Powered By Blogger

1 Nisan 2020 Çarşamba

SICAK TATLI YAZ (1986)


Senaryo ve Yönetmen: Erdoğan Tokatlı
Görüntü Yönetmeni: Erdal kahraman
Yapım: Sun Film/Erol Şenbecerir

Laboratuar: Şems Tokgöz, Armağan Köksal, Aslan Tektaş, A. Tümay Rızai, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Negatif Kurgu: Ömer Aksu, Kurgu yardımcıları: Metin Çeşmebaşı, Mus-tafa Kalkan, Soner Şenbecerir. Negatif Montaj: Fatoş Yıldırım, Çetin Yaman, Işık: Mustafa Kıvırcık, Yönetmen Yardımcıları: Ümit Yesin, Mel-tem Tuba, Kamera Yardımcısı: Metin Erdoğdu, Müzik: Cahit Berkay, Kurgu: Sedat Karadeniz,

Oyuncular: Aytaç Arman, Sevtap Parman, Bülent Bilgiç, Sevda Ferdağ, Menderes Samancılar , Songül Ülkü Ersun Kazançel, Osman Çağlar, Erol Şen, Meltem Tuba, Ümit Yesin,

Konu: Film, bir jigolonun hayatını konu edinir. Jigolo olan Bekir, Oya isminde zengin bir kadınla beraberdir. Oya, bir gün arabasıyla bir kadına çarpar. Bekir kaza geçiren kadına yardım eder. Hastanede kadının ev arkadaşı Esra ile tanışır. Hayat kadını olan Esra ile aralarında bir arkadaşlık başlar. Birbirlerine âşık olurlar. Bekir, Esra ile beraber kendisine bir hayat kurmak ister. Bu yüzden kardeşi ile beraber Oya’nın evini soymaya karar verir. Ancak işler Bekir’in plânladığı gibi gitmeyecektir. (Koray Sevindi)



SICAK GECELER (1986)


Yönetmen: Orhan Elmas
Senaryo: İlhan Engin
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi
Yapım: Topkapı Film/Yaşar Tunalı
Oyuncular: Serpil Çakmaklı, Salih Güney, Murat Soydan, Nazan Ayas, Ümit Yesin

Konu: Filmde, kardeşini eski metresinin elinden kurtarmaya çalışan bir adamın öyküsü anlatılır. Kemal, metresi Selma’yla yaşadığı ilişki nedeniyle ailesinden kopma noktasına gelmiştir. Üstelik Kemal, karısından ayrılarak Selma’yla evlenmeye karar verir. Ancak bir yanlış anlaşılma sonucu Selma’nın kendisine ihanet ettiğini zanneden Kemal, Selma’dan ayrılır. Selma ise yaşadıklarını atlatamadan Osman adında bir kadın tüccarının eline düşer. İkili uzun süre birbirinden haber alamaz. Bununla birlikte kader, Kemal ve Selma’yı yeniden karşı karşıya getirecektir. (Hasan Sakın)


SEVGİ ÇIKMAZI (1986)




Yönetmen: Yaşar Seriner
Senaryo: Mehmet Aydın
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan Engin
Yapım: Metro Film/Zeki kafalı

Oyuncular: Kadir İnanır, Harika Avcı, Neslihan Acar, Osman Yağmurdereli, Bülent Ufuk, Fatoş Sezer, Nuri Alço, Nur İncegül,

Konu Film, aşkına karşılık bulamayan bir adamın intikam mücadelesini konu alır. Lale, babasını kaybettikten sonra uzun süre kendisini toparlayamaz. Üstelik şirketin gün geçtikçe artan işleri de Lale’yi bunaltır. Toparlanabilmek amacıyla tatile çıkmaya karar veren Lale, kardeşi Zerrin’i de alarak Uludağ’a gider. Ancak sakin bir tatil yapmayı hayal eden Lale umduğunu bulamaz. Uludağ’ın hovarda kayak hocalarından Kadir, Lale’yi elde etmeyi kafasına koymuştur. Bu amaçla Lale’yi bir an olsun rahat bırakmayan Kadir vazgeçmemekte kararlıdır. Ancak ilgisine karşılık bulamayan Kadir kırılan gururunu onarmak için intikam hırsına kapılır. (Hasan Sakın)



SEVMEK NEYE YARAR (1986)


Yönetmen: Yılmaz Atadeniz
Senaryo: Cengiz Nacaroğlu
Görüntü Yönetmeni: Rafet Şiriner
Yapım: Bizim Film/Behçet Nacar

Oyuncular: Behçet Nacar, Güler Işık, Yılmaz Zafer, Nigün Saraylı, Necati Er, İhsan Yüce, Sevinç Pekin, Sadettin Durak, Yeşim Yükselen, Kemal Bozbeyli

Konu: Film, gelin olarak girdiği evde türlü iftiralara maruz kalan bir kadının başından geçenleri konu alır. Büyük bir çiftliğin sahibi olan Şahin Bey, ailesi tarafından evlenmesi için zorlanmaktadır. Ailesi, Şahin’i zengin bir kızla evlendirerek servetine servet katmayı plânlar. Şahin ise ailesinin gösterdiği adayları göz ardı ederek kâhyanın kızı Selma’yla evlenmeye karar verir. Ancak aile, Şahin’i Selma’dan ayırmaya çalışırsa da ikilinin evlenmesine engel olamaz. Bununla birlikte Selma’yı çiftlikten uzaklaştırmak için ellerinden geleni yaparlar. Ailenin oynadığı bu kirli oyunların birinde Selma cinayet işlemek zorunda kalır. Ancak bu olay Selma için olduğu kadar Şahinzade ailesi için de bir felakete yol açacaktır. (Hasan Sakın)


SEVİYORUM (1986)



Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Safa Önal
Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay
Yapım: Doğan Film/Erdoğan Gezen

Oyuncular: Banu Alkan, Tolga Savacı, Şehnaz Dilan, Yıldırım Gencer, Merih Fırat, Ali Tutal, Nilgün Bubikoğlu, Hüseyin Kutman

Konu: Sevgilisini terk eden Banu, başka biri ile ilişki kurar. Ancak bu adam kaza sonucu erkekliğini yitirmiştir. Bunun farkına varan Banu tekrar eski sevgilisine döner.

SEVEN KISKANIR (1986)


Yönetmen: Yalçın Erkan
Senaryo Ufuk Reis
Kameraman Ferhat Bakır
Magazin Yapım: Ahmet Reis

Montaj, Senkron: Gazanfer Dirlik, Seslendirme Yönetmeni: Hilmi Eldek, Kamera Asistanı: Erol Civan, (Ören Film stüdyosunda hazırlanmış, Barış Film stüdyosunda seslendirilmiştir )

Oyuncular: Hakkı Bulut, Arzu Aytun, Güneş Olcay, Atilla Altunay, Nur İncegül

Konu: Filmde, farklı sınıflara mensup iki kişinin aşk hikâyesi konu edilir. Şarkıcı Hakkı yolculuk yaparken, arabası yolda kalan Şule’ye yardım eder. Birlikte yola çıkan ikili arasında kısa sürede yakınlaşma olur. Şule, Hakkı’yı ailesi ve arkadaş çevresiyle tanıştırmaya karar verir. Ancak zengin bir aileye mensup olan Şule’nin çevresi Hakkı’yı küçümser. Şule ise sevdiği adamı hor gören herkesle çatışmaya başlar. Bununla birlikte Şule’nin eski sevgilisi Oktay yüzünden ikiliyi zor bir süreç beklemektedir. (Hasan Sakın)


SEVDAN ÖLDÜRDÜ BENİ (1986)


Yönetmen: Şahin Gök
Senaryo: Bülent Dal
Görüntü Yönetmeni: Sedat Ülker
Yapım: Burak Film/Sungur Esen, İbrahim Mertoğlu
Prodüksiyon Amiri: Erol Emerle, Işık: Gürcan Küçüker, Mehmet Uluyol, İsmail Kündem, Set Teknisyenleri: Sami Meriç, Atilla Akarsu, Renk uzmanı: Sabahattin Hoçsöz, Laboratuar: Tümay Rızai, Armağan Köksal, Şems Tokgöz, Fehmi Acar, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Ali Berkant, Montaj, Senkron: Sedat Karadeniz, Kamera Asistanı: Orhan Gök,

Oyuncular: Bahar Öztan (Mine), Gökhan Güney (Yusuf), Kâzım Kartal (Seyfettin), Selma Poyraz, Menderes Samancılar, Çetin Başaran, Cevdet Balıkçı, Naim Hakverdigil, Cihan Alp, Hakkı Kıvanç, Hasan Yıldız, Fikret Fıtrtına, İsmail Hakkı Şen, Oktar Durukan, Kudret Karadağ,

Konu: Gökhan bazı düşmanları tarafından sürekli rahatsız edilmektedir. O da bir arkadaşının yanına gider orada faytoncu olur bir gün bahar adlı kadın onu faytonla gezdirmesini söyler bahar çok zengindir birde nişanlısı vardır Gökhan ve Bahar’ın aralarında bir aşk başlar.


SEVDA ATEŞİ (1986)


Yönetmen: Ertem Göreç
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Görüntü Yönetmeni: Ümit Ardabak
Yapım: Sezer Film/Sezer İnanoğlu

Prodüksiyın Amiri: Hasan Kubilay, Set Ekibi: Cavit Aydın, Ferhat Unaz, Murat Ataç, Işık Şefi: Fevzi Eryılmaz, Yardımcıları: Faruk Yaman, Dursun Çirkin, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşses, Laboratuvar: A. Tümay Rızai, Şems Tokgöz, Armağan Köksal, Kuırgu: Cevat Sezer, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Sultan Yıldırım, Reji Asistanı: Yasemin Yazıcı, Kamera Asistanı: Adnan Gürkonak, Fotoğraf: Sabahattin Oymak, Yardımcı Yönetmen: Mıuzaffer Hiçdurmaz, (Sineray Film stüdyosunda hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Hülya Avşar, İsmet Özhan, Nazlı Birand, İhsan Yüce, İhsan Baysal, Renan Fosforoğlu, Yaşar Şener, Nuri Tuğ, Ayedın Haberdar, Küçük Çocuk: Cengiz Ekinci, Büyük Çocuk: Faruk,

Konu: Bodrum’un küçük bir kasabasında yaşayan Gülcan kimsesiz, hüzünlü bir genç kızdır. Gülcan kasabanın sevgilisi, biricik Maviş’idir. Terzilik yapan Gülcan herkesin yardımına koşan bir iyilik meleğidir. Acılarını ve yalnızlığını bu şekilde unutmaktadır. Genç kızın yıllardır beklediği kalbinin prensi İstanbul’dan çıkagelir. Büyük şehrin kalabalığından kaçıp kasabaya kaderine gelen tayfa Halil bilmeden Gülcan’ın yazgısını da değiştirecektir. Halil’e kalbini kaptıran Gülcan onunla evlenecektir. Ancak sevdiği adamın gün geçtikçe değişmesi, içine kapanıp, bir şeylerin korkusuyla yaşaması ikisinin de hayatını kabusa çevirir.

SEVDA (1986)






Yönetmen: Şahin Gök
Senaryo: Recep Filiz
Görüntü Yönetmeni: Abdullah Gürek
Yapım: Can Film/Can özer

Oyuncular: Mahmut Tuncer, Nur Aksoy, Leyla Somer, Neşe Aksoy, İsmail Hakkı Şen, Menderes Samancılar,

Konu: iki kadın arasında kalan bir erkeğin yaşadıkları olaylar

SES (1986)


Yönetmen: Zeki Ökten
Senaryo: Fehmi Yaşar
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Müzik: Tarık Öcal
Yapım: Şeref Film/Şeref Gür

Oyuncular: Tarık Akan (Adam), Nur Sürer (Serpil), Güler Ökten (Yurdanur), Kamuran Usluer, (Ayşe’nin babası), Kamuran Yüce (Enis), Orhan Çağman (Sadık Reis), Yavuzer Çetinkaya (İsa), Ali Erdemci (Ali) Ebru Oğuz (Ayşe), Erol Özkök (Erol), Işık Aras (Ayşe’nin Annesi), Nuray Oğuz (Erol’un karısı)

Konu: Bir gün, güneydeki bir tatil köyüne genç bir adam gelir. Ürkek yüzünde geçmişin acılarını taşıyan bu suskun adamın altı yılı hapiste geçmiş ve bu süre içinde gördüğü, yaşadığı işkenceler nedeniyle bir kolu sakat kalmıştır. Genç adam (Tarık Akan), bu yabancı, ama sımsıcak insanlarla dolu sahil kasabasında, annesiyle tatile gelen ve kendisini uzaktan sürekli izleyen Serap'la (Nur Sürer) karşılaşır. Serap, bu yalnız adama büyük bir ilgi duyar. Bir süre sonra da birbirlerine sevecenlik ile yaklaşırlar. Ama bir gün genç adam, duyduğu bir sesle irkilir. Bu, hapislik günlerinde gözlerini bağlayıp işkence yapan, gençliğini alan, kolunu sakat bırakan celladının sesidir. Ve onu kaçırır. Gözlerini bağladığı adamla terk edilmiş eski bir kilise harabesi içinde trajik bir hesaplaşma başlar ...

v    Meze olmaya hazırlanan bir ahta-potun amansızca dövülüşü", hayvan öldürmek için midir, yumuşatmak için mi, yoksa yumuşatarak öldürmek İçin mi? "Ses" filminden benim aklımda kalan başlıca sahne bu oldur Deliğe tıkılmış insanların fikirlerinden, inançlarından dolayı baskıya, İşkenceye uğratılmaları eylemini pek güzel simgeliyordu, ahtapota reva görülen "yumuşatma"... Ama sonuç olarak "işkence" üstüne bir filmden insanın aklında hemen yalnız bu sahne kalıyorsa, o filmin başarılı olduğundan söz edilebilir mi?

Ege kıyılarında bir kasaba... (Gümüşlük köyü imiş). Yorgun, bezgin, gizemli tavırlara ortalarda gezinen, bu "küçük Bodrum'daki yaz konuklarının yaşamını. "Arkadaştaki Yılmaz Güney havalarında İzleyen bir "yabancı Onun çekiciliğine kapılmakta gecikmeyen bir kentli kız, Selmin,.. Satışa çıkan eski Rum evlerini birer İkişer kapatarak kapağı buraya atma hayali peşindeki işsiz güçsüz kentli takımı... Bir zamanlar âşık olduğu Rum kızını Rum havaları dinleyerek anan koca Sadık Reis... Bu topraklarda birlikte yaşamış Türk-Rum ilişkilerine, "Düşman" filmini anımsatan dostça bir yaklaşım çabası... Bu arada, çevredeki türlü çeşitli seslerden rahatsız olan, içeride geçirdiği altı yılın acılarını, gördüğü işkenceleri "sesler" aracılığıyla yeniden yaşayan gizemli gençle Selmin'in ilişki kurma girişimleri... Ve tepede mezarların çevrelediği eski, terk edilmiş bir kilisede geçmişle ve "işkence" denen çağ dışı eylemin olası sorumlusuyla bir hesaplaşma denemesi...

"Ses", işte bunları anlatıyor kabaca. Adı bilinmeyen, bir dönemin devrimci eylemlerine karışmış kahramanı, hemen hiçbir siyasal çağrışım içermeyen ilk yarıda (buna üçte iki de denebilir), bir güneybatı tatil yöresi fonu Ününde, bir tür aşk serüveni yaşıyor, filmin asıl bildirisini, mesajını vereceği varsayılan son bölümde İse, yine olanlara açık, somut, açık amacı bir yaklaşım getirilmeden, bir tür tepki, boşalım veya dışa vurum olayı yaşanıyor. Ve film, başladığı noktadan hiç de uzaklara gitmeksizin sona eriveriyor...

Nokta dergisinde Sungu Çapan arkadaşımın dediği gibi, "Sen Türkülerim Söyle" ve "Ses"le birlikte, "..ve 'devrimci' beyaz-perdede".. Kör olan şarkıcılardan, gazino patronlarından, türlü çeşitli gerzek, "inek" ve şabanlardan sonra, "devrimci" tipinin de perdeye gelmesi kuskusuz son derece ilginç, olumlu bir olay... Ama niye bu film de ağzımızda buruk bir tat, içimizde bir yarı kalmışlık duygusu bırakıyor? Niye, bir kez daha. "işkence" eylemi üstünde düşünmemizi, ona karşı tepkilerimizi, nefretimizi, isyanımızı kanalize etmeyi, somutlaştırmayı başaramıyor?

Bu konuda, hikayenin/senaryonun baştan beri seçerek aldığı bir tavrı eleştirmek mümkün. Bu "gerçekçilik" yerine "simgeselliğin" yeğlenmesi, somutun yerine soyulun geçilmesidir. Bu açıdan, tek kolu sakat kahramanımızın, filmde zaten gösterilmeyen biçimde, iri yan Kamran Usluer'i sandalından "kaçırıp" tepelere nasıl getirdiği belki de önem taşımıyor. Aynı biçimde, Usluer’in onun gerçek "işkencecisi" olup olmadığı da... Çünkü Usluer, filmde açık biçimde gösterildiği gibi, profesyonel bir işkenceci olsun vefa olmasın, özel hayatında, karısına ve çevresine karsı davranışlarında kaba, çirkin "faşizan" biridir. Onun için başına gelenleri hak etmiş, bir "simge-kişiliktir. Ancak sinemada soyutlama zor, belalı, sorumlu bir İştir. Türlüye'nin yakın uzak geçmişte yaşadığı işkence olayına somut biçimde yaklaşmak, somut, yaşa-yan, ayakları yere basan kahramanları işlemek belki kolay değil. Giderek belki mümkün de değil. Bu açıdan, sinemamızın henüz bir "Resmi Tarih" üretmesi beklenmemeli, beklenmiyor da... Ama soyutlama uğruna bu denli yapay, yaşamayan, kukla düzeyinde kişiler/İlişkiler yaratmak,"

"Ses", yürekli bir çıkış, önemli bir deneme. Ama bunun yüreğimizde uzun süre titreşimler yapacak gerçek bir protesto çığlı-ğına dönüşmediğini de İtiraf etmek zorundayız... “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

v    Ses'te, el değmemiş her yeni konu-ya değinen ilk filmler gibi, erdemleri denli, bir takım kusurları da "bunlara yanıtsız kalan sorular da diyebiliriz" beraberinde taşıyan bir fılm. Ama benzer bir konuyu bir başka açıdan irdelemeyi amaçlayan Gören'in "Sen Türkülerini Söyle" filminden bir adım ötede. Onun hatalarından ve eksiklerinden bir kat daha fazla arınmış. Söyleyeceğini dağıtmadan, bireyselliğe indirmeden, daha geniş perspektifler içinde olduğu gibi anlatan, sessiz, durgun, yalın ama sonuçta çarpıcılığa varabilmenin üstesinden gelebilen bir film. (Burçak Evren, "Ses" bağışlamaya dönüşen öfke, Güneş, 12 Aralık 1986) “Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü”

v   Fehmi Yaşar'ın senaryosu ve Zeki Ökten'in filmi başta rizikolu ama çok önemli bir geçimde bulunmuş. Mahkumun kendini arayışı sevgiye, dostluğa, kuşkuya ve düşmanlığa karşı tavrı, işkencecisiyle ve yitik gençliğiyle, ödeşmesi, dış gerçeklikten (realiteden) ve reel mantıktan alabildiğine arındırılıp soyutlanıyor. Çevresinden sıkılan, dünyayı yeni yeni tanıyan Şermin'in mahkuma neden yaklaştığı önemini yitiriyor, yaklaşmanın sonuçlan önem kazanıyor. Mahkumun işkencecisini neden, nasıl kaçırdığı (ki tek koluyla ve tek zıpkınla bu işi becermesi mümkün değil) önemli değil. Önemli olan bu iki işinin kez farklı bir konumda karşı karşıya gelmeleri ... Filmin başkişisi olan mahkum adı bile yok. Kimine göre "abi", kimine göre "delikanlı", kimine göre de "o adam"... Mahkumun giysilerinde de stilize bir hava var. (İbrahim Altınsay, Yeni Filmler Hürriyet Gösteri, S.: 73, Ara-lık 1986)


SERT ADAM (1986)


Senaryo ve Yönetmen: Aykut Düz
Kamera: Sedat Ülker
Yapım: Burak Film/Sungur Esen, İbrahim Mertoğlu

Yönetmen Yardımcısı: Muharrem Özabat, Ufuk Ahıska, Kamera Asistanı: Orhan Gök, Negatif Kurgu: Ömer Aksu, Laboratuar: Şemsi Tokgöz, Armağan Köksal, Aslan Tektaş, A. Tümay Rızai, Renk Düzenleme: Sa-bahattin Hoşsöz, Işık Asst.: Bayram İlvur, Selahattin İlhan, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Senkron: Sedat Karadeniz,
(Sineray Film stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Yıldırım Gencer, Nurgül Kaya, Osman Betin, Kadir Kök, Yüksel Gözen, Erdoğan Seren, İbrahim Kurt

Konu: Sigorta şirketinde çalışan bir eksper, bir kazanın ardındaki gerçekleri araştırmak için kaza mahalline gelir. Görgü tanıklarıyla görüşen eksper, olayın tanıklarından biri olan bir kadına ilgi duymaya başlar. Ve bundan sonra işler giderek daha karmaşık bir hal alır.

SENİ SEVMEYEN ÖLSÜN (1986)


Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Figenli
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi
Yapım: Topkapı Film/Yaşar Tunalı

Laboratuar ve Baskı Kısmet Stüdyosu, Montaj ve Seslendirme: Yeni Film stüdyosu, Sesleri Alan: Gültekin Çavuş, Işık Amiri: Yaşar Alışkan, Işık Teknisyeni: Sinan Gencer, Yönetim Yardımcısı: Ümit Yesin, Kamera Asistanı: Mustafa Kutlu, Prodüksiyon Amiri: Hüseyin Zan, Yapım Koordinatörü: Nami Dilbaz,

Oyuncular: Gökhan Güney, Sema Peker, Leyla Somer, Leyla Somer, Hayati Hamzaoğlu, Hüseyin Zan, Mehtap Anıl, Ümit Yesin, Recep Filiz, İsmail Varol, Hale Haykır, Nevin Coşkun,

Konu: Film, pavyonda çalışan bir kadın ile bir balıkçının aşk öyküsünü konu edinir. Küçük bir sahil kasabasında yaşayan Kasım Ağa, bir pavyonda çalışan Serap’a âşık olur. Uzun bir süre Serap’ı pavyondan kurtarmak için çabalayan Kasım, sonunda onunla evlenmeye karar verir. Kasabaya dönen ikili, bütün kasaba halkının dikkatini üzerine çeker. Üstelik Kasım’ın yanında çalışan balıkçı Hasan ile Serap’ın eskiden kalma bir hesapları olduğu anlaşılır. Zamanla Serap’ın Kasım’la evlenmesinin ardında başka sebepler olduğu ortaya çıkacaktır. (Hasan Sakın)

31 Mart 2020 Salı

SEN TÜRKÜLERİNİ SÖYLE (1986)


Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Turgay Aksoy
Görüntü Yönetmeni: Aytekin Çakmakçı 
Müzik: Çağdaş Türkü Grubu
Yapım: Uzman Film/Ferit Turgut, Kadir Turgut

Yönetmen Yardımcısı: Turgay Aksu, Film Banyo: Ufuk Kayar, Işık Şefi: Aslan Yıldız, Prodüksiyon Amiri: Ramazan Denizhan

Oyuncular: Kadir İnanır (Hayri), Sibel Turnagöl (Sibel), Tunca Yönder (Tunca), Melih Fırat (Neslihan), Şerif Gören, Aytaç Öztuna, Sibel Hotin, Levent Dönmez, Şerif Gören, Kutay Köktürk (Muhbir), Nuri Tuğ, Muadelet Tibet (Hayri’nin annesi), Hale Akınlı, Coşkun Göğen, Ümit Yesin, Bülent Bilgiç (Şerif), Erdinç Akbaş

Konu: 12 Eylül öncesi olaylara karışan Hayri, yedi sene hapis yattıktan sonra çıkar. Herkesin çıkarcı bir kişiliğe büründüğünü görür. İnfazdan sonra sürgün cezasını çekmek üzere bir kasabaya gider.

► 12 Eylül öncesi olaylara karışmış olan Hayri, 7 yıl içerde yatmış, sürekli bir "leitmotiv" gibi gösterilen bir sahneden anlaşıldığına göre işkence görmüş ve sonunda serbest bırakılmıştır. Onun çıkışı ve eve gelişiyle başlar film. Anası müşfik, babası öfkelidir. Kız kardeşinin sorunları vardır. Mahalleli bir tuhaf bakar, hemen yalnız küçük onunla ilişki kurabilir. Eski "ideal arkadaşları" ise çoktan dönüş yapmışlardır, kimi işadamı, kimi sinemacı, kimi reklamcı olmuştur... Hepsi de eski günleri, ideallerini, "dava"yı unutmuşlardır.... Bir dizi anlamsız, amaçsız, yüzeysel ilişkinin içinde bulur kendini Hayri... Ve bu sahteliklerden sıyrılıp kasabaya yollanır.

Görüldüğü gibi, toplumun önemli bir kesimi için güncel yaşamsal bir konuya el atmışlar, senaryonun yazarı Turgay Aksoy, yönetmen Şerif Gören ikilisi... Kuşkusuz bu öncelikle alkışlanması gereken bir tavır. Bunca fırtınadan sonra geride kalanların, "kazazedelerin sorunlarına eğilinmesi, geçmişle bir tür hesaplaşmaya gidilmesi, sanatın bu tür gerçekleri de konu edinmesi elbette gerekiyor. Ancak ortaya çıkan filmin, amaçlar düzeyinde olmadığını da belirtmek kaçınılmaz.

"Sen Türkülerini Söyle", Şerif Gören'in "Endişe'den "Alışan’a, "Kurbağalar'dan "Fırar'a kimi filmlerinde özellikle kullandığı belgesele kaçan "saptamacı" bir tavrı ve bunun getirdiği gevşek, gerilimsiz bir ritmi yeğliyor. Ancak bu tür film çekmek, dramatik açıdan yoğun, tıkız bir hikayeyi anlatmaktan çok daha zor...

Gören, kendisi ve çevresinden birkaç kişiyi gerçek/gerçeğe yakın kimlikleri, işleri, kişilikleri içinde alarak, onları öykünün amaçladığı "oportünist" tipler olarak göstermekte kuşkusuz ilginç bir iş yapıyor Ama bu o kişileri tanıyın veya tanımayın, onların inandırıcı olmasına yetmiyor. Gören. Tunca ve diğerleri, güya kendilerini oynuyorlar. Ama oynayamıyorlar ki!.. Hem kötü oyuncular hepsi, hem de insanın kendi kendini oynaması, düşünülemeyecek kadar zordur. Bütün hunlar, filmin gerçeklik duygusunu da. önemli amacını da zedeliyor. Ve sonuçla, amaçlanan, ama (henüz) yapılamayan önemli, güncel bir filmin hayaliyle avunmak kalıyor seyirciye.

"Sen Türkülerini Söyle", bu haliyle önemli bir film değil. Film, sosyo politik bir gerçeğin saptaması olmak amacıyla yola çıkıp, sonunda Şerif Gören ve bir avuç arkadaşının, nerdeyse bir "aile filmi" havasında çektikleri bir tür "günah çıkarma" egzersizine, bir tür duygusal dışavurum çabasına dönüşüyor. Ve orda da kalıyor...”Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” ”


SEHER VAKTİ (1986)



Senaryo ve Yönetmen: Ahmet Ündağ
Görüntü Yönetmeni: Erhan Canan
Yapım: Metro Film/Zeki Kafalı

Oyuncular: Müslüm Gürses, Oya Demir, Kâzım Kartal, Hikmet Taşdemir, Merih Akalın, Erol Günaydın, Cengiz Sezici, Muhittin Yeşilova, Arap Celâl, Recep Bülbülses

Konu: Konu: Filmde, aynı kadını seven iki adam arasında yaşanan düşmanlık konu edilir. Marangozluk yapan Ali, Fatma ile evlenir. Aynı mahalleden Fatma’yı seven Rüstem bu yüzden Ali’ye düşman olur. Önce Ali’nin kendisine olan borcuna haciz getirir. Daha sonra Ali’nin bir suç işlemesine sebep olur. Hapse giren Ali’nin hayatı tamamen değişecektir. (Meltem İşler Sevindi)

SAVUNMA (1986)


Yönetmen: Osman F. Seden
Senaryo: Erdoğan Tünaş
Kamera: Çetin Gürtop
Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu

Yardımcı Yönetmen: Muzaffer Hiçdurmaz, Asistanı: Serap Korkmaz, Kamera Asistanı: Hakan Gürtop, Ar Direktör: Sohban Koloğlu, Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa, Fotoğraflar: Nadi Özerkal, Işık Şef: Ekibi: Ali Salim, Yaşar Işık Yardımcıları: Murat Omay, Mahir Gül, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Sultan Yıldırım, Senkron: Cevat Sezer, Montaj Revizyon: Mehmet Bozkuş, Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuvar: A. Tümay Rızai, Şems Tokgöz, Armağan Köksal, Fehmi Acar, Prodüksiyon Temsilcisi: Adnan İrkut, Prodüksiyon Amiri: Necati Şimşek, Set Teknisyenleri: Selçuk Öktem, Şaban Derya, Ergun Sımsıkı, (Sineray film stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Gülşen Bubikoğlu, Kenan Kalav, Fikret Hakan, Merih Akalın, Erol Günaydın, Nazan Ayas, Raik Alnıaçık, Devrim Parscan, Ekrem Dümer, Duygu Ankara, Orhan Elmas, Faruk Savun, Memduh Ünsal, Orhan Çoban, Mesut Sürmeli, Necmi Öney, Atilla Kunt, Burhan Özoyal, Fevzi Gür, Kâmil Sesli, Bülent Polat

KONU: Kendisinden yaşça genç Cengiz’le (Kenan Kalav) evli olan Çiğdem, zengin bir iş kadınıdır. Kötü giden evliliği, Cengiz’in onu aldatması ve eve gelen tehdit telefon ve mektupları ile iyice bunalıma girmiştir. Çiğdem’in ayrılma isteğini kabul etmeyen Cengiz iş için Ankara’ya gittiği gece genç kadın öldürülür. Cinayeti araştıran komiser Cemal (Fikret Hakan) Cengiz’den şüphe eder. Cengiz’in gece hızlı bir taksi ile dönüp cinayeti işlediği savıyla genç adamı tutuklar. Cengiz’in savunmasını Handan (Gülşen Bubikoğlu) üstlenmiştir. Cemal’in ısrarlı tavrına karşın Handan delil yetersizliği nedeni ile Cengiz’i beraat ettirir. Cengiz ve Handan arasında tutkulu bir aşka dönüşen bir yakınlaşma olur. Komiser Cemal ise, boş durmamış, Cengiz’i İstanbul’a geri getiren taksi şoförünü bulup mahkemeye tanık olarak çağırmıştır. Handan, kendisine yalan söylediği için davadan çekilir. Yine de duyguları galip gelir ve tutuksuz yargılanan Cengiz’le seyahate gider. Cengiz’in ava gittiği sırada kaldıkları av köşkünde bulduğu R harfi bozuk basan daktilonun, Çiğdem’e gönderilen tehdit mektuplarının yazıldığı makine olduğunu anlayınca katilin Cengiz olduğunu anlar ve panikler. Onu gören Cengiz durumu belli etmez. Döndüklerinde komiser Cemal’e Cengiz’in katil olduğunu anlatan Handan, onun kendisini öldürmek için geleceğinden de emindir. Ve Cengiz gelir. Buna hazır olan Handan’ın katilini öldürmekten başka seçeneği kalmamıştır. O da bunu yapar...