Senaryo: Mehmet Aydın, Erdoğan
Tokatlı
Eser: Oktay Akbal
Görüntü Yönetmeni: Aytekin
Çakmakçı
Müzik: Bora Ayanoğlu
Yapım: Varlık Film/Lokman
Kondakçı
Oyuncular: Kadir İnanır, Pınar Avşar, Gül Erda,
Nilüfer Aydan, Savaş Yurttaş, Engin İnal, Güzin Özipek, Selçuk Uluergüven,
Konu: Erdoğan Tokatlı romanın özüne, edebi
niteliğine oldukça sadık kalmış. Akbal'ın üslubu, anlatımının lezzeti filme
sindirilmeye çalışılmış, yer yer de başarılmış. Alabildiğine sıradan bir yaşam
süren evli bir erkeğin, Nuri'nin, evli bir kadınla, Nedret ile olan ilişkisi,
Akbal'ın romanında belli bir döneme, 1950'lere oturtulmuş ve o dönem, İstanbul
veya Beyoğlu betimlemelerinden "Kapri Aşıkları" filmi veya
"Jezabel" şarkısı gibi kültürel verilere, birçok şeyle romana
yerleştirilmişti. Tokatlı'nın bizce başlıca yanlışı, yapıtı döneminden
soyutlamak, ayırmak, alıp günümüze getirmek olmuş.
v Tokatlı'nın yapıtın özüne
sadık kalma tedirginliğinden yola çıkarak başta ve sonda uzun monologlara yer
vermesi ve gereksiz betimlemeleri filmin içinde gelişi güzel kullanması,
‘Suçumuz İnsan Olmak'ı romanı görüntüleyen bir çizgiye getirme yanlışlığına
sürüklemiş. Bu arada filmin diyaloglarının da fazla kitabi olduğunu ve
işlevsellikten oldukça uzak kaldığını söyleyebiliriz. Örneğin Nuri'nin eşinin
hoş geldin demeden, parlak ve de cümlelerle eski günlere uzanması, sanırım
yalnızca Tokatlı'dan değil, birazın da ötesinde Akbal'ın yapıtından
kaynaklanıyor. (Burçak Evren, Sinema Edebiyat yakınlaşmasının, başarıya
ulaşamayan bir örneği, Güneş 23 Ocak 1987) “Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü”
v Oktay Akbal'ın hikâyeleri
gibi küçük olaylardan, büyük bir duyarlıkla yaşamdan derlenmiş gözlem
parçacıklarından, hayatı tüm şiir ve hüznü ile kavrama yeteneğinden doğmuş ilgi
çekici romanı "Suçumuz İnsan Olmak", ilk yayımlandığı 1957 yılından
beri tam yedi baskı yapmış bir roman, kendi tarzında edebiyatımızın baş
yapıtlarından biridir bence... Böyle bir romanı filme almak, kuşkusuz iddialı
bir iş, gözü pek bir çaba... Elbette ki her şey filme alınabilir, her tür
yazılı metnin görüntüye dönüştürülmesi düşünülebilir. Erdoğan Tokatlı, romanın özüne, edebi
niteliğine oldukça sadık kalmış. Akbal’ın üslubu, anlatımının lezzeti filme
sindirilmeye çalışılmış, yer yer de başarılmış... Alabildiğine sıradan bir
yaşam süren evli bir erkeğin, Nuri'nin, evli bir kadınla. Necdet'le olan
ilişkisi, Akbal'ın romanında belli bir döneme, 1950'lere oturtulmuş ve o dönem,
İstanbul veya Beyoğlu betimlemelerinden "Kapri Aşıkları" filmi veya
"Je Zabel" şarkısı gibi kültürel verilere, birçok şeyle romana
yerleştirilmişti. Tokatlı'nın bizce başlıca yanlışı, yapıtı döneminden soyutlamak,
ayırmak, alıp günümüze getirmek olmuş. "İstanbul kaçamağı" olayı da,
bir Marmaris kaçamağına dönüşmüş. Son yıllarda Batı kıyılarımızda ne denli çok
aşk filmi çekildiği düşünüldüğünde, bu hem filmi Akbal'ın yarattığı
toplumsal/tarihsel temelden koparıp almış, hem de sıradanlaştırmış olmuyor mu?
'Suçumuz İnsan Olmak",
ayrıca yer yer de olsa Yeşilçam duyarlıklarına teslim olmuş, kimi klişeleri
yineler gibi gözüken bir film. Sanki Akbal duyarlığına, senaryodan müziğe,
belli belirsiz bir arabesk sinmiş gibi... Ama tüm bunları Akbal'ın o çok sevdiğimiz
romanıyla kıyaslayınca söyleyebiliyoruz. Kendi başına ele alındığında,
"Suçumuz İnsan Olmak", tertemiz, dürüst, düzeyli bir çalışma, ağızda
hüzünlü, karamsar, edebi yanı da olan bir tat bırakan bir film... Ah, bir de,
hemen aynı konuyu işleyen "Geç Kalan Sevgi - Falling in Love" adlı
filmle ayni zamanda gösterime çıkmak bahtsızlığına uğramasaydı!.. “Atilla
Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”