Powered By Blogger

19 Ekim 2024 Cumartesi

UMUT ÜZÜMLERİ (2013)

 

 Senaryo ve Yönetmen Tunç Okan Eser Fakir Baykurt “Kurbağalar” öyküsünden Müzik Mehmet Andiçen, Barış Aryay Görüntü Yönetmeni Vedat Özdemir Yapım Rönesans Film /Tunç Okan Ses Tasarım: Stephan Dray, Kurgu: Severine Prehembaud, Muammer Koçak, Sanat Yönetmeni: Mustafa Ziya Ülkenciler, Yardımcı Yönetmen: Alican Ökmen, 3. Kamera Asistanı: Göktuğ Bakan, Işık Ekibi: Kaan Bektaş, Ses Kayıt: Timur Serengil, Boom Operatörü: Gökay İbuk, Senaryo Danışmanları: Don Schubert, Philippe Daniel Coll, Ortak yapımcılar: Filmsgeneve (Isviçre) , Bayan Film (Almanya), Nıkaıa Films ( Fransa) Artis Film (Romanya) Türkiye

Oyuncular: Yetkin Dikinciler (Öğretmen Ozan) Ahmet Mekin (Muhtar Hoca), Saadet Işıl Aksoy, Barış Koçak (Yusuf), Altan Erkekli (Ali), Norina Nobashari (Senem), Elisabeth Nıedererer ( Cennet), Berivan Dural


Konu: Fransa'dan genç bir ikinci kuşak Türk, Romanya'nın kurak, kara ikliminin sürdüğü güney doğusundaki, sert tabiat koşullarıyla boğuşan ücra ve küçük bir Kırım Tatar azınlık köyüne öğretmen(Yetkin Dikinciler) olarak gönderilir. 

    Köyün arazileri tehdit altında olup, köylülere ipotek karşılığı borç vermiş olan Rumen toptancı, köyün bulunduğu bölgeye, pay verdiği politikacıyı da kullanarak inşaat müsadesi alıp büyük bir yerleşim yeri kurmak istemektedir. Köylülerin bu planı bozmak için tek umudu, köyün toprakları üzerinde bir bağ kurmaktır. Deneyimsiz oldukları bu projenin başını çeken köyün deli dolu yaşlı muhtarına (Ahmet Mekin) öğretmen ve de onun genç gelini destek olursa da, muhtarın oğlu hem projeye şiddetle karşı çıkmakta, hem de karısını öğretmenden kıskanmaktadır.

 Öğ retmen yaşlı muhtar genç gelin iş birliği ancak köylüleri ikna edip, muhtarın şehire göç etmek isteyen kıskanç oğluna, muhtarın projeyi delilik bulan kardeşine (Altan Erkekli), hissiz doğaya, toptancı Rumene ve de anlayışsız bürokratlara karşı Türk azınlık köyü olarak verdikleri mücadeleyi kazanabilirse başarıya ulaşabilecektir.

Umut Üzümleri : Kaplumbağalar ve Yıkılan Umutlar

Gulcin Kaya (18 Mayıs 2013)

Umut Üzümleri, ilk gösterimini Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gerçekleştirdi ve birçok izleyicinin özel bir merakla beklediği bir filmdi. On yılda bir kamera arkasına geçen Tunç Okan yıllar sonra, tamamı genç sinemacıların filmlerinden oluşan yarışma bölümünde boy gösterecekti. Haliyle meraklanmak zorunlu bir tepki gibiydi. Ne var ki Umut Üzümleri göz alıcı bir geri dönüşe değil, hüzünlü ve yetersiz bir geri dönüş çabasına ev sahipliği yaptı. Yıllar sonra sinemaya dönen her sanatçı izleyicisini biraz heyecanlandırıp biraz hayal kırıklığını uğratır elbet. Bazen sinemacılar, sinemayı ‘gerçekten’ bırakırlar. Ya da ‘gerçekten’ ara verirler. Yani sinemayı, kendi bıraktıkları yerde bırakırlar. Sonra da kaldıkları yerden devam etmeye çalışırlar. Usta yönetmen Tunç Okan’ın dönüşü bu anlamda hayal kırıklıklarıyla dolu oldu. Yirmi yıldır görmediğimiz yönetmene, zaman bu kez yaramamış gibi. Umut Üzümleri ilk bakışta zengin bir içeriğe sahip, dört bir koldan hikaye çıkarmaya çalışan bir yapıt. Merkezde göçmen bir aile var. Sahip oldukları toprakları bölgenin zenginlerinden birine kaptırmak üzere olan ve çaresizce bu durumu kabullenmek dışında bir şey yapamayan bir aile. Tam her şey bitti derken köye gelen ‘şehirli’ ve idealist öğretmen bir kurtuluş müjdecisi oluyor, esaslı bir mücadele başlıyor. Film temel olarak paranın mutlak hakimiyetine karşı verilen bireysel mücadelenin bir harekete dönüşmesi sürecine odaklanırken, yurtdışındaki bir metropolden gelen öğretmenin kendini Anadolu’nun küçük bir kasabasında bulması ya da büyük şehre kaçıp gitmenin hayalini kuran taşra insanı gibi yan hikayeleri de resmetmeye çalışmakta. Bu fikirlerini de komik durumlar ya da olaylar üzerinden verme, bilhassa da karakterlerin aykırı ve trajikomik dünyalarıyla işin komedi yanını güçlendirme gayesinde.

 Umut Üzümleri’ni değerlendirmek için filmin posterinde yazan ve filmi tanımladığına inandıkları söz grubundan başlayabiliriz. Umut Üzümleri, ‘ciddi bir komedi’ değil. Bir komedi denemesi olduğu doğru. İçerisinde çok ciddi ve mühim konulara değinildiğini de inkar edemeyiz. Zira küçük bir köyde yaşayan bir ailenin başına gelen talihsizlikleri, komedi yanı ağır bir üslupla anlatmaya çalışırken, ailenin özelinde, sistemin geneline dair bir şeyler söylemek için çabalıyor. Yani saf bir güldürü olmama; sistemin çürümüşlüğünü resmedip içerisinde güçlü taşlamalar barındırma niyetinde. Ne var ki bu iki istek de bir türlü yürümüyor; şaşılası nokta ise mizah alanındaki yeteneksizliği oluyor. Yer yer eğreti duran politik tavrını iyi niyetinden ötürü görmezden gelebiliyor olsak da komedi anlayışındaki sorunlar, gözardı edilecek cinsten değil. Sırf güldürme amaçlı tasarlanmış yavan durumlar, zorlama karakterler ya da cinsellik bazlı kaba şakalar talihsiz bir komedi anlayışına hizmet edip, filmin samimiyetini ve naifliğini de zedeliyor. Özellikle de başkarakterin giydiği ve zamanla bir karikatüre dönüşen ‘aksi ihtiyar’ tiplemesinin, filmin mizahının kaynağı seçilmesi ve sürekli buradan güldürü malzemesi çıkarılmaya çalışılması hikayeyi dar bir labirente sürüklüyor, mizahi açıdan yaratıcılık problemleri yaşanmasına neden oluyor. Hal böyle olunca izlediğimiz şey büyük ölçüde, değişen komedi türüne ayak uyduramayan ve çoğu anında elli yıl öncesinin mizah kalitesine bile yaklaşamayan zayıf bir yapıt oluyor.

Filmin tek eksisi komedi alanında bugünün sinemasını ve izleyicisini yakalayamaması değil. Ne yazık ki senaryo, yönetmenlik, kurgu ve oyunculuk alanlarında da süresi boyunca sürekli tökezlemekte. İki saati aşkın süresiyse filmi toparlamak yerine bu aksaklıkların iyice görünür kılınmasına neden oluyor. Deneyimli oyuncuların yer aldığı bir filmde bu denli kötü oyunculuk performanslarıyla karşılaşmanız da filme karşı yabancılaşmanız için başka bir iyi neden. Bu noktada bizi bekleyen ilginç bir durumu anmadan geçmemek gerekir. Önemli rollerden biri, yabancı bir oyuncu tarafından canlandırılıyor ve söyledikleri Türkçe dublaj yapılarak izleyiciye sunuluyor. İşte bu anlamsız ve nedensiz deneyim ise belki de filmin size sunduğu tek eğlenceli anekdot olmaya aday.

Fakir Baykurt’un eserinden uyarlanan Umut Üzümleri, bu haliyle ne bir Baykurt eserine ne de bir Tunç Okan filmine benziyor. Neye benzediğini anlamak içinse sloganlarından birine bakmak yeterli belki de. Umut Üzümleri: ‘klasik müzik dinlerken zil takıp oynayan insanların hikayesi’. İşte bu tanım, filmin içine düştüğü durumları özetleyen harika bir metafor. (www.eksisinema.com)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder