Senaryo ve Yönetmen: Tunç Okan
Eser: Adalet Ağaoğlu “Fikrimin İnce Gülü”
eserinden
Kamera: Orhan Oğuz
Müzik: Vladimir Cosma
Yapım: Evren Film (Cengiz Ergun, Tunç Okan,
) İstanbul, L‘European Paris, Man Film Münich ve İsviçre
Televizyonu ortak yapımı
Set Ekibi: Erdal Sümer, Recai Sümer,
Aziz Kıskanç, Nuri Akçabay, Ali Zebil, Alaattin İzgü, Hüseyin Ünlü, Kasakdörler:
Jean-Claude Zefferini, Max Garnier, Makyaj: Florence Cossutta,
Fotoğraflar: M. Ziya Ülkenciler, Prodüksiyon Süpervizörü: Zafer Par,
Prodüksiyon Yardımcısı: Guy Perol, Prod. Sekreteri: Marylene
Brunet, Prodüksiyon Ekibi: Sadık Deveci, Fuat Özel, Ahmet Şişman, Ahmet
Altunterim, Sedat Erkanat, Asım Par, Melahat Cengiz, Ozan Ergun, Rafet Battal,
Ünal Şen ve Mustafa Ziya Ülkenciler, Kamera Asistanları: Cem Molvan,
Ercüment Süngü, Mehmet Kıvırcık, Necdet Kaygun, Işık: Recep Biçer, Remzi
Biçer, Salim Burgucu, Yönetmen Yardımcıları: Eray Özbal, Sevda Aktolga,
Yeşim Kaya, Mehmet Ulukan, Kurgu Ekibi: Sarah Matton, Annick Hurst,
Marie-Christine Ratel, Frederique Michaud– Nadaud, Lionel Le Bras, Monika Goux,
Marie-Victorie Darcay, Efekt: Jacky Kretz, Miksaj Mühendisi: Jacques
Thomas-Gerard, Dublaj Kayıt Teknisyeni: Attila Van, Kayıt Asistanı: Çetin
Yaman, Dublaj Organizatörü: M. Ziya Ülkenciler, Dublaj Asistanı: Çetin
Tokay, Laboratuvar: Sinefekt (İstanbul), LTC (Paris)Fransız Ulusal Sinema
Merkezi (CNC), Alman Sinemasını geliştirme Dairesi yardımıyla yapılmıştır}
Oyuncular: İlyas Salman (Bayram), Valerie Lemoine
(Kezban), Micky Sebastien (vapurdaki sarışın), Alexander Gittinger (minibüs
sürücüsü), Savaş Yurttaş (Veli), Saadet Gürses (Solmaz), Menderes Samancılar
(İbrahim), Serra Yılmaz (pasaport memuru), Filiz Küçüktepe (Veli’nin karısı),
Tuncay Akça (Kâhya), Mustafa Suphi (oto ustası), Hikmet Karagöz (garson), Ömer
Başaran (genç Bayram Abdullah Özalp (çocuk Bayram), Duygu Sönmez (henç Kezban),
Uyum Varol (çocuk Kezban), Ayşe Yılmaz (Veli’nin kızı), Serkan Uzun (Veli’nin
oğlu), Abdülhamit Danışır (Rüstem amca), Hüseyin Kanlı (Berber), Muzaffer Şahin
(laborant), Fuzat Özel (komiser), Dietmar WEaldenhofer (alman satıcı), Ferdi
Akarnur (istasyondaki adam), Cevat Demirbaş (otobüs şoförü)
KONU: Çekimlerine 1987 yılında
başlanan, ancak 1992 yılında tamamlanarak gösterime girebilen "Fikrimin
İnce Gülü", Adalet Ağaoğlu'nun aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmıştı.
Film, Münih'te göçmen işçi olarak çalışan Bayram'ın, yeni aldığı Mercedes
arabayla köyüne yaptığı yolculuğu konu alır. Balkız adını verdiği arabası
Bayram'ın en değerli varlığıdır. Öksüz olarak büyüyen ve zamanında çok ezilen
Bayram, altındaki Mercedes ile köyünde itibar kazanacağını düşünür, hep bunun
hayalini kur-muştur. Artık uzatmalı sözlüsü Kezban'ı istemeye de kararlıdır.
Yolculukta
Bayram'ın karşısına çeşitli insanlar çıkar ama filmin ikinci önemli karakteri
adeta Mercedes arabadır. Bayram tüm hayallerini, dertlerini ona anlatır. Bu
vesileyle film de sık sık geriye dönüşlere başvurur ve Bayram karakterini daha
iyi anlamamızı sağlar. Bu filmdeki performansıyla 5. Ankara Film Festivali'nin
jürisi ve SİY AD tarafından En îyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görülen îlyas
Salman, genellikle saf karakterleri canlandırmasıyla tanınır. Dolayısıyla
"Fikrimin İnce Gülü"nü izlerken de Bay-ram'ın varını yoğunu yatırdığı
arabasına naif bir tutkuyla bağlı olduğunu varsayarız başta. Kapıkule'den geçip
Türkiye'ye girişiyle beraber Balkız yavaş yavaş hasar almaya başlar. Boyası
çizilir, önündeki Mercedes amblemi çalınır, lambası kırılır, kapısı göçer, vs.
Arabanın boyası ve cilası döküldükçe, Bayram'ın da gerçek yüzü ortaya çıkmaya
başlar. Aslında sandığımız gibi saf veya masum değildir. Yıllar önce yakın bir
arkadaşını kandırarak onun muayene kağıdını kul-lanmış, Almanya'ya gitmeyi de
bu şekil-de başarmıştır. Köyüne geri dönecek yüzü yoktur ama Mercedes'in
kendisine sağlayacağı statünün tüm bunlar unutturacağını
varsayar.
En nihayetinde bir kaza
sonucu Balkız neredeyse hurdaya dönüşür, Bayram'ın da tüm hayalleri yıkılır.
"Fikrimin İnce Gülü", Bayram karakterinin gerçekliği kafasında
yeniden düzenleyişi ve tüm bu yanılsamayı altındaki araba etrafında kuruşuyla
ilginçtir. Bayram'ın 'karanlık' yönlerinin araba hasar gördükçe ortaya çıkışı
da bu yüzdendir. Portresi karşımızda yavaş yavaş oluşan Bayram, hem Türk
sineması için ilginç bir anti kahraman örneğidir hem de İlyas Salman'm en
atipik rollerinden birisidir.
Yönettiği, senaryosunu
yazdığı ve başro-lünde oynadığı 1974 yapımı "Otobüs" ile yurt dışına
göç üzerine en etkileyici Türk filmlerinden birisine imza atan Tunç Okan,
"Fikrimin İnce Gülü"nde de konu-nun başka bir boyutunu deşer. O uzun
ayrılıktan sonra dönüşün bir fantezi olarak nasıl kurgulandığı, hem gurbetteki
kişide hem de bekleyenlerdeki değişim ve tüm bunların yol açtığı
hayalkırıklığı... (E.E.) Sinema En İyi 100 Film
ÖDÜL:
29. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde
► Sarı Mercedes "En İyi
İkinci Film"
► En İyi Yönetmen"
v Önemli kadın yazarlarımızdan Adalet
Ağaoğlu'nun aynı isimli romanından uyarlanan "Fikrimin İnce Gülü",
sevgiden yoksun bir çocukluk geçiren Bayram'ın kısmına kadar bir coğrafi perspektif
söz konusu. Filmin asıl kahramanı Bayram (İlyas Salman) gibi görünse de,
"Balkız" adlı Mercedes'in önemi yadsınamayacak kadar büyük. Ama, ne
yazık ki Türk Sineması'nda olumsuz hükümdarlığını yıllardır sürdüren "star
sistemi", bir nesnenin, oyuncunun önüne geçmesine asla izin vermiyor.
Bugüne dek, kayda değer pek çok adım atmış olan İlyas Salman, bu filmde de,
halkın kendisini son derece yakın hissedebileceği Bayram tiplemesiyle, başarılı
bir oyunculuk sergiliyor.
Taşınan
bütün iyi niyetlere rağmen, bazı çıkmazların kıskacından kurtulabilmek, Tunç
Okan için de mümkün olamamış. Özgün bir senaryodan yola çıkılarak üretilen bir
yapım olmaması, edebiyat-sinema ilişkisi bağlamında bazı olumsuz-lukların
doğmasına neden olmuş. Yol boyunca tek arkadaşı olan Balkız'la yaptığı
konuşmalar, kötü geçmişini unutup, yepyeni ve mutlu bir geleceğe varmak isteyen
Bayram'ın içinde bulunduğu psikolojiyi yansıtmaya yönelik olsa da, bu,
derinlemesine başarılamamış. Kimi zaman gereksiz uzayan replikler, izleyiciyi
son derece sıkıyor. Ayrıca eserin aslında yapılan tasvirlerin edebi niteliği,
filmin sinematografik anlatımını çıkmazlara sürüklemiş. Yol boyunca Bayram'ın
geçmişiyle ve kendisiyle mücadelesi, yol koşullarıyla, yolda karşılaştığı arkadaşlarıyla
ve Alman arkeologla mücadelesine egemen olmuş, dolayısıyla bu olayların
gerçekliğini gölgede bırakmış. Ayrıca, film boyunca sık sık yinelenen
flashback'lerin yoğunluğu, anlatımı zedeleyen diğer bir unsur olarak karşımıza
çıkıyor. Bin bir güçlük sonrasında, nihayet köyüne vardıktan sonra, bıraktığı
hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını, kendisi gibi her şeyin de değiştiğini,
küçük bir çobanın ağzından öğrenmesi, başka bir deyişle, çocuğun ilk defa
gördüğü bir yabancıya bütün olanları tüm açıklığıyla anlatması, ayrıca filmin,
romandan farklı olarak, son derece alışılagelmiş biçimde sonuçlanması, film
süresince aynı sonu kestirebilen izleyiciyi, mistik bir misyonu olan illüzyonu
ortadan kaldırdığı için, hayal kırıklığına uğratıyor. Ve sonuçta, yaşam
gerçeğinin tüm yükü, her şeyden habersiz zavallı Alman arkeoloğun omuzlarına
yüklenip, köy kökenli insanın kolayca kaçışına dair bir kara mizah anlatımının
doruklarına ulaşılıyor.
Bu söylenenlerin dışında,
"Fikrimin İnce Gülü", gerek müziği, gerekse de yol bo-yunca içerdiği
görüntülerin estetik düze-yi dolayısıyla -özellikle Mercedes'in yol kenarına
uçtuğu sahne-, 29. Antalya Film Festivali'nde aldığı "en iyi ikinci
film" ve "en iyi yönetmen" ödüllerini hak ettiği-ni
söyleyebiliriz.
Sinema adına son derece
ciddi amaçlar taşıyan yönetmen Tunç Okan'ın, bundan sonraki sanat yaşamında çok
daha çarpıcı başarılara ulaşacak “BANU SARICAN “Antrakt Sin. Dergisi. Aralık
1992”
v Türk (ve de dünya)
sinemasının en "serüvenli filmlerinden biri Fikrimin Ince Gülü. Çekimine
1987'de başlanmış olan bu film, neredeyse altı yıl sonra sinemalarda. Bunca geç
kalmasının açıklama-sı, nedenleri ayrı bir konu. Ama karşımızda gerçekten de
başarılı bir film var ve Türk sineması için de bir doruk noktası olduğu su
götürmez.
Fikrimin İnce Gülü, kendi
adımıza çok sevdiğimiz bir Adalet Ağaoğlu romanı, sanatçının ilk döneminin bizi
en çok etki-lemiş olan yapıtı. Adalet Ağaoğlu, bu romanında diğer romanlarının
da ana özelliklerinden birini oluşturan bilinç akımı' tekniğini ustaca
kullanıyor:
"Üçüncü
kişinin anlatımından, ustaca baş kişisinin bilincine kayıyor, onun bakışlarıyla
yanaşıyor olaya, nesnelere. Sonra yer değiştiriyor, 'öteki'nin düşüncelerine
atılıyor. Her birimize göre başka olan yanıyla veriyor böylece bir olay
parçasını, nesnelerin her bilince başka bir biçimde yansıyışını." (Atilla
Özkırımlı)
Ama öte yandan, Fikrimin
Ince Gülü, Ağaoğlu'nun en "çizgisel", belli bir hikaye örgüsünü en
yakından izleyen romanı. Bu anlamda da sinemalaştırılması en kolay (belki de
tek mümkün) romanı bence. İçerdiği ayrıntı ve gözlem zenginliğine,
Özkırımlı'nın işaret ettiği anlatım tekniği zenginliğine karşın ... Bu açıdan,
roman bir anlamda, zaten, "Sinemalaştırılmayı bekliyordu," denebilir.
Ancak bunun yine de çok zor bir iş olduğunu da unutmadan ... Nitekim bu
zorlukları Tunç Okan da yaşamış, filmin ilk düşünülen olanaklarla
yapılamayacağını fark etmiş, yabancı ortaklar aramış (ve bulmuş). Tüm
gecikmeler de temelde bu yüzden ...
Ancak sonuç oldukça
görkemli. Fikrimin İnce Gülü, Türk sinemasının birçok açıdan ilk gerçek
"yol filmi". Ve romandaki gibi çizgisel öyküsünün ardında çok şey
söyleyen, çok şey anlatan bir film ...
Ankara'nın Ballıhisar
köyünden Bayram'ın öyküsü bu ... Türkiye'yi sarsan "Alamancılık"
fırtınasına yakalanıp kendisini Almanya'ya atan bir köylü vatandaşımız. Orada
Münih'te sokakları temizleyerek (kitaba göre BMW' de işçi olarak) biraz
dünyalığı doğrultup, altına bir de "Balkız" adını verdiği Mercedes
çekip köyüne dönmek ve yaşamını kurmak niyetinde Bayram. Hasta yatan amcası
İbrahim'in elini öpüp ona "nasıl adam olduğunu göstermek", uzatmalı
sözlüsü Kezban'la sonunda evlenmek, köye Balkız içinde krallar gibi girmek ...
Bayram'ın
hayalleri, önce Türkiye'nin somut koşullarına çarpacaktır: Edirne gümrüğüne
geldiği anda sorunlar baş-layacaktır. Arabasına ölesiye titiz Bay-ram,
ülkemizin kendisine özgü trafik koşullarının cehennemi içinde önce arabasının
yıldızını yitirecek, sonra camı-nı kıracak, kapısını göçertecek, amansız ağır
kamyonlardan, kendisiyle dalga geçermiş gibi sırıtan Alman minibüslerine dek
çeşitli belalarla boğuşacaktır. Yolculuğunu hep bölen geçmişin düşleri içinde.
Fikrimin Ince Gülü,
Türkiye'nin ünlü kara-yollarında çekilmiş ilk film. Bu yollarda yaşanan
faciayı, Bayram gibilerinin hem kurbanı hem de celladı olduğu, Batı' dan gelen
teknik buluşların ne Batı'dan, ne de Doğu'dan gelen, kendimize özgü bir kargaşa
içindeki soysuzlaşmasını görkemli biçimde anlatıyor. Filmin tüm yol bölümleri,
sanki belgesel kıvamında bir Iezzet taşıyor. Bu "trafik hoyratlığı",
roman/film boyunca, tüm insanca ilişkilerimize de yansımış olaarak gözüküyor.
Gümrükteki (kadın) görevliden park kahyasına, ağır vasıta şoföründen
Dolapdere'deki yedek parçacıya, herkes birbirinin ve başkalarının
"kurdudur", bu düzen içinde ..
Ama aynı işi Bayram da
yapmamış mıdır, sırf Almanya'ya gidebilmek için; sevdiği kızın kardeşi
İsmail'in raporunu çalmamış, Kezban'ı ise ortalarda koyup gitmemiş midir? Tüm
insanca ve onurlu ilişkilerini "Alamanya düşü" uğruna yıkmamış,
kendisini onulmaz bir yalnızlığa mahkum etmemiş midir?
Fikrimin
ince Gülü, bir dönemde (bugün bile) Türkiye'nin gündeminde önemli bir koonu
olan "Alamancıları" ve onların çok özel psikolojisini perdeye güçlü
biçimde getiriyor. Ama bununla da kalmıyor, bu kıyasıya yaşam savaşı, bu kör
dövüşü içinde, toplum olarak, insan olarak birey olarak yitirdiklerimizin de
irdelemesini yapıyor. Böylesine bireysel bir olaya dayalı, neredeyse "tek
kahramanlı" bir olaydan böylesine geniş bir toplumsal eleştiri çıkarmak,
romanın temel özelliğiydi. Film, bu özelliği geniş ölçüde koruyor,
görselleştiriyor. Fikrimin Ince Gülü, belirgin bir sinema duygusuyla çekilmiş,
ince bir mizahı baştan sona sürdüren, yer yer yoğun bir trafiğe ulaşan bir film
... Bayram'ın yan yatmış Balkız'ın başında oldugu veya köy çeşmesinin başında,
yaşamını bağladığı tüm kişi ve olayların beklediğinden çok farklı akıbetlerini
öğrendiği sahneler, sinemamızda az görülmüş bir trajik duygusu yaratıyor. Ve bu
arada, aslında (çok "tipleşmiş" olduğu için) sevmediğimiz bir oyuncu
olan İlyas Salman, Bayram rolünde harika bir oyun veriyor. Sanatçının Antalya
sonrası tepkisine ve “tek kişilik protesto”suna şimdi hak veriyor ve ona
katılıyoruz. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Çöküş ve Rönesans Yılları”, syf: 71”
Çekimlerine 1987 yılında
başlanan, ancak 1992 yılında tamamlanarak gösterime girebilen "Fikrimin
İnce Gülü", Adalet Ağaoğlu'nun aynı adlı romanından sine-maya
uyarlanmıştı. Film, Münih'te göçmen işçi olarak çalışan Bayram'ın, yeni aldığı
Mercedes arabayla köyüne yaptığı yolculuğu konu alır. Balkız adını verdiği
arabası Bayram'ın en değerli varlığıdır. Öksüz olarak büyüyen ve zamanında çok
ezilen Bayram, altındaki Mercedes ile köyünde itibar kazanacağını düşünür, hep
bunun hayalini kurmuştur. Artık uzat-malı sözlüsü Kezban'ı istemeye de
kararlıdır.
Yolculukta
Bayram'ın karşısına çeşitli insanlar çıkar ama filmin ikinci önemli karakteri
adeta Mercedes arabadır. Bayram tüm hayallerini, dertlerini ona anlatır. Bu
vesileyle film de sık sık geriye dönüşlere başvurur ve Bayram karakterini daha
iyi anlamamızı sağlar. Bu filmdeki performansıyla 5. Ankara Film Festivali'nin
jürisi ve SİY AD tarafından En îyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görülen îlyas
Salman, genellikle saf karakterleri canlandırmasıyla tanınır. Dolayısıyla
"Fikrimin İnce Gülü"nü izlerken de Bayram'ın varını yoğunu yatırdığı
arabasına naif bir tutkuyla bağlı olduğunu varsayarız başta. Kapıkule'den geçip
Türkiye'ye girişiyle beraber Balkız yavaş yavaş hasar almaya başlar. Boyası
çizilir, önündeki Mercedes amblemi çalınır, lambası kırılır, kapısı göçer, vs.
Arabanın boyası ve cilası döküldükçe, Bayram'ın da gerçek yüzü ortaya çık-maya
başlar. Aslında sandığımız gibi saf veya masum değildir. Yıllar önce yakın bir
arkadaşını kandırarak onun muayene kağıdını kullanmış, Almanya'ya gitmeyi de bu
şekilde başarmıştır. Köyüne geri dönecek yüzü yoktur ama Mercedes'in kendisine
sağlayacağı statünün tüm bunları unutturacağını varsayar. En nihayetinde bir
kaza sonucu Balkız neredeyse hurdaya dönüşür, Bayram'ın da tüm hayalleri
yıkılır. "Fikrimin İnce Gülü", Bayram karakterinin gerçekliği kafasında
yeniden düzenleyişi ve tüm bu yanılsamayı altındaki araba etrafında kuruşuyla
ilginçtir. Bayram'ın 'karanlık' yönlerinin araba hasar gördükçe ortaya çıkışı
da bu yüzdendir. Portresi karşımızda yavaş yavaş oluşan Bayram, hem Türk
sineması için ilginç bir anti-kahraman örneğidir hem de İlyas Salman'm en
atipik rollerinden birisidir.
Yönettiği,
senaryosunu yazdığı ve baş-rolünde oynadığı 1974 yapımı "Otobüs" ile yurt
dışına göç üzerine en etkileyici Türk filmlerinden birisine imza atan Tunç
Okan, "Fikrimin İnce Gülü"nde de konunun başka bir boyutunu deşer. O
uzun ayrılıktan sonra dönüşün bir fantezi olarak nasıl kurgulandığı, hem
gurbetteki kişide hem de bekleyenlerdeki değişim ve tüm bunların yol açtığı
hayal kırıklığı... (E.E.) {Sinema, “En İyi 100 Film”}