Senaryo ve Yönetmen Tunç Okan Eser Fakir Baykurt “Kurbağalar” öyküsünden Müzik Mehmet Andiçen, Barış Aryay Görüntü Yönetmeni Vedat Özdemir Yapım Rönesans Film /Tunç Okan Ses Tasarım: Stephan Dray, Kurgu: Severine Prehembaud, Muammer Koçak, Sanat Yönetmeni: Mustafa Ziya Ülkenciler, Yardımcı Yönetmen: Alican Ökmen, 3. Kamera Asistanı: Göktuğ Bakan, Işık Ekibi: Kaan Bektaş, Ses Kayıt: Timur Serengil, Boom Operatörü: Gökay İbuk, Senaryo Danışmanları: Don Schubert, Philippe Daniel Coll, Ortak yapımcılar: Filmsgeneve (Isviçre) , Bayan Film (Almanya), Nıkaıa Films ( Fransa) Artis Film (Romanya) Türkiye
Oyuncular: Yetkin Dikinciler (Öğretmen Ozan) Ahmet Mekin (Muhtar Hoca),
Saadet Işıl Aksoy, Barış Koçak (Yusuf), Altan Erkekli (Ali), Norina Nobashari
(Senem), Elisabeth Nıedererer ( Cennet), Berivan Dural
Konu: Fransa'dan genç bir ikinci kuşak Türk,
Romanya'nın kurak, kara ikliminin sürdüğü güney doğusundaki, sert tabiat
koşullarıyla boğuşan ücra ve küçük bir Kırım Tatar azınlık köyüne
öğretmen(Yetkin Dikinciler) olarak gönderilir.
Köyün arazileri tehdit altında olup, köylülere ipotek karşılığı
borç vermiş olan Rumen toptancı, köyün bulunduğu bölgeye, pay verdiği politikacıyı
da kullanarak inşaat müsadesi alıp büyük bir yerleşim yeri kurmak istemektedir.
Köylülerin bu planı bozmak için tek umudu, köyün toprakları üzerinde bir bağ
kurmaktır. Deneyimsiz oldukları bu projenin başını çeken köyün deli dolu yaşlı
muhtarına (Ahmet Mekin) öğretmen ve de onun genç gelini destek olursa da,
muhtarın oğlu hem projeye şiddetle karşı çıkmakta, hem de karısını öğretmenden
kıskanmaktadır.
Öğ retmen yaşlı muhtar genç gelin
iş birliği ancak köylüleri ikna edip, muhtarın şehire göç etmek isteyen kıskanç
oğluna, muhtarın projeyi delilik bulan kardeşine (Altan Erkekli), hissiz
doğaya, toptancı Rumene ve de anlayışsız bürokratlara karşı Türk azınlık köyü
olarak verdikleri mücadeleyi kazanabilirse başarıya ulaşabilecektir.
Umut
Üzümleri : Kaplumbağalar ve Yıkılan Umutlar
Gulcin
Kaya (18 Mayıs 2013)
Umut
Üzümleri, ilk gösterimini Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde
gerçekleştirdi ve birçok izleyicinin özel bir merakla beklediği bir filmdi. On
yılda bir kamera arkasına geçen Tunç Okan yıllar sonra, tamamı genç
sinemacıların filmlerinden oluşan yarışma bölümünde boy gösterecekti. Haliyle
meraklanmak zorunlu bir tepki gibiydi. Ne var ki Umut Üzümleri göz alıcı bir
geri dönüşe değil, hüzünlü ve yetersiz bir geri dönüş çabasına ev sahipliği
yaptı. Yıllar sonra sinemaya dönen her sanatçı izleyicisini biraz
heyecanlandırıp biraz hayal kırıklığını uğratır elbet. Bazen sinemacılar, sinemayı
‘gerçekten’ bırakırlar. Ya da ‘gerçekten’ ara verirler. Yani sinemayı, kendi
bıraktıkları yerde bırakırlar. Sonra da kaldıkları yerden devam etmeye
çalışırlar. Usta yönetmen Tunç Okan’ın dönüşü bu anlamda hayal kırıklıklarıyla
dolu oldu. Yirmi yıldır görmediğimiz yönetmene, zaman bu kez yaramamış gibi.
Umut Üzümleri ilk bakışta zengin bir içeriğe sahip, dört bir koldan hikaye
çıkarmaya çalışan bir yapıt. Merkezde göçmen bir aile var. Sahip oldukları
toprakları bölgenin zenginlerinden birine kaptırmak üzere olan ve çaresizce bu
durumu kabullenmek dışında bir şey yapamayan bir aile. Tam her şey bitti derken
köye gelen ‘şehirli’ ve idealist öğretmen bir kurtuluş müjdecisi oluyor, esaslı
bir mücadele başlıyor. Film temel olarak paranın mutlak hakimiyetine karşı
verilen bireysel mücadelenin bir harekete dönüşmesi sürecine odaklanırken,
yurtdışındaki bir metropolden gelen öğretmenin kendini Anadolu’nun küçük bir
kasabasında bulması ya da büyük şehre kaçıp gitmenin hayalini kuran taşra
insanı gibi yan hikayeleri de resmetmeye çalışmakta. Bu fikirlerini de komik
durumlar ya da olaylar üzerinden verme, bilhassa da karakterlerin aykırı ve
trajikomik dünyalarıyla işin komedi yanını güçlendirme gayesinde.
Umut Üzümleri’ni değerlendirmek için filmin
posterinde yazan ve filmi tanımladığına inandıkları söz grubundan başlayabiliriz.
Umut Üzümleri, ‘ciddi bir komedi’ değil. Bir komedi denemesi olduğu doğru. İçerisinde
çok ciddi ve mühim konulara değinildiğini de inkar edemeyiz. Zira küçük bir
köyde yaşayan bir ailenin başına gelen talihsizlikleri, komedi yanı ağır bir
üslupla anlatmaya çalışırken, ailenin özelinde, sistemin geneline dair bir
şeyler söylemek için çabalıyor. Yani saf bir güldürü olmama; sistemin çürümüşlüğünü
resmedip içerisinde güçlü taşlamalar barındırma niyetinde. Ne var ki bu iki
istek de bir türlü yürümüyor; şaşılası nokta ise mizah alanındaki yeteneksizliği
oluyor. Yer yer eğreti duran politik tavrını iyi niyetinden ötürü görmezden
gelebiliyor olsak da komedi anlayışındaki sorunlar, gözardı edilecek cinsten
değil. Sırf güldürme amaçlı tasarlanmış yavan durumlar, zorlama karakterler ya
da cinsellik bazlı kaba şakalar talihsiz bir komedi anlayışına hizmet edip,
filmin samimiyetini ve naifliğini de zedeliyor. Özellikle de başkarakterin
giydiği ve zamanla bir karikatüre dönüşen ‘aksi ihtiyar’ tiplemesinin, filmin
mizahının kaynağı seçilmesi ve sürekli buradan güldürü malzemesi çıkarılmaya
çalışılması hikayeyi dar bir labirente sürüklüyor, mizahi açıdan yaratıcılık
problemleri yaşanmasına neden oluyor. Hal böyle olunca izlediğimiz şey büyük
ölçüde, değişen komedi türüne ayak uyduramayan ve çoğu anında elli yıl
öncesinin mizah kalitesine bile yaklaşamayan zayıf bir yapıt oluyor.
Filmin
tek eksisi komedi alanında bugünün sinemasını ve izleyicisini yakalayamaması
değil. Ne yazık ki senaryo, yönetmenlik, kurgu ve oyunculuk alanlarında da
süresi boyunca sürekli tökezlemekte. İki saati aşkın süresiyse filmi toparlamak
yerine bu aksaklıkların iyice görünür kılınmasına neden oluyor. Deneyimli oyuncuların
yer aldığı bir filmde bu denli kötü oyunculuk performanslarıyla karşılaşmanız
da filme karşı yabancılaşmanız için başka bir iyi neden. Bu noktada bizi
bekleyen ilginç bir durumu anmadan geçmemek gerekir. Önemli rollerden biri,
yabancı bir oyuncu tarafından canlandırılıyor ve söyledikleri Türkçe dublaj yapılarak
izleyiciye sunuluyor. İşte bu anlamsız ve nedensiz deneyim ise belki de filmin
size sunduğu tek eğlenceli anekdot olmaya aday.
Fakir
Baykurt’un eserinden uyarlanan Umut Üzümleri, bu haliyle ne bir Baykurt eserine
ne de bir Tunç Okan filmine benziyor. Neye benzediğini anlamak içinse
sloganlarından birine bakmak yeterli belki de. Umut Üzümleri: ‘klasik müzik
dinlerken zil takıp oynayan insanların hikayesi’. İşte bu tanım, filmin içine
düştüğü durumları özetleyen harika bir metafor. (www.eksisinema.com)