Yönetmen: Muzaffer Hiçdurmaz
Senaryo: Haşmet Zeybek, Bekir
Yıldız , Tarık Akan, Muzaffer Hiçdurmaz
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan
Ererez
Müzik: Cahit Berkay, Cem
Karaca
Yapım: Burak Film/ Kaya
Ererez, Sungur Esen, İbrahim Mertoğlu
Eser: Bekir Yıldız, Set
Amir: Erdal Sümer, Yardımcıları: Recai Sümer, Aziz Kıskaç, Işık
şefleri: Recep Bi-çer, İbrahim Sabuncu, Işık yardımcıları: Fazlı
Sekizler, Kaan Güner, Sü-leyman Ilbaz, Şevki Tatlı, Matibo: Fehmi Acar,
Armağan Köksal, Laboratuar: A. Tümay Rızai, Şems Tokgöz, Aslan Tektaş,
Renk Uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Sultan
Yıldırım, Fatoş Yıldırım, Ses Mühendisi: Erkan Esen-boğa, Montaj: Necdet
Tok, Senkron: Soner Şenbecerir, Metin Çeşmebaşı, Mustafa Kalkan,
Yapım Sorumlusu: Osman Çağlar, Yapım Yardımcısı: Can Dişiaçık, Kameraman
yardımcısı: Metin Erdoğdu, Jenerik: Kemal Acehan, Yönetmen
Yardımcıları: Ümit Hiçdurmaz, Fatih Rahmanlı, Sineray Film Stüdyolarında
hazırlanmıştır
Oyuncular: Tarık Akan, Müge Akyamaç, Savaş Yurttaş,
Erol Demiröz, Oktay Sözbir, Günay Girik, İhsan Yüce, Muazzez Kurtoğlu, Bekir
Yıldız, Haşmet Zeybek, Erdal Sümer, Hikmet Karagöz, Kenan Bal, Diler Saraç,
Zehra Alptürk, Savaş Tamer, Cezmi Baskın, Dursun Ali Sağıroğlu, Ferdi Akarnur,
Ferdi Atuner, Zehra Alptürk, Sevim Şendil, Cihat Ta-mer, Şadan yardım,
Kemalettin Tuğcu, Aşkın Ceylani, Seyfettin karadayı,
Konu: Dört işçi arkadaşın mücadelesi. Cam
fabrikasında çalışırken patronla tartışan işçiler, işten çıkarılır. Tersane de
çalışırken de patron tarafından grev kırıcı olarak kuIlanıldıklarını fark ederek
işten ayrılırlar. Kazlıçeşme'de zor koşullarda çalışırken bir arkadaşları ölür.
Bu iş kazasından sonra işçiler örgütlenip grev başlatırlar. Bu arada işçilerden
birinin karısı kocasının işsiz günlerinde polis ola-rak çalışmaya başlamıştır.
Grev başla-dıktan sonra grevci koca ile polis karısı karşı karşıya gelirler.
Ödül:
Ankara ı. Film Şenliği’nde
(1988), Ca-hit Berkay "en iyi müzikçi"
v "Çark", günümüzün
emekçi kesiminin yaşamından, sorunlarından ses getiren bir film... Uzun süre
asistanlık yaptıktan sonra ilk filmini gerçekleştiren Muzaffer Hiçdurmaz, bize
günümüz İstanbul'unun bir de işçi gözüyle görülmüş durumunu yansıtıyor.
Kahramanlarımız, oldukça yoksul bir çevreden gelme, değişik yaşlarda dört
kafadar emekçi... Önce cam sanayiinde çalışıyorlar. Ancak emeklerinin gerçek
karşılığını almak istediklerinde, "plastik rekabeti" dolayısıyla
camcılığın öldüğünü söyleyen patron tarafın-dan kapı önüne konulu veriyorlar...
Daha sonra gemi onarımında çalışmayı deniyorlar, ama bu kez de patron
tarafın-dan, tıpkı kendilerinin de başına geldiği gibi, "grev kıncı"
olarak kullanıldıklarını fark ediyorlar. Bir sonraki aşama ise Kazlıçeşme'deki
deri atölyelerinde çalışmaktır.
Burada
İstanbul'un göbeğinde, inanılmaz, akıl almaz sağlık koşulları içinde çalışırken
meydana gelen bir kaza, kahramanlarımızın öncü olduğu haklı bir grevi
başlatacaktır… "Çark", aslında pek başarılı bir film değil. Hiçdurmaz
son derece hızlı, adeta soluk almaya vakti olmayan işlevsel bir anlatımla, kimi
sorunların üstüne gitmeye, kimi bildiriler vermeye çalışıyor. Bunu yaparken,
filminin yaşamla özdeşleşmesine, hayatın nabzını yakalamasına fırsat
bırakmıyor. Her şey yalnızca olması gerektiği gibi, tüm diyaloglar en klasik
türden, filmin tüm kalabalık sahnelerinde yönetmenin "haydi" diyen
sesini işitiyor gibi oluyorsunuz.
Eksiklikler,
filmin belli bir güç içermesine de engel olamıyor. Çünkü sinemamızda özellikle
12 Eylül'den ve Yılmaz Güney'le Yavuz Özkan'ın kimi filmlerinden beri yokluğu
duyumsanan işçi sinemasına bir örnek bu film... 1980'li yıllarda, Atıf
Yılmaz'ın filmleri veya Başar Sabuncu'nun "Kupa Kızı", "Asılacak
Kadın" vb. filmleri dolayısıyla, "İşte ger-çek burjuva filmleri"
nitelemesini yaptığımız, manşetler attığımız okurlarımızın hatırındadır. Çünkü
sinemayı sarıp sarmalamış olan "lumpen" örtünün kalkmasını, daha
değişik kategoriler oluşmasını, eğer Türkiye'de bir küçük - burjuvazi
oluşmuşsa, bunun kendi filmlerini yapmasını ve izlemesini doğal buluyoruz. Ama
aynı biçimde, emekçi sınıfların da, emekçi kökenli yönetmenler aracılığıyla
kendi filmlerini yapması ve seyretmesi olanaklarının var olması koşuluyla İşte
"Çark", 12 Eylül'den beri yapılmış belki ilk işçi filmi olma önemini
taşıyor... Filmin çeşitli aksaklıkları, kalabalık sahnelerde, özellikle finalde
elde edilen etki gücüyle sanki unutuluyor, geriye günümüz Türkiye’sinde kimi
zaman hata "vahşi" dönemi yaşayan bir kapitalizmin, sağlıksız bir
kentleşmenin, dengesiz bir sanayileşmenin hala mümkün kıldığı emek sömürüsünden
hazin görünümler kalıyor. Özellikle yineleyelim, İstanbul'un göbeğinde
Kazlıçeşme rezaletinin sürüp gitmesi gerçek bir utançtır. Film, kimi belgesel
tadında bölümleriyle bu tür saptamaları yapı-yor. Gerisi, yani bir emekçi
sınıfı sinemasının Ayzenştayn veya Yılmaz Güney sinema-sı düzeyine ulaşması
ise, belki ilerde gelecek... (Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”)