ÇAMUR (2002)
Senaryo ve
Yönetmen: Derviş
Zaim, Görüntü Yönetmeni: Feza Çaldıran, Müzik: Michael Galasso,
Koulis Theodorou Yapım: Marathon Filmcilik Derviş Zaim ve Artimage
Yapımı Marco Müller/Rai Cinema Dschoint Ventschr Filmproduktion TSI—Televisione
svizzera Fabrica Cinema (Türk Yunan
ortak yapımı) Sanat Yönetmeni: Adnan
Öngün, Montaj: Francesca Calvelli, Işık Şefi: Giray Gergin, Ali
Sami Yaşar, Özgün Müzik: Meichael Galasso, Koilis Theodorou, Ses
Kaydı: Nuh Mete, Ses Montajı: Emanuela Di Giunta, Uygulayıcı
Yapımcı: Sadık Deveci, Lucy Wood,
Oyuncular: Mustafa Uğurlu
(Ali), Yelda Reynaud (Ayşe), Taner Birsel (Temel), Bülent Emin Yarar (Halil),
Tomris İnceer (Oya), Arslan Kacar (Zeki), Ümit Çırak (Mahir), Yüksel Arıcı
(mafya), Muhammed Cangören (mafya ), Atilla Ulaş (mafya), Cengiz Deveci, Mete
Şen, Ercüment Balakoğlu, Nadi Güler (çavuş), Şerafettin Kaya (çavuş), Veli
Doğan (çavuş), Serhan Emek (1. nöbetçi), Fuat Sözen (2. nöbetçi), Emir Ali,
Derviş Zaim, Özden Özdemir, Roger Taylor (BM görevlisi), Mete Şen (1. doktor),
Ercüment Palekoğlu (2. doktor), Murat Demirel, Alp Eren, Korhan Tümer, Ali
Dervişoğlu, Feramuz Tuna, Ceyhun Parlak, Kenan Sunar, Hasan Gürsoy, Emir Özer,
Lütfi Metin, Emir Ali Timurlenk (1. çamur alan sivil), Ramazan Alkış (2. Çamur
alan sivil), Abdulkadir Ongün (3. çamuar alan sivil), Salih Ökmen (4. çamur
alan sivil), Abduırrahman Aksüt (5. çamur alan sivil), Tayyip Öklü (6. çamur
alan sivil), Konuk Oyuncular: Ali Düşenkalkar Ahmet), Murat Garipağaoğlu
(Hasan), Engin Alkan (2. doktor), , Erdinç Olgaçlı (komutan)
Konu: Film, Kıbrıs harekatının 30 yıl önce
niçin yapıldığını, harekat sonrasında iki toplumun kendi taraflarında huzurla
yaşadığını taburuna anlatan çavuşun görüntüleri ile başlamaktadır. Askerleri
"Rumlar tekrar silahlanmaya başladıkları için hazırlıklı olmalıyız"
diye bağırtır. Askerlerden biri (Ali) bağırırken düşer ve bayılır. Arkadaşları
onu revire götürürler. O sırada ameliyatta olan kardeşi Ayşe'yi ararlar. Ayşe,
ölen kızının yumurtaları ile hamile kalmaya çalışan bir kadının ameliyatını
yapmaktadır. Kadın başarısız olunma ihtimaline karşı Ayşe'den kızının kalan
yumurtalarını saklamalarını rica eder. Ayşe ve nişanlısı Halil, Ali'yi kışladan
alırlar. Hastaneye götürüp, muayene ettirirler. Ali'nin güneşe çıkması ve
bağırması yasaktır. Sesi kesilmiştir, konuşamamaktadır. Hastanede arkadaşları
Temel ile karşılaşırlar. Temel, onları akşama restaurant'ına davet eder.
Ali'nin heykeli bitmiştir. Onu göstermek istemektedir. Halil, tuzda ahtapot
yaparsa geleceklerini söyler. Temel, tuz almak için yakındaki tuz gölüne gider.
Orada gördüğü köpekler ona eskiden kalma ölmüş köpek görüntülerini hatırlatır.
Fenalaşır. Deniz kenarındaki restaurant'ına geri döner. Suya dalar. Suyun
içinde heykeller vardır. Bir ahtapot yakalar. Tuza gömüp, fırına atar. Ayşe ve
Halil, Ali'nin heykelini görmek isterler. Bu Temel'in bir projesidir. Kıbrıs'ın
Rum ve Türk tarafında evlerini terk etmek zorunda kalan insanlar yaşamaktadır.
İki taraftan eski evlerine kendi heykellerini ve kaydedilmiş görüntülerini para
karşılığı yerleştirecek insanlar bulunmuştur. Birbirlerinden nefret edenler
birbirlerine heykellerini yollayacaklardır. Ali'nin heykeli de eski evine
konacaktır. Rumlar Ali'ye bakarken onu düşüneceklerdir. Bu da barışı
getirecektir. Halil bunu olmayacak bir şey olarak düşünmektedir. Ali'nin
heykeli mikrofon başındadır. Heykeline bakar. Temel, heykel ile Ali'yi birlikte
kaydetmektedir. Sosyal ve politik nedenlerle gidemediği evine heykeli
gidecektir. Temel'in bu projesi yürümeyecek bir proje gibi görünmektedir. Yine
de yaptığı heykel Rum tarafına gider. Bu arada Temel saklandığı bir odada
kendisini kaydetmektedir. 18 Ağustos 1974'te intikam için birçok Rum
öldürdüğünü söyler. Mezarları da çamurların oradadır. Bunu yapanlar dışında
kimse bilmemektedir: kendisi, Hüsnü ve Halil. Ancak bu kaseti parçalar. Geçmiş
yıllarda yaptığı bu katliam onda büyük bir suçluluk duygusu yaratmıştır. Ali
ise sürekli bayılmaktadır. Hastalığının ne olduğu belli değildir. Kışlada yine
bayılınca doktor kullandığı tüm ilaçların yanlış olduğunu söyler. Yine güneşe
çıkması yasaktır. Bu yüzden gece nöbet yazılsın der. Komutanı askerliğinin
bitmesine üç hafta kala çürük raporu almasına karşıdır. Askerler çamur bölgesinde
nöbet tutmaktadır. Bu bölgeye insanların girmesi yasaktır. Sakatlar ve hastalar
şifalı olduğuna inandıkları bu çamuru hasta olan bölgelerine sürmektedirler.
Ali'nin nöbeti sırasında Ayşe'nin hastası olan kadın Ali'den çamur ister.
Büyümekte olan karnına sürecektir. Ali çamuru verir. Bunu gören başkaları da
Ali' den çamur isterler. Ali matarasına su doldurmak için nöbet tuttuğu yerde
bulunan bir kuyunun yanına gider. Matarasını aşağı sarkıtarak su doldurur ve
içer. Ali her nöbetinde kuyunun suyundan içmeye çalışır. Ancak kuyuda su
olmasına rağmen doldurmakta zorlanmaktadır. Kuyuya iner. Su içer. Bu arada
boynuna çamur bulaşır. Nöbet değişimini yaptıran çavuş, dönüş yolunda Ali'ye
çamurun cezalı olduğunu söyler. Burada Türk askerleri öldürüldükleri için ordu
tarafından cezalandırılmıştır.
Ali kuyunun içinde çalışmaya başlar.
Ayşe'nin hastası olan kadın ona bir muska vererek çamura gömmesini söyler. Ali
muskayı gömer. Çamurdan bir poşete doldurur. Kışlada gizlice tuvalette boynuna
sürer. Bu arada çalışmaları sırasında Ali kuyudan bir Kibele heykeli gövdesi de
çıkarır. Dışarı çıkınca otların içine saklar. Halil'in onu ziyaret ettiği
sırada ona gizlice çamura gelmesini söyler. Heykeli nöbet yerinden Halil'e
vererek Ayşe'ye gönderir. Bu sırada Ayşe'nin evine Temel gelir. Rum tarafında
yaşayan evin eski sahibinin heykelini ve video kaydını getirmiştir. Ali'nin
gönderdiği Kibele heykelini Temel görmesin diye saklarlar. Temel bu projeden
bir kitap çıkarmayı planladığını anlatır. Ayşe'ye bir defter bırakır ve duygularını
yazmasını ister. Rumlar' ın Ali'nin de kasedini istediklerini söyler. Ancak Ali
konuşamadığı için başka birini bulmak zorundadır. Ayşe katliam sırasında onunla
birlikte olan Ahmet ile görüşmesini söyler. Temel gittikten sonra Halil, eve
bir sürü insanın geleceğini söyler. Kibele heykelini kendi evine götürmeyi
teklif eder. Ayşe kabul etmez. Halil'in asıl amacı heykeli satmaktır. Bir
kaçakçı ile konuşur ve 510 milyon dolar değerinde olduğunu öğrenir. Ali
heykelin kalan kısımlarını da bulur. Halil çamur bölgesi ile ilgili bir
araştırma yapmıştır. Bu bölgede antik dönemden kalma bir sağlık merkezi
tapınağının olduğunu öğrenmiştir. Ali'ye hastaların hasta yerlerinin
kalıplarını tapınağa sunduklarını söyler. Halil, Ali'nin bir sürü eski eser
buulabileceğini düşünmektedir. Ali'ye bir dedektör verir. Ali, Halil'den kendi
kalıbını da ister. Temel savaşta Rumlar tarafından yaralanıp, bacağını kaybeden
bir arkadaşının kalıbını çıkarıp, kaydını yaparken Halil gelir. Temel, iki
toplumun dışkılarının ortak olarak arıtıldığı bir tesiste bulunduklarını
söyleyerek ne düşündüğünü sorar adama. Ancak yanıt alamaz. Halil, Ali'nin
başının ve boğazının kalıbını istediğini söyler. Kalıbı alır. Ali'ye götürür.
Ali, heykelini çamura gömer. Ne yapacağını merak eden Halil, onu gizlice izler.
Ali gittikten sonra ne gömdüğüne bakar. Çavuşu Ali'ye yakında çürüğe
çıkarılacağını söyler.
Bu arada Temel projesi konusunda sıkıntı
yaşamaktadır. İnsanlar Rumlardan barış isteyen haindir diyenlerin evlerini
taşladığını söyleyerek projeden vazgeçmektedirler. Temel, geri verilen heykeli
alıp, suya atar. Ali'nin nöbet tuttuğu yere gelen kadın boğazının durumunu
sorar. Halil geldiğinde Ali ona bir not uzatır. Notta "çitleri iki metre
geriye çakmak istiyorum." yazmaktadır. Birlikte çitlerin yerini değiştirirler.
Halil, Ayşe'nin evine gizlice girip Kibele heykelini alır. Ayşe eve geldiğinde
heykeli göremeyince Halil'e telefon edip, mesaj bırakır. Temel Ayşe'ye gelerek
heykeli geri alacağını söyler. Projeyi değiştirecektir. İsviçre' deki sponsor
ailelerini kaybetmiş Rum ve Türk erkeklerin spermlerini almalarını teklif
etmiştir. Ayşe, spermlerin tanklarda dondurulması gerektiğini ve Temel'e sıv
nitrojen verebileceğini söyler.
Ali, çitlerin yerini değiştirdiği için hapse atılmıştır. Temel ve
Ayşe onu ziyarete giderler. Ayşe, Halil'in ortadan kaybolduğunu söyler. Temel
yeni projesini Ayşe'ye gösterir. Sperm dolu tankı yerleştirdikleri salonun
duvarlarına da vericilerin hikayelerini asacaklarını söyler. Temel, Ali'nin de
spermini istemektedir. Ayşe, Ali'nin çamur istediğini söyler. Tek başına
gitmeye korktuğu için Temel' den onunla gelmesini söyler. Temel oraya gitmeye
korktuğu için işi olduğunu söyler. Ayşe, nöbetteki askerin itirazına rağmen tek
başına çamur alır. Ali' ye niye onu yasak bölgeye yolladığını merak ettiğini
söyler. Bir daha gitmeyeceğim der.
Hapis sonrası Lefkoşa'da TürkYunan
sınırında nöbet tutan Ali, matarasını yağmur suyu ile doldurmaya çalışırken
bacağından vurulur. Hastane sonrası eve döner. Aradan kısa bir süre geçmiştir.
Ahmet sürekli sakat kalan bacağına ve boğazına çamur sürmektedir. Ayşe ise
hamiledir. Temel' de Ahmet'in bacağının kalıbını getirir. Ali'nin sesi yavaşta
olsa çıkmaktadır. Ali'ye bir tüp vererek spermlerini buna koymasını söyler.
Ali'nin spermlerini alır. Ayşe, Temel'in getirdiği bacağı çamura gömmeye gider.
Derin bir çukur açar. İçine girdiği çukurdan çıkamaz. Nöbetteki asker yardımına
koşar. Ali, Temel'e telefon ederek çamura gitmesini söyler. Temel istemese de
gider. Ayşe'yi arabasına alarak hastaneye götürür. Ayşe bebeğin i kaybeder.
Temel suya attığı heykelleri çıkarır. İçki içerken Ali gelir. Ali'ye onu ölü
sandıkları için Rumları öldürdüklerini söyler. Öldürdüğü adamın saatini
almıştır. Ara sıra bunları kasetlere söyleyip, sonra kasetleri parçaladığını
söyler. Ali'ye bir kaset verir. "Bunu kırmamam için alyarın insanlara
gösterirsin" der. Ali, ertesi günkü toplantıya gider. Katliamdan sonra
herkesin perişan olduğunu öğreniriz. Rum arayıp, bulduklarını söyler. Onları
çamurda vurmuşlar ve bazılarını da kafaları dışarıda gömmüşlerdir.
Toplantıdakilerden biri aynı şeyin Ali'de de olduğunu söyler. Aynı acıyı Ali'
de yaşamıştır. Kendini başka birinin yerine koymaya isyan etmektedir . Temel
konuşmaya başlar. İntikam için iki Rum'u vurduğunu itiraf eder. Ali, Temel'e
Ayşe'nin evde olduğunu söyler. Aldığı saati ve kasedi ona geri verir. çamura
gidip, gömdüğü uzuvlarını çıkarır. Temel ise Ayşe'nin evine gider. Sarılırlar.
Ayşe'nin telefonu çalar. Halil geri dönmüştür. Buluştuklarında Ayşe'ye bir
çanta dolusu para getirdiğini görürüz. Ayşe parayı kabul etmez. Halil, Ali ile
de konuşur. Kibele'nin başını bulurlarsa daha çok para alacaklarını söyler.
Halil, daha önce heykel için pazarlık yaptığı adamlardan saklanmaktadır.
Kibele'nin kafasının peşindedirler. Ali, Ayşe, Temel ve Halil'i yakalarlar.
Heykelin başının yerini sorarlar. Temel, çamurun orada olduğunu ve yerini
bildiğini söyler. Çamurda gösterdiği yeri Temel'e kazdırırlar. Temel, yıllar
önce öldürdüğü adamlardan birinin kemiklerini çıkarır. Ağlamaya başlar. Koşmaya
başlayınca öldürülür. Ayşe mezarlıkta Temel ve Ali'nin mezarını ziyaret eder.
Filmin başında Ayşe'nin yapay döllenme yaptığı kadın çocuğunu doğurmuştur.
Ayşe'nin ise hiç bebeği olmayacaktır. Kadının kızının yumurtalarını ve Ali'nin
spermlerini kullanarak; eskiden hemşire olan kadının yardımıyla yapay döllenme
yolu ile hamile kalır. Ayşe, Temel'in heykellerinden birinin yanında su
kenarında otururken iki tane küçük çocuk yanına gelerek oturur. “Nigar Pösteki,
Yönetmen Sineması, syf 45”
ÖDÜL
15. Ankara Film Festivali
►Tomris İncer “En İyi Yardımcı Kadın
Oyuncu”
14. Orhan Murat Arıburnu
►“En
İyi 2. Film”
25.
SİYAD (Sinema Yazarları Derneği)Sinema Ödülleri
►
Yelda Reynaud “En iyi kadın oyuncu”
60.
Venedik Film Festivali (2003)
►Unesco
Ödülü
& Derviş
Zaim, Çamur filmi ile Türk Sineması'nda pek yapılmayan birşeyi
gerçekleştirmiştir. Kendi kişisel tarihine fillminin bakış açısından bir yorum
getirmiştir. Yönetmen Limasol'ü 1974 yılında yani barış harekatının yapıldığı
yıl terk etmiştir. Bilindiği gibi Kıbrıs'ta darbe olunca Türkiye 20 Temmuz
1974'te müdahalede bulunmuştur. Sembollerle yüklü bir film gerçekleştiren
yönetmen, metaforlar ile bitirilemeyen bir soruna; Kıbrıs meselesine kendi
yorumunu getirmiştir. Hastalık, çamur, ölüm, doğum ve doğurma gibi semboller yardımıyla
derdini anlatmaya çalışmıştır.
AB üyeliği sürecinde
müzakerelerin başlayabilmesi için önemli meselelerden birisi haline gelen
Kıbrıs, Türk Sineması içerisinde kendisine ciddi anlamda yer bulabilen bir konu
değildir. Hamasi bir biçimde savaş kahramanlığı gösteren karakterlerin
hikayeleri çerçevesinde fon olarak kullanılmış ve meselenin analizine giden bir
film ortaya çıkarılmamıştır. Türk Sineması Kıbrıs'ı, "Kıbrıs
Çıkarması" yönünden ele almıştır. Ada'nın sorununu tartışan, fikir üreten,
tarih ile günümüzü karşılaştırıp, analizler yapan bir fikir sineması
oluşturulamamıştır. Bu anlamda daha çok kahramanlık yapan karakterlerin
öykülerinin mekanı olmuştur.
Film, Kıbrıs'ın çalkantılı tarihinin
Kıbrıslılar üzerindeki psikolojik etkisinin çok olduğunu anlatmaktadır.
Karakterlerin hepsi bir biçimde geçmişlerinde yaşadıkları travmayı bugün de
yaşamaktadırlar. Ancak geçmiş yeterince açıklayıcı bir biçimde anlatılmamıştır.
Hollywood'un bazı Vietnam filmlerinde olduğu gibi karşı tarafa verilen zarar
nedeniyle vicdan azabı çekildiği hissi doğmaktadır. Temel'in lise çağındayken
intikam amacıyla öldürdüğü iki kişinin yasını hala tuttuğu görülmektedir.
Vicdan muhasebesinde iki tarafla ilgili bazı projeler üreterek kendisini
rahatlatmaya çalışmaktadır. Geçmişi ile yüzleşip, bunu itiraf ettiği gün başka
bir arkadaşının RumIarın da aynı şeyi Türk tarafına yaptığı konusundaki feryadı
ise katliam zamanını yine de fazla açıklayamamıştır. Sembollü anlatım
kullanılması filmin amacının anlaşılmasını da zorlaştırmıştır.
Çamur' daki hastalığı yaşayan aslında Kıbrıs'tır. Hastalık
metaferdur. Ali'nin nedeni anlaşılamayan hastalığı Kıbrıs sorununun açmazını da
içinde barındırmaktadır. Ali'nin aniden ortaya çıkan hastalığı doktorlar
tarafından anlaşılamamıştır. Tıp çaresiz kalınca kendi çaresini kendisi aramaya
başlar. Kıbrıslılar da çaresiz bir hastalığa yakalanmış gibi ortada
kalmışlardır. Konuşamayan Ali, Kıbrıs insanını simgelemektedir. Halkı hariç
Kıbrıs hakkında herkes konuşmaktadır. Bir adada sıkışmış, yok sayılan bir halkın
kaotik durumudur aslında bu. Zıt öğe olarak da doğum kullanılmıştır: yeni bir
başlangıç.
Filmin içerisinde önemli bir yeri olan
çamur, hem şifadır hem de Rumların ve Türklerin birlikte öldürüldükleri, bu
nedenle de cezalandırılan bir mekandır. Çamur olarak adlandırılan bölge, iyilik
ve kötülüğün kaynağıdır. Ali, hastalığına şifayı çamurdan beklemektedir. Temel
ise katliam sırasında buraya Rum kurbanlarını gömdüğü için vicdan azabı
çekmektedir. Kendini tatmin edebilmek için Rum ve Türk halkları arasında
ortaklıklar yaratacak projeler üretmektedir. Halil için ise çamur, değerli
antik heykellerin bulunduğu, para ve zenginlik kaynağı bir yerdir. Burası
herkesin bir biçimde bağlı ve mecbur olduğu bir mekandır. Film içerisinde
heykelin de ayrı bir yeri vardır. Temel, Rum ve Türk tarafında ortak yürütülen
bir proje üzerinde çalışmaktadır. Evlerini terk eden Türkler ve Rumlar'ın
heykelleri yapılıp, eskiden yaşadıkları evlere konulacaktır. Bu sayede evi
ziyaret edenler ve de şimdiki sahipleri geçmişi hatırlayacaklardır. Ancak bu
proje insanların tepkisi nedeniyle sona erer. Geçmişi unutmak kolay değildir.
Yaralar henüz çok yenidir. Ali'nin Halil sayesinde öğrendiği bir eski inanışa
göre çamurun şimdiki yerinde bulunan bir sağlık tapınağına hasta insanlar
rahatsız oldukları bölgelerinin kalıplarını gömmektedirler. Ali' de çamurun
şifasına inanıp, hastalığı için onu kullanmaya başladığında başının ve
boğazının da heykelini çamura gömer. Halil'in açgözlülüğü yüzünden başlarını
belaya sokacak olan Kibele heykelini de bu şifa arayışı içerisinde bulacaktır.
Kıbrıs, metafor olarak kullanılan hastalık
ve çamur ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Fizyolojik ve psikolojik hastalıktan
kurtulmak için önce gerçeklerle yüzleşmek gerekmektedir. Kişisel düzeylerde
Ali'nin, Temel'in ya da arkadaşlarının içinde bulundukları sıkıntıların kaynağı
tüm yönleri ile Kıbrıs gerçeğinin üzerine oturtulamamıştır. Karakterlerin
iyileşmek ile ilgili bir takıntıları vardır. Ali, eskisi gibi konuşmak
istemektedir. Temel, içindeki suçluluk duygusunu dışarı vurmak istemektedir.
Ayşe ise Halil'den yediği darbe sonucunda, çocuğunu da kaybedince anne
olabilmek için yapay döllenme yolunu seçmiştir. Kesintili sahneler, öyküde
atlamalar, kahramanların detaylara boğulmuş hayatları asıl meseleyi de
bulanıklaştırmıştır: Karakterler geçmişte kendilerini savunmak zorunda
kalmışlar ve insanları öldürmüşlerdir. Geçmişlerindeki bu acı bugünlerini de
etkilemektedir. Ancak onlar dışında bu travmayı yaşayan insan olup olmadığı
konusunda film fazla açıklayıcı değildir. Temel'in heykel projesi için
insanları parayla ikna etmesi, Halil'in heykellerle barış olamayacağına dair
sözleri, toprağına sahip çıkmak yerine kısa yoldan zengin olma çabası, sadece
katliam yapanlarda "Vietnam Sendromu" olduğu duygusunu
uyandırmaktadır.
Bu sembollerle yüklü, ele aldığı konu itibariyle gerçekçi ancak
yorumu ile sorundan uzaklaştırıcı film, hastalık ile Kıbrıs'ın her yanını
sarmış, yıllara yayılan bir sessizliği anlatmaktadır. Bağırmak isteyen ancak
sesini çıkaramayan, çaresizlikle kendini anlatmaya çalışan, geçmişin cenderesinde
sıkılmış, itiraf etmek isteyip, edemeyen, yine de kendi yolunu çizmek zorunda
olan, yine kendi toprakları aracılığıyla iyileşecek bir toplum. Ayşe'nin başka
bir kadının yumurtalarını ve kardeşinin spermlerini kullanarak ikiz bebek
sahibi olması, toplumun yine kendisinin bir çözüm yolu bulacağının işaretidir:
Rum ve Türk taraflarını bir araya getirerek, iki toplumlu bir Ada'da umutla
yaşamak mümkündür. Bu anlamda filmin sonundaki Ayşe'nin iki çocuğu umudun,
geleceğin tekrar doğumudur. Ada halkı bir biçimde yaşamanın yolunu tekrar
bulmuştur. Ali, çamurdan bacağı gömdüğü yerden çıkararak kendi kaderini boş
umutlara bağlamaktan vazgeçmiştir. Temel, suçunu itiraf ederek vicdanını
rahatlatmıştır. Ancak açgözlü Halil'in para tutkusu ölümlerine neden olmuştur.
Kendi kaderlerini kendilerinin belirlemeleri gerektiği fikrini gerçekleştiren
ise bir kadın olacaktır: Ayşe. Bereketin ve doğurganlığın sembolü kadın,
Kibele.
Türk Sineması'nın Kıbrıs Sorununa değişik
bir yorumu olarak niteleyebileceğimiz film, çamur, Kibele, hastalık, heykel
gibi metaforlar aracılığı ile derdini anlatmaya çalıştığı için
karmaşıklaşmıştır. “Nigar Pösteki, “Yönetmen Sineması” syf 50”