KÜÇÜK BALIKLAR ÜZERİNE BİR MASAL (1989)
Senaryo ve Yönetmen: Barış Pirhasan Görüntü Yönetmeni: Anton Klima Müzik: Selim Atakan Kurgu: Mevlut Koçak Yapım: Kedi Film / Barış Pirhasan
Oyuncular: Hale Soygazi,
Nihat İleri, Derya Köroğlu, Yasemin Alkaya, Hikmet Körmükçü, Ayça Tanrıverdi,
Atacan Arsever, Saltuk Kaplangı, Füsun Erbulak, Mert Kutluğ
Konu: Filmde,
birbirini seven fakat anlaşamayan bir çiftin hikâyesi anlatılır. Kocasının
ihaneti yüzünden yaşadıkları yerden İstanbul’a göç eden Feryal ve ailesi
Cihangir’de bir dükkân açar. İstanbul’da her şeyi yoluna koyan Sinan ve Feryal,
tekrar problem yaşamaya başlar. Feryal, kocasının ihanetinden şüphelenerek onu
sıkıştırmaya başlar. Bir süre sonra gerçek ortaya çıkar. Aldatıldığını öğrenen
Feryal, Sinan’ın en yakın arkadaşı Mesut ile ilişkiye girer. Bu karşılıklı
ihanet, Feryal ve Sinan’ı büyük bir çıkmaza sürükleyecektir. (Meltem İşler
Sevindi).
& Pirhasan
oldukça akıcı bir anlatım tutturmuş. Kuşkusuz senaryodaki ustalığı, en büyük
kozu. Ama bunun yanı sıra mekan ve oyuncu kullanımı çok başarılı. Yakaladığı
gündelik ayrıntılar ve diyaloglar öyle gerçek bir atmosfer yaratıyor ki,
filmdeki karakterlere kızmaya başlıyorsunuz sonunda. (Ali Hakan, “Acımasız ama
çok keyifli” Sabah G. 1990)
► İlk filmlerini yapan
yönetmenler arasına Barış Pirhasan da katılıyor. Özellikle Atıf Yılmaz'ın son
dönem filmlerinin başarılı senaryo yazarı ve şair Pirhasan, yazıp yönettiği ilk
filmiyle, Yılmaz'a yazdığı senaryolardaki hafif fantastik, üstü örtülü
gerçeküstücü öğelerden uzak, tümüyle gündelik yaşamdan alınmış, 'gerçekçi' bir
öyküyü anlatıyor.
"Küçük Balıklar", herhalde şu
tekdüze, günlük yaşamlarımızın bulanık denizi içinde çırpınıp duran
insancıklar, küçük Türk burjuvaları, Barış Pirhasan'ın çevresinde gözlemlediği
ve öyküsüne konu ettiği kişiler olsa gerek. Böylesine yansız, nesnel bir
bakışın altında, gerçekten ne denli "küçük balık" görünümündeler!
'" Aşkta ve evlilikte öncelikle güvenme ve dürüstlük arayan Feryal, hafif
"feminist" tavırları ve kadınsı gururuyla, biraz da Hale Soygazi'nin
kimliğinden yansımalar getiriyor. Kocasının kendisini yakın bir arkadaşıyla
aldattığını öğrenmesi, Feryal'i "dişe diş" kuralınca bu kez çiftin
bir erkek arkadaşının, Mesut'un kollarına itiyor. Feryal Sinan çiftinin dozu
gitgide artan kavgaları, bir yandan küçük oğulları Nazım'ın dünyasını
karartırken öte yandan çok eski arkadaş olan Sinan ile Mesut birbirlerine
giriyorlar. Bu 'üçlü'yü haklı olarak bir 'dörtlü'ye çevirmek öyküsüne konu
ettiği kişiler olsa gerek. Böylesine yansız, nesnel bir bakışın altında,
gerçekten ne denli "küçük balık" görünümündeler! '" Aşkta ve
evlilikte öncelikle güvenme ve dürüstlük arayan Feryal, hafif
"feminist" tavırları ve kadınsı gururuyla, biraz da Hale Soygazi'nin
kimliğinden yansımalar getiriyor. Kocasının kendisini yakın bir arkadaşıyla
aldattığını öğrenmesi, Feryal'i "dişe diş" kuralınca bu kez çiftin
bir erkek arkadaşının, Mesut'un kollarına itiyor. Feryal Sinan çiftinin dozu
gitgide artan kavgaları, bir yandan küçük oğulları Nazım'ın dünyasını
karartırken öte yandan çok eski arkadaş olan Sinan ile Mesut birbirlerine
giriyorlar. Bu 'üçlü'yü haklı olarak bir 'dörtlü'ye çevirmek isteyen, bu
karmaşık ilişkilerdeki kendi payını da sorumluluğuyla birlikte yüklenmek
isteyen Sedef (Sinan'ın "metresi") de işin içine karışmak isteyince,
durum büsbütün çetrefilleşiyor.
"Küçük Balıklar"ın
"masalını" anlatırken, Pirhasan, sadece küçük, sıradan, gündelik
olaylardan, bir sevgiyi, bir birlikteliği kanser gibi çürüten karşılıklı
hatalardan, yanlış davranışlardan yola çıkmak, bir evliliğin çöküşünün
anatomisini vermek istiyor. Yalın, net bir sinemayla... Yönetmen, bu amacına
büyük ölçüde ulaşmış sayılabilir. Filmi, ilk filmini yapan bir yönetmen için
(son zamanların kimi ilk filmlerinde bulamadığımız) bir anlatım rahatlığına,
olgunluğuna sahip ...
Üslup cambazlıklarına, kamera
hareketlerine, kurgu oyunlarına başvurmadan, bir tür gözlem filmi, bir tür
gerçekçi ruhbilimsel irdeleme filmi yapıyor Pirhasan... Bu arada, öyküsünün
filminin özüne yerleştirdiği temel öğe ise çağdaş ve egemen (ve de "küçük
burjuva") ahlak anlayışımızı sorgulamak. ..
Bir yandan, bu ahlak anlayışının tipik Yeşilçam
filmlerindeki temelde kökenli (demek ki feodal) ahlaktan ve onun kişilere
empoze ettiği davranışlardan farklılığını gösteriyor Pirhasan... (Örneğin tipik
bir Türk filmi, herhalde Sinan'ın "namusunu temizlemesiyle son bulurdu).
Ama öte yandan, bu ahlak anlayışının daha "çağdaş", daha
"modern" gözükmesine karşın yine de içerdiği kofluğu, yozluğu,
yanlışlığı belirtiyor. Ve film, kendince olumlu bir "sevgi
mesajı"yla, karıkocanın her şeye karşın birlikteliklerini sürdürme
kararıyla sona eriyor.
Saya geldiğimiz tüm olumlu
öğelerine karşın, Küçük Balıklar yine de çok başarılı bir film değil. Bu, en
çok oyuncuların yetersizliğinden kaynaklanıyor sanırım. Böylesine bir film,
özellikle kişiliklere, dolayısıyla oyunculara dayanıyor. Oysa oldukça amatör
duran erkek oyuncular ve onların yanında bir türlü tüm yeteneğini ortaya
koyamayan bir Hale Soygazi, filmi inandırıcı kılmakta yetersiz kalıyorlar.
Ayrıca Pirhasan'ın bu "karı koca savaşları"nın en şiddetli, sert bölümlerinde,
yeteri kadar gerilim ve öfke sağlamayı başaramadığını da eklemek gerekir. Küçük
Balıklar, yine de son 'dönemdeki "ilk film"lerin en başarılısı. Bize
yeni bir yönetmeni haberleyen ve ilgiyle izlenen bir film. Teknik düzeyi ise
oldukça yükseklerde geziniyor. “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans
Yılları” syf, 110”