Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Yavuzer Çetinkaya
Görüntü Yönetmeni: Aytekin
Çakmakçı Kurgu: Şerif Gören
Yapım: Nazmi Özer/Emek Film
Yardımcı Yönetmen: Turgay
Aksoy, Müzik: Arif Sağ, Eser: Fakir Baykurt, Set Ekibi: Erdal
Sümer, Giray Alpan, Adnan Gürkonak, Sadık Türkan, Işık Ekibi: Recep
Biçer, Necati Biçer, Şevki Gezer, Yapım Sorumlusu: Selahattin Koca,
Yönetmen Yardımcısı: Sevda Aktolga, Film Banyo: Enver Keleş, Eyüp
Asil, Sesleri Alan: Necip Sarıcıoğlu, Gültekin Çavuş,
Oyuncular: Kadir İnanır, Fatma Girik, Serpil
Çakmaklı, Nur Sürer, Erdal Özyağcılar, İhsan Yüce, Savaş Yurttaş, Avni Yalçın,
Ahmet Evintan, Mustafa Yavuz, Gönül Bayhan, Giray Alpan, Melahat Ünal, Giray
Alpan, Mehmet Ünal,
Konu: Kara Bayram (Kadir İnanır), anası Irazca
(Fatma Girik), karısı Haçça (Nur Sürer) ve çocuklarıyla 80 haneli köyde toprağı
işleyerek yaşamını sürdürmektedir. Ne var ki günün birinde Köy Kurulu
Üyelerinden (Erdal Özyağcılar), Kara Bayram'ın evin önü-ne düşen arsayı
muhtardan satın alınca dirlik düzenlik bozulur. Çünkü Haceli, Kara Bayram 'ın
evi önünde bir ev yaptırmak için temel atması, büyük bir çatışmaya neden olur.
Irazca Ana, evinin önünün kapatılmasına karşıdır. Önce muh tara başvurur. Ama
Muhtar, varlıklı Haceli'den yana olduğu için sorununa bir çözüm getirmez. Ve
bir gece Irazca Ana, ailesini toplayıp temel çukurunu kapatır, kerpiçleri de
birlikte kırarlar, Olaydan sonra Haceli ise Bayram'ın evine saldırır, ve onu
dövdürür. Bu saldırı sırasında Kara Bayram'ın hamile karısı Haçça'nın bebeği
düşer. Bu arada köyü ziyaret eden kaymakam olayı öğrenip Kara Bayram'a yardımcı
olmaya çalışır. Derhal savcılığa başvurmasını önerir. Ve bir sabah vakti Irazca
Ana tüm aileyi toplayarak, haklarını aramak için vilayetin yolunu tutarlar.
ÖDÜL:
23. Antalya Film Şenli'nde
(1986)
► "en iyi 2. film"
► Kadir İnanır "en iyi
erkek oyuncu".
► Aytekin Çakmakçı en iyi
görüntü yönetmeni"
► Erdal Özyağcılar "en
iyi yardımcı
Ø
Irazca Ana'nın Haceli'nin temeline sıçması Kara
Bayram' m Haçça'ya ilk kez sahip olması, Kara Bayram'la Haçça'nın “doldurmak”
fiili üzerine gelişen erotik söylemleri , kaymakamın karşılanması gibi
sahneler küçük çapta birer mizah başyapıtı. Öte yandan Şerif Gören'in özellikle
"Firar"dan beri gelişen bir özelliğini, düzeyli, etkili bir kırsal
kesim erotizmini bu filmde de, hem de doruk noktalarına çıkarak
gerçekleştirdiği gözleniyor. Gören, bu alan da Baykurt'u da aşarak köy
erotizminin hiç de kent ero-tizminden aşağı kalmadığını işlemiş olan Kemal
Tahir, Necati Cumalı gibi yazarlarımızın izinden gidiyor. "Yılanların
Öcü"nün içerdiği erotizm, gerçekten de görülecek şey ... (Atilla Dorsay,
Olumlu bir sezonun müjdecisi, Cumhuriyet, 17 Ekim 1986)
Ø
Erksan'la Gören'in filmleri arasında önemli fark anlatımlarda
yatıyor. Erksan'ın filmi ölçülmüş bir ritme, bir gerilime, gece çekimlerinde
olsun, gündüz çekimlerinde olsun özenli
görüntülere, gelişkin bir üsluba sahiptir.
Gören'in ise, filmi için bir ön biçim, Lir anlatım yapısı belirlemediği belli
oluyor. Öykünün vurguları da, durakları da, aynı anlatımla bol kaydırma ve
zomla aynı ritmde, aynı havada geçiyor. çoğu kez anlaşıl-mayan, çınlayan bir
ses. Aralar! giren, öyküyle ilgisiz bir müzik. Yer yer net olmayan görüntüler.
Aynı sahnede değişik iki ışık. "Hayat Bilgisi" kitaplarındaki köylü
resimlerine benzeyen bir jenerik... (İbrahim Altınsay, Mevsimin ilk önemli
filmi, Hürriyet, 16 Ekim 1986
Ø
Genel olarak köyü ve köylüyü çok güzel
fotoğraflarla yakalıyor. Cinsi kışkırtmaları yükseltip gerginleştirecek
sahneleri büyük bir ustalıkla çekiyor ama, hala kuşluk vakti ezan okutmasının
abesliğini göremiyor. Yine de seyirci romandan ve Erksan'ın filmden çok öte,
matrak bir ''Yılanların Öcü" görmek istiyorsa bu filme gidebilir. (Mustafa
Kutlu, Kuşluk vakti ezan okutmanın abesliği, Yeni Haber, 24 Ekim 1986)
Ø
Filmi zenginleştirici ögeler çok. Herkesin
cinsel yaşamındaki "olabilir"leri tüm "içtenliğiyle" ortaya
koyan sahneler; Haceli'nin acınası inadının sanki bir damgayla oyuncunun
canlandırdığı kişiliğe vurulması; "başına vur ekmeğini elinden al"
sözünün tam karşılığı, dünyayı algılamalı, tan uzak Haçça; köy yaşantısına
ilişkin "zeka parıltıları" taşıyan çocuklar; Fatma'nın kaşları yukarı
kalkık yüzündeki "isterik" ifade, sağlık memuru ve temiz yüzlü bir
kızın bakışmalarla gelişen aşkı ve daha bir çok ayrıntı. Ancak, filmin
içeriğini bütünüyle tehlikeye sokan, rahatsız edici "bir takım teknik
yetersizIikler" var. öncelikle, planlar arası birbirini tutmayan renkler
... (Ali Ulvi Uyanık, Milliyet Sanat Dergisi, S.: 155, 1 Kasım 1986)
Ø
Kaba gerçekçiliğinin mizahla kaynaştığı yapıtta, kırsal kesimde
yaşayan insanın olumlu olumsuz yanları adeta didik didik ediliyor. Ama ne var
ki Şerif Gören, Metin Erksan denli bu özü gereği gibi yansıtamıyor. Irazca ile
Haceli'nin çatışmasını oğlu Bayram'ın düşsel fantezileriyle bir erotizm
gösterisine dönüştürdüğü gibi, bu filme nasıl girdiği pek belli olmayan
-oldukça gereksiz- sağlık memuru ile köylü güzelinin bakışlara leimotiv olarak
gelişigüzel gösterip duruyor. Bu tür sahneler de, yapıtı oldukça zedelemiş
tabii... (Burçak Evren, Güneş, 14 Kasım 1986)