İKİLİ OYUNLAR (1989)
Yönetmen: İrfan Tözüm Senaryo: Bilgesu Erenus (Bilgesu Erenus’un “İkili Oyun”undan) Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay Kurgu: Mevlut Koçak Yapım: Muhteşem Film/İrfan Tözüm Yardımcı Yönetmen: Müge Sakatürk, Işık Ekibi: Mustafa Koçyiğit, Ercan Durmuş, M. Ali Gündoğdu, Ses Kayıt ve Miksaj: Erkan Esenboğa, Kamera Asistanı: Volkan Kocatürk, Kaynak Fotoğraflar: Ergin Konuksever, Yapım Sorumlusu: Mustafa Koç, Muhittin Ayan, Set Ekibi: İsmail Kündem, Enver Kündem, İbrahim Yıldız, Stüdyo: Şafak Film, Dublaj Yönetmeni: Mustafa Alabora, Efektör: Atilla Ertüz, Ses Senkron: Soner Şenbecerir, Metin Çeşmebaşı, Negatif Yıkama: Veli Burç, Özkan Sevinç, Uğur Orbay, Negatif Montaj, Bülent Özayan; Tamer Eşkazan, Kopya Baskı: Ekrem Şen, Arif Şengül, Abdullah Baran, Jenerik: İlhan Demirel, Özkan Sevinç,
Oyuncular: Tarık Akan (Erol),
Zeliha Berksoy (Nur), Erol Demiröz (İbiş ”Bay Godot”), Mehmet Ulay (Taner),
Behram E. Kolukısa (Ozan), Hatice Boran (Gonca), Tomris Çetinel (Pakize), Şahin
Şahan (İlhan), Muhteşem Tözüm (Küçük Ozan), Güney Gültek (Büyükanne), İsmail
Kündem (Şef Garson),
Konu: Türkiye''nin 1968''den 19800''e
kadar uzanan bir sürecinde gelişen dünyanın ve değişen koşulların çarkları
arasında sıkışmış, toplumcu eğilimlerin ışığında idealist yaklaşımlarını
zamanın değirmeninde öğütüp, giderek bireysel konformizimlerine ulaşmış bir çiftin
öyküsü.
Banka memurluğunda test hocalığına,
üniversitede kariyer yapma isteğinden şirketler zincirinde danışman
profesörlüğe geniş bir perspektif içinde gündeme gelen çelişkilerini,
özlemlerini, ve boyutları maddeci bir yaşam ortaklığına dönüşen sevgilerini
oğullarının oyuncak kuklası "İbiş"in karakterinde sorgulama
girişimleri onlar için kaçınılmaz sonun, ayrılıklarının başlangıcı mı yoksa
yeniden yapılanmalarının gerçekçi bir çıkış noktası mı olacaktır?
Ödüller:
27. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun
Metraj Film Yarışması (2 – 8 Ekim 1990)
► En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü, 1990
Jüri Üyeleri: Şerafettin Gür,
Engin Ardıç, Erdoğan Tokatlı, Erdoğan Kahya, Ekrem Bora, Enver Özer, Avni
Özgürel, Alev Olgun, Faik Cesur, Muzaffer Hiçdurmaz, Yrd. Doç.. Cem Odman.
Ankara Film Festivali
1990
► En
İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü,
& Sinemamızın,
yakın tarihimizin ilginç anlarına eğilmesi, abuksabuk aşk, sevda ve serüven
öyküleri anlatmaktan biraz başını alıp toplumsal/siyasal yaşamımıza ışık
tutmaya başlaması ne güzel!... Bu hafta gösterime çıkan iki Türk filmi de bu
tür nitelikler içeriyor. 1940'ların İstanbul'unda "solcu avı" ve
Sansaryan Hanı dekorunda polis aydın ilişkilerini anlatan Karartma Geceleri'nin
yanı sıra ikili Oyunlar da aydın bir çiftin 1968'lerden 1988'lere dek süren
ilişkisi boyunca bu yıllarda Türkiye'yi sarsan olaylara, politik ve ilerici bir
bilince sahip insanların, Türkiye'nin 20 yıllık yakın tarihi boyunca
yaşadıkları deneyime değiniyor. Daha doğrusu değinmeyi amaçlıyor.
Ege yöresinde bir Roma
tapınağı çevresinde kamp kuran Erol ve Nur'u tanıyoruz. Yıl, 1978' dir.
196869'lardaki ilk öğrenci hareketlerine karışmış, Amerikan Büyükelçisi Commer'in
arabasını yakanların arasında yer almışlardır (196869 olayları, yetersiz birkaç
eski fotoğrafla anımsatılır). Aradan geçen 10 yılda, evlilik, çocuk, düzene
uyma çabaları, ikisinin de içinde bir zamanlar yanan "devrimci"
ateşi, düzene karşı çıkma dürtüsünü, aykırılık ve asiliği iyice törpülemiştir.
Bir gece boyunca yakınlaşmayı den erler. Ama boşuna ... Bu arada film, üç
zamanlı biçimde gelişir.
Film, "çadırdaki gece" boyunca,
bizi sık sık 10 yıl sonrasında, 1988'in bir akşamına alıp götürür. 10 yıl sonra
karıkoca boşanmıştır, ama oğulları Ozan'ın da bulunduğu bir gecede bir araya
gelirler. Erol, bir zamanlar eleştirdiği, düzene uyarak köşeyi dönmüş
birileriyle birlikte çalışmaktadır. 1978'lerde kıyım ve baskılarla neredeyse
aklını kaçıracak hale gelmiş olan Nur ise artık birçok şeyi, bu arada şen
dulluğu da benimsemiş, özgür ve rahat bir kadındır.
ikili Oyunlar, Bilgesu
Erenus'un ikili Oyun adlı oyunundan çıkarak, işte tüm bunları anlatmayı
deniyor. Saygın bir girişim, sinemamız için değişik bir çaba. Ne var ki
başarılmış olduğunu söylemek mümkün değil. Bir karıca ilişkisinin, biraz
Hollywood'un parlak dönemini anımsatan 'sofistike' bir güldürü biçiminde
gelişmesine, bize özgü nitelikler ve de açık bir politik bilinç fonunun
eklenmesi, son derece ilginç ve değişik bir filme ulaşabilirdi. Ama bunun için
oya gibi örülmüş, kıvrak, dakik bir anlatım, şampanya gibi bir senaryo ve çok
incelikli bir oyun üslubu gerekiyordu. Oysa Bilgesu Erenus'un senaryosu da
lrfan Tözüm'ün tonlar çeken ağır sineması da bu kıvraklığa ulaşmayı engelliyor.
İnanılmayacak
kadar kötü, seslerin ağızlara bir türlü uymadığı bir seslendirme de oyuncuların
pek iyi belirlenememiş, kesin çizgilerle çizilememiş kişiliklerindeki son
inandırıcılığı da alıp götürüyor. ikili Oyunlar, bu haliyle sıkıntı veren, daha
da ötesi, bunca çabanın ve iyi niyetin boşa gitmiş olmasından dolayı insanı
üzen bir film ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf,
93”