Powered By Blogger

8 Ekim 2022 Cumartesi

 

KÜÇÜK BALIKLAR ÜZERİNE BİR MASAL (1989) 


 
Senaryo ve Yönetmen: Barış Pirhasan Görüntü Yönetmeni: Anton Klima Müzik: Selim Atakan Kurgu: Mevlut Koçak Yapım: Kedi Film / Barış Pirhasan

Oyuncular: Hale Soygazi, Nihat İleri, Derya Köroğlu, Yasemin Alkaya, Hikmet Körmükçü, Ayça Tanrıverdi, Atacan Arsever, Saltuk Kaplangı, Füsun Erbulak, Mert Kutluğ

Konu: Filmde, birbirini seven fakat anlaşamayan bir çiftin hikâyesi anlatılır. Kocasının ihaneti yüzünden yaşadıkları yerden İstanbul’a göç eden Feryal ve ailesi Cihangir’de bir dükkân açar. İstanbul’da her şeyi yoluna koyan Sinan ve Feryal, tekrar problem yaşamaya başlar. Feryal, kocasının ihanetinden şüphelenerek onu sıkıştırmaya başlar. Bir süre sonra gerçek ortaya çıkar. Aldatıldığını öğrenen Feryal, Sinan’ın en yakın arkadaşı Mesut ile ilişkiye girer. Bu karşılıklı ihanet, Feryal ve Sinan’ı büyük bir çıkmaza sürükleyecektir. (Meltem İşler Sevindi).

& Pirhasan oldukça akıcı bir anlatım tutturmuş. Kuşkusuz senaryodaki ustalığı, en büyük kozu. Ama bunun yanı sıra mekan ve oyuncu kullanımı çok başarılı. Yakaladığı gündelik ayrıntılar ve diyaloglar öyle gerçek bir atmosfer yaratıyor ki, filmdeki karakterlere kızmaya başlıyorsunuz sonunda. (Ali Hakan, “Acımasız ama çok keyifli” Sabah G. 1990)

► İlk filmlerini yapan yönetmenler arasına Barış Pirhasan da katılıyor. Özellikle Atıf Yılmaz'ın son dönem filmlerinin başarılı senaryo yazarı ve şair Pirhasan, yazıp yönettiği ilk filmiyle, Yılmaz'a yazdığı senaryolardaki hafif fantastik, üstü örtülü gerçeküstücü öğelerden uzak, tümüyle gündelik yaşamdan alınmış, 'gerçekçi' bir öyküyü anlatıyor.

"Küçük Balıklar", herhalde şu tekdüze, günlük yaşamlarımızın bulanık denizi içinde çırpınıp duran insancıklar, küçük Türk burjuvaları, Barış Pirhasan'ın çevresinde gözlemlediği ve öyküsüne konu ettiği kişiler olsa gerek. Böylesine yansız, nesnel bir bakışın altında, gerçekten ne denli "küçük balık" görünümündeler! '" Aşkta ve evlilikte öncelikle güvenme ve dürüstlük arayan Feryal, hafif "feminist" tavırları ve kadınsı gururuyla, biraz da Hale Soygazi'nin kimliğinden yansımalar getiriyor. Kocasının kendisini yakın bir arkadaşıyla aldattığını öğrenmesi, Feryal'i "dişe diş" kuralınca bu kez çiftin bir erkek arkadaşının, Mesut'un kollarına itiyor. Feryal Sinan çiftinin dozu gitgide artan kavgaları, bir yandan küçük oğulları Nazım'ın dünyasını karartırken öte yandan çok eski arkadaş olan Sinan ile Mesut birbirlerine giriyorlar. Bu 'üçlü'yü haklı olarak bir 'dörtlü'ye çevirmek öyküsüne konu ettiği kişiler olsa gerek. Böylesine yansız, nesnel bir bakışın altında, gerçekten ne denli "küçük balık" görünümündeler! '" Aşkta ve evlilikte öncelikle güvenme ve dürüstlük arayan Feryal, hafif "feminist" tavırları ve kadınsı gururuyla, biraz da Hale Soygazi'nin kimliğinden yansımalar getiriyor. Kocasının kendisini yakın bir arkadaşıyla aldattığını öğrenmesi, Feryal'i "dişe diş" kuralınca bu kez çiftin bir erkek arkadaşının, Mesut'un kollarına itiyor. Feryal Sinan çiftinin dozu gitgide artan kavgaları, bir yandan küçük oğulları Nazım'ın dünyasını karartırken öte yandan çok eski arkadaş olan Sinan ile Mesut birbirlerine giriyorlar. Bu 'üçlü'yü haklı olarak bir 'dörtlü'ye çevirmek isteyen, bu karmaşık ilişkilerdeki kendi payını da sorumluluğuyla birlikte yüklenmek isteyen Sedef (Sinan'ın "metresi") de işin içine karışmak isteyince, durum büsbütün çetrefilleşiyor.

"Küçük Balıklar"ın "masalını" anlatırken, Pirhasan, sadece küçük, sıradan, gündelik olaylardan, bir sevgiyi, bir birlikteliği kanser gibi çürüten karşılıklı hatalardan, yanlış davranışlardan yola çıkmak, bir evliliğin çöküşünün anatomisini vermek istiyor. Yalın, net bir sinemayla... Yönetmen, bu amacına büyük ölçüde ulaşmış sayılabilir. Filmi, ilk filmini yapan bir yönetmen için (son zamanların kimi ilk filmlerinde bulamadığımız) bir anlatım rahatlığına, olgunluğuna sahip ...

Üslup cambazlıklarına, kamera hareketlerine, kurgu oyunlarına başvurmadan, bir tür gözlem filmi, bir tür gerçekçi ruhbilimsel irdeleme filmi yapıyor Pirhasan... Bu arada, öyküsünün filminin özüne yerleştirdiği temel öğe ise çağdaş ve egemen (ve de "küçük burjuva") ahlak anlayışımızı sorgulamak. ..

Bir yandan, bu ahlak anlayışının tipik Yeşilçam filmlerindeki temelde kökenli (demek ki feodal) ahlaktan ve onun kişilere empoze ettiği davranışlardan farklılığını gösteriyor Pirhasan... (Örneğin tipik bir Türk filmi, herhalde Sinan'ın "namusunu temizlemesiyle son bulurdu). Ama öte yandan, bu ahlak anlayışının daha "çağdaş", daha "modern" gözükmesine karşın yine de içerdiği kofluğu, yozluğu, yanlışlığı belirtiyor. Ve film, kendince olumlu bir "sevgi mesajı"yla, karıkocanın her şeye karşın birlikteliklerini sürdürme kararıyla sona eriyor.

Saya geldiğimiz tüm olumlu öğelerine karşın, Küçük Balıklar yine de çok başarılı bir film değil. Bu, en çok oyuncuların yetersizliğinden kaynaklanıyor sanırım. Böylesine bir film, özellikle kişiliklere, dolayısıyla oyunculara dayanıyor. Oysa oldukça amatör duran erkek oyuncular ve onların yanında bir türlü tüm yeteneğini ortaya koyamayan bir Hale Soygazi, filmi inandırıcı kılmakta yetersiz kalıyorlar. Ayrıca Pirhasan'ın bu "karı koca savaşları"nın en şiddetli, sert bölümlerinde, yeteri kadar gerilim ve öfke sağlamayı başaramadığını da eklemek gerekir. Küçük Balıklar, yine de son 'dönemdeki "ilk film"lerin en başarılısı. Bize yeni bir yönetmeni haberleyen ve ilgiyle izlenen bir film. Teknik düzeyi ise oldukça yükseklerde geziniyor. “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 110”


 

FİLMİ İZLE 



 

 

KORKMUYORUM (1989) 

Senaryo ve Yönetmen: Mehmet Ezici Görüntü Yönetmeni: Mükremin Şumlu Müzik: Cahit Berkay Yapım: Kaplan Film

Oyuncular: Arzu Aydın, Nuri Tek, Erdinç Akbaş, Alev Acar, Aliye Rona, Baki Tamer, Uğur Duru, Hikmet Karagöz

Konu: Film, kan davalı iki gencin öyküsünü konu alır. Berhan, henüz çocuk yaşta cinayet işleyerek hapse girer. Hapisten çıktığında delikanlılık çağına gelmiştir. Bu arada kan davalıları, Berhan’ın yolunu gözlemektedir. Berhan ise hapisten çıkınca arkadaşı Nihat’ın yanına yerleşerek pansiyon işletmeye başlar. Durumu haber alan kan davalısının kızı Arzu ise intikam almak amacıyla kasabaya gelir. Burada Berhan’ın işlettiği pansiyona yerleşir. Ancak Arzu, Berhan’ı öldürmeyi tasarlasa da önüne bazı engeller çıkacaktır. (Hasan Sakın)

 

 

KİLYOS CİNAYETİ (1989) 




Senaryo ve Yönetmen:
Artun Yeres Görüntü Yönetmeni: Sedat Ülker Yapım: Sun Film / Erol Şenbecerir

Oyuncular: Kenan Kalav, Arzu Aydın, Bülent Bilgiç, Fulden Uras

Konu: Filmde, kendisini aldatan karısına tuzak kuran bir adamın hikâyesi anlatılır. Doktor olan Fikret bir süredir karısı tarafından aldatılmaktadır. Bu yüzden karısına bir tuzak kurar. Bir gece hastaneye hiçbir şey hatırlamayan bir hasta getirilir. Muayenede adamın şizofren olduğunu anlayan Fikret, onu intikam oyununun bir parçası yapacaktır. (Meltem İşler Sevindi - TSA)


FİLMİ İZLE





 

KINALI HANZO (1989) 


Yönetmen: Yılmaz Atadeniz Foto Direktörü: Rafet Şiriner Yapım:Bizim Film/Cengiz Nacaroğlu Reji Asistanı: Osman Gül, Kamera Asistanı: Halil Kırlangıç, Renk Uzmanı: Hayati Akbulut, Laboratuar: Hüseyin Kuğu, Selahattin Kılıççeken, Ses Mühendisi: Necip Sarıcı, Asistan: Göksenil Güngör, Senkron: Yusuf Aldırmaz, Negatif Mıontaj: Mustafa Kul, Set Ekibi: Kamil Tektaş, Ali Pezük, Işıklar: Salih Balık, Muammer Doğan, Prodüksiyon: Sadettin Durak, Selahattin Kara, (Yeni Stüdyoda seslendirilmiş, Kısmet Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: İlyas Salman, Behçet Nacar, Nermin Denizci, Küçük Yıldız: Şahin Nacar, Kazım Kartal, Arzu Atalay, Hikmet Taşdemir, Tuncay Sevi, Celal Yonat, Jale Öz, Sadettin Durak, Oktar Durukan, Kemal Bozbağ, Cemal Orhan, Danslar: Cengiz Özer

Konu: Filmde, ağa kızına âşık fakir bir delikanlının başlık parası biriktirme hikâyesi konu edilir. İlyas, saf ve fakir bir köy çocuğudur. Anasıyla birlikte tek göz odada yaşamaktadır. Sevdalandığı kız, Zeynep ise ağa kızıdır. Zeynep de İlyas’ı sevmektedir. Ancak babası kızını fakir bir delikanlıya vermek istemez. İki yıl ağanın yanında karşılıksız çalışan İlyas, sevdiğine kavuşamayınca İstanbul’a gitmeye karar verir. Orada çalışacak ve beş milyon lira başlık parasını biriktirecektir. Eşeği Kınalı ile birlikte yola koyulur. Fakat büyükşehir beklediği gibi bir yer değildir. Tam bir kurt kapanına düşmüştür. (Ayşe Adlı  - TSA)


FİLMİ İZLE 





 

KAVGAMIZ (1989) 




Yönetmen:
Melih Gülgen Senaryo: Erdoğan Tünaş Görüntü Yönetmeni: Hakan Gürtop Yapım: Sezer Film/Sezer İnanoğlu Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Kurgu, Cevat sezer,

Oyuncular: Kadir İnanır, Nil Ünal, Salih Kırmızı, Yıldırım Gencer, Orhan Elmas, Aliye Rona, Baki Tamer, Nuri Alço

Konu: Filmde, aynı kadına âşık olan iki kardeşin hikâyesi anlatılır. Daha bir çocukken babasını kaybeden Kemal, annesi ve kardeşi Cemal’in sorumluluğunu üstlenir. Kardeşinin okuması için elinden geleni yapar. Aradan uzun yıllar geçer ve Cemal gazeteci olur. Kemal ise artık yeraltı dünyasının önemli kabadayılarındandır. Bir gün Cemile adında bir gazeteci hazırladığı bir yazı dizisi için Kemal’le röportaj yapar. Kemal ilk görüşmesinde Cemile’ye âşık olur. Ancak Kemal’in duygularından haberi olmayan Cemile, Cemal ile bir ilişki yaşayacaktır. (Meltem İşler Sevindi - TSA)


FİLMİ İZLE






 

KARILAR KOĞUŞU (1989) 



Senaryo ve Yönetmen:
Halit Refiğ (Kemal Tahir'in aynı isimli eserinden uyarlama) Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop Müzik: Melih Kibar Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu Yönetmen Yardımcısı: Seçkin yaşar, Kamera Asst.: Ali Gündoğdu, Işık Şefi: Kadir Çil, Sanat Yönetmeni: Sohban Koloğlu, Teknik Yönetmen: Mehmet Bozkuş, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, Laboratuar: Yahya Öztürk, Prodüksiyon Amiri: Adnan İrkut, Necati Şimşek, Set Amiri: Cengiz Öktem, (Fono Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Kadir İnanır, Hülya Koçyiğit, Perihan Savaş, Erol Taş, Tuncer Necmioğlu, Ayşegül Ünsal, Serra Yılmaz, Sami Hazinses, Saime Bekby, Süheyl Eğriboz, Nazan Ayas, Güzin Çorağan, Mehtap Ar, Beste Çınarcı, Baki tamer, Üşkü Ülker, Süer İzat, Kudret Karadağ, Sırrı Elitaş

Konu: 1940’larda siyasi nedenlerle hapis yatan yazar Murat (Kadir İnanır); herkesin sorunlarıyla ilgilendiği için hem mahkumların, hem yöneticilerin sevgisini kazanmıştır. Murat, sevgilisiyle birlikte kocasını öldürmekten hüküm giymiş Hanım Kuzu’ya (Perihan Savaş) yaşı küçük olduğu için suçu Ali’ye atmasını söyler. Kuzu, Ali’nin idam edileceğinden korkup bunu yapmaz. Bir aylığına hapse giren namlı hayat kadını Tözey de (Hülya Koçyiğit) Murat’tan hoşlanır. Gardiyan Şefika da (Ayşegül Ünsal) Murat’ı baştan çıkarmak ister. Başgardiyanın (Erol Taş) kızı Nebahat de ona aşıktır. Tözey hapisten çıkar. Fakir ve hasta mahkumlara dağıtmak üzere kurban keser. Murat’a hastaneye çıktığında çavuşun kendisini ona getireceğini söyler. Çıkarken Hanım Kuzu onları görür. Murat’ın, Tözey yüzünden onu unuttuğuna inanmıştır. Bu arada cezasını tamamlayan Hacı Abdullah (Tuncer Necmioğlu) tahliye edilir. Şefika baştan çıkardığı gardiyan Derviş’le kaçınca Murat’a gelen kocası, zina davası için istida yazdırmak ister. Murat bu isteği geri çevirir. Nebahat, babasını ziyarete gelen Murat’a aşkını açıklar ve neden kendisine umut vermediğini sorar. Tam o sırada Hanım’ın idam cezasının infaz emri gelir. Müdür (Süer İzat) Murat’a durumu anlatıp kimseye söylememesini rica eder. Gece yarısından sonra görevliler Hanım’ı koğuştan alırlar. Hanım Kuzu şoka girer, asmamaları için yalvarır. İdam sehpasının dibinde Kuzu sakinleşir. Son isteği olarak yemenisinin Ali’ye verilmesini ve Murat’tan hakkını helal etmesini talep eder. Murat bu dramatik sondan çok kötü etkilenmiştir. Ama o yine de insanlara yardım edecek, doğru bildiği yolda yürüyecektir. Hapisten çıktıktan sonra “Çıplak İnsanlar” isimli bir kitap yazmaya karar vermiştir...

Ödül:

 27. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (2 – 8 Ekim1990)
        ► “Karılar Koğuşu", "en iyi film".
        ► Halit Refiğ, "en iyi yönetmen"
        ► Hülya Koçyiğit "en iyi kadın oyuncu",
        ► Ayşegül Ünsal "en iyi yardımcı kadın oyuncu"
        ► Tuncer Necmioğlu "en iyi yardımcı erkek oyuncu

Jüri Üyeleri: Şerafettin Gür, Engin Ardıç, Erdoğan Tokatlı, Erdoğan Kahya, Ekrem Bora, Enver Özer, Avni Özgürel, Alev Olgun, Faik Cesur, Muzaffer Hiçdurmaz, Yrd.Doç.Cem Odman.

Sinema Yazarları'nın "geçen mevsimin en iyi film ve sanatçıları" seçiminde (1990)

► "Karılar Koğuşu 7. sırayı aldı

& Refiğ'in Kemal Tahir hayranlığını paylaşamadım, ama hep saygı duydum. Bir sanatçının sanatı, dünya görüşü ve yaşama yaklaşma yöntemleriyle büyük yazarı kendisine böyle "usta" bellemesi ve bu bağlılığı, onca gelişen ve değişen dünyamızda "sadakat"la sürdürmesi, bana hep ilginç geldi. Refiğ'in Kemal Tahir'den uyarladığı Yorgun Savaşcı belki de sinemacılık hayatının başyapıtıydı. Bu filmi, artık galiba hiç göremeyeceğiz. Bu açıdan, Refiğ'in yıllar sona yeniden Kemal Tahir'e dönmesi ve üstelik onun "tamamlanmamış" bir romanını Karılar Koğuşu'nu filme alması, kuşkusuz başlı başına bir olay ...

Ama Halit Refiğ, Karılar Koğuşu'nu kendince tamamlamış, bütünlemiş, özellikle Kemal Tahir'in Nazım'a yazdığı mektupları almış, onlardaki sıcacık insancıllığı, buram buram dünyaya ve yaşama dönük var oluşcu bir sevinci, Karılar Koğuşu'nun tümüyle oluşmamış entrikasına katmış. Kemal Tahir'de ve Nazım Hikmet'te ortak olarak sezilen bir şey zaten beni hep hayranlıkla karışık bir hayrete düşürmüştür. O bitip tükenmek bilmeyen uzun, ağır, zor hapis yıllarına karşın ve onlarla birlikte, yaşama sevincini, canlılığını yitirmemek, tersine yaşama kökten, sağlam biçimde bağlanma Karılar Koğuşu'nun da, film olarak en büyük 'çekiciliği burada. Karşımızda zaman zaman Nazım'ın duvarda asılı resmine bakarak mektuplarda yazılanları sanki doğrudan doğruya ona söyleyen, zor günlerin acılarını döken, onunla sürekli iletişim halinde bir Kemal Tahir var. Sevecen, dost, 'çevresindeki dert, yoksulluk ve felaket birikimi yaşamlara, zavallı insancıklara karşı alabildiğine anlayışlı, koruyucu, sanki bir yaşama ve yaşatma ustası. .. Bu duygu perdeden salona öylesine bir geçiyor ki filmin kimi kusurları unutuluyor, en azından hoş görülüyor. .

Çünkü Karılar Koğuşu, kabul etmek gerekir ki günümüz sineması, hele günümüz Türk sineması içinde alabildiğine aykırı bir film ... Bir Kemal Tahir uyarlaması olmasının getirdiği kaçınılmazlık içinde, bol konuşmalı, "lafebesi" bir film bu ... Ayrıca oldukça ağır, yavaş ritimli, derinden derine gelişen, her şey için ağırdan almayı yeğlemiş. Demek ki sıradan seyirci için oldukça zor, sabır ve özen isteyen, kesinlikle bir "vakit geçirme" sinemasının dışında algılanması gereken bir film. Ama bu sabrı ödüllendiren, görüldükten uzun zaman sonra bile akıldan çıkmayan tipleriyle, kırık yaşamlarıyla, 1940'ların baskıcı Türkiye'si imajıyla ve başka şeyleriyIe zihinlere yerleşen bir film ...

 Evet, Karılar Koğuşu değişik, önemli, ilginç bir film. Refiğ, sinema olarak klasik ve durağan bir anlatımı seçmiş. Kimilerini tiplerden karakterlere dönüştürmeyi baş amaçlarından biri olarak almış. Bu arada, tüm film boyunca değilse de yer yer unutulmaz güzellikte bölümler yaratmış Yazarın, baş gardiyanın kızıyla genelevde karşılaştığı "düş” bölümünü veya biraz abartma içerse de, idam sahnelerini düşünüyorum.

Bu arada, oyun düzeyini övmek de isterim. Tüm yan oyuncuların yanı sıra Hülya Koçyiğit ve Perihan Savaş, gerçek birer oyunculuk gösterisi yapıyorlar. Kadir İnanır ise bu kez 0 "erkekçe" gülüşünün, sertlik görüntüsü altında yumuşak olma çabalarının Kadir Tahir kişiliğiyIe tam denk düşmesinin de yardımıyla sıra dışı bir oyun veriyor ve bence, Şimdiye kadarki en usta işi oyunuyla karşımıza geliyor. Karartma Geceleri'nde Tank Akan için söylediğimizi, Karılar Koğuşu'nda Kadir lnanır için söyleyebiliriz; Kadir de bu filmle doruğa çıkIyor.

Karılar Koğuşu, öte yandan Halit Refiğ için bambaşka aşamaları haberliyor. Yönetmenin, hem de Türk sinemasının gelmiş geçmiş en ticari yapımevlerinden biri olan Erler Film anlayışı içinde böyle bir film çıkarabilmiş olması şaşırtıcı. Halit Refiğ gibi halkın beğenisini, kitIe onayını hep ön plana ala gelen ve bunu da hep söylemiş bir yönetmenin, bu kez kitlesel beğeniyle uyuşma olasılığı böylesine az bir filme imza atması da önemli. Refiğ, Karılar Koğuşu'na tüm deneyimini, tüm hırsını, daha ötesi tüm yüreğini koymuş belli, dolayısıyla bu filmi de yürekle, duyguyla izlemek gerekli. Karılar Koğuşu, günümüz T,ürk Sineması içinde biraz ayrıksı duran ama yürekli, dürüst ve içtenlikle yapılmış bir sinema örneği. “Atilla Dorsay,” Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf. 103”


FİLMİ İZLE 







 

KAN ÇİÇEĞİ (1989) 



Yönetmen: Şahin Gök Senaryo: Safa Önal Kamera: Erhan Canan Özgün Müzik: Cahit Berkay Yapım: Ercan Film/Ercan Moroğlu Kurgu: Mevlut Koça, Yapım Yönetmeni: Selahattin Koca, Işık: Recep Biçer, Işık Teknisyenleri: Remzi Biçer, Mustafa Önen, Set Teknisyenleri: Murat Öztürk, Şeref Yılmaz, Kamera Asistanı: Ahmet Bursalı, Renk Uzmanı: Yıldırım Kumral, Laboratuar: Hikmet Laçin, Polat Aktaş, Ahmet Keskin, Negatif Montaj: Müslüm Ertuhi, Cem Gürbüzer, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Ses Teknisyenleri: İhsan Küçüktepe, İsa Yücel, Jenerik: İlhan Demirel, Özkan Sevinç, Yönetmen Asistanı: Filiz Öztan, (Acar Film Stüdyosu’nda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Orhan Gencebay, Meral Oğuz, Güzin Özipek, Yıldırım Gencer, Aydın Tezel, Turgut Özatay, Kadir Savun, İhsan Baysal, Kâzım Kartal, Baki Tamer, Sırrı Elitaş, Ali Moroğlu, Ahmet Açan, Oktar Durukan, Adnan Mersinli, Aydın Haberdar, Mehmet Samsa, Mehmet Uğur, Çetin başaran, İbrahim Kurt, Erol Şen, Leyla Nil, Mustafa Özkan, Yılmaz Cesur, Akif Kilvan, Kemal Dönücü, Bülent Kayabaş

Konu: Hikaye, iki mafya babasının arasındaki intikam duygusu ve bu iki mafya grubunun karşılıklı birbirini telef etmeye çalışması üzerine kurulmuştur. Orhan mafya şefi Karaadalı Cevat Bey'in en has adamlarından biri, belki de en hasıdır. Çeksenet tahsilatı ve gerekli kişilere gözdağı verme işleriyle uğraşır. Mahallenin zor durumdaki insanları Orhan'a gelip "bizi şundan, bundan kurtar, namusumuzu koru" diye dert yanar. Orhan görünürde belki kötü işlerin içine dalmış bir karakterdir ama kötüleri cezalandırdığı ve iyileri kolladığı için kötü biri izlenimi vermez. Orhan bir mafya olmasına rağmen şiddete pek başvurmayan, "kötü" adamları akıllan başlarına gelsin diye en fazla yılanlı odalara hapsetmekle yetinen bir karakter olarak dikkat çeker. Karaadalı'nın düşmanı Demirtaş'ın bir oyunuyla Orhan'ın başına musallat edilen görme engelli, daha doğrusu görme engelli kız numarası yapan bir telekız, yolsuzluk yapılan ihaleler, inşaatlar, hayali ihracatlar, polise ispiyonlamalar, baskınlar, şaşkınlıklar arasında öyküyü çıkmaza sürükler. Orhan'ın arabası bir akşam vakti, hem de kendi mahallesinde hafifçe dokunur sözde gözleri görmeyen Ayşe'ye. Yönünü kaybettiğini söyleyen kıza acıyan Orhan, biraz aksi ve tahammülsüz gözüken halasıyla yaşayan Ayşe'yi evine götürür. Başka bir gün Orhan evine dönerken Ayşe'yi parkta oturup çocukların şen kahkahalarıyla bir yudum mutluluk tadarken görür. Gezmek isteyen ama sakatlığı nedeniyle evinden fazla uzaklaşamayan "görme engelli" kızı Orhan gezdirmeye başlar. Ayşe bu öyküyle avlar, çok etkiler onu. Eve döndüklerinde aksi hala kapıyı açmayınca sokakta kalır Ayşe. Orhan gece vakti sokakta kalan genç kızı kendi evine götürür ve onu misafir eder, saz çalarak avutur Orhan'ın bu ilgisinin nedenini öğreniriz gece boyunca. Ayşe'yle aynı kaderi paylaşan sonunda intihar eden kız kardeşinin yerine koyar onu. Mafya işlerine de para kazanmak için sırf kardeşi tekrar güneşi görsün diye girmiştir.

Orhan bir akşam eve dönerken yine parkta bulur zavallı kızı. Halası bakıcılığa tahammül edememiş, terk etmiştir evi. Orhan Ayşe'yi oracıkta bırakmaz, alıp evine götürür. Ayşe kendisine verilen görevi başarıyla yerine getirir. Karaadalı'ların planlarından haberdar olup buluşma noktalarını öğrenir  ve ispiyonlar onları. Demirtaş'ları polise ihbar ederek çökerten, her şeylerini ellerinden alan Karaadalı'lar canlarıyla öderler yaptıklarını.

Baba Cevat'ın ölümü ardından çözülür her şey Ayşe aşık olduğu Orhan'a itiraf eder Yaptıklarını. Orhan düğümlenir kalır ve sessizce çekip gider evden. Ayşe eve sahip çıkıp ortalığı silip süpürür, ev işleriyle uğraşır. Demirtaş çetesiyse anık işleri biten Nigar ve Ayşe'yi öldürmekte yarar bulur. mekanına dalar. O da ölür sonunda ama, hiç değilse sevdiklerinin kanlarını yerde bırakmaz. (Vadullah Taş)


FİLMİ İZLE







 

İTİRAZIM VAR (1989)


Yönetmen: Kamil Renklidere Senaryo: Safa Önal Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi Yapım: Topkapı Film/Yaşar Tunalı


Oyuncular: Devran Çağlar, Şehnaz Dilan, Hülya Erçel, Nilüfer Aydan


Konu: Lösemi hastası olan bir kızla, onu kurtarmaya çalışan bir şarkıcı gencin dramı.

 

 

İSTİYORUM (1989) 




Yönetmen Samim Değer, Ayşe Akıllıoğlu Senaryo: Erdoğan Tünaş  Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop Müzik: Muzaffer Özpınar Yapım: Erler Film/Türker İnanoğlu Işık Şefi: Mustafa Koçyiğit, Işık Ast: İbrahim Işık, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Kamera Asistanı: Ali Gündoğdu, Fotoğraflar: Sabahattin Oymak, Negatif Montaj: Ömer Aksu, Teknik Yönetmen: Mehmet Bozkuş, Laboratuar: Şems Tokgöz, Mustafa Yıldız, Renk Uzmanı: A. Tümay Rızai, Prodüksiyon Amiri: Adnan İrkut, Necati Şimşek, (Sineray Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Bülent Ersoy, Atilla Saral, Fikret Hakan, Seyfi Dursunoğlu, Necmi Öney, Sibel Sanlıoğlu, Elif Güven, Mevlüt Koçak, Ali Gündoğdu, Oktay Atasoy, İlknur Erkmen, Cihan Alp, Niyazi Gökdere, Dündar Aydınlı, Akgül Yılmaz, Erdoğan Üçkaya, Şükran Akkaya, Sabahattin Oymak

Konu: Bülent Ersoy ünlü bir sanatçıdır. Gazinonun sahibi Turgut (Fikret Hakan) ile evlidir. Bülent bu evlilikten memnun değildir. Ayrılma ister ama Turgut ondan vazgeçmez ve ayrılmayı kabul etmez. Yaşadığı esir hayatından bıkan Bülent gizlice ortadan kaybolur ve Bodrum’a gider. Turgut deliye döner. Bülent, nerede olduğunu bir tek en samimi dostu Huysuz Virjin’e (Seyfi Dursunoğlu) söylemiştir ve onu da yanına çağırır. Bu arada Bodrum’da dolaşırken Hakan adında (Atilla Saral) bir mankenle tanışır ve aralarında sıcak bir görünce ilişki başlar. Her an birlikte olurlar. Turgut gazetede Bülent ile Hakan’ın resimlerini görünce küplere biner. Bodrum’a gider, Bülent’e dönmesini söyler. Zorlayarak İstanbul’a götürür. Hakan’ı da adamlarına dövdürür. Bülent ile Huysuz Virjin Hakan’ı ziyaret eder. Turgut’un yaptıklarını anlatırlar. Turgut Bülent’in peşine yine adamların takar. Ve korkutmak amacıyla Bülent’in arabasına kaza yaptırır. Bülent yaralanıp hastaneye yatar. Bu kez Hakan ziyaretine gelir. Turgut da oradadır ve onu tehdit eder. İki sevgili tüm bunlara aldırmaz ve birlikteliklerini sürdürürler. Bir akşam şovunu izlemeye gittikleri Huysuz Virjin’den dönüşte kulüpten çıkarken Turgut önlerini keser. Onları ayıramayacağın anlar, umutsuzca silahını şakağına dayayıp intihar eder…

FİLMİ İZLE 


 

İSA, MUSA, MERYEM (1989) 




Yönetmen:
Faruk Turgut Senaryo: Macit Koper Görüntü Yönetmeni: Ümit Ardabak Müzik: Cahit Berkay Yapım: Uzman Filmcilik/Kadir Turgut, Ferit Turgut

Oyuncular: Tarık Akan, Meral Konrat, Oktay Sözbir, Enver Dönmez, Günay Güner, Şeref Çokşeker, Mine Aydın, Mustafa Yavuz, Hilmi Poyraz,

Konu: Filmde, aynı kadına âşık olan iki kardeşin öyküsü anlatılır. İsa, üvey kardeşi Musa ile büyür. Musa, köyden Meryem adında bir kadına âşıktır ve evlenmek ister. Ancak işlediği bir suçtan dolayı köyden kaçıp saklanmak zorunda kalır. O süreçte Meryem’le İsa evlenir. Yıllar sonra Musa geri döner. İsa, Musa ve Meryem çıktıkları bir yolculukta yüzleşecektir. (Meltem İşler Sevindi - TSA)


FİLMİ İZLE



 

İLK AŞK (1989) 


Senaryo ve Yönetmen: T. Fikret Uçak Görüntü Yönetmeni: Rafet Şiriner Yapım: Dunia Prodüksiyon / Kamil Öztürk


Oyuncular: Kamil Öztürk, Fulden Uras, Erol Taş, Cemal Gencer, Funda Ersin


Konu: Arazi anlaşmazlığı nedeniyle, iki düşman ailenin birbirine aşık olan gençlerin dramatik aşk öyküsü.

 

İKİLİ OYUNLAR (1989) 



Yönetmen: İrfan Tözüm Senaryo: Bilgesu Erenus (Bilgesu Erenus’un “İkili Oyun”undan) Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay Kurgu: Mevlut Koçak Yapım: Muhteşem Film/İrfan Tözüm Yardımcı Yönetmen: Müge Sakatürk, Işık Ekibi: Mustafa Koçyiğit, Ercan Durmuş, M. Ali Gündoğdu, Ses Kayıt ve Miksaj: Erkan Esenboğa, Kamera Asistanı: Volkan Kocatürk, Kaynak Fotoğraflar: Ergin Konuksever, Yapım Sorumlusu: Mustafa Koç, Muhittin Ayan, Set Ekibi: İsmail Kündem, Enver Kündem, İbrahim Yıldız, Stüdyo: Şafak Film, Dublaj Yönetmeni: Mustafa Alabora, Efektör: Atilla Ertüz, Ses Senkron: Soner Şenbecerir, Metin Çeşmebaşı, Negatif Yıkama: Veli Burç, Özkan Sevinç, Uğur Orbay, Negatif Montaj, Bülent Özayan; Tamer Eşkazan, Kopya Baskı: Ekrem Şen, Arif Şengül, Abdullah Baran, Jenerik: İlhan Demirel, Özkan Sevinç,

Oyuncular: Tarık Akan (Erol), Zeliha Berksoy (Nur), Erol Demiröz (İbiş ”Bay Godot”), Mehmet Ulay (Taner), Behram E. Kolukısa (Ozan), Hatice Boran (Gonca), Tomris Çetinel (Pakize), Şahin Şahan (İlhan), Muhteşem Tözüm (Küçük Ozan), Güney Gültek (Büyükanne), İsmail Kündem (Şef Garson),

Konu: Türkiye''nin 1968''den 19800''e kadar uzanan bir sürecinde gelişen dünyanın ve değişen koşulların çarkları arasında sıkışmış, toplumcu eğilimlerin ışığında idealist yaklaşımlarını zamanın değirmeninde öğütüp, giderek bireysel konformizimlerine ulaşmış bir çiftin öyküsü.

Banka memurluğunda test hocalığına, üniversitede kariyer yapma isteğinden şirketler zincirinde danışman profesörlüğe geniş bir perspektif içinde gündeme gelen çelişkilerini, özlemlerini, ve boyutları maddeci bir yaşam ortaklığına dönüşen sevgilerini oğullarının oyuncak kuklası "İbiş"in karakterinde sorgulama girişimleri onlar için kaçınılmaz sonun, ayrılıklarının başlangıcı mı yoksa yeniden yapılanmalarının gerçekçi bir çıkış noktası mı olacaktır?

Ödüller:

27. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (2 – 8 Ekim 1990)
      ► En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü, 1990

Jüri Üyeleri: Şerafettin Gür, Engin Ardıç, Erdoğan Tokatlı, Erdoğan Kahya, Ekrem Bora, Enver Özer, Avni Özgürel, Alev Olgun, Faik Cesur, Muzaffer Hiçdurmaz, Yrd. Doç.. Cem Odman.

Ankara Film Festivali 1990

► En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü,

& Sinemamızın, yakın tarihimizin ilginç anlarına eğilmesi, abuksabuk aşk, sevda ve serüven öyküleri anlatmaktan biraz başını alıp toplumsal/siyasal yaşamımıza ışık tutmaya başlaması ne güzel!... Bu hafta gösterime çıkan iki Türk filmi de bu tür nitelikler içeriyor. 1940'ların İstanbul'unda "solcu avı" ve Sansaryan Hanı dekorunda polis aydın ilişkilerini anlatan Karartma Geceleri'nin yanı sıra ikili Oyunlar da aydın bir çiftin 1968'lerden 1988'lere dek süren ilişkisi boyunca bu yıllarda Türkiye'yi sarsan olaylara, politik ve ilerici bir bilince sahip insanların, Türkiye'nin 20 yıllık yakın tarihi boyunca yaşadıkları deneyime değiniyor. Daha doğrusu değinmeyi amaçlıyor.

Ege yöresinde bir Roma tapınağı çevresinde kamp kuran Erol ve Nur'u tanıyoruz. Yıl, 1978' dir. 196869'lardaki ilk öğrenci hareketlerine karışmış, Amerikan Büyükelçisi Commer'in arabasını yakanların arasında yer almışlardır (196869 olayları, yetersiz birkaç eski fotoğrafla anımsatılır). Aradan geçen 10 yılda, evlilik, çocuk, düzene uyma çabaları, ikisinin de içinde bir zamanlar yanan "devrimci" ateşi, düzene karşı çıkma dürtüsünü, aykırılık ve asiliği iyice törpülemiştir. Bir gece boyunca yakınlaşmayı den erler. Ama boşuna ... Bu arada film, üç zamanlı biçimde gelişir.

Film, "çadırdaki gece" boyunca, bizi sık sık 10 yıl sonrasında, 1988'in bir akşamına alıp götürür. 10 yıl sonra karıkoca boşanmıştır, ama oğulları Ozan'ın da bulunduğu bir gecede bir araya gelirler. Erol, bir zamanlar eleştirdiği, düzene uyarak köşeyi dönmüş birileriyle birlikte çalışmaktadır. 1978'lerde kıyım ve baskılarla neredeyse aklını kaçıracak hale gelmiş olan Nur ise artık birçok şeyi, bu arada şen dulluğu da benimsemiş, özgür ve rahat bir kadındır.

ikili Oyunlar, Bilgesu Erenus'un ikili Oyun adlı oyunundan çıkarak, işte tüm bunları anlatmayı deniyor. Saygın bir girişim, sinemamız için değişik bir çaba. Ne var ki başarılmış olduğunu söylemek mümkün değil. Bir karıca ilişkisinin, biraz Hollywood'un parlak dönemini anımsatan 'sofistike' bir güldürü biçiminde gelişmesine, bize özgü nitelikler ve de açık bir politik bilinç fonunun eklenmesi, son derece ilginç ve değişik bir filme ulaşabilirdi. Ama bunun için oya gibi örülmüş, kıvrak, dakik bir anlatım, şampanya gibi bir senaryo ve çok incelikli bir oyun üslubu gerekiyordu. Oysa Bilgesu Erenus'un senaryosu da lrfan Tözüm'ün tonlar çeken ağır sineması da bu kıvraklığa ulaşmayı engelliyor.

İnanılmayacak kadar kötü, seslerin ağızlara bir türlü uymadığı bir seslendirme de oyuncuların pek iyi belirlenememiş, kesin çizgilerle çizilememiş kişiliklerindeki son inandırıcılığı da alıp götürüyor. ikili Oyunlar, bu haliyle sıkıntı veren, daha da ötesi, bunca çabanın ve iyi niyetin boşa gitmiş olmasından dolayı insanı üzen bir film ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 93”



FİLMİ İZLE 





 

İKİ GÜNLÜK HÜRRİYET (1989) 


Senaryo ve Yönetmen: Mehmet Ezici Görüntü Yönetmeni: Mükremin Şumlu Yapım: Başaran/Star Film


Oyuncular: Neslihan Acar, Mehmet Ezici, Yaşar Yağmur, Enver Dönmez, Mustafa Suphi, Nuri Tek


Konu: Film, karısına tecavüz edenlerden intikam almaya çalışan bir adamın öyküsünü konu edinir. Neslihan, kocasının hapisten çıkacağını haber alınca İstanbul’a doğru yola çıkar. Ancak yaşanan bir aksilik sonucu otobüsü kaçırır. Üstelik bütün parasını çaldırır. Bir benzin istasyonunda İstanbul’a giden araçları beklemeye başlar. Ancak burada Yaşar adında bir adamın tecavüzüne uğrar. İstanbul’a vardığında yaşadıklarını kocası Mehmet’e anlatır. Mehmet, intikam almaya söz verir. (Hasan Sakın)