Powered By Blogger

5 Nisan 2020 Pazar

SUÇUMUZ İNSAN OLMAK (1986)


Yönetmen: Erdoğan Tokatlı
Senaryo: Mehmet Aydın, Erdoğan Tokatlı
Eser: Oktay Akbal
Görüntü Yönetmeni: Aytekin Çakmakçı
Müzik: Bora Ayanoğlu
Yapım: Varlık Film/Lokman Kondakçı

Oyuncular: Kadir İnanır, Pınar Avşar, Gül Erda, Nilüfer Aydan, Savaş Yurttaş, Engin İnal, Güzin Özipek, Selçuk Uluergüven,

Konu: Erdoğan Tokatlı romanın özüne, edebi niteliğine oldukça sadık kalmış. Akbal'ın üslubu, anlatımının lezzeti filme sindirilmeye çalışılmış, yer yer de başarılmış. Alabildiğine sıradan bir yaşam süren evli bir erkeğin, Nuri'nin, evli bir kadınla, Nedret ile olan ilişkisi, Akbal'ın romanında belli bir döneme, 1950'lere oturtulmuş ve o dönem, İstanbul veya Beyoğlu betimlemelerinden "Kapri Aşıkları" filmi veya "Jezabel" şarkısı gibi kültürel verilere, birçok şeyle romana yerleştirilmişti. Tokatlı'nın bizce başlıca yanlışı, yapıtı döneminden soyutlamak, ayırmak, alıp günümüze getirmek olmuş.

v Tokatlı'nın yapıtın özüne sadık kalma tedirginliğinden yola çıkarak başta ve sonda uzun monologlara yer vermesi ve gereksiz betimlemeleri filmin içinde gelişi güzel kullanması, ‘Suçumuz İnsan Olmak'ı romanı görüntüleyen bir çizgiye getirme yanlışlığına sürüklemiş. Bu arada filmin diyaloglarının da fazla kitabi olduğunu ve işlevsellikten oldukça uzak kaldığını söyleyebiliriz. Örneğin Nuri'nin eşinin hoş geldin demeden, parlak ve de cümlelerle eski günlere uzanması, sanırım yalnızca Tokatlı'dan değil, birazın da ötesinde Akbal'ın yapıtından kaynaklanıyor. (Burçak Evren, Sinema Edebiyat yakınlaşmasının, başarıya ulaşamayan bir örneği, Güneş 23 Ocak 1987) “Agah Özgüç, “Türk Filmleri Sözlüğü”

v    Oktay Akbal'ın hikâyeleri gibi küçük olaylardan, büyük bir duyarlıkla yaşamdan derlenmiş gözlem parçacıklarından, hayatı tüm şiir ve hüznü ile kavrama yeteneğinden doğmuş ilgi çekici romanı "Suçumuz İnsan Olmak", ilk yayımlandığı 1957 yılından beri tam yedi baskı yapmış bir roman, kendi tarzında edebiyatımızın baş yapıtlarından biridir bence... Böyle bir romanı filme almak, kuşkusuz iddialı bir iş, gözü pek bir çaba... Elbette ki her şey filme alınabilir, her tür yazılı metnin görüntüye dönüştürülmesi düşünülebilir. Erdoğan Tokatlı, romanın özüne, edebi niteliğine oldukça sadık kalmış. Akbal’ın üslubu, anlatımının lezzeti filme sindirilmeye çalışılmış, yer yer de başarılmış... Alabildiğine sıradan bir yaşam süren evli bir erkeğin, Nuri'nin, evli bir kadınla. Necdet'le olan ilişkisi, Akbal'ın romanında belli bir döneme, 1950'lere oturtulmuş ve o dönem, İstanbul veya Beyoğlu betimlemelerinden "Kapri Aşıkları" filmi veya "Je Zabel" şarkısı gibi kültürel verilere, birçok şeyle romana yerleştirilmişti. Tokatlı'nın bizce başlıca yanlışı, yapıtı döneminden soyutlamak, ayırmak, alıp günümüze getirmek olmuş. "İstanbul kaçamağı" olayı da, bir Marmaris kaçamağına dönüşmüş. Son yıllarda Batı kıyılarımızda ne denli çok aşk filmi çekildiği düşünüldüğünde, bu hem filmi Akbal'ın yarattığı toplumsal/tarihsel temelden koparıp almış, hem de sıradanlaştırmış olmuyor mu?

'Suçumuz İnsan Olmak", ayrıca yer yer de olsa Yeşilçam duyarlıklarına teslim olmuş, kimi klişeleri yineler gibi gözüken bir film. Sanki Akbal duyarlığına, senaryodan müziğe, belli belirsiz bir arabesk sinmiş gibi... Ama tüm bunları Akbal'ın o çok sevdiğimiz romanıyla kıyaslayınca söyleyebiliyoruz. Kendi başına ele alındığında, "Suçumuz İnsan Olmak", tertemiz, dürüst, düzeyli bir çalışma, ağızda hüzünlü, karamsar, edebi yanı da olan bir tat bırakan bir film... Ah, bir de, hemen aynı konuyu işleyen "Geç Kalan Sevgi - Falling in Love" adlı filmle ayni zamanda gösterime çıkmak bahtsızlığına uğramasaydı!.. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder