ATEŞ
ÜSTÜNDE YÜRÜMEK (1991)
Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Özkan, Görüntü
Yönetmeni: Pierre Novion, Ertunç Şenkay YAPIM: Z. Film/Yavuz Özkan –
K. Film/Fransa – Vulkan/Almanya Yönetmen Yardımcıları: Aycan Çetin,
Mehmet Güleryüz, Veli Çelik, Sema Büyüksungur, Kamera Yardımcıları: Antoine
Heberle, Mehmet Aksın, Ahmet Gürkonak, Işık Şefleri: Emmanuel Demorgan,
Mustaf Koçyiğit, Akif Eski, Işık Teknisyenleri: İsmail Harputlu, Mustafa
Avcı, Mehmet Ali Gündoğdu, Ali Koşum, Müzik: Vedat Biçkin, Tuğrul
Karataş, Dekor: Gökhan Yücesal, Montaj: Mevlüt Koçak, Set
Fotoğrafları: Guy Ferrandis, Dekor: Gökhan Yücesal, Set
Teknisyenleri: Selahattin Geçgel, İsmail hakkı Şahin, Ahmet Kalay, Ahmet
Çolakel, Sabit Keskin, Jenerik: Özkan Sevinç, Film Dizgi: Özgün/Donatım
Ajans, Müzik: Oğuz Abadan, Laboratuar Sorumlusu: Yahya Öztürk,
Renk Düzeltme: Adnan Şahin, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, Baskı: Zekeriya
Şahin, SesKayıtMiksaj: Erkan Aktaş, Yapım Sorumlusu: Mehmet
Beyazıt, Yardımcı Sorumlu: Mertcan Çetin, (Kültür Bakanlığı ve
Eurimages'ın “Consell de Europe” katkılarıyla. (Fono Film Laboratuarında
hazırlanmıştır).
Oyuncular: Hülya Aksular
(Balerin), Kürşat Alnıaçık (Balet), Yılmaz Zafer (Yönetmen), Semiha Berksoy
Korobaşı),
Koro: {Erdoğan Akduman, İlhan Kilimci,
Akrep Nalan, Ertaç Özden, Burhan İlhan, Neslihan Yeldan, Fuat Onan, Hakan
Sepetçi}, Danslar: {Aslı Kutluel, Kaan Yazgan, Aydın Özalpan, Mehmet Akdağ,
Nilay Akdağ, Murat Ürügen, Rona Yayabakan, Ahmet Eroğlu, Ege Kalafat, Ünal
Aster, İpek Esen, Ali Can, Funda Bilbaşar, Erdal Atik, Buket Işılay, Ercan
Yüken, Yeşim Tezol, Hakan Üste, Alkış Peker, Tayfun Savlıoğlu,
Konu: Kurtuluş
Savaşı’yla ilgili bir tiyatro oyunu hazırlayan ekip kendi arasında farklı
estetik anlayışı, istikrar gibi sorunlar yaşar. Ekipte bulunan üç yıldır
beraber olan çift ayrılır. Erkek kadının yönetmene aşık olduğunu düşünür. Kadın
erkeğin bu düşüncesini yönetmene söyler. Yönetmen mutlu olur ve olumlu bir
şekilde karşılık verir. Bunu gören erkek ekipte sorun yaratır, uyum problemi
yaşar.
Oyun aksaklıklara rağmen sergilenir.
Seyirciden olumlu tepki alır. Aslında seyircinin kriteri olmaksızın her şeyi
beğendiği konuşulur ve seyirci nasıl olsa beğendiğinden bu tür oyunlara devam
edilir.
Ödüller:
28. Antalya Altın Portakal Film
Festivali'nde (1991)
► "En iyi Film", "En iyi
Yönetmen"
► "En Iyi Stüdyo"
►"En Iyi Kurgu"
► Ayrıca "Halk Jürisi Ödülü".
6. Adana Film Şenliği'nde (1991) "
►Çukurova Gazeteciler Cemiyeti
Özel Ödülü".
►Kültür
Bakanlığı "Sinema Başarı Ödülü" (1992).
4 Oldukça
eksik ve yetersiz bir çalışma olan "Ateş Üstünde Yürümek", anlattığı
(ya da anlatmaya çalıştığı) şeylerin altında eziliyor. Özellikle oyuncular,
kollektif bir çalışma gerektiren filmde, neler olup bittiğini pek anlamadan
ortalıkta gezinmişe benziyorlar. Bu tür bir yapıtın belki de üzerinde en çok
çalışılması gereken öğesi olan müzik, bizi anlatmaktan ziyade, popüler
çağrışımlara sahip bir seda olarak kulaklarda yer ediyor. (Durul Taylan,
Antrakt, s:4, Ocak 1992)
& Yavuz
Özkan'ın filmi, temelde o denli özgün bir film değil. Geniş ölçüde 3
yönetmenden ve filmlerinden esinlenmiş:
Ettora Scola (bizde gösterilmeyen)
"BaloLe Bal", Theo Angelopoulos'un "Komedyenlerin Yolculuğu “O
Thiassos" ve de Fernando Solanas'ın "Tangolar" ve
"Güney" adlı filmlerinden…
Yavuz Özkan böylesine güç bir projeyi
gerçekleştirmeye soyunduğu için cesaretli bir adım atmış. Ama ne var ki cesaret
her zaman peşinde başarıyı sürükliyemiyor. Her şeyi, hem de tek bir filmde
anlatmak, yalnızca özü değil, özel ilişkin ayrıntıları ve zeka pırıltısı
taşıyan kimi sahne düzenlemelerini de bir noktadan sonra şematizmin,
karikatürize edilmenin içine itiveriyor. Özkan, her dönemi ilk akla gelebilen
bir basitlik içinde çözümleyivermiş. Herşey birbirinin aynı. İktidar da, ona
sahip olmak isteyen güçler de basit, bildik, alıştık, sıradan bir oyun
oynuyorlar dercesine. (Burçak Evren, "Biraz tarih, biraz müzik",
Hürriyet g., 2 Ocak 1992) “Agah Özgüç, a.g.e.”
Cumhuriyet
Dönemi Parolası”
Ateş
Üstünde Yürümek, Türk yakın tarihinin, diger bir deyişle Cumhuriyet döneminin bir
panoramasını çizmeye çalışıyor. Üç temel öğeyi kullanarak: dans, pandomim ve drama.
Bu üç alanın birbirine harman edilmesiyle, Kurtuluş Savaşı'ndan başlayarak
toplumumuzun serüveni, kimi vurucu noktalarıyla, belli bir mekan (Feshane
binası) içinde geçen, oldukça stilize bir anlatımla verilmeye çalışılıyor:
Atatürk devrimleri, İsmet Paşa yılları, İkinci Dünya Savaşı, Demokrat Parti
dönemi, Vatan Cephesi ve Tahkikat Komisyonu, 27 Mayıs İhtilali, 12 Mart, anarşi
yılları, idamlar ve kıyımlar, 12 Eylül vs. vs...
Özkan'ın
filmi, temelde o denli özgün bir fılm değil. Geniş ölçüde üç yönetmenden ve
filmlerinden esinlenmiş: Ettore Scola'nın Balo Le Bal, Theo Angelopoulos'un Komedyenlerin
Yolculuğu O Thiassosve de
Fernando Solanas'ın Tangolar ve Güney adlı filmlerinden...
Dolayısıyla, bir ülkenin en önemli olaylarını, tarihin dönüm ve dügüm
noktalarını, aslında bu olaylara tümüyle yabancı olup müzikal bir sinemanın
anlatım ögeleri arasında sayılan dans, müzilk, tiyatro, pandomim gibi araçlarla
canlandırma düşüncesi o denli yeni değil.
Ancak böyle bir yaklaşım,
kuşkusuz bizim sinemamız için oldukça yenilikçi. Bizde ancak tiyatroda denenmiş
bir yöntem bu: Resimli Osmanlı Tarihi, ıttihat ve Terakki gibi oyunlarda
yer yer veya kısmen benzer yöntemlere başvurulmuştu. Özkan, böyle bir
uygulamayı, aslında bir "kitle sanatı" olan sinemaya getirmekle,
kuşkusuz ilginç ve yürekli bir girişimde bulunuyor.
Ancak film, iddiaları ölçüsünde başarılı
değil. Bir kez, her ne kadar "konuşmalar" pek az da, senaryo
aşamasında, yakın tarihimize bu "görsel yaklaşım" denemesi yeterince
işlenmemiş, zenginleştirilip ayrıntılandırılmamış gibi. Hemen akla, İnönü,
Gürsel gibi kişilerden başkaları işin içine katılabilir, daha simgesel
sahneler, daha anlamlı konuşmalar filme dahil edilebilirdi gibi bir düşünce
geliyor.
Ayrıca filmin az sayıdaki konuşmalarının yakın planlarla desteklenmemesi
yetersiz bir seslendirmeyle birleşince, yapıtın akıcılığı belli ölçüde
zedeleniyor. İnsanlar, ettikleri lafları gerçekten etmiyor, söyledikleri
şarkıları gerçekten söylemiyor gibiler. Tüm Cumhuriyet tarihini temsil ettiği
düşüncesiyle filme konuk edilen Semiha Berksoy'un yeterince kullanılamaması da
ayrı. Bunlara karşın Ateş Üstünde Yürümek, ilginç ve sinemamız için
değişik bir film. Görsel açıdan oldukça başarılı, giderek yüksek düzeyde bir
başarı söz konusu. İnanılarak, üzerinde çalışılarak, özenli çekilmiş bir film.
Mesajını ve anlamını temelde ileten, farklılığı göze alan ve büyük ölçüde de
başaran bir film. Her ne kadar zaman zaman düzeyli bir "müsamere"
havasını alsa da, özellikle ikinci yarıda bu izlenimi silip atan ve kendini
kabul ettiren bir film. Bu açıdan, yönetmeni açısından ilginç puanlar içeren ve
Türk sinemasına ilgi duyanların izleyip değerlendirmeleri gereken bir Yapım Ateş
Üstünde Yürümek... (Atilla Dorsay, Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları”
syf, 3940) “Atilla Dorsay’ın bu yazısı; 3 Ocak 1992 tarihinde Cumhuriyet
Gazetesi’nde yayınlanmıştır)