Sırrı Gültekin
Senaryo: Nuri Kırgeç
Görüntü Yönetmeni: Hüseyin Özşahin
Yapım: Uzkan Film/Ahmet Uz

Set Ekibi: Ahmet Gürkonak, Adnan Gürkonak, Prodüksiyon Müdürü: Mustafa Kuzu, Matipo: Erol Şahin, Zekeriya Şahin, Laboratuvar: Metin Çeşmrebaşı, Ali Yıldız, Montaj, Senkron: Cevat Sezer, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Sesleri Alan: Erkan Ektaş, Asistan: Eyüp Yıldız, Seslen-dirme Yönetmeni: Ersen Uysal, Işık; Mehmet Varol, Vasfi Döndür, Kamera Asistanı: Varol Vatansever, Yönetmen Yardımcı: Sevgi Birsel, (Fono Film stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Meral Zeren, Suna Yıldızoğlu, Engin Çağlar, Münir Özkul, Erol Günaydın, Öztürk Serengil , Sabiha Güvenç,

Konu: Film, düşman ailelere mensup iki gencin aşkını konu alır. Ünlü yazar Orhan şehir hayatından bunalınca dedesinden kalma çiftliğe yerleşmeye karar verir. Öte yandan yeni romanını da burada yazmayı tasarlar. Ak Çiftlik adı verilen bu yerin nehirle ayırdığı Kara Çiftlik’te Kara Kasım adında bir bey yaşamaktadır. İki çiftliğin sahipleri öteden beri birbirine düşmandır. Üstelik Kasım günün birinde Ak Çiftlik topraklarını ele geçirmeyi hayal etmektedir. Bu durumu öğrenen Orhan ise iki aile arasındaki düşmanlığı sona erdirmek için Kasım’a anlaşma teklif eder. Ancak Kasım anlaşmaya yanaşmaz. Bununla birlikte Kasım’ın kardeşi Zeynep ile Orhan arasında kısa sürede bir aşk başlar. Kasım ise kardeşini Adem Ağa adında biriyle evlendirmeyi plânlamaktadır. (Hasan Sakın)





ŞABANİYE (1984)


Yönetmen: Kartal Tibet
Senaryo: İhsan Yüce, Kartal Tibet
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Yapım: Tibet Film/Kartal Tibet

Yardımcı Yönetmen: Ahmet Sezerel, Kamera Asistanı: Necdet Taşçıoğlu, Yönetmen Asistanı: Ayşegül Gökçe, Özgün Müzik: Cahit Berkay, Müzik Yönetmeni: Oğuz Abadan, Montaj-Senkron: İsmail Kalkan, Set Ekibi: Muzaffer Gün, Murat Özlük, A. Çınaroğlu, Işık: İbrahim Sabuncu, Selahattin Fidan, İsmail Hoşgör, Makyaj: Mine Türkoğlu, Kuaför: Nevzat Ar, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Laboratuar. Metin Çeşmebaşı, Arif Yıldız, Negatif Montaj: Erol Şahin, Seslendirme Yönetmeni: Levent Dönmez, Yapım Yönetmeni: Şerif Ablak, Erol Omorto, (Fono film stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Kemal Sunal, Çiğdem Tunç, Aliye Rona, Reha Yurdakul, Adile Naşit, Erdal Özyağcılar, Turgut Boralı, Nevzat Açıkgöz, Sırrı Elitaş, Osman Çağlar, Orhan Arda, Ahmet Balıkçı,

Konu: Annesi Şaban'ı kan davasından kaçırarak kente getirir. Bir gazinonun kulisinde çalışmaktadır. Fakat hasımları takip edip izini bulmuşlardır Bir gün as solist işten kovulunca, Şaban hasımlarınca tanınmamak için kadın kılığına girerek, assolistin yerine sahneye çıkar

► 'Şabaniye', daha önce bir yerlerde söylendiği gibi, Dustin Hoffman'ın kadın rolü oynadığı ünlü "Tootsie" filminin bir yerli çevrimi değil. Bu filmi daha çok, Billy Wilder'in "Bazıları Sıcak Sever" filminin uzaktan da olsa bir uyarlaması saymak olanaklı. Gerçekten de Kemal Sunal, kan davası nedeniyle peşinde olan bir köylüsünden kaçmak için kadın kılığına girer, Şaban'ken Şabaniye olur... Bu ona tüm ün ve zenginlik yollarını açacak ve Şabaniye, çevresindeki bir çok erkeğin 'iltifatlarına nail olurken, sonunda sevdiği kıza da kavuşacaktır.

'Şabaniye' hemen tümüyle tek bir trük'e, kadın kılığına girme ve o durumda kal-ma numarasına bağlanıyor. Film, belki de bu açı-dan Sİdney Pollack'ın "Tootsie’siyle kıyaslanabilir. Sonuç olarak 'Şabaniye'de, çok değişik bir düzeyde de olsa Tootsie'nin yaptığını yapıyor, erkekler dünyasındaki bir kadının başına gelenleri anlatır-ken, kahramanının aslın-da erkek olması, bu erkekler dünyası'na kadının yerinin, karşılaştığı ve karşılaşabileceği tatsız olayların daha iyi belirmesine, daha keskin bir eleştirel nitelik kazanmasına yar-dım ediyor. 'Şabaniye' kuşkusuz bunu Tootsie'deki gibi incelikle değil, bizim yerli güldürü filmlerimizin, daha da özelde Kemal Suna! filmlerinin o kaçınılmaz kaba çizgili, kür kör parmağım gözüne üslubuyla yapıyor.

'Şabaniye', her şeyden Önce beklendiği ölçüde rahatlatıcı, güldürücü, boş akıcı bir film değil. Filmin çok uygun konusuna karşın çok açık espri yokluğu, kişilik incelemesi eksikliği hemen dikkati çekiyor. Bu filme bakarak Kartal Tibet'in güldürü yönetmedeki başarısı üstüne karar vermek de kolay değil. Çünkü filmde başarılı bölümlerle zayii bölümler sürekli birbirini izliyor. Örneğin Şaban'ın Şabaniye olduğu, yani Sunal'ın İlk kez kadın kılığında ortaya çıktığı gazinodaki soyunma odası bölümü İnanılmaz kertede başarısız. Burada Kemal Sunal'ın çok uğraşılmış makyajıyla ilk kez Şabanîye olarak ortaya çıkması, filmin tüm ondan sonraki gelişimini sürükleyecek ve üstelik güldürmeye çok uygun bir sahne olduğu halde, alabildiğine durağan kalmış bir bölüm bu... 

Buna karşılık filmde çok daha iyi bölümler var. Örneğin Şabaniye'nin ilk kez şarkı söylediği ve "ölürsem Kabrime Gelme" şarkısıyla, özellikle bu bölümde olağanüstü bir oyun veren Erdal Özyağcılar'ı ağlattığı sahne... Şabaniye'nin film çevirmesi ve 'jön' Kartal Tibet'le birlikte "Bir Sevgi İstiyorum" isimli 'arabesk-melodram'ın aşk sahnelerinin kumsalda çekimi... Bu bölümde Tibet, hem bu tür bîr sinemayla, hem bu sinemanın avaz avaz haykıran yeteneksiz oyuncularıyla, hem de bir zamanlar kendisinin de baş oyuncularından bîri olduğu tüm bir sinema anlayışıyla dalga geçiyor. Ama bu saman alevi gibi parlayan bölümler, ne yazık ki filmin tümüne egemen olamıyor ve "Şabaniye", gülmek için hazır bekleyen seyircisine sonuç olarak bu fırsatı pek az verebiliyor.

Kuşkusuz başka, bir sorun, Kemal Sunal'ın iyi işlenmemiş kişiliği. Bu oyuncu son filmlerinde doğal güldürme yeteneği ve çok kaba biçimde çizilmiş ayrıntısız kişiliklerle baş başa bırakılmış durumda... Senaryo yazarlara ona ne üstünde çalışabilecek, Özgün yanları da olan bir kişilik, ne de yeteri kadar espri sağlayabiliyorlar. Her şey, Kemal Sunal'ın fiziğine ve artık iyiden iyiye alışılan birkaç davranışına bırakılıyor sanki. Popülerliği ölçüsünde yetenekli bir komedyen de olan Suna!, dileriz ki bu handikapın farkına varsın ve senaryo konusunda daha zor, daha güç beğenir olsun... “Atilla Dorsay “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”



[1] (*) 1982 yapımı “Tootsie” isimli Sydey Pollack (1934-2008) yapımı bir Amerikan filminden uyarlama. Don McGuire (1919-1999) ve Larry Gelbart’ın (1928-2009) senaryosundan aktarılan bu filmin oyuncularından bazıları; Dustin Hoffman (1937), Jessica Lange (1949), Teri Garr (1947)


SONSUZ SOKAKLAR (1984)


Yönetmen: Müjdat Saylav
Senaryo: Mehmet Çakar
Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan
Yapım: Ender Film/Mehmet Çakar

Oyuncular: Hakan Korkmaz, Seda Sevinç, Kâzım Kartal, Cesur Barut, Mesut Engin, Sırrı Elitaş

Konu: Kiralık bir katilin öyküsü

SOKAKTAN GELEN KADIN (1984)

Senaryo ve Yönetmen: Orhan Aksoy (Esat Mahmut Karakurt’un romanından)
Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca
Yapım: Uğur Film/Memduh Ün

Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Mustafa Uçak, Dublaj Yönetmeni: Orhan Aykanat, Montaj-Senkron: Demirhan Ersunar, Negatif Montaj: Gültekin Çavuş, Işık: İbrahim Sabuncu, Set Amiri: Taci Erşan, İbrahim Önen, Cengiz Öktem, Prodüksiyon : Şerif Ablak, Asistanı: Ahmet Akdoğan, Kamera: Mahmut Yumuşak, Reji Asistanı: Mehmet Saltoğlu, Yardımcı Yönetmen: Nurettin İrişen,

Oyuncular: Banu Alkan, Mahmut Cevher, Turgut Özatay, Rehan Yurdakul, Asuman Arsan, Ali karagöz, İsmail Hakkı Şen, Gülnur Akay, Murat Gül, Nurettin İrişen, Selçuk Yalçındaş, Hakkı Kıvanç Cevdet Arıkan, Ahmet Eskici, Ali Cey-lan, Evrensel Orduhan, Hikmet Urcan, Müfide Togay, Orhan Güner, (Yeni Lale Stüdyolarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Konu: Dost yaşadığı adamdan ayrılıp, önüne ilk çıkan adamla yatan bir kadının günün birinde güzelliği ve dişiliği ile sosyetede nam salan Banu’ya bir iş teklifi yapılır. Zengin işadamının genç oğlu, babasının istemediği bir kadınla ilişkiye girmiş ve ona aşık olmuştur.. Banu’nun yapacağı tek iş, genç adamı sevgilisinden ayırmaktır. Ne var ki gelin görün ikisi de birbirlerine aşık olmuşlardır. 

SIRA SENDE YOSMA (1984)


Yönetmen: Cevat Okçugil
Senaryo: Kemal Aydan
Görüntü Yönetmeni: Şener Işık
Yapım: Yiğit Film/Kemal Aydan

Oyuncular: Kemal Aydan, Emel Tümer, Seda Sevinç, İnci Atılgan, Tugay Toksöz

Konu: Hapisten çıkan bir serserinin öyküsü.

ŞAŞKIN GELİN (1984)


Yönetmen: Ümit Efekan
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay
Yapım: Gülşah Film/Selim Soydan

Set Ekibi: Turan Alok, Bedri Uğur, Zafer Ayden, Işık Şefi: Mustafa Koçyiğit, Yardımcılar: Metin Erdoğdu, Erol Yazıcıoğlu, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Montaj, Senkron: Mevlut Koçak, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Negatif Montaj: Gültekin Çavuş, Kamera Asistanı: Aytekin Çakmakçı, Yönetmen Yardımcısı: Demirhan Ersunar, Asistan: Ümit Volkan, Yapım Yönetmeni: Rauf Ozangil, Yapım Sorumlusu: Emrah Şimşit, (Yeni Lâle Film stüdyosunda hazırlanmış, Yeni stüdyoda seslendirilmiştir)

Oyuncular: Ümit Besen, Yaprak Özdemiroğlu, Şehnaz Dilan, Mehmet Ali Erbil, Abdurrahman Palay, Ali Şen, Cevdet Arıkan,

Konu: Ünlü bir şarkıcı olan Ümit çeşitli kereler tesadüflerle Leyla ile karşılaşır. Bu karşılaşmalar önceleri ikisi arasında nefret yaratsa da daha sonra bu nefret delice bir aşka dönüşür. Bir tesadüf sonucu da Ümit ile Leyla'nın babaları çocuklarını küçük yaşta beşik kertiği yapmışlardır. Bir gün fenalaşan Ümit doktor'a gittiğinde kanser olduğunu ve çok az ömrü kaldığını öğrenir ve şimdi dünyası yıkılır. Bundan sonra artık Leyla'nın kendisinden nefret etmesi için çalışmalıdır.